Karabiberin manasını anlamak için © karainciye mi bakmalı? Kadınlar dedikodu ede dursunlar... Saray sinemasının balkonunda yız. Un beş kişilik “caz” m kopar dığı müthiş veivele bir saniye için sustu. Kıvırcık saçları alnına ya- pışmış gibi duran, küçük bir b perdeyi hafifçe aralıyarak, sivri dilini gösterdi — Lili... Miili... Bilik... Caz, tekrar coşmuştu. Yalvarır gibi tekrar ediyordu: —Jo... zefin... Jo... zefin... Jo.. zefin!. Si ah yıldız, kakaoya bulanmış taze bir fundanı andıran gevrek ve taze vücudüne, kendine mah- sus bükülüşleri ve kıvrılışları vere rek sahneye atladı. Bu gece belli ki, neşesi yerinde idi. Geniş ağzını, yapma penbeli- ğini, kuvvetli makiyajini, ve bü- yük Zenci gözlerini unutturan öy- İe çıtıpıtı bir hali var ki, bakanla- rı kendine çekiyor. Tabiatin öze- ne bezene yarattığı bütün güzel şeyieri inkâr etmedikçe “Jozefin Baker” e güzel demeğe kimsenin dili varmaz. Fakat, onu alımlı bul- mamak için de raksa, musikiye, heykele, resime bir kelimeile sanate inanmamak lâzım!.. Jozefin Baker, yalnız uzaktan bakıldığı zaman hoşa giden koyu ve karışık renkli tabloları andırı- or. : Onu yalniz sahnede görmeli... Hayat sahnesinde Jozefin Baker, sanırım ki, âşıklarınm alınlarında kara bir yazı olmaktan ileri geçe- li, Ben kendi hesabıma, onu bir zarif oyuncak gibi seyrettim. Se- vimli bir kedi gibi uzaktan gözle- rimle okşadım. Herkes böyle yap- saydı, Paris gazinosunun bu heza rıfen oyuncu"u, kara sevdasına tu tulan milyonluk dostlarından mah rum kalırdı. Amma, ne yapmalı ki, gönül, bir arsız çocuktur. Arasıra, böyle pisboğazlığı tutar. Yanımdaki sırada oturan ha- nımlar Jozefine durup durup bir takım kusurlar buluyorlar: — Aman ne ağız o... Fırm gi- bi vallahi... — Ya gözler... Kurbağa gözü- ne benziyor... — Seni de hiç güzel değili- Acaba erkekler de bu > mi? Hiç zannetmem. i yah yıldıza pek iştahis bakanlar var. Hattâ neden İı, arala rında bazı fısıltılar bile oldu: .— Ne kollar... Değil mi? — Ben iyi seçemiyorum. Keşki sıralardan birine otursay- dık!... Her defasında başka bir kıya- fetle sahneye çıkan Jozalin, bu se fer de başına tüyler takarak gel- mişti, Caz takımını teşkil eden ma iyeti onu, bir Afrika kraliçesi gi- bi, debdebe ile tam tam çalarak karsıladılar, Caz, vahşi bir hava çalıyordu. Jozefin, bu dakikada ırkının bü- tün hurusiyetlerini meydana vur- muştu. Belini onlar gibi çarpıtı Tarihi roman: 43 yor, kollarını onlar gibi sallıyor, gözlerini onlar gibi deviriyordu. Afrika Zencilerine tamamiyle ben zemek için saçlarını bir parça ka- bartması kâfi gelecekti. Salon u- zun müddet alkışlar içinde inledi durdu. Tekrar perde açıldığı zaman, ondan teşekkür makamında kü- çük bir reverans bekliyorduk. Hal buki, Siyah kedi, bize yalnız sivri tırnaklı pençesini gösterip çekil- di. Halk, coşkun bir arzu ile hay- kırıyordu: — Senin şarkını istiyoruz!.. Nihayet, Jozefin, geniş ve uzun bir eteklik giyerek sahneye geldi. Etekliğini yere atarak, ayaklarını bize doğru uzattı. Ve başladı şar- kısma: J'ai deux amours, mon pays est Paris... Koca salonda çıt yoktu. Bütün seyirciler, kulak kesili işlerdi. Sa- nırım