Cenevre İçtimaları: Ji ktm Zil Milletler Cemiyeti konseyi ve asam- blesinin açilmasile beynelmilel siya - setin siklet merkezi Cenevre'ye intikal etti. İlkönce geçen cuma günü kon - sey açıldı. Pazartesi günü de asamble açıldı. Her iki meclisin ruznamesinde müzakere edilecek mütenevvi mesele- ler varsa da dünya ofkârını alâkadar eden iki meseledir: 1 — Sovyet Rus - Milletler Cemiyetine âza ola - esi. 2 — Sarro meselesi. Rusya'nın Milletler Cemiyetine da- imi konsey âzası olarak girmesine ka- rar verilmiş demektir. Bu âzalık şu şekilde tamamlaj sülüsanı ekseriyetle âzalı der sonra konsey ittifakı ârâ ile daimi âzalığa seçer. Bundan sonra da asam- ble tekrar ve bu defa ekseriyetle dai- mi âzalığı tastik eder. Bu üç muame- lenin en müşkülü, konseyde ittifak te- min etmekti. Burada aleyhe verilecek tek bir rey bütün teşebbüsü suya dü- şürebilirdi. En ziyade de Lehistan'dan korkulurdu. Cenevre'den bildirildiği- ne göre konsey ittifakı ârâ ile kararın: vermiş bulunuyor. Şimdi resmi rmua - melenin bitirilmesi lâzımdır. Sovyet Rusyanın Milletler Cemiyetine girmesi için lâzımgelen ekseriyet temin edil - irsakla bernber, bu muamelenin na- ğı etrafında çok mü- zakere cereyan etti. Pilhakika mesele nazikür. Rusya mr talip olmalı. Yok- sa cemiyet mi Ri davet etmeli. Rusya girebilecei talip olmaktan .çekinir. Cemiyet te Rusyanın mutlaka kabul edeceğinden emin olmadıkça davet etmek istemez. Şimdi bir formül etrafrnda görüşülü - yor. Mamafih konseyde ittifak temin edildikten sonra Sovyet Rusyanm ce- miyet âzalığma artık bir emrivâki zarile bakılabilir. Bunun birinci dere- code ehemmiyeti beynelmilel bir hâ- dise olduğuna şüphe yoktur. Rusyanm cemiyete girmesi, Almanya'nın ve Ja- ponya'nın çekilmelerile meydana ge- bir dereceye kadar telâfi Milletler Cemiyeti, ancak Japonya, Almanya ve hattâ A: merikanın da iştirakinden sonra hal ki bir Milletler Cemiyeti olabilir. ... Sarre Meselesi: Sarre meselesi hakkındaki müzake- reler her tarafta alâka ile takip edi- lecek. Çünkü bu mesele Almanya ile Fransa arasındaki münasebetlerin mih- vi olmuştur. Hitler geçenlerde Sarre” Iılara hitaben bir nutuk © söylemişti. Fransa da Sarre hakkındaki noktai mazarını izah eden bir muhtıra neşret- » Çok ince bir diplomasi eseri o- lan bu muhtırada Fransa Sarre'daki ârâya müracaatin bitarafane yapılma- #mdan başka bir şey istemediğini bil- diriyor. Sonra Sarre'ın şimdiki idarede kalmasını temin edecek propaganda başlıyor; Fransa şunu hatırlatıyor ki eğer Sarre Almanya'ya inde edilecek» 8e, Fransa muahede iktızası kömür Bu muhtıradan anlaşılan şudur ici Fransanın, Sarre'ın Fransaya iltihak le- hinde (o rey vereceğine ümidi yoktur. Fakat şimdiki © beynelmilel idarenin devamını iltizam ediyor, Sarre meselesinin bu defaki Kon - sey içtimamda beynelmilel idare he - yetinin reisi bulunan . Mr, Kucx tara- fmdan yazılan bir mektup dolayısile mevzuubahsolacaktır. Mr. Küex rey sahipleri üzerine müessir olmak için kullanılanı vasıtalardan şikâyet etmek» te ve Sarre'daki polis ve zabıta kuv - vetlerinin kâfi olmadığını bildirmek. tedir. , Diğer taraftan Sarre'daki intihabat için hazırlıklar hakkında komisyon reisi