Haftalık siyasi İcmal 1 Mayıs Bayramı: 1 mayıs 1889 senesinde i nasyonal tarafından bir İşçi Bayramı o larak kabul edilmişti. O tarihten sonra Büyük harbe kadar 1 mayıs milliyet ve din farkı gözetmeksizin, dünyanın işçi sınıfı arasındaki tesanüdü tebarüz ettiren bir bayram şeklinde tesit edildi. İddia edilebilir ki 1 mayıs hiç bir za man 1934 senesinde olduğu kadar geniş nisbette tesit edilmemiştir#Aşağı yukarı her memleket bayram yaptı. Fakat 1889 senesindeki manadan ne kadar ayrı bir mana ifade ettiğini anlamak için muhte- if memleketteki tezahürlerine şöyle bir göz gezdirmek kâfidir. Sovyet Rusya bermutat büyük bay - ram yaptı. Fakat dünyanın işçi zümresi arasindaki tesanüdü — tebarüz ettirmek için değil, Kızıl meydanda Rusyanm ar- keri ve tayyare kuvvetlerinin nümayişi te arbedeler oldu. Madrit'te ve- #aiti nakliye işçileri grev yaptılar. Avus- turya'daki tezahüratı gariptir. Avustur- ya hükümeti, 1 mayısı bayram ilân eden kova ile kıyas edilebilir. Hitler iki mil - yon Almana nutuk söyliyerek 1 mayıs tarihini bayram ilân etti. Fakat bu da artık 1889 ikinci enternasyonalinin bay- ramı değil, Hitler Bayramıdır. Hitler 1 mayts bayramını benimsediği gibi, komü- nistlerin çekiç ve orağını da benimsiyor. Milli Sosyalistlere göre, | çekiç ve orak Alman işçisinin ve köylüsünün işaretleri dan çalınmış ve in emaresi şekli- ne istenmiştir. Hitler orak ve çekici bu akıbetten kurtararak Almanlaş- ardı. Tıpkı 1 mayıs beynelmilel sosya- ünü olmaktan çıkıp ta millileştiği gibi, Sosyalizmin prensipleri her mem- leketin hudutları içinde az çok yer bul - makla beraber beynelmilelliği haylı zayıf- ladı. Milli karakteri tebarüz etti, İşte 1 mayıs bayramının ilhamı budur. Yemen - Hicaz Harbi: icaz - Yemen harbi kat'i bir safhaya girmek üzeredir. Hafta arası gelen ha - berler, Hüdeyde'nin Hicaz Kralı İbniz - süud tarafından işgal edildiğini bildir. mektedir. Imam Yahya'nın öldüğü kındaki haber teeyyüt etmedi. Hüdey - haberini alır almaz İma - bir baygınlıktan galat ol - duğu anlaşılıyor. İmam Yahya baygınlık buhranmı geçirdikten sonra menlinin son kan damlası” akıncıya ka- dar muharebeye karar verdiği bildiri or. - İbnissüud askerlerinin şimdi Yemen'in paytahtı olan San'a üzerine yürümekte oldukları bildiriliyor. Bu askeri hare - ketleri uzun uzadıya tahlil eden muhar- yilinin Elirlerine göre der yi Dia işin dağlık arazi icap ettiği mi ii eğiiila kalay ari olmakla beraber, her halde neticede İbnissünd muvaffak olacaktır. Yemen - Hicaz muharebesi arkasın - daki kuvvetler de tedricen belirmekte ve Ibnissüud'un arkasında Ingiltere. İmam Yahya'nın arkasında da Italya görün - mektedir. Arabistan yarımadası daima emperyalist devletlerin nüfuz mücade - esine sahne olmuştur. Fakat İngilizler bu meseleye çok ehemmiyet vermişler ve nüfuzlarını takviye etmenin en bul muşlardır. Bu defa a, meşe, ne de müstemleke meselele - rinde tecrübe noktasından İngilizler ile boy ölçecek bir vaziyette değildir. Binaenaleyh Italya'yı Arabistan yarım adasmdan atmak İngilizler gibi Arabi, tan işlerinde tecrübe ve ihtısat sahibi