EY YY Şİ Seyahat intibaları: 3 Otomobille Avrupada 9000 kilometro İnsan hangi yolda en aşağı bir kilo toprak yutar? Otomobil ile Avrupaya seyahat edecekleri alâkadar eden bir mese- le de muhtelif memleketlerde ben- zin fiatidir. Bunun için geçtiğimiz her memleketteki benzin fiatlerini bildirmeği faydalı buldum. Hemen söyliyeyim ki benzin bizim gittiği- miz hiç bir memlekette Türkiyede olduğu kadar pahalı değildir. Bize en yakın olan Yugoslavyadır ki 0 rada da İstanbula nazaran litre ba- şına altmış para daha ucuzdur. Herkesçe malüm olduğu üzere Istanbulda benzin fiati beher litre- si yirmi beş kuruşadır. Buna karşı Bulgaristanda litresi on bir leva, yani on dört kuruşa, Yugoslavyada İltresi, şehrine göre, yedi buçukta sekiz buçuk (dinara, yani vasati irmi iç buçuk © kuruşa, İtalyada et odoksansekiz santime, yani yirmi bir buçuk kuruşa, A- vusturyada şehrine göre, elli kro- şen'den altmış beş kroşen'e yani on iki buçuk kuruştan on altı ku- ruşa, Almanyada otuz beş fenik' ten otuz sekiz fenik'e, yani on yedi buçuk kuruştan on dokuz kuruşa, Macaristanda kırk sekiz filer'den elli bir filer'e yani on üç buçırk ku- ruştan on beş kuruşa, Romanyada da yedi ley'den (o dokuzley'e yani sekiz on kuruşa satılıyor. Bulgaristan yolile Avrupaya git- meğe karar verirken, bu memle- kette hükümet darbesile neticele- nen hâdiselerin bırakabilmesi muh- temel olan karışıklıklardan kork- muştum. Hattâ bizden evvel Av- rupaya giden bir kaç kafile bu en- dişe dolayısile denizden Romanya yolunu tercih etmişlerdi. Bu endişe- nin h'ç varit olmadığını anlamak için çok zaman geçmedi. Bulgaris- töna girdik; çıktık. Geçmiş hafta. lar içinde bu memleketin fevkalâ- de hüdiselere sahne olduğuna delâ- let edecek tek bir emare yoktu. Her şey normal, her iş tabii cere- yanmda devam ediyordu. Bulgaristan Türkiyeye nazaran harikulâde ucuz bir memlekettir, Sofyada en iyi otelde iki yataklı ve çinde sıcak ve soğuk akar suyu o- lan bir oda ancak üç hirayadır. Eli kuruşa en iyi lokantada yemek ye- nilebilir. Sofyaya nazaran diğer sehirler ve hele köyler daha pek şok ucuzdur. Bulgaristanda türkçe ikinci bir lisandır. Sofyada herhan- gi mağaza veya lokantaya gidip türkçe konusabilirsiniz. Bulgarista- na girerken de çıkarken de güm- rüklerde memurlarla türkçe konuş- tuk. Bulgarların Türkiyeye karşı sempatileri olmakla beraber, Bal. kan misakından dolayı bize karşı azıcık muğberdirler. Temas ettiği- miz Bulgarlardan öğrendik ki Bal. kan misakı Bulgaristanda pek fe- na bir telâkkiye uğramıştır. Bul. garlar Balkan o misakını kendi a- leyhlerine müteveccih bir kombi- nezon telâkki ediyorlar. Bir Bul- e münevveri bize şu sözleri söy- iz — Balkan misakı Balkanlarda istatükoyü muhafaza için girişil. miş bir taahhüttür. (Bulgaristan Ye taşı camiin pabucluğuna fırlattı. “Geriye çekildi. Köpek sinerek git- ti, pabucluktan bir etek kundura