f İçtimai bahisler | Bedava işleyecek Bir fabrika Belki gazetelerde görmüşsünüz- dür: Tunisie gemisi bu Ağustosun ilk günlerinde yola çıkacakmış, ge- minin sabibi M, Georges Claude da pek yakında balonla Brezilyaya gi- diyormuş... Bu habere pek te büyük bir ehem miyet vermemek mümkündür. Çün- kü Tunisie eski bir yük gemisi. Sa- bibi ise şüphesiz, Maurice Cheva- Her, gibi meşhur bir film artisti de- gil, sadece bir mühendis. Film yık dızlarının bile hepsinin seyahetle rini lâyikile takip edemiyoruz da, bir de eski bir yük gemisinin sahi- bi bir mühendisin seyahatlerini mi 'düşüneceğiz.? Vakıâ öyle ama, bu eski yük ge- misi ile onun sahibi Amerikaya, bütün dünyanı işlerini altüst ettir- mek için gidiyorlar. Bunlar yapa- cakları işte muvaffak olunca — ki bu da muhakkak görünüyor — ye- ni ve şimdikinden pek çok büyük bir iktisadi buhran çıkacak ve bü- Çünkü, görünüşte eski bir şilep, fakat hakikatte bir fabrika olan bu li mek için gidiyor. Güneşin o hesapsız derecede şid- detli beni Mi im Pe kaybolduğu halde, bir taraf- Si) ülleniele ez nir ör fabrikalarını işletmek için hararet aramalarının birçok adamları ne kadar düşündürdüğünü bilirsiniz. Jules Vernes gibi mile Zola gibi hayalleri geniş romancılar “bu me- seleyi kendi kendilerine hallediver- mişler. Fakat buldukları şey haki- kat olmadığı için, okuyanları yal- nız güldürmüşlerdi- Halbuki bu mühendis Claude hi: te hayalile çalışır bir romancı değil, şimdiye kadar sanayide birçok mu- valfakıyetler göstermiş — meselâ 1000 hava tazyiki derecesinde bir tazyik kuvveti elde etmiş — gayet inatçı bir ilim adamı. Birkaç sene var ki, sıcak memle- ketlerin denizlerinde, denizin yü- zündeki suyun sıcaklığile denizin içindeki suyun sıcaklığı arasındaki farktan istifade ederek, hiç kömür- süz, mazotsuz, benzinsiz olarak, yani işletme masrafı olmadan bir fabrika kurmağı düşünmüş. Bu mühendisin tasavvuruna ilkin herkes gülmüş. Bedavadan kuvvet olur mu? Romancı hayali! Gülen- ler güldükçe, mühendis çalışmış ve nihayet fabrikanın çarkları, yalnız denizin altındaki ve üstündeki ha- raret farkile, dönmeğe başlayınca bütün dünya şaşırmış... Bu hâdise 1930 senesinde Küba adası sahille- rinde o'muştu. Claude ilkin deniz üzerinde yü- zer büyük bir fabrika kurarak, o- rada bedavadan elektrik kuvveti çı- karmağı düşünmüş. Fakat bu fab- rikanm işlemesi bedava (olsada, kurulması büyük, pek büyük mas- rafa boğlr, bir taraftan da iktisadi buhran devam ediyor. Bir defa o- tuz m İyon frangı — on ikisi ken- disinin olmak üzere — batırınca sermaye sahipleri artık kendisine kredi açmamışları Onun için fikrini daha ucuz ola- ral gene hakikat sahasına çıkar Şemsiyelikte mi? Kapı arkasına fırlamış olmasın? Ha şurası, ha bu- rası.. nafile, Lâstiğin teki yek! Sansaros aldırmıyor, gözucu ile seyrediyor. o Hademeler koşuştu. Müubassırlar sağa sola seğirttiler, ambar memuru geldi. Yok, yok, — Kör herif! Sen kapıcı değil isin? Nerdeydin şimdiye kadar? 