Edebiyat yapmak Merakı Divanı edebiyatı mektep pro- dan kaldırılmak üzere 'dir. Bu devrimin düşünüşümüz, ya- zışımız ve hattâ yaşayışmız üze- rinde mühim tesirleri olacağıma İ- manryorum. Çünkü divan edebiya- tı, Türk kafasının hamuruna tah- min edileceğinden çok fazla ken- 'dinden bir şeyler katmıştır. Ve bu şark telâkkisine uygun süs sanati yalnız edebiyat sever entelektüelle- Timiz üzerinde iz bırakmakla kal- yaamış, maarifin yayılması ve mek- teplerde divan edebiyatı mahsulle- rinin en güzel örnekler diye veril. mesile ortamektep mezunlarını bile çerçevesi içine alan oldukça geniş bir halk tabakasma nüfuz etmiş ve onların verdikleri örneklerle de u- lusun bütün okur yazarlarına va- rıncaya kadar dal budak salmıştır. Memleketin en mütevazi okur yazarları arasında bile tesndi" ». dilen edebiyat yapmak merakı baş ka hiç bir şeyle sebeblendirilemez. İmlâsı baştan başa o yanlış, yazısı kargacık burgacık halk mektun'a- rında bile istisnasız tesadüf edilen süslü klişe cümleler bu şark zihni- yetli edebiyatm, zararlarını vasıta- İı bir surette halkın en derin taba- kalarna kadar götürmüş olduğuna, bir misaldir. Gazetelerimizde ve bilhassa taş- ra gazetelerinde ne kadar yazılar, hiç bir şey #öylememek için yan- yana sıralanmış kelimelerden orta- ya çıkar ve hiç bir mânâ ifade et- meyen cümlelerle doludur. Kafala- rının yapısı basit bir mevzuuen basit ve en tabii şeklile söylemeye, müsait olmayan nice yazı heves- kârlarımız, bir şeyler biliyor gö- rünmek için muhtelif kaynaklar. dan hafızalarına sızmış olan klişe kelime ve cümleleri gelişi güzel, rabıta — düşüncesile bağlı lü söylemek hevesi bizde o kadar ileri varmıştır, o kadar “bıkkınlık vermiştir ki, omerde kısa ve veciz, içinde İüzumsuzluklar ol- mayan bir kaç satıra rastlasam bir ferahlık duyar ve yazanı içimden tebrik ederim. Esasen son zaman- | larda muharrirlerimizin — gitgide kısa ve veciz yazmak tarna rağ- bet etmelerini de, ben, bu asırlar- ca sürmüş olan sakat yazış tarzının bir ebe olarak telâkki edi. İlkleri çalışanlar, yazıda süs yapma meri taşra muha- bir'sri arasmda ne geniş mikyasta tesadüf edildiğini bilirler. Bunlar- dar bazıları klişe edebiyatını tel- graflara varıncaya kadar sokmuş- lardır. “..X,, vilâyetine yeni tayin olunan vali © gelmiştir. Bu haberi gazeteye vermek için muhabir tel. rafına şöyle başlamaktan çekin. mezi iy kucaklayan “...X,, iran güzel ve i bir gününde istasyon bir Kr yeri manzarası gösteriyordu,,. Ke- lime başına para verilen bir telgraf ta bile esirgenmeyen bu lüzumsuz edebiyata sayfası mahdut olmayan mektup ve makalelerde ne kadar genişlik verilebileceği kolaylıkla tah adilekilir, Divan edebiyatını takip eden edebiyatı cedide baştan Nihayet pazar oldu. Vaziyetten pek memnun görünen valde hanım dudaklarma en tatlı gülüşünü kon- durarak oğlunun odasına girdi — Nasıl rahat uyudun mu? — Dur bakalım... daha yeni u- yuyacağız anne, e Bu saatte ne uykusu bu böy- — Cumartesi taksim pazar uy - kusu... Mehtapta dolaştık... Köşke