Kıral Aleksandr'ın katli Yugoslav Kıralı Aleksandr'm bir | Hırvat tarafından - Marsilya'ya ayak bastığı bir sırada | katli üzerine | si- yasetin daima dönen çemberi ansız “durmuşa benziyor. Aleksandı'ın bu Paris seyahati çoktanberi alâka ile bekleniyordu. Yugoslav Kıralı Fransız devlet adamlarile görü Yugoslav dostluğu dan sonra Fransı te: Hi Yugoslavya anlaşmasının temini için bir zemin bulmağa çalışıla- caktı. i Hazin bir tesadüftür ki bu siyaseti tedvir edecek olan iki adam da bir su- ikaste kurban olmuşlardır. Yugoslav Kıralının cesedi Marsilya'dan geri ge- tiriliyor. M. Barthou da veda etti, Fransız - İtalyan - Yugoslav mu- karenetine doğru yürüyüş olduğu yer- de durmuştur. ».. Aleksandr ve Yugoslav Birliği Kıral Aleksandr'ın ölümü Yugoslav» ya için telâfisi mümkün olmayan bir zıyadır. Çünkü Yugoslav devleti, teş- kilâtı itibarile doğrudan doğruya kıra- İn şahama dayanmakta idi. Yugoslav- ya, malümdur ki, eski o Avusturya - Macaristan İmparatorluğunun büyük bir kısmma vâris olmuş bir devlettir. Bu mirasla beraber eski Avusturya - Macaristan imparatorluğunun bazı zaaf- ları da Yugoslavyaya intikal etmiştir. Halkı ayni ırktan olmakla beraber, a- rada din farkı vardır. Zihniyet farkı vardır. Hırvatlar ile Sırplar geçinemi- ar. Kırallığın tesisi tarihindenberi Hır- yatlar muhtariyet istiyorlar. Bu hare- ket o kadar kuvvetlenmişti ki beş sene kadar evvel, Aleksandr kanunu esasi- yi ilga eğerek memlekette diktatör vaziyetine geçmişti. Gerçi Aleksandr aldığı salâhiyetleri büyük bir dirayet ve itina ile kullanmıştır. Fakat beş se- nedenberi, milli birlik onun şahsmda ifade bulmuştur. Yugoslavya'yı bir a- rada tutan krala karşı tebaası tarafın- dan perverde edilen müşterek bir sa- dakat ve sevgiden ibaretti, Yugoslav- ya henüz yeni bir devlettir. | Henüz mütecanis bir millet meydana gelme- miştir. Aleksandr'm bütün gayesi böy- Ve bir millet vücuda getirmekti. Bu iti- barladır ki zıyaı Yugoslavya'da derine den hissedilecektir. Aleksandr'm yerine oğlu Petro, I- kinci Peter ünvanile kıral olmuştur. Fakat yeni kıral henüz on bir yaşmda bir çocuk olduğundan, kırallık salâhi- yetleri, Aleksandr'ın kardeşi Paul'un da dahil olduğu üç kişilik bir Niyabet Meclisi tarafından © kullanılacaktır. Normal zamanlarda kırallığa ait salâ- hiyetlerin bir meclis tarafından kulla. nılması kolay ise de, Yuzoslavya'daki vaziyette hayli müşkül olacaktır. Bu- munla beraber, kırallarınn zıyamı de- rinden hisseden Yugoslav milletinin si- yasi olgunluk göstererek onun yürü. düğü yolda gidecekleri ümit odilmek- tedir. “. Harici siyaset değişecek mi? Harici münasebetlere gelince; kıra- lm ölümü ile Yugoslavya'nın harici si- yasetinde bir değişiklik olacağı bekle- pemez. Son zamanlarda Yugoslavya'- Bn Fransız dostluğundan ayrılarak Almanya'ya doğru meylettiği söylen - pişti, Al 'm ziyaretindeki bir maksat ta bu şayiaları tekzip etmekti. Gerçi kıral bu vazifeyi yapmadan öl. müştür, Fakat Fransa'ya seyahat et - meğe karar