Bir hafta evvel Milliyet'te Mümtaz | Faik Beyefendinin — “Kadınlar ahlikta müsavat istiyorlar” başlıklı ve taaccüp işarelile biteen bir yazısın gördüm. Bir balta sonra da, yine ayni gazetede, Aka Gündüz Beyefendinin “Dört komisyona i mekalesini okudum.Her valla gözden göçirdim ve münevser er. | keklerimizin Feminizmi nasıl karşıladık» | larını anlamıya çalıştım. Ben Kadınlar Birliğinde aza değilim. Fakat istedim ki bu cemiyetten bir ha - nun ortaya çıksın da bugünkü faaliyet- lerinin en canalacak noktasını efkârmu- mumiyeyo anlatsm; bu faaliyetlerinin mevzuunu teşkil edip te matbuata yanlış akseden bazı tabirleri düzeltsin; müp - hem kala birçok esasları aydmlatsın. Bekledim, fakat iatizarm boşa çıktı. Gazete sütunlarında, kadınlara açıktan açığa sorulan swallere | lâkayt kalmayı doğru bulmadım ve uzun seneler Femi- nizm sahasındaki hizmetimin buna ver- diği salâhiyetle, matbuatım bu kıymetli erkânma cevap vermeyi üzerime aldam. şuyu söyliyeyim: İnkılâp Türk wküini ümidimizin fevkinde yükseltti. Cümhuriyet dünyada misli görülmemiş bir nezaketle ve gayet kısa bir ii özlediği hak- ları verdi. Fakat bu mevki ve bu haklar- İn her şey olmuş bitmiş değildir. Daha Türk kadının bizzat kendisinin yapaca- ğa birçok işler vardır. Hem haklarımızı elde ettik diye bir köşeye çekilerek, mü- cerret yaşamak zamanımıza — uygun bir | hareket sayılamaz. Nasıl ki siyaset âle- | minde umumi görüşler © ve beynelmilel temaslar dünya muvazenesini temin edi- yorsa, kadmlık âleminde de bu görüşler bu temaslara ihtiyaç vardır. e Onun bütün dünya kadınlığınm. bugün meşgul olduğu dört komisyonun mevzu- una göstermek biz Türk kadınla- tunca medeni bir vazife telâkki edilmeli- dir . hatasile, matbu: Şimdi, bilmem kimi ta yanlış aksede, i komisyonu, mini beraber tashih edelim. Bu komisyo- nün ismi “Evli kadının erkeğe değildir. “La mationalit de la fenm mariâo” dir; yani “Evli kadınm milliyeti, tabüyeti,, meselesidir. emmek efendi, pek haklı olarak, bu yanlışlığın | Tesbit ettiği manadan kuşkulannışlar ve evlenme bağının çözülmez düğümünden bahsetmişler. Bu komisyonun gayesi, | evli kadını, tam iradesine sahip bir insan gibi şmilli- öm tayin etmede serbest bırakmaktır. ii bir ecnebi ile evlenen bir kadın, ayetini feda etmeyi arzu etmez, ken- & “amrağınm sayesinden — uzaklaşmıya razı olmaz. Yahut kendi cinsindeen bir er- kenic evli me halde, günün b herhangi bir sebepten, erkeği başka bir tabiiyete muvafık bulursa, kadra arrasu ecnebi himayesine geç- meyi iştemez. Maksat, her şeyden yüke. sek olan vatandaşlık hakkını, kadına ken di sahsilo temin ettirmektir. Kanunu me- deni, Türk kadinma bu sahada © birçok imtiyazlar vermiştir. Fakat tabiiyet me- selesi bi; memleketin hududu dahiline inhise etmez, en az ili memleketi alâka- dar eder. Bumun için, bu müşkülât bü - tün dünyada ayni surette | halledilirse, karşıklık ortadan kalkmış olur. İkinci komisyon, işte erkek ve kadın müsavatıdır. Bu müsavat hiçbir memle- kette temin edilmemiştir. Türkiye Cüm- huriyeti, iş sahasında Türk kadınına a- zami kolaylıkta bulunduğu halde, Avru- panın bazı haksız wsülleri memleketimiz- 'de de tesirini göstermiştir. Hususi