dönünce biraz modadan, ikti bahsedildi; baktık ki tanye dınlanıyor, tura çıktık... Sonra bir çay içtik ve şimdi... Anaaay... görmüyor musun? esnerken ağzım bir karış açılıyor. Bonnüvi anne... Valide hanımın ağzı da keyfin- den bir karış yayılmıştı. Nasıl ya- y artık dun Beyden leceklerdi. Oğ- Ax EEE ME eda PAR Dileyelim ki çabuk geçsin! "Aramızda yeni yılın lâf oluyor- du, Geceyi nasıl geçirdiklerini bi- ribirlerine soranlar vardı. Derken birisi şöyle bir dilek or- taya attı: — İnşallah, 935 senesini hep- zevkle eğlence ile geçireceğiz! Ben dedim ki: — Dua edin, bu yıl kısa olsun ve çabuk bitsi: — Niçin? diye sordular. Anlattım: — Yel, ne kadar kısa olur, ça- buk geçerse, o kadar iyi geçmiş sa- buk geçerse, o kadar iyi geçmiş sa- uzar, Yıllar olur ki, bir dakika ha- dar çabuk geçmez. 935 yılı, Tanrıdan diliyelim ki, çabuk geçen yıllardan biri olsun!.. Kulakmisafiri ÇAGIRIŞLAR Bayramlaşmalar Toros gençler birliği genel yazganlı- ğmdanı ağımızdan bu çevrelileri saat (14,30) da stanbul Halkevine çağırınız. 2 — 71-935 günü sanat 10,30 dan 12 ye kadar Istanbul Halkevinde bayram laşmamız vardır. 3 — 71-935 gecesi Kurtuluş günümü- zün yıldönümünden ötürü s.- lonunda eğlenlimiz vardır. Çocuk Esirgame korumu Çocuk esirgeme kurumu Alemdar nahiye kolu Dölkank yasla ahiyemizin senelik toplantısı ya- rmki cuma günü (saat İ4 te nahiye merekzi olan Divanyolundaki aşevin- de yapılacağından kolumuza kayıtlı öyeelrimizin teşrifleri rica olunur. mma şekil, kalıp ve hünerli cümleler e- debiyatıdır. Onu takip eden devre- lerde bu illetten kurtulmuş değil- dirler. Hâlâ, lise sıralarında, ilk öğ! miş oldukları süslü kelimelerin bi. ribiri ardına sıralanmasile yazı ya» zılabileceğini sanıyorlar. Mektep- lerimiz kitap ve mecmualara oku- yucudan fazla şair yetiştiriyor, ede- biyatın ve şiirin bukadar basit ve kolay bir şey telâkki edildiği bir memlekette (o buna © şaşmama- Taşra (o mecmuaları, hiç isim yapmamış (eski şa- irlerin hezeyanları teticike has redilmiş makalelerle doludur. Edebiyatm şekil süsü, mânâsız ahenkli cümleler demek olmadığı- nı nasıl bütün ulusa anlatabilece- ğiz, asırlarca özen ve çalışma neti- cesinde onun kafasma yerleştirdiği miz kölü ve yanlış telâkkileri ora- dan nasıl söküp atabileceğiz? Her- halde bu güç, çok güç bir iş olacak- tır. Ve uzun bir zaman meselesi, Fakat bu güc ve çok zaman ister, bir şeydir diye onu geriye mi br. rakmalıyız? Bilâkis bu sebebten dolayı hiç vakit kaybetmeden işe başlamalı ve mazinin hatıralarını tasfiye için elimizden geleni yap- malıyız, vardığım netice şudur: Mekteple- rin türkçe ve edebiyat programla- rmdaki değişiklik süratle yapılma- lı ve bu işte cezri davranmalıdır. Yaşar Nabi NAYIR h.