'kisi aşmılsaydı neyse ne. Bir yürek acısı, Yenisini alır. Fakat tekinin meydanda olmayışı müdürün yüreğine iki acı vermişti. Carşrda da tek lâstik satmıyorlar. dr ki. Heri bu harp zamanında ha divince lâstk bulunmuyor. Bunla- seki kâğela çelrien alen a isti. S— hir o kadar lira daha mı vermeli © “Milliyet'in romanıt 43 KULAK EEE ZE li PAFI Taş. a: — Bırak şunu, dediler, taş gibi heriftir!. İçimizden bir arkadaş anlattı: — Taşa haharet etmeyin! Taş, kıymetsiz bir şey sanılır ama sıra- sında ondan kıymetli şey olamaz; unutmayın: Elmas, yakut, zümrüt de birer taştır.! Taş, kabalığa misal gösterirler: Yalanın büyüğü... 2 her zaman için maharet, incelik, nüktedanlık alâmeti değil midir?. Taşı hasis bir şeyi ifade için de kullananlar da vardır: Müthiş ha- ta... Filânsşte, filânca, falancaya tr slam İk ln Gü işteki üstünlüğünü k ii Bi, olmaz mıyız? Memleketten bahsederken; iş olmıyor muyuz. ır derler. Buda Fl E.. artık çok oluyorsun, dedi. Taş elbette ağırdır. Güldü: Kocataş suyunun hafifliğine de bir diyeceğin yok ya.!! Kulak MISAFIRI YENİ NEŞRİYAT Resimli şark (Resimli Şark) mecmuasının 44 üncü sayısı mütenevvi münde- recatla 0 Yeni adam Yeni Adam'm 6 ağustos muhtelif ilim, sanat in makaleler, tenkit ve tetk'kler, hi- kâyelerle çıkmıştır. Tavsiye ede - riz, —— ———— mak çaresini bulmuş ve bu sefer o eski yük gemisini (alarak bir buz fabrikası haline getirmiş. Fabrika- nın mahsulü de sıcak memleketle. rin en ziyade ihtiyacı olan madde olunca müşteri daima hazır demek. Şimdi bu eski gemi yahut yeni fabrika Brezilya ( sahillerinde bir yerde, karadan elli mil kadar u- zakta durarak yalnız (denizin üs- tünden ve altından su çekmek ü- zere, hemen hemen bedava olarak günde fki bin ton buz yapacak. Be- dava olarak elde edeceği kuvvetin | yalnız dörtte biri su çeken tulum. | baları işletmeğe, dörtte üçü de buz yapacak çarkları döndürmeğe ya- acak. rayı ve Bu, bir başlangıç. Böyle bedava işler çarklar elbette ergeç bir gün elektrik çıkaracak ve, bir taraftan da telsiz elektr'k işleri ilerledikçe, elektriği kolayca bütün dünyaya dağıtacabilecek. İstikbalden haber vermek her va kit ukalâlik sayılırsa da insan bu ukalâlığı yapmaktan kendini alamı yor: İlk yapılacak elektrik fabrikala rının sermayesi amorti edildikten sonra, elektrik perisi hemen beda- va den'lecek kadar ucuza mal olun- Soğuklardan birinin lâfı geçiyor- | | Öz dilimizle | İ Yeni savaş yolunda.. Büyük Erdem (I)leri, bizdede kurma yolundayız. Öyle ki şimdi- den yola yarılamış bile sayılırız. Başımızdakiler; bunun için bü- tün varlıklarını ortaya koydular, Kürce, kışı yöldaş mz“ İkerşö herhangi bir Bugün İzmitte, yarın Kayseride, daha öbür gön alınca yerde, dar. madan, dinlenmeden yeni yeni ya- pum evlerinin temelleri atıldığını için dışarıya avuç dolusu paramız gidiyordu. Bursa ipeklilerinin yü- züne bakan yokta. Çünkü Fransız kumaşları, top top geliyor ve ka yendi pış kapışa gidi: Şimdi ise, : dışardan rastgele daru (2) bile yardumuza giremi- yor. Tutemiu, bilgili ve işküli (3) davranıyoruz. içerimizde, kendi kurduğumuz yapım evleri- nin çıkardıklarını giyiyoruz, kendi toprağımızın yetiştirdiklerini yiyo- ruz. Şapkadan çoraba, tastan tara- #a kadar... Aradıklarımızdan çoğu- nu buluyoruz. Bulamadıklarımızı bulmak için de yeni yapım evleri tayız. Bu arada biliyoruz ki küçük işçiler sarsıntı. lar geçiriyor ilerde daha'da geçire cekler. Fakat başka tutum yolu yok. Küçük el Erdemlerile ekmek pa- ralarını çıkaranlar, yavaş yavaş yer lerini değiştirecekler, küçük işlik (4)leri bırakıp, büyük yapım evle- rine göç edecekler. Şimdi sürümsüzlükten © yanılıp yakılan bu küçük işçiler, büyük ya- pm evlerinde çalışmağa başlayın- ca, daha kaygusuz yaşayacaklar; ve gelirleri,ne olduğur-ı bilecekler! Hiç olmazsa setamamak korkusu ile uykuları kaçmıyacak. ük Er. demler savaşını da, Gazinin önbaş olduğu, İsmet paşanın giriştiği bü. tün savaşlar gili başaracağımıza i-. nanımız bütü, ül ? NN (1) Erdem — sanat, (2) daru « ilâç. (3) işkilli — Hassas, (4) İşlik — tergâh. Kadınlar birliği kongresi kaldı Kadınlar Birliği senelik kongre- ti dün toplanacakiı. Fakat ekseri- yet olmadığından kongre önümüz- ca, dünyada herşey bedava gibi iş- | liyecek.. « Acaba o vakit insanlar Zolanın romanındaki gibi. bu nimetin kad- rini anlıyarak biribirlerile hak'ka- ten kardeşimi olacaklar, yok:a iş- sizlikten tekrar buhran çıkarıp bi- ribirlerini mi boğacaklar? GA, Yazan: AKA GÜNDÜZ gine idetk ne oldu? ir #aat süren bu patırtı içind. Hâstiğin çalındığına kimse, müdür bile Çünkü ortada olmıyan lâstik tekti, Hele Sansaros'tan kimse şüphe- lenmedi. Öyle oldu ki müdür ken. dinden ve içten içe şüphelenmeğe başladı: Acaba evden & çıkarken dalgınlıkla tekini giyip yürümüş ol mayım! e koş sor! tek lâstik kal. mış mı? Sansoros orada bir saniye daha duramıyacağını anladı. Durmuş ol- saydı kahkahaları koyuverecek, iş lacaktı. Hemen sıvıştı. Tenef- üshaneye dara dar atıldı. Neşe i- çindeydi. Çocukları başına topladı. Yeni yeni oyunlar çıkardı. Peren. de attı, Tersine takla attı. Ellerini yere koydu, bacaklarını havaya ga yalak yürüdü. Sırtını kö. şeye i, düz duvara sürtüne sür- tüne tırmandı. » deki pazara kalmıştır. Doktor HORHORUNİ kadar hâstalanmı Emin enehanesinde tdnvi eder. £ o4yg) amm DOKTOR Rusçuklu Hakkı .Galatasarayda Kanzbk eczahanesi karşısında Sahne sokağında 3 numa- ralı apartımanda 1 numara. Çocukların bu gürültülerine, 0- yunlarına kimse aldırmıyordu.Her- kes müdürün kaybolan tek lâst'ği- ni arıyordu. Kapıcı evden de kötü haber ge- tirdi. Müdür, canevini sekiz parça- ya bölercesine bir sekiz kâğıt da- ha çıkardı. Lâstiğin tekini kapıcı ya verip o numaradan bir çift da- ha almak için çarşıya gönderdi, ve fosurdayarak odasına kapandı. Mektebin içinde bir çocuk dedi- kodusudur başladı. Müdür Bey lâs- tiklerinin tekini nerede bıraktığını in hali böyle olur! Sı salım çocuklar! Duyarsa öfkesini, hascanı bizden çıkari:| Sansaros'un bütün beyni, benli- ği, duygusu bir noktada düğüm - lenmişti: — Ben artık gerçekten hırsız ol- dum. Sansarosun yaptığı kötü iş, bir işteki çok zarar ve- rici bir işti. Hırsızlığı bir kazanç kasdile değildi. İçindeki o bileme- ze acıların