27 Mayıs 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Mayıs 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Komşu Memleketlerde Türkiye ile Iranın ne şekilde ve han- gi yollarla bağlanması ve İrahm garp i- İc olan münakalâtının ve transitinin hangi liman veya limanlar vasıtasile ya- pılması meselelerle pek ziyade uğraşıl- bu sırada birinci olarak İranın da- hilde kendi münakalât vasıtalarını na- sıl düşünmekte ve yapmakta olduğunu ve ticaretine vereceği istikametleri bil- | mek ve buna göre hariçle en münasip surette bağlanması o meselesini düşün- mek gerektir. Son günlerde bizzat yaahallinde yaptığım tetkikatla tamam- ladığım bilgimi yazıyorum : Tahranda elli sene evvel dar hat ola- rak yapılan ve elân işleyen 9 kilometre. luk demiryol nazarı dikkate İranda ilk defa olarak 1913 - 1916 tarih: lerinde Gulfadan Tebrize kadar 145 ki- lometrelik bir demiryolu ile 40 kilomet- re Tebrizden evel olan Safiyat istasyo- nundan Şerefhane kadar 50 kilometro- luk demiryol yapılmıştır. Kendi hatla- rinm genişliğinde (yani mormal hattan 89 milimetre dahi geniş) olarak hatları. nın temdidinden ibaret olan bu demiryol vasıtasile Ruslar İran memleketlerine ve bilhassa Batun limanma — bağlamış. kardır. Umumi harpten evel İran münakalâ- ve sanıtkâr işlemekte ve bu adedin bir iki aya kadar elli bine çıkarılması mu- karrer bulunmaktadır. Hattm kati güzergâhi şöyledir < Şimalde Hazerdenizi sahilindeki Ben- derşahi limanından başlayıp 112 ci ki- lometroda Sari şehrinden (Mazandaran Vilâyeti merkezi) ve 125 ci kilemetro- da Şâhi mevkiinden geçerek 243 cü kilometroda Gaduk boyun mahallinden (boyunun denizden & yüksekliği 2240 metrodur; 2880 metroluk bir tünelle ge- siliyor) aştıktan sonra Firuzku © mev- aran ovasına doğru ilometroda — Tahrana Buredan itibaren (Kum), Sulta- Devletabat, Brucird, Dizful ve Ahvaz şehirlerinden geçerek Basra kör- fezinde Bender Şapura (varır. İşte i- randa yapılmakta olan bin dört yüz ki- lometroyu mütecaviz büyük hat budur. Iran petrolleri işletmesini yapmakta olan İngiliz - Iran petrol şirketile Iran hükümeti beyninde ahiren tadil olunan mukavele mucibince cenupta Muhamme- re civarındaki büyük petrol ocaklarn- dan başka İranın dahili petrol sarfiya- tmm mühüm bir kısmı Batum limanı yo- hile yapılırdı. Rus ihtilâlinden sonra Kaf- kasyadaki muhtelif teşekkülât ve o ha valide teestüs eden idare şekilleri dola- Iran ticaretinin Batum yolile y çok sekteye uğramıştır. Maama- fih demiryolu vasıtasile İran atide ge- rek Akdeniz ve gerek Karadenizin han- €n kısa yol olarak kalacaktır. Ancak Ka- Yadenizde Trabzon limanı bundan müs- tesmadır, senelerde İran hükümeti demir- meselesine © Çi »lir. Basra körfezinde Şapur) limanından başlamak Iran şarkı şimalisinde sahilinde — (Bender Şaha) #üntehi olmak üzere İranı şimalden ce- nuba baştan bağa katedecek demiryolu yapılması kararlaştırılmış — ve şimalden Alman grupu, cenuptan Amerika grupu iye başlayarak Bahri Hazerden itibaren şimalde 125 ve cenupta 250 kilametro, Yani