üsilifi: rın gideriz. ör e bu... ipi ile kuyu- ya inil ikimize, E yam ağı m lona inince keyifli keyifli kahka halar atan annesine; — Pei gidiyorum... dedi. - — Eka Vallahi bırakmam! Diye yerinden fırlayan hanıme- fendinin de elini öper öpmez ba- — Geldiğimiz günden beri be - yendi Adayı şereflendirmedilr. endisine bürmetlerimi bildirirsi. mi sanki arkasından biri ko- Mei si dörtnala köşkten çı eleye doğru ladı. İki günden beri yi slm na oturduğu, dişi bir gövercin şibi kokladığı kıza veda etmeğe bile İlim. üremi, Nazmi Şehap i | aşınması korkusu var. Kanlı savaş» geçmişimizi bilenlerdeniz! Moskovada çıkan “Journal de Moscou,, tanınmış Fransız roman- in Türkiye için ir kaç parça &- larak, yazıcının yüzüne vuruyor. Clawde Farröre bu romanda yaşattığı Typlerden birine şu söz- leri söyletmişti: “Türkler, bir de uluslarına bağ- h olduklarını söylüyorlar, öteyan- Timi ise geçmişlerini hiçe sayıyor- ir, Bütün bir geçmişe yoktur demek, bu ne çocukluk!..,, Moskovadaki gazetenin söyle « mediklerini burada ben söyliye - ceğim: Hayır Bay Claude Farröre!. Biz, bütün geçmişi hiçe (sayıyor, ona aldırış etmiyor değiliz. Hıncımız, sarayla Babiöliyedir! o ind ki, bizi iliklerimize ka- . O Babıâli ki, ül- te küçülte, kendi kapısının sığabileceği bir çatı bile bırakmadan göçmüş” #83, Sen bir Fransızsın, Bay Claude Farrör! Cumhurluğun babası olan bir ulusun kanını damarlarında ta- şıyorsun. Bunca Fransızların kemikleri üstünde duran bir yapıyı korumak için gelmişte, geçmişte, ne kadar kıskanç davrandığınızı biz de azı- cık biliriz. Şimdi nasıl isteyebilir. sin hi, biz kendi yapımızı başı boş ve bekçisiz bırakalım. Nasıl isteyebilirsin ki, onu ayak- lar altında çiğnetelim, Bizim cum- harlak yapımız, üstelik yenidir de.. Sıvalarının çatlaması, boyalarının ların, korkunç çarpışmaların can- ke bir anğı (yadigâr) olan genç cumhurluğumuzu, yeniden baykuş- ların tüneği yapamayız. Sen bizi geçmişle © aramızdaki bağları koparmış gibi görmek ve göslermekle çok yanılıyorsun. “Atatürkün on bin yıla kadar dayanan Türk tarihi üzerinde araş- tırmalar yapması boşuna mt idi sa- nırsın? Cumharluk kuralduktan “#onta, Türkün, © geçmişine bir ““kaf gi bağlandığına sen inanmasan ii iyi ki Türkleri seven, yeni Fransızlar, senin gibi düşünmüyor. lar. Bizi anlayanlar arasında, saygı. değer Herriot'yu örnek olarak göz terebiliriz. Bu değerli diplomat, göçen yılların Birinde, aramısıla &, di. Türkün, yepyeni bir ules, Türki- yenin yepyeni bir ülke (olduğunu po / 'iz geçmişi O unutmuyoruz Bay cami Farröre! Öyle olsaydı geç- mişteki Fransanın, geçmişteki Türklerle olan sıkı bağlılığını da unuturduk!.. M. S. GÜNGÖR Bütün bu düşüncelerden sonra (OSMANLI BANKASINDAN: Osmanlı le kalabalıktı. Pazar yolcuları ka- dınlı erkekli gişelerde itişip kakışı- yorlardı. Bilet alırken ılık bir kol eline değerek gişe deliğine daldı. Başını çevirince hademe Ali ile cu- ma günü İsplândit'te oturan kızın abanoz karası gözlerini gördü. Arkasından, sağından, solundan #tenleri kişeden uzaklaşınca bir ke- nara çekildi, onu bekledi. Kız çok güzel olduğu için o bilet yerinden kolayirkla kurtulamıyordu. Niha- yet dayanamadı. Sağı solu omuzla- yarak elini uzattı, kolundan yaka- | ladığı kızı akıntı burnunda mav- mayeder der gibi çekerek kalabalık tan