EŞ a A Hergün bir yazı Hacıbabanın macunu! Emektar macuncu mesleğinin hikâyesini anlatıyor Zurnasını çala çala sokaktan ge- çiyordu. Pencereyi vurdular: — Macuncu!.. Macuncu!. le kaptırmıştı ki duymadı ; “Kalbimi çaldın, çini kız!,, şarkı- sını ağır ağır çalarak yürüyordu. — Macuncu!.. Macuncu!.. Nihayet duydu: — Buyur! — Kapıya gel, macun alacağız. Mahallenin kız erkek bütün ço- tukları etrafını sarmışlardı: — Beş kuruşluk macun.. — Benimki yeşil olsun!.. — Hepsinden karışık on kuruş- Juk yap!.. — A.. Kardeşim, yedin! — İhi ihi ihi.. Daha macun iste- rim ben.. Pencereden kart bir ses: — Akşam babanız gelsin, yap- tıklarmızı birbir söyliyeyim, siz de görün... Derken yanı başındaki evin ka- fesi sürüldi — Haklısın, haklı... Nefise Ha- nımcığım.. Para pul yetiştiremez olduk ayol... Nedir bu ? Macuncu geçer, koş.. £ Ketenhelvacı geçer koş.. Babaları | sikkezan başı olsa çoktan tıfırı tüketmişti! — Ama kabahat bizde.. Salıver- me veletleri sokağa.. — Oluyor mu ya.. Kaşla göz a- rasında sıvışıyorlar! Demin, bir a- ra mutpakta iken fırlamışlar.. İki pencere arasında dönen bu sözlere macuncunun kulak bile k. barttığı yok. Anlaşılan esmayı ü tüne sıçratmaktan korkuyor. Çocuklardan bir tanesi, uzaktan boynunu bükmüş, melül melül ma- .cun tepsisine bakıyordu. Macuncu bu mahzun bakışlara dayanamadı. Hemen bıçağını daldırarak bir par ça macun kestikten sonra çocuğa u zattır Al oğlum.. Sen de sebeplen!. Bugün, günlerden Ocuma. Bizim macunun harmanı!.. Yeyin be!. Yeyin,yeyin.. Çocuk, bu ummadığı ikram karşısında şaşırmıştı, Macu- Du almak mı lâzım, almamak mı, birden kestiremiyerek parmağı ağ- zında, duruyordu. Macuncu, bu sefer onun ayağı- na giderek macunu verdi. Macunu küçük dişlerile gevelerken, kendi de tatlı tatlı onu seyrediyordu. Kendi kendime düşündüm: Şu fakir macuncudaki yürek, üç beş zenginimizde olsa, Hifayeietfal Ce miyeti, paralarını koyacak yer bu- sen bakkını Jamazdı. o Macuncuya bir aralık | sordum: — Böyle kaç tepsi macun satar- sın günde? — Eh. Dedi, iki tepsi sattığımız da olur ama, kışın işler biraz kesat gider. Malâm ya, bizim aksatamız | çocuklarla.. Kış geldi mi, sokakta | çocuk arama... — Macunları neyle yapıyorsun, şekerle mi? — Onun orasını hiç karıştırma. Tarihi roman: 42 Güneşin Oğlu Dağıarın eşiğinde o yatmaya alış- mış bir kız onun sıcak ve yumuşak. yatağında nasıl (yatabilir? Bana ondan bahsetme, Batıkuşu! Sen onun için türküler düz. n..Şimdi kulağımla dinledim, Beni görünce mi utandın? Haydi canım, ben seni o küçüklüğünden | beri tanırım. Gönlünde ya o, yahut İçinin yandığını Jayarak söy» | İiyen sen değil miydin? Hitay şaşırdı: — Sen benim yarama inanma- dım.. Birini seviyorum sandın, öy- le mi Ve gırdı: — Bak.. Bu yaranın acısma sen dayanabilir misin? Batıkuşu çoban kızının gi kan içinde görünce şaşaladı: — Sahiden göğsün yaralı imiş, Hitay! Kim açtı bu © yarayı