San'atin hakikirolü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi doçentlerinden Suut KEMALETTİN B. tarafından. Ekseriya sanat bir lüks, hir oyun, bir nevi vakit geçirme addolunur. Halbuki sanat ve ahlâk meselele-ile meşgul olan” sonat hayata çök mühim bir rol, ahlâki . Sar nat sayesindedir ane düştüğümüz La dilikten, menfaat er. tenezleniriz. Kant ki: şeyi sevmek için bizi hazırlar; hitap eden mevzulardı bile bütün mah- süs cazibeden müslakil ve serbest bir hâz bulmayı bize öğreterek, âni bir s1ç- rayiş olmaksızın, basselerin alan. den itiyadı olan bir ahlâki alâkaya geç « mekliğimizi temin eder., Güzeli seven #endi kendisinin fevkine çıkar, yükselir ve eşyaya ameli faydalarından müstakil el bir şey karşı - duyar, bu itibarla sanat bir hakiki maneviyet yıkayıcısı » dır. Ch. Blanc şöyle diyor: “Bir şaheser önünde bulunduğum zaman, ruhumu o- nunla birleştirmek isterim. Eğer buna lâyık olmadığımı hissedersem bendeki hayranlık bir azap ve itnba inkılâp eder. Bütün adi fikirlerle alçaldığımı hissede- rim. Bu takdirde kendime geldiğim za - man, güzelliğin neşrettiği o keskin ışık- ta kendisini bana gösleren lekeleri vark- ğrmdan silmek için gayret sim Ke za Ondokuzuncu asrın maruf İngiliz fi- İozofu Stuart Mill buna yakın be filkire de bulunuyor: “Bir cerrar zilmiyetile değil fakat o- Bunla hakiki bir surette uğraşıldığı 2- iman sanat mefkürevi bir güzellik temadi ettirir. Bu telâkki bizi kendimiz- de ve eserlerimizdeki kusurlardan asla momnun olmamağa, mümkün olduğu ka- dar — her yaptığımız şeyi — ve ber se yin fevkinde seciye ve hayatımızı mefikü- teleştirmiye bizi sevkeder. Demek ki (Güzel) in bir temaşası var- lığı, içinde sıkıştırdığı ihtiraslardan, za- man ve mekân. den zl edi ruhanileştiriyor. O, basit bir vakit geçirme addedilme bile, * insanları kaba vakit geçirmelerden, haşin ve manasız 0- yunlardan vikaye edebilir. ) Büyük Fransız içtimaiyatçısı o Emile Durkheim'in dediği gibiz “Sanat oyunun asıl şeklidir. O tesir ve faaliyetini insanlarm boş ve işsiz za- manlarına kadar uzatarak bunları kendi- nümünesidir.. İnsan zevke muhtaçtır. Sanatte ve ta- biatin hasbi temaşasında her nevi neşe- lerle lezzet duyan kimseler âmiyane şeh vetlerin enzibesimden daha © kolaylıkla hayatın osası hasbiliktir. İşte hasbiliğe alıştırsrak varlığımı. zı bodbinlik çemberlerinden kurtarır ve ruhumuzda bir mevi diğerkimlik tesis eder. Yeni hisler, yeni fikirler getirerek 'dar mevcudiyetimizi genişletir. En sefil hayata renk ve mana ve eşyaya karşı derin bir cazibe uyandırır. İnsanın bedbin olmağa hakkı yoktur. Bedbin olanlar hayatı sevmiyenler, onu çirkin ve manasız bul sanat İhtiva Tepe bütün şubelerle bize hayatı tanıtır, güzellik- lerini, incelilderini ini enterik; Joseph Com- rad'ı okuyan denizin bütün haşmetini, ul viyetini anlar ve denizi o zamana kadar sevmediği bir aşkla sever. Balzac gibi büyük sanatkârlar beşer ruhundaki ulvi köşeleri göstererek insanları insanlara sevdirmiştir. Her sanat eseri, her sanatkâr bize ha- Dizi yeni bir > duyurur, tabiatten ir şey geti Klasiklere göre dağlar, göller manasız ve çirkindi. Romantizmin yaratlığı sanat eserleri bütün bir nesle dağları ve gölle- ri sevdirdi. Sanatkâr gözü ile mahlukat ve eşyanın orijinal cazibesini takdir &- den, anlıyan kimse