Sivil zabıta teşkilâtı; meçhul > otomobilin (Başı 1 inci sahifede) Hikçe ifadesine müracaat edilmiş ve mu- maileyhin otobüste olmadığı anlaşılmış- tir. “ardan başka 489 numaralı ha. Susü otomobil sahibi bulunan Hanri Smit Ri sir ee e do ifadesine mü - edilmiş, mumsileyh te kaza si- bizle Mzkii geçmediğini söyle miş ve ademi malümat beyan etmiş - tir. Otobüse çarpan hususü otomobilin, Ankara plâkalı olduğuna dair de bir ihbar vaki olmuştu. Dün bu hususi o- tomobil de bulunmuş ve şoförü Ömer efendi bir kaç saat nezaret altına alın- mıştır, Bu otomobilin sahibi olduğu ar- laşılan inşaat mütcahhitlerinden Mü - nip Bey de, dün müddelumumi mua - nin garajda bulunduğunu tesbit ettir miştir. Münip Bey, kendisile görüşen bir #veleşrdirimize de aşi kiz . — Ankara plâkalı denilen taksiyi ben, Ankarada satın alarak İstanbula getirdim. Dün de numara almak için seyrüsefere müracaat ettim, Bugün baktım, ki bizim araba ga - rajda yok. Anladım, ki buraya getir - mişler. Ben de geldim. Kaza saatinde benim arabam garajda idi. Bunu ma - ruf kimselerin müşahedelerine istina - den pie izah ettim. Vakın benim arabamın çamurluğunda çizik wardır. Fakat bu, garajda olmuştur. Bu- mu da anlattım.,, Müddeivmumilik, Nuri efendiyi serbest lele. Taharri memurları arabayı arıyorlar Meçhul otomobilin bulunmaması ü- zerine, zabıta çok sıkı tahkikata baş lamıştır. Dün başla emniyet ikinci şube bi- oz kısım başmemuru Ziya, ikinci kı- başmemuru Cemal Çemal Baylar olduğu halde müteaddit komiserler ve muavin- lerle elliden fazla sivil teharri memuru Emniyet altıncı şuba müdürlüğünde top danmışlardır. Her taharri memuruna iki üç hususi otomobilin bulunduğu ga- vajların adresleri verilmiştir. Zabıta memurları, şehre yayılarak garajlarda - ki hususi otomobilleri muayene etmiş ier ve bu suretle hali faaliyette bulunan A50 kadar hususi otomobilden sol ta - rafında çizik görülen arabaları tesbit eylemişlerdir. Ayni zamanda seyrüsefer memurla- rı da muhtelif semtlerde birer mevki işgal ederek gelip geçen bütün otomo- billerin çamurluklarını gözden geçirmiş- lerdir, Bu sıkı tetkikat ve taharriyat neti- dün saat birde tamir için türüldüğü anlaşılmıştır. vakit bu otomobilin Kemal Kaza mahallinde elde gili Ey markalı jant kapağınm düştüğü anla- şılan Kiryako Efendini; â bilinden hiç bir çizik bulunmadığını ve mumaileyhin facia yerine vara ğı zaman yaralıların kaldırılmakta oldu- ğunu söylediğini dünkü müshamızda yazmıştık. Üçüncü bir keşif yapıldı Dün akşam müddeitumumi muavini Ekrem, seyrisefer makine mühendisi Muzaffer, emniyet altıncı şube müdür vekili Emin Beylerle diğer alâkadar memurlar huzuru ile kaza mahallinde pılan üçüncü keşfe, müddeiumumi- görülen lüzum üzerine Kiryak: Tarihi Tarihi roman:34 - Güneşin Oğlu — Haydi, kalk! - dedi - Seni a- | tımla şehrin kapısma TE sökün reyim! Akşam oluyor... Güneş ba- tınca ormandan vahşi o hayvanlar iner... Üzerine saldırırlar ve sağ ko İ Tunu "kaybettiğin için, kendini ko- Yüyamazsın! Elimle öldürmek iste- mediğim bir adamı, canavarların ağzına