göğ- sünde..? Hitay göğsünü kap iddetle göğsünü açarak ba- | rekli surette sarfedilen çalışmaları ve İ hakiki maksat ve gayesi İ birisini sevdiğini sanmıştım. Mânâsına gelen bir bakışla yüzü- me bakarak mânâlı mânâlı gülüm-| di sedi. — Elbet şekerle!. Şekersiz ma- cun olur mu? Dedi (Oama, verdi; cevaba kendi de pek inanmış gö- rünmüyordu. Maamafih macunlarını metet- mekten de kendini alamadı: — Rahmetli Kocamustafa paşa- hı Hacı babanm çırağıyım.. O ölün- ce, zanaat bize kaldı... Hacı baba- nın macunları İstanbulda büyük nam almıştı. Bir macun yapardı Hacı Bekirin lokumu, yanında hiç kalırdı. Vükelâ evlerine ı1smarla- ma macun yapıp tepsi tepsi gönde- rirdi. vükelâ çocukları da ler! .. Efendi.. Çocuklar için değil, Hacı baba macununun tirya- kisi başkaları idi. Macun yemek için yaş, altmışı filân aşmalı!.. O tarihlerde macunher derde de va idi.Hacı baba,Hindistan cevizi ne bir takım baharat karıştırarak öyle bir macun yapardı ki, yenmez, yanında yatılırdı. Hacının tertibini ben de bilirim. Yapsam, âlâsını yaparım ama, ne- rede o eski müşteriler? Macunu kendim yiyecek değilim ya.. Bizim rahmetli hacr, Yemenli idi. Yemenden, çocukluğunda İs- tanbula gelip, senelerce sokaklar- da macun satmış. Sonra biraz para tutunca, Tahtakalede bir dükkân açtı. Sekiz on çırağı vardı, yanın- | da.. Paşa konaklarndan Padişah sarayına kadar her yere okka ok- ka hususi kutular © içinde macun gönderirdi. Her sene, 21 martta hediyelik nevruziyeler hazırlanırdı. İçi kay- maklı lokum yok mu? İstanbul şe- kercileri bu lokumu yapmasını ha- cı babadan öğrendiler. Ama, ne Tokumdu o lokumlar. Tablasını başına alarak yürüdü. Ciğerin kokusunu alan kediler gi- bi, çocuklar da peşinden geliyor. lardı. M. SALAHATTİN Silâhları azaltma işi ii MILLİYET SALI 30 KANUNUSANİ 1934 Memlekette Somada avcılar kulübü SOMA, — Kaza kaymakamı Ham- di beyin teşebbüsü üzerine Somada bir avcılar klübü teşkil edilmiştir. Klübün şimdilik 50 azası vardır. Bütün memleket halkının iştirakile bayramın ikinci günü klübün resmi kü- şadı yapılmıştır. Avcılarm ilk faaliyeti kaza kaymakamı Hamdi bey de başta olduğu halde elli aver azanın iştirakile, Imamlar ve Öveçli köyleri avcılarile beraber bir sürek avı tertip edilmesi- ir. Klübün birinci reisliğine hâkim Ni- yazi, ikinci reisliğine de müddelumumi Himi Beyler seçilmişlerdir. Akhisar gençler birliğinden temsil kolu bayramm üçüncü günü Somaya gelerek fakir çocuklar menfaatine (Yağ kandili) ismindeki facia piyesini çok büyük bir muvaffakıyetle temsil etmiş- lerdir. Kiymetli gençleri tebrik eder, de- | vamlı muvaffakıyetler dileriz. Seyyar tapu memurları ANKARA, 27 — Seyyar tapu me - murlukları ihdası ile kadastromu yapıl mıyan yerlerdeki tapu kütüklerinin tan- zimi hakkında hazırlanan kanun lâyiha- ları etrafında her vekâletin mütalenle- rı alınmış ve hepsi:toplu bir halde ma- liye vekiletine