Aloisi'nin izahatı da dinlenecek- tir. İntihabatı mürakabe için bir takım Edebi Romanı: 12 m mama mimisa a rl; vi miştir. Sarre meselesi gelecek kânu. nusaninin on üçüncü gününe kadar her gün artan bir alâka ile, dünya ef- kârı işgal edecektir. wv.” Almanya'nın yalnızlığı: Milletler Cemiyetinin mü. zakerelerini, Sovyet Rusya'nın bu ce- miyete âza olarak girip Almanyanın Cenövre'de boş bıraktığı koltuğu Rus- yanın işgal etmesini ve kendisini yakın- dan alâkadar eden Sarre meselesinin müzakeresini uzaktan seyrediyor. Di- ğer taraftan İtalya ilo Fransa arasın da Milletler Cemiyetinin kadrosu dı- #ında bir takım temaslar yapılmakta olduğu bildirilmektedir. Son zaman- larda Italya Başvekili Mussolini Fran- sız dostluğuna karşı bir temayül gös- termiştir. Avrupa siyaseti noktasından birinci derecede ehemmiyetli bir hâdise teş- kil edecek olan bir Fransa - Italya mukareneti henüz tahakkuk etmiş ol- maktan çok uzaktır. Ortada iki dev- eti ayıran ihtilâflı mevzular olduğu gibi, İlalya'nın Küçük İtilâf devletle- rile münasebetlerini tanzim etme: zımdır. Bununla beraber, bir İtalya - Fransa mükareneti mümkün görünü yor. Gelecek ay Fransız Hariciye Na- zırı M. Barthou Roma'yı ziyaret ede- rek iki Latin devleti arasında bir itilâf teminine çalışacaktır. Bu vaziyette Almanya'nın siyasi yalnızlığı tamamlanmış oluyor. Hitler Almanya'da iş başma geçeli, Alman- ya Rusya'yı kaybetmiştir. İtalya ile Küçük İülâf devletleri arasmdaki menfaatler telif edilir de bir Fransız- İtalya anlaşması meydana gelirse, Al- manya'nın çember içine alınması ta- mamlanmış olacaktır. Almanya ile o- lan yeni dostluğuna rağmen Lehista- nn Milletler Cemiyetinde Sovyet Rus- yaya karşı hiç bir harekette bulunma- ması da dikkate şayandır. “re Baltık İtil, 30 ağustosta Ri edilen Baltık Itilâfı bafta arası Cenev- re'de imzalandı. Estonya, Letonya ve Litvanya arasmdaki bu itilâfname do- kuz maddelik! istişare edeceğini, biz başka bir devletle muahede imzalamı- yacağnı, üç Hariciye Nazırmdan her birinin diğer ikisini de temsil edebileceği- ni ve bazı yerlerde müşterek hari: temsil temin edileceği bu itilâfname- nin ahkâmı cümlesindendir. Baltık İtilâf; bir noktadan maad her noktada Küçük İtilâf mukavele: ni sürme olarak almıştır. o Ayrılan nokta, Baltık İtilâfının askeri hüküm. | leri ihtiva etmemesidir. Filhakika bü- mun için henüz vaziyet müsait görün- müyor. Mamafih bu, daha şümüllü bir Baltık İtilâfı için iyi bir başlangıçtır. Şu da muhakkaktır ki bu itilâfn im zalanmasr Alman diplomasisinin yeni bir muvaffakıyetsizliğidir.. Almanya Baltık havzası statükosunun devamma aleyhtar görünüyor. müteaddit teldifler tine girmesinden sonra Avrupa'yı meşgul edecek olan mesele, Şark Lo- karnosu olacaktır. Esasen Sovyet Rus- za'nn Milletler Cemiyetine , girmesi ie bu Lokarno işin hamırlek sanbiye- tindedir. da girmesi iltizam edilmekte ise de haf- | ta arası Alman Hükümetinin bu sele hakkmda muhtelif hükümetlere tevdi ettiği bir muhtıradan Almanya'. nın iştirik etmiyeceği anlaşılmakta - dır. Bu itibarla Cenevre'de üç küçük Baltık Hükümeti arasmda imzalanan muhtıranm şümül ve ehemmiyeti bir kat daha artmaktadır. ..; Silâh Ticareti