ER PM ik — ' e biliyan filminde büyük muvaffakı yeilerinden birini daha gösteren İ| çıkar başka bir iş tutmağa mecbur İ| olurdum.. Bir kahvede garsonluk iğ? Şimdi herkesin tanıdığı, sevdi- ği, aradığı artistlerin çoğu evvel - | ce, sinemaya girmezden evvel bir | çok işlere teşebbüs etmişler, mu - vaffak olamamışlar, çok sıkıntı çek mişlerdir. Paul Azais de bunla:- | dan biridir. Fakat o evvelki ha - | yatından hiç şikâyet etmez. “ben, der artist olmazdan evvel bin bir kaba girdim çıktım. Uzun müd - det ayni işi gördüğüm zaman sıkı lurein, bıkarım. İşte çok iş değistir- memin birinci sebebi de budur. Bazan da ben daha işimden bıkma dan, patronla aramızda gürültü ettim, sonra sokaklarda gazete sat tım, sonra yarışlarda bilet sattım. Sonra ecnebilere Parisi gezdirdim. Derken bir gün gene işsiz ve tabii parasız kaldım.. Aklıma sinema geldi.. Sinemayı küçük yaşımdan Hawbin sonunda on beş yaşında kadar bir çocuktum. Babam beni Charles Boyer G. Mamnes Kocasiyla Afrikada bir otel işletiyormuş! “Sırtlan Kadın,, şimdi tekrar Parise döndü, Napoleon filmindeki Jozefin rolünü sözlü olarak oynıyacak dye ile Marrekeş'den : uzakta ufacık esi yer: Mechra ben Abu. Ufacık Gir bir jandarmalık.. güneş.. yol: Bu yolun üzerinde kamyonlar, arabaları, Üzülme önüne bir posta.. Bir korvan bu beyaz, bu u- ban e ri büyük bir var: “Plâj oteli,.. Büyük bir yemek salonu.. Altı odalı bir otel.. bi kadm... İri gözlü vahşi gözlü ir yila Otelin sahibi... Uzun ez a, kumanal saçlı bir erkek.. Ko 1. Kim bunlar?. İmkânı yok ve in edemezsiniz.. Gina Manes ası Georges Charlia.. İki mage Afi Peki ne işleri var burada?.. ie si) A yeni bir film mi çevirme sahibiz MERİ Bu otel?. Bu otelin icabı; oks2 çevirdikleri film yın, yi bir otel işletiyorlar?. Ha- ariat ga Bilemediniz.. Birgün, v ER ei kocası kar ya oturmu; kol > rim Gina dedi ki: “Çoktandır. ink gitmeyen roller yapmak- kiz apk bıktım.,, kocası da dedi ilakkım var.. Ben de üç film hiç birinin parası- maz. — va bere e « Ne yapsmlar.. He- > kasar verirler, Afrikaya git - ri Hiç olmazsa biraz dinleni- e ğa lr Pakistan uzak.. Dedi idam : Gürültüden... im mi? Gidelim. Ne za- pan?. Yarından tezi yok heme: leri bavullarını hazırlarlar. ili köpekleri Majar'ı da alır - Pa Ainorika balıkçıların Wii rında gördükleri balıkları tutmak Va vakit geçiriyor. Gina pencere. en ufacık bir koruyu seyrediyor. İşle şeytan insana nerede # verir ki... kı, Pi'gün ufacık jandarmalıfa bir içyan geliyor... Yacgues Föyder, *9'yu çevirmek iiçn Afrikaya Selmiş.. Bütün kervan halkı sine- Madan bahsediyor. Yeni filmler - Si yeni yıldızlardan.. Gina da ları pür dikkat dinliyor.. Güzel Bözleri sayesinde “Sırtlan kadın,, Avanını alan bu ateşli artistin Ki2leri büsbütün arıtlanlaşıyon Pe Pırıl yanıyo: Stüdyolar melemen o gün.. Tıpkı buraya gel e $e karar verdikleri gibi.. "En © mz eğe karar veriyorlası. Yal - bu sefer