millet için işten bile değildir. Ancak bunu yaparken, Arap milliyetperverliğini de tahrik etmek istemiyorlar. Filhakika iud'un muvaffakıyetleri, yalnız Yemen'de değil, Suriye ve Mısır'da da akislerini uyandırmıştır. Arap âlemi bu bükümdar; te- üseyi: takip ettiği siyaseti ta- kip etmiyebilir. Fakat böyle milli vah- det hareketlerinde ehemmiyetli olan şa- hıslar değil, fikirlerdir. İnsanlar fanidir. Fakat mefküreler yaşar. Gi yaşıyan, kuvvetleşen ve genişliyen mef- in edebi tefrikası: 73 KANLISIR rum. İçimde, mektepten kaçmış bir İ Trende, hep bunları düşünüyo - | çocuğun korkusu ve utancı var. Köşkün bahçesinde, beni karşı- layan Neşide, oldu; beni görür gör mez, bir çığlık kopardı, ellerile yü zünü kapattı: - Hiç gözüme rev amca! Artık yacağım. Ona doğru koştum ve zorla elle- “ini yüzünden çektim: — Neye darıldın bakayım? , Neşide, sağa sola irkiliyor, çır- mayor: 4 mein da değil mi? Dok tor da yüzüne bakmıyacak... Gülüyorum: — Demek, aleyhimde ittifak etti Neşidenin ellerini bıraktım ve dargın gibi geri döndüm: — Öyle ise, ben gidiyorum. Neşire, hemen boynuma atıldı: — Yok, cici amca! Şaka, cici amca! inme, Hüs - üze bakmı | kat bu eğlenceye benzeyen gezin küreleri benimseyip tatbik edecek lider- ler çıkar. Arap İttihadı bir mefküre şek- İinde kalplerde yer bulursa, bunun ta - hakkuku artık bir zaman meselesidir. Maruf Miralay Lawrance, Versailles konferansında Arap ittihadı için bir ık anan küzemgeldiğini söylemiş bilir belki bü Arap mütehassıs da yanı- İsyor. Esasen İngiltere'de Lawrance'in yerini başka bir İngiliz alıyor: Philby.. . Ibnissüud'un © İmam Yahya'ya taarruz edeceğini ve muvaffak olacağını altı ay evvel haber veren adam, müslümanlığı kabul ettiğini söyliyen bu Ingilizdi. Çin işi, Japon Japonya'nın Çin'de takip edece set halkında Japon hariciyesi erkânı - dan biri tarafından © yapılan beyanatın uyandırdığı heyecan £ şimdilik sükünet bulmuşa benziyor. Evvelâ birer birer sefirler Tokyo Hü- kümeti nezdinde teşebbüste bulunarak bu beyanatın manasmı sordular. Sonra Amerika resmi bir nota ile dokuz taraflı imuahedeye Japonya'nın noktai nazarını i. İngiliz hükümeti de “dostane istimzaçta” bulundu. Japonya nihayet İngiliz istimzacına c6- vap vermiştir. Bu cevapta Japonya'nın muahedelerle giriştiği taahhütlerle bağlı olduğu, “açık kapı,, vaziyetinin devam edeceği, bunu değiştirmek asla mevzuu- bahsolmadığı bildirilmektedir. Amerika notasına cevap verilmiyeceği anlaşılıyor. Ingiliz Hariciye Nazırı Sir John Simon bu mesele hakkında Avam Kamarasında beyanatta bulunarak İngiltere'nin tat - min edildiğini ve Japonya tarafından ve- rilen cevabın kâfi olduğunu bildirmi Bazı meb'uslar, meseleyi tamik etmek i temişlerse de Hariciye Nazırı her halde İngiliz hükümetinin itminan getirdiğini söylemekle iktifa etmi . Uzak Şark vaziyeti şimdilik sakin gibi görünüyersa da yarının meler getireceği malüm değildir. Japonya'nın Çin'de ta - kip etmek istediği siyaset, hamle hamle | tatbik edilen bir müstemleke siyasetidir. Japonya bir hamle daha yapmış demek - tir. Gerçi Japonya dokuz taraflı