vermekle de vazife yapıl. miş telâkki edilebilir. Kıralm Fransiz ölmesi ve suikaste Fransız Hariciye Nazırınm da kurban Fransız ve Yugoslav milletleri; terek bir matem arasında yeniden bir- leştirmiştir. Bir rivayete göre, Alek - sandr'm son sözü de yanımda bulunan Hariciye Nazırma, Yugoslav - Fransız dostluğunun muhafazasını vasiyet et- mek olmuştu. Bu da mü: ffa kıralın Fı ransız dostluğuna v. z mi göstermek itibarile dikkate Milliyet'in Edebi Roma —— —S< << İZMİR Ç Barthou ve Fransız siyaseti Barthou'mun ölümü ile de, Fransa büyük bir devlet adammı kaybetmek- tedir, Fransız hariciyesi Barthou'nun ön alta sonali devrini en müşkül bir zamanını geçirmiştir. Avrupa'daki mu- vazene bu zamanda değişmiş, harpten beri cephe alan devletlerin bir kısmı mak mecburiyetinde idi. M. Barthou'- nun kudretli idaresi ile bu teyakkuz gösterilmiş ve Fransa'nın harici vazi- yeti bir sene evvelisine nazaran kuv - vetleşmiştir. Barthou zamanmdanberi işlerin bir blünçosu yapılacak olursa, şu netice çıkar: Fransa ikinci derecede ehem - miyetli bazı devletlerin dostluklarını kaybetmişse de buna mükabil Sovyet Rusya'nın dostluğunu kazanmış ve 1 talya'nın dostluğunu kazanmak için de adım atmıştır. Kâr ve zarar hesabında Fransa'nın kârlı olduğunda şüphe yok- tur, 4, Barthou'nun, Fransız hariciyesi için en ehemmiyetli bir siyaseti, | Italya dostluğunu, tedvir ederken ölmesi ha- le karşılanmakla beraber üne © asla tesir etmez. Büyük bir demokrasinin en büyük fa- zileti de budur. Bir Barthou düşerse, önün yapacağı işi ileri götürmek için on Barthou vardır. Bununla beraber, bu vatanperver Fransız ölümünden dolayı Fransız milletini taziye etmek bir borçtur. İspanya ihtil, Haftanm diğer heyecanlı bir hâdise- side İspanyi a da vaziyet bir türlü düzelememiştir. Memleket bir taraftan Katolik ve hü- kümdar taraftarları, diğer taraftan da komünist ve anarşistler arasında salla- nip durmaktadır. le almaları lâzımdı. Fakat bir inkılâbı takip eden cumhuriyet rejiminde hü- kümdar taraftarlarının iş başma geç- meleri bir takım karışıklıkları takip e- deceği için akalliyet fırkası olan orta cenah Radikaller hükümet teşkil et - imişlerdi. Ancak © (470) mevcutlu bir mecliste seksen kadar âzası olan bu fırka, Muhafazakârların müsamahasi- Ie iktidarda kalabiliyordu. Muhafazakârlar bu müsamehayı e- sirgeyince İspanya hükümeti o düştü. Yerine Lerroux'nun reisliğinde başka bir hükümet geçti. Fakat yeni hükü. met Muhafazakârlara daha ziyade da- yandığında sol cenah bu defa kanu- Du esasi haricinde bir takım hareket. lere tevessül ettiler. Sosyalistler; ko - münistler, sendikalistler ve hattâ anar- şistler birleşerek umumi bir grev ilân ettiler, Asturya'da ve Katalonya'da is- yan çıktı. Yani üç sene evvelki gibi ye- Bi bir inkılâp yapmak istenildi. Fakat bu defa hükümet ibtilâli bas- tırmağa muvaffak olmuştur. Fakat cumhuriyetçi olmadığı bildirilen un surlara dayanarak bu işi yapan ve va. ziyetini takviye eden hükümetin şimdi nasıl bir siyaset