tabiate karşı mi tardır. Hayatı, tabiati; insanları haklci- le tanstan ve sevdiren sanat, şüpbesiz ki en feyizli saadet mektebidir. Sanat, fertlere tahaddüsi bir surette kültür vererek onları mânen yükselt - ni sevenler biribirlerine gayrühtiyari o- larak bağlanırıar. Sanat, en küçüğünden (en büyüğüne kadar müteaddit içtimai grup azalarinı birleştiren kuvvetlerden birisidir. Bun - Amerikada olup bitenler... Amerikanın en büyük Balgasun (1) larından biri olan Sanfransisco da (150000) işçi, apansız, işlerini bıraktılar, diye bütün Amerika sar- sıntıya uğradı. Birçok yerlerde aç» lık baş gösterdi. Yiyecek, içecek ortadan kalktı. Uluyol (2) lardan el ayak çe- kildi. Ahçılar bile tencerelerini a- teşte bırakıp işsizlerin arasına ka- tıldılar. Beylik (3) işleri çorbaya döndü. Yığınlar dolusu Azık (4) götürecek kimse bulunmadığı için olduğu yerde kaldı. Demek milyon- larca zengini olan, demiryorlları elektrikle işleyen, yüz katlı yapıla nı bulman, Amerikada bir işçi bas- kını bütün yurdu, başlan başa sar- sabiliyor. Her yapım — evinde en aşağı otuz kırk bin işçinin barındığı yer- lerde, böyle sarsıntılar, | korkunç olur. İşçi ile efendi ve beyefendi ara sında, hiçbir aykırılık gözetmiyen yasa (S)larımız bizim yurtta buna benzer taşkınlıkların baş gösterme- sine yıllarca sonrada bekçilik &- decektir. Biribirlerile iyi kaynaşmış Kamu (6) lar arasında, dirlik düzenliği korumak kolay iş değildir. Ne mutlu bize ki, içimizde kay- naşmamış kimse yok. Hep biribiri- mizi anlamış, biribirimize ısınmış, biribirimize candan sarılmış kimse leriz. M. SALAHATTIN (1) Balgasun: Belde, (2) Uluyol: Cad de, (3) Beylik: hükümet, (4) Azık: er- zak, (5) Yasa: kanun, (6) Kamu: halk kütlesi, İrtihal Asir mutasamıf ve kumandanı Mi- tat Paşm zade ve İş Bankası memurla- rından Rifat Bey vefat etmiştir. Cena- zesi bugün kaldırılarak Feriköy mezar- lığına defnedilecektir. Ailesine beyanı taziyet ederiz. Asker? fabrikalar Askeri Fabrikalar için şart- namesine göre bir çift fayton koşum hayvanı (o almacaktır. Satmak isteyenlerin hayvanla- rile beraber 19 - 7 - 934 Per - şembe günü saat 10 da Bakır- köy Barut Fabrikalarmda Sa- tmalma Komisyonuna müra - caatları. (O (531) (3923) 4265 dan manda; sanat eseri mensup olduğu milletin damgasını taşır. o Milli hayatı, #nilli şuuru, milli emeli ifade ederek ayni vatanm bütün evlâtlarını birleştirmeğe yardım eder. Fakat sanat ayni vatanın fertlerini biribirine yaklaştırmakla kal - naz, tesiri hudutları geçer. Mülletleri de yaklaştırabilir. Sanat bütün insanlar tarafından anlaşılabilen © âlerşümül bir lisandır. Hele musiki gibi zekâdan ziya- de hisse hitap eden sanat, sayısız diller. le konuşur. Bunun içindir ki Büyük Türk İnkılâbı güzel sanata, © sanat harsma büyük bir ehemmiyet vermiş ve inkılâp maarifi Av- rupa'ya musiki, resim, heykeltraşlık tah- sili için bir çok gençler göndermiştir. Askerlikte, kahramanirkta, © yüksek kalplilikte kendisini — dünyaya tanıtan Büyük Türk Milleti, ilim ve sanat saha- smda da kendisini tanıtmağa başladı. Milliyet'in romanı: 25 geçkin sakallı takım kumandanı da aldığının yarısından azını muh- tarlara geçti. Kamburları çıkmış muhtarlar da aldıklarmın yüzde birini halka dağıttılar . Ve bir paniktir başladı. Panik başlamaz da ne olur? Daha dün sabah, alaca