mushe- denin hükümleri devam ettiğini söylü yor. Fakat eğer Japonya © kendisini bu muahede ile bağlı addetseydi, Mançur * ya'yı da istilâ etmezdi, Görülüyor ki Ja- ponya'nın bu muahede hakkında hususü bir anlayışı vardır. Yani hem muahede baki kalır. Hem de Japonya'nın milli si yaseti hedeflerine doğru yürür. Japonya'nın verdiği edilemiyeceğini söylemek zaittir. Başka bir fırsatla Çin hakkındaki iddinmin tek- Filipin adaları Amerika'dan ayrılıyor. Adalar, yarım asra yakın bir zaman ev- vel, Ispanya ile Amerika arasında yapı- lan harbin sonunda Amerika'nın elinde kalmıştı. O zamandan beri adaların Ame- yikadan ayrılması zaman zaman mevzuu- bahsolmuştur. Bu © defa ayrılımlarına sebep, Filipin'lilerin kendi arzularından riyade iktısadi vaziyet dolayısile Ameri- ka'lıların adaları Amerika arazisi addet- mek istememeleridir, Çünkü Adalar A- merika toprağı & addedildikçe, Filipin mahsüllerine — gümrük resmi koymak mümkün değildir. Bilhassa ziraatçi A - merikalıların tazyikile geçenlerde Ame - vilen âyânı bir kanun w kabul et - mişti. Martta bu lâyiha Cümhurreisinin de tastikine iktiran etmiş ve hafta arası da Filipin Meclisi bu kanunu asdik et - iştir. Kanuna göre, Filipin adaları 1945 senesinde müstakil olacaklardır. Ancak Filipin mahsulü şimdiden kontenjantma- na tabi olacak ve muayyen bir nisbetten fazlası için gümrük resmi | almacaktır. Binaenaleyh kanunun hükmü ancak 1945| senesinde meriyete geçmekle beraber, Amerika bu kanundan beklediği istifa - deyi şimdiden temin — etmenin çaresini bulmuştur. 1945 senesinden sonra da Amerika Fi- lipin adalarında üssübahri, tayyare istas- yonları ve kömür depoları tesisi Balkanlar'da faaliyet: Balkan memleketlerindeki siyasi faa - Yazan: Mahmut YESARI Bahçede kolkola yürüyorduk. Neşide, köşke doğru, çınğır çın - gir sesleniyordu: — Doktor, bak, kimi getiriyo - rum, Firariyi derdest ettim. Doktor Nüzhet Süleyman, bir az sonra köşkün kapısında gö - rünmüştü — Maşallah E- yefendi... Baha- rınız başına vurdu idi galiba? Günlerce, haftalarca, birçokları nın, eğlenmek diyebilecekeri bir tarzda gezmiş, dolaşmıştım. Fa - tiler, işret ve sefahat âlemleri, be- ni eğlendirmemişti. Bir saniye, bir an bile, kalbim bir hâz, bir fe- rahlık, bir keyif duymamıştı. Ze- birlenmiotim. Ferhunde, Germa - ine, sonra Fransuvazı bulmak ha- yali, beni ayrı ayrı sarsmıştı. Şimdi Neşidenin, doktor Nüzhet Süleymanin yanında, temiz bir ai le kokusu, kaybettiğim yuvanın ko- kusunu duyuyordum. İçim, şen bir kahkaha çibi fe- Doktor çocuğun başı ucunda du- ran genç kadma dönerek: — Evvelâ saygısızlığımın affını rica edeyim efendim. £ Herhangi bir sebepten dolayı (o çocuğunuza ağırca bir ceza verdiniz mi? Çocu- ğun babası: — Matmazel annesi değil; çocu- ğumun annesi kadar sevdiği dadı- sıdır, dedi ve daha fazla izaha lü- zum görmedi. Eğer yavrucak ateş ve ıstıraplar içinde yatakta yatmasaydı vaziye- tin komikliği derhal göze çarpardı. Çünkü Nâzım Bey redingotu ile, kadın sade bir ev elbisesile, doktor ise gecenin ikisinde telâşla çağrıl- dığı için pijamasını üstüne giydi- ği bir hırka