atamam. Görüyorsun ki, | göğsümden piçakla kazıdığım en- gereği içimden hâlâ çıkaramıyo- rum..! ... Aradan bir kaç gün geçince. İhtiyar Asu, Batıkuşu'nun evin- den çıkarken, doğruyu söylemek- ten çekinmedi: — Bu koldan sana hayır yok, o- ğul! Sen bundan sonra hiç kimse ile dövüşemezsin.. cenge gidemez- sin! Ata bile güçlükle binebilirsin! Bakılma çok kederli idi. i gidermek için sor- peşinde! Efendi de otomobili ile sevkedilmiştir. Bundan başka kazazede otobüs te dün Tophanedeki gi i çıkarılarak Seyrisefer merkezi önüne götürülmüş ve oradan da kaza mahal- İine sevkolunmuştur. Otobüsün mev- kuf bulunan şoförü Hakkı Efendi de jandarma refakatile kaza mahalline sevkedilerek keşifte hazır bulundurul- muştur. Kaza mahalline ilk yetişen otomo- bil şoförü Raif Efendi de, görülen lü- zum üzerine geç vakit otomobilile ke- $i€ mahalline celbedilmiş ve orada fa- cia yerine nasıl geldiği ve vaziyeti na sıl gördüğü kendisine mahallen tespit ettirilmiştir. Keşif en sonra da müddeiumumi mu- avini Ekrem bey seyrüsefer merkezine giderek geç ekl kadar tahkikata de- vam etmiştir. ye raporumu verdi Emniyet altıncı şobesi, dün şam kaza hakkımdaki raporunu merciine v. Mili Vi SANIK MA one ön fenerlerini yakmış ve verilen işare- te rağmen durmamış olsa bile, otobüs şoförü Hakkı efendinin tevakkuf etme- si lâzım geleceği, halbuki Hakkı efen - dinin süratini tevkif etmeden direksi- yonu sağa çevirmekle iktifa etmiş ol - le otomobil arasındaki göstermekte bulunduğu pi Seyrüsefere görc, karşıki izm fenerlerini söndürmemiş olsa bile, niha. yet nizamatı belediyeye riayet etmemiş- tir. Müsademe de pek hafif geçmiştir. ş hale göre otobüsü pek süratli sevke- len ve direksiyonu fazlasile rerek ağaçlara çarpan şeför Hı di mes'ul vaziyettedir. Bir refikimiz, kazaya sebebiyet veren otomobilin, oto- büsün arkasmdan geldiği söylendiğini de yazmış ise de bu rivayet tahakkuk etmemiştir. Şoförden başka mevkuf var mı? Hakkı Efendiden başka henüz kim- se tevkif edilmemiştir. Yalnız bir iki şoför zan ve nezaret altında (o bulun- maktadır. İki Rum matmazelinin (ifadesine müracaat edilerek tahtı nezarete alın dıkları yazılmışsa da zan ve nezaret altında hiç bir matmazel yoktur. Bu i- ki matmazel Kiryako Efendinin oto- mebilinde bulundukları için müşahedelerine müracaat edilmişi Akşam refiklerimizden biri, te ait hususi bir otomobilin şol de nezaret altına alındığını yazmıştır. Alâkadarlarca bu hususta ademima- Jümat beyan edilmektedir. Meçhul otomobilde âlem mi yapılıyorda? Meçhul otomebil hakkında muhte- lif ihbarat vukubulmuştur. Bu cümle- den olarak meçhul otomobilin direk- siyonunu bir kadınm idare ettiği ve bu o kadının oruzanda, yanın» de iki üç kadın mevcut olduğu yolunda bir ih- bar olmuştur. Tahkikat bu noktadan 'da tamik edilmektedir. Vinden başka üç gayri Türke mit üç hususi otomobilden de şüphe ediliyor. Bu meyanda 796 numaralı hususi ba da dün akşam seyrisefere gfiril- mişti. Her halde zabitanm kuvvetli izler üzerinde bulunduğu ve akşama sabaha müspet bir netice almacağı mu hakkak