aydın- lıkta mahalle camiine sabah na- mazıa gidenler gözlerile gördü - ler: Kaymakamın hanımı giyin - miş kuşanmış, sarmmış sarmalan- mış, bir katırda. Kaynanası çifte yorgana — bürünmüş, bir kalırda. Çocuğu bir katırda. Beslemesi bir katırda. Bavulları sandıkları De - nizli horozu ile iki tavuğu bir ka- turda, Ve her katırın başında kuyru- ğunda iki üç kişi. Dağ yolunu tut- muş, çekip gitmişlerdi. Demek bombardıman olacağı dünden biliniyordu. Öyle idi de ni- | ye halka dünden haber verme - | mişlerdi? Osmanlı devrinin bik » ! izeti hükümeti! Ve © hikmetten | Yazan: AKA GÜNDÜZ sual olunmazdı da ondan. Kaymakamın evi o Denizli ho- rozuna kadar katırlanır, ceza rei - sinin evi mangal maşasına kadar beygirlenir, tahuirat kâtibinin, müd dekumuminin evi aptesane süpür- gesine kadar eşeklenir de ötede parası ve arkası olanlar durur mu? Kaymakamın pencereden it i - te, it te kuyruğuna sisteminde bu. yurduğu buyuruğu işiten (o paralı ve arkalı kimseler (o yallah! Di- yince yörümeğe başladılar. Kala kala kimsesiz çocuklar, fakir ihti- yarlar, erkeksiz hastalar kaldı. Bereket versin pıçakçı ihtiyar Sa- lih ustanın topal beygirinc. Ziver ustanın çocukluk ve mahalle ar - kadaşı « olan bu koca ihtiyar bey - girini Şakalayınca Sansarosun ka- pısına dayandı. Beygirin soluna kenüz öğütülmemiş bir mısır tor - bası sardı. Sağma bir küfe bağ - ladı , küfenin içine kalın bir yor- gan koydu ve Sansarosu içine o - turtup yorganı başına çekti. Bey- EKMEKCİ Hamide hanımım kocası öleli 15 sene olmuştu. Bir tek oğlu vardı. Sabit. Ev- kafta memurdu. Eskiden Anadolukava- Hında otururlardı. Son zamanlarda orada ki bağlarmı, evlerini satp Erenköyün- de Sahrayi ceditte dört odalı bir ev sa- tin alenışlar, ana oğul başlarını sokmuş” Yardı, Hamide hanamm O merhum ko casından muhassas biraz maaşı vardı. Öğ lu da aydan aya eline epayce para geti- riyordu. Gül gibi geçinip gidiyorlardı. Kadm oğlunu evlendirmek niyetinde idi; fakat zamane kızlardan eve girecek 0- lan gelin hanımla imtizaç edip edemiye- ceğini düşünerek bu işe bir türlü karar veremiyor, arzusu kuvveden file çıkmı- yordu. Sabit te bu hususta pek iştihalı değildi, Annesi cebbar, çalışkan, hamarat bir kadmdı. Yemeği güzelce | pişiriyor, çamaşırı sakızlar gibi ü yapılıyor, el Tatntazaman süprülüyordu. Akşamları birkaç türlü ye. mekle dolu masada yemeğini yedikten sonra çarşafları mis gibi — sabun kokan temiz karyolasına çekilerek istirahate da- İeyordu. Şu hale © bakılırsa ana, oğul, dertleri olmadan (yaşayan iki bahtiyar samlırdı. Halbuki dertsiz insan olmaz derler, Bu çok doğrudur. Hamide hanım, kırk beşine basmış bu ihtiyar kadın, sa- bahları kapıya ekmek getiren tablakâr Hüseymi seviyordu. İlk günler, onun â- rini, pas ve kavrık * bayıkdarımı süzen, ekemekçinin ölen kocası Ferhada benze: diğini görünce içine bir ateştir düşmüş” Hamide hanımı kocası öldü ra çok istiyenler olmuştu. Sülâ gerek kadm, gerek erkek iki defi lenen olmadığından bütütn talipleri red. detmiş, çocuğunu üvey babı istememişti. Dulluğunu ti geçen bir meyva gibi çi Annesinin tablakâr (o Hüseyine başlıyan meyli, Sabitin gözünden kaçma! mıştı. Sabahları erkenden Sahrayicedit yolundan arabasile ağır ağır gelen Hi seyin evlerine yaklaşınca — hazin hazin islik çalıyor, dertli dertli