ki, dünyada hiç bir Zenci, sesini bu kadar pahalı satmağa muvaffak olamadı. Ve kendini bu kadar kalabalık bir kitleye dinle- temedi. Şarkı, bittiği halde alkışların arkası kesilmemişti: — « Biz. Ayni şarkıyı, bir ikinci, bir ü- güncü defa dinledik. Jozefin, bundan sonra, İngiliz- ce bir şarkıya başladı. Bu şarkıda İngilizce bir sözü, bizim “budala.” kelimesi ran bir şive ile söylemişti. Arkamda oturanlar biri yanın- dakinin kulağına iğildi: — İşittin mi? Budala diyor? Öteki srdu: — Acaba kime söyliyor? — Kime söyliyecek, hepimize. Son perde alkış sesleri arasın- da kapanırken, kendimi şöyle bir yokladım, Jozefini, dinlemek ve Jozefini seyretmek, o kadar hoş bir şey ki, göz ve kulak bundan mahrum olunca insanın keyfi ka- çıyor. İstiyor ki, Jozefinin sesi, ku İaklarınn zarında ve endamı göz- lerinin bebeğinde kalsın... Tema- şanın sonu gelince de: — Jozefin, Jozefin.. Fakat hepsi bu kadar mı? Diye soruyor. Siyah yıldızı gördükten sonra, siyah havyarın neden bu kadar pa halıya satıldığını, in ye- meklerimize neden bu kadar çeş- ni verdiğini, daha iyi anladım. M. SALAÂHATTİN Maarif Vekili Ankaraya döndü (Başi linci sahifede) tedrisat müesszseleri ıslahatı için fa- aliyette bulunan komisyonlara bildi - recektir. Islahat hakkındaki tetkika « ine tatbikatile alâkadar mali cephe, büt- çenin Millet Meclisinde müzakeresi esnasında tayyün ve takarrür ettirile cektir. Güneşin Oğlu ekirgo belâsmdan zere görme, Siler: Fazla mahsul aldılar, Ve gi vermiyorlar.. Ne yaj Diye sordu. İhtiyarlar birbirlerine bakışa. rak: — Vergi vermemek, baş kaldır. mak demektir. ! Diye söylendiler. £ Kurultayda Sarısu'lulardan da bir aza vardı. Bu adamın bir şeyden haberi yok- tu ve o günlerde fazla hastalandığı yn köyüne gitmeğe hazırlanıyor- — Sarısu'lular bu yıl, bizim | — Ben gidince işin iç yüzünü anlarım. Dedi, yola çıktı. Bora'nın içine kuşku girmişti. Sarısu'lar baş kaldırırsa, evvelâ Ur şehrine saldıracaklardı. Sarısu” ların yerleştikleri mmtakadan Ur şehrine bir günde £ gidilebilirdi. Ur'luların bir kaç yıl içinde birden- bire zenginleşmeleri, diğer kabile- lerin gözüne batıyor, hırslarını ar- Yazan: İskender FAHREDDİN Güneş'in oğlu, kurultayın ken- disile beraber olduğunu ve Sarısu" ların bu hareketini hoş görmediği- ni anlamakla beraber, kendi ken- dine: — Sarısu kabilesinin Fırat neh- rinde bir damla su kadar değeri vardır. Üç yüzü geçmiyen atlısına güvenerek sertbaşlılık etmenin se- bebi nedir? Diye düşünüyordu. Sarısu'lar atıcılıklarile tanınmış- lardr. Fakat, ne olursa — olsun, üç yüz atlıdan ve bini an okçu- larından başka bir kuvvetleri yok» tu. Bu kadar ufak bir kabilenin gü- kuvvet ne olabilirdi? su kabilesi Orta o Asyadan Fırat kıyılarma göç eden ilk Türk kabileleri ile beraber gel- mişlerdi. O vakitten beri biribirle- rile kardeş olarak, £ gürültüsüzce geniçenen Türk kabileleri arasında böylebir baş kaldırma hâdi. sesi ilk defa görülüyordu. rısu') MİLLİYET ÇARŞAMBA 31 KANUNUSANI 193 Akhisarda üç milyon kilo- ya yakın tütün satıldı Celâl B. Akhisardan Balıkesire geçiyor AKHİSAR, 29. A.A. — ( Iktisat Vekili Celâl Bey vefi mal