görülmektedir. Saniye Hanımın ve Mustafanın cenazeleri kaldırıldı Kaza kurbanlarından Saniye Hant- mın cenazesi, dün merasimle kaldını!. muştır, Cenaze, çiçeklerle sarılı bir tabut içinde saat 11 buçukta has tahanesinden kaldırılmış, dün tatil e- dilen Diş tebabeti mektebi talebesi ta- rafından Harbiyeye kadar el üstünde götürülmüş ve oradan otomobillerle Eyüpsultana gidilmiştir. Merasime Diş tebabeti mektel profesörlerile do- şentleri, talebe cemiyeti mümessille- talebe murahhasları, Ec- zacı mektebi Müdürü Dr. Akif Bey, Türk diş tabipleri cemiyeti Yazan: Ş FAHREDDİN bettin, oğul! Batıkuşu her şeyde olduğu gibi, bu işte de yalan söylemeğe mecbur olmuştu: — Avda vahşi bir hayvanla bo- ğuştum.. Kolumu kaybetmeseydim. canımı. e Lâti Ez su gidince, Batıkuşu, evin alt katına indi. Güneş ve hava görmi- yen karanlık bir odada kolları bağ- lı yatan Mersâ'nın yanına gitti. (Fırat incisi) Batıkşu'ndan nef- ret ettiği için kendisini bu karan- lık boduruma atmışlardı. Batıkuşu sol eline bir meş'ale alarak, genç kızın yüzüne dikkatle baktı. Mersâ'nm gözleri ağlamaktan şişmişti.. Penbe yanakları balmu- mu gibi sararmıştı. Batıkşu'nun birdenbire hayvan- laşan çehresinde vahşi bir tebes- süm belirdi, MİLLİYET PAZARTESİ 22 KANUNUSANI 1934 Şehir plânı (Başi 1 inci sahifede) önümüzdeki yaz başlangıcında kararını vermiş, plân yapacak mimarı seçmiş bu lunacaktır. Bundan sonra o mütehassıs- la mukavele intzalanacak ve plân yapıl - mağa başlanacktır. Fakat plândan evvel, bir avan proje yapılmak icap etmekte - dir. Avan proje altı aydan yapılabilmek- tedir. Plân ise 3 senede ancak ikmal ©- dilecektir. Bu vaziyette İstanbul plânı kı sa bir hesapla 4 - 5 sene sonra yapılmış bulunacktır. Plânın han; ren tatbika başlanacağı şimdiden kat'i olarak söylenmez. Jüri heyetinin dünkü içtimama güzel sanatlar akademisi mına mimar profesör M. Eşi miştir. Türk mimarlar birliği, jüri heye- tine birliğin davet edilmediğini, heyette. Türk mimar bulunmadığını söylemişlerdi. Beledişe reis muavini ve heyeti zasmdan Nuri Bey dün bu hususta bir muharriimize demiştir ki: — Böyle bir iddiayı biz de gazeteler- de okuduk. Bugün jüri heyeti toplan - madan evel, szadn bir arkadaş bu me - seleyi mevzuu bahsetti, Fen heyeti mü- dürümüz Ziya Bey busüsi olarak bize izahat verdi. Heyet meyanmda dört mi- mar bulunduğunu söyledi. Dört mimarın. kâfi olduğunu ilâve etti. Biz, mimarlar birliğine müracaat etmedik. Çünkü hiç bir teşekküle müracaat etmedik.Meselâ mü hendis mektebine de müracat edilerek jü riye aza istenmemiştir. Üç mütehassıs mi — Beni hâlâ sevmiyecek misin, marı İstanbula davet ederken, beli min mimarlar birliğinden akıl öğrendiği, tavsiye ettiği profesörleri davet doğru değildir. Belediye bu müte- hassıslar getirmek için kendisi bizzat tet kikat ve temaslar yapmıştır. Mimarlar Birliği bu vaziyet üzerine bize müracaat etmedi, Belediye de onları dâvet etme- di» e Ankarada zelzele (Başı 1 inci sahifede) at dördü dört geçe şehrimizde aşağıdan yukarıya bir sademe şeklinde oldukça şid detli bir zelzele olmuştur. Zelzele on sa niye kadar sürmüş bir çok kimseleri u - yandırmıştır. Zelzele hasar yapmamıştır. Zelzele bu sabah İstanbulda da şarktan gelen hafif bir saramtı olarak histedil - miştir, Zelzele merkezinin Ankara, Çan- kırı mıntakası arasında elması muhte - meldir. Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar İstanbul Divanyolu No. 118. Kabina tele- fon : 22398. Kışlık ikametgâh Telefon 42519, e ——— —— yeti azaları, ordinaryüs M., Kantroviç, mühendis İsmail Fuat Bey, merhume- nin amcası İzzet Melih Bey ve diğer bir çok zeval iştirak etmişlerdir. Eyüp teki aile kabristanma müteaddit çe» ler konulmuştur. Biletçi Must "a Efendinin cenazesi de dün Amerikan ( hastahanesinden kaldırılmış ve Sarıyerdeki ailesine tes- lim ve merasimle defnedilmiştir. Yaralıların son vaziyeti Faciada yaralananlardan diş tabibi Kâzım Esaj Beyin oğlu Kemal Beyin sıhhi vaziyeti aynidir. Dün akşam A- merikan hastahanesinden sorduk, Ke- mal Beyin ayni dalgın vaziyette bulun duğu cevabını aldı! Etfal hastahanesinde tedavi altına alman yaralardan Alman M. Göldner dün biraz daha iyileşmiş olduğu halde hastahaneden çıkmıştır. Kendisi hiç bir şey hat: 'amadığını ve facianın ani bir tü ve vukubulduğunu söyle- mişti Etfal hastahanesinde yalnız Rüs- tempaşa camii hademesinden Ali E- fendi kalmıştır. Mumaileyhin de sıh- hi vaziyeti iyidir, (Fırat incisi) önüne bakıyordu: la sevgi olur mu? Diye mırıldandı.. Tekrar ağlama- ğa başladı. Batıkuşu göğsündeki ceylân res- mini kazıyamamıştı. Fakat yüreğin- den acıma duygusunu çoktan çıka- rp atmiştı. İyi kolumu genç kıza göstere- rek: i — Bak, dedi, sağ kolumu kay- bettim.. Bundan sonra cenge gide- miyeceğim. Kimse ile döğüşemiye- ceğim. Mersâ, Batıkuşu'nun dözünü kes- ti: — Zaten cenge gitmiyordün ki Döğüşe gelince, şimdiye kadar bu yolda da yüzünü ağartacak bir kah- ramanlığın" duymadım! Venge ars- lanlar gider. Tilkiler er meydanla- rından uzaklara kaçarlar... Batıkuşu meş'aleli kolunu uzata- rak sevgilisini öpmek istemisti. — Gel yavrum, seni tek kolum- la bir defacık sıkayım! Bana karşı gelme.. Ben şeytanlardan bi! kam almasını ihmal etmiyen. bir adamım. Haydi, sokul göğsü- me! Mersâ birdenbire: | — Alçak köpek.. Senden tiksini- yorum... Sabri Ef. niçin Haber gazetesine mek- tup yazdığını hâkime anlatıyor (Başı 1 inci sahifede) — Şumnu'luyum. 1930 senesinde İs- tanbula geldim. & Üniversiteye girdim. Bulgaristanda doğmuş ve büyümüştüm. Aşağı yukarı Bulgar terbiyesi aldığım i- çin Bulgarlar gibi haşin tabiatli Bu yüzden üniversitede bazı talebelerle bir kaç defa kavga ettim ve neticede mektepten kaydım terkin edildi. Ben de Bulgar düşmanlığı Bulgaryadan başlar. Sebebi şudur: Bulgar mekteplerinde, da- ha sonra Bulgar ortamektebinde, daha sonrada Bulgar lisesinde tahsilimi mu- vaffakıyetle ikmal ettim. “Fakat Bulgar lisesinde tahsilim esna- sında Rodna Zaştita teşkilâtma mensup talebelerin daimi hakaretine maruz kalı- yordum. Bu hakaretler yalnız benim ii değil, bütün Türklere yapılıyor- Burada Türk çocuklarına Türk harsini a