ile idi. Nâzım Bey bi- raz evvel bir pernsin süvaresinden dönüşte çocuğunu ağırca hasta bul- du. Derhal çağrılan doktor kat'i bir teşhis koyamadığı için, birdenbire yükselen hararetin şiddetli bir'80- ğuk algınlığı neticesi olabileçeği- ni ileri sürdü ve ateşin düşmesi için buz tedarik etmelerini rica etti, Biraz sonra açık (bulduğu ilk pastahaneye rken Nâzım Bey danseden iki çift gölgeden başka bir şey göremedi. Onun kıyfetinde- ki değişiklik pardesüsünden görü- nen beyaz kravatı metrdotel ve dansüzlerin nazarı dikkatini celbet ti. Bir masada üç erkekle çay içen bir kadının dikkatli nazarları Nâ- zım Beye çevrilince o karı sapsarı kesildi. Heyecanını (o biraz teskin için elini kalbi üstüne koğdurMetr doteli çağırarak bu adamin ne iste- diğini gizlice öğrendi yavaşça ye- rinden kalktı Nâzım Beye yaklaştı. — Arkadaşlarımın ısrarile bura- ya biraz eğlenmeye geldikti. Ka- dın böyle bir yerde bulunduğun- dan mahcup daha fazla izahat ver- medi. liyet devam ediyor. Yunan Harbiye Na- zı Kondilis hafta arası Ankara'yı ziya: ret etti. Yugoslavya o Hariciye Nazırı Yevtiç Sofya'ya gitti. Tevfik Rüştü Bey de Bükreş'i ziyaret ediyor. * Kondilisin Yunanistan'da misak etrafındaki müna- kaşalar hakkında Ankara'da izabat ver- diği tahmin edilebilir. Esasen bu noktâ- da hiç bir endişe yoktu. Ziyaretten son- ra neşredilen tebliğ ile de Türk - Yunan dostluğu tebarüz ettirilmiştir. Yevtiç'in Sofya ziyareti de neşredilen © tebliğden ve gazetelerin neşriyatından muvaffakı- yetle neticelendiği anlaşılmaktadır. Bul- garistan'ın komşuları arasında Yuyos - İavya ile olan münasebetleri en ziyade ıslaha muhtaçtı. — Bizimle Bulgaristan arasında hiç bir ihtilâf yoktur. Romanya ile olam ihtilâf in ehemmiyetsizdir. nacnaleyh şimdi Yugoslavya ile münate- betlerini tanzim etmesi bütün — Balkan memleketleri tarafmdan iyi telâkki edil- meğe değer bir hadisedir. Görünüyor ki her şeye rağmen, Balkan memleketleri arasındaki uzlaşma ve tesanüt siyaseti iyi bir yolda yürümektedir. Ahmet ŞÜKRÜ rahlamıştı. Bir çocuğa dönmüştüm. Kâh doktorun elelrini tutuyor, u- kıyordum; kâh Neşide- çenesini okşıyordum. En mânâsız şeylere bile gülüyor- dum. Benim, bu taşıkın neşem, dokto- run biraz taaccübüne gitmiş! Azizim, sende bir fevkalâde- orum. — Çok doğru söyliyorsun, dok- tor! Aranızda bulunmak neşesi ve saadeti beni öyle , gençleştiriyor, öyle çılgınlaştırıyor ki... Neşide, tek gözünü taz — Buna inanayım mr, cici am- kırparak ca — Elbette, inanacaksın, yavrum. Neşide, bizi büyük taflan ağa- cınm altına götürdü: — Burada oturun, beybabama da haber vereyim. — Beybaban evde mi? Genç kız, sahte bir gururla göğ- sünü kabartmış ve sol omuzunu da çarpıtmıştı.: — Opsizin gibi vefasız değil, evcement adam! Bu alay, pek hoşuma gitmiş gibi bir kahkaha attı ve O köşke doğru kosmağa başladı. Doktor Nüzhet Süleyman, ağır bir sesle sordu: Fakat Nâzım Beyin sükütu onu tecavüzkârane bir tavırla tekrar söze başlattı: — O beyefendi buz mu arıyı sunuz? Demek ikametgâhınızde eğ lenti var, Benim zamanımda o ev- de hayat bu kadar eğlenceli değil- di. — Gene