© Ramazan ayının gündüzleri, $ di, başka vakitlerden pek te farl miyorsa da geceleri minarelerin do- Banması, iş yorğunluğundan teravih namazı kılmağa mecali olmıyanlara bile, İstanbulda bu ay içinde bir deği giklik olduğunu — bildiriyor. Onun i- çin biz de bu hafta, İstanbulun en es ki büyük caminin tarihine dair okuyu cularımızın bilğilerini tazelemeği mevsimsiz saymadık. ol- nun “İlâhi Hikmet” demek olduğunu söylemişlerdir. Fakat bir rivayete gö- nike dilinde hikmetin kendisi yani ilâh demektir. Finikelile- yin Türk ırkıma yabancı olmadıkları İstanbul Türk şehri olduğu zaman bi Tinmiş olsaydı, — Ayasofyaya dair çı- karılan bin bir efsane arasında — bel ki bir de bu mabedin bir gün Türkle- rin olacağı daha daha isminin kondu- ğu gündenberi belli olduğuna dair bir efsane bulunurdu. Bizim Hadikatül Cevami kitabı o vakit İstanbülda bulunan 877 cami- yi saydığı vakit bunların en başında Aynsofyanın büyük Kostantin tara- fından yaptırılmış olduğu söylendi- ğindenberi pek çok kimseler hâlâ öy- le sanırlar. Halbuki, Kostantinin yap © Otardığı, üstü tahta ile kapalı mabet, yüz sene geçmeden, onun yerine İan ikinci Ayasofya binası d. sene sonra yanmıştır. Şimdi gördüğü müz ve bin dört yüz senedenberi ye rinde duran Ayasofya üçüncü 532 d> ikinci binanm yanmasın. dan kırk gün sonra, İmparator Jüs! nien yeni binanm ilk temel katını koydurmuş! İmparatorun kendisi Makidonyalı ise de, o vakit dünyanın en büyük mabedi olarak yaptırmağı düşündüğü bina için Anadolulu iki mimar seçmişti. Bunların biri şimdi bi zim Aydm — bi r rivayete göre Sul- tan Hisarı — dediğimiz Trailes'li An temius, diğeri — şimdi bizim Söke ka zasının bir köşesinde Palatya nahiye- si dediğimiz — Meşhur Milet şehirli İzidar'dır. Fakat halk iki insanm, en usta mimar olsalar da, bu kadar gü- zel bir iş yapabileceğine inanamadı- ğından, sonradan çıkan bir efsane Ayasofyanın plânlarını ve hattâ bü- tün masraflarını imparatorun o melek- lerden aldığını iddia etmiştir. Bina yapılırken yüz mühendisin nezareti altında on bin iş çalışırdı, imparator da her gün gelir ve en zi- yade gayret gösterenlere fat Yerirdi. Binanın süslenmesi içi eski zamanla: rinden mermer Buna göre, Süleymaniye camisini tirırken başka yerlerden hazır miş direkler ve taşlar getirttiğinden dolayı Kanuni Süleymanı, yahut Fa- tih camisini yaptırırken Saints - pütrs şlarmı kullanan İkinci Mehmedi ayıplamak doğru olmaz. Ayasofyanm kubbesi için Radosya- da yapılan on iki tanesi yalnız bir ta ne adi tuğlaya b: hafif tuğlaların Jah yaptı ve Allah himaye edecektir” diye yazılı olduğu rivayet edilmiştir. İkinci Abdülhamit bunu öğrenmiş o- lacak ki, Hicaz demiryolunu yaptırır ken o da çelik raylardan bir kısmının Üzerine kabartma olarak “Hayratı Emirül Mü'minin” diye yazdırmıştı. Şu kadar ki, Ayasofya kubbesinden - düşen tuğlalardan hiç birinde yazı gö rülememiştir, halbuki çelik raylarda- ki kabartma yazıları okumak hâlâ mümkündür. Bina beş senede tamamlanmış ve — bir çok İstanbulluların şüphesiz henüz hatırladıkları zarif Alman he- imi lordtmann'ın düzelttiği he — 537 senesinde resmen a Jüstinien'un açış merasi- mini yapmak için on dört atlı araba ile, Atmeydanmda Brityof alayından sonra binaya girdiği, kapıdan men- bere kadar koşarak gittiği ve orada: “Şükrolsun Allaha ki, böyle bir eseri bana nasip etti. Ey Süleyman, ben senden üstün çıktım!” diye haykırdı- ğı meşhurd ... vaka: Procupe Ayasofyanın tarihi O|6“ Vİ Ayasofyayı tarif ederken “Altından bir zincirle gök yüzüne asılmış gibi” hafif diye yazmış. O v eri on- dan daha çok hafif görünen binalar yapılmış olmasından ileri gelerek, şimdi Ayasofya binası bize pek te ha fif görünmiyor. Celâl Esat Bey de ki tabında Ayasofyayı dışardan “biraz da ağır buluor” ve her halde i nin zenginliği güzelliği daha öyliyor. XIV üncü rünüşü için değil, içerisindeki süsleri içindir. Ayasofyanın içindeki süslerin bu- rada tarihini yazmağa imkân olmadı ğını kolayca tahmin buyurursunuz. Zaten bunların en mühimleri (duvar. ları kaplıyan mozayiklerdir. Onların da mühim bir kısmı, bina cami olduk tan sonra, bezle kapatılmış, üzerine de badana sürülmüştü. (Bizantin. tite of America de Boston) ismindel lim müessesesinin memur ettiği bir Ame rikalı âlim, M. Whiltemre, 1932 senesi ni sanmdanberi bu mozayikleri meyda. na çıkarmağa çalışmaktadır. Şimdi- den bir kaç güzel mozayik tablosu gö rülmektedir. Bu zatm himmetile, kapalı © ütün mozayiklar meydana çıktı- ğı vakit, ümit ederiz ki, Türklerin bu yi cami yapmakla ona hakaret ettikleri ve mozayiklarr kapamakla onları tahrip ettikleri efsanesi de ni- hayet bulacaktır. Fikrimizce Fatih Ayasofyayı cami yapmakla onu muhafaza için en bü- hazırlamış demektir. Bu kadar büyük bir âbideyi muhafaza et mek ancak devlet bütçesile kabil o- lur. Ayasofya cami yapılıp ta devlete mal olmasaydı da gene kilise halinde Rum cemaatine bırakılmış olsaydı, o vakittenberi yalnız bu cemaatin ma li kudreti Ayasofyanm muhafazasına kifayet edebilir miydi? Times gazetesinin meşhur Avrupa muhabiri de Blovitz de İstanbulu ziya retinden sonra yazdığı kitabın: “Türklerin “takdir edilmeğe de; başka hiç bir işleri olmasa bile, yalnız bu Ayasofya binasmı iyi muhafaza ettiklerinden dolayı onlara teşekkür etmek lâzımdır.. Çünkü başka millet lerden bir çoğu aldıkları memleketler de en güzel binaları yok etmişlerdir.” mealinde yazmıştı. Mozayikların kapatılmasma gelin- ce: Bunun da, o güzelliklerin takdir edilerek onları o vakitki mutaassıpla rın elinden kurtarmağa yaramış oldu ğu, bugün biraz himmetle mozayikla- rın meydana çıkmasından anlaşılıyor. Fatih Ayasofyayı cami yaptığı va kit ona bir minare — yanan Adliye binası tarafındaki minareyi — ilâve etmekle beraber bütün binanın muha fazasını temin için iki payanda yap- tırmıştı. Ondan sonra Ayasolya bir çok defa büyük tamirler görmüştür. En büyük tamirlerden biri