( Askeri bahisler | İngiliz Deniz - Hava manevraları ve kıyı zorlamak işi | © Ana yurttan gemilere asker bindi- © dip düşman kıyılarına çıkarmak, eski denberi askerlikçe en güç yılır. Bunun için deni; olmak, çok nakliye £ © mek gibi ri vardır. Bu askerlik hareketinin güç“ lüğü gün geçtikçe daha ziyade art- maktadır. Güçlük şimdiye kadar baş- ca kıyıyı tutan düşman makineli tü- > feklerinin ve toplarının ölüm saçan Ateşlerinden ileri geliyordu. Fakat denizaltı posadı icat edildikten sonra bu güçlük birdenbire arttı. Çünkü de- nizin içine saklanmış bir denizaltı ge- O misinin pususuna düşmek, atacağı binlerce ——— ve ye me dolu koca bir nakliy. nizin dibine yollamak, bütün hayra ve savaş gemileri arasında panik ko- © partır. Bundan başka da şimdi hat dan ansızın çıkacak uçkuların büyük bir gemiyi bir kaç dakikada batıra- cak kadar kuvvetli torpillerle saldır- © ması tehlikesi de baş gösterdi. Bu hal 'de kıyı zorlıyacak yani düşman kıyı- larma asker çıkaracak olan taraf ay- ni zamanda havada dahi efendilik © kurmağa mecburdur. Halbuki hem © denizde ve hem havada, hem de w- zak ülkelerin denizlerinde ve havala- © rında efendilik kuracak kadar zen- gin ve güçlü yer yüzünde kaç devlet sayabilirsiniz ? Bunu da unutmamalı ki, havada mutlak bir efendilik kuru lamaz. Hava geniş, ve üstten ve alt- tan serbest bir boşluktur. Efendilik kuracak taraf ne kadar güçlü kuv- vetli olursa olsun karşı tarafın o bom- barduman uçkuları gü ve gecenin her saatinde akınlar yapacak fırsat bulurlar, İşte yeni posatlar karşısında artık büsbütün zorlaşmış olan işbu kıyı zor lama yani düşman sahillerine asker çıkarma ve kıyıyı müdafaa etmek ha reketini ameli olarak sınamak için işbu 1933 yılının Eylülünde manevra lar yaptılar. İngilizlerin deniz ve ha va kuvvetlerile karışık olarak yaptık ları bu denemelere büyük ölçülü ve sava © şa uyun manevralar adını vermek- ten ziyade tabiye sahasında tatbikat demek daha muvafık ise de Milliyetin © asker veya sivil okuyucularını alâka» landıracağından onu kısaca hikâye edeceğiz. Nasıl alâkalandırmasn ki, Türk vatanının hudutlarının dörtte üçü deniz kıyısıdır. Ve denizaşırı ve- © ya komşu ecnebi devletlerin bir gün © gelip te bize düşmanlık etmeleri muh temeldir. Sonra Çanakkale zorlaması gibi yakın geçmişimizde yüce bir hâ- dise vardır. İngiliz 1933 talimleri kara uçku- © larının kıyı müdafaasma katılmasını denemek ve kara uşkuculuğu zabitle rini ve neferlerini deniz kuvvetlerile irlikte çalışmağa alıştırmak maksa- ılmışlardır. 'atbikatlar, iki sahne olarak be- lirtilmişlerdir: Birincisi, uzak keşif talimleri, ikin cisi de kıyı müdafaası talimleri. Mevcut deniz ve hava kuvvetleri © şöylece tertip edilmişler Kırmızı taraf (düşman): 3 savaş gemisi: Renown, Warspite, Malaya. 3 Krov : Leander, York, Cairo. 2 uçku taşıma gemi: raye- 0s, Furious. o Bunlardan birincisinde on iki av uçkusundan mürekkep bir © av filosu, 12 bombarduman uçkusun- dan mürekkep bir bombarduman filo su ve 9 keşif uçkusundan mürekkep bir keşif filosu ki, toptan 33 uçku vardı. İkincisinde ise 6 av uçkusu ve 12 keşif uçkusu olmak üzere 18 uçku vardı. Ayrıca savaş gemilerinde birer ve krovazörlerde dahi birer olmak üzere toptan üç deniz uçkusu vardı. 