bulu olmazdan evvel, burada bir Ü niversite var mıydı? Bu seneye kadar bundan kimse işti, Bizana tarihinin yük ; M. Charles Dichi, çok mirilun fi- ti anlatılırken; daha bel rulmuş ve dokuzuncu asırda ıslah e- dilmiş olan ns medreseleri için Uni abirini kullanmıştı. Bizim şimdil tih camiinin yerinde bulu- nan ints - Apörles kilisesinin Ya- daki meşhur medrese, o mütchas- ın bakımına göre bir Üniversite sa- Bu Fransız hocasmın fikrini, Al- manyada Bizans tarihi mütehassrsı M, di akın bir zaman işti, daha çocukluğun- da okuduğu umumi tarih kitapların» İstanbuldan Avrupaya gi- den ilim adamlarının orada büyük te sir yapmış ve Avrupada Renaissance devrinin açılmasına sebep olmuş bu- İanduklarının hatırasiyle dolu idi. Av rupayı düşünme hususunda yenileşti- ren bu âlimler, şimdiki zihniyetimize göre, ancak Üniversite profesörleri | yuki, Üniversiteler tarihi hak- kında, pek yakında bir kitap çıkar- mış olan Stephen d'İrsay, herkesin zihininde yerleşmiş olan bu fikirleri Onun bakımma göre, Bizansta hiç bir vakit — garpte eskidenberi ka- bul edilmiş manasiyle — bir Üniver- site bulunmamıştır. Yüksek tedrisat yapan her mektep mutlaka Üniversi- te sayılamaz. Derslerin keyfiyeti ve herkese açık olması, talebenir çok sa yıda ve her taraftan gelmiş bulunma »e bir mektebe Üniversite demek ol- ması için yetişmez. Üniversite hukuk ve cemaat bakımlarından kendine mahsus ve ayrıca bir yeri bulunan, muhtariyet sahibi — biraz da eski es naf cemiyetlerine benziyen — miyettir. Bizans böyle bir c iştir. Orada mektepler daima hükümetin sıkı mürakabesine tabi i- meratip | silsilesine bağlı bulunma” s1, hukuk itibariyle muhtariyete sa- Kip bir hocalar cemiyetinin, yani bir Üniversitenin teşekkülüne tahammül edem gibi, gene ayni sebeplerden dolayı mekteplerinin terakkisine, mü- temadiyen yenileşmesine müsait ola- mamıştır. Üniversiteler tarihçisi, Bizans mek teplerine Üniversite denilmesini tanı- mamakla beraber, bu mekteplerin yüksek dersler verdiklerini, eski Yu- nan mekteplerinin usulüne devam et- tiklerini kabul ediyor. Bundan sonra da o Bizanı mekteplerine dai ribi biraz malümat veriyor. Şehrimizin fi kir tarihini alâkadar eden bu malü- matı burada hülâsa etmekle okuyucu larımı sıkmıyacağımı sanıyorum? İmparator Jüstinien, 529 da Atina mekteplerini kapadığı vakit onları İs Yedinci asır garp te olduğu gibi şarkta dahi fikirlerin açılmasına pek az müsait olduğundan bu mektepler Bizansta güçlükle tutu pabilmişti. O vakit bu yüksek mektep sarayım yanında bulunur ve hocaları- ir gibi mektebin idaresi de, mü vasıtasiyle, İmpa- ratora bağlı idi. 726 da İmparator Le en Il bu mektebin rahip olan hoca- ları tarafından memleketin siyaseti üzerine tesir yapılmasından korka- rak mektehi birdenbire kapattı. Do- kuzuncu asırda İmparator Bordas dersleri tekrar açtıysa da, bu Bizans mektebi ancak on birinci asırda bir de receye