yanlarında Maiar yok.. Zavallı bir gün ağzından kö pükler gele gele ölüvermişti.. Gina o zaman ne kadar meraklanmıştı. Kuduz mu idi acaba... Hastalığı geçsin diye ağzımı açmış kendi eli ile haplar yutturmuştu. Aksi gibi o gün elinde yara da vardi. Ya Majar kudumuş idise.. Sakm Gi na da kudurmasın.. Hemen Kaza» blankaya Pastör instituf”süne koş- muş, doktor: “kuduz değilsiniz.,, diyince ne kadar sevimmi: İşte buraya beraber getirdikle- ri Majar'ı Afrikaya bırakarak Pa rise döndüler. Şimdi bütün Filmciler memnun... Gina sessiz olarak çevirdiği Na - poleon filmini sesli olarak bir da- ha çevirecek. Ve bu seferki Josö - phine rolü sessizdekinden daha uzun olacaktır. Faziletli filmler Güzel Adolphe namile maruf o- lan M. Hitler'in Alman stüdyoların da hafif komediler, operetler, vod- viller, ve aşki dramlar çevrilmesi. ni menedecekmiş. Iman Başvekiline nazaran bu gibi filmler — Alman film sanayi- ine büyük bir servet temin etmesi- ne rağmen — büyükleri hayvan - laştırmaktan ve küçüklerin ahlâkı- nı bozmaktan başka bir şeye yara mamaktadır, Peki, bunların yerine ne çevrile- cek? faziletkâr filmler mi?.. Ha- yır, terbiyevi filmler... - Buna daha şimdiden itirazlar başlamıt, ve birçok kimseler bunu protesto etmişlerdir. Bu protestola ra Alman propagandacıları şu ce- vabı vermektedirler: — Siz temiz ve saf eserleri sev- miyorsunuz; — sizin için pislik ve levs lüzimdir. Fakat buna karşı da şu itiraz ya- pılmaktadır: — Faziletkâ vi filmler biribirine karıştırılıyor. Birçok kimseler vardır ki mektep- te fazla okumak istemelerine rağ- men sinemaya eglenmek ve biraz vakit geçirmek için giderler. , Fazileti “fotojenik, yapmak ha- kikaten çok zordur. Ve faziletkâr filmler çevrilirse bütün müşkülât vâzmsahnenin başma yüklenecek- tir. Çünkü bu nevi filmlerin sade | güzel ilkbahar manzaraları, seya- bat menkibeleri, ve alımdan alı - nan saf buselerle müşteri temin €- deceği zannolunmuyor. , Eğer bu filmle” rağbet görürse birtakım yeni artistler meydana gelecektir. Ve birtakımları da if- Jâs topunu atacaktır. Erkeklerin basmda Jehn Barry- more vordır. Mae West'i ise ma - filmlerle, terbiye- | bi rmağazaya koymuştu. Mağaza » nın sahibi her sabah koluma ku - maş örnekleri ve reklâm kartları- nr verir: “Haydi derdi, gidip ka- pı kapı dolaşıp bunları herkese gös ter., Artık sabahtan akşama ka - dar serbesttim. O zaman Mutualite sinemasmda çalışan bir arkadaşım Nİ TE İRKİ PAUL AZAİS Sinemaya girmeden evvel bir çok meslekler değiştirmiş —— ors. — Kahvede garsonluk etmiş, sokaklarda ilân dağıtmış nihayet sinemada karar kılmış beri çok severdim. Hiç unutmam. | vardı.. Doğru ona giderdim. Bir kere içeri girdim ei artık tatil o- luncaya kadar orada kalırdım. O zamanlar Cov - boy filmleri, hır» swm bir genç kız rolünde tasavvur etmek mümkün müdür? Düşünün br kere: George Raft papaz o'acak, Mar- löne Dietrich rahibe... Gary