şilryordum. Bu, Bulgarların nazarıdikka- tini celbetti, müfettişler o mütemadiyen aleyhimde rapor verdiler ve bu yüzden: — Paramız yok, Türk hocalarına ma- aş veremiyoruz. “Diyerek mektebi Bulgar mektebine gevirdiler, Türk hocaları azlettiler. Bu, Bulgarlara karşı olan husumetimi büsbü- tün arttırdı. Türk mektepleri encümeni- pin 700 İevalık yardımı ve o o zamanki Türk Sefiri Hüsrev Beyin delâlet ve ta- vassutu ile İstanbula geldim. Derhal mek tebe giremedim. Anavatanda tâbiiyet işi- mi düzeltinciye kadar bir müddet açıkta kaldım. Sonra Dişçi mektebine girmek üzere Bulgaristandan 80 kadar Bulgar talebe gelmişti. Bunlar beni Dişçi mekte- bine girmeğe teşvik ettiler. Dişçi mekte- binde tahsil için para vaziyetimin müsait olmadığını söyledim, çünkü orada bir ta- kım alât ve edevat tedarik etinek icap e- diyordu. Bulgar talebe bana maddi yar- dım vadetti. o Ben de mektebe girdim, Filvaki bana maddi yardım yaptılar. Ben artık onlarla beraber yaşıyor, onların Kumkapıdaki pansiyonlarda yatıp kal- kıyor, maddi yardımlarını görüyor, buna de mektepte hocaların © türkçe takrirlerini onlara bulgarca olarak teksar- yordum, Fakat Bulgarlar benim onlara bu yardımıma rağmen beni daima tahkir ediyorlar, Türk olmaklığım dolayısile be- ni incitiyorlardı, Husumetim büsbütün arttı ve pansiyondan çıktım. Fakat onlar. dan intikam almayı da kafama koydum. “Pansiyondan çıkınca açıkta ve pa- rasız kalmıştım, Cevdet Kerim Beye fendiye müracaatla himaye rica ettim. Beni talebe pansiyonuna kabul ettir. mek ve mektebin çalışkan talebelerin- den olduğum cihetle ayda beş lira da muavenet temin etmek lütfunda bulun dular. Talim ve Terbiye Encümeni a- zasmdan Bulgaristanlı Ali Haydar B. g Kasımpaşada bi i Mi etti. Artık vaziyetim düzelmiş- ti. Arada sırada mektepte Bulgar ta- lebe ile kavga çıkarıyordum. Bir gün bunların benim aleyhisnde Eskicuma Polis Müdürlü “Sabri burada Bulgarlatan ülüyli- ne propaganda yapmakla meşguldür, mütemadiyen Bulgaristan aleyhinde galışıyor,, diye bir jurnal verdiklerini ve Bulgarları benim aleyhime tahrik ettiklerini öğrendim. Bundan sonra gene intikam arzusu başladı. Bulga- ristan Se neşriyat yapmak isti. yordum. Fakat bu imkâna malik de- ğildim. Muhtelif gazetelere müraca- atla bulgarca mütercimliği istedim. Nihayet Milliyet, Cumhuriyet ve Ha- ber gaeztelerine tercümeler verme; muvaffak oldum. Aldığım Bulgar m 5 zetelerindeki makale ve bmc sarin; sölyünllnE Madenli lerimde en küçük bir tahrif yapma» dım. Yazılarım, Bulgar gazeti yazılarının aynen tercümesi idi. rağmen Milliyet ve Cumhuriyet ber tercümemi koymuyorlardı. “Hattâ bir gün elime şahsrma ge- len bulgarca bir gazete Meali Dişçi mektebinin Bulgar talebelerin- den biri tarafından Dişçi mektebi aley hine yazılmış bir mektup vardı ve ga- zetede gene bulgarca elyazısı ile ya- zılmış “5. . .", imzalı “Artık Fransaya iyoruz, siz de hazırlanınız,, tarzın- bir cümle de yazılmıştı. Bu gazete- tercüme ettikten sonra tekrar yeri- tıldı ve elindeki meş'aleyi aldı.. ye- re vurdu.. Batıkuşu kendisine bu derece