15 Muhrip. Mavi taraf (dost): Mavi kıyı mü- dı aktı. Bu sebepten deniz idi. Bunlardan ayrıca olarak gerek mecburi inişler ve gerek diğer kı YİKIR € © Sonra yüzümdeki ciddiyeti far- b ketmiş gibi: — Hay hay, Sn Fakat biraz — pahalı olsun mu? — Ehemmiyeti yok, yeter ki iyi Nazik, terbiyeli bir adam. Beni geldiğim caddenin soluna geçirdi. - Biraz ileride bahçe içinde büyük, beyaz, elektrikleri bol bir otele gö- türdü. — Burada rahat edersiniz hanı- mefendi, Ve selâmladr. Döndü. Biraz sonra yukarı katta ferah, temiz, tek yataklı bir odada idim. Hemen kapıyı kilitledim ve kendi- © mi bir koltuğa bıraktım: Oh. Kurtulmuştum. Bugünün bâdisesi sinirlerimi al- tüst etmişti. Reşit Beyin bazan bu- lanan, bazan alevlenen şeytan ba- “kışları gözlerimden gitmiyor. Vü- b ipörmeler heee lar için kurtarma işini görmek üzere tarafsız olarak altı muhrip tahsis e- dilmiştir. ... Tatbikatın birinci safhası Eylülün 22 inci günü saat 12 den 19 a kadar yedi saat sürmüştür. Bu devre esma- sında mavi taraf uzak keşif yapmak suretile kırmızı deniz kuvvetlerinin mevki ve vaziyetlerini anlamakla meşgul olmuş ve bu keşif tek uçkular la yapılmıştır. Bu esnada kırmızı bom barduman uçkuları, kıyı müdafaası kumandanlığının Leuchars'daki gâhmı ve Port Edgar uçku üssü: barduman etmeğe geldiklerinden bu- nu menetmek mavi bombardu- man uçkuları keşif kolları halinde devriye uçuşu yapmışlardır. Düşman bombarduman uçkularına karşı en uyğun muharebe vasıtası mavi av uç kuları olmak lâzım gelirken bu iş için maviye av uçkusu verilmiyerek bom- barduman uçkusu o kullandırılması doğru değildir. Belki de tatbikatın yapıldığı (İskoçya) mıntakasında el altında kâfi derecede av uçkusu yok Mavi uzak keşif uçkuları, iyi ve müsait bir havada düşman gemileri- nin kolaycacık bulmuş- Jar, bunlar da bu mavi keşif uçkula- rma karşı uçku gemilerinden kendi av uçkularını havalandırarak düşma nm keşif yapmasın önüne geçmeğe çalışmışlardır. Kırmızılar da bir kaç defa mavi kıyı istinat noktalarına karşı saldırım sınamaları yapmışlar ve kıyı müdafaa silâhları tarafından farkedilerek mukabil saldırıma uğra- mışlardır. Bu harekât esnasında bir mavi uçkusu açık denizde inmeğe mecbur kalmış, bir kurtarma muhri- bi tarafından bağlanarak çekilmiş- tir. İkinci talim safhası 23 Eylül gü- nü başlamıştır. Bu gün mavi uçkuları, kırmızı deniz uçkularma karşı 19 de- fa saldırım yapmışlardır. Görülüyor ki, mavi tarafta hiç av uçkusu olma- masma ve kırmızının 18 av uçkusuna bakmıyarak mavi bombarduman uç- günde kırmızı gemilerine lerdir. Hattâ bu 19 sal durman kırmızı uçku taşıma ge- milerine karşı, 15 i ise nakliye gemi- lerinin büyük kısmına karşı ve ikisi de savaş gemilerine karşı yapılmıştır. Her saldırımda düşman hava gemile- rine birer hava torpili atılmıştır. Bu halde kırmızının iki uçku taşıma ge- misi ya batırılmış ve yahut iş görmez bir hale sokulmuş, on beş kadar da nakliye gemisi torpillenmiş demek- tr. Bunun manası, kırmızının kaya zorlama hareketi muvaffak olama- muş, kırmızı çok zayiat vermiş demek tir. Mavi deniz uçkuları kırmızı düş- man deniz kuvvetlerini bütün gün mütemadiyen gözetleme altında tut- muşlar ve bunların bütün hareketle- rini ve mevki değiştirmelerini telsiz- lerle haber vermişlerdir. Kırmız: filoda mevcut olan güver te uçkuları bidayette mavi bombar- duman uçkularma karşı müdafaa va» zifesinde kullanılmışlar ve sonra ma- vi inat noktalarına