Coo- Constance Cummings ve Russ Col ombo “Bradoay geceleri, filminde sızlık filmleri, polis filmleri çok tutulduğundan hep böyle şeyler gös terilirdi, atların koşmaları, haydut ların takip edilmeleri, tabancalar, kamalar, dağ başlarında pusu yer leri bana büyük heyecanlar verir- di. Akşamları babam gelir beni mağazadan alır ve beraber eve gi- derdik. Yolda benim dalgın hali - i üşünceli gözlerimi gö 'n galiba çok çalışı | yorsun. Kendini fazla yoruyorsun, derdi. İşte gene işsiz kaldığım zaman aklıma sinema geldi.. Kendimi fi- güran olarak angaje.ettirmeğe mu vaffak oldum. Filmde Michel St- | rogoff'un gözlerini çıkartacaklar. dı. Ben de bir sürü kalabalıkla be mber avaz avaz haykıracaktım. O aralık eğer Mady Berry'yi tanıma mış olsaydım belki hâlâ figüran - | lık eder, belki de çoktan mesleği değiştirirdim. Mady Berry bana sinema dersleri vardi. Sonra da bazı filmlerde küçük küçük roller almama sebep oldu. Yavaş yava, vollerim büyüdü. Nihayet şimdi Paul Azais oldum. Daha ne ka - dar sinema yapapcağımı zllah bi- lir.. Şimdiki halde bırakmaya ni- yetim amma eğer bir gün lar muhakkak kendi - me göre gene bir i$ Şim- di çevirmekte olduğum bir film yok. Üç aydır istirahatte idim, ya- kında Harry Baur'la beraber yeni bir film çevirmeğe başlıyacağız. uer cezvit ve Jeanne Harlow da sörl! sör!. O zaman Charles Böyer ile Mau- rice Chevalier'ye de kilise şarkıcısı olmak düşüyor.!.. Kleopatra filmini çevirmekte olan maruf Fransız sanatkâr Clamdette Colbert Ammabella Pek yakinda Jan Muratile evleniyor Bir kaç gün evvel nişanlısı ile Parise dönen sevimli artist Hollyvood'daki hayatını anlatıyor Annabella, Hollywood'u anlatı- yor... Şimdi bu film diyarından Parise avdet eden bu sevimli ar - tist şaşkın vaziyettedir. Şaşkınlığı neden ileri geliyor demeyiniz, bu- nun için birçok sebepler vardır. Evvelâ Hollywood'un — saatlerile Parisin saatleri biribirine uymuyor çünkü birisinde akşam olurken ö- teki yerde aşağıyukarı sabah baş- lıyor. İşte bunun için Annebella da ne zaman uyku uyuyacağını, ne zaman gezeceğini ne zaman misa- fir kabul edeceğini şaşırmıştır. Akşam saat beş: Annabella he- nüz yatağından yeni kalkmış.. Bu saşkınlık alâmeti değil de nedir? Fakat sevimli artistin bu kadar şaşkınlığını mucip olan şey bu de- ğildir; bunun için daha ciddi ve daha esaslı sebepler de vardır: Meselâ, meselâ Jean Murat!.. Evet şu keman kaşlı, kara gözlü delikanlı... Annabella, Hollywood" dan dönerken Jean Murat ile ar - kadaşlık etmiştir. Bu seyahat csna- sında nişanlılık bağları daha kuv- vetlenmiş ve birkaç gün içinde ev- lenmiye karar vermişlerdir. Şimdi Annabella'nın Paris saatlerini Ho- Iyvood'un saatlerine karıştırması nın sebeplerini anladınız mı? Belki sevimli artist düğün hazır- lıklarını görmek için Parise gel - miştir. Fakat kendisine sorarsanız bundan hiç bahsetmemeyi mürec- cah görmekte, daha ziyade Holiy- wood'a ait