her iki taraftan ova İsmi yapıl- inşası müşkül kısımlara gelin ınlarının inşası” esnasında ra eti ile gruplar beyninde ih- tilaf çıktığından iş grupların ellerinden alınmış ve yukarda mıktarları dercol nan kısımlar bile emaneten ikmal olun- muşt Demiryollar işinde henüz büyük tec- rübeye malik olmıyan Iran, her memle- kette olduğu gibi, bidayette bazı gü lüklere uğramış ve ecnebi mühendisle- rinin idaresinde emaneten işin devamı- | nı faideli surette temine dahi muvaffak olmamıştır. Lâkin behemebal eserin vü- cut bulmasına azmetmiş olduğundan | nihayet bir Danimarka grupuna bu icrasını tevdi eylemiştir. Memleketi de İsveç - Danimarka grupu namile e smalde Irmak - Filyos vecenupta Fevzi- paşa - Diyarbekir hatlarını inşa eyle mekte bulunan bu grup, işin ehe yetile mütenasip teşkilât yapmış ve ga- yet ciddi surette işe başlayarak her iki tarafta yapılan parçalardan hariç ola rak ortada kalan bin kilometroyu mü tecaviz inşası müşkül hattım güzergâhı Vi surette tespit ve emaneten — tr için mezkür Şirket Kirmanşah ya- kınındaki Kaşrışirin işletmeyi ve Kirmanşaha kadar boru fe: şile orada bir petrol tasfiyehanösi tesis eylemeği teahhüt eylemiştir. leyh Kirmanşahı payitahta ve mühim merkezlere bağlamak mecburiyeti hâsıl oluyor. Inşa olunmakta bulunan şimal cenup büyük hattın o Malayer (y Devletabat) mevkiinden Kirmanşaha tuli azami olarak ancak yüz kilo- metre kadar olacak olan inşası kolay bir hat ile bu maksat temin olunacaktır; hatta Kü hattını Hanikine tem. e lak muvasalasını temin eyliye- ceklerdir. Binaena- Vüsati iki milyon kilometre mürab- petrol ocaklarını | bamda bulunan İran daha bir çok hatla- | ra muhtaçtır. Bu meyanda payitahttan sonra en büyük şehri ve en mühim ti- | €aret merkezi olan Tebrizi Tahrana ve bu veçhile İranın sair mühim merkez. lerine raptetmek zarureti vardır. n Tebrize kadar yapılacak olunun tuli tekriben 650 ki lometrodur ve İranın en mühim hatla. rından biridir. Tabii bu hattan Reşt ve Bahri Hazer sahilindeki Pehlevi lima- nina bir şube dahi yapılır. Iranın şarkı cenubiye doğru yapılma" $e lâzım olan hatlardan ve Hindistan, Bülücistan hudududan Iran dahiline doğ ru umumi harp zamanında İngilizlerin temdide başlayıp elyevm (metruk olan hatlardan şimdilik bahsetmiyeceğiz. Yu- karda gösterilen üç hattın İranda n €wdiyetine göre hariçle ne suretle ilti- Harik Hayat Kaza ortalarınızı. Galatada Ünyon ÜNYON SİGORTASINA Türkiyede bilâfasıla icrayı e e İİ di SAF ID5 ndini dinlemek ihtiyacı. Geçen cumayı Vanıköyünde ge- girdim. Bahar, Boğaziçini ü İ zel sırtlarında en gü: dan birini çizmişti. Bülbüller, şakır şakır ötüyor, yol kenarlarında açan yaban güllerinden içlere baygınlık ver'ci bir koku geliyordu. Sıcak bir gündü. İstanbuldakiler bu dakikada, kim bilir nasıl buram buram terliyorlardı. Halbuki Vanı- köyünde güneş, ıslak bezlere sarıl- mış bir tuğla parçası gibi dokundu. Zu yeri yakmadan ısıtan bir güneş- ti. Yalnız bizim arkadaş, Vanıkö « yünde sıkıldı. Bütün gün dolaştığımız halde, iskele