karşı saldı. rım yumuşu, almışlardır. Görülüyor ki, İngiltüre gibi dün yanın en kuvvetli deniz silâhlarma malik bir devlet kıyı müdafaası ta- limleri yapıyor. Tabil ayni zamanda, dikkatli bir surette kıyı zorlamayı dahi ameli olarak tecrübe ediyor. Böyle bir tatbikat ilk defa yapılmış ter. Fakat bu ilk sınama gösteriyor ki, iyi talim ve terbiye görmüş ve kıyıyı tutmuş bir düşman karşısında kara- ya ayak basmak artık güç, hemde çok güç bir iştir. Tayareler, asker ta- şıyan gemileri kolaylıkla denizin ne gönderiyorlar, Binlerce asker tek bir uçkunun torpilinden saldırılan bir denizin dibine gidiyor. O hal eden tarafım kırk elli ka dar bombarduman uçkusu ile otuz kırk kadar keşif uçkusu (tabii foda- kâr ve cesur pilotlar elinde) buluna- cak olursa kıyı müdafaası tamamile emin olabilecektir. CİNOĞLU ve İÇEĞİ BURHAN CAHİT Ne ümit edilmez bir tehlike ge- irmiştim. iri bana hakiki bir ba- ba şefkati gösteren, himaye eden yardım eden ve her suretle temiz bir insan olduğunda şüphe bırak- mıyan bu adam ne küstah, ne ca- navar bir adammış. Benim için tasavvur ettiği şeyle» ri anlatırken bile yüzünde ne mad- di ve hattâ hayvani çizgiler beliri- yordu. İnsanların bu kadar iki yüz- lü olabilmelerine Reşit Bey en kuv- vetli bir örnek, Demek bütün o baba sevgileri, © yetim bir kıza gösterilen yardım- lar birer tuzakmış. Beni besliyecek yetiştirecek ve o sonrabu hakkın mükâfatını benden istiyecekmiş. Demek madamın imaları doğru- imiş. Bense bana gösterilen neza- keti, yardımı hep öksüzlüğüme edi- len merhamete veriyordum. Otelin çıplak odasmda, koltuğa see kalmışım. Bütün vücudum Bernard Morel bir kaç gündür mi- safir olduğu otele geldiği zaman, ©- istediği merdiveninin daha samağma mıhladı. Hayretler de; di, Demek ki, oturduğu yeri öğren- mişlerdi. Hududu. aşıp şt. Fakat böyle kuytu bir otelde otur- mak suretile kendisini saklamış oldu ğunu zannediyordu. Gerçi, iekeli na- musunu böyle otel köşelerinde sakla- yacağma, işleri bozulmuş dürüst in- sanlar gibi asma bir kurşun sık- ması daha iyi i, Fakat Bernard Mo rel daha hayatın tadını kaybetmemiş ti. Zevkiseğlenceyi, tantanayı, kadı- nı seviyordu. Bu her yerden uzak, tenha bir yerdeki tenha bir oteli inti- hap etmiş olmasına memnun görünü yordu. Demek ki, bu da kâfi gelmemişti. Bu akşam iriyarı adamlar, gelip ken disini tutacaklar ve tuttukları gibi Parise Hâkimlerin huzuruna sürükli yeceklerdi. Başkalarının malını ye- menin cezasma uğrıyacaktı. Fakat birdenbire kendini topladı: — Evet, biliyorum, dedi, beni arı yan zatı tanıyorum, mutlaka Parise i istiyor. 'kütfen hesabımı gönderir misiniz? Kalbinin çarpmtılarına rağmen merdivenleri dörder dörder çıktı. A- cele acele elbiselerini topladı, valizi- ne yerleştirdi ve hemen aşağıya in- di. — Breste gidecek bir otobüs var mı? — Neredeyse bir otobüs geçecek efendim. Hemen hasebmi temizledi ve otel den çıktı. Otobüs şehrin meydanlığına gel- Kaçak adam etrafıma şöyle bir göz gezdirdi ve otobüste boş bir ye- re oturdu. Bütün yol boyunca oturdu ğu gibi kaldı. Yanıbaşında iki köylü Kadın, kendisine hiç ehemmiyet ver- larında öteden beriden de acayip bir emniyet uyandırmıştı. Bu yumurta ve tavuk götüren basit insanlar ea) kendisini arayacak salar, onu büyüle otellerde, li vur kamaralarında arayabilirlerdi. Kendi kendine, haftalarca