mese- lelerde, hele Reji gibi kadın amelesi çok kullanılan yerlerde, kadmların istismar kimse inkâr edemez. Sonra, ecnebi seseler sakin âdetlerini bura | da da tatbik ediyorlar ve eyli kadınlara | kapılarını kapıyorlar. Hattâ resmi daire- lerden en çok kadın memuru olan maarif te, erkek meslektaşları derecesinde yük- selen muallim hanımlar, kız mekteple - sinde bilo müdürlük eden kadıların a- dedi çok azdır . Sulh ve Cemiyeti Akvam komisyonu- | na Aka Gündüz Beyefendi fantezi namı- mı veriyorlar. Dünyada en çok ihtiyacı- miz olan şey sulhtür. Bunun böyle ol- duğunu sık sık imza ettiğimiz dostluk muahedelerile isbat ediyoruz. Bu dostluk rabıtalarınt kurmak için devlet reislerinin buluşma yeri de Cemiyeti Akvam deni- len mücssesedir. Vakıa bu son zaman - ii le — Şimdi gelirim. İstasyon mey - danındaki -imitçiden alacağım. — Ulan kaçarsan?.. Sansaros beş kuruşu uzattı: — Al öyleyse. Ben suçlu olay - dım ne komiser bey beni Eskişehir- de dövmesinler diye sana tembih ederdi, ne de ben dakikası dakika- sına gelirdim. — Git öyleyse.. çabuk gel. Gö- züm pencerede! — Şimdi, iki dakika sürmez. Sansaros vagondan atladı. İstas- yona daldı çıktı. Otomobil şoför- İerine şöyle bir gözattı. Hepsini ta- nırdı.. Onlar da Sansaroru tanır- lardı. En yabancısını ve acemisini buldu: — Aman şoför abey'dedi. Bizim beyefendinin küçük çantası kal - mış. Beni Dağ mahallesinin köşe- sine kadar çabucak götü.ürsen sa- na bir yirmibeşlik var, Tiren zi- decek. Yirmi beş dakikaya kadar çantayı yetiştirmeliyim. “-#*r bir an düşündü. o Giden larda bu müessese müsbet bir iş görme- di, belki en kavi imanlıların itimadımı bi- le sarstı; fakat madem ki Türkiye Cüm- | huriyeti oraya mümessil yollamakta, da- imi aza tayin etmekte devam ediyor, © halde gözümüzü oradan trmak doğru değildir. Beş yüz bin kadının im- zalı mazbataları belki kâğıt sepetine at Bu üne kadar isminden dolayı pek şid- İetli hücumlara maruz kalan “Ahlâkta müsavat” komisyonuna gelince, bunun hiçbir menfi tarafı yoktur. Bunun fran- sızca İsmi “Unitö de la morale” dır ve türkçeye Ahlaktn müsavat olarak çevril- miştir. Bunun maksadı, cins farkı gözet- meden, erkek ve kız çocukların ayni ah- lâk ölçülerile terbiye etmektir; gayesi de temiz ve dürüst bir nesil yetiştirmektir. Dikkat edilmiştir ki, ailelerde kız ço- cuğu daima tazyik görerek, erkek çocu- ön her hereketi mklsamelm edilerek ür, Kız çocuğu için herşey ayıp- tanik ek için mübahtır. Erkek da» ha küçük yaşta, zayıf cins üzerinde kuv- vet tecrübesi yapar; vurduğu tokat ve tekmelere mükabil, tosun, aslan ünvan- larını kazanır. Kız çocuğu gücü yetmediği için, zayıfları silâhi olan göz- yaşlarını kullanır. Fakat bazan da fitne ve yalana da müracaat eder, Bu gayri müsavi surette tirbiye gören çocuklar, hayatta kadın ve erkek olarak | karşılaşırlar. Ayni shlâk ölçüsü onları burada da takip eder, Kadın, ufak bir ha- ta yüzünden fena bir nam kazanır, erkek bunun on misli fazlasını yaptığı halde mahkümiyette bernet eder. Şayet ayağı kayıp ta, kadın namus hududunun haris cine çıkarsa, derhal polis tarafından kay- di alınır, Man diyarma tecrit edilir; erkek ayni şeyi binbir