Moda casusluğu Casusluk sade siyasette yapılmaz Büyük mağazaların elbisemodellerini çalan bir casus şebeksi bulundu Askerlikte olmaz;modada da olur. Vakıâ askerlikte siyasette memle- ketleri fethetmek vardır.Fakat mo- dada muhiti, kalpleri © fethetmek Mevzuubahistir. Bu itibarla ikisinin de anahtarı- Tinda en son moda elbiseleri teşhir #tmezler. Yaptıkları elbiseleri em- davetliler önünden geçerken hiç bir adamın veya matmazelin elinde kâğıt ve kalem olmamasma dikkat | #derler, Çünkü bir elbisenin bazan | Kumaşı meselâ 20 lira ise onun şe- | kli 80 liradır. Buna rağmen bu bü- yapılmakta, o evin vü- Sude getirdiği sonmoda elbesele- tin plânları (yani patronları) dışa- N satılmaktadır. i ğazalarımdan bir çoğumun mümes- sili olduğunu söyliyen bir zat Viya- nmadaki bir terzihaneye girerek en son elbiseleri tetkik etmiş ve son- ra bunları aynen Pariste gördüğü- nü söyliyerek dışarı . çıkmıştır. Bir kaç hafta conra Viyana modelleri sanki Paris ibdaları (gibi Pariste görülmeğe başlamıştır. Bu yüzden bir Viyana mağazası büyük zarar lara uğramıştır. Bunun üzerine Vi- yanadaki terziler Parise hususi bir polis bafiyesi yolıyarak işi tahkik etmişlerdir. Bu takkikattan anlaşılmıştır ki ortada Danimarkalı mümessil falan yoktur. Danimarkalı olduğunu söy- İyen adam halis muhlis bir Ame- rikalıdır. Ve bir genç Fransız kızı tarafmdan isletilen moda casuslu- ğu merkezinin adamıdır. Bu kız vaktile Paris zabıtası tarafından ya kalandığı ve mahkemeye verildiği için Fransada faaliyeline devam edememiş Berlinden, Viyanadan, Münihten son moda elbise model- leri çalmağa başlamıştır. , şok demir vardır. MILLIYET SALI 71 AGUSTOS 1934 Kadın “Ev - Moda Giizellik f£rtık bir sır degil bir marifet bir nhünerdir Güzel olmak, hoşa gitmek isteyen hanımlara nasihatlar Güzelliğin sırrı derler... Güzel- ik bir sır olmaktan çoktan, ama çoktan çıktı. Şimdi güzellik bir sır değil bir hünerdir. Her güzel ol. masını istiyen kadın güzel olabi- lir... “Aman deme... Nasıl?,, Ya istiyen güzel olur ama (o İstemek, candan istemek lâzımdır... Nasıl mı dediniz? Nasıl olacak, bir gün aynanm karşısına geçersiniz. San- ki karşınızda yabancı Obir kadın varmış gibi kendinize bakarsınız. Cidden hoşunuza giden yerlerini. zi bir tarafa, hiç hoşunuza gitmi - yen yerlerinizi de bir tarafa kayde dersiniz. Belki siz kendi kendini. in bitaraf hakemi olamazsınız. O. nun için güzellikten ( dhlıyan ve boş komplimanlar yapmıyan dost- larmıza da sizde güzel ve çirkin bulduklarını açıkça söylemelerini rica edersiniz.Güzelliklerinizi, çir- kinliklerinizi öğrendiniz mi, artık işe başlıyabilirsiniz... Güzeliklerini zi büsbütün meydana çıkaracak ve | çirkinliklerinizi örtecek bir suret- te giyinmeğe ve boyanmağa çalı . gırsınız.., Güzel oldunuz giti. Meselâ bir kadm... Fevkalâde gözleri var. Kendisi de gözlerinin fevkalâdeliğini biliyor ve “— Na- sıl olsa gözlerim güzel, boyasam da, boyamasam da g Öyle ise niçin boyamalı?.. Boyayı çirkinler düşünsün !,, Diyor. Bunun (kadar yanlış bir düşünce olamaz. (Eğer bu kadın gözlerini boyasa çok ve güzel çok daha göze çarpan gözlere ma- lik olur. Bir de ekseri hanımların kullandıkları boyalar