Zaim, Osman zade Hamdi İzmir ve Manissa valileri olduğu halde bu akşam şehrimize geldi. Kazâ kaymakamı riya- setinde bir heyet Saruhanlı istasyonuna se Vekil Beyi karşılamış ve Vekil duğunu ve daha yüksek fiatla satıldığı- ni, üç milyon kilodan ancak (300 kilosu kaldığını bunan da satılabilece- ğini öğrenerek memnun olmuştur. İstasyonda hemen hemen bütün kasa- ba halkımın ve köylerden gelen mümes- rin Vekil Beye yaptıkları istikbal Akbhisarlıların Mahmut Celâl Beyle mil- li mücadele günlerindeki silah arkadaş- Yıklarının tevlit ettiği coşkun bir sami- miyet ve hususiyet arzediyordu. Halk namına Doktor Ziya Ali Bey hararetli bir hitabede bulunarak, halkın Vekil B. ve refakatindeki zevsti ümitsizliğe ve buhran'a karşı tedbir getiren bir imdat heyeti olarak değil, Türk milletini bü- yük Gazi'nin işaret eltiği irtifaa çıka- Tacak yolda çalışan “bir bilgi heyeti o- larak selâmladığını söylemiş ve halkın Cümhuriyet rejiniine olan iman ve itima- dını heyecanla tebarüz çttirdikten son- ra Vekil Beyin | şahsından bahsederek Akhisarlılarn kendisini aralarında gör- mekten duydukları sevinçe tercüman ol- muş ve demiştir ki « Sizinle Akhisarı vardır Akhisarlıların sizi başlangıcından düşman'a karşı kurulan ilk mukavemet cephesinin komandanı 0- larak tanmmıştır. Sizi bugün milli iktisa- dın kuruluşunda'da fedakârlikla çalışır görmekle seviniyaruz. Hatip müteakiben Türk vatanının nur ve ziyasına güneşten ziyade muhtaç ol- duğu altın ışıklı ulu Gazi'ye ve fa: li Başvekil'e halkın tanzim hislerinin arzını rica etmişlerdir. Vekil Bey cevabında gördüğü samimi Müddeiumumilik Yeni binasında (Başi 1 inci sahifede) dairesi de bugün nakledilecektir. Postane binası adliye | dairelerini i- tiap edecektir. Maamafih o vaziyet pek sıkışık olacağı için yeni bazı tedbirler a» lınması icap etmektedir. Adliyenin pos- tane binasında kendisine tahsis edilen mahallere yerleşmesi için bir komisyon teşkil edilmiştir. Bu komisyona M.U. Mmuavinlerinden Ekrem Bey nezaret et- mektedir. “ Yapılan projeye. göze binanın adliye- ya tahsis edilen kapısindân girilince alt kattaki ilk oda - ki burası İstanbul posta müdürü tarafından işgal edilmekte idi. Baroya tahais edilecektir. İkinci katta adliyeye tahsisi icap eden kısımda ka- lan odalara birinci ve ikinci Sulh Hukuk ri, İcra daireleri, tetkik mercii ve iflâs dairesi bulunacaktır. “İcra dairelerinin yedisi ile vezne büyük bir salona yerleş- tirilmektedir . Bunun karşısmdaki bü- yük salon da icra muhasebesine tahsis Yanındaki daire Adliye Le vazım idaresine tahsis edilmiştir. li t katında, ağır ceza, As- ârinci, ikinci, üçüncü ceza mah- kemeleri ile Sultanahmet sulh birinci ve ikinci ceza mahkemeleri, istintak daire- leri, iki hukuk mahkemesi ve kapu altı Jandarma dairesi yerleştirilecektir. Ağır ine evvelce posta ve İğ le len ayrılacaktır. Telsiz şirketinin işgal ettiği kısım da bulunmaktadır. Bu kısımda üç asliye ceza mahkemesinin yerleştirilme- si muhtemeldir. Mamafih tahsis edilen “yar; bu kafa © tetmenin birleşik Türkler arasında (o çok fena tesir yaptığını ve (Sertelli) de herkesin bu işin sonu nereye