kere yaptı ğı halde, sile ve cemiyet içinde eski mevkiini muhafaza eder, hattâ şeri cürmüne ilk taşı atan da yine o olur. Kadın hastalık bulaştırdı diye polis re- fakatinde kapı kapı hastane dolaşır - ken, erkek serbest bırakılır ve etrafı. Bı zehirlemede devanı edi Bu müsavatsızlık kettir, içtin dertleri büyük bir âmildir. Ze.” ve ana olan kadının mevkii sağlam, hakk. tam ol- ml kı, insaniyi te onunla beraber kusvetlensin ve »eaşınleğsin. Efzayış SUAT Konya asliye hulcul mahkemesinden: Konva ikinci ordu müfettişliğinde top gu binbaşını Hikmet Bey tarafından Istanbulda Beşiktaşta Türk mahallesi geşme sokak onbir numarada mükime Vecihe hanım aleyhine ikamet olunan hanıma dava arzu hali sureti ilâinen tebliğ edildiği halde on gün içinde bir güna cevap verilmedi. ğinden bu kere yevmi muhakeme ola rak 14-7.934 tarihine müsadif o cumar- e yn 1 f KADIN i Enayi Sunr | | Öz dilimizle | Kadın cemiyetlerinin dört komisyonu | tesi günü saat 9 a tayin edilmiş olmakla mezbure Vecihe hanımm yevim ve vak- ta mezkürda Konya asliye hukuk mah- | kemesine ya bizzat gelmesi veya tara- | fından musaddak senedile bir vekil gön- dermesi ve aksi takdirde gıyabında mu- hakemeye bakılacağı davetiye varakası nın tebliği makamına kaim olmak üze re ilân olunur. (979) Harik Hayat Sigortalarınızı Galatada İtinyin, Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 iHiyet'in romanı: anıs 15 Yazan: AKA GÜNDÜZ trenlerden sonra (o boş dönecekti. Yirmi beş kuruş yirmi beş kuruş- tur, dedi. Birden aklma 'geldi: — Kırk kuruş ver götürüp geti- reyim. — Hayır! ben yalnız gideceği: Evde beyefendinin otomobi Deki liyor. Hanımını da getirecek. Çan- ta... Sansaros üç Ee sonra Dağ i öşesinde imdi ve be- şinci dakikada Hacı Gülsüm kadının evine geldi. Şöyle bir dolaşışta ihtiyar, zengin Hacı Gülsüm kadmın evde olma - dığını anladı. Dere tarafından bir tırmanışta evin avlusuna gi binden çıkardığı bir şeyle kapıyı açıverdi. Yeşil sandık ve tandığın köşesindeki çıkın aklında kalmış- tı, Bir, iki, üç sayıncıya kadar san dığı açtı, Çıkını aldı. Beline sardı ve geldiği yerden gerisin © geriye döndü. Polisi telâş almıştı. Üç dakika, beş dakika, on beş dakika; on se- | Kaza Yahudiler.. İsmet Paşa açık söyledi: — Bizde Yahudi yağı (1) lığı yoktur! Türkiyenin başındakiler, ne söy lerse ong inanmalıdır. Efendi Türk eli altında yaşayan ve bayrağının İgesine sığınanlara diş bilemek küçüklüğünü yapmaz. Yahudiler de bu yurdun içindedirler. Bize ne kadar ısınır, bizimle ne kadar kaynaşırlarsa biz de onları o kadar benimseriz! Aykırı giderlerse, oğlunu azar- layan bir baba gibi, kaşlarını çat- masını da bilmez değiliz. Yahudi- İler, bir kötülük yapmadıkça kork- masınlar. Burası Türkiyedir. On yıllık Onuvluk (2) çağında, han- gi Yahudinin burnu kanadı? Hangi Yahadinin elinden para- sı alındı? Hangi Yahadi, yurdun - dan çıkarıldı? Yalnız şu son gün- lerde duydak ki Trakyanın birkaç yerinden tektük bazı Yahudi göç- men (3) leri geliyormuş. Oralarda bir takım kendini bilmezler, ken - dile:ini sıkıştırıyorlarmış ta ondan ötürü yerlerinde durmamışlar. Bun lar, her kim ise, yasa (4) dan ya- kalarını kurtaramayacaklar. Birer