bir çeşit öcünü alıyor. lu. Bahara doğru iyiden iyiye azıttı. | -Mahrüke cevap vermedi. İl ineonane selama Kite MİLLİYET PAZARTESİ 6 AGUSTOS 1934 Mi © SARIŞIN — Seni seviyorum. — Yalan söylüyorsun Cemil! Cemil ne kadar iknaa çalıştıysa, Mebrüke o kadar itimatsızlığa dü- şüyordu. İki senedir evlidirler. Bu iki sene zarfmda Cemil Mebrüke ve kaç defa tekrarladı. seviyorum. — Yalan söylüyorsun Cemil. Ba corap Cenilin esmeni sıkı yordu. — Kadınlar aşka doymazlar di- ye düşünür ve gün geçtikçe temi- — Seni çılgıncasına seviyorum. — Yalan Cemil bir defa ben gü- zel değilim sonra da sen sarı saçlı mavi gözlü kadın seversin, Ben ise kumralım. Mebrüke Cemilin sarı saçlı ka- dınlardan hoşlandığını nereden bi- liyor? — Bak der. Kocamın yaptığı tab- lolardaki kadınlar o hep sarı saçlı mavi gözlüdür. Sonra bekârlığına ait defterlerini elime geçirdim o rada esmer ve kumral (o kadınlar, zevce veya is Aşk sarı saç lıdır.,, diye , Cemilin bundan haberi yok. İs- tediği kadar Mebrükenin kumral saçlarını okşıyarak: — Seni seviyorum desin. Kaç pa- ra eder, Mebrüke kaç defa düşündü. Hay di kafamı okzijen küpüne batıra- yım, ya gözlerim. rengini nasıl değiştirmeli? İmkânsızlık onu deli edecek? Cemil mütemadiyen tuval boya- makta ve yaptığı etütlere hep sarı saçlar mavi gözlü dilberleri yerleş- tirmektedir. Son sergide teşhir et- tiği bir kompozisyonundaki bütün kadınlar bilâistisna sarışındırlar. Hattâ gazetelerin birinde çıkan bir tenkide bu açıkça yordu. “Tablodaki bütün kadınlar hepsi ayni çarktan çıkmış. Ayni fabrika malı, hepri sarışın, hepsi ya hemşire, yahut akrabadırlar.,, deni- Cemil tenkitlere pek aldırmaz. Fakat karısı bütün (tablolardaki kadınların hepsini kendine birer ra kip addetmekte ve hepsine birden düsman nazar'le bakmaktadır. Cemil, yeni bir eser yapmak is- tiyor. Büvük bir tuval hazırlamış günlerce krokiler çizdi durdu. Nihayet karısmaz — Bir model lâzım. İzin verir- sen atelyede çalışacağım. dedi. Mebrüke güldü: — Atelyesine model getirmek i-$ çin karılarından müsaade istemek resasmlar için ayıptır, dedi. — Ne yapayım * İikançam da. Cem'l, ertesi gün atelyesinde bir geldi. Kocasını çalışırken görmek onun en büyük zevkidi. Atelyeden içeri girince o Mebrüke, köşedeki büstün ürtüne © yaslanmış, boylu boyuna yatağibir & kadını gördü. İm sa“ saçlı, mavi gözlü, güzel | bir Rus dilberiydi. Hissini belli etmeksizin Cemile: — Modelin güzel Cemil, O ka- dar güzel bir resim olacak ki dedi Kocası sevindi. Cemil çalışıyor v. rasıra Fe MODEL — Hakikaten güzel kadın! diye mırıldanıyordu. Üç gündür ayni saatte başlayıp ayni saatte bırakıyordu. Mebrüke atelyeye geldi. — Daha bitmedi mi Cemil? dedi. Cemil hararetli hararetli çalışır. ken cevap verdi. — Doyamıyorum Mebrüke. Aradan üç gün daha geçti. Re- sim bir türlü bitmiyordu. Cemil hep: —O kadar güç bir poza başlamı- şım ki, mümkün değil bitiremiyo- rum, diyordu. Bir hafta geçti. O gün gene Ce- mil erkenden modelini soymuş, ça” lışıyordu. —Dran! Bir tabanca sesi sarışın model se dirden yuvarlandı. Cemil fırladı. —Delisin Mebrüke, ... Dört ay sonra Mebrüke, üç se- neye mahküm olduğu hapishane- nin İoş kovuşunda gardiyanın getir- diği gazeteleri okuyordu.: “ Kıymetli resamlarımızdan Ce- mil beyin son sergide teşhir ettiği “sarışın güzel,, isimli tablosu bü- yük bir muvaffakiyet kazanmış ve kendisi juri tarafından altın ma- dalye ile taltif edilmiştir.,, Mebrüke hınçkırdı. Makbule ADNAN Sünnet düğünü Usküdar Hilâliahmeri tarafın. dan ağustosun 8 ve 10 uncu gün- Terinde yapılmak üzere bir sünnet düğünü tertip edilmiştir. İ Askeri tebliğler | Askerlik yoklaması Eminönü askerlik şubesi riya- setinden: 330 doğumlu ve bunlarla mua- meleye tâbi efradm ilk ve yoklamaları 1 eylül 934 tarihin- de başlıyarak 10 teşrinievvel 934 tarihine kadar devam edecektir. Yerli ve yabancı o efradın ilk yoklamaları tek tarihli günlerde öğleden evvel ve son yoklemala- rı çift tarihli günlerde gene öğ- leden evvel yapılacaktır. . Mükel- leflerin yeni harflerle yazılmış nü- fus cüzdanlarile ve ikişer adet ve- sika fotoğraflarile şubeye gelme- eri, Tecile tâbi talebelerin mektep- ten getirecekleri vesikalarda han- gi sınıfta (o bulundukları ve terfi sınıf edip etmediklerinin | sarih olarak yazılmış olması ve bu ve- sikaları askerlik meclisinin içtima günlerinde bizzat şubeye (getir. meleri. Hangi günlerde hangi nahiye- lerin son yoklama için & askerlik İ 10 teşrinievvel 934. ; TALEBELERE Tatillerden istifade ediniz. 1 Ağustostan 30 Eylül her İsan için kurslar açılmıştır. Hususi derslere bu müddet içisi KAYDA BAŞLANMIŞTIR. BERLİTZ ©“ MÜHİM TENZİLAT.. İstanbul Yann 373, İstiklâl Caddesi Emler yl Şe Bugünkü program ISTANBUL; (Ekrem, Ruşen, Cia Cevdet, Şeref, Ibrahim benli mam. 21,20: Ajanı ve borsa b 30: Beiriye Rarim © hanımın ve car arkesirası, 823 Khz. BÜKREŞ, 364 m. 13: Plâk, — Haberler, 14.18: 223, Khx. VARŞOVA, 1345 m. 21,12: Polonez musikisi, (o 2180 Habe ; 2202 Zirai musahabe, 22,15: Polar Sean devamı, 231 Harp hatırgları zı Pommamdan veklen kalman, 241 MESSİ be, 2405: Konferans. 175 MOSKOVA, 1714 m. a asi Aa azn 1850» Belke amal e riya. N ce yatı. Zi; Dans musikisi, 22: Almanes yatı 2308: İngilizce 2405: Macarca, 823 Kis. MOSKOVA, (Stalin) 360 yy 17: Musahahe. 18: Çocuk musikiai. Dert Bir harpten naklen senfonik konser, 23* 2058: Vichy kaplıcalarındaki yeni Framstn emüsikisi. 688 Kk. BELGRAT, 437 m Zi: Musahabe, 21,30: Verdinin DOUR., operası (Plük.) Müteakiben Dan” sikisi. 545 Kiz. BUDAPEŞTE, 550 m. Di 2040: Şiirler. 2180: Üçüncü perdenin Miş Na 2250: Hberler 23,10: Plâk. 24,15: Dans musikisi 191 Khx. Destehlandeender 1571 m 2030: Bando mma. 22,00; Muse Bayreuth 23: aHiberler, 23,25: Yıldırlar ** 24: Münhten dans musikisi. 230 Kk. LÜKSEMBURG, 1304 Jurza akuamk 21 20, Tpgnmaili AİLE sikdel, 21,35: Haberler. Tagamnili devamı, 72: Org ZAN Sentenik ları 23/10: Dans plâkları. 1081 Kia. KÖNİGSBERG 291 ei 17 Bayaretk'dan Vaymer'in Valküre “a, in birinci 18,00 & 658 Kh. LANGENBERG 456 m. 2115 Konser Clemens Crats, v. eli Tagannili dans mesikisi. 