varacağını dü- şündüğünü söylemişti. Sarısu'lar Sertelli'den gelen ihti- yarın sözlerini dinlemediler. -— Biz kendi yağımızla kavru- luyoruz. Güneş'in oğluna haraç ve- remeyiz.. Dediler. Sarısu'ların en akıllı ve bilgili adamı olan ihtiyar, kabileyi başr- | na topladı: üneş'in oğlu (o bütün Türk ellerini biribirine bağlıyan, yollar açan, madenler işleterek halkımı- z: zenginleştiren ve bunları yapar. ken kendini - dişümiyen, yalnız lüşünerek çalışan bir yi» «Fakat, ihtiyarın sözlerini kimse dinlemiyordu. Kabile | efradı git- tikçe coşuyor, ok yaydan çıkıyordu. Atlılar bir gün evvel Ur şehrine akın etmek için can atıyorlardı. rısu'lar Ur şehrini eskisi gibi müdafaasız ve kolayca yağ- ma edivereceklerini sanıyorlardı. — Üç yüz atlı Ur'u biranda har- man yerine çeyirmeğe kâfidir Diyerek Ur şehrini yağmaya ha- ın o Cümburiyet rejimine ve onun hükümetine olan sa- dakatine delil eddettiğini, dâhi reise Başvekil Hazretlerine karşı izhar nan hissiyatı memnuniyyetle arzedece- ğini söyledikten © sonra, hatibin kendi şahsında buhran ve ümitsizliğe karşı bi imdatçı görmediklerin anlatan sözleri- ni buhran hakiımdaki noktayi nazarla» rının ifadesine vesile ittihaz ederek'de- diki — Buhran iktisadi hayatta bir devre- den diğerine intikal etmektir. Bu değiş» menin elbette istirabı vardır. Bu istiha- leye ayak uydurabilenlerin istirabı kal- maz buhranın maddi şekline şuurla mu- kabele edilerek galebe edilir. Fakat kuv vei maneviye noksanlığı ile buhran ka- falarda baş gösterirse hezimet muhak- kaktır. Buhran bütün dünyayı sarsmış- tr. Fakat memleketimiz heyeti umumi- yesi itibarile bundan az müteessir oldu- Hu gibi burası ve bu havali memlek: diğer mıntaklarma nisbetle daha az mi teessirdir. Hatta bütün cihandaki şart- ları tetkik etmiş bitaraf bir müşahit bi- zim buhrandan bahsettiğimizi görürse ve şikâyete hakkınız Ben en ümitsiz zaman- örüyorsu- bir zafer- kınkandırdık. sadi müca- in olmakla beraber birincisi şkil değildir. Onunla kazana- cağız bütün memleket için refahı feth edeceğiz, Vekil Bey yarın Balıkesir'e gidiyor. ... BALIKESİR, 30 (Milliyet) — Öğ- rendiğime göre Akhisar tütüncüleri İle- tsat vekiline tütün vaviyeti hakkımda malümat vermişlerdi ü tün mübayaa şeklinin ıslahını, bu me- yanda iskonto , iskartaya bir nihayet verilmesi esbabınm teminini rica elmiş- lerdir. Vekil Bey bu hususta salim bi esas bulunması çarelerinin aranılacağı- nı beyan etmiştir. Maliye Vekili (Başi 1 inci sahifede) | den çekilmek arzusunu izhar etmiş - tr. İstifası kabul edilecek olursa Ma- liye Vekâletine Nafia Vekili Fuat Be- yin getirilmesi muhakkak addolun - maktadır. Bu takdirde diğer bir zat intihap edielcektir. Başvekil İsmet Pa şa bugün Abdül! Beyi ziyaret et miştir. İstanbuldan doktorlar gitti Dün Üniversite rektörü Dr. Neşet Ömer, ersite göz profesörü Al - man mütehassıs İşer Haymer, Dr. Niyazi İsmet ve Şakir Ahmet Beyler akşamki trenle Ankaraya gitmişler - dir. Doktorlar tarafından Abdülhalik Beyin sağ gözünde ufak bir ameliyat —— — — — kısım bütün adliye dairelerini müşkü- lâtla istiap etmekte olduğu için Beyoğlu adliye dairesinde