kadar şöhret buldu. Mektep ön ikinci asr sonlarma kadar Avru. On Im parpm garbine kadar tanınmıştı. üçüncü asırda İstanbuldaki Lâtin paratorluğu mektebin tekrar kapan- masma sebep oldu. On dördüncü as- rn başında dersler yeniden başladı, fakat artık mektep orta derecede kal mıştı. Bu asırda Avrupanm garbinde- ele z başl da Eflâtün filezofun kurmuş olduğu usulde idi. İlkin Trivien dersleri deni len genmer, retorika ve dü yani cedel okutulur, sonra Ouadri- vium dersleri denilen hesap, bendese, heyet ve musiki derslerine geçilirdi. Fakat — o zaman Avrupa Üniversite lerinde cari usulden çok farklı ola- rak — yeni fen denilen bu dersler Bi zansta talebeyi daha yüksek dersle re, felsefeye, ü di. Hattâ on bir hoca, Avrupadaki Üniversiteler- de felsefe ve il derslerinden önce daima yedi fen derslerinin gös- terildiğine hayret etmişti. Bununla beraber Bizansta eski Yu nan felsefesi biç bilinmez değildi Psellos, Aflâtün felsefesini tetki miş ve Bizanslılar ondan sonra dı © felsefeyi öğrenmekte devam e lerdi. Bundan başka Aristo dah olmazsa kismen, Bizansta kendisine merak edenelr bulmuştu. Fakat bu iki filozefen bile Bizansta sonuna ka dar tetkik edi iddia edilemez. Zaten Bizanslıların eski Yunan file- zoflarını asıl kendi kitaplarından O - kuyabildikleri belli değildir. Meselâ Batlamyos'un eski ve orta zamanlar da heyet, âleminde esas olan Alma- me: tanıyabilmişlerdi. başka Bizansı yedinci asırdan sonra, kendisinin Roma tesis olunduğunu ve Roma dilini okutmuş olduğundan or- ta zamanlardaki Lâtince yazılardan da habersiz kalmıştır. Eski Bizans mektepleri felsefe hu- susunda böyle oldukça yavan bulun- dukları halde, hekimlik ve hukuk ci- hetlerinden daha ziyade ilerlemişler- di. Hekimlikte eski Yunan üstatları- nım kitaplarımı okudukları, Bizans devrinde yetişmiş olan bir kaç tanm- mış heyimin bıraktıkalrı eserlerden anlaşılmaktadır. Meselâ, daha dördüncü asırda Bergama'lı Oribase eski Yunan he- kimlerinin kitaplarını okumuş ve on- lardan toplama suretiyle kendisi de işe yarayan kitaplar yazmıştı. Beşinci asırda da Bizanslılar ara- arla isimlerini tanıtmış bekirli Astius Bizansta saray hekimi olmuş, o da eski Yunan ki an toplıyarak ehemmiyetli bir kitap yaz- mıştı. Gene altıncı asırda Aydınlı ya hut Sultanhisarlı Alexandre de Tral- les evvelkilerden daha geniş bilgili, eski Yunanda hekimlik kitapların. dan çoğunu okumuş bir adamdı. Yedinci asırda Atinalı İstefan ©s- ki Yunan kitaplarını okuduktan baş- ka Calinüüs hekimin tedavi kitabma tefsir bile yazmıştı. Gene yedinci a» İs lâm devri hekimleri Folüsül Ecaniti diye tanıdıkları bu Bizanslı cerrahm kitabından çok istifade etmişler, şöh reti Avrupalılara da geçmişti lik ilmine yeni bir şey il iddia edilemez. Yalnız felsefedeki kudretlerinin aksine olarak, eski Yu- nan üstatların onların kitaplarından okuyabilmişlerdi. Hukuk cihetinden de Bizanslıların