Abdülme- cit devrinde İtalyan mimarı Fossati nin yaptığı tamirdir. Ayasofyaya dair çikarılan efsane lerd i Fatih buraya girdiği va- kit trakarak kaçan bir papasın arkasından duvarın “kendi kendine örüldüğü masa'rdır. Bu masalı biz de çocukluğumuzda dinlemiştik.. Fossa- ti bu efsane duvarmı açtırmış fakat arkasmda papasın yerine, hirdevat- la dolmuş bir merdivenden başka bir sey bulamamıştır. Şu halde, efsaneye göre, vakti gelince o duvarın arkasm dan gene çıkacak olan papas şimdi- lik o duvarın arkasında değildir. Efsanelerden biri de Ayasofyanın top kandili altında namaz kılınıp ta duası makbul olunca orada Hızır A- Teyhüsselâm'm görüneceği masalıdır. Vaktiyle bir çok zavallılar, orada Hr zıra tesadüf ederek zengin olmak ü- midile daha geceden top kandilin al- tina giderler, yer tutarlardı. Acaba, şimdi de Tayyare piyango sunu kazanmak ümidile gidenler var mıdır? e G.A. FRANSIZ TİYATROSUNDA Viyana Operet Heyetinin son galaları. Bu akşam tam sast 20,45 te Viktorin ve Hüsarı, (Victoria et son hüssard). Başka sevgi — Fransızçadan — Gisele telefonu yerine koydu, du- daklarında bir | tebessüm belirdi. Bu yabancı ona üç defa telefon du. Hayalen kumral, uzun boylu ol. duğunu tahmi dam, ince, ci ifade ile ona bugüne mediği güzel şeyler söyliyordu. Bi nunla beraber, kendisine pek te ya- bancı görünmiyen bu mübhem sesin kimin sesi olduğunu düşünüyordu. Lâkin hatıralarını boş yere karış» | tırdı. İyi veya az tanıdığı bütün çeh- reler, kendisine muammanın anahta- rını vermeden birer birer gözlerinin önünden geçip gittiler. İlk gün bunu. çok fena münase. betsiz bularak telefonu şiddetle ka- pamıştı. Bu ses: — Sizi (o tanıyorum, o diyordu, sizi gördüm ve tâ can evime ok atlmız. İsminizi de öğrendim. Size hayalini- zin hiç bir zaman gözlerimden silin- miyeceğini söylemek istiyorum. Sizin le konuşmama müsaade etseniz, no olur sanki? O gün, bu yabancmım buna ben- zer, kadın kalbini okşıyan sözlerini şiddetle kesti. Sinirlenerek geniş bir koltuğa say landı ve gözleri gayri ihtiyari telefo- na doğru gitti. Aklından neler, neler geçmiyor- du. Soğuk tavırlı, daha şimdiden sey rekleşmiş kumral saçlı, kısa boylu ko casımı düşündü. Ona karşı muhabbeti gittikçe aza İıyordu. Beraber geçirdikleri evlilik hayatının tatsızlığı ve can sıkıcılığı gözlerinde büyüyordu. Bu haleti ruhiye içinde iken meç- mul şahıs ona bir kaç defa daha tele- fon etti. Her defasında telefon ahize sinde çoktanberi unuttuğu aşk hame- lerini dinliyordu. Karşısındaki adam seyyal ve alı cı sesini dinledikçe, sanki kocasından intikam alıyormuş gibi bir zevk duy- mağa başlamıştı. Bu maceranın bö; mübhem bir sahada devam edişi de hoşuna gitmi- yor değildi. Bir gün telefondaki ses dedi ki: — Ben evimdeyim. © Kartie Laten- de oturuyorum. Rasathaneye pek ya- kın olan sessiz sokağı tanırsınız. İşte orası.. Geliniz. Her gün, her gece si- zi bekliyorum. Gece olsun, yarın ol- sun, öbürgün olsun, hangi