memuru Hafız oOEfendi ile mahallenin biricik — bakkalından başka kimseye rastlamamıştık. Bir aralık bana: — Aman ne tenha yermiş şu Va- nıköy... diye şikâyet edecek oldu. O zaman kendisine sordum: — Burada aradığın nedir? — Bülbülün sesi yetişmiyor mu? — Evet, ama... — Yoksa, zerzevatçıların sesini mi özledin? Sonra, omuzuna hafifçe dokuna- rak ilâve ettim: — Başkalarının ses'ni dinlemek istiyorsan git Balıkpazarında bir o- da kirala?.. Ben burada, başkaları- nı değil kendimi dinlemiye geldim! M. SALAHADDİN Rüz edebiyatı hakkında konferans 30 Mayıs çarşatiber günü rant 18,30 da M. G. de Courson tarafın. dan meşhur Rus edibi Dostoiewsky hakımda Union Française'de © bir konferans verilecektir. VAPURCULUK TURK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞI Liman Han, Telefon: 22925. Trabzon yolu SADIKZADE PAZAR zünü saat 20 de rihtımından kalkacak. Gidişte guldak, İnebolu, Ayastık,'- Samsun, Unye,Ordu, Giresun, «Tirebolu, Gö- rele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of, ve: Sürmeneye uğrayacaktır. vapuru. 27 Mayıs Galata Zon- Fransız Tiyatrosu Bugüne matine saat 18.50 de ve sua- re saat 21 de ATTIK KABARE VE VARYETE heyetinin VEDA MÜSAMERELERİ. ite nasıl temin eylemesi lâztmge- ni ve bu hususta memleket ngi yollarla İran münakalâtını nanlara celbeylemesi faideli bulundu- ünü gelecek sefer tetkik edeceğiz. Mühendis: Muhtar Otomobil Hanmda Kâin yaptırınız. muamele etmekte olan ve Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. 217) Telefon : alta olan işe hiç inkıta o vermi © Milliyet'in edebi tefrikası: 88 KANLISIR Yazan: Mahmut YESARİ Fakat hakikatte Sırrı Nevres- Genç kadın, ben'm asıl sualime | cevap vermerseti, Eğer Sırrı Nev- | res, Semine ile dargınsa onu nere- de ve ne vasıta ile bulacaktım? Ku | lübe de uğramadığı zini keş- | fetmek çok müşküldü. Halim Si - ret'in köşküne gitsem, orada bul: caktım, lâk'n ne çare ki orada is- tediğim şekilde konuşamazdım. | Sualimi tekrarladım: — Peki, size neye darıldı? İ — Ferhunde için. . Evvelâ bana çıkıştı. Sonra vaziyet. anlaşılınca ben ona, parladım. Fakat Sırrı bu, iki gün sonra gene geldi. Kalbime, sular serp İmişti — Gene sık sık geliyor mu? — Niçin bu kadar alâka ile soru- yorsunuz. Hâlâ, aranızdaki hesap bitmedi mi? yi — Aramızda bir hesap Yi le aramızda halli icap eden çok he- saplar vardı. Yalnız bu hesaplar kolay hallolunmıyacak. Semine, yüzüme garip bakıyor: Çok rica ederim, ve çok sa- mimi söylüyorum, bana açıkça i- tiraf ediniz; neden Sırrı Nevresle bu kadar meşgul oluyorsunuz? — Sırrı Nevresle muyorum. Semine, durdu ve gülümsedi — O halde , ne diye mütema- diyen ondan bahsediyorsunuz? garip meşgul ol- Atladım ki bu kadın uyanık taraflarını uyuşturmak çok güç! Bu kadın, bir his ve hareket ma- kinesi halinde. Benim uyuşuk ka- fam ve sinirlerim onun hayatiye- tile mücadele ve mukavemet ede- mivecek, I | Beyoğlu 4.4883 Semine, dudak büküyordu: — Düşünüyorsunuz, ve cevap vermiyorsunuz. , Bu suale rağmen cevap vermiyordum. Susuyor ve