kaptı. Kapması ile kaçması bir ol- du. İlerideki bir köşeyi © sapmıştı. Sansaros ağır ağır ve gözlerimin i- si güle güle yürüdü. Köşeyi saptığı zaman Haklı onu (bekliyordu ve duvarın dibinde parça parça edil- miş bir kundura duruyordu. San- saros köpeğini okşadı. Köpek San- sarosun elini yaladı. Ve yürüdüler. Akşama kadar haylaz mahalle ço- cuğu gibi çarşıları, pazarları, s0- kakları dolaştı, Gece için kendine yatacak, barmacak bir yer arıyor.” du. Bir yer bilmediği için döne do- laşa tek kundura aşırdığı camiin önüne geldi. Avluya girdi. Şadır- yandan bir su içti. Camiin etrafını dolaşırken kırık ve açık (o bir kapı gözüne ilişti. Burası bir tabutluk- tu. Sansaros ölüden falan korkmu- yordu. Onların çeşidini görmüştü. Hele tabuttan hiç korkusu yoktu. Fakat tahwtluğa çökecek gecenin Milliyet'in romanı: Türkiyeden bir karış yer istemiyor. Fakat diğer komşularından istiyor. O halde Türkiye neden diğer kom- vi hudutlarını kefalet altma aldı Halk tabakası arasında Musta- fa Kemal Türkiyesine karşı büyük bir hürmet olduğunu her temastan anladık. Bulgarlarm milli terbiye- leri eski Türkiyeden nefret nokta- sında temerküz ediyor. Cumhuriyet Türkiyesi hakkında değildir. Inkılâbrmızm takdirkârı- dırlar. Avdette Tırnova'da benzin almak için durmuştuk. Otomobilin üstünde İSTANBUL plâkasını gö- ren halk bermutat etrafımızı aldı. Merak ve alâka ile İstanbul plâka- lr otomobili seyredenler * arasında bir tanesi yanımıza geldi. Kendini takdim etti: — Ben Cimnaz muallimlerin. den falanım dedi. Sonra yeni Tür- kiye hakkında cidden ( samimi ve çok hararetli bir o nutuk söyledi. Dikkat ettim: Türkiye kelimesinin önüne daima “yeni,, veyahut “Mus. tafa Kemal, kelimesini koymağa itina ediyordu. Türk - Bulgar kar- deşliğinin Cumhuriyet ile başladığı nı söyledi. Bu samimi sözler beni de harekete getirdi. Ben de Türk - Bul. gar münasebetleri hakkında bir. kaç kelime söyledim. Az kaldı Cim- nam hocası ile bir Türkiye - Bulga- ristan ittifakı imzalayacaktık. Herhalde çok dost olarak ayrıldık. Bulgarlarm Türkiye hakkındaki iyi hislerinden bahsederken, ayni hissin Bulgaristanda yaşayan Türk. ler hakkında da gösterilmesini te- menni etmek bir vicdan borcudur. Ne yazık ki zavalir Türkler ve bil. hassa Rusçuk ve Deliorman'daki millettaşlarımız çok fena muame- lelere maruz lar. Bu- nun teferruatına girişecek değilim. Fakat bana anlatılan bazı hâdise- ler yürek srzlatıcıdır. Sofyada bir gün kaldıktan sonra temmuzun altıncı günü sabahleyin hareket ettik. Sofyadan hudut elli dört kilometre © uzunluğunda bir yoldur. Bu yolun kırk bir kilomet- resi gümrük muamelesinin yapıldı. ğı Dragoman istasyonuna kadar o- kilometresi de yolcuyu Yugoslav hududuna götürüyor. Bulgaristan- dan çıkış yolunun çok fena olduğu- nu geçen sene ayni yolu kateden bir arkadaştan öğrenmiştim. Mem- nuniyetle gördük ki yolun fena ta- rafları yapılmış. Doğru ve iyi