çalışmakta olan ikinci üçüncü ve dördüncü Hukuk mabkemele- ri ile Ticaret odasnda yerleşmiş olan birinci ve ilcinci ticaret mahkemelerinin oldukları yerde bırakılmaları muhtemel- Adliyenin tamamen postahaneye yer- leşdiğine bükmedilemez. Çünkü adliye tahsiz edilen kısmı ihtiyaca kifayet et miyeceği ve memurların pek sıkışık bir vaziyette kalacakları muhakkaktır. Bu- nun İçin icraya ve istintak vi tahsis edilen büyük salonlarda bölme inşaatı, Postane binasında ka Mer ması, mahkeme salonlarının ve kürsüle- rinim ve yerli eşyalarm , inşası Adliye Vekili Şükrü B. in İstanbula muvasalâ- tına tehir edilmiştir. Mahkemeler ve ad- liye devairi şimdiki halde portatif bir halde çalışacaklardır. Asıl vaziyet Şük- rü Bey Jstanbala geldikten ve yerleş- me İşini bizzat tetkik ettikten sonra ta- vazzuh edecektir. Halbuki Ur şehri, Fıratlıların son hücum ve yağmasından sonra yüksek duvarlarla (kapatılmış ve kapıları güneş batınca kapanır bir hale sokulmuştu. Ur'lular zenginleştikten sonra biribirlerine daha derin bir sevgi ile bağlanmışlardı. Yurtları ko- loy kolay üç yüz atlıya yağma et. tirmezlerdi. Sarısu kabilesinin baş kaldırma- sına, Güneş'in oğlunun (Mersâ)yı himaye edişi sebep olmuştu. Sarısu'ların Fıratlılarla araları diğer kabilelerden çok daha fazla açıktı. İki kabile arasındaki husu- met her gün yeni çarpışma hü: selerile bir kat daha derinleşiyor- du. Sarısu kabilesi efradı. (Bora) nın Mersâ'yı kendi evine aldığını ona bir tutsak gibi değil, bir özev- lât gibi davrandığını haber aldığı günden beri (Sertelli)ye karşı u- zaktan uzağa yumruk sallamağa başlamışlardı. (Mersâ) gibi Fıratlıların bi cik kızı Türklerin eline geçmişken, Bora bundan neden şahsan istifa» de etsindi? Mersâ Sarısu kabilesinin eline düşseydi, Fıratlılara neler yapmaz- lardı! * iştir. Zafer torpitosu dün gece sabaha kar- ye Köstenceye vasıl olmuştur. Tevfik Rüştü Bey bugün Köstence- de bulunacak ve Bükreşte Romanya Hariciye nazırı Mösyö Titülesco ile gö- rüşecektir. Tevfik Rüştü Bey nihayet otuz altı saat kadar Bükreşte kalacak ve oradan Mösyö Titülesco i r Yugoslavya Hariciye nazırı ile gi mek üzere 2 şubatta Belgrata gidecek- lerdir. Tevfik Rüştü Beyin Belgratta dört gün kadar kalması muhtemeldir. Ayni zamanda Yunan Hariciye nazırı Mösyö Maksimos ta Belgratta buluna- kır, Bundan sonra devlet Ha- iciye nazırlarının hep birlikte Atinaya git meleri muhtemeldir. Bu takdirde Tevfik Rüştü Beyin seyahati nihayet on beş gün kadar sürecektir. Hariciye vekilinin bu ziyaretleri Bal- kan misakı hakkında, Romanya, Yagos lavya ve Yunan hariciye nazırlarile gö- Bize verilen habere göre, dört dev- let arasında bir misak akti sas itiba- rile konuşulmuştur. Ancak misaka Tür- kiye, Atina , Romanya ve Yugoslavya Hariciye nazırları arasında Belgrattan vuku bulacak mülâkattan sonra kati bir sekil verilecektir. ” Hattâ misaka Belgratta sah çekil mesi kat'i muahedenin Atinada imza 6- dilmesi de muhtemeldir. Köstencede istikbal BÜKREŞ, 30 (A.A.) — Balkan hu- susi muhabirimizden: Bugün İstanbuldan bir torpito hareket edecek olan Hariciye vekili Tevfik Rüştü Beyin yarın sabah tenceye