e | irler ve insanlar i Tiyatroya dair Ercüment Behzat beyin Yeni Adam'- da açtığı tiyatro anketinin en hoşuma gi- den suali, bizim tiyatromuzda klasik ©- serler oynanmasının kabil ve doğru olup olmıyacağını soranı idi. Öyle zannediyor- dum ki buna verilecek cevaplar sahipleri- nin tiyatro, eser, aktör hakkında düşün- düklerini göstermekle kalmıyacak, dün- yayı görüşleri hakkında da bize bir fikir verecektir. Ümidim şimdilik boşa çıktı. kendilerine müracaat edilenler bu sual üzerinde hiç durmuyorlar; bugüne kadar çıkan cevapların en dolgununun sahibi Doktor Nadire Sadi hanım bile el sür - memiş “Bizim tiyatromuzda klassik eserleri oynamak kabil ve doğru olur mu?,, Her bilir; çü yok denecek kadar fakirdir ve ancak bun- İardan almacak kuvvetle teşekkül edebi: İecektir. : Hatıra ilk gelen şeylerden biri bizde âyi aktör olmadığı, olanları için de Sha- kespesre'in, Moliğre'in, hattâ İbsen'in a- Bir geleceğidir. Bence hakikat bunun ak- sidir. Bizde iyi aktör olmaması klassik e- ser oynamamalarından, onların “esprit,, sine uymamalarındandır. İyi aktör kimdir? Kendisini değil, oy- i ir zamanlar z e dir. pek ame kalmış ona Mene Seliy'i, etim dan be Kün Bir rd Vak ir m daa vardı, sahneye çıktığı zaman insanın göz- İrini ondan ayırması imkânsızdı; en kü. çük hareketinde © bile bir fevkalâdelik vardı; onu seyretmeğe doyulmazdı. Fa « kat eseri mahvederdi. İster Britan- Bicus'ün Nöron'u, ister AÂmdromügüe mm Orest'i olsun (1), o daima M. de Max idi, temsil ettiği şahıs değildi. Bumun i- yır. (Bittabi bu kendisine ki o Rİ a mesinde klassil in 0ğ- nanabilmesi için Türk yeri kesir rın icabatma uymaları, onları anlamaları Muhtelif seciyede insanları, muhtelif za- anların insanlarını temsil edebilmeleri lâzımdır. O hâlde şimdilik oynanamaz mu diyeceksiniz? Hayır; çünkü Türk ak- törü o vasıfları klassik ererler oynamak sayesinde kazanacaktır. Her şeyin icap- (1) Fransızca tragedialardan bahsetti- ğim için isimleri Racine'in yazdığı gibi Yazıyorum. Milliyet'in edebi tefrikası: 99 Nazımız geçen ahbaplar başka insanlardır vesselâm. Fakat nazı - mızı çekenlere ettiğimiz cevrüce - fayı da başka kimselere etmeyiz. Nazımız geçen adama, borcumu. zu herkese olan borcumuzdan geç öderiz. En ağır şakayı onlara ya- parız. Hülâsa elimizden gelen fe- nalığı yapmaktan çekinmeyiz. Ce- bimizde paramız var mı? Gidip on- larla alışveriş etmeyiz. Hattâ gör- meyiz, aklımıza bile gelmezler. Züğürt müyüz? Hemen onlar ak. lımıza gelir. Borç çetelesini taze- leriz. Koltuğunda gezeriz, Eski ve hakiki bir hikâye vardır iy pek canlı ve hoş bir misa- idir: Bir tarihte, asıl isimleri lâzım de- gil, ama her birine birer isim uydu- ralım: Refik, Salim ve Muhsin ara Ne su sızmaz, sabah akşam daimi düştükleri o bir “Pasko,, nun oteli. Üç kafadar, Pasko'ya takacakla- rı kadar takmışlar, artık çetelede ne silinecek, ne çeltilecek yer kal: mamıştı. Arasıra paraları olmuyor değil- di. Fakat paralı olunca da, Pasko' ya kim uğrar? Başka yerlerde gezer ler, son ğe kadar