11 Eylül 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Eylül 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyahat intibaları:17 Otomobille Avrupada 9000 kilometro — Affedersiniz bu benim hatamdır Centilmen kazazede aklını başına toplayınca ne bekleniyordu, ne söyledi? Koblenz şehrinden sonra Ren nehrinden cenuba doğru geri dö- Düş başladı. Şimale doğru garp sa- hilinden ilerleyiş, şimdi şark sahi- linden cenuba doğru gidecektir, Bir takım salların yan yana gelme- sinden ibaret olan köprüden geçtik, Bu kilgrü Ran seliri üstünde seyre den gemilerin aşağı ve yukarı doğ- ru yürümeleri için saatte bir kaç defa açılıyor. Ren'in şark sahilindeki yol, garp sahilindeki yol kadar muntazam ve iyi değildi.. Sonra bu sahilde garp tarafı kadar çok köyler ve ka- sabalar yoktur. Bazan dar ve yıp- ranmış bir asfalt, bazan da bir ş0- seden ibaret olan bir yol üstünde ilerliyerek Lorelei kayasını geçtik. Almanca öğrenmek istiyenlerin ilk iği şiirlerden biri de H ll ew bedevten mısraile başlayan aşıkı tarafından aldatıl. mış bir kızın hikâyesidir. Kız al- datılmanın yesile kendisini Ren nehrinin içine atıyor. Kayanın üs- tüne çıkarak saçlarını taramağı iti- yat edindiğinden gelip geçen gemi- ciler bu kızı seyrederken gemileri- ni taşlara çarptırıyorlar. Lorelei kayasının eteğinde bir kart postal satıcısı vardır ki gelen geçen yol- cuların her birine birer kart postal satarak temin ettiği kârla bir aile iaşe ediyor. Rudesheim köyünde de birer kadeh şarap içmek için azacık dur- duktan sonra Mainz şehrine var- dık ve burada Ren nehrini bıraka- vak Berlin'e gitmek üzere şark yo- Junu tuttuk. Mainz'tan sonra tesa- düf edilen ilk büyük şehir Frank- furt'tur. Büyük Alman kültür mer- kezlerinden biri olan bu şehre, son- ra da buna yakın olan Hanan şeh- rine vardık. Bunu geçtikten sonra Almanyada tesadüf ettiğimiz yol ların en fenaları başladı, Ayni zâ- manda Almanyanın en az entere- san olan bir mmtakasma girmiş bulunyorduk. Fulda, Eisenach Gotha, Esfurt, Weimar, Lüzen, Leipzig, Berlin yolu Almanyanın tam kalbinde olan ziraat mıntaka- larmdan geçer. Bazi mıntakalar zi- raat memleketlerine mahsus bir ip- tidailik arzeder. Dar yollar, hay- vanla çekilen kuru ot yüklü araba- lar. Bazan yolun dörtte üçünü iş- gal eden bu kuru ot arabaları oto. mobil sürmesini çok müşkülleştiri- yor ve yavaşlatıyor. Bu yolda bil hassa köylerin içinden geçmek çok güçtür. Hiç enteresan bulmadığı- mız bu mıntakadan çabuk çıkmak i duk. Fakat yollarm darlığı ve köylü arabalarının kalabalığı süratle ilerlememize mâni oluyor. du. Bazı yerlerde yolların tamiri dolayısile daha dar ve tarla yolla- rma sapmak mecburiyetinde kal- dık. Bu ikinci (o derecede yolların köyler hiç enteresan değil- di. Güç hâlile geceleyin Erfurt şehrine vari Burası Napoleon'un Rus Çarı bi Aleksandre ile yet'in Edebi Romanı: 9 ——— tarihi mülâkatını yaptığı şehirdir. Avsterliç muharebesinden sonra Ruslar sulh yapmıyarak memleket- lerine çekilmişler ve Avusturyalı” lar