ha- karet eden kadını o dakikada par- çalamak istemişti. Fakat, meş'ale yere * vurulunca söndü. Bodurumun içi çok karanlıktı... m göremiyorlardı. — Sesini çıkarma.. Gebertirim! Diye bağırdı. Mersâ susmuştu. Bodurumun kapısına doğru koş- tu. Karanlıkta kapının — sür bulamdaı. Ve kuvvetli bir el bu sıra da Mersâ'nın boğazma sarılmıştı. — Seni burada öldüreceğim, Mersâ! Seni karanlıklar içinde ge- berteceğim.. Güzel gözlerini tek €- Himle söndüreceğim! Haydi, boy- numa sarıl.. Beni kendi çadırında bir gece nasıl okşadınsa öyle ok- şa! Seni seviyorum.. Seni, eb: yen benim olman için öldüreceğim, Mersâ! Ben, senin, başkalarının koynunda yalmana tahammül ede- mem! Baban seni bana verdi.. Sen imsim! Her zaman benim, da- ima benim olacaksın! Hattâ öldük- ei sonra da. Cesedini kimseye ver- Mene bil ber idim. | ne birakmak üzere gizlice aldım. Ya- zısını tercüme ettim ve evvelâ Milliyet gazetesine verdim. Bu tercümeyi ora- da neşretmediler. Cumhuriyet gaze- tesine verdim. Orada da neşretmedi. ler. Haber'e götürdüm. o Yazı İşleri Müdürü Gayyur Beye verdim. M memnuniys peşredeceğini söyledi teşekkür de etti. Ertesi gün de yazıyı aynen Haber'de okudum. İşte Haber" de Petrof imzasile inti den mek- tubu yazmama salk Bulgarlar aleyhin deki bu hissiyatımdır. Petrof imzasını atmamın sebebi İse evvelce Cumhu- riye'te Petrof imzalı bir mektup inti- şar etmiş olmasıdır. Cumhuriyet ga- zetesi bu mektup etrafında neşriyat yaptığı cihetle ismi etrafında aşağı yu karı bir malümiyet vardır. Cumhuriyet gazetesine yazılan Petrof imzalı mek- tup tarafımdan yazılmış değildir. Ben o mektupta Petrof imzasmın intişar etmiş olmasından dolayı Petrof imza» sanı attım. Hakim Reşit Bey bundan © sonra Haber gazetesinin kısmen neşrettiği mektubu okumuştur. Dişçi mektebin. de şahıs tayin ederek bazı isnatlar da yapılan bu mektubu Sabri Efendi ken- disi yazdığını itiraf etmiş, hâkimin: dilerin yazdığın işleri yaptığı doğru mu? sunline dez — Bulgir talebe öyle söylüyorlardı, demiştir. yledir, neden bu işi ihbar etmedin de — Bulgar talebenin söylediklerine inanmadım, neticesini takdir edeme- den yazdığım bu mektubu Haber'e gönderdim. Başka gazetelere gönder - seydim neşredilmiyeceği muhakkak- tı. Orada da neşretmezler | sandım, neşredeceklerini bilseydim göndermez dim. Demiştir. Sonra da: — Bir çocukluk ettim Hakim Bey. Düşünemedim. Buna Bulgarlardan çok zulüm görmüş olmam da sebep ol muştur. Beni affediniz, üniversite ta» lebesiyim mektebimden olacağım. Mu- allimim, işimden çıkarılacağım. Gaze- teler de bir daha bana vazife vermi- yecekler, demiştir. Hakim Reşit Bey, kendisine, neşri- yat efkârmımumiyeyi tahrik eder ma- hiyette görüldüğü cihetle hakkındaki tahkikatm mevkufen devamma karar verildiğini ve bu tevkifin yarın müs- tantik huzuruna sevkedildiği & zaman geri alınması ihtimali de bulunduğu- nu, maamafih bunu tahkikatın seyri ve istintak hâkiminin kanaati tayin e- deceğini söylemiş ve tevkif etmiştir. Sabri Efendi akşam saat 18 de tevkif- haneye gönderilmiştir. Haber gazetesi hakkında