te- sonra tırlamazlardır. ali Bir gece, gene tertemiz kalmış- Jardı. Kafese koyacak yer yoktu. Lâkin Pasko'ya © gidemiyorlardı. Vakit geç, hava berbat.. Ayaz ci- is işlemiş, kara kara düşünü- lar. Çaresiz Pasko'ya düşecekler. Yal nız Refik tecellüt gösterir: — Ben Pasko ile işi hallederim. Muhsin geri kalır mı? — Ben de.. ben de! Salim de keza: — Ben de!.. Pasko onları karşılar, karşılar a- ma pek öyle güleryüzle değil, Üç kafadar Pasko'yu © temin ederler. Sabahleyin hesap görecekler. Eh, arada bunca yıllık uhuvvet te var, Pasko sesini çıkaramaz. Odaya çe- kilir, yataklara girerler. Sabaha karşı Refik usulca yatak- tan kalkar, caketini, pantalonunu giyer, pabuçlarını eline alarak gü- rültü etmeden odadan çıkar. Arka- daşlarına hissettirmeden savuşa « cak, Artık onlar Pasko ile kozlarını paylaşsınlar. Parmaklarının ucuna basarak, yavaş yavaş, merdivenleri iner. Fa- kat alt sahanlığa gelince bir prtırtı duyarak irkilir, durur. Bir dene görsün? Salim de ayni vaziyette, a- yakkabıları elinde karşısında dur- muyor mu? Gözgöze anlaşırlar: — Muhsin, Pasko'ya masal oku- sun artık... Biz savuşalım, Ayni ihtiyatla inerler, Lâkin tam sokak kapısının önünde, Muhsin ———————— ları, ancak o şeyle uğraşarak elde Yözücülüğün ancak suda öğrenildiği gi- Bunun böyle olduğunu kabul etmiyen- ler, iddiaları ne olursa olsun, tiyatroda yalnız görünüşe ehemmiyet verenler ve tiyatroyu herhangi bir eğlence sayanlar- dır. Tiyatronun kafanın eğlendiği yerdir. ve kafanın, her ne sebeple olursn olsun, bayağı yeylerle eğlenmek yanından de - Bildir. Nurullah ATA KANLISIR tığı hareketlerde, ve dürüst hareket edip etmediği ni tayine çabalayan © ayrılmış bir sarhoş gibi ; söylediği sözlerin, sorduğu suallerin, yaptığı hare- ketlerin bende uyandırdığı tesiri tahmine, tahlile Vem Arabacı, dumanlı kafayla yap- | makul, haklı, iltiyacım kisbediyorum. > Buşku şeyler, seyler, bana, benim hayatıma, benim içi- me, benim hususiyetime, taalük etmiyen, havai, boş, avare, hattâ saçma şeyler konuşmak istiyorum. Ve bu, içimde, tatmin o edilmesi elzem bir ibtiyaç (| haline gelen arzuyla, soruyorum: — Daha gelmedik mi? — Bir çeyrek saatlik yolumuz. kaldı. Arabada saatlerde sarsılmaktan yorulmuş ve sıkılmıştım. Alaçam gö-üldöğü zaman geniş bir nefes Yazan: Mahmut YESARİ aldım. Alaçam, karanlık bir köydü; ya- but içimin sıkıntısından, bana öy. le geliyordu. Arabacı, tek basık minareli mes- cidine doğru arabayı (o sürmüştü, Nal, tekerlek ve kırbaç sesi duyan köylüler, gözleri merakla açılmış, yol üstüne dökülmüşlerdi. Araba durdu; o köylüler, daha az yadırgıyan bir sokuluşla araba- ya yaklaşıyorlardı. Arabacı, he- men muhtarı sordu ve eşyrlarımı iki köylünün eline tutuşturdu: — Beyin eşyalarını muhtar ha- cı Ahmedin evine (o bırakın.. Bey, bu gece burada konaklıyacak... Arabacmın — işküzarlığı, biraz fazla idi, artık ondan kurtulmak istiyordum: — Oğlum, sen, köyüne dön.. Yol larda gecikme, — Beyim, bir kere yerleşin, rahatlayın , ben, o zaman döne- rim. Allahtan olacak, muhtar