kendi renk - lerine hiç te uymuyor. Boyalarını. zı alırken çok dikkat etmelisiniz. Bazan da öyle boyananlar var ki... Filhakika nazarıdikkati celbetme- ğe muvaffak oluyorlar. Oluyorlar ama, herkes onlara “aman ne güzel kadın,, diye bakamıyor “aman ne palikarya maskarası,, diyor. Hak- ları da yok mu ya? Meselâ yüzle- rine bir kırmızı sürüyorlar. Sanki suratlarına kırmızı mürekep şişesi dökülmüş sanırsınız. Yüze kırmızı- yı cilde içire içire sürmeli. O şekil- de ki kırmızılığın yüzün neresinde başladığı neresinde bittiği belli ol- masın. Eğer göz kapaklarınız şişçe yahut perdeli ise veya eğer rengi » | niz çok sarı ise kırmızı kat'iyyen sürmeyiniz. Sürerseniz de rengini- ii vu giderecek kadar . Çok kırmızı sürer- seniz gözleriniz ağlamış gibi şiş ve kırmızı görünür... Bu da hiç güzel değildir, değil mi? Saçlarınıza gelince: Güzel saç çok fırçalamakla elde edilir. Eliniz değdikçe (saçlarımızı fırçalayın. Bir de başınızı yıkadıktan sonra saçlarınızda sabun kalmamasına dikkat edin. Sarışımlar yıkandık- tan sonra başlarını kimyon suyu i- le, esmerlerle kızıl saçlılar da suya karıştırılmış sirke ile ovuşturmalı.| ir. İnsanın ağzı, gözü, burnu, saçı ne kadar güzel olursa olsun, ne ka dar iyi boyanmış olursa olsun eğer rengi çok uçuk, sapsarı olursa ona güzel değil çirkin denir, . de güzel renk, güzellikte büyük bir âmildir. Bunu elde etmek için de bol bol demiri havi maddeler yiyi- niz. Ekseri sebzelerde demir çok - tur, Bilhassa havuç, şalgam, ıspa- nak ve yulaf unu ile (Oyumurtada Dişlerin de güzellikte büyük te- sirleri olduğunu inkâr etmezsiniz. ve mi?. kya imkâr ediyorsanız r dişçiye gidip bütün dişlerinizi söktürün sonra aynanın glam ! na geçip kendinize bir bakın... Gü-| zel olup olmadığmızı siz de anlar-; sınız, Onun için “benim yüzümün | her yeri güzel, varsın dişlerim de | güzel olmayıversin!,, demeyin.Diş- ! İerinize — isterse takıma diş ol - | bakın, temizleyin, arada | ye gidip temizlettirin... Yüzün cildi kadar vücudun cildi d. ehemmiyeti haizdir. Nerede ise balolar başlıyacak. Şimd'den dik- kat etmelisiniz'ki kışa terütaze bir cildiniz olsun... En iyi usül banyo- dur. Her sabah banyo yapamazsa- nız bile hiç olmazsa (o haftada bir | defa yapın. Banyo duşlardan çok daha faydalı, çok daha iyidir. Bir zamanlar zayıflık O moda idi ya, bütün hanımlarımız zayıfladılar ve tabii etleri de kaybettikleri kilo | nisbetinde bollaştı, sarktı, kollar ' olı içi boş pösteki torbasına döndü... Şimdi o etleri sıkılaştırmak, sert - İeştirmek lâzım... Bunun için dört Hitre suyun içine 500 gr. gölatine koyun. On dakika kadar dursun. Sonra ateşe koyup iyice ısıtın.Ban- yonuzun suyuna karıştırın, Az za- manda çok büyük faydasını göre- ceksiniz... Bir de, size bir dost nasihati ve- reyim: Hanımefendi, küçük hanı. mefendi; şişmanlamıya (Obakın.. Size baskülün son yazısma kadar çıkım demiyorum. Fakat emin olun çöp gibi zayıflık küp gibi şişman. lik kadar modaya müuhaliftir ve o kadar da güzel değildir. Şimdi dol. gun bir vücut makbüldür. Elbise. ler çok daha ziyade yakışır, Bir ka- dının vücudu, kadın vücudu olma- lıdır. Tahta © gibi vücutlar hiç te hoş görünmüyor. Şimdiki modaya