ciddileşerek — seni gö- rebildiğime pek memnunum. Ye- min ederim ki yaptığım delilikten müteessifim çünkü « seni. seviyor- dum bugünkü, şimdiki gibi... De- yince Nâzım beyin gözleri ayrıldık ları gündenberi ilk defa olarak ka- rısmın gözlerile karşılaştı. Kabaha tinin affedilmesi müşkül kabahat- lerden olduğunu itiraf elti. Evine, evlâdına, eski rahatına kavuşması için çok yalvardı. Kadına ol habbetini, evladınm ateşler “anne|..,, sayıklamasından mı lir neden Nâzım Bey onu affetti ve beraberce pastahaneden çıktılar. Ertesi sabahı doktor çocuğu yata ğında sakin ve rahat buldu. Uzun. ca bir muayeneden sonra: — Hayret doğrusu — diye söze ladr — dün akşam hastada me. alâmetleri görünüyordu. Şim di ise hararet halitabiide... Hasta- nın başı ucundaki | kadının gene dadısı zannederek: Matmazel, uykusuzluktan yor. gunsunuzdur. Artık istirahat ede- ilirsiniz, dedi. Fakat o dakikada hasta çocuğun: — Anneciğim git- me! demesile doktor her şeyi an- ladı! Kırdığı pottan mahcup ayak larının ucuna basarak odadan çık- tı. Firdves İSMAİL Askeri tebliğler İhtiyat zabitleri. yoklaması Fırka askerlik Dairesi riyasetinden: İhtiyat zabitan ve askeri memurları nın yoklamaları; kanunu mahsusu müci- bince İ Haziran 934 den itibaren başla” nacağından alâkadaranın, Askeri vesi- kaları, nüfus hüviyet cüzdanı, Hekim ve bâytarların ihtisas vesilkaları ile bir. likte mukim ve mukayyet bulundukları askerlik şubelrine müracaat etmeleri ve bu müracsatı a yapmayanlar haklarında kanunun 10 cu maddesi ahkâ- #nı tatbik olunacağı ilân olunur, İş ve İşçi Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büre- maxa müracaat etmelidirler, İş arânıyor BİR HANIM — Yazihane ve ticaretha- nelerde daktilo ve muhasebe işlerinde ehven şeraitle bir vazife arıyor. Gaze temize İş rümuzile tahrren müracaat. — Sahi nerelerde idin? Teces- süs değil... Fakat bu okadar uzat mazdın da... Yoksa Kırkkiliseye mi gittin? Doktora, açılmamağa karar ver- miştim. Hele Françoise'r görmeği de merak edecek olursa, ben bit- tim! sayılabilirdim. Françoise'da, Mestureyi görecekti ve Françoise de Bursadaki hâdiseleri anlatınca; doktorun ayakları suya erecekti. Kırkkiliseye gittiğimi de iddia ede- mezdim. Aramızda geçen münaka- şadan sonra, Sırrı Nevres, doğru- 'dan doğruya olmasa bile, sırasını getirip, fırsat o düşürerek ima ile, kinaye ile anlatacaktı. Doktora, nihayet sükünetle ce- vap verdim: — Biraz işim vardı. Kırkkilisede ki çiftliği, konağı, araziyi satıyo:t rum. Doktor Nüzhet Süleyman, me- rakla doğruldu: : — Paraca sıkıntıda masın? — Hayır... İnsan, malının, işinin başında bulunmadı mı, hiç bir hay- rın görmiyor. Malları tasfiye ede- ceğim. Adapazarında bir çiftlik al- mak istiyorum. — Sen, muvafık gördükten son- ra, mesele kalmaz. (Bari işlerini yoluna koyabildin mi? © Mahzun mahzun boynumu bük- GUN UARRZ MUHTEREM KADIKÖYLÜLER "Yar.hi bir, gün. yaşamağa bazırlanwiz ANKARA TÜRKİYENİN KALBİDİR Herkesin görmesi lâzım Türkçe sözlü büyük inkılâp filmi 13 Mayıs Parar günü matinelerden itibaren Kadıköy HALE Sinemasında İrtihal Merhum Fazlı Beyin