takip edeceği belli de- ğil Hemen söyiyelim ki İspanya'- daki cumhuriyetin mukadderatı da hü- kümet tarafından takip edilecek bu &i- yasete bağlıdır. ... Romanya'da kabine buhranı Romanya'da Tataretcu kabinesi İs- tifa ederek aşağı yukarı ayni şekilde yeniden teşekkül etti, Kabinenin isti- fasma sebep, Hariciye Nazırı Titüles- cw'nun harci işleri tedvir hususundaki serbestisi meselesinde çok hasas olma- eti- sıdır. Bu noktadaki serbes ne müdahale edilmek istenil, ren Titulescu İsviçre'den telgrafl fasını göndermiş ve Romanya kabine. sini de beraber sürüklemiştir. Tatares- cu tarafından teşkil edilen & kabineye OCUĞU Y azan: Nezihe MUHİDDİN terbiyesinden emin olduktan sonra maceralarına devam etmek üzere Erenköyünde nisbeten münzevi bir köşke çekildi. Yosunlu geniş mer. mer havuzları olan bakımsız bü - yük bir bahçe içinde bu büyük ku- eli köşkü eski bir şatoya benzeti- yor, kendisini de bunun içinde dev İet düşkünü bir düşes farzederek müteselli olmağa çalışıyordu. Ken- di fikrince almış olduğu (o Fransız kül onu okumaktan zevkala- cak kadar sarmamıştı. Eğlencesini gene şehirde © arı yordu. Bu sebeple hiç bir davetten geri kalmıyordu. Haftanın beş gü- nünü Şişlideki çaylarda, Maçkada- ki suvarelerde geçirirdi. Bakiye iki günü de köşkünde ziyaret kabul e- derdi... Bu ziyasetlerin ekse: mahrem ve baş başa ziyaretler. Kırk sekiz yaşına rağmen hâlâ çe. yil, hâlâ cazipti, Etrafında dolaşan lar eksik değildi. Bu şık ve kibar a zamanın ham halat püfuzlularından birinin yılışıklıkla- h ül edi mun sayesinde tesir ve o nüfuzunu muhafaza etmeğe çalışıyordu. Asıl kalbinin sevgilisi yakışıklı genç bir e Onunla gez dr defa sessiz bahçenin serin gölgelerin- de baş başa kalırdı. , Feriha tam sekiz & sene on beş günde bir defa pansiyondan çıka- rak bir geceyi evinde geçiriyordu. Se kiz sehe sonra artık bir genç kız o- larak tamamile evine avdet etti, Mektebinden ayrılacağı gün anne. sini bekliyordu. Fakat bir yere da- vetli olduğu için Füruzan Han kızmı getirmeğe ihtiyar dadıyı me- mur etmişti. Feriha bundan müte- essir olmadı değil. Baş rahibe onu dindarane alımdan öperek son na- sihatlerini verdikten sonra Feriha gene mektep elbisesile akşamüstü saat beşte köprüden dadı ile bera- ber vapura bindi. Genç kız yol, hiç hir şey sormadı. Trende çok dü- şünceli idi, emare bir mea binerek seç serin gölgeli bağları geç- tiler, köşke iler. Ferihanın iin iii / MİLLİYE EN, Öz dilimizl | Yugoslavya kralının ölümü için Uğursuz bir karşın, Sırp, Hırvat ve Sloven'lerin Kralını hiç beklen- medik bir sırada pek sevdiği Fran sa toprağına ayak basarken, yere serdi. Ölüm, kimin başına gelirse gelsin acıklıdır. Hele ölen, daha doğrasu öldürülen Yugoslavya Kra- k gibi, Balkan Birliğine çalışmış, Türkü ve onun Büyük Gazisini se- ven bir kral olursa Türk budunu - nan bundan duyduğu iç acısı elbet- te ki bir kat daha derinleşir. Onu, Dolmabahçede, karaya çık- tığı gün görmüştüm: ne kadar se - vimli bir yüzü vardı. Sarayın