kurtardı. Kız, kara gözlerini bayılta bayıl- ; — Teşekkür ederim... oh... çok naziksiniz! teşekkür ederim, — de- dedi — “re,, leri “ge,, gibi söylü- yor, dudaklarını dilile yalayarak konuşuyordu. Nazmi onda kendi- sile uzun uzadıya beraber kalmak re bir hal sezer | gibi ol- ui. — Tam fırsat! — diye düşün- dü — şu kıza o meseleyi bir daha OZAN OPERETİ Bilmecemiz Osmanlen karşılılkarmı yazdığı melerin öx tür hanelerine yeri günü akşamına kadar » | Müddet: Bugün akşama kadardır. Bilmecemiz 1234567891011 SODAN SAGA i (4). Matbuat (5). 2 ret (5). Dem (3). 3 — Hendek, man, (2). Kep (2) 4 — Başıma (ud. Çan), gtiimen ye yuva (2). B — Kuvvet (3). 9 — Valide (3). Ahbap, Akıl (2). (2). 1 (2). Ahiörüm yaptığı (3), İs (3. Yer bam (2). cari, çeşme (4). YUKARDAN AŞAĞI 1 — İneğin erkeği (4). Kâtip (6). 3 — Bir çingene çal (6), Jetifkam (2). 3 — Erkek 2, meyan 3: 4 — İsimleri kıyasi sıfat yapan edat (2). Hedek, Huzur, int, mast (3), 8 — Dilbar (5), Bir renk (4 imankâr (5). Atey ği (2). az (2), Mektep (4). 8 — Şöhret (3), Beret, vücut suya (3). 9 — Ay yuvası (2). Bem değil, © değil (3). Beyaz (2). 109— Yamalı 4). Cexire (3). Vi — Leszet (3), Yokuş değil (4)- TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSU Tetinbat Betiğişei Bu akşam ŞehirTiyafrosu Saat (20) de my MET -5 perde LI li Yazan: W. ŞEKSPER Tercüme eden: Ertuğrul Muhsin 4 Eski Fransız Tiyatrosunda Tiyatrosu Öperet kısmı 12-12.934 tarihte çarşamba günü ak gamı saat 20 de cuma günü gündüz saat 14530 da DELİ DOLU Operet 3 perde Yazan Ekrem Reşit, besteleyen Ce- mal Reşit. Hayvana, (Eski Süreyya) 3 Şef Muhlis Sa bahattin Şehzade- başı Ferah tiyatro- sunda bu gece Fahri Gülünç, Is - mail Dümbüllü, La Maskot - < Uğurlu kız Operet 3 perde Pek yakında ilk opera ri geçsem de yakasını o adam akıllı kurtarsa... Ve? — Hanrmefendiciğim... — de. di — Pek erken dönmüyor musu- nuz? Pekâlâ son vapura kalabilir. diniz? Kız, beklediği bir teklife muha- tap olmuş gibi gülümsedi — Çok iyi olurdu iin ama cumadanberi buradayım... Annem merak eder. z — Tabii buraya geldiğinizi bili- rose z — Elbette efendim. Ben izin- siz şuracıktan şuracığa gidemem. Acaba doğru mu söylüyordu? Öyle masum bir (e edası vardı ki Nazmi inanmamazlık edemedi ve insani bir vazife yapmağa mecbur kalmış bir adam ciddiyeti ile: — Hanımefendiciğim... — de- di > dakikanızı bana verebilir- iz — Ama ancak iki dakika... Bir başka gün olsa... — Hayır hayır şimdi... — Peki buyurunuz efendim. Nazmi bir iki kere Nasıl başlayacağını bilemiyordu. ikiye hiç bir başlangıç yapma. Bu akşam: SARAY sinemasında Büyük sinema yıldızlarının en fazla eğlendiren artisti EDDIE CANTOR Fransa'da bütün basılât rekorunu kırmış ve her gösterildiği yerde altı aydan fazla bir müddet irae eailmiş olan ERMEYDANI Şayanı hayret filminin ilk irsesi münasebetle BÜYÜK GALA Belki yarın, MAH Şarkılar danslar Buğa güreşi belki bir hafta sonra ŞER Bütün medeniyetin mahvolması «- Tekmil | binaların yıkılması dünyanın sonu... Bugünkü program stanbul Radyosu 1730 İnkılâp dersleri: Üniversiteden pakil, Cümhuriyet Halk Fırkası» genel Bay Receb Peker Plâ 1840 Hafif musiki Plâk. 20 Dektor Nuri Fehmi: Trahum ve mücadelesi. Si 20,30 Stüdyo sigan o trası, 21,15 Son haberler — Borsalar. 