i yahat iikibaları :19 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Bayruth, m kâbesidir, çünkü usiki meraklılarının Vagner burada oturmuştu M. Hitler de Vagner'in takdirkârıdır, fakat Vagner'in evi M. Göring cenapları tarafından işgal edilmiştir... Berlin'den ayrıldıktan sonra dö- halde bu kralın balk (tarafından çok sevildiği anlaşılıyor. öde benek ve. nüş yolculuğu başlamış demekti. Almanyaya İsviçreden girmiş, Ka- ra orman, Ren nehri, Frankfurt, E:furt, Leipzig yolile Berline git- miş, şimdi Dresden, Bayreuth, Nü- renberz, Münih yolile Avusturyaya geçecektik. Berlin'den çıkış yolu tam on üç kilometre devam etti.Berlin-Dresden yo u, Berlin - Leipzig yolu kadar iyi değildir. Maamafih bazı kısımla- rında işçiler çalıştığına bakılırsa, bu yolun da Almanyada birinci sr- nıf yollar gibi yapılmasma karar verildiği anlaşılır. İki yüz kilo met- re olan bu yolun ikinci kısmı birin- ci kısmından daha iyidir. Birin: kısımda yol tamircileri dolayısile ana yoldan ayrılarak dar şoselere saptık, Fakat Dresden şehrine yak- laştığımız zaman yol çok iyileşti. Bunun için Büyük harbin sonuna kadar Saksonya krallığının payi- tahtı olan Dresden şehrine geldi- ğimiz zaman öğle vakti idi. Dres- den'de öğle yemeğini yiyip yola de- vam etmek mümkündü. Fakat bu güzel şehirde bir gece kalmadan geçmek istemedik. Filhakika Dres- den yalnız Almanyanın değil, bel ki de Avrupanın en güzel şehirle- rinden biridir. Elbe nehrinin üstün- de olan Dresden iki kısımdır.: Biri nehrin sol yakasında Alstadt, yani eski şehirdir. Diğeri de nehrin sağ yakasında Neustadt yani yeni şe- hirdir, İki kısım, beş köprü ile bi- ribirine bağlanmıştır ki bu köprü. lerin en güzeli 18 nci asırda yapı lan Augustusbrücke'dir. Bu şehirde fasılasız sekiz yüz se- ne hükümran olan hü. kümdarları, payitahtlarını, Avru- panın en mamur şehri haline ge- tirmişler ve sanayii nefise ve musi- kiyi himayeleri altma alarak Dres- den'i büyük bir kültür merkezi Yap- mışlardır. Bu şehirde çok kıymetli bir resim koleksiyonu vardır ki bu resimler (o arasında en kıymet Raphael'in maruf “Madonna,, tab losudur. Sanayii nefise talebesinin Dresden'deki koleksiyonu görme. den tahsil ve terbiyeleri tamam te. lâkki edilmezmiş. Başka Alman şehirlerinde oldu. ğu gibi, Dresden'de de kralın sara- yını gezdik, Opera binasının karşı- sında bulunan bu saray süs ve ih. tişam itibarile Hohenzollern saray- larına çok faiktir. Sonuncu kral Au- gust Almanyanın (Büyük harpte mağlübiyetini müteakip diğer hü- kümdarlar gibi sukut etmiş ve ni- hayet iki sene evvel ölmüştür. Şim- di sarayın karşısmdaki | kilisenin bod: um katında Saksonya hükümdarlar gi gömülü olan August'un mezarı, Dresden halkı. nın ziyaretgâhlarından biridir. Her yet'in Edebi Romanı: 11 ——vetin Edebi Romanı: 1! Dresden'den sonra Chemnitz, Zwichau, Plauen, üstünden Bay- reuth şehrine vardık. Bu da iki yüz ile iki yüz elli kilo metre arasında bir yoldur. Bayreuth şehri Wagner demektir. Büyük musikişinas, Bavi. yera kralı ikinci