kıyı: sında, Gazi Mustafa Kemal ile kar. şılaşmışlardı. Elele tutuşrken, san- ki Türkiye ile Yugoslavya'yı he - men oracıkta biribirine bağlamış- tılar. Kim der, kim umar, kim dü- şünürdü ki, kendini bu kadar sev- diren bu iyi yürekli adam, Marsil- yada bir pusuya düşürülerek, Pa - risin eşiği dibinde, son soluğunu verecek? Kim bilirdi ki, onun yoluna di- siten bayraklar, bir az sonra ölümü için yaslara bürünüp yarıya indiri- lecekler?.. “Hurra!,, demek için açılan ağız lar; iğrenç bir Hıroata kargış (1) savurmak için haykıracaklar. Yugoslavya Kralının ölümü, bil- mem neden bana çok dokundu. O- nu görmesem içimde belki bu ka - dar sızı duymayacaktım. Yolunu ırmış kurşunlar ve o kurşunu çe hn ollür, yerin dibine batsın, M. SALAHADDİN (1) Kargış — Lânet, betdüğ. Nişan Miralay mütekaidi Şevki Bey keri- mesi Güzin Hanımla İş Bankası memur. darmdan Turgut Hüseyin Beyin nişan merasimi Kadıköyündeki | hanelerinde bugün icra kılmenışüır. Tarafeyne san» detler dileriz. Dr. Hafız Cemal Bey geldi İki buçuk aydanberi seyahatte ve ebbi tetkikatta bulunan Dr Muallim Hafız Cemal Bey avdet ederek hastala- rmı kabule başlamıştır. —— m m ilk adımda Titulescu'nun girmemiş bu- lanması, Başvekil ile Hariciye Nazırı arasında esaslı bir e delâlet ekti- di zannedi siyasetinin değişeceği sa'dan uyrılarak o Almanya'yadoğru meyledeceğini söylediler. Şimdi anlaşılmıştır ki bu tahminler yanlışmış. Romanya'nın harici siyase- ti o kadar dallı budaklıdır ki Lehistan- da olduğu gibi, kolay kolay değiştiri İemez. Titülescu'nun Romanya'ya av- det eder etmez, kabineye girmeğe ra zı olmasile her türlü dedikoduya niha- yet verilmiş oluyor. dür Avusturya'nın istiklâli Avusturya'nm istiklli meselesi Av - Tupe siyasetinin mihverini (o teşkil et- mekte devam ediyor. İtalya'yı Fransa'- ya yaklaştıran ehemmiyetli âmil de bu olmuştur. Hafta arası Avusturya hü - kümeti bu siyaset cereyanını kolaylaş- tıracak bir kitap neşretmiştir. Bu ki- tapta Dollfuss'un katlile neticelenen hâdisede Almanya'daki Milli Sosyalist Fırkasının iştiraki ispat edilmek nilmektedir. İngiliz ve Fransız leri tarafından uzun uzadıya ik! dilen bu kitabım bazı parçalarmı oku- duk. Avusturya Başvekili Dollfuss'un katlinden bir kaç saat sonra Almanya" de garip bir hüzün vardı. Yerleş - mek için geldiği bu evi yadırgıyor- du. Annesi evde yoktu, Genç kızın içini derin bir yoksulluk sarmıştı. üstü gam çöken bu iri çrnar- lı loş bahçede kendisini annesi kar- sılaya idi hiç şüphe yok, mahzun el ii. çıkarak eşyasını yerleş- tirdi. Küçük bir hizmetçi kız onu sofraya davet etti. Yemek salonun- da ihtiyar dadı onu bekliyordu. İş- tahsız bir kaç lokma aldı. Ve oda- sma çekildi. Köşkün arkasmdaki bağ kütüklerinin üstüne sarı bir ay ışığı vurmuştu. Uzaktan yaz böcek lerinin vızıltısı geliyordu, — Sesi bağlardan, 1ss1z bahçelerden gelen yanık kokulu hava içinin garipli hi arttırdı. Gözleri yaşandı. Bugü- nün maddi manevi yorgunluğu ba- şmda ağırlaşmıştı. Yatağına uzan- dı, yabancı