başladı: — Yaşınıza göre,'çok toysu- #federsiniz amma! — Hayatımda, bu hakikati, yüzüme karşı söyliyen ilk kadın, | siz oldunuz! — Nasıl!! Tasdik ediyor mu- sunuz? — Toyum , yumacak, hakikati kadar budala değilim. Bazı beylik kelimeler, protes- tolar o vardır ki hatayı ve yahut vaziyeti düzeltmekten fazla bo - zarlar. Semine, bu, ahmaklığı gös termedi, ciddi ciddi başını salla- nz — Sizi evvelâ | tanıyamadım,* Hüsrev Bey. Fakat yavaş yavaş tanımağa başlıyorum. Siz, çok güç anlaşılır adamsınız.. Sizin hakkı. bütün tahminlerim, hesap- larrm, hepsi, hepsi yanlış çıktı. Yalnız, hissettiğim. ve anladığım | var ki siz, bir sr taşıyorsunuz! Semine, kahkaha ile gülmeğe lâkin hakikate göz! KAPI DIŞARI Burası üç katlı büyük bir bon- | di. “Terakki O Bonmarşa- at her katında da sıkıcı bir yalnızlık vardı. Çanak çöm- lekten mobilyaya kadar her şey satılan bu üç katın ağır havasın- da sinekler uçuşuyor, kendilerine en münasip bulduklarını zannet- tikleri bu yerde birer birer avla- nıyorlârdı. Saat on üç. Müstahdemin her biri kendi tenha rayonunda esni- yorlar, veznedar dalgın (dalgın hiç kimsenin içeriye girmediği ka- pıdan dışarısını seyrediyordu. İkinci katla bir yazıhanenin kapısı açıldı ve müdür dışarıya çıktı, Halinden hiç te keyifli ol- madığı kolaylıkla anlaşılıyordu. Daha o sabah şirket meclisi ida- resinden reisin imzasile bir mek tup almıştı. Mektupta müşteri kıtlığının gerek müdüriyet, ge- rek müstahdemin tarafından işle- rin yüzüstü bırakılmasından ileri geldiği, mağazada kimsenin çalış- | madığı, reklâm yapılmadığı, hü. | lâsa biribiri altına bu neviden tek- dir kılıklı bir hayli satır dizilmiş- | 6. Müdür iki elini arkasına bağla- dı , rayonlara bakarak, bazıları - nın önünde durarak teftişe çıktı, Evvelâ alt kata indi. Rayonunda bulunmayan, yahut mağaza arka- daşlarile lâübaliyane şakalaşan bi- rini görürse vay o zavallının hali- ne! Lâvanta dairesinde küçük sa cr kızlar müdürün geldiği, rünce hemen ciddileştiler. Müdür kendilerine bluzlarınm kollarının | çok açık olduğunu ihtar etti. Marüken dairesindeki bir deli- kanlıya kadn — çantalarının pek | gösterişli teşhir edilmediğini söy- ledi. Eldivenlerden birinin üzerin- de leke gördü. Böyle ufak seyler koskoca mağaza müdürünün gö- zünden kaçar mı? Çanak çömlek dairesindeki me- mur, elinde okuduğu romana çok dalmıştı. Müdürün geldiğini bile hissetmedi. Ve bittabi adam akıl- İr haşlandı. Müdürün © haşmetli bakışları önünde romanı bir kena- ra atmağa mecbur oldu. Alt katın teftişi bitmişti. Mü- dür bü sefer yukarıya çıktı. Çama- şır dairesinde kadın — bir müşteri ipek gömlek satm alıyordu. Neza- keten oradaki satıcıya hiç bir şey söylemedi. Hattâ başını çevirip yü rüdü. l Bir kat daha çıktı: Mobilya dairesi.. Kimseler yok. & Sadece naftalin ve vernik koki Seminenin sözleri, kalbim ve asabim üzerinde öyle garip ve u- mulmaz bir tesir yapmıştı ki ade- | ta korktum: — Hayır,. Semine Hanım, ha- | yatımda hiç bir sır yok. Yalnız ben, zannediyorum ki, lüzumun- dan fazla