21,30 Radyo caz ve tango orkestrası, 22 Radyo caz ve tangö orkestrası. Zak VARŞOVA Im Muhtelif. 22,10: SUMER SİNEMASINDA Dün akşam MARTHA EGGERTH Şarkı söyleyip dans ett bütü seyircileri gaşyettiği KANE VALS Müstesna filmi pek parlak muvaffakiyet kazanmıştır. Ausikisi; JOHN STRAUSŞ FOX JURNAL YENİ NEŞRİYAT ve Yeni adam Ikinci İgprileri ilk sayısı yeni forma rak çıktı. 2 | kiyenin iç ökomemisi, Lütfü Emiroğlu isimli «keş bekâr şarka- Taa Çaekrammel), Es Haberler, 2301 Baar haberleri, 23,30: Musikili romantik piyesi, Zi, 30: Dama, 638 Kür. PRAG, M0 1655: Askeri kanser. — Söz cuk konseri 18:20: Yugo: ile caz. 175 Ki. MOSKOVA, IM. 7 Kırılordu için konar. 211 Karışık kom laftanım beden sporu, Zir ar 21,45: Brwekmerden 2248: Şiirler. 23: Haberi Bi yerme iii sak ee Spor haberleri, 16: Sözler. idaresinde senfonik | komsor. Bs KE BUDAPESTE M0 m lü: Zirnat, Xözüöı Hafif mesiki, 1950. Dere yarkılar Chopin.) i rk YIYANA Sr . 19; Mahtelif. 20,05: Haber- Asker şarkıların. 21: ri bando » . 22,303 Brahmem eserlerinden konser. 23.20: Haberler. 2405: Dans, 115: Plâk. niz. Sonra sizi takip ettim efendim. — Yaa? — Evet o hanımefendiciğim... İsplandide girdiniz; bir masada o- turdunuz, O zaman size bir garson bir mektup getirdi. Kızın yüzü kızardı: — Evet... Evet... — diye kekele- di — — O mektupta yazılı olan tavsi- yeleri tuttunuz mu? Kızm birdenbire kaşları çatıldı. O masum hali kayboluverdi. Er Siz mi yazmıştnız o mektu- Biranda öyle değişmiş, öyle bir mahalle karısı tavrı takmıştı ki Nazmi şaşırarak; dedi —Belki sizi bi- zi herif! — diye o sözünü kesmişti — sus herif! Üstüne vazi- fe olmayan şeylere karışma! nun el sanatlarımızı nasıl gibi bir çok yazılar vardır. Yunüs Emre Divanı Bürban Toprak Yunüs Emre diva nm üçüncü ve son cildini meşreti. Akşam matbaası tarafından meşredi Jen bu kitap sik cildlerden tam mn resimlerini “ Osmanlıcadan Üz türkçeye dil klavuzu Ane e a emme ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için — Hariç içim LK LK hiç bir şey söylemedi. Zaten bu rada güverteden eğilen Aliyi gö müştü, Frengili hademe; — Canım Fahrünnisa nerede — diyordu — kaç saatte aldı etleri... Az kalsın yetişemiye aki Bilseydim kendim alırdın Fahrünnisa! « Fah..rünnisa! ” Fab.rün... ni..saa' Bu ismi bir eses hatırlryordı Hay Sarak cezasmı versin! ne e dağınık kafası vardı. Fahrünnisa|,. Çok defa duyduğu bir isimdi bu Alronı sıktı, kafasını kaşıdı . Si gara içti, vapurda döndü, dolaşt Tam bir saat bir çeyrek düşündü. Fakat kafası inat ediyor, ısrar ed yor, bir türlü bu ismi hatirl, istemiyordu. Şüphesiz... İstınbulda yüzle Fahrünnisa vardı. Bu Fahrünni adından, zaman zaman, bulunduğ! yerlerde bahsedilen Fahrünnisa e! mayabilirdi. Fakat.. şu Fahrünmisi ismini nereden işitmişti? Bunu bu”