bizi çok pabuçlarını giymiyor mu? Üç kafadar bir'birlerine bakar- sinsi sinsi gülerler. Pasko'yu ya, kâfi! Sabahleyin Pas- de yataklarında bulama. yınca kimbilir, ne söyliyecek, ne küfürler edecektir? Sokak kapısinı açarlar. Tam çı- rı zaman karşılarına bir göl ge dikilir, Pasko, kollarını kavuş- turmuş, duruyor: — Uyumadım, bekledim, baka- İrm bu sefer ne numara yapacaksı- nız diye!., 5. M. 2120: borsa haberleri, 21,305 Bedriye Rasim iştirakile dans musikisi. Khz. VARŞOVA, 1445 m. 17; Dans musikisi ve hnfif parçalar. 18: Ma- di 523 Kar. BÜKREŞ, 364 m. örkestrahi 13: Haberler, — Plâk, 18: ” Mas Mosahabe, — Plâk, — Konfer, kestrası. ans. 21,18: Taşan 2188 Radyo or. . — Konferans. 23,16: Radyo orlrestra- Haberler. riya 638 Khz. PRAG, 470 m. 18,30: Plâk. 19: Hafif masiki — Haberler, 20,05: Masikili musahaba, 21,25: Operet par ları çal 346 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. 18,15: Toll sigam takımır. — Neseli bahisler. 20: Piyano konseri. 20,30: Musahabe. 21: Mu- sikii bir papuri, 23: Piaky cast, 24: Bura si- gam takımı, 713 Kha. ROMA 421 m 18: Tagannili konser, — Musahabe. ve plâk. 21,85: Siber'in eserlerinden “SAN MARTINO,, irmindeki opara komik. — Meaahahe ŞİMALI İTALYAN GRÜPU, 21,45: Puccininin TOSCA,, operası. 686 Kir. BELGRAT, &87'm. 20: Plâk. — Reklâm. 21,10: Tagannili ve sda- bi süvare (Harpa ) 73: Murakabe, tür Kahvehane 952 VİYANA 507 m. 19.20 Rus halk havaları, Müsahabe, 21 Vi- yana, Viyana » isimli radyo popu- risi, 23 Son haberler, 23,15 Fi mağıma dair habarlar, Dan, 904 Khz. HAMBURG 312; 2030 Guntram i isimli Richard Serasas'un 2340 Muhtee ız. BRESLAU 316'ü. 1815 Piyano i, 19 Serenatlar, müsar aba 2 kaan meriyat, 23 Haber — Usküdar İcra “Memurluğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz ve paraya mübadil bonoları 126.934 tarihine müsadif salı günü sant 10 dam Tl re kadar İstanbul 4 ncü Vakıf hanında ki borsada açık artırma (süretiyle satılacağından talip olanların mahal- li mezkürda hazır bulunacak memura müracaat etmeleri ilân olunur. (300) Harik Hayat bekletmedi, telâşla geldi: — Hoş geldin ağam! — Hoş bulduk ağa... Arabacı, muhtarın kulağına iğil- di, bir şeyler fısıldadı; muhtar da- ha ziyade telâşlandı. Biz muhtarla eve doğru gider. ken araba da dönüyorodu. Beni, gene düşünceler | almıştı. Şimdi - ve tepeden tırnağa me-| rak kesilen köy halkından yakayı nasıl sıyıracaktım.? Muhtar evinde, biraz başımı vü- cudumu dinlindirmeğe vakit kal- madan köy ağaları geldiler. Bu za- Muhtar, düşündü; — Şerif ağaların yağızın eşkini açıktır. — Yola dayanır mı? — Uzun mu gideceksiniz? — Belli olmaz, avlanmak için do laşacağım. Muhtar, yüzüme bön bön bakı- yordu: Yolları tanıyor musunuz? Kaza Sigortalarınızı Galatada Unyon Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 3:31 Şah Hz. bugün Hududumuza Girecekler GBaşi 1 inci sahifede) cak olan heyele üçüncü ordu müfet tişi birinci ferik Sait Paşa Hazret leri riyaset etmektedir. Heyet yarın sabah saat 5 te bu- tadan hareket edecektir. Şah Hz. saat 10 da hudutlarımızdan gire. cek ve istikbal merasimin! mütca- kıp Beyazıdı teşrif buyuracaklar- dır. Öğle yemeğini Ağrı livası ka- rargâhıda yiyecek olan Şah Hz. müteakıben İğdır'ı teşrif edecekler ve o geceyi orada geçireceklerdir. Şah Hazretlerinin refakatlerinde bulunmakta olan zevat şunlardır: Hariciye nazırı Seyit Bakir Han, Ferik Amanullah Han, Mirliva Ef- hami, Mirliva Kopal, Miralay Er- fa, Şah Hazretlerinin birinci tep rifatçısı Mirza Hüseyin San Sami, hususi kalem müdürü Mirza Hüse- yin Han Şuki, teşrifatçıst Hüseyin Kulu Han, Nizam Karagözlü, hu- susi tabibi Emir han Alem, Binba- şı Gaffar, Yüzbaşı Mürteza Han, Yüzbaşı Hüsrev Han, Deniz Yüz- başısı Zilli, Tophane Yüzbaşısı Müzeyyeni, doktor Yüzbaşı İsfen- diyar, Hariciye nezareti memurla- rından Feruher, Hariciye nezareti memurlarından Kudsi, Birinci mü lâzım Kadimi. SPOR Flistin takımı geliyor isa iyon olan Hoposl is A gar dübü Gar Hasaray Spor klübile iki füütol ma çı yapmak üzer şebrimize gelmektedir. Bu klüpte eski Viyanalı bir kaç orun- cu vardır. ini vi | 15 haziran cuma ve 17 ha Davet Müsabaka yapmak üzere şehrimize da- vet edilen Yunan Eskirim takımı ile ya- pılacak müsabakaya hazırlanmak üze - re 14-6-1934 Perşembe günü akşamı saat 19 da Galatasaray spor kulübü salonunda Kılıç ve Epe teşvik müsaba- kaları yapılacaktır. Müsabıkalar lisansları ile birlikte mü- sabakn mahaline gelmeleri lüzumu teb- Biğ olunur. Asrın umdesi “ MİLLİYE:1” tir, ABONE ÜCRETLERİ : EŞ işim Hariç için LK Gelen evrek geri verilmez — Müddeti geçen süzhaler 10 kuruşter.— Gazete matbaaya nit işler için müdürüyete cant edilir, Gazetemiz ilânların mes'uliye- ini kabal etmer, ve Otomobil Bu suallerin ü almalıydım. Yoksa sarpa saracaktı; — Sora sora Bağdat bulunur. Gülüştü lar? — Şafakla beraber... Sıcak bas- tırmadan yola çıkmalı. — Pekâlâ, ağam. Emredersin. Küçük bir tetreddütle durdum: ö Beygir için ne vereceğiz? — Yağızı satm mı alacaksınız? Omuzlarımı kaldırdım: — Eğer sahibi razı olursa, alı- — Sevine sevine, . ağam... SİZ, misafirsiniz. Burada durduğunuz kadar, at, emrinize Ee — Yolu uzatır da komşu köyler- de bir iki gece kalırsam? Muhtar, kollarını açmıştı: — O, sizin bileceğiniz şey! Muhtarr kolay atlattığıma mem- nun, gecelerdenberi ilk — defa ra- hat, kaygusuz uyudum. Sabah, at hazırdı. Şerif ağala- rın yağızı, hakikaten vandı. Boyun kırarak Gir OR ZN | Öz dilimizle | | “ Yazık kardeşimel.. ,, Geçen perşembe günü Boğaziçi- nin yakın kıyılarında denize boş- yere birçok gözyaşı döküldü ve yı- kık yalıların iskelelerinde kor- kunç sarsıntıla yapan sesler, her yanı çınlattı. Eski bir kayıkta saçıbaşı dağı- nak bir gerç kız, gırtlağını yırtar- casına bağırıyordu: — Yazık kardeşime! Gitti kar- deşim.. Kurtarın kardeşimi!.. Polisler, arkadan bir başka ka- yıkla yetiştiler. Denizde aranma- dık bir karış yer kalmadı. Genç kız, ardı arası kesilmeden haykırıyordu: — Ok gibi delikanlı idi. Her gör düğüne atılırdı. Yüzücülük şampi- yonu olmuştu. Ah, bütün