gün olursa olsun. Sizi bekliyeceğim, Biliyorum ki, bir gün geleceksiniz. Çünkü sizi sevi inkâr ede- 2. ihayet bir gün Gisele sessiz 90- kağa girdi, tarif edilen evin kapısı ö- nünde durdu. Sokakta kimseler yok- tu, Haziranm kızğm © güneşi altında, komşu evin duvarlarından sarkan leylâk dalları ortalığa sinirleri uyuş- havet verici bir koku dağı- Fakat kapının önünde bir tered- düt geçirdi. Bu adaşım kim olduğu- nu öğrenmek kararile evinden çıkmış t. Şimdi ise hedefinin yanında bulu- nuyordu. Lâkin bir türlü zili çalmağa cesaret edemiyordu. Kocası Emile kendisini ği gi bi sevmiyorsa da, bu haberi öğrenir- se muhakkak kederlenirdi. Fakat bu a- dam kimdi? Tanımak, yalnız tanmak, sonra gitmek ve unutmak istiyordu. O zar man kolu zile uzandı, ne olursa olsun diye düymeye bastı. Üç dakika sonra kapı açıldı ve bir adam göründü. Genç kadın bir sayha kopardı: — Ay, Emile, — Evet, benim. Gir içeri, gir, gir. Sana hiç bir sey söyliyecek değilim. Yalnız ben sana çok darıldım. Evvelâ Harik Hayat ediyor. | Kaza Sigortalarnızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin TÜRK Sinemasında Yarın matinelerden iübaren İPEK SİNEMASINDA Çok heyecanlı - Çok hareketli va çok meraklı nefis bir film; KARA YILAN Fransızca rörlü muazzam süperfilm ayrıca: 1 — KUKLALAR İpekfilm studyosunda yapılmış Türkçe şarkılı fevkalâde güzel komedi. 2- BALKAN GÜREŞ birincilikleri, Türk sporcuları Bulgar, Yunan ve Yuğoslav gü- reç'erini vavwl mağlup etti. Yarın malnslerden atiber.u ELHAMRA Sinemasında ÇELİK ADA Dükuliye 30 kurus (114741 İSTANBUL BELEDİYESİ TİYATROSU Bu akşam saat 19,30 da KUS HAYAT Büyük opereli Yazan: Ekrem ve Cemal Reşit muma bir atelyedir. Ora ya senin hoşuna gidecek kadar anti- ka, nadide, güzel şeyler var, hepsini toplayıp getirdim. Benim burada ol- madığımı farzet ve-bu güzelliklere bak. Nasıl, burasını beğendin mi? Se in hü li adam, senin için Her tarafı çiçeklerle süsledi. Başbaşa geçireceğiz dakika- larm tadını arttırmak için, bir kadr. şuna ni yaptı. Gisele bak, bu dolap, senin geçen sene o kadar beğendiğin dolap değii mi, İşte evvelki sene Liyondan geçtiğimiz zaman gördüğümüz anti- Eğer o senin kocan olmasay- dı, senin bütün zevklerini, arzularını yerine getiren, seni memnun eden o Aadamr ne kadar çok sevecektin, değil mi? Hayır, hiç bir şey söyleme,, Se: in 7? k Çünkü benimle geçen hayat tana pek yordu. Çünkü ben senin düşündüğün adam değilim. sana aşk masalları okudu. O ses, be- nim sesimdi. O kelimeleri ben söyli- yordum. Dün olduğu bu gün de ve her zaman... Fakat benim evde sa Ba söylediğim şeyler, evdeki sesim ho şuna gitmiyordu, çünkü ben senin ko candım. Hayır, hayır, hiç itiraz me... Şu kanapede yanıbaşmma otur, İş te akşam oluyor. Gölgeler pencerele- re uzandı. Şimdi her şey sana benim ben olmadığımı inandıracak. Senin i- çin aldığım şu çiçeklere bak. Ben sim di bir başkası imisim gibi seninle ko- nusmağa çalışacağım. Sana tatlı tatlı seyler anla'ncağım ve sen memnun © Iacakam. Cünkü sen onları yeni du daklardan bugün işittiğinle inanacak sm. Sus, bırak, ben sövlüvevim. Seni seviyorum. Ben artık senin kocan de- #ilim. Senin ökmen. Perisan saçları nı el'erimle oksavıp, bir âşık ibi seni kucaklavacağım ve sen o zaman mes'ut olac: ve Otomobil UNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta Telefon : Beyoğlu 4.4888 yaptırmayınız. 908 49 nci SOKAK Ayrıca: leri gazetesi paramount filmidir. muvalfakiyete devam ediyor. Mutlaka görünür. 11470 Bu akşam saat tam 9 da MELEK sineması nefis bir film takdim ediyor : MÖSYÖ BEBE iki saat mükemmel kahkaha, çok eğlenceli sabneler, zevkli şarkılar Oynıyanlar: Ş MAURICE CHEVALİER ve İ yaşında harika çocuk. aramount dünya hava lis- Yarın: met nalerden itibaren ELHAMRA sinemasında mıı ÇELİK A DA mz 11473 ms Spor Cuma maçları Istanbul Futbol Heyetinden : 1 — Taksim sahasında : saha komise- ri Salâhaddin Bey. Fenerbahçe - İstanbul Spor B, takım ları saat 11 hakem İzzet Muhiddin B. Eyüp - Hilâl 1 nci takımları saat 12,45 hakem Rüştü B, Fenerbahçe - Istanbul Spor 1 nci takımları saat 14,30 hakem Rüştü B, 2. — Fenerbahce sahasmda : saha ko miseri Muslih Bey, Süleymaniye - Beykoz — B. takımları saat 11 Hâkem Mehmet Reşat Bey. Top kapı « Anadolu 1 nci 12,45 Hakem Ca- fer Bey. Süleymaniye - Beykoz 1 nci ta kımları sant 14,30 Hakem Cafer Bey. 3 — Beşiktaş Şeref sahasında : saha kömiseri Nuri Bey. Eyüp - Hill B. takımları saat 10 Hakem Adnan Bey. Eyüp « Süley- maniye Genç takımlar saat 11,15 Hakem Halit B. Beşiktaş - Anadolu Genç takım- lar saat 12,15 Hakem Ahmet Adem B, Vefa-Kumkapı « Fenerbahçe Genç takım 13,45 Hakem Halit Bey, İRTİHAL Suriye İstinaf ceza reisi merhum Ra gp Beyin damadı, temyiz mahkemesi baş müddeiumumisi Yusuf Nihat Beyin kain biraderi ve İsmail Müştak B. in kardeşi İstanbul Asliye mahkemesi rinci hukuk dairesi azasından Hüseyin Avni Bey irtihal etmiştir. Cenazesi bu » günkü çarşamba günü saat 1i de merhu mun Kadıköyünde, Modada Sakızağacı daki Yoğurtçu Çeşme sokağında 42 mü- maral hanesinden kaldırılacak, İskele ramiinde namazı kılmarak Karacaahmet teki sile kabristanma defnedilecektir, Galatasaray ticaret ve banka- cılık kısmı kongresi Galatasaray Ticaret ve Bankacılık kıs- mı mezunları birliği yıllık kongresi önü müzdeki cuma günü saat ikide Beyoğlun- daki Birlik merkezinde © toplanacaktır. Bu toplantıda Birli bir senelik işleri görüşülecek ve müddeti biten idere he- yeti yeniden seçilecektir. Yeni ni iy Holivut HOLİVUT'un dördüncü sene bi- rinci anyısını teşkil eden senebaşı nüshası kıymetli mündericat ile çık- mıştır. GN MATBUAT ALMANAĞI Senenin en zengin ve kıy- metli mündericatı olan almanağıdır İstanbul Matbuat Cemiyeti darafından 1934 senesi için ha- alanan almanak pek yakinda neşredilecektir. Çok, kıymetli ve mütenevvi mündericatı olan almanak Türkiyede neşredilen almanakların en dolgun üe zen- gindir. Tevzi merkezi Kanaat Kütüpanesidir, (inkılâp Komanı; | maceradan sonra kendisine saade- tini veren Ankaraya göğsünü gere gere geliyor. z O Ankara beni, Erzurumun halis öz Türk kızını (Siranuş) olmaktan kurtardı. O Ankara, her gece kasa- basının coşkun sularını ninni diye dinliyerek anasının, babasının ko- kusu içinde uyuyan temiz Türk kı- zını sürünmekten, sefil olmaktan “yabancı topraklarda * çürüyüp git- mekten kurtardı. O Ankara Türk kadınma şerefini kurtarmak, haya- tını kazanmak için çalışmak fırsa- tmı verdi ve beni o sayede İstan- bul sokaklarında sürünmekten kur tardı. Erzurumlu Türk kızı bu iyilikle- | ri unutacak kadar nankör değil Ankaraya çıkar çıkmaz ilk işim yalının bahçesinden topladığım bü yük bir demt beyaz gülü şerefimin hediyesi, Erzurumlu şehit kızı çeğin armağanı olarak Gazi hey- kelinin ayaklarına sermek oldu. O gün Narin ve Suat Bey Mar - mara çiftliğinde dolaşıyordük. Her kes yollara koştu. — Gazi geliyor! Dediler. Onu görmek için biz de havuzun kenarına çıktık. Kalabalık arasın- da bir altın baş göründü. Sevinç- ten, heyecandan titriyordum. An- karaya gelmişken onu göremeden gitmekten korkuyordum. Çok şü- kür ki bir tesadüf ben i bu emelime de kavuşturdu. O yuvarlak altın baş ağır ağır ö- nümüzden geçti, Yaşadığım uzun , çile dolu yılla- rın macerası bir anda gözlerimin ö nüne geldi.. O teessürle beni, bizi, hepimizi ıstıraptan, şerefsizlikten kurtaran Büyük Gazinin koştum, Saçlarımı sevdi. Titriyordum. Göklerden süzülmüş madeni bir ses işittim: — Çok yaşa, Türk kızı! diyordu. Buna benimle beraber | bütün etraftakiler cevap verdiler: — Çok yaşa Büyük Gazi! Gözlerin yaşarmıştı, Narinin kol- larina düştüm. — Ağlama çiçek. Ne var ağlı yacak. Diyordu. — Bırak Narin, sevinçle dökü- len gözyaşlarında acı yoktur. Bun- lar ağlamadığım zamanlar içime çöken zehirli gözyaşlarımdır. Ka- rakış gecelerinde İç Anadolunun Eremni eşkıyalarile dolu sarp, çe- tin yollarında sürüne sürüne Sıva- sa gelen Erzurumun öz Türk kızı bugünkü saadetinin neden, nere- den ve nasıl doğduğunu o Okadar iyi bilir ki! Ankarada üç gün kaldık. Suat Bey o hariciyedeki işlerini bitirdi. Ve biz yeni Türkiyenin can- evini doya doya gezdik. Çankaya tepelerinden Ankarayı üç akşam seyrettik, Türkün demir iradesi bu yalçın kaya eteklerinde yeni bir dünya yaratmıştı, O kuvvet değil- midi ki Erzurumlu öz Türk kızımın kanındaki bir damlası bile onun daha on yaşında çelimsiz vücudu- na çelik mukavemeti vermis, onu bin türlü vartadan şerefle selâmete çıkarmıştı. Ankarada kaldığımız üç günü âdeta yarı hayal içinde geçirdim. Ankaranın hatırası çocukluğu- mun Erzurum hayali gibi varlığım» da yer aldı. ... Yarın (Geneve) e hareket edi- yoruz. Bugün Suat Beyle eksik bir kaç şey almak için (İstanbula indik. Kurşuni şayaktan yaptırdığım se- yahat kostümü çok şık oldu. Fakat tayyör beni daima uzun gösteriyor. Son provada bulunan Suat Bey: na ömrümün en sevgili zehir eden adamı bu — Sen beni de aşacaksın Çiçek, dedi. Teyzemin hakkı var, gelincik gibi boylanıyorsun, y Ufak tefek aldık, saçlarımı yap- tırdım. Geç kaldık. Altı elli vapuruna yetişmek için tunele koştuk, — Ellerimiz paketle dolmuştu. Vapura on beş (dakika vardı. Tunelden çıkarken Suat Bey: — Acele edelim Çiçek. Son va- pura kalırız! diyordu. O telâş içinde tunelden çıkacak kalabalık arasında Reşit Beyin (gözleri gözlerime arptı Suat Bey önden gidiyordu. Re- şit Bey beni selâmlamak ister gibi bir vaziyet alırken gözlerimi çevir- dim.ve Suat Beye cevap verdim! — Korkma Suat, vapuru kaçıra- cak kadar geç kalmadık! Bunu Reşit Beyin tam yanından geçerken söyledim. Onunla yollarımız tıpkı bugünkü gibi ayrılmıştı. Aksi istikamete gi- den iki insandık. Binaenaleyh ba- gecesini Bu akşam sa.t tam Yda İPEK sinemasında Deniz Kızı EFTALYA H. Kemani SADİ Bey ve heyetile TANBURİ REFİK B. ve arka" daşları heyetinin büyük sineme KONSERİ vardır. Biletlerinizi erkenden aldırın Telefon: 44289 gey (11468) Bugünkü Program İSTANBUL: 21,50 Kemani Reşat Bey ve arkadaşların ANKARA: 12,30 - 1330 Gramofon. ber Ouverture Jubel, K. Zeki B, Puc 18 Orkestrmi Ve > DON ei 1411 m. be, 18 10 Çocuk programı. 17,40 Müsahal Tazanni lik, 180 Od i eler 1920 Hafif musiki, 2105 Hafif musiki, 22 Musahabe, 2.15 Taga#” Konser, 23 Müsahabe, 23,30 Dans mufi” 24 Müsahabe, 25,10 Düns musikisi. DAPEŞTE 550 m. 13 Kilise çanları, 1905 Salon orkestref” ri, 1810 Palyderi Cit), 1930 Pİ , 20 Amele neşri 2140 70 temsili, 2240 Haberler, 23 Simi Kurin” Sizan takımı 24 Opera orkesiren tarafınd. Üniversite radyoru, 2020 Pik, 21 Radyo örkestrası, 21,40 Müt ya orkustrası, 2,48 Son haberler” BRESLAUWU 74 m. 17 Hafif musiki, 18,50 Şarkılar, 10 Mir sahabe, 20 Ay doj veşriyak 21,10 Kar tozları, isimli temsil, 23 Haberle 23,35 Gece musiki VİYANA Sis m. Zamanımızın bestelerinden Viye”* na Senfonik Haberler, 325 Ecsebi © esperenie 23,40 Oase barından naklen Bar musiki Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen süshalar 10 kuruştur.— Gazete v8 matbmaya ait işler için müdiriyete mü” lir. Gazetemiz il liyetini kabul etmez. Ramazan: 9 Imsak Iitar SD. S.D. 5 37 16 47 iğnelemek hakkımdı? .s.. i Narin çıldıracak. Beni | bırakıP Suat Beye, onu bırakıp bana koşu” yor. Bu heyecanı istasyona kadar devam etti. i Semplon Ekspresi istasyon rı” tımında homurdanırken Sut Beyin arkadaşları, aile dostlarımız kom partimanı şeker kutuları ve çiçek | demetlerile doldurdular, Narin yâ” rı sıkıntı yarı şaşkınlıkla yanı b” şımda her lâkırdıya karışıyor. Bizi güldürüyor. Suat Beye: — Bu çiçek demetlerini bana vef ağabey. Senin Çiçek'in var! Diye takılıyor. Son kampana, gülüşmeler, selâ”* lar, vaatler, teselliler ve | nihayet Narinin mini mini yüzü bir nokt# kaldı. ... N Üç günlük yolculuk çok iyi gesti Tren seyahati bana dokunmuyor: Kadri Beyin dediği gibi bu yol” culuk bize hakikaten balayı sey" bati gibi oldu. & £(Ritmedi)