verilmiştir. Vekâletler kanun maddeleri üzerin- de mütalcalarını serdederken değişmesi icap eden bazı maddeleri de bildirmiş- erdir. Esas itibarile seyyar tapu me- murlukları ihdası hakkındaki kanun lâ- yihası üzerinde bir değişiklik olmamış- tr. Lâyihalar heyeti! vekileye sevkolun- mak üzeredir. Her iki kanun lâyihast da meclisin mart devresi içtimamdan son Ta çıkarılacaktır. Bafra kaza kongresi BAFRA, (Milliyet) — Cümhuriyet Halk Fırkası kaza kongresini aktetti. Neticede Gündüzoğlu Yusuf Kemal, Kolaylt Hacı Hafız Mustafa, Yusuf 22- de İsmail ve Kefeli Yahya, Hacı Lok- man zade Zihni, Kadı zade Ali Rıza, Eğinli oğlu Mustafa Beyler idare heye- tine seçildiler, Ekseriyeti memleketin genç simala- rından olan bu zevattan memleket için hayırlı işler beklenilmektedir. Himavetetfalin yardımları ANKARA, 29 (A,A.) — Himayei etfal cemiyeti umumi merkezi 6 kâ - munusani tarihinden © 25 kânunusani tarihine tesadüf eden perşembe günü akşamma kadar 2688 çocuğa yardır etmiştir. Bunlardan 696 hasta çonuk ve kadın umumi merkezin poliklinik- Yardan için müracaat ilelerle douklardan 252 kişiye 511 lira para yardim: yapılmış tr. Fakir talebeler için açılan aşha - Beden her gü eye sıcak öğle yeme fakir çocuğa elbise, bır kısmına'ayakkabı, çamaşır vererek ziydirilmiştir. Umumi merke zin anakucağı müessesbindeki süt ço- cuklarma bu zeman iğin 823 kilo süt verilen: hakkında Sir Jhon Simon parlâmentoda ne diyor? LONDRA, 29 (A.A.) — Hariciye ! Sör John Simon, Noel tatilinin bitmesi üzerine müzakerelerine / tek- rar başlıyan parlamentoda silâhları a zaltma meselesinin bugünkü vaziyeti hakkında sorulan suallere verdiği ce | vapla geçen ikinci teşrinden beri sü- bilhassa kendi Fransız ve İ etleriel bizzat yaptığı fikii tilerini hatırlatmış ve demiştir kit “Bu fikir teatileri anlaşma yolun - da bazı noktalar tesbitine ve metele- nin aydınlanmasına yardım etmiştir.” Sör John Simon beyanalına de « vamla şunları da ilâve etmiştir: “(Hükümet, Almanyanın &i azaltma konferansıımdan çekilmesini bildirilmesini müteakıp Başvekil M. Hitler tarafından yapılan beyanatı ada Yazan: İskender FAHREDDİN — Geçen sabah bir yaban geyi- ği yakalamak istedim. Boş bulun- dum.. Göğsüme (şiddetli bir boy- nuz vurdu.. İki mememin arasın- da bir yara açıldı. —Geyikten öç almadın mı? — Ben hayvanlarla dövüşmek ven hoşlanmam. Bu kahpelerin ir. eke Se bakarak sordu: | — Demek ki canm acıdığı ve yaranın kaandığı © doğru İmiş Ben ise, seni uzaktan “dinlerken, | — Ben kimseyi sevemem, Ba. tıkuşu! Ben yalnız, bana iylik ya- pan kimseye derin saygılarla bağ- lanırım. Fakat, artık kimseden iy- lik görmek te istemiyorum. Yalnız kendime boyun eğeceğim.. Dağda yaşadığım günden beri, sırtı çul gören insanların hiç ine bağlı değilim. Bundan sonra kimseye karşı boyun eğmiyeceğim.. Batıkuşu - merhametli bir insan tavrile genç kızın yüzüne baktı: — Fakat, insanlar biribirlerine ha etraflı o malümat İstemiş ve bü tale- bine Almanyanın i i gi kânunun on dokuzunda Hükümet Fransız ve Alman hükümet leri arasındaki fikir teatilerini çek bü yük bir dikkatle takip etmiştir. Bı dan dolayı ehemmiyet ve vehameti şikâr oaln bugünkü vaziyet hakkında | ki i hareket tarzını bildirmek ve zamanının artık gelip'çattığı hususun daki kararını teyit etmiştir. İngiliz hükümeti kendi görüş ve dü şünüşlerini Kr muhtıra içinde hülâsa <tmiş ve bu —uhtırayı son müzakere. lerde en ziyade alâkadar hüküret - lere tebliğ etmeleri mem- ki mümewsilelrine gönder - iğer hükümetler bu muhtıra. ike vakit bı bulmaz hükümet 'neşredecektir.” Tehdit mektubu Niçin neşredildi? (Başı 1 inci sahifede) dığı meydana çıktı, Sabri Efendi yaka- landı. Demiştir. Burada iddia makammı . işgal eden Feridun Bey mahkemeden Hasan Ra- sim Beye bu meseleden dolayı ikinci ta- bı meşredilip edilmediğinin ve Sabri E- fendinin Haber'de para ile tercümeler yapıp yapmadığını sorulmasını istemiş- Bu sualler Hasan Rasim Beye tev- edilmiş, Hasan Rasim Be, — Bu meseleden 80: pılmamıştar. Cumartesi kalandığı ve mıştır, demişti Bundan sonra Hasan Rasim Beyin ve- kili İrfan Emin Bey #öz almış: — Tehdit edenle tehdit edilen ayni vaziyette muhakeme edil i edildik ve tehdit edildiği yat yaptık. Binaenaleyh davacı mevki- inde bulunmamız icap eder. Dava edip etmemek hakkımı ise kanun bize vermiş- tir. Biz Sabri Efendi ile birlikte muha- keme edilemeyiz. Bu zat bize neşri ri- casile bir makale veya bir mektup gön- dermiş değildir ki biz onun neşri mes'u- liyetini üzerimize alıp neşretmiş olalım veya neşrine lüzum görmüş bulunalım. Bu zat bize Petrof imzasile bir tehdit mektubu göndermiş, bizi ölümle tehdit etmiştir. Biz de nefsi maruz bulunduğumuz tehlikeden zabı- tayı haberdar etmek için bir yazı yaz- mış bulunuyoruz. Binaenaleyh bu mese- lede suç ortağı olamayız. Davaların tef- rikine karar verilmesini İstiyoruz. Be Taberce muhakeme imkân yoktur, demişti Müddeiumumi muavini Feridun Bey i — İşlenen suç matbuat kanununun 28 inci maddesi delâletile ceza kanunu- Bun 161 inci maddesine temas etmek- tedir. Matbuat kanunu yazanla, neşre- denin suçumu bir addetmektedir. enaleyh davada ve suçta beraberlik var- dır. Davaların tefrikine mahalli kanuni yoktur, demiştir. İddia makamın bu mütalensı üzeri- ne İrfan Emin Bey tekrar söz alarak ce za usulü muhakeme kanunundan bahr setmiş ve davayı tefrik etmenin mahke- menin salâhiyeti dahilinde £ olduğunu söylemiş ve davaların tefrik edilmesin- de israr ederek demiştir kiz — Bizim neşriyatımız mektubun ay- nen neşri değildir. Biz, tehdit edildiği- mizden şikâyet eder vaziyette yazdık. Binaenaleyh ayni cürme işt yılamayız. Eğer tehdit edilmekliğ den şikâyet eder tarzdaki m ğe hazırız, ancak Sabri Efendi ile ayni vaziyetie muhakeme edilemeyiz, demiş- Mahkeme keyfiyeti müzakere ettik- ten