tahkikatı: e Amerikada silâh ve mühimmat ti- careti meselesini tetkik etmek için A- yân Meclisi tarafından bir encümen intihap edilmişti. Bu encümen hafta arası Âyân âzasmdan Mr, Nye'ın reis- liği altında tahkikata başlamıştır. Tahkikata © başlangıç olmak üzere “Electric Boat” Şirketi Müdürü Mr. ATEŞ BÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDDİN şükür iyice... Allah (o Hacerciğim- den razı olsun... Tam evlâtlık yap- tı... Şu büyük ( şişedeki ilâcı nasıl içireceğim?.. Tarif et bakayım kı- zim... Aklım başımda yok ki... g7” Yarım saatte bir çorba kaşı- ee — Dikkat ettin mi Necat?.. Be- nim fikrim çok dağınık... Saat bire gelmişti. Necat çıldıra- cak gibi sıkılıyordu. Hastanın dar nefesleri; boş bakışları, ilâç kokan basık hava kızgın bir çenber gibi göğsünün etrafında | daralıyordu. Bu müthiş vaziyet gittikçe vahimle- leşiyordu. Buradan nasıl kurtula caktı? İşlerini nasıl | bitirecekti? Suzanla buluşmasına imkân var. mıy dı? Hiç olmazsa genç kadını haberdar etmeli Halbuki adre. simi bilmiyordu. Bilseydi bile da- ha ilk defasmda bu itirazı nasıl karşılayacaktı.? Bu çar i çinde henüz ö hitte tamamile kredisini, itibarını kaybetmiş olacaktr. Bu karanlı': düşüncelerin ortasında Suzanın par lak saçları, kasvetli bir fırtma ha- vası içinde çakan korkunç şimşek- ler gibi gözlerini | karartıyordu... Birden annesinin sesile sıçradı: — Vakit geldi Necat! Babana i- lâç ver... Sendeliyerek kalktı, titreyen el- lerine ilâç şişesini ve kaşığı alarak hastanın başucuna yaklaştı. Sağ e- linde tuttuğu dolu kaşığı hastanin ağzma yaklaştırırken gözleri ba- basının gözlerine tesadüf etti. Ne müthiş ve korkunç bakıştı onlar!... Bir engerek karşısında tüyleri ka- baran bir tavşan gi redi ve ilâç hastanın yüzüne döküldü... Şaban efendinin gözleri, ayni deh- ia şartları tesbit | Kendisine yapılan | Sovyet Rusyanın Milletler Cemiye- | ULAK M4 das A FR Vezin - Muvazene Şairdir. O kadar ki bazan lâfla- rını bile aruz veznine uydurarak söyler. Meselâ: — Nereye gidiyorsun? demez de “feilatin fcilün,, e uydurarak: “Gidiyorsun, nereye?,, Diye sorar, Geçende yine bir şür (1) yazmış. Ama,ne şiir..baştan aşağı hezeyan, Baştan aşağı deli saçması... “Dam üstünde saksağan — Beline vur - dum kazmayla..,, tekerlemesi, bu - nun yanında Firdevsi'nin Şehname. si gibi halır. Şiir, şöyle başlıyor: “Bir yaz gecesi, kar yağıyor pen. ceremizden!,, Ben bir aralık soracak oldum: — Yahu... Yaz gecesi kar yağar m? Gülümsedi: — Altını okuyunca anlarsın. Meğerse “kar,, dediği kelebek . lermiş. İkinci mısra şöyle idi: “Bunlar kelebek şekline girmiş gibi solgun, Şiirini bitirdikten sonra fikrimi öğrenmek istedi: - Nasıl buluyorsun? Usulen baştan savdım: — Mükemmel? Fakat bu kadarcıkla tatmin edil. medi: — Vezni filân var, değil mi? Artık dayanamadım: — Keşke vezni olmasaydı da., Heyecanla sordu: — Ee?... — Biraz muvazenesi olsaydı!.. Kulak MISAFIRI IİRTIHAL Bolu Meb'usu i ektor Emin. Cemal Beyin refikası Hanım irtihali daribeka | eylemiştir. Cenazesi bugün saat 11,30 | Kadıköy Moda caddesinde hanesinden | | kaldırılarak Cafer Ağa camiinde namazı eda edildikten sonra Karaca Ahmte kab- ristanma