yalnız kalarak © Napoleon ile Presburg sulhünü imzalamışlardı. Bundan bir kaç sene sonra Napo- Icon Aleksandre ile Tilsit sulhünü imzaladı. Bunu da Erfurt mülâkatı takip etti ki bizim tarihimiz nokta- sından bu mülâkatın ehemmiyeti, 'Napoleon'un burada Osmanlı dost- luğunu Çara satmasıdır. Napoleon' un Çar ile bu tarihi mülâkatına sah ne olan şimdiki vilâyet konağını görmeden bu şehirden ayrılmadık. Şunu söyliyeyim ki Almanyanın bu mıntakasında nereye gittiysek, hâlâ Napoleon'un muharebelerine ait bir hatıra ile karşılaştık. Ara- dan bir asır ve yirmi beş sene geç- tiği halde hâlâ Napoleon'un mey- dana getirdiği karışıklığın izleri devam ediyor. Erfurt'tan sonra Weimar şeh- rinden geçerken Hitler'in tarihe in- ikal ettirdiği Weimar kanunu esa- sisini hatırladık, Weimar aynı za- manda Almanyanın en büyük fikir merkezlerinden biridir. e Büyük Göthe debu şehirde yaşamıştı. Weimar'ı geçtikten sonra diğer bir muharebe meydanına daha gel- dik: Lützen bu meydan, hem Na- poleon muharebelerinde, hem de İsveç Kralı Gustav Adolf'un düş- tüğü meydan olması itibarile tarih- te şöhret kazanmıştır. Gustav A- dolf'un düştüğü yer, yolun üstün- dedir. Buraya bir âbide yapılmış- tır. düşlüğü taş parçası burada gi lüyor. Gustav Adolf'un âbidesini ziya- ret eltikten sonra hareket ettiği- miz zaman, dokuz bin kilometrelik seyahatimizin yegâne kazası vuku- buldu. Biz on yedi kilometre ileri- de bulunan Leipzig şehrine doğru ilerlerken, karşımızda ve yolun di- ğer tarafında büyük bir yük kam- yonu durmakta idi. Bizim geçöce- imiz yol açık olduğundan süratle ilerliyorken kamyona yaklaştığı- mız bir sırada arkadan bir bisik- lelçi çıkarak önümüze geldi. Ara- bamızın sol çamurluğu hızla bisik- letçiye çarpar çapmaz, iklet bir yumak haline geldi. Binicisi de hendeğin içine yuvarlandı. Tabii derhal durduk. Ben, Lützen muha- rebe meydanı bir insanm başını da- ha yedi zannetmiştim. Hele hi çok incinmemiş. Kabahat kendi de idi. Fakat bu hâdisenin çok be- endiğim tarafı şu oldu: Bi ikletçi, aklı başına gelir gelmez dedi ki: — Affedersiniz, benim hatam- dır. Onbeş dakika sonra Leip. zig sehrinde idik. Burada Al. manyanım Napoleon tahakkü- münden kurtulması namına di- kilen âbideyi - ziyaret ihmal etm. ilhalkil ATEŞ BÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDDİN Perdeleri sım sıkı kapanmış sesi evlerden sokağa bir katre ışık 817- mıyordu. Halbuki © eski çatıların arasından görünen gökyüzü tama- mile kararmamıştı. Kapının tokma- ğına elini uzattı, Karşı tarafta Ha- <erin cumbasından ince, hazin bir ışık sızıyordu. Tokmağa korkak bir Yurduktan sonra Necat içe- riye kulak verdi, tekrar elini uza- tırken ipin çekildiğini duydu ve a- ralanan eski kapıdan karanlığa si züldü. Biraz yanık sovanlı yumur. ta kokusu evin dar havasına sinmiş- ti. Merdiven başmda annesinin göl gesi kıpırdıyordu. Korkak sesi mi- rıldandı: — Yavaş!, Baban biraz hasta.. Sana çok ( hiddetlendi.. Nerede kaldın bu vakte kada Buralarda hayat susup