bir ş$0s6 yolcuyu Bulgar © toprakların dan dışarı çıkarıyor. Dragoman'dan en üc kilometre sonra Yugoslavya hududuna var dığımızı karşımıza © çıkan iki Yu- goslav askerinin işaretlerinden an- ladık, Yüz metre kadar ileride de yol bir yandan diğer yana kadar Yugoslav milli | renklerile boyan- mış bir direk ile kapanmıştı. Yanı- mıza gelen iki asker pasaportları. mızı tetkik etti ve yolu kapayan direğe kadar ilerlememize müsaa- de edildi. Direğe varmca durduk. Burada pasaport ve gümrük mu. Öz dilimizle Türkçe konuşalım Bizden olmayanları aramızda türkçe konuşturmak için epeyce ve dökmüş, soluk tüketmiş- ti Ne yaptıksa boşa çıktı, öşi yürü- temedik. Herkes o gene bildiğini okuyor, bildiğini söylüyor. Başkalarının türkçe konuştukla- rını görmeği hep isteriz. Ancak onlardan önce biz türkçe konuşmalıyız. Giritten gelenler içinde, aradan, bunca yıllar geçmiş iken gene ana dilleri ramcadan şaşmıyanlar var, Makedonyanın Bulgarca konu. indi Arnavutlar bile zoru görmedik. çe türkçe konuşmuyortar. Serfiçe, Gırebene, Türkleri Rum- cayı, Razlık, Petriç, Menlik göç. men (#uhacir) leri bulgarcayı u- nutmadılar, Düşünmeli ki bunlar anayurda sığınalı 11 yıl oldu. 11 Yal içinde türkçeyi öğrenme- leri gerek değil miydi? Öğretmediğimiz için suç bizde. dir diyemeyiz. Hayır, o böyle bir söz gülünç düşer. Öğrenmeğe istekleri olsaydı şim- diye kadar öğrenilerdi. Başkalarına ( “türkçe konuş!,, derken kendi içimizden bir takım- larının türkçeden ayrı dil konuş. taklarını görmek acı geliyor. Türkiyede Türk dili birliğinin ilk | önce bizim kendi içimizdekilerin türkçey! benimsemelerile koruna bileceğini unum. 1yız, Türkler! Sizi Türk saymamızı istiyorsanız türkçe konuşunuz! M. SALÂHATTIN TESEKKUR Maarif hayatına 45 sene hizmet ettik- en sonra İstanbul'da vefat eden sevgili ederim, Turhal İli mektebi başmuallimi Ali Riza, Müessif bir irtihal Merhum avukat Mehmet Ziya Beyin kerimesi ve avukat Ferit Beyin “a etmiştir. inden kaldırılarak Eyüpte aile ne defnokunacaktır. Çelenk getirilmeme- si rica olunur. amelesi yapıldı. Yugoslav gümrü- | ğü başka memlekette görmediği- miz bir tedbir daha aldır. Otomobi- lin iki tarafına sicim ile mühürlü kurşun astı ve bu mühürlerin Yu- goslav hududundan çıkıncaya kâ- dar asılı olarak kalmasını tenbih etti. Bundan sonra da direk kalktı ve Yugoslavyanın içine doğru iler- ledik. Saat onda Pirot şehrine, öğ- leden yarım — saat sonra da Niş'e vardık. Yugoslavyanın her şehrine girip çıktıkça jandarmalar ve po- Hisler pasaportları muayene ediyor- lar. Bu, ancak bir iki dakikalık bir muamele olmakla beraber, yolcü- nun ikide bir jandarma tarafından durdurulması turist üzerinde hoş bir tesir bırakmıyor. Ancak şunu söylemek lâzımdır ki Yugoslav po- lis ve jandarmalar son derece na- zik kimselerdir. Bu dost memleket- Bugünkü program ISTANBUL: 18,30; Plâk weçriyatı. 