geri kalmadıkları İmparator Jüstiem- Şu kadar ki hekimlikte ve hukuk- ta Bizanslıların ilerlemiş olmaları Bi- zanm mekteplerine Üniversite ismi- nin verilmesine yetişemez. Hekimlik ve hukuk mektepleri #ihayet birer teknik müsssescelridir. Üniversitede esas olan felsefedir. Felsefede ise zans mektepleri orta dereceden | gidi li, Vakın on beşinci asırda Bizansta, mektepten değil, kendi kendilerine yetişmiş filezoflar çıkmış, bunlar es. ki Yunan filezoflarını doğrudan doğ- ruya kendi kitaplarından okumağa merak etmişlerdi. Onların da Bizans mekteplerinde - felsefe dersi açmağa vakitleri olamamıştır. Ancak İtalya- ya kaçabilmişler ve orada Yunanca- yı tanıtarak, Avrupada fikirlerin birkaç hekim vardır. Altıncı asırda diyarı | hem havası temiz. (SIHHİ BE ÖĞÜTLER Motörlü nakil vasıtaları Bugün şehirler içinde ve dışmda 8, güçlerine gitmek veya gezinmek için nakil vasıtaları gibi kullanılan o- tomobil, otobüs ve sair motör mevin- deri şeyler bugünün hayatında o ka- dar çoğaldı ki, bunların sıhhat bakı- mından tetkikleri pek ehemmiyetli bir mesele olmuştur. Kadın erkek, yaşlı genç hep bunlara koşuyor ve hep bunlarla meşgul oluyor. Evelce rahat rahat gezinen ve saf bava alan yaşlılar simdi oto ile gezin mekten zevk alıyorlar. Gençler ise her hangi ibir spor şeklinde motörler le oyalanıyor. Evvelce bunların yeri- ne başka isporlarla vakit geçiriyor lardır. Eğer bu halk motörle gezme hareketlerini islifadeli bir şekilde yapsalar - terketmiş oldukları eski sporla için o kadar esef etmez ve can sıkılmazdı. Saf hava içinde vü- cut hareketleri yapmamakla beraber, saf ve temiz havadan mahrum kalmı yorlardı. ezme hareketleri yapan- işliyen ve hareket €- kullanan kimseler bunların da vücutlarının pek ir kısmı hareketten istifade Diğer sirf nakil vasıtası gibi kulla rılan motörlü arabalardan otobüs ve sairenin pencereleri kapalı bulunursa havasızlıktan ve birbirinin nefeslerile zehirlenmekten başka bir şey olmı- yor. Pencereleri açıldığı takdirde ise dehşetli bir cereyana maruz kalmak tehlikesi baş gösteriyor, Her iki tür- “a le fena vp arzu edilir şeyler de- ği Bunun birincisi her tarafı kapalı küçük ve havasız bir odada oturmak tan başka bir şey olamaz. İkincisi ise bol saf havaya kavuşmakla beraber bu hava o kadar şiddetle hücum edi- yor ki, en azı insanın ya boynu tutu- İuyor veya bir elemi asabiye tutul. mak gibi bir hava çarpmasile kurtulu- yor. Bugün artık bu gibi mahzurların önüne geçilmiş ve nakil vasrtalarının ve saf bulunmak ve hem de içindekilerin her türlü is- tirahatleri temin edilmek suretiyle Amerika ve Avrupada yeni sistem sıhhi arabalar yapılmıştır. Büyükada Dr. ŞÜKRU —— ————— mıza Dr. İHSAN SAMİ BAKTERİYOLOJİ LABORATUVARI Umumi kan tahlilâtı, frengi noktai nazarmdan (Wasserman ve Kahn tenmülleri) kan küreyvati say'lması. Tifo ve ısıtma * hastalıkları teşhisi, idrar, balgam, cerahat, kazuküt ve su tehlilât, Ultra mikroskopi, Busüsi a- İİ siler istihzarı, Kanda üre “eker Klorür. Kollesterim miktarlâğının ta- yini. Divanyolu No. 189 Tel: 20981 « (43895) . 771 m çılmasına hizmet etmişlerdir. vr. Şu halde Üniversiteler Tarihi sahi binin eski Bizans mekteplerine Üni- versite isimini vermemesi — bu mek- teplerde derslerin felsefeye kadar ül iş > olmasından dolayı — emi haklı görünür. Fakat o mekteplerin Avrupadaki Üniversiteler gibi bir Hocalar cemi- yeti olmamasından dolâyı onlara'bu Payenin verilemiyeceği fikrine gelin- €e, bu Üniversite tarifinin Avrupada dahi bundan sonra her vakit doğru | kalıp kalmıyacağı hakkmda tereddüt etmek bizim hakkımızdır. İ Bu yirminci asırda bir çok memle- daha serbest, fakat dağınik olmağa tercih ediyorlar. İlmin, felsefenin te- nın mu, Atinanm mr lir. Ancak Romalı bir muhit içerisin- de Üniversitenin Atinalı kalarak ya- şıyabilmesi kabil olur mu? A Milliyet'in edebi tefrikası: 12 KANLISIR bilirim. Bahçeye girerler, çiçekleri koparırlar, fidanları kırarlar, sak- sıları çalarlar, çimenleri ezerler, yemiş ağaçlarını taşlarlar. Kapının zilini çekerler, insanı yok yere ka- pıya koştururlar.. ” , Hangi bir ettiklerini sayayım? Kaç defa, mutpağın, köşkün camla- rını kırdılar.. Biri birinden ayırt ol- hep artları sıra kovalamaktan surat larını görmeğe vakit kalıyor mu? Hangi birini tanıyayım? — Meselâ, ö çocuğu bulup karşı- na getirsek, şeklinden, (sesinden ir misin? umuminin suali Haticeyi lüşündürmüştü: — Belki tanırım, (belki tanıya- mam.. Birinin günahına giremem doğusu. ii Müddeiumumi, © hizmetçi kıza, tekrar dikkatle bakıyordu: — Evvelce nerelerde — çalışmış- Yazan: Mahmut YESARİ köşkünde bir sene durdum. Ondan evvel Faik Beylerde idim, orada da dört sene hizmetçilik ettim di. — Peki, gidebilirsin. Hatice, çıkınca o Müddeiumumi kâtibine döndü: i kızm tekrar ifadesi alınmalı, nie mahzun mahzun gük dü: — Biri ele geçmez ki.. Maamafih bül TIrIZ. Müddeiumumi de gülüyordu gayretimizi sarfeder, araştı- — Çok zayıf bir ihtimal, bir ümit ise de, siz, gene arayıp soruşturun. Halim Siret Beye döndü: — Bu hizmetçiyi size kim ye etti ? Kışm, Beyoğlunda oturduğu- tavsi- — Peki, bu kadın, acaba, Sırrı Nevres Beyi evvelce tanıyor midi? — Zannetmiyorum. Müddeiumumi, bana sordu: — Hizmetçi, Sırrı Beye tezkere- yi saat dokuzda vermişti, değil mi? — Evet, Beyefendi, dokuza ge- liyordu. 4 : — Halbuki yedi buçukta almış. Neye alır almaz, vermemiş. — İşi varmış, ondan olacak. — Tezkereyi Sırrı - Beye verir- ken, hizmetçinin o haline, tavrına dikkat ettiniz midi doktor bey? — Ben, daha fazla Sırrı Beyle bir fevkalâdelik görmedim. Müddeiumumi başımı eğmişti, küçük kâğıdı, parmakları arasın da ağır ağır çeviriyordu? — Bu, işlek bir yazı. Bunu ya- zan kadın ya bir ecnebi kadını, ya- hut iyi lisan bilen müdebbir bir ha- nım. Sırrı Nevres Beyin eski, ye- ni münasebetleri (arasında böyle bir kadın, var. Yazıyı tanıyor, hem çok iyi tanıyor.. Çünkü imza olma- dığı halde kimden geldiğini anlı. yor. Peki, bu kadın kim? Halim Siret Beyin yüzüne bakı- yordu: MİLLİYET PAZARTESİ 5 MART 1934 Palto Hazretleri! işümekten ziyade insanların gözlerinden korkuyorum... Kar, lâpa lâpa yağarken; tırıl tı- | ril caketle tramvaya girsen tuhaf tuhaf bakıyorlar... Kimi paltosunu ilikliyor, kimi çantasını sıkıyor.. Taksitli iş yapanlar kefil istiyor; matbaacı olmaz, diyorlar... Mutlak esnaf olacakmış... Aklıma mahalle | bakkalı geldi; ağzını aradım, töv- | beli imi: Gözlerimi açtım. Pencerenin içi bembeyaz... İçimde korkuya benzer bir ürper me var. Kalktım, tıka basa giyin - dim, Bir paltom eksik. Bahçeye çıktım; hiç üşümüyorum. Üşümü - yorum ama, adamın içine kim ba- kar?.. İçyüzünü düşünmek, içyüzü- | nü aramak “zümrütanka” gibidir; ismi var, cismi yok... Kış ilerledikçe paltonun kıyme tini daha ziyade takdir ediyorum. Üşüdüğümden mi?. Hayır! Ne münasebet!,. Nereye gitsem, nerede otur - sam, nereden geçsem gördüğüm | hürmetsizlikten.. Beni iyi tanıyan dostlarım bile selâmı haf'flettiler.. Sonbaharda şapkasını çıkaran bir müdür, bir tüccar, daha ne bile - yim, yüksek sınıftan tanıdıklar; şimdi şöyle bir baş sallayıp geçi - yorlar... Bakkal bile, kış gelmeden: — Yarınki hesapla veririm. Dediğim zamanlar; Peki beyefendi, emredersi - niz. Derken, şimdi mırnı kırın edi - yor. ... Bu paltosuz arkadaşın etrafma topalndık, derdini dinliyorduk. İçi- mizden biri sordu: — Hâlâ paltosuz musun?, O, alay mr ediyorsunuz, der gi- bi gülümsiye gülümsiye baktı ve cevap verdi: — Bir çare buldum. Hep birden sorduk: — Nasıl? — Şapkamı'da çıkardım... Bir şey anlayamadık. O, gene gülümsiye gülügnsiye anlattı; -— Evden şapkasız. çıl Konukomşu bakkala filân gitiği - ıni tanırlar... Sokakta rastlayanlar da; bir iş için hemen çıkıvermiş derler... dedim ve böyle de yap - tem. Şimdi kimse tuhaf tuhaf bakmı- yor. Hattâ dün, bir ş rket müdürü- re rasıladım'da şapkasını bile çı - kardı... Tıpkı sonbahardaki gi Sonra, acı acı gülerek ilâve etti: — Eğer kısmet olur da bir pal - to alırsam; en samimi hürmetleri- mi, insanlara bile lâyik görmedi - ğim tazimatımı palto Hazretleri - ne tahsis edeceğim... BABAKO Küçük Zabit Kumandan Miralay Veysel Bey tarafından 2 ük Zabitlerin ma a xifelerini öğretmek, askeriiş esaslarını, harbe hasırlık talim- lerini, belletmek üzere tertip edilmiş ameli bir Kitaptır. Ya- tabıda ee 25 BE eimisi şekilden mürek- keptir, Fiatı 75, taşra: 80 kuruş- tur. İstaabul'da Hilmi Kitaphanesi haberiniz var midi? Halim Siret Bey, ellerini dizle- | ivmumi, rinin üstüne tu: — Sırrı Nevres'in çapkm olduğu öyleniyordu. Fakat hayatı hususi- yesinin teferruatına vakıf değilim. Müddeiumuminin sesi gayet na- zik bir tatlılıkla kırılıvermişti: — Acaba, kerime hanımefendi, bilirler mi? Sualimi mazur görün, yeni evliler arasında, bazan bu gi- bi, maziye ait itiraflar olur da., Halim Siret Bey, kollarmı açtı, — Kızım, çok hassastır. Sırrı'nın e bir itirafta bulunabileceği- ni hiç — Münasip şekilde bir sorsak, beyefendi Tabibiadli, telâşla söze karıştı: — İmkânı yok, o müddeiumumi bey.. Hanımefendi, çok şiddetli bir buhran asabı geçirdiler, Şimdi bay- gın bir halde © yatıyorlar. Lehül- hamt bir tehlike yok. Fakat birkaç gün mutalak istirahate ihtiyaçları var, Bu habere (o müddeiumumünin canı sıkılmıştı, parmaklarile kesik ufak bıyığını koparır gibi çekiyor- du: ARTİSTIK nin verilmesini ul olunmuştu voruz. Muhterem halkım Fransız Tiyatrosunda VEDA KONSERİ Bugünkü program Fran en dere rem Bey, Ruşen B. Cevdet o Ber. Şeref B. Belma H. Vecibe H.) 20,30: Münür Nurettin Bey konseri (Mesut Bey, Ruşen Bey, Vetiha Hane.) 21,20: Ajanı, borun haberleri, 2130: Necip Yakup Bey örkenirası tarafından muhte bi eeerler. ANKARALI. el, izale 1250: Aukarapalartan akil, 18: Alaturka sax. İBS: Dans musikisi. 1020: Alaturka sax. 20: Ajane haberleri, RŞOVA, IIS m onan konseri, 1120: Şar. 1785: Piyano konseri ü müsahabe, “ Kon- 20: Müsahabe, 21/05: Hafif m teni Z2,İ8: Popüler sen B 16: Salon orkestrası. in eserlerinden Budapeşte m berler, 22,10: hanferans, — 11885 inde Almanların yox lü. 18,20: Yeni ex rusturya gözel Haftanın edebiyatına dair ef Holzer, Çerli Gandrio, mu- ima). 22: Aktünlite, 22,18: Ha- habe. 2245: 4 havalar, 2 ka ve hafi 13: Barin haberleri. — Plök, — 14,15: Hafif musiki, Iı Radye orkestrasi. 19: Haberler. 39,16. Mir, P. Nisolesep tarafından taganni. 1930: Radyo orkastrası 20:“Uniysenite darı ri 2020; Plâk. 20,45; Komfarana, Zi: The aranda oda musikisi 2130, Konterans. 71,45: Me. Höle Takı tarafından tağanmi, 215: Piyano konseri. | 2245: Son haberler. BRESLAU3l6m. 274 ahli musiki, 19; Mürababe, 19,28: Ak- aöalite. 20: Müli meş Neşeli msiki, 23,20; Muhtelif, 24: Neşeli ge- a4 konseri. ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu Kadıköy Süreyya TI paşa sinemasmda Bu YUMURCAK 3 perde komedi İl ismini Türkçe bir isimle değiştirmek üzere vaki olan mü halkımızın gösterdikleri büyük alâkaya teşekkürler ederiz. Binlerce gelen mektuplar arasında ekseriyet sinemamıza SU MER rlar. Bu arzu tarafımızdan da maaliftihar rt 1934 tarihinden ismi SUMER dir.. Bu ismi teklif edenler arasında yakında k çekilecek ismine isabet edecek zevata vadimiz olan bir seni davetiyemizi takdim edeceğiz. Göslermekte olduğumuz HARP filmi Şehzadebaşı slnemala- rına verilmemiştir. Orada bu isimle bir fi Nakille: Kemal ve Nebi miş oktu. Neden sonra mi de- Dr Halim Siret Beye © Sizin veya kerimenizin ahba- ir ecnebi kadın var mı? Fakat elin Sırrı Beyin tanıdığı... © Kerimeniz hanımefendiyi, 5 e başka istiyenlerde ta. Yİ mu p : bil Eye birçok ki — Bunları, siz mi NİZ, yolern kerime hanımefendi mi iste- mediler? — Bu hususta reyi, tamarsile kı- zıma bır: — Peki, bunların arasında aşk mektupları yazan, yahut red ceva- bı almalarına rağmen ısrar, İz'aç edenler oldu mu? — Ben, bilmiyorum. Bunu da ki- zıma sormalı. Fakat eğer öyle bir şey olmuş olsaydı, Neşide he:halde bana haber verirdi. Müddeiumumi, bir cigara yak- mıştı; dalgın dalgın o cigarasmın dumanlarını seyrediyordu: Elimizde birçok iz, emmare, şüphe var; hiç bir şey yok... Durgun durgun devam etti: sordu: Sinemasının tımıza en sinemamızın itil Bugün matine saat 18 de meşhur âmâ piyanist İMRE UNGAR tarafından birinci konser verilecektir Önümüzdeki perşembe günü matine saat 18 de YENİ NEŞRİYAT Varlık En güzel edebiyat ve fikir mecmur* asının 16 ıncı nüshası da çok kıymet” li ve mütenevvi münderecat ile çıkmış” tr. Üniversitenin değerli profesörle - rinden Winterstein ile Falih Rıfkı, Yi kup Kadri, Abdülhak . Şinasi, Nahit Sırrı, Yaşar Nabi, Bürhan Asaf, Roşat Exem, Beylerin makale ve hikâyele" rini muhtevidir. Tavsiye ederiz. Yeni Adam Yeni Adam'ın 10 uncu nüshası bu” gün çıktı. Demiryolu ve Türk bütünlü Zü; trenler, tıp tarihine bir bakış, Ca* va sanati, Zonguldakta amele hayatı, Pirandello'nun yeni eserleri adlı ma * kale ve tetkikleri bilhassa tavsiye ede” riz. Dünya bilgi ve kültür yeniliklerini öğrenmek isteyenler Yeni Adamı mut laka okusu'nlar. Güzel Yazı ve Güzel Resim,, me& muasnm (4) üncü nüshast çıkmıştır. (Albüm) mecmuası sahifelerini arttır © mış ve mündericatını zenginleştirmiş © larak ayda bir intişar edecektir. Bu nüsbasındi Lais Lavalle'in “8” nat eseri,, isimli nefis bir yazısı, (D) grupuna mensup zevatm eserlerinin f0* toğrafileri ile bir çok muharrirleri yazıları vardır. Rusçuklu Hakkı Galatasarayda OKanzük eczahanesi ğ| karşısmda Sahne sokağında 3 numa- ralı apartmanda 1 numara. giilliyet ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için - Hariş içi LK LK geri verilmes— Mi #özen nüshalar 10 kuruştur.— Gazete *€ matbanya ait işler için müdiriyete Mü” racaat edilir. Gazetemiz ilânların mes” iyetini kabul etmez. > bir kadın parmağı olduğu kak, lâkin ne dereceye kadar Mevkit, vaziyeti ne? Katilin, kadın olduğunu biran için delim. Bu kadın, evvelâ ya yahut Tisan biliyor o'Nak.. kürek çeken, motör kullanan ve nişan alan silâhma hâkim bir olacak.. Ve buralar > da bilecöi Böyle bir kadın mevcut olsa s cinayeti yapamaz, çünkü bütün belerin kendi üzerinde toplan ür.. Cesaret edeme7 il tezkereyi yazan kadınm Sırrt Z üzerindeki nüfuz ve tesirinden Kk fade etmek istiyen biri var. O de katil, maktülün yakın rından, arkadaşlarından... V: kadm, buraları iyi bilen, tam belkide buranın yerlisi birini, olarak kullanıldı. Lâkin bu p97fpi lere Kat bir adam... Bu cinayette terti ir kasit var, her şey var, fakat işi” la ve bilhassa | cahil adam İfir benzemiyor.. Vak'anm arzettiği kil o kadar hesaplı ki insan şe yor. Bir tek, bir tek küçük; miyetsiz nokta aksamış “e