defnedilecektir. —— — ——— ——— Henry R. Carse dinlenmiştir. Bu za. tın ifadeleri Amerika ve dünya efkâ. | rında derin bir heyecan uyandırmış. | ter. Çünkü ilk defa olarak anlaşılıyor hi, Amerikanın bu denizaltı gemileri, silâh ve mühimmat satan şirketi ile İngilie re'nin Vickers şirketi arasında dünya» yı mntakalara ayırmak için bir itil†| varmış. Bu iki şirket zâhiren biribi- İ rinin rakibi vaziyetinde münakasalara İ âk ederler. Devletlere eşyayı pa- satarlar ve kârı da aralarm- da taksim ederlermiş. ii Sorgunun meydana çıkardığı bir şaha ta eserarengiz ZaharoP'tur. İstanbul'da doğan ve bir çok maceralardan sonra İn- giliz asilzadeliğini elde ederek “Sir, ü m bu zat şirketin mü- yapmış ve 766 bin dolar komisyon al- mış. Şirketin cenubi Amerika devlet- İ lerinden birinin mümessili, silâhsızlan- | ma konferansının 5 müzakerelerini akne tapa calan çalan i ottirmeğe ş | #ç dört günlük sorgu arasmala bir çok devletler arasında Türkiyenin de ismi geçmektedir. Anlaşılan şudur ki şirket Türkiyede denizaltı. gemisi, ve mühimmat satmağa (| teşebbüs etmiş fakat buna muvaffak olduğu anlaşıl” mıyor. Dünkü ajans telgraflarından komisyonun, Vaşington Sefirimiz Mü- | nir Beyin malümatına da müracaat | ettiği bildirilmektedir. l Silâh ve mühimmat ticaretile meş | gul olan müesseselerin çok sinsi yol - | larla iş gördüklerine dair umumi bir kanaat vardı. Hafta arası başlayan tahkikat bu kanaati takviye edici ma- hiyettedir. Bu tahkikatın, — Milletler Cemiyetinde beynelmilel silâh ticare- | tini zaptürapt altına almak için teşkil | edilen komisyonun çalışmasına yar - | dım edeceği tahmin &« Ahmet ŞUKRU e: — Ne oldu Necat?! Baban öldü- mü?! Necat hiç bir şey duymadı. Bir deli gibi arkasından sokak kapısını örtmeden kendini dışarı attı. Bora- ya tutulmuş bir yaprak gibi hedef ve istikametini tayin etmeden s0- cür- münün siyah ve soğuk pençesinin temasını hissederek daha kuvvetli ve geniş adımlarla koşup kaçıyor- du. Yüzünün derisinde sıtmalı bir alev yanıyor, omuzlarının arası ür- periyor ve mütemadiyen sayıkla- yordu: — Parayı iade etmeliyim... Pa- rayı yerine koyacağım. Fakat bir türlü geri dönemiyor.Tit rek adımları daima sendeliye sen- deliye ileri ileri kaçıyor!, Ve göz- lerinden yeşil, eski çekmecenin çi- Öz dilimizle Yağmur!.. Geçen gün, yarım saat süren sa- ğanaklı bir yağmur, az kalsın İs. tanbulun yarısını silip süpürecekti. Bir çok yerleri su bastı. Seller, el. birliği edip çukurlara doldu. Tram- vaylar işleyemez, otomobiller kı - muldanamaz, yayalar, adım atamaz oldular. Yer yer geniş yarlar, minimini göller belirdi. Bir daha anladık ki, İstanbul, bugünün kent (1) lerin- | den değil! Küçük bir değişiklik; o- nun eski çağlardaki görünüş dönmesi için yetiyor. Bundan yirmi, yirmi beş yıl ön- ce Aksarayda, küfe sırtında adam taşındığı yağmurlu günleri biliriz. Sanki geçen yağmurda, Sirkeci- nin Aksaraydan kalır yeri var me idi? Evlerimizi, süreklice bir yağmur, içinde oturulamayacak kadar çö kertiyor. Yollarımız, çamür de. olmak için gök kapılarının açılma- sını bekliyorlar, Günün birinde daha süreklice yağacak bir yağmur bizi, eski bir ağaç kütüğü gibi, temelimizden ya kalayıp sürükleyebilir. Sarayların bile odundan yaptı- ran Abdülhamidin çürük ve çarpık İstanbulundan © elimizde bir çok parçalar daha kaldığını, ancak böyle yağmurlarda anlıyabiliyoruz. Görmediniz mi, akan seller, Tak - simdeki apartımanların önünden nasıl başlarını eğerek homurdana komurdana geçtiler? Fakat öte yanda, Nişantaşının altındaki kaburgaları çıkmış tahta evler, ne de çabuk yamrılaştılar. Çünkü, kent, yalnız Taksim ile Şişli değil. Topkapıdaki o “Deniz Aptal,, « da unutmamak ister, Düşünüyorum: Ya günün birin- de, daha süreklice bir yağmur ya- gacak olsa ne yapacağız? Artık leylekler gibi, evlerin basamakları- na çıkıp yağmurun dinmesini, su- | barın çekilmesini beklemeli. Apartmanları sekizer dokuzar kata çıkardık. Fakat sa birikintile- rini bir delik bulup akitamıyoruz. Öyle bir İstanbulumuz var ki: Yağmur yağar, kaçacak delik ara- rı, Yaz gelir, dizboyu tozlara bu- lanırız. Kış gelir, kardan yolumuzu görmez, çukurlara düşer, kaskadı kalırız. Bu işin sonu neye varacak? M. SALAHADDIN (1) Kent — Şehir. SEFİLLER Büyük Roman filmi Şehzade haşına geliyor (2490) NEFİS BİR FİLM: BAR ŞARKICISI Çok sevilen yıldız CLAUDET COLBERT Bugün sizi MELEK sinemasında bekliyor | Fransızca sözlüdür | Bugün sennslar saat: 11-1-3-5-7-9 SR A (2564 | şarken arkasından annesi : beğir. Parayı yeşil çekmeceye inde ede- ceğim... diye tekrarlıyordu. leman gene ayni cümleyi tek- adı: — Parayı iade edeceğim... Biletçi güldü: — Parayı iade etmiyeceksiniz.. Bilet parasını tediye edeceksiniz eş lecatın aklı başma geldi. Kon- düktör; > — Nereye keseyim (beyim? — diye sordu. — Tepebaşına... Necat şuuru ile değil âdeta sev- kitabiilerile yürüyordu. Adrmları akınlarına çıkan bir sürüklediler. Bir gün dans salonunu hiç ara- madan buldu. Dar merdivenleri çı- karken gene tekrarlıyordu: — Parayı iade etmeliyim... Para- yı inde etmeliyim... Fakat bu ağız ve dil hareketleri. şetli bir sabitiyetle gözlerinin içine, | yanlı ve viran bir türbeye benziyen | le drmağıın hiç bir münasebeti li oradan . altındaki küf kokan yeşil tahta eye bakar gibiydiler!... Necatın dişleri- nin arasında ısırdığı feryat can a cisile haykırarak dışarı fırladı. E- lindeki kaşığı odanın ortasına fır. lattı, Düşe kalka kapıya doğru kö- Mn şişkinliğine, kasvetli hayali, o ve babasının bir girdap kadar korkunç, sabit nazar- Flas Tramvayda bilet parası için ba- ucuna dikilen kondüktörün gözle- rinin bakışmdan ürktü, Tramva- yın madeni hareketleri onunla be- raber — Parayı inde U yoktu. Beyninin içinde daha evvel yerleşmiş olan fikirlere vücudunun başka azalarına verdiği emirlerle hareket ve fiil haline geçiyorlardı. İşte ayakları onu dans salonuna sü- rüklemişlerdi. Hissin gıdasını ala» mıyan diğer fikirles bücür ve na- kıs bir mukavemetsizlikle iradesi- — Hastanız nasıl? — Hep öyle. — Kimse ile konuşmayor mu? — Hay Bu eve taşmalı çok olmadı. Bu iki ih tiyar laz kardeş, arabalar dolusu eşyalar rile bu koskoca sekiz odalı eve taşındık- ları zaman komşular hep biribirlerine soruyorlardı. — Kurum bunlar iki kişi imiş. Hoş bir sini daha görmedik ya. Bu kos- koca Berhanede ne yapaçaklar? Bu sualin cevabını veren olmadı. Anla- | silnadı vesselâm. Bunlar iki