muvasalatı beklenmektedir. Bu akşam saat altıda Başvekile mah- sus tren Bükreşten hareket edecek ve Has vekilimizi karşılayacak olan el- şimizi ve Romen Hariciye nezareti er- kânmı Köstenceye götürecektir . Tevfik Rüştü Beyi Hariciye nazırı M. Titülesco namına sefaret müsteşar- larından M. Telemague ile Romanyanın yeni Ankara sefiri M. Chionto ve kale- mi mahsus müdürü Buzduğan karşıla" yacaklardır. : Torpitonun muvasalatini müteakip gene ayni hususi trenle Köstenceden hareket edilecek ve yarın saat 10 da Ha- riciye vekilimiz Bükreşte bulunacak - | tir. Karol Hz. Tevfik Rüştü B. i kabul edecek Seyahatin hususi mahiyetine rağmen Romen hükümeti ve Romen matbuatı hariciye ve! in ziyaretini hususü a- lâka ve muhabbetle telâkki etmektedir- ler, ile s- Müşarünileyh Bükreş istasyonunda Romen hükümeti erkânı tarafından ayrı ca istikbal edildikten sonra mevsükan haber aldığıma göre kral Karol hazret- leri tarafından da kabul olunacaklar. dr. M. Titulesco'nun daveti İSTANBUL, 30 (A.A.) — İstihba- ratımıza nazaran Hariciye vekili Dr. Tevfik Rüştü Beyin Belgrata giderken Bökreş tarikini ihtiyar etmesi Roman- ya hariciye nâzırı M. Titülesconun da- veti üzerine yuku bulmuştur... Bam yağmaya adar Romanya de Belgrata gidi lar Hariciye Bazrile muhtelif mesail hak- kında görüşmek imkânım elde etmiş 0- lacaktır. 'M. Maximos dün Belgrada hareket etti ATİNA, 30 (Mölliyet) — Mösyö Maksimot, Başvekile gönderdiği bir tel grafta yarın Belgrada hareket edeceği- hi, pazartesi günü Atinada bulunacağı» nı bildirmişti, Misakta iki mühim madde SOFYA, 30 (Milliyet) — Belgrat- tan bildirildiğine göre Balkan misa- kı projesi 9 maddeden ibarettir. Ay- rı ayrı her Balkan hükümetinin bugün kü arazi statükosunun mütekabilen muhafazasını ileri süren dokuzuncu madde ile, âkıt hükümetlerin herhan si birinde hali hazır rejimi değiştir. : i ir larıdır. (Milliyet: Gerek bu ve gerek aşa- ıda Sofya mahreci ile neşrettiğimiz telgrafları sırf Sofya gazetelerinde kabilelerin en zenginleri idi. Evve- | lâ bütün mahsullerini istiyecekler, | sonra onları kendi sınırları dışına süreceklerdi. Sarısu'lar Fıratlılardan çok bez - mişlerdi. Fıratlılar, son çarpışma. lardan sonra (Ur) şehrinden çok uzaklara gittikleri halde, bir kolla- rı Sarısu'ların topraklarından ay- | rılmıyordu. | Eğer Mersâ Sarısu'ların elinde olsaydı, onu kimsenin bulamıyaca- ğr bir deliğe saklıyacaklar ve Fı- ratlılara istediklerini yaptıracak- lardı. Sarısu'lar çok atılgan insanlardı. İçlerinde bilginleri yok gibiydi. Sertelli'den gelen ihtiyar, bir sa- bah, kabile reisinin yanına gitti: — “Birleşik kabileler arasmda ayrılığa yol açan adam sorguya çe- kilir.. Yurttaşlarma fenalık yap- mak istediği — anlaşılırsa ceza gö- rür., Dedi. İhtiyar, Türk yasasını ve birle. şik kabileler arasındaki nizamları herkesten iyi bili: — Ben kimseye fenalık yapmı- yorum. Fenalık yapan biri varsa, o da Bora'dır. O, ceza görmelidir. li ihtiyarı yanından kov- | neşredilmiş olmak itibarile kaydedi © yoruz, Bu haberleri kaydi. ihtiyati harşılamak pek tabii ve yerinde olu”; Yugo:laöyanın vaziyeti SOFYA, 30 (Milliyet) — Atina * dan buraya gelen bir telgrafta Yu” goslavyanın vaziyetinden o şu tarzd? bahsediliyor: “Yugoslavya misakın imzası arif&” sinde Bulgaristanın da daha başlan giçtan misakı imza (etmesi arzusi izhar etmişti. Balkan misakı dört B kan hükümetinin Hariciye vekil tarafından Cenevede (hazırlanmış! Balkan mitakı projesi hazı Kral Alexandr da bundan telef: haberdar edilmişti, Bütün bunlara men, şimdi Yugoslavya, misakın ım zasının tehirine ve bununla. misaki hazırlanma ânında ortaya atılan mimi hissiyatın beklenilen neticele verememesine başlıca âmil olmak ziyetine girmiş bulunuyor.” Sürprizler olacak mı? SOFYA, 30 (Milliyet) — Bük ten bildiriliyor: demiyeceğini kal di tir. Mizakın başka sebepler yüzün de sürüncemeye uğrayamamasına hakkak nazarile bakılıyor. Şimdid Romanya ile Yugoslavya arası ayrı ayrı anlaşma fikrinde isra, N tedir. Herhalde beknilmeyen hâdis? Ierin vukuu muhtemeldir. ai Mneeolininin eski fikri 'A, 30 (Milliyet) — Vi; dan bildiriliyor: ; > Romadan alınan haberlere gö Mussolini, Türkiye, Yunanistan, Bul! garistai üteşek sürme ğe başlamıştır. Mussolini, Balkan #akı tahakkuk edemeyince bu fikri nin daha büyük bir imkân sahası b labileceği kanaatindedir. hararetli kabulden ve Romanya hü” kümet erkâniyle yaptığı konuşma! İ dan dolayı memnuniyetini bildi ve demiştir “Mütekabil siyasetimiz hakkın tari bir açık yüreklilik itin havası içinde yekdiğerimize izahati* bulundulr. Arazi teminatma mütesl lik bir misaka iltihakımıza mâni ol sebepleri Romanya hükümetine b dim. Bulgar milletinin bütün kom larile anlaşma ve dostluk siyasetine vam hususundaki azmini ve su tarsini için müşterek mesaiye ğunu — söyledim. memleket arasında muallâkta nan meselelere gelince bu hus mütek nuniyet tarzda halledileceklerini ü” mit ediyorum.” M. Maximos'un telgrafları Tm İki teşrik meclis wüesası, eski B vekil ve Hriciye Bazırlarından ve © Heli le . mürekkep n mende misak esasları tetkik edile” tir, M. Papanastasiou ve misak ATINA 30 (Milliyet) — Balik: derasyon ufikrini ortaya atan çiftçi kası reisi M. Papanastasiou bu; kü gazetelerde çıkan beyanatı Balkan misakının bilâ itiraz imzal masına taraftar olduğunu söy Tapu müdürlüğü Ni met ve yerine de umum ük 0 idür muavini Lütfi Beyler tayin işlerdir. Sarısu'lar, Güneş'in — oğlufğ | Yurttaşlarına fenalık yaptığına ' iler, Kabile reisine (Batıkuşu) Bora hakkında ne haberler #” dermemişti! İhtiyar bilgin o gün reisle k0 şürken. kabile arasındaki kö” şalıkta Batıkuşu'nun da “par olduğunu anlamıştı. Bu gidişle 5 kardeş kabile arasındaki gerfif. ilerliyecek ve birleşiklik bir gün kopabilecekti. Tehlikenin gittikçe büyüd gören ihtiyar, bir müddet sonf# leşerek Sertelli'ye dönmek İl Evvelâ kabile reisinin fikri turdu.. Ve kurultaya hiç kü gitmesini istemediğini bir sabah erkenden kalktı. ailesine bile haber vermede” * na binerek yola çıktı. ; gi” İhtiyar bilgin, Sertelli'ye ce, hiç kimseye görü . ruca Güneş'in oğluna Sit Sertelli'den ayrılalı henüz ” bile olmamıştı. Bu kısa 22! de Batıkuşu'nun Sertelli'de dan ortalığı karıştırmağa ğını ve Bora'nın ayağını r€ kaydırmak için kurultay rını çi mi