birer ele geçirilip berge (5) çarpı- lacaklar, İç işlerimize bakan Şükrü Kaya Bey, İsmet Paşanın buyraltusu ile Edirneye gi Ol biteni öğrenip gelecek. Ey bizi sevenler, ve ey bizi sev- miyenler?.. İyice anlayıp dinleyi- niz ki, biz tavşana kaç, tazıya tut diyen adamlar değiliz. Özümüz, sözümüze uygundur. Sevgimiz yer yüzünde en güçlü sevgidir. Yağılığımız,' yer yüzün - de en güçlü yağılıktır. Yahudiler, iş ve güçlerile uğra- savak boş yere Azbuya (6) kapıl- maesınlar!. M. SALAHADDİN men - Muhacir , 4 — Yasa - Ka- mun, 5 — Berge - Ceza, 6 — Az- buy - Heyecan, “ YENİ NESRİYAT, Havacılık ve Spor Havacılık ve Spor mecmuasmın 122 inci sayısı çıkmıştır.Çanakkalede geçen bava harekâtma dair şayanı dikkat bir tercüme ile yan yazıları arasında İran Ta ademi ar kilometre uçan tayyareye, hava cam- bazlığı dünya kupasına ve halk tayya- relerme ait istifadeli omevzulâra dair yazılar vardır. an KİZALIK Ni Tsm tamir edilen o bilömmüm konforu havi Yemi Postane — arka- sında Aşır efendi caddesinde Türki- ye hanında oda, depo ve mağazalar kiraya verilecektir. Fiyatlar ehven- dir. Türkiye hanmda (3) ncü kaka Rüştü efendiye müracaat olumuması. ve Otomobil 3836 kiz “dakika! e haber yok. Trenin kampanası çaldı. Nerdeyse sonuncusu Polis çıldırryordu. Polislikten kovulsa neyse ne, b iş aran, Ya on beş günlük ay lığımı keserlerse, çoluk çocuğu ne yapar? Piçkurusuna ne diye... İnandım diyemeden istasyon ka- pısından bir fişek fırladı, Üçüncü kampananm son dandanı biter ve tren gıcırdarken Sansaros kendini vagonun attı. Polis hem kızıyor hem gülüyor- du. Sansaros kompartımandan gi- rer girmez bir söz bile söylemeden tokatı yapıştırdı. Sansaros ses çı- karmadı. Sadece: — Ölürdüm de gene yetişirdim abeyciği Ve ün eri olduğunu görte- ren bir jestle köşesine oturdu. Po- lis vurduğuna pişman olmuştu. Çok kızdım da... Senin gele- ceğini hiç ummadım. — Nasıl olur abeyciğim. Yezit simitçi gitmiş, Ta.... Meclisin önün- de yakaladım. Aldım geldim. — Hani öyleyse simitle peynir. — İstasyon kapısında birisine çarptım yere düştü, Treni kaçırı - arkama bakmadım. rrm diye — Neyse otur. Sana yemek va- vam MİLLİYET, PAZAR 8 TEMMUZ 1934 Karamanın koyunu Nevşhirli Adil Efendi, kamyo- dı. Şoför direksiyonla meşguldü. İçe- rideki yolcular d. koca makinenin çıkardığı gürültü yorlardı. susuyorlardı. Kamyon düz bir çayırlıkta durma- dan koşuyordu. Adil Efendi başımı ba fifçe yanındaki kadına çevirdi: Şimdi ne yapmak fikrinde . vd Oteki, adamın gözlerinin içine ba- karak cevap verdi: — Ne yapacağım, adamakıllı biri- #'ni bulursam gene metres oturaca - Adam bu söz üzerine düşündü, dü- şündü. Bir şeyler söylemek istiyordu. Yutkundu. Nihayet cebinden sigara kutusunu çıkarıp kadma bir siara de kendisi yaktı. Birkaç ne- ten sonra tekrar kadına dön Mehmet Beyin yaptpığı 'şi beğenmedim. dedi Eğer ister , &x yardımda" bulunayım. Kudm vaesloğinde pimiş, gülerek yan gözle Adil Efendiyi süzdü: — Ne gibi. Meselâ. dı — Yani Hanımefendinin sıkıntısına | yım diyorum.. Arkadaşlar- | ünasip birisi var da hani. in varan gene. bu zat kaç yaşında kadar. cibi.. —Vaktü hali yerinde mi? Kazan & nedir/ öütün arzularımı yapabilir