ihtiyar kız kardeş, hiç evlenmemişler, babalarından kalan bir iki parça eşya ile biraz servet, onu yiyip geçiniyorlarmış. Herkesin bil- diği bundan ibaret. Bu iki ihtiyar bakireden bir tanesi de hasta imiş. Hep ortada görülen altnışlık Hafize hanımdır. — Hemşire gene fenalaştı. — Vah vah geçmiş olsun. Fazlada konuşmaz. Nemelâzım herike- sin de üstüne vazife değil ya. Ama ne de olsa tecessüs insanların ezeli zâfıdır. Konu komşu yan yana geldiler mi? Iki kafadar kadın. başbaşa kaldılar mı? hep bu iki ihtiyar bakirenin esrarıengiz. tarzı maişetlerinden bahsedilir. Bunlar, mahallenin belli başlı dedikodularını teş- kil etmeğe başladılar. İ — Hemşire gene fenalaştı. Dün gece İ beni hiç uyutmadı. İ © Bu hemşireyi görmeğe gelen koruşular va Hafize hanım: — Uyuyor, der. Bazan da: — Kimse ile konuşmuyor. Ağzma bir lokma ekmek almıyor, bir deri bir ke- mik kaldı, diyor. | Bu hasta hemşireyi gören olmamıştır. Hattâ taşınırlariken bile kapalı bir araba ile gelmiş, eve girerken de kimse görme- miştir. Mahallenin merakı gittikçe artı- yor. — Doktor getirseniz bari! — Canım böyle gey olur mu? Siz ona bakmayın. Hastalığı nedir? Bir defa teş- his konmak lâzımdır. —i. Hafize hanım bunlara pek kulak asar gibi görünmüyor. Çünkü aylardanberi hasta hemşirenin yüzünü daha ne bir dok tor, ne de komşuların refakatlerinde has- tayı okumağa gelenler görememişlerdir. | — Hemşirenizin hali ne olacak kuzum? — Vallah bende bilmem, bende şaşır- dım kaldım. Hafize hanım başka bir şey söylemi- yor. Bir gün köşebaşındaki penbe evde 0 turan Şükran hanım lise talebesi olan ki zı Pervinle birlikte yolda Hafize hanıma rastgeldiler de Pervin annesine: — Bu kadının gözlerini hiç beğenme» dim anne, Bu kadında katil gözleri var, demişti. Artik dedikodu başka bir mecra aldı. — O Hafize hanım pek matemli bir- şeye benzemiyor. Evlerden ırak, dağlara şenlik, one ayol öyle, Kazubet gibi bir şey. Artık yavaş yavaş maballomin kadınlar rı ondan oletek çelmeğo başladılar. Er- keklerden ilk onunla alâkadar olan Per- vinin babası oldu. O gece şirketten evine | dönüyordu. Hafize hanımın evinde lim- İ balar sönmüş. Derinden bir inilti geli Bazı şakırdılar da işitti. — Canım evhama kapılmayın, inilti hastanım. Şakırtılar da Hafize hanım bu- aşık yıkryordur. Kızı Pervin: — Anne karanlıkta bulaşık yeleamır rar, i Artık Hafize hanım adam akıllı esrarı €ngiz bir mahiyet © almış bulunuyordu, Pervinin babası: — Ben bu kadını zabıtaya haber vere- ceğim. Şu hasta hemşiresi meselesi be- nim midemi bulandırıyor. nin zâfi içinde boğulup gidiyorlar. di ir. Yeni dans havaların ahengi genç adamı sarınca o haile ehgiz manzara gözlerinden silinir gibi ol. du. Siyah yapışık saçlı levantenle karşılaştılar. Japonkâri bir fenerin Bunlar sarı ve yeşil ziyalarile aydılanan Rokoko bir salonun kanapelerine oturdular. Dansörün bakışlarına Ne cat cevap verdi: — Parayı iade edeceğim... Adam gülerek bekledi. Necat ce- binden tek lilarık kâğıt tomarmı çıkardı. Dansör: — Acelesi yok — dedi — dört lira daha verecektiniz. Necat dört lirayı verdi. Dans sa- lonuna geçtiler. “Rumba,, havası başlamıştı. Dan sör ona figürleri tarif ederek tat- bika başladılar... Beş, on