namusluyum. ine, gülmedi, içini de çek- i, sadece merhametle gözleri- | min içine baktı: — O halde siz, hastasınız! Buna, ne cevap verebilirdim? Genç kadın, beni teşvik edi bir tavırla soruyordu: Bana, doğrusunu ceksiniz, amma vadedii — Vadediyorum. — Yarım ağızla değil! — Hayır! — İçten, tamamile samimi ola- | rak, — Peki; kabul! Sorunuz! Semine, ayak ayak üstüne tr ve ellerini dizleri üstüne ge söyliye- — Sırrı Nevresle alâkadar “ve yahut megul olmanızın sebebi ne? © Eğer bir umumi, bir | det halinde iken, hangi müdür ol. Ayaklarile 863 çıkarmamağa çalışarak avinı kollayan kedi gi- bi yavaş yavaş yürüdü ve birden. bire şaşkın ve mütehayyir durak- ladı. Süphane men tahayyere.. Önünde bir mağaza memuru, üzerine 540 lira fiat konmuş kol- tuk takımlarından birine bacak ba cak üstüne kurulmuş, gözleri ta- vanda püfür püfür sigara içiyor. Birdenbire müdür beyin © başına kan sıçradı. En nihayet sabahle- yin aldığı mektuptan hıncını çıka- racak birini bulmuştu: — Efendi, dedi, siz vazifenizle böyle mi meşgul olursunuz? oo yok. — Size, söylüyorum, çalışa- cak, etiketleri düzeltecek, tozları alacak yerde beyimiz £ kurulmuş, sigara içiyor. Ötekinde gene ses yok. — Mağazanın işleri böyle yü- rür mü? Ben söylüyorum, siz hi lâ cigaranızı bile atmıyorsunuz. Gene ses yok. Doğru ya, hid- 3 sa böyle memuru hemen kapı dı- şarı eder. Müdür çıkıştı: Zaten, ne oluyorsa hep sizin yüzünüzden oluyor. Adınız ne si- zin? — Ulmi. — Üstelik bir de gülüyorsu- nuz, Ne maaş alırsınız buradan? — Vergisi ile beraber seksen Tir. — Peki, niz, hesabını sizin gibi memurlara yok. Müdür derhal (imzayı çekti. Ulvi efendi de müdürü büsbütün | sinirleştiren ayni tebessüm halile hemen kâğrdı alarak vezneye in- | di. On dakika sonra biraz sinirleri yatışan müdür, caddeye bakan v rinleri tetkik için aşağıya (indi. Sokakta demin kovduğu memurun gene sigara ağzında, cüzdanına pa raları sıralamakla meşgul olduğu- nu gördü. Müdürün bu defa merhameti tuttu. Adamcağızı kovduğuna man oldu ve çağırarık; — Ulvi efendi, sizin © işinize nihayet vermek benimi yalnız hakkım değil, ayni zamanda va- zifem idi. Eğer bir büsnü hal va- rakası filân isterseniz yukarıya yazdhaneye geliniz, vereyim. Ülvi gözlerini kaldirdi: — Vallahi Beyefendi, dedi, be- nim hüsnühal varakasına ihtiya- cım yok, Ben yemekten sonra şöy-| le sadece bir sigara (içmek için koltuğa oturmuştum. Ben mağa - | zanızda çalışan memurlarınızdan değilim. Yalnız arka sokakta y ni bir dükkân açtım. Çiçek satı. yorum, cenazelere çelenk gönde- riyorum. Eğer bir gün ihtiyacınız. olursa... derhal vezneye gidi- çıkarsınlar, benim ihtiyacım SEM müstantik karşısında , kalbi bir cürümle karşılaşmış olsaydım, bu kadar kıvra; azdım. Bu kadın, çok korkunç bir mahlüktu. Ondan, bugünkü, evvelki de- gil, yarınki haraketlerimin besa- bından korkuyordum. Bu kadın, bir hiç için, beni yakabilirdi. İçimde açılan konca solmuş, bahar sönmüş, güneş (o batmıştı. Ben, bu kadından nefret ediyor. dum. Ve bu nefret, bir gayız ha- linde idi. Niçin, neden