Sonra Mehmet gibi vicdansız biri olmasın! Ka-/yon, Nevşshirden Niğdeye gi- diy. “u, Adil Efendi, kazanım yerli « siydi. Bağ bahçe sahibiydi. Ticaret için İstanbula giderken memurlardan Mehmet Bey isminde bir zatın İstan- bundan gelirken getirdiği Fitnat Ha je götürmek özere beraberine almıştı. Fitnat Ha- —ey ancak üç ay ka- oturmuşlar, yıldızları ba- rışmadığı için geçinemiyorlardı. Ka - erxeklerle acem nikâhile yaşa - kısımdan idi, Ve rhirsa olsun nihayet o, bir av- rattı. Yaşayacağı erkeğin iyiliğini sor ilini bmc '— Hiç merak otme.. Ona beni gibi e min olabilirsin. Adil Efendi kırsakallarını kaşıdı. Kaaketini düzeltti. Nevşehirdenberi kadınla dizdize yaptığı bu kamyon yolculuğu onu çileden çıkarmıştı: Yo İan dönemeç yerlerinde, tümsek kı - smlarmda kamyon sarsıldıkça kâh o, kadının tombul vücudüne yaslanı- yor, bazan da kadın: Hayy.. diyerek ona dirsek vu - mein döşünerek onsuyördu. Kamyon ezan vakti Niğdeye gel- mişti. Otellerin önünde yolcuları in- dirdi. Gece vakti yola çıkmak müna- sip olm;dığı için o geceyi otelde ge- girdiler. Ertesi gün erkenden tekrar Ulukışlaya giden bir kamyona yerleş- &ler. Oğle vakti Ulukışlaya geldiler. Tren hazırdı, Uzun tren yolculuğu €s masında kompartımanda biribirlerile | deha iyi anlaştılar ve Şıldılar, kadın, Meinleketine döne gine taraftar de - #ildi. Eğer kendisi istiyor, beraber ya samak arzu ediyorsa İstanbulda yaşa maları lâzım olduğunda ısrar ediyor- du. Halbuki Adil Efendi evliydi, keyifli bir hayat süreceksin. Çoluğu- Bu, çocuğunu gene besler, iaşelerini temin eder ve hasbelicrp ticaret iç'n İstanbulda © kaldığını #öyliyiverirsin. | Hayat, hayat Istanbulda... gonundan ai peynir alır veri: rim, Tren hareket etti. Polis Sansaro- sa inanınıştı. Kalktı. Yemekli va- gona gitti. İki dakika «o: kmek peynir, söğüş et falan geti — Benim de karnım acıktı, bera- ber yeriz. Beni öyle üzdün ki boşu boşuna tokat yedin. Fs hâlâ vicdan azabı çekiyor- eli bir utanç ile Sansaros'un yüzüne bakamıyordu. Kompartı - manda daha üç yolcu vardı. Biri- si kasabalı ile köylü arasında, kılığı düzgünce bir kişi... Öteki- ler ae çarıkları, yartıkk palto ve tüyleri dökük kocuğu ile iki köy Polis başını tahta köşeye daya - mış, gözlerini kapamış uyukluyor- Sansaros ikide birde pencere camınm buğusunu yenile dışarısını seyrediyordu. Bu yol üs- tünde hiç seyahat etmemişti. Yal- nız Yahşihandan Ankaraya kadar, ilk gelişinde dekovile binmişti. Kasabalı kılığında | olan adam hem karşısındakilerle konuşuyor, hem ikidebir sedirin altına koy- duğu heybe ile sepete yangözle ba- kıyordu. Ve her göz yoklamasın- dan sonra da Sansarosa bakıyor - du. Polisten k'm olduğunu öğren: İ den mektup aldı. Karısı ve çocukları yüleyen kara gözleri karşısında ira desinin bağları çözülmüştü: — Peki. Nasıl istiyorsan öyle ya- palım. dedi, Ve İstanbula muvasalat- larından sonra adam bankadan para çıkararak bir dükkân aldı. Ve kadı- mın üzerine yaptırdı. Sonra, tekrar Nevşehire giderek iki evini ve bir dük künmi satarak İstanbuldalci dükkâna i yoluna girmiş- alıçarşı için temettü ile bir ev satım aldılar. Bunu da Fitnet üzerine yazdırdı. Adil Efendi çişlerin hep böyle t- kırında gideceğini zanned.yordu. Hem memleketteki çoluğunu, çocuğumu. re etmek, bir taraftan da metr tuvaeltine, israfına para yörüşürmek müşkülleşti, Dükkânm işleri bozulmuş tu; lâkin Fitnat hiç bildiğinden şaş - mıyor, otomobilden aşağı inmiyordu. Durmuş durmuş, turnayı gözünden vurmuştu. Nevşehirliyi #owda-wn alev leri içinde çayır çayir yakıyordu. Adil Etenai; sayt. setim birkaç aydır kendilerine para gön - dermediğini ileri sürerek onun vazi - yetinden şüpbe et! i ve bir hf taya kadar İstanbu i diriyorlardı. E Emri vâki ihdas etmek istiyordu. Ve birgün ansızın karısmı ve çocuklarını eve getirdi. Getirdi amma (Fitnat Ha- mmefendi küplere binmişti. ikvncı gü nü, bu dangul dungul Anadelviular - la yaşayamayacağını ileri sürerek çingarı kopardı, Adil Efendi, ko- yunu gibi, çi tombul, karagozlü metresin'n bu haksızlığma çok canı sıkıldı. Va çarmaçar ötekinin başka bir ev tuttu, O tuttu amma kadm ge- ne rahat durmuyordu. Bu sefer de ka- rısmı kıskandığını bahane etti, Zeli- ha da inatçı bir kadındı; — Ya bu kaltaktan vazgeç. Yahut beni boşa.. diyordu... r Zavallı Adil Efendi âhir vaktinde arasmda kalmış binamaza Bu koyunla keçiyi barıştır manın imkânı yoktu. Tıtnat, kavga ettikleri birgün met- resine kapıy: açmadı. Yükünü tuttu - ğu için artık bu pinpona ihtiyacı kal- iki İ mamıştr. Sonra, ona bir buçuk sene El dar metreslik etmiş, aldığı evle dük- | kânın bedelini vicdanen ödemiş sayı- | lırdı, Mahkemeye müracaat ederek dükkâna elli lira aylık talep etti. Evi de kırk liraya kiraya kendi. | sihe münasip başka bir av aramağa indi. Zavallı Adil Efendi de (koyunun | bulunmadığı yerde keçiye Ahdurrah - | İ | İ man çelebi derler) diyerek karısnm yanma giti. eşyalarını u - cuz, pahalı satarak çoluğu çocuğu İle ile tekrar memleketine cağız bir çift karagözün esiri ii elinden birçok para ve mülk çıkarmış. tı. Bu, kendisine ve yetişmiş çocukla. | rma bir ders soldu. (Karaman koyu | nu) diyo sevdiği Titnat kendisine oynadığı bu oyundan sonra metresi gi bi, Karaman koyununa düşman oldu. Ve ev'ne dağlıç, sığır, keçi etinden başka et sokmadı. Onun bu hali bü- | tün kasabalıyı güdürüyordu. Muzip | ahbapları onu vakit vakit: e rak ogun) sonra çıkar | oyunu! diye m Osman Nuri mama) ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için v Gelen evrak geri veriler — Müddeti geşen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya sit işler için müdüriyete müra- esat edilir. Gazetemiz ilânlarm mes'uliye- dikten sonra içine bir kurt düşmü: düşmüş- tü: Heybesini aşırıverirse! Sansaros herifin bu emniyetsiz- liğine gittikçe içerliyordu. Köylüler, ihtimal çaldıracak bir şeyleri olmadığı için hiç aldırmı - yorlardı. Kılığı düzgünce adam bo- yuna anlatıyordu neler bilmiyordu ki... ; Yalnız bir ateli vardı. Beş on satır İafeder etmez hemen yapıştı- rıyardu: — Hani, yok mu ya, biz eşraf - tan olanlar... Bununla birkaç saatlik bir yol- <ulukta bile olsa karşısındakilere arkalı bir adam olduğunu göster - mek istiyordu. Köylüler, eşraftan olan yol ar - kadaşlarınm söylediklerini hep ku- lak” arkası dinliyorlardı. Eşraftan, ağadan, hanedandan olan yolcu bir kere olsun iki köylüye necisi - niz? nereye gidi unuz? deme- mişti, Boyuna kendi anlatıyordu: — Hani yok mu ya, biz eşraf de- il miyiz? Ankaraya srkerk gider gel Geçende bizim Kaymakam Bey bir menciliste (o bana sordu: Canım ağa, sen eşraftan bili İsmet Paşa Lozanda kazandı mı yatuldu rm? Ne bilsin delikanlı? Kaymakam mektebinden çıkmış bizim kazaya Bugünkü progra İSTANBUL : 18,30 Plök neşriyatı. 19,30 Türk sikisi neşriyatı (Efiza, İnci, Ülkü, vim Selim Hanımlar). 21 Ateşgi klübündan naklen konferans. 21,30 B riye Rasim hanımın iştirakile dans sikisi, 19,20 Ajans ve Borsa haberi 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m. konseri 19: Musahabe, 1 Masababe. 20,15618İ komseri, 21: MAİ ri, 21,50: Mi 2202 Neteli meş Musahabe. B.B.C, dans orkestrasının o plâklerı Cİ Hall.) 205: Dama musi i 823 Khz, BÜKREŞ, 364 m. 12: Radyo orkestra. 13: Musahabe, K i M 22,151 Radye orkestrası. 230 Kir, LÜKSEMBURG, 1304 m. İngiliz neşriyatı. 21: Hafi musiki Musahabe. 22: Senfonik plâk konseri, ZE Plâk. 2330: Dans musikisi 241“ Piyano 40) KİŞ, MOSKOVA, Zen klar, 21: Tagamsili akşam konseri 832 Kisi, MOSKOV. 17,30: Muaahaha. W şarkıları ÇAbdeulaff. 545 Khz, BUDAPEŞTE, 589 m. 20: Harpa koi haberli 686 Kh 21; Radyo orkestrası. 2230: Har muf 231 Haberler. 24,20: Saksafon konseri, 2 Kahvahana kamsari, 2120: Dans plâklarm Ü 745 Khz. ROMA, 421 m. 21,45: Mancinellinin (Ero e Lenmdre) operet temsili, ŞIMALİ İTALYAN GRURU, 4: ver BELGRAT, 437 m san Kl VİYANA, akel. 0 Piyes kemeari monolağlar. 950 Khz. BRESLAU, 315 e. 20 Cambal hlatile komser, 2050 Haf haberleri, 21 Müsikili karışık mepeiyatı El , 73,20 Haberler, 23/45 Dane | Deniz yollar İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy Köprübaşi | Tel, 42362 — Sirkeci Mühürdarsade” Han, Tel 22740 Trabzon yolu VATAN vaparu 10 Temmü$ SALI 20 de Galata rıhtım” dan kalkacak. Gi on dek, AN Sinop, . $ Gireson, Vakfıkebir. Teabion, Rize'ye. Dönüşte bum lara ilâveten Sürmene, uğrayacaktır. (3723) IZMİR SÜR'AT| İSKENDERİYE yoli EGE vapuru 10 Temmuz SA: LI ll de Galata h kalkacak doğru İzmir, Pirel| İskenderiye'ye gidecek ve 5 necektir. (3721) Bartın yolu i BURSA w n PAZARTESİ 19 de Sile rıhtımmdan kalkacaktır. (3724 Mülga Seyrisefain idaresi kaptan rından merhum zevcim Muharrem BEf| den kalan yetim maaşıma ait tib ü zayi ettim yenisini bâk ©” irdiğimden eskisinin hükmü yoktur, Haydarpaşa Çayır caddesi dd Ahmet B. sokak 2 No. h hanede | | şekiniz. Neyse bildiğimizi eöyiğ te delikanlının gözü biraz aç; Gene bir gün eşraftan ben, © tan Hafız Salih, eşraftan —o biz! yiğen Süleyman Efendi jandarf*! bölük kumandanın odasında. . » Sansaros birdenbire iki ” dönüp sordu: — Ağalar! Nereye böyle? İki köylü eşrafm — Iâfını ki 8'a memnun gözlerle lar. Eşraf kızdı, sert sert b — Lâfımı bitirmedim, dedi. Sansaros aldırmadı, köylü. — Ne iş yaparımız? — Biz kuyu kazarız, ağaç 8! tr, taşçilkk Baf Bu sefer eşraf kızdı, Sansa. 22 Lafa se diye keliyezoiji — Hep son söylüyorsun da dö için kesiyorum. Bırak ta biraz P Konuşalım. — Sen kita oluyorsun? Eşraf, bu sorgusu ile Sa susturacağını sanmıştı. Sansaros bir nefes cigara mekten daha tabii bir sesle ce verdi w — Bitmedi —