dinlen- meğe başladığı bu garip saatte ö- bür taraftan hayal tam bir cevva- İiyetle harekete başlamış, buralar- da derin ve ölü rüyalar görülürken oralarda bütün kaynaşmasile de- vam edecekti. Necat ayni korkak O mrilti ile sordu: — Nerede? yattı mı? — Çoktan yattı. Belki uyumuş- tur bi Genç adam biraz rahatlanmıştı. Annesine : — Ben yemek istemiyorum — de. di. Ve seri, sessiz adımlarla merdi- venleri çıktı. Sefertasına benziyen bu meflüç evin üçüncü katında çar- pık, tümsekli, meyilli çinko tahta boşta biraz geniş nefes almak iste- di. Basık mahallenin dar ve ağır havası içinde daralan ciğerleri böy- le on kat gıcırtı © merdiven daha çıksa geniş, bol nefes alamıyacak ve istediği merhaleye asla yüksel. miyecekli! Fakat nereye gitmek, nasıl bir zirveye yetişmek istiyor. du? Bunu kendi de bilmiordu. Beyoğlu istikametine doğru bak mak istedi, nafile!. O tarafa ait bir avuç ziya görmek değildi. Valide camiinin loşluk için de narinleşen minarelerinin ortası- MILLİYEY SALI ( Öz düümizle Yi Yunus balıkları Bir balıkçı, bana dert yandı: — Bi yunus baliklarından'çek liğimizi ne sen, sor, ne de biz söy- liyelim!.. Ağ dayandıramaz olduk. Bu ne biçim balıktır ki koca deni- zi görmez de, ağın içindeki balık- lara göz diker. Kolay da değil hani.. Bir ağ, 350, 400 kuruş.. Bütün gece, denizde do laş.. İki liralık balık tut.. Sonra, bir yunus balığı gelsin, bütün tuttu. ğun balıkları yesin, o üstelik dört liralık ağını parçalasın.. Tanrı bi- lir ki ne yapacağımızı şaşırdık!. Geçende, yeni bir ağ alıp denize açılmıştım. Saatlerce bekledikten sonra, o günkü azığımızı çıkaracak kadar balık ele geçirdik. e Sevine sevine çekerken, bir de görelim ki, ne balık kalmış, ne ağ.. Yunus ba- hığı, hepsini yemiş. Boşuna uğraş- tığına mu, acırsın, yoksa ağının pars çalandığına mı? Efendi, yunus balıkları, kaldık. ça, biz bu denizden ekmeğimizi çı. karamıyacağız, Balıkçılar derneği; bunu önünü al mak için baş başa verip bir şey dü- şünse ne olur? Her ay, tıkır tıkır pa ramızı çekiyor.! Yirmi bine yakın balıkçıyız, yu: mus balığının derdinden ekmek pa. rası çıkaramaz olduk. Her birisi bu kadar can besliyen, bunca Türk balıkçıya yazık değil mi2, Balıkçının söyledikleri, daha u- zundu. Ancak, bu kadarı kafamda kalabildi. Geçende İzmir balıkçılarına da, höpek balığı, denizleri yasak etmiş. ti. Sonradan, elbirliği edip bu ya: ban balıklarını zıpkınlayıp tepele- diler. Şu yunus balıkları da orta dan kaldırılsa diyoruz. Bilmem, balıkçılık enstitüsü ne düşünür, balıkçılar derneği bu işe neder? M. SALÂHADDIN —————- Napoleon'un esaretine giren Al. manya, milletler muharebesi 'dâ. nilen Leipzig muharebesile esa':* retten kurtulmuştu. Altı milyon marka mal olan bu büyük âbide ancak harbin “başlâmasından bir sene evvel, i 1913 senesinde bitmiştir, Leipzig'den sonra Berli- ne kadar katettiğimiz yol, Alman. yada tesadüf eltiğimiz yolların en i Bu, Hitler'in, işsizlere iş için yaptırdığı yeni yollar dan biridir ve biz geçtiğimiz za- man henüz