sonra tefrik talebinin reddine karar vermiştir. Bundan sonra gazetenin neşriyatı 0- künnmuş, Hasan Rasim Beye bu neşriya- tı etrafında başka diyeceği olup olmadı: | ğı sorulmuş, Rasim Bey de; — Başka bir diyeceğim yoktur, evvei- ce de söylediğim gibi bu mektubu neş- retmekle zabıtanın işini kolaylaştırmı- sımdır, demiştir. Müteakıben Sabri Efendinin Petrof imzasile yazıp Haber'e gönderdiği tup okunmuştur. Sabri Efen, için neşrettik,, diyor. Böyle değ ber gazetesinin bu mektubu neşretmek- ten maksa: irüm teminidir. Ben o mektupta bana Bulgar talebenin söyle- diklerini yazdım. Maksadım Haber ga- zelesi müterciminin Bulgaristana gitti ği zaman maruz bulunduğu | tehlikeyi haber vermekti. Sonra bu mektup bay” ramda yazılmıştır. Bayramda iki gün gazeteler tatildir. Haber gazetesi de t3- tildi. İki gün i işti. Eğer Haber gazetesi sadr sürü olmasaydı, mektubu iki gün gün sonra neşretmez. tişar etmekte olan Hilâlishmer gazete- t tn zabıta ya tevdi ederdi. H mektup iki gün bekleti e gözetesinin bayram tatilini mütrakıp ilk İntişar eden müshasında meşredilmişi “demiştir. Reis Feridun Beyden esas hakkında mütaleasını sormuş, Feridun Bey de: İddin ve mütaleanın hazırlanarak Sulha sulh, Harbe harp! (Başı 1 inci sahifede) sındaki münasebat eyileşmiş; birleşik Amerika ve Çin ile normal münasebetler tesis edilmiştir. Hadizatmda çok mühim bir vesika olan ademi tecavüz misâkını yalnız bu devletlerle imza etmekle etmekle kalmadık, sarfettiğimiz faaliyetler yü- zünden mütekabil ademi itimat havası ortadan kalkmağa başladı. Sovyet Rusyanm siyasetini muvaffa- kiyetle tetviç eden ikinci hadise de Sov- yet Rusya ile birleşik Amerika da ki münasebetlerin iadeten tesis edilmiş olmasıdır. Bu hadise, beynelmilel müna sebetler bakımmdan çok büyük bir c- bemmiyeti haizdi Stalin bundan inasebatı izah et ra İngiltere ile olan iş ve en sonunda Ciddi surette irlaha muhtaç olan Rus- Japon münasebatını da göz önünden zak bulundurmamamız irabeder, Jap Yanın bir ademi tecavüz misaki mekten imtina etmesi ari zi celbe şayan bir hadisedir. Şarki Çin demiryolları meselesine ait müzakerele- rin inkitsa uğraması hadisesi de bu ma- hiyettedir. Bu inkitadan mütevellit me suliyet, Sovyet Rusyaya raci olmadığı gib Japon ajanlarımm Japonyada as- keri bir fırkanın Rusyaya açıktan diği bir sırada tahrikcuyane faaliyet lerde bulunmaları mesuliyeti de Rusya terettüp etmez. Bu gibi hadiselerin bir huzur ve itimat havası vücuda getir mek için yapılmamış olduğu. şüpbesiz- ir. Bizim bundan böyle ağ” siyasetimize devam edeceğimize ve Ja- e münasebetlerimizi islaha çal katiyen süphe yoktur. sey izde değildir. Binneti- ce memleketimizi beklenilmiyen her han gi bir hadiseye karşı himaye etmek için icabeden tedbirleri almak ve hor hangi İ bir taarruza karşı onu müdafaaya ha- Zir bulunmak mecburiyetindeyiz. Sovyet Rusya, hiç bir memlekete te- cavüz