19: Mesat Cemir b. | tarafından çocuklara masal, 1930: or.) Z,2De Ağam Stüdyo orkestrası. S0: Radye piye- asr. Çoperetler.) 235 ratakatila popü- elan. Musahabe 21,55: Viyana» a musikisi, 23,309 Komfe- er. 2, 879 21: Haberler. 21,10: Sanr, 21,35: Mili meş- 30: Plâk. Khz. LEİPZİG, 382 m. riyat. 22: Senfonik akşam konseri. 23,20: Ha- berler. 2,50: Beethavenin eserlereinden 80 .. nlar, 713 Khz. ROMA, 421 m. 21,0: “GUARANY, isimli © Gonesin eserle rinden 4 perdelik opera temsili. Müteakiben haberler, MALI ITALYAN GRUPU, 21: Musahabe, — Plâk. 21,45: Bir perdelik temsil, 22.30: Musahabe. — Senfonik konser, LÜKSEMBURG, 1304 m. 2040 ke 22. | 23,90: Dans plâkları, | 307 m | neşriyat, Zâr 25: Gece konseri “ Van gölü işletme ida- resi müdürlüğünden: | Deniz ve kara motörlerini monte, tamir ve işletmeye | muktzdir bir makine Mühendi. ! sine ihtiyaç vardır. Ayda 200 İkiyüz lira maktu ücretle kanuni harcirahı veri- lecektir. Bu evsafı haiz taliple- rin ihtisas vesikalarile beraber fotoğrafları yapışık istidaları- nı Ernis Van Gölü Gemi İşlet- me Müdürlüğüne göndermele- ri. (4901) 5275 BONO MÜBADIL, YURUTLUK Istanbul, Balıkpazar No. 6 Vasi, (1999) Yugoslavyaya geçince yollar bi- raz daha iyileşiyor. Yol işaretleri daha muntazam oluyor. Dragoman” dan Niş'e kadar giden şose, azacık eskimiş olmakla beraber, rahat ge- çilecek bir yoldur. Biz, İstanbul - Londra yolunun bir parçasr olan bu yolda ancak Krusevoç şehrine kadar gittik. Orada ana yolu brra- karak Kralyevo yolunu aldık. Çün- kü Adriyatik sahiline geçerek İtal- yaya bu yoldan girmek kararında idik. Bu ana an o ayrılmanın hata olduğunu bilâhare anladık, Bu defa da Europa Touring kita. li keyi Adriyatik sahili yol. ATI verdiği malümata kurban olduk. vi Ana yoldan ayrıldıktan sonra toprak bir yol tuttuk. Saat üçü on beş dakika geçeden sonra Kralye- e Berin ğe zaman, her biri- miz birer kilo toprak yutmuş bulu- nuyorduk. A.Ş. OSMANLI BANKASİ İ men bedeli 40.000 lira olan Mobilya, Mefruşat ve tesisöfi isı vesikası ve 3000 liralık teminat mektubu ile birlikte İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriZ. Sigortaları halk için müsait şeraiti Bavidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : (o 4.4887 1641 Türk Anonim Şirketi, —Tesis Tarihi: 186: Sermayesi: 10.000.000 İngiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris; Marsilya, Nis, Londra ve Mançester'de Mısır, Kıbrıs, İrak, İran, Filistin, ve Yunanistan'da şubeleri Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her türlü banka muameleleri yapar. Mobilya Mnuakasası Nafıa Vekâletinden: Yeni inşa edilmekte olan Vekâlet binasının muhaf* kapalı zarf usulile münakasaya konulmuştur. Münakasa 5 Eylül 934 çarşamba günü saat 15 deN* fa Vekâleti Malzeme Müdürlüğü Makamında yapılacaktif Taliplerin tekliflerini cari seneye mahsus Ticaret nakasa saatinden evvel Komisyon Riyasetine vermeleri icab* der. Talipler bu