hislerin kâbusu içinde daldı. Tetik uykusu başucunda kı pırdayan hafif bir hareketle açıldı. Gözlerinin aralığndan annesinin şık ve güzel hayalini gördü. Son trenle evine dönen Füruzan Ha - nım kızını öperken onun taze yi noklarında henüz kurumamış gö: Yâşlarının nemini boyalı dudakla rile silmişti. , Feriha Dam dö Siyon'da esaslı bir tahsilden ziyade yabancı bir di- | TİYATRO Raşit Rıza Yeni tiyatrosunda Şehir tiyatrosundan (ayrılan sanat- | körlarla Raşit Riza ilk temsilini evvelki | akşam Saray sinemasında verdiler. ve işe M. Feridun Beyin (Hedefsiz puse- ler) isimli piyesile başladılar. Tiyatro sanati muvaffakiyet saha- sında bir parça da bütçe ve para işi- dir. Sahne, dekor, kostüm, teşkilât ve daha bin türlü teknik işi tiyatro sana- ni tamamlayan unsurlardır. Gerçi bu- gün arlık tiyatro sanatinde dekor Şe hir tiyatrosunda olduğu gibi büyük mas. raflara ve zahmetlere mütevalkıf ol - maktan çıkmıştır. Modern bir tiyatro - da piyesi tebarüz ettirecek şey sanat kârların kabiliyeti ve çalışmak meselesi- dir, Raşit Rızada bu husus o münakaşa kabul etmez bir muvaffakiyet arzeder. Piyesi M. Feridun Beyin Birabeau- dan adapte ettiği “Hedefsiz — puseler,, dir. “Kendi kızımın bir başkasının mah- sulü olduğu şüphesile 22 sene rztırap çeken bir baba,, piyesin o mevzuu ve mesnedidir Piyesi canlandırmakta baba rolünü yapan Raşit Riza da, Nihat Bey rolü- nü yapan Hüseyin Kemal de kendile - rinden cidden beklenen muvaffakıyeti bihakkin göstermişlerdir. Şaziye, Halide hanımlar da rollerin- de beklendiği kadar o muvaffak oldu- ar, Vefat İnhisarlar İstanbal o başmüdüriyeti depolar müfettişi Artivin mebusu Meh- met Ali Beyin kardeşi Tahsin Bey dün vefat etmiştir. Cenazesi buyün cuma günü saat 11,5 ta Ortaköyde Derebo- yunda 165 numaralı haneden kaldırı - larak Mecidiye camiinde namazı kılın - dıktan sonra Ortaköydeki aile kabris - tanına defnedilecektir. Askeri Tebliğler 330 doğumiuların yoklaması Eminönü askerlik şubesi riyasetin- den: 330 doğumlu ve bunlarla muame- leye tabi efradın 10-10-8934 tarihinde hitam bulacağı evvelce ilân edilmiş 0- lan ilk ve son yoklamaları Teşrinievvel nihayetine kadar temdit edilmiştir. bir Milli Sosyalis- Sizi el ile ihtilâl mi tinin ele geçirilen şifresi çok dikkate şayandır. Şifi göre, ““nümunelerin bir kısmı geldi” Dollfuss öldü demek- pariş tamamdır”. Avusturya hükümeti tarihte bir komşu memlekette bu dere- ce geniş ve bu kadar ince teferrünt ile bir ihtilâlin tertip edildiği görülmedi- kitapta yazmaktadır. Kitabın neşri İngiltere, Fransa ve tlalya'da büyük bir heyecan uyandırmıştır. Alman hükümeti Italya ile Fransa arasnda bir anlaşmanın Almanya” büsbütün yalnız bırakacağını anladığı için olacaktır ki, rivayet edildiğine gö- re, İtalya'ya on sene müddetle Avus- turja'nın istiklâlini kefalet altına al - etmiş. Tıpkı Lehistanla yap 'name ile on sene müddetle koridor hakkındaki iddiasından vaz - geçliği gibi. Ancak bunun doğru olup olmadığı ve doğru ise İtalya tarafın - dan nasıl kabul edildiği henüz malüm değildir. Şimdilik bunun, | Italya ile Fransa arasındaki anlaşmağa mâni mak için düşünülmüş bir siyaset ma- mevrası olduğu zannediliyor. Ahmet ŞUKRU nin ahlâk felsefesile yoğurulmuş « tu. Skolâstik terbiyenin aristokra- tisi genç kıza ketum, fedakâr aynı zamanda gayri mütenezzil vasıflar vermişti. Annesinin geç kalan bu. sesime; içinden şefkak ihtiyacı duy- Oluğu baki aninsnizalla melahola edemedi. Füruzan Hi ki iği kızmın tee derek biraz yüreği burkuldu. Ertesi sabah Feriha kısa ve be- yaz işleme yakalıklı bir entari ile meydana çıkınca Füruzan Hanım Vâkâaydisini anladı. Genç kızı yanı- na çağırdı ve: — Feriha böyle gezmen doğru değil, artık bir mektep çocuğu de- ğilsin... Bir genç kız gibi süsleri- melisin — dedi — O güni akşamüstü beraber Be - yoğluna çıktılar. o Büyük ve kibar mağazalardan bir çok süslü elbise- ler ve ufak tefekler aldılar. Feriha derhal değişmişti. Ömründe hemen ilk defa gördüğü ve Kendisine ait satm alınan bu güzel ve zarif eşya onun kadmlık hislerini uyandırmış- tr. Durgunluğu, çekingenliği hafif- lemişti, Füruzan Hanım da ilk de. fa bir genç kız annesi o olmaktan haz duymuştu. Fakat bu his ertesi gün Feriha giyininceye kadar de- vam etmişti. O gün öğleden sonra ruzan Hanımefendi bunu hiç dü - Bugün herkös TÜRK sinemasına koşma Çünki mevsimin muhteşem bir şaheseri - gösterilmektedir. © JENERAL YEN' in ZEHİRLİ ÇA Fransızca sözlü (Columbia) filmi Yıldızlar: BARBARA STANWİCK — NİLS ASTER Aşk — Heyecan — Harp Hâveten : (Dünyayı dolaşan mu siki) emsalsiz musiki e dci | Bugünkü program | 184 Kir. İSTANBUL 1621 m. 1830, Piâk 1830: Pik, 1926: Ajanı haber. leri. 19,30: Türk Cevdet beyler ve van hanımlar ve Ovi elendi) 2, ve borsa. 21,30: Caz ve tange orkesi İ 823 Ka, BUKREŞ, 364 m. | > 1$ Gündüz ne; ta, 18: Eğlenceli mü- der, 2406: konsa, 545 Kor BUDAPEŞTE, 580 m, 18351 F lüt konseri. — Spor. 19,20: Sigan Munikişi. 2035: Karışık neşriyat, 22,40: Ha: berler. Eduardo Bisnke tango takımı. 2350: Sandor Bura caz takımı. 616 Kir” BELGRAT, 437 m. 20: Pllik malar, — Konferana, Z1,15İ Zagrepten Plâk. 23: Musahabe 23,201 Kahvehane konseri, Khz. LÜKSEMBURG, 1304 m. Felemenk akşamı. 20,35. 21: aHberler. 21.20: Re sık konser.) 21,35: Bo: deva ü yatı, Kir. KONIGSBERG, 291 a. 17; Hafif musiki, — Musahabe 20,15: Yeni maaiki. 21,05: Faharlar, 21,20: Muhtelif. 22. VİYANA S07m e hafif havalar, 19 Müsahar 20,10 Memleket aber icmali, 23 Ba di si, 23,30 Haberler, 23,50 Keman konseri, 24 Gece musikisi. | işveişi | Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi östiyenler bir mektupla İş büre - muza müracaat etmelidirler. İş arayanlar Köyünde Acıbademde Pomak solağın- da 5 No. b eve her gün sabahları geli- mebilir -Taşradan istiyenlere mektup- er, Asrrn umdesi “MİLLİYET” tir. “ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye içim Hariç için ye tini kabul etmez. şünmemişti. Yemekten sonra oda- larma çekildiler, Feriha tam dörtte