haremi ve Mül- | ga derilfünun müderrislerinden Mus- Hhaddin Adil, devlet demiryolları cer müdürü Osman Tevfik ve endis Mümtez ve Süha Beylerin valideleri Meryem hanım dün Küçük Modada Mektep sokağındaki evlerinde irtihal ey- lemiştir. Merhume hayırseverliği ve tefkati | ile tanınmış kadınlarımızdan idi. Ailesi | erkânına taziyet beyan ederiz. | Cenazesi bugün mezkür evden | saat on bir buçukta kaldırılacak ve Osman | ağa camiinde namazı kılındıktan sonra ebedi metfenine tevdi edilecektir. Konser Onümüzdeki perşembe aleşamı saat (21) de Tepebaşında Şehir tiyatrosunda yare Cemiyeti menfaatine büyük bir konser verilecektir. o Bu konserin çok zengin plân proğramında : Bestekâr Ha- tez Sadettin Bey tarafından kendi bes- telediği müntahap parçalar; Âşık tarzı üstadı Hüseyin Baba Ef. tarafından saz- la nadide şarkılar ve koşmalar ; Viyo- lonist İskender Hadi Bey tarafından a- İsfranga havalar Feride Cenan hanım ta- dan yılanlarla Oriyantal danslar; iyano profesörü (Madam Papelyanm küçük talebeleri tarafından piyana ile a- ğır parçalar; Yedi yaşında Ilhan Bey tm- rafından kendi bestelediği Ilhan vali; Amstörler tarafından zeybek rakısları vardır. Fransız Tiyatrosunda ATTİK YUNAN VARYETE ATRAKSYON Bugün saat 16 ve 18,30 be matine ve suare saat 21 de beyetinin temsillerine devam olumacak» tır. Her gün matine saat 18 de ve suare saat 21 de. Koltuklar : 75 - 100 - 120 Balkon 60. Galeri 40 kuruş. La Turguie “ Milliyet” in fransızca nüshası olan “La Turguie” gazetesini: bonmanlarma göeterdiği ellmlet: La Turgwie Türkiye ve Ecnebi mem- leketlerindeki abonelerine bir hizmet ve kolaylık olmak üzere faidı büste bulunarak gerek Türkiye ve ge- rekse Ecnebi memleketlerdeki tüccar, komisyoncu, ithalâs ve ihracat tücdari, ve teknisyenleri birbirine tanıtmak ve icabında abone- lerine büyük tcarethanelerin, tanınmış firmaların, Doktor, Avukat, otel, pl lokanta umumi bahçe vesair büyük maruf mahalleri bildirmek üzere bir ün açıyor. Bu sütunda Istanbul, vi- ljyetler ve ecnebi memleketlerdeki abo- nelerinin isimleri adresleri | ve mesleki ilinları mecennen meşredilecektir. Bu adres ilânlarında müracaat maksat- larmın izahı lâzımdır. Bu suretle abone- ler ücaret ve işlerini ayni zamanda ha- riçte de tanıtmak fırsatını bulabilecek. lerdir. Bu maksatla gönderilen ilânların dört beş satırı tecavüz etmemesi lâzm- dır, Her üç aylık abonenin ilânı üç de- fa altı aylıklık abonenin dokuz defa 12 aylık abonenin yirmi defa tekrarlar nacaktır. Gönderilen ilinlarda abone numarasının bildirilmesi her tekerrür işin de (2) kuruş pul gönderilmesi lâ- zımdır. La Turgutie abone fiyatları — Kısmen, doktorcuğum. Neşidenin sesi geliyordu: — Bahçedeler Sırrı Bey... Taflan ağacının altında oturuyorlar. Gayri ihtiyarı titredim: — Sırrı Nevres, burada mı? Doktor, benim ürperişimi farket- memişti; hoşnutsuz bir tavırla o- muzlarını oynatıyordu; dudakları arasından: — Ne gün burada değil ki... de- di. — Ya! demek postu serdi? Doktor, başını sallıyordu: — Hani sıkılmasa, o geceleride burada kalacak! Sırrı Nevres'in köşke gelebilmesi ne pek