da kanu- ni takibat yapılmaktadır. Milliyet ve Sabri E. Haber gazetesi dün akşamki sayısın da Sabri Efendinin hüviyetini tespit ederken mumaileyhin gazetemizde de iği, o yaptığından bulgarca mütercimli manidar bir arzda bahsediyordu. Sabri Efendinin yukarıda neşretti- ğümiz hakim huzurundaki sözleri ken isinin Müliyet'le ve başta Haber ol. duğu halde diğer gaeztelerle olan ra- bıtn ve münasebatını © vuzuhla ifade etmektedir. Bu itibarla Sabri Efendi- nin gazetemizle olan rabıtası üzerin- de duracak değiliz. Nihayet, Milliyet Türk Üniversitesinde talebe, o Türk talebe yurdunda pansiyoner, o Türk muavenetine mazhar alan bir efendinin yaptığı tercümeler- den kendi mesleği ve siyasi prensiple ri dahilinde istifade etmiştir. Bir ga- inin istifadesine arzedilen tabidir. Fakat, asıl üzerinde durula- cak nokta, cemiyet içindeki ik görür rak dökümünde mezarının başında yalnız benim sesimi duyacaksın! Mersâ birdenbire fikrini değiş- tirmişti, iş iye köprüden geçinciye ka- sak Sİ liğe ve tisiliesdan bu suretle kurtulmağa karar verdi. ini Batıkuşu'nun omuzuna u- zattı.. Karanlıkta sevişen iki mahlük yeryüzüne sığamamışlardı. Batıkuşu sevgilisnin ellerini o- muzlarında hissediyordu. — Mersâ... Beni artık yanından kovmiyacaksın: Yüzüme karşı ba- ğırmiyacaksın.. o “Seni sevmiyo- rum!,, Demiyeceksin, değil mi? Mersâ hınçkırıklı bir sesle cevap verdi: — Bana karşı çok sert davranı- yorsun, Batıkuşu! Seni bunun için sevemiyorum! Başka delikanlılar oynaşlarına nasıl muamele ediyor- arsa, sen de bana öyle yap.. Beni incitme.. Kırma! Bana: rak kadar incesin!,, Diyen sen de- gil miydin? Şimdi beni vahşi bir hayvan boğazlar gibi yerden yere vururken, için sızlamıyor mu? Ben merhametli erkekleri çok severim, Batıkuşu! Sen de merhametli görü- nürsen, seni de seveceğim! Batıkuşu Hersâ'yı sol kolile göğ- Maarifte ıslat (Başt 1 in ken cezri bir şeki tensikat yapılması d unsuru iktadarı ve liyakati dairesinde Maarif vekâleti kadrosunda yer alacaktır. Mevcut kamus lar dairesinde, fevkalâde sezi tahakkuk | eden muallimler tasfiyeye tâbi tutulacak tr, Önümüzdeki sene başlay: sslahtata tatbik edilecek en müh de dershanelerdeki talebe adedinin azal tulması olacaktır. Halen mevcut 80 - 100 talebeli dershaneler hemen yarıya indiri lecektir. Bir dershanede azami 50 talebe bulunacaktır, Bu şekilde orta mektepler de yeniden birçok şubeler açılmak zaru reti hâsıl olacktır. Bu şubelere yeniden muallimler tayin edilecektir. Bu şekilde talebe adedi azaltılan smıflarda daha müsmer ve salim bir tedrisat sistemi tat bik edilmek imkânı elde edilecektir. Mu- allim, her talebe ile ayrı ayrı meşgul ola bilecektir, Maarif vekâleti Avrupada, Amerikada bulunan umumi müfettişlere orta tedrisat için rslahat yapılmak üzere tetkikatta bulunmaları için, direktif ve « rlimiştir. Avrupadaki müfettişler bir kı - sım raporlarını göndermişlerdir. Maarif Vekili Hikmet Bey dün öğleden sonra Devlet matbasmı teftiş etmiştir. Vekil bey Devlet matbasımda basılmakta olan "dil işleri broşürlerini ve afişleri görmüş” tür. Vekil