Ludwig'in daveti üzerine bu memlekete gittiği za- man, küçük bir kasaba olduğu için Bayreuth'u Münih'e tercih etmiş ve orada yerleşerek orada - ölmüştür. Wagner, Bayreuth'a geldikten son- ra overalarının ilk oynandığı tiyatro binası şimdi bir müze halinde sey- yahlar tarafından ziyaret ediliyor, ancak Wagner operayı beğenmedi- ği için şehrin dışımda bir tepe üs- tünde yeni bir opera binası yapıl- mıştı. Plânları bizzat Wagner tara- fından yapılan bu opera binasın- dadır ki her senenin yazında Wag- ner operaları oynamaktadır. Wag- ner operalarının oynandığı mev- simde Bayreuth'a binlerce seyyah geliyor. Biz oradan geçerken mev- simin en kalabalık zamanı idi. O. teller hmca hınç dolmuş, o akşam oynanacak olan Göterdammerung operası için beheri 15 lira kıymetin de olan biletler bir hafta evvel sa- tılmıştı, Boş oda bulmak © için bir kaç otel dolaştıktan sonra nihayet Goldene Anker yani Altun gemi de miri otelinin tavan arasında geceli- ği on marka bir oda bulabildik.Ge. mi demiri otelinin © kapıcısı bize opera bileti bulmak için çok uğraş- tı ve bir tek bilet te buldu. o Fakat biz iki bilet istediğimizden bu tek biletten istifade edemedik. Opera- ya gidemiyeceğiz diye gemi de- miri otel kapıcısınm teesürüne hu- dut yoktu. Bu musiki şehrinde otel kapıcıları, hamallar, herkes Wag- ner operalarınm amatörleridirler. Wagner'in en büyük takdirkâr- ları arasında Hitler de bulunuyor. Bu kadar devlet, hükümet ve fırka işleri arasında Bayreuth şehrine gitmek için de vakit ayırmıştır. Biz Bayrcuth'a vardığımız zaman,şeh- rin bayraklarla donatıldığını gö- rünce, Hitler'in orada olduğunu an- ladık. Hem dene ozamanda? bir taraftan Avusturya Başvekili katle- dilmiş, Almanyanın harici minase- betleri çok tehlikeli (o bir buhran devresinde bulunyordu. Diğer ta- raftan da Cumhurreisi Hindenburg, Neudeck'te ölmek üzere idi. Nasıl ki bir kaç gün sonra da öldü. Al manyanm hükümet ve fırka işleri- ne ansız inzimam eden bu iki hâ- dise, Hitler'i o akşam Göterdam merung operasmı dinlemekten me- nedemedi. Ancak Berlin, Neudeck ve Bayreuth arasmda mekik doku- yan tayyareler, lideri her vaziyet- ten haberdar ediyordu. Bizim Bayreuthta bulunduğumuz - ATEŞ BÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDI İN “İlk Cürüm,, Kalbinde gittikçe ağırlaşan ıstı- rap boğazında düğümlenmeğe, ne- fes aldırmıyacak kadar katılaşma- ğa başlıyordu. Sinirleri erimiş gi- biydi, Yaptığı gayri insani hareketi itiraf etmek istiyordu. Gözlerinin önünden Hacerin ma- sum, temiz çehresi ayrılmıyordu. Genç kız berrak gözlerinde parıl- ir İeiğıt parçası gibi cuduna hareketler verdikçe kendi- ni zorla zaptederken aksi ameller- le sarsılıyordu. Minderin üstünde bıraktığı ceketinin şişkin cebinden uzanan kuvvet, onu, yatağından de- gil dünyanm bir ucundan itecek ka. dar hâkimdi. İlk defa birinin cebi- ne el uzatmıştı!. İlk defa benliğin. de karanlık bir menfezin kapısını açan cürmün siyah pençesi altında vicdanı Boğuluyordu. Delice fırladı. Ceketinin yan ce- Bine soktuğu eli bir sürü kirli kâ- | ğıt parçalarile dolmuştu.. Bunları aldığı yere bırakmak lâzımdı!.. Bu ilk hurazlık mahsulünü, avucunda nefret ve istikrahla buruşturdu. Bunlar başkasınm malıydı, can çe kişen bir adamm ter dökerek, ça- balıyarak kazanmış olduğu bir pa- ra idi.. Nasıl paraydı bunlar?! Bun- larm nasıl kazanılmış olduğunu kendisi de biliyordu. Bazı akşam- lar, boynu bükük ihtiyar kadınlar, melül hasta yüzlü erkekler evlerine kadar gelirler, koyunlarmdan çı- kardıkları eski maaş cüzdanlarını bin bir mazeret ifadesile bırakarak mukabilinde Şaban efendiden yüz- de yedi buçuk faizle aldıkları pa- rayr ağlıya ağlıya ekmek parası yapmak için götürdüklerini yüz. lerce defa görmüştü, Bazan yedi yuk faizin yirmi el için ara- geçen uzun ricalar, retler, ee ie ve küfürleri unutacak aman geçmemişti. Kapıla. rından gizlice ağlıyarak çıkan ni. ce kadınlar, homurdanan, inkisar eden bir sürü hasta, alil erkekler liman mi ilin e kn iii ün MİLLİYET PERŞEMBE 13 EYLUK 1934 İstanbulun ses Belçikadan geçenlerde dönen bir arkadaşa: — Nasıl, diye sormuştam, İstan- bulan sesini dintiyor mu idiniz? Başını sallamıştı: — Dinliyorduk. Ancak pek güç- lükle... Yirmi beş lâmbalı bir alıcı radyo makinesi getirtmiştik. Onun- la, şöyle böyle Istanbulu alabiliyor. duk!,, i Şaşmış ve biraz da canım sıkıl. muştı, “Ben,'mini mini makinemle, her aksam, düğmeyi şöyle bir çevi- rince, Moskovayı, Romayı, Parisi pürüzsüz duyuyorum. Avrupadaki dinleyiciler İstanbulun sesini niçin işitemesinler?...,, diye düşünüyor- dum. Bugün, artık böyle düşürmüyo- ram. diyorum ki: —İyi ki bizi dinlemiyor, dinle- yemiyorlardı? Ilk önce radyo ile yayabilecek özlü nesnelerimiz ol. sun, Ondan sonra, sesimizi duyura- lim, İstanbul stüdyosundaki kadın öe erkek okuyucularımız arasında çok değerlileri var. Bizi, burada, güzelce oyalayabi- liyorla . Yalnız, bur kadarı, dış din- leyiciler için yetmez. Onlara, daha zengin, daha çeşitli nesneler ver. mek, arada bir Türkiyenin her kol. da nasıl ilerlediğini, on bir yil için de neler yapıldığını — beyinlerine sokmak ister. Bunun için de çeşitlerin çoğaltıl. ması gerek, Radyo, kendimizi ta. nıtma ve sevdirme işidir. Kültür yayımı bakımından onun ölçüsüz değerini bilmiyen kalmadı. Beyliğin bu işi üzerine almış ol. masına hepimiz sevinmeliyiz. İstanbulun sesini, daha pürüzsüz, daha bol çeşi aha kıvrak perde. lerden dinleyeceğiz. Ve yurdun dışındakilere, daha bizim ve daha bizden olan nesnele. ri dinleteceğiz. Radyonun bugünkü yayımlarını, kötülemek doğru olmaz. Bu emsizlik (1) — içinde, ancak (1) Esmsizlik — Çaresizlik, gün bu şehri şereflendiren yalnız Hitler değildi. Göring'de operayı dinlemek ve belki de Hitler ile is. tişare etmek üzere Bayreuth şehri. ne gelmişti. Bu devlet adamının bu aralık Bayrcuth'ta bulunması bizi ve bizim gibi bir çok seyyâakla. TI, Wagner'in ikametgâhı olati've şimdi bir müze halinde muhafüza edilen Villa Wahnfried'i ziyaret öt mekten mahrum etti. Çetine nasıl ki Kral Nikola demektir, Bayreuth' ta Wagner'den ibarettir. Otele yer- leştikten sonra Wagner'in eski ope: rasmı Wagner'in yeni operası. nı,. Wagner'in lokantasmı, yo- rulduğunda oturduğu yeri, bira iç- tiği mahalli velhasıl her şeyi gör- dük.Fakat en mühim iş,bu kadar se ne ikamet ettiği köşkü ve mezarını görmekti. Burası musiki meraklıla- ri için bir kâbe vaziyetindedir. Bi- zim için bu derece şumullü olma- makla beraber, mademki Bayreuth” ta bulunuyorduk, her halde Wag- ner'in evini görmek lâzımdı. Sorup bulduk. Fakat Obaktıkki Villa Wahnfried, Göring cenaplari tara- fından işgal edilmiş. Wagner evi- ne vardığımız zaman omuz omuza dayalr beş tane siyah © üniformalı fırka muhafız askeri (o tarafmdan kapı önünün alınmış olduğunu gör- görmüştü. Hasta çocuğuna bakmak için viran kulübesini rehine koyup ödeyemeyen üç yetimli bir dul ka- dının evi satılıp o sokakta kalınca kapılarının önünde düşüp bayıldığı akn ml ir cağıza yardım iz lan babasınm o akşam namazında uzun uzun Allahtan af ve gufran dilenmesi gözlerinin önünde canla- mıverdi. Çekmecede birikmiş bu pa raların, çok acıklı, çok feci, çok iğrenç hatıraları pe vardı. Bunlarr, can veren ihtiyar fa- çekmecesine iade et- meli idi. Mahallenin yavaş yavaş u- yanan sabah seslerinde: — Hırsız! hırsız! — itabını du- yuyordu... Kapıya doğru koştu... Fakat bir elinde kirli, feci hatıralı kâğıtlar, öbür eli kapının manda- lında birdenbire durdu!,. Bu hare. keti neye malolacaktı?! Suzanm sarışın saçları bir demet güneş huz- İstiskal Bir gazete | idarehamesinde herkes meşguldür. Çünkü ertesi gün çıkacak gazetenin hazırlığına uğraşırlar. Ga- şanların vakitleri gayet dar- için tahrir odaların kapt- tında “girilemez, veyahut (saat beş- ten sonra misafir kabul © olunamaz) şeklinde cümleler yazılıdır. Şayet bu levhalara rağmen © eshabı müracaatın sözleri uzarsa kendilerine nezaketen vaktin darlığı hatırlatılır. Bu bir ga- Zetecinin meşru bir mazereti mubik bir talebidir. Bir gazeteci için hattâ vazifedir de. Bir gün gene böyle hümmalı bir fa- aliyetle çalışirken. Odadan içeri kı ranta bir adâm girdi. — Kimi istiyorsunuz? dedik. Kimi olursa, dedi. — Ne istiyorrunuz, dedik. — Muhabirlik istiyorum. — Münhal muhabirlik olmadığını kendisine söyledik. Maamafih ileri açık olursa kendisini düşüneceğimzi ilâve ettik. ra uğrarım dedi ve gitti, Ertesi gün tekrar geldi. Yer yoktur acele etmeyiniz. Adresinizi bildiriniz. Biz size haber veririz, dedik. İçimizden (biri bana bırakınız) de- di. Biz de kendisine nasl ihtar edile- leceğini merakla bekliyorduk. Gerçi bir yabancıya karşı bumu söylemek iş - ten değildir. Fakat artık bu yabancı sayılamaz olmuştu. Çünkü üç aydır her gün muntazaman © geliyor, hepimizle konuşuyor, o hepimizin elini sayor. eta hepimiz için bir dost olmuştu. Bir dosta karşı da o bahurus teklifli bir dosta karşı da — Biz meşgulüz. Haydi çek araba- nr demek müşkül şey O arkadaş bu müşkül vazifeyi üzerine aldr. Tam sant dört buçukta bu müz'iç misafir baktık ki ağır ağır merdiven- leri çıkıyor. hazırlandık. — Merhaba arkadaşlar. Diye lâuba- li bir eda ile masanm üzerindeki gaze- teye elini tam uzatacağı sırada o müş kül vazifeyi üzerine alan arkadaş: — Dur! azizim dedi. Burası kıraat- hane değil O gayet sade bir tavırla: — Biliyorum dedi. Burası kıraatha- ne değil. Gazete idarehanesidir dedi. — Peki ama burada gazete okun- Komedi başlıyor. Dedik, Hepimiz | Adresini bıraktı, gitti, Güzel, Fakat iş bukadarla kalsa iyi bü ya- vaş yavaş üç günde bir, dört günde bir, gün aşm ziyaretlerini | arttmdı. Kendisine meşgul olduğumuzu ihtar ettik, — Ben sizi meşgul etmem. Müsaade | ederseniz şu gazeteye bir göz gezdir- | mek istiyorum. Hem artık yakında mes lektaş olacağız .dedi, Arkadaşların o gün bir zayıf tarafma dokundu. Ses çıkaramadık. Oturdu. Gazeteyi okudu ve gitti. Ertesi gün tekrar geldi. Gene bir gazete çekerek Ookudu ve gitti. Ve böyle gazete okumak bahanesile birkaç gün arka arkaya gelmek cesa- retini gösterdi. Tuhaf değil mi? Hulüli muslıhane buna derler işte, Biz de ses çıkaramaz olduk. O, artık muntazaman gazetenin bir memuru, maz. O gayet soğuk kanlılıkla cevap ver- di. — İyi ya azizim gazete kahvehane- de mi okunur gazete idarehanesinde mi? Ben tam yerinde okuyorum zanne- derim. Bu küstahça cevabı işiten arkadaş: — Beyefendi dedi. Gazete idaroka- nesi gazetenin okunacağı yer değil, ga zetenin hazırlanacağı yerdir. Çalışaca- Hiz. Teşrif buyurunuz. Bu kav'i istiskal üzerine şapkasinr başına koydu ve : — Allaha ısmarladık diyerek çıktı aha gelmez dediler. mesi gibi gözlerini kamaştırdı. Et- rafını saran karanlık ve miskin fi- kirleri dağıttı. Güzel kadınm par- lak tebessümü: vaz mı geçiyorsun? — der gibiydi. Demin insanlı; meçhül bir membaı- dan sesler susmuştu. Minde- G kenarına bir külçe gibi yıkıldı. iğilmiş alımdan soğuk terler dam- yordu. Güneşin içeri sızan şıkları iki limen bir muvazzaf adamı gibi gelir, gazete- #ini okur ve gider. Arkadaşlar, aramız- da konuştuk. — Yahu bu adam artık hergün gel- meğe başladı. Ne yapacağız? dedik. bu kadarı yapılabilir. Beyliğin eli karıştığı gün; işler, daha iyi bir yola girecektir. M. SALAHADDIN Köşkün Onlar, bu mahrumiyetten infiallerini o Göring'in işitmemesi lâzrmgelen sözlerle ifade ettiler. iz <a. |, tarak koltuğun köşesine yaslandı. Maamafih Göring mezarın ziya. |, “AK Ay aman, ölüyorum, Nidalarile retine mâni olmayordu. Dolaşık ve | bir müddet söylendi. dar bir yoldan geçtikten sonra köş- kün arkatarafmdaki bahçede bulu: nan Wagner'in mezarmı biz de zi. |. yaret ettik. Sarmaşıklarla kapan- mış ve takdirkârları ( tarafından gönderilen çiçek çelenklerinin al- tma gömülmüş bir çifte mezar, Wagner ve zevcesi Kosima işte bu- rada o gömülüdür. Bi iz bu mezarı seyrederken, Göring'in muhafızları da bizi seyrediyorlardı. Wahnfried köşkü bahçesindeki 'mezarm âsu- deliği ile Göri uhafaza eden adamların gü, , birbiriyle te- zat teşkil eden iki sahne idi, da ayni siyah üniformalı ve silâhlalı askerler ta- rafından ihata edilmişti. Sorduk. Anladık ki Göring Bayreuth'a gel. dikten sonra bu köşkte ikamet et- meğe karar vermiş ve tabii köşk te misafirlere kapanmış. Bizim için gok büyük bir mahrumiyet değildi. Fakat hacılar kâbeyi ziyaret eder gibi, İngiltereden Amerikadan, İs- kandinavyadan münhasıran burayı görmek için gelen seyyahlar vardı. doğan ;örürsünüz bu kadar pişkin a dam tekrar yene gleceklir dedim, — Mümkün değil dediler. — Görürsünüz! dedim, Zaman, iddiamda be: zandırdı. Evvelki gün gene merdivenlere sür» terek, elni kalçasına koymuş, ayağını kırılmış gibi, topallıya topallıya geldi. Odadan içeri girdi. — Ay... aman, Diyerek ilerledi. Bit- tabi . — Ne var? ne oldu?. Geçmiş olsun demeğe mecbur kaldık. — Felüket dedi. Hayrola. Tramvayın altında kaldım. — Aman. — Evet tramvayın altında kaldım. Kurnaz bir arkadaş işin dalzasmı keşfederek .: — Vah vah, dedi. Geçmiş olsun. İyi ama eve gidip istirahat ediniz, Uç dört gün hiç dışarı çıkmayınız. i, Öteden bir başkası. — Yek yok. dedi, Ne üç dört günü en aşağı bir hafta on beş gün istirahat lâzem, Buna rağmen ne zannedersiniz gitti mi? haym. Ayağını burnumuza uza Ve biraz dinleneyim müsaade ediniz diyerek gazeteyi çekti ve başladı o- kumağa, Bir müddet böylece kaldık- tan sonra bizim muzip türkadaş yörin- den fırladı. — Azizim dedi. Siz burada rahatsız olacaksınız. o Cerrahpaşa hastanesine teşrif ediniz. Sertabip arkadaşımdır. Benden selâm söyleyiniz. o Size güzel ayrı hususi bir daire | tahsis etsinler. Orada güzel güzel istirahat ediniz ve tedavi ediliniz. — Teşekkür ederim dedi. Kalktı gi- derken: Arkadaş tekrarladı: — Doktora benden selâm söyleyin, Bir daha sizi buraya yollamasın. Yok- sa karga tulumba yapı z. Habe riniz olsun. Bugünden yaren hade- “ügün MELEK sinemasın&* Herkesin görüp seveceği E müstesna bir eser: BAR ŞARKICISI Fransızca sözlü. Oynıyad CLAUDET COLGENİ Fiyatlar: 50 - 50 - 70 kuruştüf (00519) imece çi Siadn' en ziyade sevulgınız art sef LİLY DAMİTAÂ ve HENRI GARAT* Bu hafta SUMER LEski Artistik | sinema ÇALINAN ADA Filminde görebilirsiniz. İlâ' ALIS (ZEVKLER MEMLEKETİM Renkli zengin fantezi Yarın saat İl metine: Umumi dubuliye 35 kuruf Nİ DA” Yü 5d a e Bugünkü progra” İSTNBUL: SODA ER me ju» 30; Viyanadan nakil, 231 Yayh sazlar takımının ko, 30: Haydn eöerlerinden yaylı serisi rk 14 Muhtelif milletlerin damalarandan ( tra ile) 812 Kiz. PRAG, 470 m. 592 Kha. VİYANA 507 mut... gal 20.10 Haberler vesaire, 20,30 Hafta leri, 2058 Piyans konseri, 21,20 Mat herr'in idaresinde hafif musiki, 23 Evaya ve Erichmeller (piyame) tarafın konser, 23,40 Haberler. 24 Don #60 Kk. BRESLAU 316 m. hai 20 Plük, 21 Haberler, “2110 isimli skeç ,2220 Besthoven'in eseri sonatlar dair, 7235 Beethoven song mürekkep konser, 28.20 Haberler, iş ca konseri, Bailliye$ Asrm wmdesi “ MİLLİYET” ÖZ “ABONE ÜCRETLERİ, Türkiye için Hi: LK. a p ETSE OE SİZİ er > 3 > EN e > Aİ ak geri ala e bmp malbnm; ler için müdiriy! <nat edilir. Gazetemiz ilânların tini kabul etmez. FEZEZ EZE molere de tenbih edilmiştir. gitö rar gelebilir mi? dersiniz Bes, cektir diyorum bakalım. Neticefi var size haber veririm. çey, loşluğun vehimlerini dağıtırken genç adamm asli hü mağa başladı. Benliğinde, Şaban efendinin pinti felsefeleri daha genç, daha diri bir şekilde ses ve- riyordu: Bu paralar hiç te can çe- kişen ihtiyar faizcinin sarih hakla- rı değildi. Bunlar bir çok bedbaht, fakir, yetim, âciz ve hasta insan- lardan zorla gasbedilmiş cebir ve zulüm mahsulü idi. Bunların asıl sahipleri meydanda yoktu. Bunları hiç bir ıstırap duyma- dan pekâlâ istediği gibi sarfedebi- lirdi. Bahusus kendi istikbali mev- zuubahisti. Hele bir kaç parasını yoksul insanlara verirse cürmünün nezrini de ödemiş olacağına kani- di!... Meselâ köşebaşındaki topal dilenciye bir lira verirse viranede sabahtan akşama ka: dar üç dört onluk için uluya uluya haykıran kadit kadının üç nmr döyursa belki sevap bile işle- miş olurdu... Hem babasının nere- den haberi olacaktı?! Belki hiç te haberi olmıyacaktı!... Bu fikir, Ne- catın içinde bir yılan yavrusu gibi yeti, canlan- kar. oturdu. Avucunda buruşan parala- rı önüne bıraktı. Terlemiş avuçunu kuruttu ve paralrı sayarak munta- 2am sıralamağa başladı. Bunlarm hepsi eski ve sararmış tek liralık kâ ğıtlardı. Tam seksen yedi tane idi. Saydığı kâğıtları devşirerek cebine yerleştirdi. Artık eskisi gibi şişkin durmıyordu. Bir sigara yaktı. Siga- #ayı bitirdi. Yavaşça kapıyı açarak dışarıya kulak verdi. Evin içinde ses sada yoktu... Giyinerek çıktı. Hastanın odasına doğru yürüyen a- dımları her şeye rağmen titriyor. du. Babasının kapısını araladı, Ha- cer hâlâ orada idi, kapının açıldı- ğını işitince yavaşça yerinden kal. karak genç adama doğru geldi. Yorgun ve mahzun gözlerile gül meğe çalışarak: — Uyudun mu Necat? diye sor- du. “Necat başmı gizlemek ister gibi çevirerek cevap verdi: ince bir ıslık çalıyordu... Ah keşki — Uyuyamamışsın zavallı Ne- hiç haberi olmadanbu iş kalıp | cati—dedi— o, gitseydi!!!... Genç kızın gözleri dolu dolu ol- Perdeleri açmaktan nedense kor.) muştu. Babası için uyuyamayan kuyordu. Bir kere de kapmın sür. | ketum ve ciddi gence içi acıyordu. mesini vakladıktan sonra mindere Bir taraftan da kalbinde kabaran sw — Necat'cığım... Üzülme!” / banın sıhhati salâba gidiyo” yy dedi, — Genç adamı elinden hastanım yatağına doğru di — Bak — diyordu. Gürle bakıyor... Ve rahat nefes * Bu tebşir ve müşahede İğ gözlerini karartarak mele dı. Fakat Hacer bunun f: lamıyacak kadar yorgundu. — Müsaade eder misin? ye sordu — ben de Dee edeyim. Bugün o cuma iki sonra gelirim. Şimdi yeri nöbetçi bırakıyorum... Çok san daha evvel de bana hab€” bilirsin. Genç kızın bu işi Necatlâ, mi maktan mütevellit büyük bir “gf duyduğu belliydi. Içeri gi riye hanım elinde yıkamış bardak, surahi, fincan gibi tefeği köşedeki masenm yerleştirirken Necata sordü? — Uyudun mu © oğlum?” de hasta değilsin ya.» pe — Uyudum... Hasta değ Kadıncağız vevindi:.. 6 —Bitmedi “ al YERİ EZERELŞİZİ SEFİL EZE ŞSİLFAZESİLE P A — Elhamdülillâ... Baban