bitmişti. İtalyanm en iyi yollarına benzeyen Leipzig » Berlin yolu üstünde yüz yirmi kilo metre süratle gitmek mümdündür, Bunun içindir ki Berline tahmini - mizden çok erken vardık. Ancak bir defa Berlin şehrinin hudutları» na vardıktan sonra şehrin ortasın- da bulunan otele varmak çok müş- kül oldu. i Berlinin bazı sokakları tamir e- dilmekte olduğundan dolaşık bir takım yollardan gitmek mecburi - yetinde kaldık. Berlinde yolumu - zu bulmak ve otelimize varmak i- çin sarfettiğimiz vakit, aşağı yu- karı, Leipzig'den Berline varmcas, ya kadar sarfettiğimiz zaman ka- dardı. A.Ş. na zarif bir mahya asılmış gibi du- yeni ayın hilâli hafif bir bahar altında titriyordu. . Bir aralık karşıki Niyazi beyin tahtaboşundâ bir ayak pıtırtısı pey- da oldu. İplere serili küçük çama- şirleri topliyan kadın elleri loş göl- geler arasında ( hareket ederken Necat kendini — göstermemek için bir köşeye sindi. Çamaşır toplıyan kadın gölgesini tanımıştı: Bu ha- derdi. Belki sabahtan yıkamış ol- duğu çoraplarını, mendillerini şim- di toplıyordu. Akşam gölgelerinde hareket eden bu kadın elleri, gene ona bugün gördüğü ince, beyaz, penbe tırnak- İı güzel ve şuh elleri hatırlattı. Bu ellerle, Hacerin kısa ve renksiz tır- nakl ellerini gözünün önüne ge- tirdi, Suzanın elleri şimdi kim bi. lir bir çiçekten daha © muattardı, Halbuki Hacerin ellerinde hiç şüp- hesiz bu sabah yıkadığı la» rın haşin izleri belirmiştir. Samat. yalı Hi ie zevkile giyi nen Habibe mollanın elini 6; Şocukluklarndan beri biribirleri. ni tanıdıkları halde hâlâ konuşur. ken yüzü kızaran bu bayat ruhlu kızcağızı her | halile şayanı merhamet k u. Bir za manlar ona karşı zaaf ve temayül nisaneleri gösterdiği . icin kendi li EYLUL 1534 KUZ AK EEE PA Sesli sinemal.. Dün, evli bir arkadaşım, dedi ki: — Ben karımın > sayesinde bu kış sinema masrafından kurtul. dum! Hep birden: — Nasıl? diye sorduk. Anlattı: — Efendim; bizim hanım, bir ay var ki, geceleri uykusunda sa- yıklayor. Ama, bildiğiniz gibi sa- yıklama değil. Rüyasında ne görü- yorsa gözleri kapalı olduğu halde birer birer yüksek sesle hepsini ba- na anlatıyor, Dün akşam, gene bir rüya gör- müş. Ben güya, bir başka kadınla yanyana oturmuşum. Bu kadın, bir aralık, benim boynuma sarılmış. Vay efendim, sen misin, sarılan. Bizim hanım, açtı ağzını, yumdu gö zünü.. kadıncağıza söylemedik lâf bırakmadı. Güç halle uykusundan uyandır. dım. Gördüklerinin rüyadan ibaret olduğumu anlayınca — yüreğine su serpildi. Fakat 6 zaman da beni dehşetli Bir gülmek aldı: — Karıcığım; anlaşıldı, dedim, bu yıl beni sinema © masrafındarı kartardın? — Nasıl? — Nasıl olacak. Artık her gece, rüyada sinema seyredeceksin. Sen seyrettikçe, bir taraftan da bana anlatacaksın, ikimiz de, sine- maya gitmiş gibi olacağız. Fena mı?.. Kulak MİSAFIRI Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro - muza müracdat etmelidirler. İş arayanlar Her gün saat on dörtten itibaren bir muhasiplik arıyorum: Sultanahmet, Ticarethane sokak No, 