bu kadın, benim kalbimi, ve dimağımı tu naklı yor g Onun dostu olmak, ona para yedirmek © umduğu değil, um- madığı, ummıyacağı refahı temin etmek elimde idi. Benim i- çin bu, bir fedakârlık sayılamaz. dı. Fakat neden? Tek o, söylemesin, sorması! Bir erkeğin, bir kadın karşı- sında bu kadar ufalması neden? İçimi açıkça dökemediğimin mi günahı bu? — Sırrı Nevresle ne meşgu- lüm, ne de alâkadarım, oSemine Bugünkü program ISTANBUL 1800 P1âk meyriyate. 1920 Aja ri a0 Akğrln 15 Ajanı iye Rasim hanım iştirakile das ve beri - Haberle 18; 3. Marco ork 15: Orkestranın devat k. 214 Taganni, Zİ e 22,15: Örkes 546, Kır. BUDAPEŞTE, 680 m. 17,30: Musahabe. 2130: Ölen kahramanla” rın hatıralarını teskir için komser. 592 Khz. VİYANA, 507 m. 20: Gençler saati (seter. ) 20,30 Mesabi” be, 20,45: Koro kı e Vi var 63 hz. PRAG, 470 m. 2020: Temsil, 2055: H 686 Khr. BELGRAT, 457 m. 18. Halk şarkıları: 20: Plâk. 20,20: sarkıları. — Musahabe. Zi: Cenu 23: Haberler. — Dans m Vapser'in Terin Aktam konseri, oparası, Kurulara sit izahat, 2390 Kari mektupları Caddakostanı iskelesi Bir okuyucumuz yazıyor: — Akay idaresi yaz münasebe tile Caddebostanı iskeler'ni tamif ve telvin ettirmektedir. Fakat bü güzel sayfiye iskelesinin önü tuğls deposu olarak kiraya verilmiştir. İdare buranr: irkin bir manzar8 teşkil ettiğini görünce teşebbüsatt? bulunmuş ise de henüz daha müs bet bir netice elde edememiştir. 47 ve mesire mahalli olması iti barile çok rağbet gören bu mahal lin temizliğine bakmak lâzım de gil mi? Caddebostanında oturam İar bile bu manzaranın çirkinliği den hergün şikâyet etmektedir. Mahalli belediyenin bu mahzurü izale etmesi vazifesi icabıdır. Hakarat yok Altıncı hukuk mahkemesinde bir boşanma davasında Ziya Bey isminde bir zatın fartı teessürle relikasının boğazına sarıldığı ya" zılmıştı. Ziya Bey bize gönderdiği bu mektupta filhakika kendisini bil- miyecek hale (geldiğinden elin- den böyle bir hareket o çiktığıni, fakat kanunlar ve hâkimler aley- hine hiç bir şey söylememiş oldu ğunu yazmaktadır. Ihtira ve mı zayi ettim ye” cağımdan hükmü — yoktur. O ayri. ZAYI am C“ Mi Asrın umdesi ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç içis LK EE “ MİLLİYET” tir. 3 aylığı... M5 Hanım. Ben, merhamet hissile reket ettim ve ederim de. Semine, göz bebeklerimin içi" ne, hakikati U soran bir dikkati bakıyordu: — Size inanıyorum Bey! Ah, bu söz! Bu inanış! Ban? Mesture de inanırdı, e Neşide # inanıyor. Fakat (ne fayda ki inanışların birisi bana iyilik gel miyor. — İnanmasanız bile Semif” Hanım, hakikat bu! Semine ayağa kalkmıştı: — Siz, Sırrı Nevresin alacsi” kıza tutkun musunuz? a Hiç bir adalem isyan, harekti, halinde değildi. Çünkü tek bir ? reketim, karşımdaki kadını bo” zından tutup boğmaktı. ok Galiba o kadar | fena ve kafir bakmışım ki Seminenin yüzü :, den sapsarı kesildi. Ve gözleri” ışığı sönüverdi — Affedersiniz, lâkırdı ols8* diye söyledim. — Böyle lâkırdı olmaz! Affedersiniz! İ — Bitmedi - Hüsret

Bu sayıdan diğer sayfalar: