Çünkü kral yalnız Belçi Bütün dünyaca sevilmi, dardı. Mert, cesur, v ve Belçika gibi siyasi eti nazi olan bir memleket hükümdarlığının Gmuzlarına tahmil ettiği mes'uliyetin ağırlığını idrak etmiş bir adamdı. Kral Albert bir hükümdardan ziyade halk içinden yetişmiş demokrat bir devlet adamma benziyordu. Esasen ölüm şartları da bu demokrat hüküm. darm hususi hayatı © hakkında fik: verecek mahiyettedir. Yanın deme alarak bizzat idare ettiği. o tırmanıyor ve tırmanırken süz öl yor. Kralın bu akıbeti ancak vakit ve zamanında otomobile avdet etmediği zaman anlaşılıyor. Kayıp kral ara - Tuyor ve geceyarısından sonra saat ikide cesedi taşlar arasında bulunu. yor. Bir kralın kendi arzusuna hattâ irlerine rağmen, emniyet ve zabıta teşkilâtı tarafından muhafaza altına madığı görülmemiştir. Anlaşılıy ki Kral Albert hükümdar gi eği alelâde bir Belçika hemşehrisi OE hayat yaşıyormuş, Kral Albert'in tarihi ehemmiyeti, 1914 senesi ağustosunun ilk Vem Almanlar tarafından © Belçika sinden geçmek için verilen öltümate- mu kabul etmiyerek istilâ ordularına karşı mukavemet etmesindedir. 1914 ustosunun ilk haftası Belçi- ün en buhranlı haftasını ya- nlerini yaşamıştır. tara- yanlış bir karar Bel- Ja da tahtı pahası- çikaya istikl na mal olabilirdi Belçikanın Alman ordularına karşı mukavemeti Fransızlara Parisin mü- dafaası için vakit kazandırmış. Fran sarın imdadına yetişmek için İngiliz- lere vakit kazandırmış ve Marne mu- barebesinin neticesi üzerine amil ol- mustur. Harp fenninin düsturlarından biridir: Ne kadar âciz görünürde gö- bir düşman istihtaf edil. melidir Almanlar, Belçikayı isih- faf etmelerinin cezasını gördüler. e olan bir lid n telâfisi kolay değildir. Belçika milletine taziyet beyan ederiz. ... Avasturya'nın mukadderatı: Avusturyadaki hadiselerden sonra sükün avdet etmişe benziyor. Dollfuss ve Heimwehr. Avusturyada hakimi- yetlerini tesis etmiş bulunuy knt hu. Avusturya mesel Büyük harpten evvel, bü- devletlerinin — alâka ve Balkanlarda temerküz et- işti, Balleanlerm — mukadderatr yal nız Osmanlı İmparatorluğunu ve Bal- kan memleketlerini alâkadar © eden bir mesele değildi. Rusya ve Avustur- ya da alâkadardı. Rusya alâkadar ol- duğu için Fransa da alâkadardı. Avus- turya alâkadar olduğu için Almanya raya iltihakına mani Fran- a ve Küçük £ tarafından buluna- cak tedbirlerin almmasına da Jtalya razı olmuyor. Binaenaleyh iki taraf ta iltihak tahakkuk etmesine mani ol- makla beraber, bunun nasıl başarıla- cağında uyuşamıyorlar. Arada da ta- bii Milli Sosyalistler kazanıyor. Mu- hakkak olan şudur ki Avusturya ber gün daha ziyade Almanyaya yaklaş maktadır. Avusturya için büyük Al manyanm cazibesine l Pelmeni Hükümeti o parlâmentoda ilk imtihanını muvaffakıyetle geçirdi. Doumergue bü; bir ekseriyetle iti- mat reyi aldı, ii iki mühim vazıfe ile karşılaşıyar: 1 — Stavisky iskandalini temizlemek. a a Bütçeyi tevzin ederek meclisten Siamdei ile bir parlâmento heyeti meş gul olacaktır. Yani bir Anket Parlmanter yapılacaktır. tık uzun sürecek. Me- rak edenler 4; iki de senelerce bi nun girip çıkacağı safhaları takip edebi- lirler, Bütçe meselesine gelince; bu, çok ace- le bir iştir. Söylendiğine göre, (meclis bütçenin heyeti umumiyesini birden mü- zakere edip çıkaracaktır. Filhakika bu, ya çok çabuk. yahut ta çok yavaş yapılır bir iştir, Bunun içindir ki D. bilecek işlerin mes'uliyetini kabul etmiye- <eğini söyl tir, ... Fransa - İngiltere ticaret harbi; Yam ile İngiltere biribirine karsı İ büyük bir ticaret muharebesine başladı- lar, Malümdur ki Fransa ithalâtin kon- tenjan sistemi takip 2 man zaman Fransaya girebilecek e#yanra miktarı listelerle tetpit ediyor. İngiliz- ler ansızın bu usule karşı isyan eltiler. Son kontenjan ağn İngiltereye ay rılan miktarların g seneki nispet üzere tayin olim ettiler, Fran- mem verdiği cevap şu idi ki kontenjao W hazırlarken, İngiltere aleyhine bir tercih Yapılmamıştır. Yani her mem- leket için indirilen nispetler ne ise, İngil- tere hakkında nisbetler de odur. Kom- tenjan usulile tahdit ise bir iktsadi z0- rurettir. Fakat İngilizler o bu mazereti kabul etmiyerek Fransa emtiatı hakkın da yüzde Yirmi fazla gümrük resmi tar- hetmeğe başladılar, Fransa da buna mu kabele olmak üzere | elli iki sene evvel y m Ücaret mukavelesini / fos Şimdi her iki taraf ta biribirine ka carot harbi yapmakla meşguldür. şe Rusya - İngiltere ticaret itilâfı: Diğer taraftan li sındaki cüret müna: şiltere ile Rusya era- i tanzim edil. BİLE) ii On Ottava konfaranımdan sonra İngilizler Rusya ile ticaret müun sebetlerini kesmişlerdi. Her iki taraf için de büyük zararlara sebep olan bu inkıta geçen haftaya kadar devam elti, Rusya ile İngiltere şimdi aralarında bir. ticaret rellir. Satın alındığı kadar eşya satmak yeni ticaret mukavelelerinin temelini teşkil etmeğe başladı. Galiba yeni beynel- milel mübadele bu şekli alacaktır. Mem- Yani be; lel siyaset | Jeketler gittikçe eşya mübadelesine Balkamlışmnı Şimdi de beyazit <rya mübadelesinde de mmuvazrne teminiz süjemee ortn Ayrapaklağtız. Bird ma doğra gidiyorlar. Rus - İngiliz ticaret Almanyanın. or Küçük "içn bu prensipte N e M. Beck'in Moskova seyahati: li ek yak elin dan Avusturyadaki son vazi! İz belleimemiztir. Sosyal demok- Tatlar ortadan kallt. o Fakat Avus turyanın Almanyaya iltihakını temine iin > de Lehistan Hariciye Nazırı M. Beck haf- ta arası Moskovayı ziyaret etti Orada samimiyetle karşılandı. M. Beck ile M. Litvinof, münasebetleri - Jaştı. ez İtalya, e İkiz ik tihakma mani için Mazeret Avar erim Bi kombinezon Sk iyi Ancak buna Fransa ve Kölçük İtilâf mani. Diğer taraftan Avusturyanm Alman Milliyet'in edebi tefrikası: 2. KANLISIR —iki ihtiyar zat var Se rın biri, damadın vekili 6 şahidi fenişi. Onları teşyi Sli” — Gidiyorlar mı? Pek erken de- gil mi? — Istanbula se Se bülçuk trenine yetişmek mecburi. yetinde imişler. — Veda edemedik, ayıp oldu. — Yarm, telâfi edersiniz. Gez- ei yorulmadınız mı? Otura- m. Taflan ağacının altındaki tahta kanapeye oturduk. Şerif Baki de, karşılıklı konuşmaktan © ziyade, söylemek ihtiyacında olan insan- larda görülen bir sabırsızlık, iç ti- tizliği vardı. meği i tiyat, denilebilir. Fakat insan, din- lerken ekseriya kendi kendine ko- Duşu” da... Şerif Bakı, bir sigara yakmışlı: — Dikkat ettin mi, doktor? Da- matla kayımpederin araları pek i- Yazan: Mahmut YESARİ yi.. rerkese karşı kayıtsız, hattâ birazda nezaketsiz, kaba olan Hetim Siret Bey, damadına karşı çok nazik, mültefit... Halbuki ben, ae aksıni tahmin ediyor dum. Halinr Siret Beyin, damadına düşman olması lâzımgelirdi. Çün- kü karısının elinde, avucundaki yiyin bitirdikten sonra, artık kızı piti buçuk kırık malına sıra gel. Iki buçuk kırık malma, diyorum, doktor, buna, şaştın deği mi?.. Ben de, sizin gibi, o herkes gibi, Mesture Hanımı çok zengin sanı- yordum. Fakat Mestüre © Hânim, ağır hasta düşünce, beni çağırmış; pürüzlü işlerini düzeltmemi rica etmişti. O vakit facia . anlaşıldı. Yemekle bitmez tükenmez zanno- lunan servette, topu temeli, bir ya- rım han hissesi ile gene hisseli iki tortu olarak kalabilmişti. esture Hanım ölünce, vasiyeti mucibince, kızınm vekili umumisi oldum. Karısının hastalığını baha- MİLLİYET. CUMA 23 ÇELE Yakup Rıza karısı öldükten son- ra büyük bir yeise düştü. Ki dinlemeğe tahammülü varsa, ona merhumenin faziletlerini sayardı. O kadar sevdiği bir kadından ebe- diyen ayrılan adamcağıza acırdıkt Hattâ: — Zavallı bu gidişle hastalana- cak. Sakın karısının o arkasından İ gitmesin, diye adeta endişelenir- dik. Bilhassa konudan komşudan ka- dınlar Yakup Rizanın bu haline daha ziyade acınırlardı: — Vicdanlı adammış, derlerdi, Allah tao melek gibi kadıncağıza böyle bir koca vermiş ama, ne ya- parsın, ömrü vefa etmedi. Yakup Rıza gün geçtikçe çökü- yordu. Gözleri çökmüş, feri kay- rarıp solüyor, biraz daha zayıflı- yordu. Aramızda ama, ahbapları ve ta- nıdıkları aranında da yavaş yavaş çekilmez bir adam olmuştu. Bir dos tuna rasgelse hemen koluna girer, ölen karısından bahseder, bu derdi devanapezirden galiba kurtulamı- yacağını söyler, ları oda bil. mecburiye kendisini dinliyerek te- selli verici bir söz — söylemek mecburiyetinde kalırlardı. Bu ahbapların içinden aile dos- tu olduğu ve merhumeyi de tanı- dığı için bu cefayı en çok çeken Sa- di Beydi. Sadi Bey iyi kalpli bir a- dam olduğu ve insanın iyi günle- rinde olduğu kadar, bilhassa kötü | günlerinde dostluğun kendini göz.| sek? Karısı da yok ki ev işine ya- termesi lâzım geldiğine inananlar. dan bulunduğu için, Yakup Rıza- inle benzer fakat dost. Bu, çok ehemmiyetli bir tezat, Fa kat herhalde sulh ve müsalemete yardım eden bir tezat, Fransaya gelince; Fransa harpten be. müstakil bir siyaset takip etmeğe başlamasından endişe ediyor. Rusya ile anlaşmasını teşvik etmişti. Fakat Almanya ile anlaş ması Fransızların pek hoşlarına gitmiyor. Bununla beraber, har halde Lehistan bir taraftan Rusya, diğer taraftan dasAl- anlaşması şarki Ayrupalı devam eden gergin vaziyeti Silhemzlarma meselesi sürünün gidi- yor. Fransa ile Almanya arasındaki nota teatisinden sonra İngiltere ve İtalya ha» kem sıfatile tavassut etmişlerdi. Şimdi sabık İngiliz Hariciye Müsteşarı olup ta geçenlerde kabineye alınmak suretile ter- fi eden Eden büyük payıtahtları ziyarete çıkmıştır. Eden evvelâ Parise gitti, Ora dan Berline geçti. Sonra Romaya uğr- yarak tekrar Parise gidecek, Bu ziyaretin maksadı, İngiliz noktai alâkadar devletlere şifahen izah e sağ silâhsızlanma (o tabirine bile itiraz etti, Devletlerin silâhsızlanmalarına en uzrk bir ihtimal olmadığı halde bu tabiri kul. İ ki dostunun kalbini hoş İ başka şeyler aradı UBAT 1934 yı bir çocuk gibi avutur, kederini kadehte boğmak için zavallıyı me hanelere götürürdü. Yakup Rıza arada bir: en olmasaydın, Oben Günlerden bir gün Sadi Beyin İzmirde mühim bir işi çıktı. | Bir | miras meselesini halletmek lâzım- geliyordu ve bir akşam yola çık- tı. Bu ikinci ayrılık ta Yakun Rıza için pek acıklı oldu. Zayalir Sadi Bey n'hayet İzmire vardı. Herkesin başına gelebileceği gibi vapurda deniz tuttu, İzmire çıkar- ken bir valizini kaybetti, nerede ve nasıl olduğunu kestiremediği bir zamanda cüzdanını çaldırdı. Fakat İzmire de vardı. Günlerce, haftalar ca, aylarca uğraşa uğraşa işini de nihayet halletmeğe muvaffak ol- du. Artık İstanbula dönmek lâzım- geliyordu. Ne de olsa insan kendi şehrine, kendi evine, kendi it'yat- larma avdet etmekten elbette hoş- lanır. Vapur İstanbula yaklaştıkça Sadi Bey de kendi evine girer gibi oluyor, hatıraları birer birör kafa- sında canlanıyordu. Birden bire bir kaç ay evvel o kadar perişan | bir halde bıraktığı Yakup Rıza ak- | lına geldi. “Acaba mü?,, di- | ye merak etmiyor değildi. İ — Miras peşinde koşarken, &- | damcağızı unuttuk gitti be! diye düşündü. Acaba ona ne hediye ver. | rar bir şey Sadi Bey düşü: ötürelim. i düşündü, es- edecek nihayet par- | mağını şakağma götürdü: — Buldum, dedi. Onun için rıhtıma çıkar çıkmaz, ilk işi bir otomob'le atlayıp doğru bir çiçekçi dükkânma gitmek ol- du. Orada güzel bir çelenk yaptır-| dı. Merhumenin mezarına kona- cak bu çelenkle, arkadaşmın kal- bini de bir daha kazanmış olaca- ğini düşünüyordu. Çelengi. güzel- ce kâğıtlara sardırdı ve doğru e- vine gitti, eşyasını bıraktı Ye tek- rar çelenkle “Yakup Rızanın yazıha nesine gitti. Eski dostu kendisini görür gör- wez hemen yerinden , boy- nuna sarıldı. Gençleşmiş ve sıhhat- leşmişe benziyordu. Her halde çok tandır görmediği eski sadık arka- daşını tekrar görmek sev'ncinden olacak.. Zaten yazıhanenin de ka- panma saati gelmişti. Yakup Rıza diyordu ki: — Kabil değil, seni salmam., Bu akşam nerdesin... Kalkıp çıkmak üzere idiler ki, Yakup Ra gözleri arkadaşının elindeki pakete ilişti: — Bu ne? diye sordu: — Efendim. şey.. çeelnk.. Yarın beraber gideriz, merhumenin kab- rine bırakırız. Yakup Rıza acayip bir tavırla: — Yaan! dedi ve sonra ilâve et- ti: Yavrum, sen bunu istersen şimdi kendin doğru oraya gn vi il yeniden ik e zizim. SEM Bugün: MELEK sinemasında Kız mısın, Erkek misin? Birinci rolde: MEG LEMONİER Ayrıca: Paramount dünya havadisleri: Paris'teki kanlı hadiseler.. Bugün saat İlde tenzilâtlı matine 13634 nel:s“br şanesef sizi bekliyor. Pek yakında tamamen TÜRKÇE sözlü Büyük, aşk, ihtiras ve heyecan filmi AŞK KURBANI Birinci rolde GARY COOPER İPEKFİLM studyosunda lisanımıza çevrilmiştir. (13613) Bugün TURK SINEMASINDA Sonderec: heyecanlı ve hissi bir şaheser: Gizlenen iztiraplar Fransızca sözlü bir aşk manzumesi KAY FRANCİS - WİLLİAM POWELL İlâveten: Fevkalâde rüvülü komedi; Kadın'»r Polis olunca ?ugün saat İl de tenzilâtlı mat'ne gi (13627) Bügüni PEK Frederik March - sinemasında büyük bir film, büyük bir program Kary Grant ve Karol Lombard tarafından harikulâde bir surette temsil edilen Fransızca sözlü KARTALLAR UÇARKEN Programa ilâveten : Paramount Dünya Havadisleri Pariste hükümet buhranı ve sokaklarda yapılan nümayişler DenizKızıEftalya Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine. ve Hanımm İPEKFİLM stüdyosunda yapılan nefis konser filmi Bugün ELHAMRA'”'da ÇAREVİÇ 1 Oynıyanlar : KAY Ve Bugünkü program İSTANBUL; 1230 Grimefon. 15 — Plek meşriyat 19 Ajans haberleri, muhtelif meşriyât. 1930 Hanımlar Heyfeti tarafımdan * Türk annesi meşriyatı (Elim H,, Jack H. Ülkü H, Sevim Hi)” 21,20 Ajıms ve Borsa haberleri; 21,30 Necip Yakup Bey orkestrası ANKARA: 12,30 Grmefon. 18 Keman konseri (Ekfem Zeki Bey t- rafından). 1040 Franemen dara, 19,13 Gramefen 20 Ajans haberleri, VARŞOVA: MIS m: 3,20 'Plâk ile sabah konseri, 8,40 Kera, 1305 Piük, 13,05 Plâk, 16,40 Car orkestrası tara hadan konur, 17,10 Piyano © konseri, 17/40 Müsshabe, 17,555 Plâk, 18,25 Ukranya korosu tarafından konser, - 18,50 Zirai haberler, 19 Çocuk derileri, 19,20 Polonya | ererlerinden mürekkep konser, 21,02 Musikiye dair konfe- yanı, 2,5 Filkarmonik konser, 22 Belgrat ta naklen umumi Avrupa konseri (Senfonik tazansili konser), 23 Edebi musahabe, 2318 Filharmonik konserin devamı, 2340 Dans musikisi, BUDAPEŞTE 550 m: 1430 Konser, 18 Radye konseri, 18,50 Ste- mografi dersi, 1920 Macar halk | şarkıları, 20,20 Spor haberleri, | 20,30 Konferans, 21 Belgret'tan © naklen Umumi Avrupa konseri, 23,10 J. Rigo Sigan musiki takımı, 23,50 Rits MARY GLORY - GEORGES rick A A NA Asrın umdesi “ MİLLİYET” ABONE DERETLERİ; : Türkiye için Hari LK LU Gala oyrak geri verilen BEJ) gecen nüakalar 10 kuruştur Gazete e Tag Seyaaht haberleri ve SN sn erlerinden org konseri, 21,30 sarkıları, 22 Bolgrat'tan naklen; Umumi İğ rupa konseri, 23 Sen haberleri, 23:20 AM konseri, BÜKREŞ 1875 m 13 Borsa, plâk, 14 Haberler, plâk, orkestrası, 19 Haberler, 19,15 Motel 39, 20 Üniversite radyosu, 29,20 Plâkı Konferans, 21 Maksim Vanilin ganni, 21,20 Radye orkestranı, 22 3215 Radyo orkestrası, 22,45 Haberlefe. BRESLAU 316 mı 17 Hali ewasild, 18 Er mesiklsi ye yana, keman ve halk şarkıları), 18,30 seri, geçmiş, Sandık hanı müzayedeye . — Dükkânlardan birini satıp hanı kurtarmağı düşünüyor- dum. Lâkin bir hayır sahibi çıktı; muhammen fiyatından iki misliye arttırıp aldı. Neşide Hanımın ta- hi, iyice bu hayır sahibini, Hizar gibi Allah imdadımıza gön dermişti. Yoksa düğün, daha çok geri kalırdı. Şerif Baki, yavaş sesle, ağır ağır söylerken, Neşidenin, ar nın kahkahalarını, cıvıltılarını du- yuyordum. Neşidenin tali! Zavallı Neşide! Bu, Hızır gibi imdada yetişen tali; bari onu, sonunda lde, gök dürebilmiş olsaydı! lee Baki, Eer ediyordu : benden yüz al De pek cesaret öde- mediği için kızının servetine, da- ha doğrusu, Mesture Hanımın bi raktığı kıymığa tırnağını takamı- yordu, Allah rahmet eylesin, Mes- türe Hanımın pek geç aklı başına gelmiş, pek geç gözünü açmıştı. Yoksa, kızına, daha yüklü bir mi- ras bırakabilirdi. Neşidenin koca- ya varması, Halim Siret Beye, bü. tün ümit kapılarını kapıyordu. Da. madı olacak adama, kin bağlama- #1, gayet tabii idi. Halim Siret B. gibi bir adam, kızının elindeki pa- rayı tırtıklamak ümit ve hülyaları- ni suya düşüren damadına güler yüz göstermesi? acaba kızınm ke- sesine, damat v: sıtasile el atmağır mi kin Şerif Baki, anlamıştı : — Başka bir şeye hamledemiyo- rum, doktor! Şerif Bakinin sözleri bhüznü- me dokunmuştu. Yıllardanberi bu ailenin dostu olduğum halde, iç yüzlerini bilmiyordum. Halim si ret Beyin sefahati, bilhassa kuma- rı, gizli kapaklı değildi. Fakat bu- Eide ileri gittiğini, gidebileceğini hiç ummuyordum. , yüre- ğim yandı. Kendi kendime: — Inşallah, Neşide kocadan ya- na talili çıkar, Diyordum. Bunu düşünürken, neden bil Sin hep sizin hayaliniz gözleri- geliyordu. Sizi, bu izdi- Gaze; Miç > Grefti görmemiştim. Ne dense Sırrı Nevres'len periniz lanmadır. ierif Baki, Ayağa kalktı : bakıyor, nır gibi yaslanmış, köşke yukarı katın açık pencerelerinden dökülen kahkah. kırık kırık aları dinliyordum. Ah, bu genç kahkahalar, Hüs- rev Bey! Emin olunuz ki ihtiyarlık çöküpte uzviyetimiz çürümeğe, si- nirlerimiz gevşemeğe, gözlerimi- zin ışığı sönmeğe başlayınca, sesle- rimiz de, kahkahalarımız da çürü- yor, gevşiyor, sönüyor!.. Sesleri. miz kahkahalarımız da ihtiyarlı. yor! Fakat yavaş yavaş bu genç kah- kahalar, bana hüzün vermeğe baş- lamıştı. Neşidenin annesi Mesture gibi, poker seyret- hakkımda daha - hayırlı ola- Hüsrev Bey, acı da olsa itiraf &- deyim; ben, gençliğimde bil, ae) mu leğimin e yufka leyin bir dokto- TM Ka Dalkayürüyördum; aa kariyere zan Sizi, — Misafirlerinize karşı 8"? du. Teşyi edemedim. Sırrı Nevres, kolumu salla emmiyeti yok. BU siz, çok sıkıldınız, doktor Be” Onu temin ettim: wi — Hayır. Bilâkis çok num! Köşkün kapısı önünde Bi e metçi kız, eriyik rini arıyormuş gibi Te etrafına bakınıyordu, bir kâğıt vardı. Sırrı Nevres, mler — Ne bakıyorsun, Hatic€, ii Sam Nevres'in pi a e m Bee : —Ne var? MZ “Sizin için, bu mektubu li We Nevres, kâğıdı aldı, ş gezdirdi, bir sey ZA aha ye şeyl. Kim getirdi * ? Küçük bir oğlan el — Ne vakit getirdi ? — Biraz evvel.. (