yürüyordu. A- dam da çapkın mı çapkındı. e Gözleri velfecri okuyordu. Çapkm insanlarda sevda, Dn musallat olmak bir hasta» Acaba Hamide banmam, dalmda kemale erip vakti geçen dulluk meyvesini Hü- seyin mi koparacaktı? Sabit, bu tehlikeyi sezince beyni dön- dü. Herife sert muamele etmeğe başlan di; fakat annesi, ölen kocasma sadık ka» İsp evlemmiyen dul kadın Hüseyini sev. mekte israr ediyor, içindeki aleş günden güne ziyadeleşiyordu. Sabahları araba sesini, Hüseyinin sslığımı du; başö tününü, mantosunu alelâcele Üzerime Kia rak hemen yol başına koşuyor: <7 Hüseyin efendi iki | ane veriniz. diye herife cilveler yapıyordu. Bayram günü, annesinin emmelaçiyi İsayadnin pönbü oyak: biç yön Mecdi verdiğini gören Sabitin tereddütleri büs- Kendisi bunu Erken de fena bir vaziyette kalıyordu, Bir gün annesinin karşısına geçti! ekmekçi o ekmekleri hamur getiriyor, bu herifi değiştirelim. dedi. Hamide banrm bir tuhaf oldu — A. dedi. Bilâkis oğlum, Hiseyimii Harik Hayat Kaza ekmekleri, Murat beyin fırmından.. Köy- de on pişkin ekmek çıkaran fırından. — Hem de pahalı veriyor. — Nusrat Beyler, Kasımdan bizden on para fazlasile alıyorlarmış. — Hem çarşıda bu adam için iyi söy- lemiyorlar. — Ne gibi? — Çapkınm biri, ırz düşmanının biri- miş, — Eh, ondan bize ne.. Benim iki elim yanıma gelecek adamcağızm bir kötülü- #ünü görmedim. Hüseyin iyi adamdır. Bu söz, delikanlının büsbütün kafası- ni kızdırdı: — İyi adam, kötü adam, ben bu herif- | ten ekmek almıyacağım, seni de bi ba onunla konuşturmıyacağım vess: “A, delinin zoruna bak. Herifcağrz- dan ne istiyorsun. Ben, genç taze deği» | lim ki beni kıskanıyorsun. — Bilmem, hem fazla lâkırdı da iste- mem, « Son-beni namnâsuz yerine ko- yayarsln. Doğur, büyüt, meydana çıkar, <kmek sahibi olduktan sonra bir do maya hakaret ha.. Ben senin bu zart zur tunu çekemem, başımın çaresine bak.. — Ne demek istiyorsun, beni evinden kovuyor musun? — Namussuz anamın evinde oturulmaz. Sabit, ertesi gün eşyalarmı alıp İs- tanbul tarafında bir odaya yerleşti. Hamide hanım, meydanı boş bulunca ne yaptı, cüz'i maaşile geçinebildi mi? |; parası yetişmediği için ekmekci ile vere- siye muameleye mi girişti. Orasını bil- miyoruz; fakat bu yüzden bir gencin müstakbel saadeti zedelenmiş, huzuru | kaçmış, Sabit bekâr odalarında yaşayan bir zavallı olmuştu. Kari! Felâket mefhumunu büyültme- ğe hacet yoktur. O, bazan tiyar bir kadın sevdası şeklinde de tecelli edive- vir! İstanbul Harici Askeri Kıtaat ilânl: l Hava kıtaatı ihtiyacı için Eskişehir Tayyare Alayında üç adet su deposu inşası kapa- k zarfla münakasaya konul- muştur. Şartnamelerini gör- mek isteyenlerin her gün öğ- leden'sonra ve münakasaya iştirâk edeceklerin 11-8-934 cumartesi günü saat 10,5 da teminatlarile birlikte M.M. V. Sa. Al, Ko. Rs. müracaat ları, (4) (3995) ... Hava kıtaatı ihtiyacı için Eskişehir Hava Mektebinde nazari bir dershane inşası ka- palı zarfla münakasaya konul- muştur.. Şartnameleri gör- mek isteyenlerin her gün öğ- leden sonra ve münakasaya iştirâk edeceklerin 12-8-934 pazar günü saat 10,5 da temi- natlarile birlikte M.M. Ve. Sa. Al. Ko na müracaatları (5) (3996) ve Otomobil Sipprlaliinz Gelatada EN yo Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmaymız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 3836 ZE im gm Beğ 13 - 18 Gündür neği konseri, 20: Üniversite. 