defa te- kerür eden ayni dansın havaları içinde Necat Rumba (figürlerini kolaylıkla yapmağa muvaffak olu- yordu... Fakat dilinde o Rumbayı güfteleyen bir inat vardı: — Parayı iade etmeliyim... Pa- rayı iad Birdenbire kendi kendine güldü: — Artık 1. — dedi — Gali- ba ben deli oluyorum?!... Iki ihtiyar bakire — Canım vazgeç flân dediler; di. ze ser bir akşam Hafize hanımın #4 Zabıtaya haber verdi.lki polis e gi ptsını çaldılar, içeriden ayak K diği halde kapıyı açan olma bir kaç defa daha çaldilar. Gen madı. Seslendiler, hayır hayır! Zaten Hafize hanımı üç öö gören yoktu. Fakat bu ayak idi? Kapıyı kırdılar içeri ” raf arandı. Birşey. yok. İçeride bir oda onu da kırdılar, Şayaff, Mahallenin ileri gelenlerile olduklar manzaradan ürktüler- Yerde bir yatak, içinde etleri SEM, bir insan iskeleti. Evde başka yok. Hafize hanım nerede, basta “gf resi nerede? Bunu anlayamadı” ayak sesleri? Aradan seneler geçti. Yapılâf, tahkikata rağmen bir şey elde © if Ne Hafize hanımdan, ne de ş resinden bir ize tesadüf olunma. Makbule ADNAN SW Bugünkü progri” İSTNBUL; 230: Pia # neşriyatı. 18,30: PIRK Jİ haberleri, 19,30: Türk #“y. em, Ruşen, Cevdet beyi “Diğ he, Nedime, Nazan Feridun hanrmif, sfendi, )21,20: Ağan» haberleri ve po Radyo orkestrası tarafından halif N 223 Kh. VARŞOVA, 1345 m. A Tika meni, Münabab si fonik kas 23,55: Konaerli rel >) Mesahabe, 24,20: Dans 2 elik) 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m 19,56: Orkestra konseri. Zi; Spf 21,15: Neşeli sö Zir Dane musiki 904 Khz. HAMBURG, 332 m. 20: Şen orkesten ka riyat, 213 Haberler. 21 Sehillerin “Die Versekrörung det G ir iyen. 23: Haberler. 24: Neşeli mi (686 Kik. BELGRAT, 437 m. 20,10: Radyo orkestrası. 21: Mi » Zegrepten makil. 22,48: Plük, 299 72,18: Plilk. 24: Kahvehane konseri v e 23,15: Nepeli ta; lk hami sesi 502 Khz. VİYANA 507 m. ği ia 18,30 Keman - Gitar musildu, 1930 Seyyah meşgiyati, 18,40 Teknik geiii lar, 20 Haberler vasnire; 20,10 Halk, m, 21,10 Memleket bahisleri, Seki vam, 1 Pik, 950 Khz. BRESLAU 316 m 20 Uvertür ve valalardan mü sar, 2045 Siyesi Hnberler, 20 HeBEğfi Köylü temsili, 21,45 Skeç, 32,30 VİYg man konseri, 3,20 Haberler, 2348 574 Kik. Mülhlacker (Stytignf) 70 Bando mazika, 20,30 KöYİÜ, tı, 2045 Siyasi kasa haberler, Zi 215 Malki pe 345 Verse Pimee vu ei, haberler, 23,45 Dune musikdei, 1 G . Gelen evrak geri verilmes— g geçen münhal pontbanya alt €nat edilir. Gazetemiz ilânlermi tini kabul etmez. Reskeği yapabileceğini duktan sonra tekrar saat iki de uğramak üZ”Z dan çıktı. Epeyce , raz hava almak için İsti desini yukarı doğru ğ Erkek elbisesi satan msğ”ğfi, vitrinleri önünde dura Mi h leri vardı. Pazar günü bö” y€”, sını tenbih ederek pars?” Dükkândan çıktığı zam9” r gideceğini bilemiyord”. 0 Ri ir iki adım atti. smd. Evini De Sd Fakat nasıl di 7 Meş'um bir baykuş amd v4 yormuş gibi gözlerini mulan gözleri | birânda ve müyordu! Yeşil | küflü © hırıltılı boğuk © nefesler yetiş kıllı bir göğüs, o korkun“ ,k arla © bakan EE 1 İnleyen perişan bir kadı”. kan basık bir oda, çatrdaağa lüç bir çatı bünlarm ar? yaz uzun entarili, gözle gep suallerle dolu esmer bir” hayali... yiz Bitmedi”