Beyin bugün İstanbul Muallim ler Birliğini ziyaret etmesi bekleniyor. Bugün ayni zamanda kız muallim mekte bini de gezecektir. Vekil Beyin gazetemize beyanatı Maarif Vekili Hikmet Bey dün bir mu harririmizi Üniversitede kabul ederek şu beyanatta bulunmuştur: — İstanbuldaki Maarif müeseselerini teftiş etmek üzere geldim. Üniversite 15 lahat işlerile de yakından alâkadar olu- yorum, Umumi Maarif hayatımızda isla hat yapılmak üzere tetkikatta bulunuyo- Tuz. Orta tedrisat mücsseseli daha kuvvetli bir hale getirilmesi için icap © den şeyler yapılacaktır. Bütün bu ısla hat işleri henüz etüt halindedir. Binaen aleyh şimdiden fazla bir şey söylemeği doğru bulmuyorum. Kati ve müsbet ne- ticeler elde edildiği size daha faz- la izahat vermek mümkün olacaktır. İs- tanbulda ne kadar kalacağımı bilmiyo * rum. Herhalde İstanbulda yapılması icaf eden işler ikmal edilinceye kadar bura - dayım. Üniversite işleri: rada, Maarif meseleleri i daresinde toplanıyor ve çalışıyoruz.” Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci smıf mütehassıs (Bibimli) Ankara caddesi No. 60 3 ——————————— müşü ile hüviyeti etrafında bir şüph* arzetmiyen muallim ve üniversite tâ” lebesi Sabri Efendinin Milliyet'e ver” diği tercümelerden arada sırada it fade edilmiş olması değil, mumaileY” hin mahekemede “Haber,, hakkmda söylediği dikkate şayan sözlerdir. Bir zazeteye her gün yüzlerce mek tup gelir. Bunların çoğunun yeri de. kğ vap sepetleridir. Milliyet'ten tek bif | yazı ve tek bir satır geçiremediğini. hâkime anlatan Sabri Efendinin hem Haber'e verdiği yazılar hem de gö” derdiği mektubun malbulmuş mığrıbi gibi o sütunlarda yerbulmasma mak hem haklı, hem de yerinde olu” Haber refikimize düşen | ilk vazi Sabri Efendinin Milliyet'le olan mü»? sebatını araştırmak ve manalı 7 bundan bahsetmek deği, Türklü leyhinde ve Türk milletinin hissiy#” tını tahrik yolunda eline | geçen mektubu (gazetesine koymadan polis# vermek İşin, eğer, bir tarafı varsa o da ancak budur. Sabri Ef. muallimlikten azledil Kasımpaşa Musevi ilkmektebi! türkçe muallimi olan Sabri Efendim son hâdise üzerine dün maarif ida” si tarafından muallüimliğine | mibayff erilmişi Kapmın sürgüsünü Kapı aralandı.. Ve bodurumun ışık uzandı. Biribirlerini görebiliyorlardı. d Batıkuşu'nun süratı idi. Mersö'nm çehresi de güneşsizlik” ten sapsarı olmustu. Balıkuşu sevgilisinin yüzüne bs£ ezici bir 4 çekti.. içine hafif bif tr. İçinde, ilk defa, duydu. Onu günlerdenberi bodu” rumda kapalı tuttuğuna, güneş VE havadan mahrum ettiğine pişma” olmuştu. Bodurum kapısının. dışma gık tıkları zaman, ir vücut görünüyorlardı.. Biribirlerine o #“ dar çok yapışmışlardı. Batıkuşu'nun damarları tekref tutuşmağa başlamıştı. — Onu artık düşünmiyeceksi” değil mi Mersâ? z Mersâ gözlerini yere indirdi: — Ben onu çoktan © unut! Bundan sonra yalnız seni düşü” yi ceğim! Gönlümü, © şimdiye ka hiç kimse türüfinden koklanmaltı. bir bahar çiçeği gibi, e Meni rıp sara veriyorum. o Sen de be sık.. Beni kollarının o arasına * Ben sertlikten hoşlanmam, Bat