75 Hamdi. ... Ayak işlerinde avukat yanlarında cüz'i bir para ile istihdam edilmek ü - zere iş arıyorum. Cibali seferikoz ma - ballesi yeni yol SO. No, 39, Şerafet tin. SINEMA MEVSİMİNE HAZİR - LIKLAR. An'anesine daima sadık olan SÜ: MER,» Eski Artietik - sinema, 193635 mevsimi içi seneler. den daha fazla bir g: ve feda- Keklik İhtiyarila, sene içinde, bütün Avrupa piyasasında yapılan filmlerin en mükemmel ve en fevkalâdelerini angaj ederek çok nefis ve muhteşem bir program hazırlamıştır. Bunlar meyanmda : Marie Bell ta- rafından temsil edilen (Büyük Oyun) (Poliş) (Prensenin Çılğınlıkları) (Fe- dira);, Anni Ondra'nın KAFESTE AŞK, AŞIKLAR Oteli, Jorges Milton un KONT OBLIGADO sw, Marcelie CHANTALın AMOK'u, Gaby Morley in ISKANDAL - Rezalet ve DEMİR. HANE MUDURU, ANNABELLA'nın MOSKOVA GECELERİ, Spinelli'nin LUBNAN MELİKESİ, İvonne Pren- temps'nın LA DAM O KAMELYA sı, Martha Eggert'in VİYANA SEN. FONIK ORKESTRASI - VİYANA (OCUKLAR O KOROSU - VİYANA PERASI KOROSU ve ÇIGAN or kostrasınm iştirak ettikleri lâ DÜŞ SEN ar Schubert MIŞ SENFONF'si, Joseph Sch: ILKBAHAR ŞARKISI, Liane Haid'ın AŞKTAN KORKMAM filmi .... İstanbulun en zarif ve kibar halkı- mın mecmaı ve bize bu mevsim çok kıymetli ve zevkli gün ve geceler ge- şirlecek olan SUMER sinemasını bu intihabındam dolayı teb: sine muvaffakiyetler tem. kendine içerlerdi. Bu geri düşühc, li, iptidai terbiyeli kızı ancak acı- yabilirdi. Fakat asla asla sevemez- di. Onun ümitlerini o kesmek için tedbirli ve ciddi davranmanın ar- tık sırası gelmişti, Yakınlardaki bir o bacadan bir gece kuşunun şeametli kahkahası fırlaynca tüyleri diken diken kaba- rarak cildine battı. Harabeler orta- sında kalmış bir felâketzede gibi ürpererek içeri kaçarken yeni ayın ince hilâli iki minarenin © arasma asılmış zarif bir mahya gibi bahar gecesinin sisleri altında titriyordu. Necat gece yarısma kadar uyu. yamadı..Düşünceleri, endişeleri he- vesle başladığı romanının devam etmesine mâni olmuştu, Pazar gü- müne kadar & yapılacak işleri için epeyce bir paraya muhtaçtr. Dans salonuna kaydolunduğu gün bir li. ra bıralemıştı Dört lira daha verm. si lâzımdı. Suzanm karşısına ayn! kostümle çıkamazdı. Her ne baha- sma olursa olsun yeni bir elbise te. 'darik edecekti. Randevu günü genç kiş lâyık olduğu kadar ikram. a bulunmağı o tasarlıyordu. Onu ra otomobille evine | kadar götür. meğe karar veiryordu. Cebinde bu- günden artakalan üç liranın önüne “Birinci Felâhiye,, kah- ramanını da gömdük Büyük smvaşın kahramanlarından ve istiklâl mücadelesinin emekçilerinden büyük bir askeri, o Miralay Bekir Sami Beyi de toprağa gömdük. 