İstanbul onu alkışlayordu. Gitti kardeşim, yazık kardeşime... Kurtarın karde- gümü!...,, Birçok kayıklar, Boylu boyunca, denizi tarak gibi taradılar, Ancak, bütün araştırmalar boşuna gitti, Sevgili kardeş, ortada yoktu. Biraz sonra öğrendik: Dalgalar arasına karışan bu genç, İstanbu- lun sayılı yüzgeçlerindenmiş. Üs- küdurda denize atlamış. Yüze yü- ze Kandilliye kadar gelmiş. Kıyı- ya fazla mı sokulmuş ne? Birden bire kendini akıntıya kaptırmış ve gidiş o gidiş olmuş. Aramağa çıkanlar, boyunları im biribirlerine sordular: — Ne yapacağız? Yapılacak şey yoktu. Döndüler. Fakat genç kız dönmedi: — Kardeşimi bulacağım!... O- nu bulmadan dönmiyeceğim! Ve dediği gibi yaptı. Tek başı- na, kayıkta saatlerce haykıra hay- kıra dolaştı. Sular kararırken onu bir daha gördük. Küreklere asılmış, yüm- larını denize doğru sallıyordu: — Ben şimdi anneme ne diyece- ğim? Anneme ne diyeceğim? O gece bütün yalılarda, hep bu yüzücü gencin çok acıklı biten ma salı, dillerde dolaştı. Ertesi günü idi. Yüzgeç delikanlının naşını hangi esinti (1) mereye sürükledi diye düşünürken, iskele memuru Hâfız Efendi karşıma çıktı. — Size bir muştuluk (2) vere- yim! — Bayurun... — Yüzgeç sağ bulundu! — Gerçek mi? — Gerçek.. Şimdi telefon etti- ler, Kendini Kargış (3) barminda akıntıya kaptırmış ve sularla böy- le Üsküdara kadar . sürüklenmiş. Iyi yüzgeç olmasaydı gitmişti.,, ölüsü yerine dirisi rak diyorum ki: 1 — Yüzme bilmek, boğulma- Belki iyi yüz. larlar. 2 — Başlıca akıntı yerlerinin ve deniz kuyularının sınırlarını gös- termek gerek, Herkes yüzme şampiyonu değil- dir ki kartulsun. M. SALAHATTİN 1 — Esintiyi rüzgâr karşılığı olarak alıyorum. 2 — Muştuluk - Müjde, lânet, beddua demekti £ vardı ki süvarisini gu- rurlandırabilirdi. Ağalar, çeşme (o meydanlığına kadar beni selâmetlediler. Köyden tırısla çıkmıştım. Fundalrklar görü nünce gem kastım. Şimdi, istikameti tayin etmek rü zımgeliyordu. Köyün garbına şen patikayı tuttum. Telgraf direk- İeri, beni, em — Kasabadan da tren ya em ya i eye dağ im, beygirin.. terini kuruttum, tekrar yola çıktım, Gece yi tezek kokulu bir dam altında ge- çirdim. Burası, bir o köyden fazla bir ağıla benziyordu. Sabah, bey- gire atlarken daha gün doğmamış- tv. Yağızı, dört nalla kaldırmıştım. Yağız, muhtarın dediği gibi yola dayanıklı idi. Yolun bozukluğuna rağmen, hiç tökezlemeden, ken - dini yay gibi ileriye atıyordu. İki yerde mola verdikten sonra akşama doğru bir tren yolunu bul- muştum, Manevra yapan bir loko- mutifin düdüğü ve homurtusu du- kii biri edin iri, birine emanet tre- ne atlıyacaktım! şa, vakit vakit hırçınlaşır gibi bir tirnak MAHKEMELERDE Hapse mahküm edi'enler Hırsızlık yapmaktan suçlu sa- bıkalı Yegvart ile arkadaşı Ah- met oğlu Hüseyinin muhakemele: ri dün birinci ceza mahkemesinde neticelenmiş, Yegvart 3 sene, 4 ay, 15 gün, et oğlu Hüseyin de İ sene 6 ay hapse, mahkümi- yetlerini bitirdikten sonra | hapis müddetleri kadar emniyeti umu- miye nezareti altında bulundurul. maya mahküm olmuşlardı