hatıralarını anlatmak. tadır: — Parisi, ve evimi terkedeli üç ay oluyor. Evimi ne kadar sevdiği- mi, ona ne kadar merbut olduğu- mu bili-siniz. Onun için Parise av- det etmekten dolayı duyduğum se- vinci anlarsınız. Hiç şüphesiz Kalifornia'daki ev ler konfor itibarile çok güzel, çok mükemmeldir. içlerinde | işinize yarıyacak her şeyi vardır. Fakat in san alıştığı şeyleri bulursa o daha çok seviniyor. o Amerikada zaten bütün eğlenceniz munhasırdır: rınız, yemekleriniz, içkil evinizde varsa vardır. Hariçten hiç bir şey ümit etmemelidir. Eğer e- yinizden zevkalamazsanız hayatı» nız çok sıkıntılı geçer. Los Angeles'te hayat daima nema gibidir. Evler ve ; sokakl dekora benzer. Rastgeldiğiniz 2- damlar bir film seyrederken gör- düğünüz adamların kadınların ay- nidir. Kalifornia stüdyoları bana mu- azzam film fabrikaları hissini ver- d*. Öyle fabrikalar ki burada ka- dın ve Sex - appeal hâkimdir. Her | gün stüdyoda yüzlerce nefis, güzel sarışın kızlara rastgelinir. Bu her zaman böyledir. İlk günü çok ho- şunuza gider, beğenirsiniz. Fakat sonraları, alışır ve biraz da çirkin- lik görmek istersiniz, Güneş altm- da yanan muazzam yapraklı Pal- miyelerin üzerine şiddetli bir sağa- nak yağdığını görmek bazan insa- na ne hoş bir tesir bırakır.. Hollywood'da, biliyorsunuz, E- #ik Charell'in idaresinde — “Ker - van,, filmini çevirdim. Burun hak- kında henüz bir şey. söyliyemem. Yalnız şunu ilâve edeyim ki vazıt sahne, çok muhteşem ve çok gü - zeldir. Biraz “Kongre eğleniyor., filmine benziyor. Musikisi ve dans ları boldur. Figüranlar enfestir Çok hareket vardır. Mevzu o ka- dar ehemmiyetli değildir. Yalnız güzel manzaraları, güzel insanlari daha iyi bir şekilde canlandıracak şekilde tanzim olunmuştur. İşte size “Kervan,, hakkında söy liyebileceğim sözler bundan iba - rettir. Hayvanların ücretleri Insanların ücretleri olur da hay- | vanlarm ücretleri olmaz mı? Bize sorsanız, bir araba beygirinin bile i bilmem (günde ne kadar saman, $u kadar kilo arpaya hakkı vardır diyebiliriz. Fakat Hollywood'daki hayvanlar bundan daha çok kaza- nıyorlar, ve hattâ diyebiliriz ki ba | | zı insanlardan bile daha çok ücret temin edebiliş Da Bunlar içir şimdi yeni bir tarife yapılmıştır. Bu tarifede en büyük itibar mev i kiinde olan hayvan zürafedir. Zü- i rafe her çalıştığı gün için 500 do- lar almaktadır. Su aygırınm 350, filin 275, go- rilin 200, aslanm 100 dolar günde- likleri vardır, Fakat çalışırlarsa. . Diğer taraftan yılanlara uzun - i luklarına göre 125 ten © tutunda 175 dolara kadar yevmiye veril - mektedirler... | En zavallı en biçare hayvanlar, | timsahlarla kangurolar ve fareler- i dir, Bunların çalıştıkları gün ala- bilecekleri ücret 10 dolarla 50 de: lar arasındadır. Fakat diğer taraftan enfes vü- | cutlu figüranlar arasında 10 dolar- dan fazla ücret alanlar çok nadir- dir. Hyvanlar'a insanlar arasındaki, fark bu mu?