592 Khx. VİYANA 507 m 21,18 Kemer Crm, V. Yrm opera çkorcau, Salıbark'tan saklan, gi 4 Sehünherrin idaresinde radye azli «1, 23,30 Haberler, 23,50 konserin 24,30 Tagannili dams musikisi, pi Ar zar nahiyesi: 16, 18, 20 eylül Beyazıt nahiyesi: 22, 24, 26 3 nahiyesi! eylül, 2, 4 teşrinievvel 934, BE Bir Asri'Lisam Oğreni kadar T. L, 6,50 Ankara Konya caddesi O güne kadar mektebin iç'nde hep böyle kayıplar oluyordu. Hepsi de yarım yamalak £ şeylerdi. En çok düğmeler kayboluyordu. Mubassır- ların, muallimlerin paltolarında he- men hemen düğme kalmamıştı. Bi- rer ikişer ortadan yok © oluyordu. Önce kopmuştur, düşmüştür dedi- ler. Sonra gördüler ki iş kopmuşa düşmüşe hiç benzemiyor. Gene San | sarostan şüphe etmiyorlardı. Adı düğme hırsızına çıkan Sansarosu ta o zamandanberi obirdefa olsun düğme ve çamaşırları- nın.düğmeleri eksilmemişti. Kim farkında olabilirdi ki Sansaros bü- tün çaldıklarmı © abdesthanelerin kuburlarına atıyor. Hiçbir şey bulamasa yemekha neden bir tahta kaşık bir | teneke tuzluk aşırıp kubura atıyordu. Bu işin tiryakisi olmuş ve azıt- ii k ansaros eski çalışkanlığını da bırakmıştı. Önceleri iç #ıkıntısın- dan çalışmıyordu. Gitgide bu, bir tenbellik oldu. Garip bir korkak- lığa da tutulmuştu. o Herkese, en yakın arkadaşlarıma karşı bir çe- kingenlik duyuyordu. Yakalanmak tan, dayak yemekten, bodruma, ta- van arasma atılmaktan korkmu- yordu. İnsanlardan, kalabalıklar. dan ve patırdılardan korkuyordu. | Bazı geceler rüyasında göklere uçuyordu. Bu çok tatlı bir uçuştu. Nasıl uçuyordu? Bunu bir türlü an- layamıyordu. Yalnız içinde acı bir hırs vardı,rüyada uçtuğu gibi uyanık iken de bir uçabilse.... Bütün arka- daşlarıma, muallimlerine, müdüre parmak ısırtacaktı. Bu uyanıkken uçuşu birkaç defa gizlice tecrübe etti. Rüyadaki gibi kollarını açtı, gövdesini ileri geri oynattı. Hayır! Yerinde mıhlı! Bir gün de yatakha- nenin dolaplarından birinin üstü- e çıktı. Aşağıya baktı, Yüksek de- ğildi. Düşse bile ayak üstüne düşe- cek kadar çevikti. İleriye doğru u- zandı, kollarını kanatvari açıp ka- padı.. Güm! diye'bir ses duyuldu. Yatakhane hizmetçilerinden bir ka- çı koşup geldiler. Sansaros, henüz kaldırılmamış eski demir sobanın yanında baygm yatıyor ve alnınm sol tarafından kan akıyordu. He- men kaldırdılar. Sıhhi imdat odası- na götürdüler. Başımı sardılar ve ayılttılar. Sıhhi imdat odasında iki tane ihtiyat hastabakıcı yatağı var dı. Yeni gelen vilâyet sıhhewe mü- dürü bunları mektep idaresine zor. la koydurmuştu. Mektebe (birde sıhhiye memuru tahsis.ettirmişti. Sansaros ateş içinde yattığı — O yatakhanede ne 1 Senin yattığın yer öbür taraft? mek yasak değil mi? Sansaros düşerken dolabi” z beyz olduğunu bir hade” e verince iş çatallaşmıştı... gf Hemen dolabı açıp nas Çalınmış bir şey yoktu. San" atılacak dayağı ve yapılacak İ kikatr iyi olacağı saate kad3"" ettiler. Snsarosun ateşi gok Küçük sıhhiye © memuru beyin hummasınadan kork düre haber verdi. Yakası paltolu mubassır oradayd... — Bir şey olmaz, dedi. teşi her vakit çoktur. Yi öyledir. — Bitmedi “ TELE İŞS LEŞ TAİL — e