inanamıyordum: — İstanbulda kaldığım zaman, ona bir kaç kere tesadüf etmişti — Evet. Sen İstanbula gittiğin vakit, o da, üç dört gün görünme- mişti, Fakat arasmı soğutmadı, teş- rif buyurdu. Anlıyorum; Sırrı Nevres, gün- düzleri köyde, köşkte, gecelerini de Beyoğlunda geçiriyordu. Doktor, içini çekti: — Kabahat onda değil ki... Neşi- de, çok yüz veriyor. Doktor, daha söyliyecekti, fakat Sırrı Nevres'in ağır ağır yaklastı- ğını görünce suslu. Bugünkü program ISTANBUL, 1230, Alaturka pili meçrizatı, 18,00: Plâk "Alama haberleri 1930: Ala im Fabri Hİ ine 1) Aba ve heran » UKREŞ, Mim. 18; Sibiesene orka 550 m 1930: Piyano e icimli ilebahar senfoni 'KONİGSVUSTERHAUSEN, 1571 2225; Plâk. — Haberler, 24: Gece konser MSKOVA Zi m v 21; Müsahabe. — Ori atı. 23061 İngilizcâ — meşriyatı, 2405: ELGRAT, «7m 30, Piâk. 20,20, "Pİ Zağrepten sakil orkestrası ROMA, NAPOLİ, BARİ s Müsahaba. — Plâk Bando mızıka. Müteaki- — Müsshaba, Zi: 24: - Haha Radyo ben piyes ŞIMALI İTALYA GRUPU, Plâk, — Müsshabe. Xi, 6,4 1806. Kumrist konseri. — Muhtelif: 2006: Piâk, — Muhtelif. 2130: Morartın “FİGARO' mum DUGUNU, epereti, 23: Son haberler. BRESL'AU, Mm. Sima: ini Hadrabevd: "Anton Konrat). 22,30: Haftanın haber icmali. — Haberler, 23,28: Molser or- estrast, TEŞEKKUR Amansız bir hastalığın henüz pek genç iken aramızdan ebediyyen. ayırmağa kıydığı ciğerparemiz çok sevgili Tura- namızm cenaze mörasimine bizzat işti rak ederek yüreklerimizde açılan derin yaranın “nhammülsüz acılarmı teskine çalışmak lütfunda bulunan ve mektupla telgrafla taziyette bulunarak bizleri tes- liye lütfunu esirgememiş olan pek ruh terem dostlarımıza, arkadaşlarımıza, akrabalarımıza ve muhtelif © cemiyetler ve teşekküllerin mümessil ve mensup“ larma ayrı ayrı şükranlarımızı arza göz yaşlarımız mani olduğundan bu avzife- nin ifasına muhterem gazetenizin delâ* etini rica ederiz. Istanbul Belediyesi Teftiş Heyeti Müdürü Tevfik Doktor Adnan Tevfik Saibe Tevfik 9 8. 4 milliyet Asrın ümdesi “ MİLLİYET” tir ABONE - ÜCRETLERİ : müdiriyete müra- işler ü cnat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliye- tini kabul etmez. Sırrı Nevres, geldi ve aramızda hiç bir sey geçmemiş gibi, dostça gülümsiyerek elimi sıktı. Bu, ilân harptı... Açık sahada çarpışacak- tık. Ben de ona, dostça gülümse dim. , Beynimin içinde, doktorun sözü" bir yılan gibi kıvrılıyor, . oynıyor, çörekleniyor, hattâ © ıslık çalıyor, alevden dili ile kafatasımı yalıyor! —19-— —Hüsrev amca, sen, benim hen annemsin, hem babamsın, hem kar” deşimsin Bana, senden daha yakı kimse yok ki... Benim bir derdim hicranım olsa, senden başka, kim8 açabilirim? ; Çiçek bahçesinin nihayetindeki incirliğe doğru yürüyoruz. Neşide nefesi nefeslerime değecek kadar” bana sokulmuş, taze bir yaprak 8 bi titriyen bir sesle konuşuyor: — Herkes gibi benim de bir ortağım olmamalı mı? Gülüyorum: — Çocuk!. Senin, ne derdin © labilir? : Gözlerimin içine bakıyor, deri” derin göğüs geçiriyor: Çook! a Şaka etmek istiyorum, fakat ki bimde bir üzüntü var: abii — Beni korkutuyorsun, Neşid&f” — Niçin, cici amca ? 4