24 kisi, 230 Khs. LÜKSEMBURG, A304 in 22, silberler. 22,154 Or 24 — »Hberler, 2318) Plâk. 2545: Haberler. 646 Kiz. BELGRAT, 437 m. ri — Mesnlebe 312 Oparet tem- er, — Dane plökları 1714 m Musahabe, Khz. MOSKOVA, ir Marahabe, 18230. 9,10: Konser. 22; Da: 545 Kim. BUDAPEŞTİ 1930: Budapeşte Hikâyeler. 21,20: 2150: Büyük gan takımı, 2d 24,40: Armenik konseri, mar. VİYANA 507 20,40: Askeri kanser, 22,15: Müsahabe ve Aktualite, 2315: Esperanto. 23. 23,50: Hala 1: Dans muzikisi. Deniz yolları İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy Köprübaşı Tel. 42362 — Sirkeci Mühürdarzade amunzun> Han. Tel 22740 Ayvalık yolu BANDIRMA vapuru 18 Tem- muz ÇARŞAMBA 19 da Si keci rıhtımından kalkacaktır. (3971) Trabzon Sür'at Yolu ERZURUM vapuru 19 Tem- muz PERŞEMBE 20 de Ga- lata rıhtrmından kalkacak, Gi- dişte İnebolu, Samsun, Ordu, Gireson, Trabzon, Rize, Ho- pa'ya, Dönüşte bunlara ilâve: ten Pazar, Of, Polatane'ye uğ- rayacaktır. (3987) Bartın Yolu BURSA vapuru 19 Temmuz PERŞEMBE 19 da Sirkeci rıhtırımdan kalkacaktır. (3988) Asrm umdesi “MİLLİYET” ör. "ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için K. Gi Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen uüshalar 10 İkuruştur— Gaxete ve matbaaya mit işler için müdüriyete müra- nat edilir. Gazetemiz ilânlerm mas'aliye- Gini kabul etmez, girin üstüne de Pide anası ve çocukluk arkadaşın kızı Gül- e 'i bindirdi. Her yanını sar - e. — Dağı aşacağız, da! Üşüme, iyi sarın! — Kaplan reis??? Sıksa kadının bu yarım sorgu» | su Salih ustann içini sızlattı. — Meraklanma, Ferman çıktı. Dağlardakiler (muharebeye git- mek için teslim olurlarsa affolu » nacak. Senin reis te bu hafta tes - lim olmuş, cepheye ( gitmiş. Ben yerinden işittim. Amma çabuk ol. — Yenge neye binecek? — Sen ona karışma, Bizimki daha benden dinç. Biz ikimiz ya- ya gideceğiz. Sizi (oyedekliyece - giz. — Nereye gideceğiz? — Bilmem. Hele bir donanma ateşinden kurtulalım. o Dağın üst yakasını aşalım. — Erzuruma mı? — Erzurum bizde değil ki. — Erzincana mı? — Eğer bizde ise oraya. — Değilse??1 Buna cevap o vermeğe meydan kalmadı. B'r keskin gürültü kasa- bayı sarstı. İlk gülleler deniz ke- narmdaki ağaçlı kayalıklara çarp- mıştı. Bir gülle çarşının ortasına düştü. Salih ustanın dört kişilik kerva- nı yan sokaklardan dağ yolunu tutmağa bakıyordu. Birdenbire bir evin kapısı açıl- dı. Genç bir kadın içi bomboş bir tahta beşik uzatıp haykırdı: — Bunu da beygire sarın. Yav- rumu kurtaralım. ei Gelin! bunun içinde çocuk — Yok ime? Çocuğun 105 oldu. İklir aylık çocuğuna oda kapısı” nın eşiğinde unutmuş ta çocuk di- ye boş beşiğini kapınca sokağa uğ- Tamış. Bir başka kadın bir pencereden sarkıp yalvardı: — Aman! Malım mülküm size emanet. Alım bunu küfeye koyun. Ben de şimdi geliyorum. Pencereden para, eşya torbası Ek uzattığı şey bir çocuk oturağı i Bir topal o adam Salih ustayı durdurdu. Bir oda kapısı o kanadı uzaktı. — Bunu beygirin bir yanma sar, — Ne olacak bu?! ge kış havası iyi ama, da- ğı çıkınca di e Kop'u geçemez siniz. O vakit beygire bağlar, kı- zak gibi lakin — Sen geliyor musun? — Gözümü Bingazide kaybet- tim. Bacağım Balkanlarda kaldı. Bu sefer de Karadenizin kenarm- da can vereyim. Eğer çıkacak bir canım varsa... Pis bir koku bütütn havayı dol- durmuştu. Zırhlıların yüksek feveranlı gül- lelerinden çıkan gazlar insanı ne- fes alamaz bir hale getiriyordu. Biraz hızlandılar, dereye girdiler ve yokuşu tırmanmağa başladılar. ombardıman bütün şiddetini al mıştı. Daha doğrusu bu bir harp değildi. Donanmanm topçusu bir bahar manevrasında atış idmanı ya ” pıyordu. htiyar Salih usta arka- da, Karısı önde ve beygirin yula- rı elinde. Nefes nefese yamacın do- ruğuna sıktılar. Orada bir dizi ka- ya ve bir sürü kuru ağaç vardı ve şöyle bö; Yüzlerce çoluk çocuk, genç ibti- yar bu meydanlığı bir mahşer kom- primesi haline gitirmişti. Ağlıyan konuşan, bağıran, susan, düşünen. Bir kadın çıldırmışçasma ene yor ve ya paralıyordu: İki yaşındaki çocuğunu mutfağa kilit İemiş ve orada unutmuştu. Ve bu tepeden bakınca güllerin en çok kendi mahallesinde duman- lar çıkardığını görüyordu. tip edilmi Edime şehir Edirne | Pityon Uzunköprü Pehiianköy Alpullu Lüleburgaz Seyitler Muratlı Çorlu esköy imekli Kabakça Çatalca | Hadımköz İspartakule K. Çekemice Yeşilköy Bakırköy Yedikule Samatya Kumkapı İstanbul rafından tahsis edilen sebetile battm bütün Bek ik kında tatbik aşağı çocuklar Mm ceklerdir. Tenezzüh biletleri YENİ NEŞRİYAT Holivut zel Fesimler ve en son Gi ri ile imtişar etmiştir. Galatasarayda OKaszük sis 3.. EEE EEE Şark Demiry« Istanbula tenezzüh treni Meşrutiyetin ilânı bayra betile 22 temmuz pazar günü miryolları İdaresi tarafmdan Trakyadan İstanbula aşağıdı hameye tevfiken bir teneszi HUSUSİ TENEZZOH T kalkış varış, Bu trende ber smıftan ai nelmilel Yataklı Vağonlar Bu biletler kayide tâbi nakliyatına, bak bahşetmi teberdir! Tenezzüh biletleri 16 Tem tarihinden HE Doktor HORHORÜİ! Hergün akşama kadar hastalari öğ svenehanesinde tedavi eder. önü Valide kırsathanösi yı Telefon: 24131 Mm ( İ büfe - vagonu bulunacaktır. Bu tenezzüh treninin tab yolculara İstanbul için gidiş W€ İarak aşağıda gösterilen fe silitlı biletler verilecektir. - Eğirneşehir ve Edirne * ,” i İ nci mevki 8» Ti Znd & a öncü » - Lüleburgaz, Saylar, lu ve Çerkeeköydan İstanbula işi 1 nci mevki hı T. Zn |, 3 ncü - Sinekli, Kabakça ç ge köy Ve Tpirtakuliğen geliş: i İT nci mevki .. 4, Te 3nmü 2. A Yukarda gösterilen işbu met ve avdet ücretlerile b gileri ihtiva etmekte olup bü? olanlarla 4 yaşından yi gi Holivut'un 18 temmuz n karşısında Sahne sokağında ralı apartmanda 1 sur Hava güzeldi. Güneş kar, yol aldıkça Kalırlar, beygirler dizl batıyorlardı. Topalın verdiği DOKTOR Rusçuklu Hak yukarıda yazılı hususi trende dir. Avdette ise, Şark Sür'at | tesma 28 Temmuz 1934 tarih İ si günü sabahı 106 No. lu irefi olduğu halde bilümum trenler " kapı kızak ettiler. Salih usta basmı yastık yaptı. Bi di. Nöbet ateşleri Gülbeniz'i yatırdı. la örttü, Topal beygii ğe başladı. Bom boş bir köye Bomboş köyde bir başka kimsecikler yol fırlamış, kolu ile miyen, bir sevgili Halbuki kötürüm ü e sır ekmeğini almasmlar diye ko karadan da ilerliyor! Seherle beraber ğı koptu. Bir kadın iki erkek donmuştu. için Sansarosu verdi, Öteki r kişi olduğu gibi bırakıl#” lerine dağıldı. Kötürüm n Eğer böyle olmasay kişi bu boş köyde kali Gece bir fırtma başlı ir YE ce kar üstünde daha kolfği Denizden bombardım?” hi İSE Eriy Mein Bismilemi ei izgE İSeEFTEE yek