sonra izini belli etmek için masıl bir ihtiyat- sızlık yaptığını düşünüyordu. Halbu- ki bu mühim noktaya da ne kadar iti na ediyordu. Otobüx nihayet varacağı yere var dı. Yolcular inip dağıldılar. O da sa- kin, kendi halinde bir seyyah imiş gi bi, o şekilde bir tavırla mütevazi bir otel aradı. Girdiği otelde arkaya ba kan bir tek oda kalmıştı. İsmini, hüviyetini kâğıda yazdı. Fakat kâğıdı uzatlığı otelci kendisi ni şöyle bir süzüvermişti. Acaba tanı yor mu? Yoksa alelâde bir Bernard Morel biraz di dedi ki: — Eğer caddeye bakan odanız yoksa kalmam. Kâğıdı yırttı, parçalarını koydu ve otelden çıktı. Yine kendi kendine düşünüyordu! cebine ler. Arkamdan kovalıyor! biz yine istikameti değişi Fakat Rennes'de indi. Orada çok kal madı. Başka bir trenle Bordoya yeç- ti. Fakat yarı istasyonlardan birinde ilk. indiği Otelin kompartmana © gi tanışıyorlardı. Selâm verdi, görüştüler. ri ti. Muhakkak bu adam rulan suallere mümkün olduğu kdz kısa ve kaçamaklı ceva; Tren kalkıp ta bu küçük ii da ya takip edilip edil- lamak için etrafına bakın dı. İstasyon kapısında bir adamın kendisine dikkatle baktığını farket- ti. Kasabaya indi, küçük bir kahve- li, Artık bitik bir hale gelmiş- ti. Kafasında türlü fikirler çarpı- şıyordu. Kendisini asıl meşgul eden, tanınmış olması ve takip edeni tanı- maması idi. Birdenbire bu kendisini takip e- den adamı tanımak kararını verdi. İçinden: “Ne olursa olsun” diyordu. O zaman bir dı me bindi ve ilk indiği kasabanm ote- line gitti ve sordu: — Beni soran adam akşama gel- di mi? Otelci dedi kit — Evet, geldi. ü indi, yp ” Artık Morel kendini tutamaz bir hale gelmişti. Hemen kararını verdi. Ve ilk trenle Parise gitti. İstasyondan çıkarken, iriyarı bir adam karşısma çıktı, dikkatle yüzü- ne baktı ve sordu! » — Bernard Morel siz değil misi- niz? Morel artık kendisini tutamamış- tı: — Benim, ne var, ne olacak? — Ah efendim, beni arkanızdan o kadar koşturdunuz ki,. Ben piyan- go bayiiyim, Sizin bilete büyük ikra- miye çıktı. Fakat efendimizi bir tür- lü bulmak mümkün değil inikevinde © Talebe i birliği kongresi Sokrat i için konferans Üniversite döçentlerinden Vehbi B. perşembe günü anat 65 ta Beyoğlu Halkevi şubesinde Solrat hakkında umu mi bir konferans verecektir. Tıp encümeninde takim meselesi ye tıp encümeni kış devresi mumi içtimalarına başlamıştır. 14 birin ci kânun perşembe günü etibba odası müderris Kadri Ra altında yapılan top- lantıda Profesör Mustafa Hayrullah B. Zaman zaman deve şeklinde basari hallü sinasyonlar gösteren ve bu esnada dört yaşındaki yeğeni Hasan ve bu hallerden haberi olmayan ruhi sara vakası takdim. ir. Bu mevzu üzerine saranın ma hiyeti ve mecaninde (takim meselesi hakkında Kadri Raişt Paşa, Fahrettin Kerim, Haydar Ibrahim Bey'er söz al- mış ve müzakere cereyan etmiştir. Konferans are Cemiyeti İstanbul şubesi Hasan Fehmi Bey tarafından bugün seat on altıda Galatasray les sinde; talebeye (Hava tehlikesi) hak - kında bir konferans verilecektir. Bu kon feransin nihayetinde Hasan Fehmi Be- yin yazdığı tayyare marşı da okunacak- tar. ULUZLA, Bugünkü Program ISTANBUL: 1730 Gramolen, 18,30 Orkestra. 19,30 Eftalya H. Sadi Bey ve arkadaşları. 21 Gramofon. 21,30 Bedayii Musiki Hey'eti, ANKARA 12,30 - 13,30) Gramafon, 18: Orkestra 18,653 Alaturka sar, 20: Ajans haberleri. VARŞOVA Mi m 17,55 İsti Zirai 1935 Taganni 21,05 Genç Kral eserlerinden üç perdelik operet, 23.0 en dama musiki, 24,05 mü- Haberler, 22,08 Ernest Doh önde opera takımı tarafından İnnki Rigo Sigam takımı. VİYANA SI6 m. 18,29 Keman masikdsi (Katolil len). 21,15 Yugoslav musikisi Belgrattan mak len. 2238 Buz ohkey oyununu nakil, (22,53 Son haberler, 23,05 Avusturya ahkkında kom- farans, 24,05 Akşam konaeri radyo orkestrası, Max Schönherr, MILANU - TORİNO - FLORANSA - TRİYESTE, 18,10 Dame musikisi, 20,50 Haberler, plâk haberler, 21,40 Flütçü'nün E vet temsili, PRAĞ 488 m. 17,08 Orkestra konseri, Gençlik 9,30 Almanca neşriyat, rmonik konser, 22,05 O Mürahabe, 23,20 Plâk konseri. ROMA - NAPOLİ - BARİ, 18,10 Komser radyo orkestrası, Haberler. nün müsahabe, 18.30 <i doğduğu günün devir se- 9,10 Zirai meşriyat, 20 Frank il meyriyak; musikide sa ii musikili meşriyat. iyasi müsakabe, 2110 Hisberler, igenin Taurus'ta isimli Götbenin e- den piyes, 22,10 Meşhur opera herte- kâr Maseagaynin 70 cı doğum günü müna- tile kendi musikisindi ii Hilâliahmer sanat evi sergisi Öksüz ve yetim çocuklar ve dul ka- dırlar tarafından vücude getirilen Hilâ- liahmer sanat evinin sergisi açılmıştır. Bu sergide zarif cl işleri mevcutur, Ve role den mal almaları tavsiye edilmektedir. Buradan alınacak eşya yetim çocuklar menfaatine tahsis edilecektir. Hasta bakıcılar cemiyeti Türk Hastabakıcı Hemşireler Ce- miyeti namile bir cemiyet teşkil edil- miş ve vilâyetten müsaadesi alınmış. tır. Yeni meyrtyak Şark mektupları Xady Montegü'nün Şark mektupları e edilerek güzel bir kapak için” mi kütüphanesi tarafından nef” Mühini bir boşluğu dolduran bu ta- rihi eseri tavsiye ederiz. Hilmi kütüphanesi ayni Hüseyin Rahmi Beyin zamanda i altımda neşretmiştir. Karilerimize tavsiye ederiz, Görünmeyen kadın Osman Nuri hilciyelerinden birkâr çını birleştirerek bu isim altında bir ki“ tap halinde neşretmiştir. Tavsiye ede « riz. İSTANBUL BELEDİYESİ erin TİYATROSU Bu akşam saat 21 de LUKUS HAYAT Büyük opereti Yazan: Ekrem ve Cemal Reşit Umuma 9554 Bu akşam saat 21,30 te FRANSIZ TİYATROSUNDA Viyana Operet Heyetinin — gala'arın- dan Beyaz Beygir Oteli (L'auberge du <heval bianc) Benatz'kinin en munz- zam revü opereti. Yarın akşam Frahtz iLehar'in şaheseri, Tebessüm Diyarı (Aw Pays du Sourire). o Perşembe akşamı Kalman'ın en meşhur opereti. o Grafin Maritza, Cuma günü matine saat 15,30 te Çardaşfürstim. Pek yakında Viktoria ve Hüssari, Önümüzdeki Pazartesi günü Noel münasebetile matine sata 17 de. aym Ml mmm Cemiyetin reisi Safiye Hasan, ikin- | ci reisi Kerime Hâmit, umumi kâtibi Seniha Rauf, veznedarı | Zeliha Os- man, muhasebecisi Saime Besim Ha- nımlardır. Cemiyetin gayesi hastabakıcılığı da ha sevdirmek daha yükseltmek, bun- ların, icabında, haklarımı müdafaa et- mektir, n a . . a İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Asrın umdesi “ MİLLİYET” ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariçiçin K. LK bir. yetimi kabul etmer. Ramazan: 1 Imsak Itar BD S.D. 5 34 16 43 ağrıyor, ne müthiş (buhran geçir- dim yarabi Ne çetin taliim yar, Ne umulmaz hâdiseler gelip be- ni buluyor. Hararetten dudaklarım çatlaya- cak. Dilim Kollarımda, rinin öyle bir yorgunluk var ip Bir yudum su ile dudaklarımı 1s- lattım. Gözkapaklarım ağırlaştı. Elbiselerimi tamamile çıkarma- dan, hattâ çoraplarımla uzandım. Aydınlık odada yatmadığım hal. e bu gece elektrikleri kapatama- im, Yatak temiz. Ateş içindeki başımı yastıkların me sakladım. özlerimin önünde çektiği - lenin bütün levhaları birer Yam de laştı. 'Ta kasabadan çıktığım gece- nin karanlık hatırasından başlıya- rak, Ermeni yetimhanesine tren- deki memurun azgın gözlerile üze rime yürüdüğüne, iç e Mahir Beyin Aapartımanında geçirdiğim garip hâdiselere ve nihayet bu ge- cenin bütün ötekileri © unutturan müthiş macerasma kadar.. Hep bi- rer birer, sinema gibi gözkapakla- rımın altında uzun ve üzücü bir res- migeçit yaptılar, Bu hayatm biribirini kovalayan vak'aları arasında (o Mahir Beyin, Şefik Beyin daha çok insaflı ve ter- biyeli hareketleri vardı. Fakat bütün bunların (Narin)in ince hayali, Suat Beyin temiz mu- nis bakışları çölde tesadüf edilen taze, berrak bir kaynak gibi kalbi- mi serinletiyor. Oh, Allahım, yarmı selâmete bulsam. Saadetime bu kadar yak - Jaştığımı zannettiğim anda ondan uzaklaşmak çok güç gelecek. Uyumuşum. Akşamdan tenbih (ettiğim için garson beni erkenden uyandırdı. Kendimi yatı mektebinde zan- nettim. Ve o zamanki şen, hoppa çiçek gibi yataktan fırladım. Ha- er için beş dakika kâfi gel- i Adanın ne güzel sabahı var. Hafif bir sis denizi kurşunileş- tirmiş. Havada teneffüse bile az ge len bir tazelik var. Nefes aldıkça ciğerlerim Ferahlıyor. İskeleye indim. İlk vapur zaten iskelede.. Kalk- masına daha yarım saat var, İlk gi- ren yolcu ben oldum. Fakat salona girenler beni görmi- yor. O adam vapura gelirse... Karar verdim. Bana lâkırdı söylerse kestirip a- tacağım: — Sizi tanımıyorum! Her halde bir iki ay yanında ça- lışan yetim bir kız o üzerinde bir hak iddia edecek değil., Yolcular sıklaştı. Gözüm iskelenin iki başında! Vakit geçtikçe heyecanım artı- yor, beş dakika kaldı. Vapur dü- dük çalıyor. Yanıma yaşlı bir ka- dım geldi. Gözüm bir iskeleye bir kolumda- ki saate gidip geliyor. Üç dakika kaldı. Vapura sepet sepet çiçek getiri. yorlar. Tek tük yolcular. Bir dakika var. Halatları alıyorlar, Makine işle- meğe başladı. Artık.. Eyvay... Reşit Bey parmaklığın arkasında. Koşuyor, başima ateş çıktı, nefes alamıyordum. Elim a- yağım titremeğe başladı. Fakat o anda iskele memuru dü- Her ithimale karşı görülmiyecek bir yer aradım. Arka (o tarafta,en nihayetteki sıraya ters oturdum. Vi girenleri dük çaldı. Vapur gerisi geri iskele- den ayrıldı ve Reşit Bey kafesten fırlamak istiyen kudurmuş bir sırt- | lan gibi parmaklığın arkasında kal- dı. Orm parmaklığın arkasında yeis” ten memurla münakaşa ettiğini gö“ rüyordum. Gayriihtiyari dişlerim gıcırdadı. — Oh... Masum, yetim kızların şerefini çalmak için vapuru kaçır- tanlar hazırladıkları tuzağa niha- yet kendileri düşerler. Vapür köpükler içinde bu güzel âlemden, bana ömrümün en müt- hiş gecesini yaşatan Adadan uzak“ Taştı. Artık kurtul; > Vapur sekizi EA geçe İstan- bula gelecekti ve ben Boğazın do- kuz postasına rahat rahat, arkam- dan kimsenin kovalamadığına e- min olarak yetişecektim. ... Narin Beni iskelede karşıladı. Öpüştük. Suat Bey her (o zamanki gibi hürmetle elimi sıktı, Narin bunu farketti, Fakat geçi” receğim günün heyecanına verdi. Yavaşça kulağıma iğilerek: galiba hiç uyuma” ai Çiçek.. Emin ol ki ağabeyim de öyle.. dedi. Suat Bey: 3 : (Bitmedi)