odasmdan, yeni, ş'biselerinden bi- rini giymiş olarak çıktı. Büyük s0- fadan geçerek annesinin odasma yaklaştı. Yarı açık kapın önünde duraladı: İçerden konuşma sesleri geliyordu... Annesinin sesine re- fakat eden ses, bir erkek sesi idi, Düşünmeden iki adım daha atınca; genç bir adamın Füruzan Hanımın yaslandığı sedirin ayak ucuna doğ- ru kısa bi taburada oturmuş oldu- ğunu gördü. Annesinin elini tutu - yordu. Birdenbire geri döndü. Fa- kat odadakiler ayak seslerini du- yarak başlarını çevirmişlerdi. An. nesi seslendi. Fakat bu seste istek- siz bir ifade vardı: — Feriha, gel... Feriha girdi. Yüzü kıpkırmızı i- di. Yakışıklı genç yaver ayağa fır. layarak genç kızı karşıladı. Füru » zan Hanım kızını yeni elbiselerile, baştan ayağa garip bir pazarla zerek yakışıklı yavere hitap etti: sene Dam dö Siyon'dan şehadetnamesi- ni aldı. Artık bana arkadaşlık ede- cek. Sonra kızına: — En sevimli dostlardan! - diye genç yaverin ziyaret günü idi. Fü- | genç yaveri tanıttı - Casusluk — İntikam Filmi. BUGÜN E MELEK sinemasi ASRİ TALEBE Fransızca sözlü - Oy RAMON NOVARRİ İPEK sinem; Rasputin ve Ça Fransızca sözlü, oynayanlar! John « Ethel - Lionel e ELHAMRA 2 I ŞEN OLALİ 2—$ŞEYTAN ve UÇURU! Oyan Gary Cooper - Tallulah Ba “ Saray ,, sinemasınd (Eski Glorya) Raşit Rıza tiyatrd 16 teşrinievvel salı 17 çar Kendisinin Gölg Nakleden Yusuf Sururi Bey, D grubu 15 teşrinevvel pazartesi saat 8,30 da Kadıköy Hale sir Hedefsiz Busele! TEPEBAŞI ŞE TİYATROSUNDA Bugün matine 14,30 d Akşam Tetanyuz Bal saat 20 de i (i CÜRÜM çe VE CEZA TN 20 Tablo ii Yazan F. M. Dos, | toyevsky. Tercüme p eden Reşat Nuri. i ... İl il Eski Fransız Tiyatrosundi Bugün matine 14,30 Bu akşam saat 20d YARAŞA OPERET 3 perde, Besteliyen Yohann Tercüme &den: Ekrem Raşit» SPOR Heybelide tenis turnu tenis turnuvası havanın nuri ması yüzünden 19 teşrimievvel | gününe bırakılmıştır. Futbol grup birincilikleri Futbol Federasyonundan: Futbol maçları grup birine yarın Beşiktaş stadyumunda caktır. , Birinci maç: Balikesir - B | arasında saat 11 de İkinci bul - Çanakkale arasında te. Üçüncü maç: Bursa » Ko at on beşte) Feriha ürkek elini, uzattı. ' yaver güzel kızı selâmladı! — Müşeref oldum hanım€ di... Aynı zamandâ sizi teb derim. Feriha oturup oturmamak! teredditti. Annesi işaret ettir. yaverin ışıldayan gözleri Fef dan ayrılmıyordu. Füruzan sıkılmış gi , O Burada * kendini fazla görüyordu. Bir ne ile dışarı çıktı ve bird girmedi. Bu hâdiseden ihtiyatlı oldu. Annesinin girerken daima yüreğinde rukluk hissediyordu. Jik günlerime kız, anefi yakışıklı adamın arasındaki" Zun mahiyetini pek sarah Tayamamıştı. Fakat son dığı hakikati kendi kendin€ raf edemeyerek sıkılıyordi” yaver nedense ziyaretleri! tırmıştı. Feriha, onun geldi sedince odasından çıkmı yordu. Bir defa Sami Bey Fe bahçede tesadüf ederek on" saatten fazla meşgul olr! cağız bu nezaket ve alâ ta ürküyordu. O gün yemi ken kaç defalar sofradan olmuştu. . Annesile göz mekten adeta korkuyordü.. i — Bitm - Ja ki