315 yılında | Pangaltıdan mülâzim olarak çıkan ve üç| yal sonra da erkâniharbiye mümtazı ola- vak ordu saflarına katılan o Bekir Sami nin bütün hayatı faziletin, mertliğin, saf yürekliliğin ve yurtsoverliğin bir örne ği olarek geçmiştir. Pürüzsüz, saygılı ve itaatli bir asker. Büyük savaşın başlangıcında elli ikin- ci fırkanın başında Türk askerinin yük- sek kavgacılık ve kahramanlık vasıfları nı Kafkas cephesinde düşmanlarına da- hi tastik ettiren Bekir Semi, fırkası ile uzun bir yürüyüşle İrak cephesine in - miş ve orada birinci Felâhiye gibi yük - sek bir zaferi Türk askerlik tarihine ar. mağan etmiştir. Onun yorgun ve yıp - ranmış ve mevcudu ili bin süngüyü aş- mayan kahraman fırkasının zayıf siperle- rini bir buçuk gün süren cehennemi bir topçu bombardımanına tutan İngilizler, artık körletmiş ve kötürüm etmiş sandık. ları cephesine © bir kaç misli üstün bir kuvvetle saldırdılar. Ölmüş sanılan elli ikinci fırkanın sağ kalan makineli tüfek- leri işledi, yıkılmış siperlerin © altmdan tekrar dirilip fırlryan — Mehmetçiklerin el tüfekleri oynadı; süngüler parladı, bi: mukabil darbe, bir mukabil hücum on - dan sonra her tarafta bir susma... Saldi- ranlardan iki bin İngiliz, Türk siperleri. nin önünde cansiz ve yaralı yatıyor. Dü; man tarafında bir beyaz bayrak. Miralay rütpesinde bir mülâleme memuru, gö - ünden yaralanmış kahraman Bekir Sa- mi'nin önünde üç günlük bir mütareke için yalvarıyor... İşte Birinci FELÂ « HİYEnin kısaca hikâyesi, Bekir Sami, ondan sonra, harbin 80 - nuna kadar askerlerinin başından ayrıl. madı, üstün ve malzemesi bol bir düş - man k/ışrmda, yatanı müdafaa için son günlere kadar savaştı, didişti. Yunanlıların (İzmir) e çıkması özeri- ne derhal (Manisa) ya yola çıkan ve Yu- nayılara karşı halk arasında bir muka- vemet kurmak için yalarz başına ve her türlü tehlikelere karşı uğraşan Bekir Sa- mi 21 haziran 335 te (Bursa) ya döne- rek elli altıncı fırkayı orada derleyip top lamağa koyulmuş ve Gazi Hazretlerinin tuttukları kurtarma yoluna koyulan ilk mücahitlerden olmuştur. Gazi Hazretle- rine çekliği bir telgrafı okuyalım: “.... Bütün mulcabil vaziyetlere rağ- men tekmil Aydın vilâyetirm muhtelif mahajlerinde bir hareketi milliyenin baş- İsagicını temin... eylemeğe muvaffak oldum.... Kanaat ve icraalı samilerini vatan ve milletin iwvvet alması için ye. güne yol olduğuna imanı kavim olduğu.» din ve milletimizin istihlâsı yolunda at- tığınız büyük adımlarda muvaffak olaca- ğınıza kanilm.,, (Nutuk, vesaik kısmı, sahife:-14) Bekir Sami, Bursa düşmezden evvel Eskişehirde yirminci kolordu kumandan- liğına tayin edilmişti. Fakat, Yunan ile- ri hareketinin başladığı nazilr bir zâman- da, yeni gelmiş kurnandanı yalnız bırak- madı ve bu foci sukuttn bütün acıları ar. kadaşları ile beraber tatmağı tercih ede- | rek felâket günlerinde onlardan ayrılma» | dı, Bugün ârkasmda vatana henüz yetiş- memiş altı evlât bıralap göçen bu kahra- | man askerin, bu yülesek vasıf insanım | ziyar, kendisini bilen ve sevenler için ne | kadar acı ite, onun yüksek meziyetlerini saygı ile anmak ta o derece lüzumlu bir yumuştur, CİNOĞLU a Bugünkü program ISTNBUL: 18,50: Plâle meyriyatı. 19: Mesut Cedi Dü tarafımı ürk lertarafından oda smesikisi, 223 Kir. VARŞOVA, 1345 m. (9115: Kumrtet konse: hal 2 da vans, 24/05: Dans 545 Khz, BUDAP) 20,60: Radyo 35: Oda mis lerile.) 