husustaki şartnameleri (40) lira mukabilind Vekâlet Malzeme Müdürlüğünden satın alabilirler, 463) memesini iliniz İzm SL ymm imaja meş sikmemi kb Gümüşhane Vilâyeti Daimi Encümeninden: İkisu - Şiran yolunun muhtelif mevkilerinde 12 par$ keşifnamesi mucibince 8383 lira 55 kuruş bedeli keşifli köp” rülerin inşaat ve tamiri 5-8-934 tarihinden itibaren 20 güf müddetle ve kapalı zarf usulile münaskasaya çıkarılmıştı” Pbalesi 26-8-934 pazar günü saat 16'da icra kılımacağındı” kanununun tarifi veçhile ehliyeti fenniye, teminat ve sair sikalarm bir zarfa ve yüzde itibarile yapılacak teklifi açık “* okunaklı adres ve imzasile bir zarfa koyarak her ikisini d# hi ayrıca bir zarfa koyup üzerini mühürliyerek saat 15 de linde vermiş bulunacağından ve daha fazla malümat almsk isteyenlerin Encümen Kalemine müracaatları ilân olunur. (4765) 4157 amaaa amam mmm mmm İstanbul Mıntaka San'at Mekt€ bi Müdürlüğünden: Mektebimizde Eylül 9384 mezuniyet ve ikmâl imtihanl#” iri -9-934 tarihinde başlanacak ve 20-9-934 tarihinde bit€ kemale kalrlş teliberin | 1 0.034 de: Mikteçte “ii bulunmaları lâzımdır. Ikmal imtihanları esnasmda hasta ol duklarmı Tabip raporile isbat oedemiyenler; smıfta ipka b” rakılırlar. Derslere 1-10-934 tarihinde başlanacaktır. Sınıf geçmiş olanlar, 1-10-934 tarihinde mektepte ha?” bulunacaklardır. (4645) sofi Yazan: AKA GÜNDÜZ karanlığa nasıl da; pi i yanacak? Yok: sa yirmi otuz tabut vardı. Birine kendisi girer birine de Hak- İk, rahatça uyurlardı. Ya gece? Ya gecenin hastahane sargısı gibi in. Tw şirit şirit, kat kat saran karan- ? Köpeği canlılara karşr kuvvetli bir bekçi idi. Fakat tabutluğa ge- lecek görünmez ölülere karşı? Karar verdi, başka bir yer bula- miazsa büraya gelecek. Ne yapma- lı? Başa gelen çekilir. , Ve tabiidir ki yapyabancı bir şe- hirde başka münasip bir yer bula- madı. Yatsı namaz o bitti, i müezzin gitti. o Tabutluğa kimse bakmadı. Hki dost birer tabutun j- çine yerleştiler. Bir aralık Sansa- ros rahatsız oldu. Yattığı tabutun yanma devrilmiş bir teneşir tahta. sına eli dokundu. Teneşir nemli idi. Bu yaş buz gibi bir hava olarak her yanını kapladı. Hemen #lini - çekti, yüzünü öteye çevirdi. Tabut- İara ince, fakat © ağır bir günlük, “| ödağacar kolum einmişti. Baik yordu. Eli ile omuzunu yoklark: anladı ki tabutun sahibi ölü ses çı- karmamış, sırtına batan şey tabu. tun kolunu tabana bağlıyan vida- nın tahtada açtığı delikten fırlıyan bir parça kıymıktır. Bu sefer tam uyuyacağı zaman köpeğin ince in- ce hırlamasını işitti, Haklı iki ar- ka ayağı üstüne oturmuş bir tarafa doğru hırlıyordu. Gözlerini gezdir. kokunun ne olduğunu bilmiyordu. Ölülerin kokusu olduğunu sandı. Ölülerin kokusu! demek ölüler ta- butluğa doğru ( yaklaşıyorlardı; çünkü kokuları geliyordu. Sırtını bir şey dürttü. Tabutun sahibi o- lan ölü mü geldi? Geldi de: — Benim ( tabutumda ne işin var? defol benim (yerimden, Git kendi evine! mi diyecekti, püresi doğruldu. Onu hisse- köpek te tabırttan başını çıka- rp arkadaşma baktı. o Karanlıkta parlıyan dört göz biribirine cesa- ret verdi. Tekrar yattı, tekrar sır- tm dürten oldu. Ârtık korkmuyor. du. Haklı uyanıktı ve bekçilik edi- en di, karşı köşedeki tabutlardan bir tanesinin tepesinde iki sarı ışık pa- rıldıyordu. İnsanm gözbebeklerini yakan ve içini ürperten iki ışık. İş- te bu sefer gerçekten bir ölü gel- mişti. Peki ama ne çıkar? Onun ta. butunda yatmıyor ki kovmak hak- kı olsun. Öbür iyi ölünün tabutun- da yatıyor. Tabutun üstündeki iki Köpek bu sefer atıldı. Sansaros yüzünü a içine sakladı. boğuşma oldu ve Hafif, kısa — arkasından bir cıyaklama 6es geldi. Parmaklarının O arasından yüreği çarpa çarpa baktı. Ve bu, rahatça geceli için oraya gelen bir sa- hipsiz kedi idi. Köpek ona hırlamış ve 1. Sansaros soluk soluğa uyuya kaldr. Herkes kıraathanenin önüne dol- muş, duvara büyük harflerle yapış- il ajans telgraflarını okuyor- Sansaros, yanıbaşında ayrılmaz dostu Haklı, bu kalabalığa karış- tılar. Haklı şundan bundan baston, tekme yememek için Sansarosun a- yaklarmın dibinden ayrılmıyordu. Sansaros hiç bilmediğ:, iştimediği sözler işitiyordu: Ihtilâl, sosyalist, Gereneki, sulh, zafer, Suriye, çöl... Moskofta ihtilâl çıkmış, Gerenski başa geçmiş. Çarı devirmişler. Suri- yeden Mısıra gitmek için artık yol- İar açılmış. Millet has ekmek, tera- sepeti çikolatlr pasta dağıtmış. Herkes seviniyordu. Bir koçan o kocaman mısıra öyle hasr kaynamış Mısırı Donanma Cemi- | çekiyordu ki... canını isterseler karmışlardı. He kafadan bir her keseden zamiri ie kafa: ir ses, kimse bir para çıkıyor. Benden on! Ben- kem İşe nesne” den beş! Benden yirmi beş daha! dakârliğma karşı O koçanın ari Haraç! Hamiyet «erbabı yok mu | | ye aemrieti Nihayet 9” he..y! Yüz kırk yedi lira on dokuz! mii 20? İH ! veriyorum bir! ve- | Zatçı bir daha haraçladıktan a a haraç üüç! dedi ve koçanı Sad dan ayrılalı beri, kim bilir kaç yıl | gürültüsü daha çınladı. kesil olmuştu ki mısır yeyemişti. Kayna- | (OO sıradabir bacağı mış mesir koçanımı satıyorlar san- genç bir zabit koltuk deynekleri” dır. Koçanm dumanları henüz ince | dayana dayana sokuldu. * ince tütüyordu. Karnmın acıktığı- — Haraç bitti mi? nı da hissetmişti, Mezadı haykı- — Bitti dediler. ran adama doğru, şoför Mustafa Sansaros bir kenarda henü# efendinin kahve renkli, kâğıt yir. | gumamış mısır koçanını keyifle" mi beş kuruşunu uzattı. tahla kemiriyordu. o Genç V€ — Ben bu kadar veriyorum! bacaklı zabit: geren Sammarona bt ve bir — O çocuğun verdiği yirmi tul i i iniz, Yapa kz ae bn amkk yü karş iç ceğim, dedi. pl — ümayunumuzun ig li yirmi itilâyi şan ve şerefi, sattveti Osma- El İğ e e niyemizin bilme m nesi uğrunda | Kuruşunu geri verdiler. Sak pişman oldular, koçanı geri lar diye korktu. —Korkma dediler, — Bitmedi —