uymak isterseniz, kalçalarınız kaç santimetre geliyorsa göğsünüz de aşağı yukarı 30 santimet. re eksik olacak. te olmak, güzel olmak isti. za he size nasihatlerimizi bitirmeden evvel bir şey daha söy. liyelim: Sakm sıkı ayakabı giyme. yiniz. Canınızı yakar, canmız ya - nınca neşeniz kaçar, renginiz. uçar, Ah siz benim çeyizlerimi çör- meliydiniz. Nelerim vardı nele - rim? Paranm bol zamanmda alm mıştı hepsi... Ne ipekli entariler, ne dantelâlı, fistolu çamaşırlar... Neler de neler... Hele o Brüksel sikin Epe oluğu ili yepye- ni duruyor... Kordelalar, iplikler., Hepsi yeni... Şaştımız değil mi?.. Zamanla bunların hepsi solmuş sararmıştır, bunlar nasıl oldu da böyle kaldı diye parmağınız ağzmızda kaldı değil mi? Bakım size sırrımı söyli- yeyim: Bir litre kadar su kaynatın, bu « nu bir avuç taze sasmaşık yaprak larının üzerine dökün, sonra bıra kın biraz ılıklaşsın! İşte bu ılık su yun içine kordelalar, tentene gi- bi soluk, sararmış ne varsa atın, Altı saat kadar orada kalsın... Hepsi yepyeni, taptaze olur, Eski parlaklığını ve beyazlığını alır... Fakat dikkat: Bu mahlöl ada - mekıllı bir zehivdir. Onun için ço cuklar ve hayvanlardan uzak bu- lundurun. Sonra bir i te- mizleyeceğim diye zavallı tekir - den olursunuz. Parlak ayakkabılar Damat bey iki dirhem bir çekir dektir. Hele ayakkaplarma pek meraklıdır. Ucunda biraz çamur veya toz olmasına bile tahammül edemez, Her gün gider ayakkap- larmı boyatır... Bir boya beş ku- ruş. Ayda eder yüz elli kuruş. Eh kedi ne budu ne? Bir ayakkabı bo yası için bu kadar para verilir mi? Refikai muhteremeleri hanıme - fendi de azıcık cimridir ha... Ken- disi on on beş kuruş verip bir ku- tu boya alacak ve ayakkapları bo- yayacak amma zevci muhteiemleri buna razı değil, Çünkü taş çatlasa evde boyanan ayakkabı sokakta kçagpan gibi parlamaz. Ayna gi. bi olamaz... Ya öyle mi efendim; durun si- ze bir akıl öğreteyim de bakın o: lur mu olmaz mı o zaman görürsü müz. Bir kutu boya alın, bunun içi- me gayet az mikdarda petrol ilâve edin. Evinizde elektrik varsa, ma- kinenin gazdanlığında peteol bu- İ lunur. Ondan birkaç damla akitı- İ verin, onunla ayakkapları boya - yın. Ayna gibi değil hani, hanım teyzemin kıri; i gibi parlak ars. Parlak kola — Karşıki hanım acaba perde lerini yeni mi aldı? — Yak canım eski perdeler. — Peki amma neden böyle yep yeni duruyor... — Dün gördüm. Kola kayna - mış, perdelesi kolalayordu... — Peki amma ben de bir hafta olmadı ki perdeleri kola yaptım. Onumkiler neden böyle duruyor da benimkiler soluk?... — Ma bak, karşıki hanım bana - sırrını söyledi.... Aman kardeşim kola yaparsan bir daha öyle yap. Kaynamış kolanın içine bir par - çacık tuz at. Ondan sonra kolaya batın ve biraz nemli iken ütüle... Bu suretle hazırlanmış kolayı bil- hassa peçeteler, sofra örtüleri için de kullarımalıdır. Peçeteler, örtü- ler sanki bugün dükkândan alın - mış gibi yepyeni olur. ” merakı vardır. Eline ne Kristal gibi cam Hanım teyzemin kıristale il ri hemen gi râstal ne bulursa alır, ret iiçndedir. Nasıl E E çi EE ii ği : ipesi EE kristale nazaran on defa yirmi de- fa ucuzdur. Sonra eve gelince bir az sirkenin içine bir mikdar tuz