24: kesira refakatile balk şarkıları. 22: adli Kestrası, 22,30: Radyo piyesi, 23: Hi 15: Plâk. 24: kahvehane konceri. 832 Khz. PRAG, 470 m. eserlerinden ap sahabe, ve hab 892 Khz. VİYANA 507 m, > 20,13 memleket haberleri, 2035 Sant haberler, 20,43 Verdi ve. Puccininii en şarkılar, 22,30 Karışık me Haberler, 23,50 Oda müsikisi, musikisi. 950 Kh. BRESLAU 316 m, £ 2 Genç sahabe, kurları mahsus şarkılar. Zi 21 Günün berleri, 2320 Haherler, 23. lerinden komser (Bixsat disinin idaresinde). . 574, Kir. Mühlseker (Stuttgart) iğ 1945 Napoliten halk havaları, “204 2048 Köylü seşriyatı, 21.10 Radyo s1 tarafından operet parçaları, 22440 Re ve Armirin, isimli radyo temsili, 23.20 Ni ler, 23,35 Mahalli haberler, 2345 Dans £ 2430 Piyano ve müsahabe, 1 Gece MÜ ci Saat 9 da ilk temsil için lerinizi aldınız mi? tarafmdan temsil edilen bu f! MELEK sinemasının en büyük filmler serisinin birincisi DAR ŞARKICISI Fransızca sözlü * gililiye Asrın umdesi “MİLLİYET” tini kabul etmez, . Kaz “uya İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleri?« Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : o 4.4887 5607: Kapıyı açtığı zaman iaparme tul ibi titriyordu. İçeri muş gibi m ye sıfır bile ilâve etse gene bu mübrem ihtiyaçlara kifayet ede- mezdi. Halbuki o sıfırı ilâve etme- annesinin yüzü in de yolu yoktu. Mütemadiyen | silmişti. Dili dolaşarak: P bir taraftan bir tarafa dönerek iş Baban çok” besin Necati” imkânsızlıklar içinde sıtmalı sıtma- | de: özi $ k soğuk terler (o döküyordu. Hiç — Sayıklamalarını yü ği değişmeyen sabit fikirlerin dıma- — Şaşırdım kaldım. A: ik ğında biriken ağırlığı (o vücudunu | yapsak — Nesi var?.. uyuşturma, lamıştı. Sıkıntılı dal — Fırın gibi yanıyor. bir uykunun tazyiki altında dalar. e ken korkunç bir feryatla birdenbi- | diye kadar insan vücudunda” Te yatağının içinde doğruldu. Çığ. | alev çıktığını hiç © görme lik yanındaki odadan gelmişti. Ba- | Kendine malik değil... Dd — Gelir gelmez yattı mi? Hayır. Yemek yedik” sline gir saniye kadar basının sesiydi. Boğ bi haykırmıştı! Bi: kulak verdi. Feryat tekrar aksetti! | ra yattr.. Mübaşir Şaban efendi hançere: — Neler yedi? - olanca küvvetile biribiri ardınca i | | — Çook. Yalnız © yarı börek yedi. Daha evvel üç ta malı yumurta... Zaten. ellik man rengi uçuktu.. se) af baz adamın yerine ei y kan birini getirip koymi Yemek yeryemez hemen Yat Sabriye hanım birdenbire if ki isim haykırdı: Dehşetli bir “korkunun tesirile boğazı kuruyan Necat (babasının sayıkladığını anladığı halde hâlâ hasta mü- e bayer irili rerek oğluna yaklaştı, — P m veya alacaklı bir muha- | yavaş bir sesle: zi in keme görüyordu. Hummalı uyku- iyor musun ba bei a İzle tekrarlamıştı. iyor musun? Gali iyor.. Koş oğla bı da üştü, | cançeki Örne adam fena halde ürkmüşi Koriş ek bir dakika sonra kapısı- iie hafif bir darbe bir top | baksmlar!., gürültüsü gibi kendisini | sıçrattı. 7 EY YI EAST EA Fİ; GT, OLAYA 2 Ee — me Ee GT z a Hİ e Fi

Bu sayıdan diğer sayfalar: