Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BK 5 BU l LA —daha mı vermeli * PT M İçtimat' bahisler T Bedava işleyecek Bir fabrika Belki gazetelerde görmüşsü T N a L KU AK FU U MiYAFiR üi Taş.. Soğuklardan birinin lâfı geçiyor- du: — Bırak şunu, dediler, taş gibi heriftir!. dür: Tunisie gemisi bu Ağustosun ilk günlerinde yola çıkacakmış, ge- minin sahibi M. Georges Claude da pek yakında balonla Brezilyaya gi- diyormuş.. Bu habere pek te büyük bir ehem miyet vermemek mümkündür. Çün- kü Tunisie eski bir yük gemisi. Sa- hibi ise şüphesiz, Maurice Cheva- Her, gibi meşhur bir film artisti de- ğil, sadece bir mühendis. Film yık dızlarının bile hepsinin seyahatle rini lâyikile takip edemiyoruz da, bir de eski bir yük gemisinin sahi- bi bir mühendisin seyahatlerini mi 'düşüneceğiz.? Vakıâ öyle ama, bu eski yük ge- misi ile onun sahibi Amerikaya, bütün dünyanın işlerini altüst ettir- mek için gidiyorlar. Bunlar yapa- cakları işte muvaffak olunca — ki bu da muhakkak görünüyor — ye- ni ve şimdikinden pek çok büyük bir iktisadi buhran çıkacak ve bü- tün dünyada zarurt bir iktisadi in- kılâp olacak. Çünkü, görünüşte eski bir şilep, fakat hakikatte bir fabrika olan bu gemi Cenubi Amerikaya, güneş ha- raretinin tesirile, yani bedava işle- mek için gidiyor, Güneşin o hesap de şid- detli olan harareti bir taraftan bo- şuna kaybolduğu halde, bir taraf- tan da j ların kömür y L Ç fabrikalarını işletmek için hararet aramalarının birçok adamları ne kadar düşündürdüğünü bilirsiniz. Jules Vernes gibi mile Zola gibi hayalleri geniş romancılar -bu me- seleyi kendi kendilerine hallediver- mişler. Fakat buldukları şey haki- kat olmadığı için, okuyanları yal- nız güldürmüşlerdi. Halbuki bu mühendis Claude hiç te hayalile çalışır bir romancı değil, şimd'ye kadar sanayide birçok mu- vaffakıyetler göstermiş — meselâ 1000 hava tazyiki derecesinde bir tazyik kuvveti elde etmiş — gayet inatçı bir ilim adamı. Birkaç sene var ki, sıcak memle- ketlerin denizlerinde, izin yü- İçimizden bir arkadaş anlattı: — Taşa hakaret etmeyin! Taş, kıymetsiz bir şey sanılır ama sıra- sında ondan kiymetti şey olamaz; unutmayın: Elmas, yakut, zümrüt de birer taştır.! Taş, kabalığa misal Yeni savaş yolunda.. Büyük Erdem (1)leri, bizde de kurma yolundayız. Öyle ki şimdi- den yolu yarılamış bile sayılırız. Başımızdakiler; bunun için bü- tün varlıklarını ortaya koydular, Karınca, kışı yazdan nasıl karşı- larsa, biz de yarının herhangi bir güçlüğünü önlemek için dişimizi tırnağımıza takmış, çalışıyoruz. | Öz dilimizle ] — Seni seviyorum. — Yalan söylüyorsun Cemil! Cemil ne kadar iknaa çalıştıysa, Mebrüke o kadar itimatsızlığa dü- şüyordu. İki senedir evlidirler. Bu iki sene zarfında Cemil Mebrüke gösterirler: Y Üyükü... Bugün İzmitte, yarın Kayseride, - gediğine hwn&,ah.:im alıîzl. daha öbür gün falanca yerde, dur-| Y* belki kaç defa tekrarladı. er için maharet, incelik, | madan, dinlenmeden yeni yeni ya- | — Sefi seviyorum. : nüktedanlık alâmeti değil midir?. | Ptm evlerinin temelleri atıldığını | — — Yalan söylüyorsun Cemil. Taşı hasis bir şeyi ifade için de | görmekteyiz. Bu cevap Cemilin canmı sıkı- kullananlar da vardır: Müthiş ha- On yıl önceye kadar — tepeden | Yordu. a ta... FilânAşte, filânca, falancaya | tırnağa bütün giyeceğimizi, yarı ya- —Kıdmlu l?kl doymazlar d_l- taş çıkarttı derken onun bu işteki | tıya yiyeceğimizi dışardan getirti- | Yt düşünür ve gün geçtikçe temi- üstünlüğünü «, kuvvetini anlatmış | yorduk.. Kendi anlarımız anbarlar mwglerşnlîştmr. : olmaz mıyız? da çürürken ekmeğimizi Amerikan — Şeni çılgıncasına seviyorum. Memileketten Beköderkön; unile yapıyorduk. İsviçreden, Fran-| — — Yalan Cemil bir defa ben gü- — Taşnına toprağına bereket.. | sadan gelen ayakkabılarını, İsveç- zel değilim sonra da sen sarı saçlı demekle onun taşına verdiğimiz | ten, Rusyadan gelen lâstikleri giyi-| Mavi ılozlu kadın seversin. Ben ise Taş için ağırdır. derler. Bu da | için dışarıya avuç dolusu paramız Mebrüke Cemılıı: sarı saçlı ka- ! gidiyordu. Bursa ipeklilerircin yü- | dınlardan hoşlandığını nereden bi- — E... âartık çok oluyorsun, dedi-| züne bakan yoktu. Çünkü Fransız | liyor? a » kumaşları, top top geliyor ve — ka- — Bık der. Kocamın yaptığı tab- Taş elbette ağırdır. pış kapışa gidiyordu. lolardaki kadımlar hep sarı saçlı Güldü: Şimdi ise, — dışardan rastgele mMmavi güzlüd!'jr._ S?nrı bek_ırl.ığım Kocataş suyunun hafifliğine de | daru (2) bile yurdumuza giremi- ait defterlerini elime geçirdim o bir diyeceğin yok ya.!! yor. Tutumlu, bilgili ve işkilli (3) rada esmer ve kı_ımral kadımlar, Kulak MIİSAFIRİ davranıyoruz. Kendi — içerimizde, ızîivce vde_yı I;:ıllşıreler. Aşk sarı saç i ğumuz Ü ıdır.,, diye L YENİ NEŞRİYAT ğfğîm,wumm ZŞ;:,",',,,'L’S_Z; Cemilin bundan haberi yok. Is- Resimli şark (Resimli Şark) —mecmuasının 44 üncü sayısı mütenevvi münde- recatla çıkmıştır. Yeni adam Yeni Adam'ın 6 ağustos sayısı muhtelif ilim, sanat mevzularında, makaleler, tenkit ve tetkikler, hi- k_iyelerle çıkmıştır. Tavsiye ede - riz. mak çaresini bulmuş ve bu sefer o eski yük gemisini — alarak bir buz fabrikası haline getirmiş. Fabrika- nın mahsulü de sıcak memleketle- rin en ziyade ihtiyacı olan madde olunca müşteri daima hazır demek. Şimdi bu eski gemi yahut yeni fabrika Brezilya — sahillerinde bir yerde, karadan elli mil kadar u- zıkîa durarak yalnız — denizin üs- aa ir zündeki suyun sıcaklığile denizin .:.Jı;sum kelığr e farktan istifade ederek, hiç kömür- süz, mazotsuz, benzinsiz olarak, yani işletme masrafı olmadan bir fabrika kurmağı düşünmüş toprağımızın yetiştirdiklerini yiyo- raz. Şapkadan çoraba, tı tara- ga kadar...Aradıklarımızdan çoğu- nu buluyoruz. Bulamadıklarımızı bulmak için de yeni yapım evleri kut SAVI ayız. Bu arada biliyoruz ki küçük işç'ler sarsıntı- lar geçiriyor ilerde daha da geçire- cekler. Fakat başka tutum yolu yok. Küçük el Erdemlerile ekmek pa- ralarını çıkaranlar, yavaş yavaş yer lerini değiştirecekler, küçük işlik (4)leri bırakıp, büyük yapım evle- rine göç edecekler. Şimdi sürümsüzlükten — yanılıp yakılan bu küçük işçiler, büyük ya- pum evlerinde çalışmağa başlayın- ca, daha kaygusuz yaşayacaklar ; ve gelirleri,ne olduğur « bilecekler! Hiç olmazsa satamamak korkusu ile uykuları kaçmıyacak. Büyük Er- demler savaşını da, Gazinin önbaş zere, h e altından su çekmek ü- olduğu, İsmet paşanın giriştiği bü- e ö Faylir tün aşlar gibi başar ğ İ | günde iki bin ton buz yapacak. Be- Wîinüq ükşektir! . SALAHATTIN dava olarak elde edeceği kuvvetin yalnız dörtte biri su çeken tulum- baları işletmeğe, dörtte üçü de buz Bu mühendisin tasavvuruna ilkin berkes gülmüş. Bedavadan kuvvet olur mu? Romancı hayali! Gülen- ler güldükçe, mühendis çalışmış ve nihayet fabrikanın çarkları, yalnız denizin altındaki ve üstündeki ha- raret farkile, dönmeğe başlayınca bütün dünya şaşırmış.. Bu hâdise - 1930 senesinde Küba adası sahille- rinde olmuştu. Claude ilkin deniz üzerinde yü- zer büyük bir fabrika kurarak, o- rada bedavadan elektrik kuvveti çı- karmağı düşünmüş. Fakat bu fab- rikanın işlemesi bedava — olsa da, kurulması büyük, pek büyük mas- rafa bağlı, bir taraftan da iktisadi buhran devam ediyor. Bir defa o- tuz m'İyon frangı — on ikisi ken- disinin olmak üzere —— batırınca sermaye sahipleri artık kendisi kredi açmamışlar: Onun için fikrini daha ucuz ola- rak gene hakikat sahasına çıkar- yapacak çarkları döndürmeğe ya- rıyacak.. Bu, bir başlangıç. Böyle bedava işler çarklar elbette ergeç bir gün elektrik çıkaracak ve, bir taraftan da telsiz elektr'k işleri ilerledikçe, elektriği kolayca bütün dürniyaya dağıtacabilecek. İstikbalden haber vermek her va kit ukalâlık sayılırsa da insan bu ukalâlığı yapmaktan kendini alamı yor: İlk yapılacak elektrik fabrikala- rının sermayesi amorti edildikten sonra, elektrik perisi hemen beda- va den'lecek kadar ucuza mal olun- ca, dünyada herşey bedava gibi iş- liyecek.. . Acaba o vakit insanlar Zolanın romanındaki gibi. bu nimetin kad- rini anlıyarak biribirlerile hak'ka- ten kardeş mi olacaklar, yok:za iş- sizlikten tekrar buhran çıkarıp bi- ribirlerini mi boğacaklar? G.A. — —— Milliyet'in remanı: 43 — mrRaven a Şemsiyelikte mi? Kapı arkasına fırlamış olmasın? Ha şurası, ha bu- rası.. nafile, .Liıt'ıiin teki yck!_ı < oK lellamyöi gü ite seyrediyor. — Hademeler koşuştu. Mübassırlar sağa sola seğirttiler, ambar memuru geldi. Yok, yok, yok.. — Hadi çalmdı diyelim! Çalın- sa ikisi de birden çalınır. Alan tek lâstiği ne yapacak? — Hem efendim, dışarıdan kim- se girmedi ki. j — Kör herif! Sen kapıcı değil misin? Nerdeydin şimdiye kadar? Lâstiğin ikisi aşırılsaydı neyse ne. Bir yürek acısı. Yenisini alir. Fakat tekinin meydanda olmayışı müdürün yüreğine iki acı vermişti. Carşıda da tek lâstik satmıyorlar- dır ki. Hem hu harp zamanında ha diyince lâst'k bulunmuyor. Bunla- rr hile seki- kâğıda çel'sa sel'ar a Pkibnisti. “—” hir o kadar lira Yazan: AKA GÜNDÜZ Garip şey! Lâstik ne oldu? Bir saat süren bu İkae ei dlü A Zdi ü l aç Tei e lâstiğin çalındığ : bile hükmedemedi. Çünkü ortada olmıyan lâstik tekti. Hele Sansaros'tan kimse şüphe- lenmedi. Öyle oldu ki müdür ken- patırtı içinde (1) Erdem — sanat, (2) daru — ilâç. (3) işkilli — Hassas, (4) İşlik — tezgâh, Kadınlar birliği kongresi kaldı Kadınlar Birliği senelik kongre- si dün toplanacakir. Fakat ekseri- yet olmadığından kongre önümüz- _ıiîk_ı pazara kalmıştır. Doktor HORHORUNİ Hergün akşama kadar hastalarını Emin önü Valide kıraathanesi yanındaki mu- venehanesinde itdavi eder. BEREİ V ). fon: 24I.ĞS -— < 1579) | 4763 , DOKTOR Rusçukla Hakkı *Galatı yda Kanzuk karşısında Sahne sokağında 3 numa- ralı apartımanda 1 numara. Çocukların bu gürültülerine, o- yunlarına kimse aldırmıyordu.Her- kes müdürün kaybolan tek lâst'ği- ni arıyordu. 'Kapıcı evden de kötü haber ge- tirdi. Müdür, canevini sekiz parça- ya bölercesine bir sekiz kâğıt da- ha çıkardı. Lâstiğin tekini kapıcı- ya verip o numaradan bir çift da- ha almak için çarşıya gönderdi, ve fosurdayarak od F d O güne kadar mektebin iç'nde hep tediği kadar Mebrükenin kumral saçlarını okşıyarak: — Seni seviyorum des'n. Kaç pa- ra eder. Mebrüke kaç defa düşündü. Hay di kafamı okzijen küpüne batıra- yım, ya gözlerim. Onların rengini nasıl değiştirmeli? İmkânsızlık onu deli edecek? Cemil mütemadiyen tuval boya- makta ve yaptığı etütlere hep sarı saçlar mavi gözlü dilberleri yerleş- tirmektedir. Son sergide teşhir et- tiği bir kompozisy daki bütün SARIŞIN MODEL — Hakikaten güzel kadın! diye mırıldanıyordu. Üç gündür ayni saatte başlayıp ayni saatte bırakıyordu. Mebrüke atelyeye geldi. — Daha bitmedi mi Cemil? dedi. Cemil hararetli hararetli çalışır- ken cevap verdi. — Doyamıyorum Mebrüke. Aradan üç gün daha geçti. Re- sim bir türlü bitmiyordu. Cemil hep: — O kadar güç bir poza başlamı- şım ki, mümkün değil bitiremiyo- rum, diyordu. Bir hafta geçti. O gün gene Ce- mil erkenden modelini soymuş, ça- İışıyordu. — Dran! Bir tabanca sesi sarışın model se dirden yuvarlandı. Cemil fırladı. — Delisin Mebrüke. * * * Dört ay sonra Mebrüke, üç se- neye kicü ld: ; İ .-- h nin loş kovuşunda gardiyanm getir- diği gazeteleri okuyordu.: * Kıymetli resamlarımızdan Ce- mil beyin son sergide teşhir ettiği “sarışın güzel,, isimli tablosu bü- yük bir muvaffakıyet kazanmış ve kendisi juri tarafından altın ma- dalye ile taltif edilmiştir..,, Mebrüke hınçkırdı. Makbule ADNAN Sünnet düğünü Usküdar Hilâliahmeri tarafın- dan ağustosun 8 ve 10 uncu gün- lerinde yapılmak üzere bir sünnet düğünü tertip edilmiştir. yey v .. Bugünkü program İSTANBUL: 18,30: Fransızca ders, 19: Profesör D'—,_,,, | rettin Kerim Bey tarafından konferans. | Türk Musiki neşriyatı. (Ekrem, Raşemi U, — det, Kemani Cevdet, Şeref, Ibrahim bıi:w. Ş Vecihe hanım. 21,20: Ajans ve borsa (lij — leri. 21,30: Bedriye Rasim — hanımın it' tango ve caz orkestrası. 823 Khz. BÜKREŞ, 364 m. p 13: Plâk, — Haberler. 14,15: Haberler, | Plâk. 19: Hava raporu. 19,05: Karışık p: 20: Konferans. 20,15: Konferans, 21,15: Oda mı ferans. 22: Taganni. 22,30: Piyano k Kahvehano konseri. 223, Khz. VARSOVA, 1245 m. ! 21,12: Polonez musikisi. — 21,50: H_-"_ğ j 22,02 Zirai musahabe, 22,15: Polonez ğ nin devamı. 23: Harp hatırgları ko 23,15: Poznandan naklen konser. 24 be, 24,05: Konferans. 178 MOSKOVA, 1714 m. r 16.15: Şarkılar. 17,30: Oda musikisi TAĞL Askeri neşriyat. 19,30: Kolkos musiki Beşrir yatı. 21: Dans musikisi, 22: Almanca â yat. 23,05: İngilizce 24,05: Macarca, Bi 823 Khz. MOSKOVA, (Stalin) 360 # ( zgi — 17: Musahabe. 18: Çocuk — musikisi. Dir; Bir harpten naklen senfonik konser. 22 t musikisi, K 638 Khz. PRAG, 470 m. N 20,55: Radyo piyesi. 21,40: uı | Vichy kaplıcalarındaki gazino — tiyat naklen yeni Fransız musikisi. ç 686 Khxz. BELGRAT, 437 m. 21: Musahabe. 21,30: Verdinin “Tİ , DDÜRS öpecasi (Plâk.) Müteakıben Dant . 545 Khr. BUDAPEŞTE, 550 m. gel 20,40: Şiirler. 21,50: Üçüncü perdenin Fi ha 22,50: aHberler — 23,10: Plâk. Konfeft” 24,15: Dans musikisi 181 Khz. Deutehlandsender 1571 m> | (p 20,30: Bando mızıka. — 2240: Musababli, Bayreuth 23: aHberler, 23,25: Yıldızlar V© — | 24: Münhten dans musikisi, 230 Khz. LÜKSEMBURG, 1304 m. — iy İtalyan akşamı. 21,20: Tagannili ıııly_:,w sikisi. 21,38: Haberler. — Tagamnili -| devamı. 22: Org konseri. 22,30: Senfonik lart 23,10: Dans plâkları. " A 1031 Khz. KÖNİGSBERG 281 m L 17 Bayareth'dan Vegner'in Valküre ':.l':,v | sı, İstirahatlerin birincisinde, 18,30 Betli, | ven'in eserlerinden parçalar, 22,40 Müsahâ” 658 Khz. LANGENBERG 456 m. — | 21,15 Konser Clemens Craus, V. unlâı opera korosu, Salzburg'tan naklen, 23,06 M Sehönherr'in idaresinde radyo o.rı—-;; 23,30 Haberler, 23,50 Konserin devamı, Tagamnili dans musikisi. 592 Khz. VİYANA 507 m. ğ 21,18 Konser Clemens Craus, V. Ürst) Ji opera korosu, Salzburb'tan naklen, rl" idı radyo orketli kadınlar bilâistisna sarışındırlar. Hattâ gazetelerin birinde çıkan bir tenkide bu açıkça yüzüne vurulu- yordu. “Tablodaki bütün kadınlar hepsi ayni çarktan çıkmış. Ayni fabrika malı, hepsi sarışın, hepsi ya hemşire, yahut akrabadırlar.,, deni- yordu. Cemil tenkitlere pek aldırmaz. Fakat karısı bütün — tablolardaki kadımların hepsini kendine birer ra kip addetmekte ve hepsine birden düsman nazar'le bakmaktadır. Cemil, yeni bir eser yapmak is- tiyor. Büvük bir tuval hazırlamış günlerce krokiler çizdi durdu. Nihayet karısına: — Bir model lâzım.. İzin verir- sen atelyede çalışacağım. dedi. Mebrüke güldü: — Atelyesine model getirmek î-q çin karılarından müsaade istemek resasmlar için ayıptır, dedi. — Neyapayım kıskançsın da. Mebrüke cevap vermedi. Cem'l, ertesi gün atelyesinde bir kadımı soymuş, çalışıyordu, Karısı geldi. Kocasmı çalışırken görmek onun en büyük zevkidi. Atelyeden içeri girince — Mebrüke, köşedeki büstün ürtüne — yaslanmış, boylu boyuna yatağlibir. kadımı gördü. Kadın sa-ı saçlı, mavi gözlü, güzel bir Rus dilberiydi. Hissini belli etmeksizin Cemile: — Modelin güzel Cemil. O ka- dar güzel bir resim olacak ki dedi. Kocası sevindi. Cemil çalışıyor ve arasıra böyle kayıplar oluyordu. Hepsi de yarım yamalak — şeylerdi. En çok düğmeler kayboluyordu. Mubassır- larm, muallimlerin paltolarında he- men h düğme kal ştı. Bi- rer ikişer ortadan yok — oluyordu. Önce kopmuştur, düşmüştür. dedi- ler. Sonra gördüler ki iş kopmuşa düşmüşe hiç benzemiyor. Gene San sarostan şüphe etmiyorlardı. Adı Mektebin içinde bir çocuk dedi- kodusudur başladı. Müdür Bey lâs- tiklerinin tekini nerede bıraktığını dinden ve içten içe şüphel ğe başladı: Acaba evden — çıkarken dalgımnlıkla tekini giyip yürümüş ol mayım! — Ene koş sor! tek lâstik kal- mış mı? Sansoros orada bir saniye daha duramıyacağımı anladı. Durmuş ol- saydı kahkahaları koyuverecek, iş çakılacaktı. Hemen sıvıştı. Tenef- füshaneye dara dar atıldı. Neşe i- çindeydi. Çocukları başına topladı. Yeni yeni oyunlar çıkardı. Peren- de attı. Tersine takla attı. Ellerini yere koydu, bacaklarmı - havaya kaldırdı, kabak yürüdü. Sırtımı kö- n uş! Ambardaki fareler pey- nir bulamayınca lâstiği yemişler! Önüne gelene aptal, sersem, man- kafa diyenin hali böyle olur! Su- salrm çocuklar! Duyarsa öfkesini, hıncını bizden çıkarır.! Sansaros'un bütün beyni, benli- ği, duygusu bir noktada düğüm - lenmişti: 4 — Ben artık gerçekten hırsız ol- dum. Sansarosun yaptığı kötü iş, bir hir ü ktan çok başl zarar ve- rici bir işti. H ğı bi hsdile değllan İanaki aA düğme hırsızma çıkan Sansarosu ta © zamandanberi bir defa olsun düğme oynamamış ve çamaşırları- nın: düğmeleri eksilmemişti. Kim farkında olabilirdi ki Sansaros bü- tün çaldıklarını — abdesthanelerin kuburlarına atıyor. Hiçbif şey bulamasa yemekha neden bir tahta kaşık bir teneke tı.ızluk_ aşırıp kubura atıyordu. Bu işin tiryakisi olmuş ve azıt- mıştı. Sansaros eski çalışkanlığını da bırakmıştı. Önceleri iç sıkıntısın- dan çalışmıyordu. Gitgide bu, bir tenbellik oldu. Garip bir korkak- Iiğa da tutulmuştu. — Herkese, en yakın arkadaşlarına karşı bir çe- k şeye verdi, düz duvara sürtüne sür- tüne tırmandı. n ü Bi İÖi Banül el diği acıların bir çeşit öcünü alryor- u. Bahara doğru iyiden iyiye azıttı. ı Askeri tebliğler ı Askerlik yoklaması Eminönü askerlik şubesi riya- setinden: 330 doğumlu ve bunlarla mua- meleye tâbi efradın ilk ve son yoklamaları 1 eylül 934 tarihin- de başlıyarak 10 teşrinievvel 934 tarihine kadar devam edecektir. Yerli ve yabancı — efradın ilk yoklamaları tek tarihli günlerde öğleden evvel ve son yoklamala- rı çift tarihli günlerde gene öğ- leden evvel yapılacaktır. Mükel- leflerin yeni harflerle yazılmış nü- fus cüzdanlarile ve ikişer adet ve- 1Faks Schönherr'in imdi gl sı, 23,30 Haberler, 23,50 konserin 24,30 Tagannili dans musikisi, ( milliyef| ü 'I Asrın umdesi MİLLIYET”Ü, 8 aylığı, - ( tğElBirte PÜi | 12 " .. *« 14 — Gelen evrak geri verilmez.— Müd geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazett matbaaya ait işler için müdiriyete mi çcaat edilir. Gazetemiz mes'i tini kabul etmez, .ers.s.. . 4 « sika fotoğraflarile şubeye gel leri, Tecile tâbi talebelerin mektep- ten getirecekleri vesikalarda han- gi sınıfta — bulundukları ve terfi sınıf edip etmediklerinin — sarih olarak yazılmış olması ve bu ve- sikaları askerlik meclisinin içtima günlerinde bizzat şubeye — getir- meleri. Hangi günlerde hangi nahiye- lerin son yoklama için — askerlik meclisine gelecekleri aşağıda Y” zılmıştır: "T Eminönü merkez nahiyesi: ”| 4, 6 eylül 934. Alemdar nahif” si: 8, 10, 12 eylül 934, Küçü _ zar nahiyesi: 16, 18, 20 eylül 9” Beyazıt nahiyesi: 22, 24, 26 ş lül 934. Kumkapı — nahiyesi: *| | eylül. 2, 4 teşrinievvel 934. P! ş ümum yoklama — kaçakları: ©: e 10 teşrinievvel 934. Tatillordon istifade ediniz. BERLİTZ“ MÜHİM — TENZİLAT.. İstanbul aa 373, İstiklâl Caddesi dan ve patırdılardan korkuyordu. Bazı geceler rüyasında göklere uçuyordu. Bu çok tatlı bir uçuştu. Nasıl uçuyordu? Bunu bir türlü an- layamıyordu. Yalnız içinde acı bir hırs vardı,rüyada uçtuğu gibi uyanık iken de bir uçabilse.... Bütün arka- daşlarına, muallimlerine, müdüre parmak ısırtacaktı- Bu uyanıkken uçuşu birkaç defa gizlice tecrübe etti. Rüyadaki gibi kollarını açtı, gövdesini ileri geri oynattı. Hayır! Yerinde mıhlı! Bir gün de yatakha- nenin dolaplarından birinin üstü- ne çıktı. Aşağıya baktı. Yüksek de- ğgildi. Düşse bile ayak üstüne düşe- cek kadar çevikti. İleriye doğru u- zandı, kollarını kanatvari açıp ka- padı.. Güm! diye bir ses duyuldu. Yatakhane hizmetçilerinden bir ka- çı koşup geldiler. Sansaros, henüz kaldırılmamış eski demir sobanın yanında baygın yatıyor ve alnınım sol tarafından kan akıyordu. He- men kaldırdılar. Sıhhi imdat odası- na götürdüler. Başını sardılar ve ayılttılar. Sıhhi imdat odasında iki tane ihtiyat hastabakıcı yatağı var dı. Yeni gelen vilâyet srhhwe mü- kingenlik duyuyordu. Yakal tan, dayak yemekten, bodruma, ta- van arasına atılmaktan korkmu- yordu. İnsanlardan, kalabalıkl dürü bunları mektep idaresine zor- la koydurmuştu. Mektebe — bir de TALEBELERE G 1 Ağustostan 30 Eylüle her lisan için kurslar açılmıştır. — || & Hususi derslere bu müddet içis: || | KAYDA BAŞLANMIŞTIR. halde başmna geleni başka türlü” sıkhiye memuru tahsis.ettirimişti. S ateş — içinde yattığı Bir Asri-Lisais; Öğreniniz — kadar; T 650 j Ankara Konya caddesi — Papucumun ucu bir taba? " visine takıldı, kapaklandım, W" 5| di sobaya çarptı: Sonrasını bilm” Senin yattığın yer öbür taraftâ' Sansaros şaşaladı. F — Bir arkadaşımı arıyorum | — Gündüz yatakhanelere * | | mek yasak değil mi? Sansaros düşerken devrilmiş olduğunu bir had! ber verince iş çatallaşmıştı. Çalınmış bir şey yoktu. Si atılacak dayağı ve yapıla: | kikatı iyi olacağı saate kadâf " — ettiler. Snsarosun ateşi çokt Küçük srhhiye — memuru ü% beyin hummasınadan korktu: düre haber verdi. Yakası 1Ş paltolu mubassır oradaydı: 4 — Bir şey olmaz, dedi. teşi her vakit çoktur. Yar: öyledir. # — Bitmedi —