Karniki isminde yarala: | maktan suçlu Serop ta ayni mal kemede 2 ay 10 gün hapse mah- | i İ küm olmuştur. İ Gene birinci ceza mahkemesin- de muhakeme edilmekte olan ve | memurlara hakaret etmekten suç- | lu bulunan Karagümrüklü Kasap Osmanın da bir ay hapsine ve 30 lira para cezası vermesine karar ve rilmiştir. Hırsızlık yapmaktan suçlu Ya- kubun muhakemesi dün üçüncü ce- za mahkemesinde neticelenmiş - tir. Yakup 3 sene hapse, 3 sene de emniyet umumiye nezareti altın. da bulundurulmaya mahküm edil- miştir, Gene ayni mahkemede tram Vay içinde yankesicilik yapmaktan suçlu Abdullahın 5 ay 15 gün, em- niyeti suiistimal etmekten suçlu Niyazi efendinin de 4 ay müddetle hapse konulmalarına karar i miştir. Bomba davası müdafaaya kaldı Tramvay içerisinde namına bomba bırakmak suretile © Artin Tülekyan efendi isminde bir tüc- Garı şüpheli vaziyette istemekten Mek e Rİ met, Cevat ve « fendilerin muhakemeleri dün s0- nuna ermiş, iddia makamın: işgal eden Nurettin Bey iddiasını ser- detmiştir. Nurettin Bey suçlulardan İbra- him, Mehmet ve Cevat efendile- rin cürüm tazyii suçundan 264 ve 285 inci maddelerle cezalandırıl- masını, Mehmet Ragıp efendinin de evinde bomba bulundurmaktan dolayı 264 üncü maddenin son fık- rası ile cezalandırılması istemiş- tir. Muhakeme müdafaa için başka güne bırakılmıştır. Bazı gardiyanlar Adliyeye verildiler Tevkifhanede Meydancı deni- len bir adamın mevkuflara fena muamele yapmalarına göz yum- mak, mevkuflar arasında sınıf fars kı gözelmek ve buna benzer tev- kifhane usullerine aykırı hareket- lerde bulunmak suçile bazı tevkif- hane memurları hakkında müddei- umumilikçe idari tahkikat yapıl- makta idi. gardiyan Nuri ve Halil efendilerin haklarında ilk tah kikat yapılması talebile evrakları birinci istintak hâkimliğine tevdi Talha, Ali Baba, Ahmet edilmişlerdir. Bunlardan Aziz beyden maada- sının işlerine nihayet © verilmesi talebile encümene de müracaat e- dilmişi S5 inci Hukuk mahkemesi Müddeiumumilikten: Alay köşkünde ifayi vasif at- mekte bulunan asliye 5 inci hukuk mahkemesinin 10 - 6 - 934 pazar gününden itibaren Yenipostaha - nede tefrik edilen dairesinde ça - lışmağa başlıyacaktır. —Üğnetoe 7 — Arifiyeden trene bindim. Pen- dikte indim. Pendikte durmak ta is temiyordum. yelkenli bul. dum. Bu, kıvrak bir © sandaldı;; yelkenliler havasını bulunca, san- dal, dalgalar üzerinde marti gibi sekiyordu. Yelkenini, ipleri, kürek- Lab yi muayene ettim. Sert ha- a da sandala gü i ai güvenebileceğimi Simdi önümdeki dakikalar sayı Dönmemek te var ! O zaman, Françoise, Ferhunde ne yapacak? Neşidenin hali ne o- lacak? Yoksa, son dakikada cayıp geri- mi döneceğim? Hayır! ölümü gözü me aldım, geri dönmiyeceğım. Bir şey düşünmek istemiyorum. üşünmek, insanın belki manevi- yatını kuvvetlendiriyor, lâkin mad diyetini, uzviyetini perişan ediyor. Düşünmiyeceğim!. © Düşünmiye- ceğim mdiye kadar çok düşün“ düm, artık yeter... Neşideyi, öre, ugçuruma atar mam... Ona uzanacak her eli, her eli kıracağım.- (Bitmedi) h.