ve taarruz etmek niyet ve tasavvu- runda değildir. biz sulh (o taraftarıyız, sulh davasını muhafaza ediyoruz. nunla beraber tehditlere kulak asmayız ve harp mubharriklerine karşı mukabeleye hazırız. Sulhu ve bizimle iş münaseha- tında bulunma; daima bizim müzaharetimizden müstefit olacaklar ve memleketimize taarruz et- meğe kalkışanlar müthiş bir mukaveme- te maruz kalacaklar ve bu mukavemet opraklarımıza göz dikme ninin ve demek olduğunu nin yarma bırakılmasını rica ederim, de- miştir. Bu talebi müteakap Rasim Bey de Rica ederim muhakeme huzurile devam etsin. Bendeni, kemede hazır bulunmaktan var tanuz. demiştir. Vekil İrfan Emin Bey ite birimüdafan için Bursaya gitmek mecburiyetinde olduğu için muhakeme- nin perşembe günü tabahıma bırakılma istemi: Sabri Efendi eline ke- vekilim. — Sen bir istida vermiştin. O isi yı sana iade ettim. Muzahereti adi İc bulunulabilmesi için fakrıbaline dair mahalleden bir mazbata yaptrman lâzım- dır demiş, mazmun: — Ben bir mahallede değ Yurdunda ikamet ediyordum. Şimdi ise mevkufum, bu mazbatayı hazırlatmak imkânlara malik değilim cevabını ver- miş, — — Muhakemeyi gelecek pazar günü- ye bırakıyoruz. O zamana adar Talebe Yurdundan mı olur, mahalleden mi olur, nereden kabilse oradan bir | mazbata yap gönder de sana vekil tayin ettire- İm. Kelepçe meselesine gelince, ona ben karışmam. Onu jandarma kumandanma söyle... demiştir. Bundan sonra müddeiumuminin iddi- a ve mülaleasını hazırlaması için muha- keme pazar günü saat 14 e bırakılmış, Hasan Rasim Beyin de muhakeme ha- ar bulunmaktan vareste tutulmasına ka- rar verilmiştir. daima muhtaçtırlar, yavrum! Eğer dağdan şehre insen, şu göğsündeki yarayı derhal kapatacak ve acıla- rmı dindirecek bir el bulursun! — Ben o eli dağda da buldum. . — Mutlaka bir çoban elidir.. Fakat şehirdeki Asular böyle derin ! yaraları daha çabuk iyileştirirler. — Bu el, benim elimdir, Batı. kuşu! Ben yarama kendi elimden başka birinin elini sürdürmek iste- mem. Kendi yaramı kendim kapa- tacağım. — Yazıktır sana, Hitay! İnsan- ların elleri daima başkaları için şi- falıdır. Kendi elinden fayda um- ma! Yaranm çabuk geçmesi için, onu mutlaka başkasina sardırmalı- sın! Hitay susmuştu. Batıkuşu sözüne devamla: — İnsan © gönlündeki yaraları bile bazan kendi elile saramıyor, Hitay! Ben de yaralı bir insanım. (Fırat incisi)ni yurdundan çalıp buraya getirdiğim © halde, şim. i, onu başkasmın koynunda görüyo- rum da ağzımı açamıyorum. Dedi. y hiddetlendi: — Haydi git — karşımdan, kedi kılıklı adam! İnsan sevdiğini ken- iyle başkasının koynuna âta. — Zorla elimden aldılar, yav- rum! Onu (Bora)ya (kaptırdım. Aç kurt gibi elimden aldr.. ve ben ondan zayıf olduğum için, sevgili- mi onun elinden alamadım. Hitay bu sözleri işitinde renk- ten renge girmişti. Aylarca kendi- sinin peşinden koşan, ondan baş- ka bir kadından hoşlanmadığını söyliyen Güneş'in oğlu (Fırat inci- i) gibi, düşman kabilesine men- sup bir kızı evine nasıl almıst — Ulun hatunun ağzını nasıl kilitlediler.. Gözleri görmiyorsa, kulakları da işitmiyor mu? Diye sordu. o Batıkuşu'nun bir- denbire beyninden kinini uyandı- ran bir uğultu geçti, Hitay'ı (Bora) nm üzerine (sevketmek acaba mümkün olacakmıydi? Bunu denemeden dönmemeğe karar verdi — Yavrum, dedi, o kabilemize hükmediyorsa, (o sen de dağlara, lara ve binlerce koyun ve $i- lerine © hükmediyorsun.. Onları peşine takıp otlaktan otla- ğa, yayladan yaylaya gölürüyor- sun! Kabilemizin başını ateşe ya- kan ve soyumuzun o temiz kanını lekelemeğe çalışan bu adamın $1r- tımr ancak sen yere getirebilirsin! Ben Bora ile döğüştüm, o kolumu necek insan yoktur. Ben yeryüzün- de tek ve eşsiz kalacağım!,, Dedi. Onun burnunu kıracak, ve ona tek olmadığını anlatacak senden baş- ka kimse yok, yavrum! Sen şehir- den uzaklaştığın için olup bitenle- ri bilmiyorsun! Bora, anasını da, ibtiyarları da herkesi kandırdı. Ba. şımıza, kendi başma buyrug kesil. di. Onun sırtını yere getirmek se. nin elindedir, yavrum! Hitay, Batıkuşu'nu can kulağile dinledikten sonra, ayağa kalktı; — Sen (Fırat incisi)ni hâlâ se. viyor musun? i Batıkuşu başını salladı: — Elbette.. Sevmeseydim, sa- na derdimi (o açar miydim? Onu yurdundan çalıp getirdim. O be- nim malımdır.. Benim malımı elim den aldılar. Kabilemizin türesinde (bir insanın malını elinden alanı sulak yerlerden uzaklaştırmalı!) Diyor.. Bora neden hâlâ başımızda hem de türeye karşı duruyor? — Mersâ'yı (Bora)nın elinden kurtarırsam, memnün olur musun? Yalnız Mersâ'yı değil. Kal leyi de bu belâdan kurtarmak zım. Güneş'in (Ooğlu buralardan geçtiği bir gün, yolunu / kesip bir okla... Hitay, elile Batıkuşu'nun ağzını ebatla sulh | arzu eden memleketler, | Balkan misakı (Başı 1 inci sabifede) edeceği veyahut Bulgaristanın Yugo” lavya ile hususi bir anlaşma yaptığı için misaka girmek istemediği şeklinde ve 89. hi mana ve mahiyetteki haberler bu cü ledendir. Mevsuk membadn alman malümata göre Balkan misekı etrafındaki ve bü- günkü hokiki vaziyet şu şekilde bulâsa olunabilir, Misak Atinada imzalanacak Türkiye, Romanya, Yugoslavya, Yür nanistan hariciye nazırları arasında ak” tedileck misakın esasları üzerinde müli” bakat hasıl olmuştur. Yunan hariciye 98 zır M. Maksimos, Cenevreden doğruda doğruya ve Türkiye Vekili Tevfik Rüştü Bey de M. Titülesko ile beraber ve Bükreş tarikiyle Bolgrada derek şubatm ikisinde ve Yugoslavya hariciye nazırınn da iştirakiyle Belgrat i na aktedeceklerdir. ları üzerinde esasen mü | tabık kalınmış olan misalm son metni gözden geçirilecek ve en kuvvetli ihti” male göre misaka Belgrada sah çekik dikten sonra dört nazır , Belerattan A- tinaya gidecekler, Yunan hükümetinin r hükümetlerin tensibiy- da misakı Atinada imza edeceklerdir. Bu hülâsanın haricindeki haberler asıl ve esastan aridir. Diğer tarafftan bu akşamki Ro * men matbuatı Balkan misakının imz8 sının artık bir gün meselesi halini si dığını memnuniyetle haber verdikten sonra Hariciye vekili Tevfik Rüştü Be yin Bükreşten geçerek M. Titnelsk9 ile beraber Belgrada gitmekte olmasi nı hususi bir alâka ve memnuniyet kaydediyorlar. Tevfik Rüştü B. i istikbal BUKREŞ, 29 (A.A.) — Tevfik Rüf tü Bevin avm otuzuncu (günü İs tanbuldan bir torpite ile gelmesin? intizar olunmaktadır. Bu ziyaret ta mamen gayri resmi mahiyette olma * #ına rağmen Romen hükümeti, Tev * fik Rüştü Beyin gı iyük alâka ile beklemektedir. Yarın akaşm vekil beyi karşılayacak zevat, hususi bif trenle Köstenceye hareket edecekler" dir. Tevfik Rüştü Beyin, burada nihi yet iki gün kalacağı ve M. Titulesk9 tmek üzere şubatı irinci günü alışamı Bükreşten hac© ket edecekleri tahmin edilmektedir. Bulgarların maksadı BUKREŞ, 29 (A.A.) — Bulgari" rın som ziyaretleri esnasında o Belke misakma girmeyi reddetmeleri Ro” men mahafilinde hayret ve teessüfl telakki edilmektedir. Bilhassa Bulg0” ların yalnız red ilede kalmıyara! birkaç aydan beri gerek doğruda” doğruya gerek ikinci eller vasıtasiyi€ Yugoslavya ile tahakkukuna ça ları hususü anlaşmayı bu sefer de RO/ men nezdinde tekrar ettik leri ve Balkan misalır yerine Mi'tarii lı bir misak akdine teşebbüs eyledik$i leri anlaşılmakta ve bu tarzı harekf” &in hiç te müdait bir tesir uyandırmı” dığı hissolunmaktadır. İyi hâber alan mahafilde Bulga”” ların o hususi o anlasma maksatları Yugoslavya tarafmda nolduğu £ fından da hüsnü muk*” i temin edilmekte “* Balkanlarda sulhün ancak bütün kalanların amimi ve hümü ri müstenit anlaşmasiyle istikri z Teceği ve bunun için de Balkan mif” krna girmenin en kestirme ve en döl ru yol olacağı, hattâ Bulgarların 4 hi, çok geçmeden takdir etmek. buriyetini hissedecekleri beyan olu# maktadır, ... Tevfik Rüştü Bey ekspresi mi gidecek? Hariciye vekilimiz Tevfik Röf tü Bey, bu Haydarpaşa 8” rmda vali ve belediye reisi Muhi” tin Bey ve diğer alâkadar za! tarafından karşılanacaktır. Tevfik Rüştü Beyin eksprefl” ükreşe gitmesi muhtemel olduk gibi deniz tarikile de gitmesi temeldi — Ben okumu şuradaki ağ astım. Onu yalnız av İS kullanıyorum. İnsanlara kart!” leklerim yetişir... ... Sarısu kabilesinin ba$ kaldırması O sırada, Fıratın 'cenup k! rında yerleşmiş olan birleşik lerden (Sarısu) kabilesi baf dırmıştı. gi Sarısu'lular Güneş'in oğlun” kemiyorlardı. Bora, (Ur) şehrinden Sarısu kabilesine uğramadan mişti, Sarısu kabilesi reisi by kuşkulanmış ve kabile ete Bora aleyhine kışkırtmağı miştir, 2 Sarısu'lular yeni yıl girin yi çen yılın vergisini ( (Sert9 göndermemişlerdi. Ne. | verginin “e kabile Güneş'in oğlu geciktiğini sorunca, verecek P* gelen adami Diyerek soğuk muamele Bora bu cevabı alınca yari tı. — Bu yıl vergi değiliz. topladı. le ve ağlebi ihtimal şubatın ilk haftasın