MİLLİYET CUMARTESİ 18 Nasıl tavla yorlar? Tek taşlı 200liralık elmas küpe boncuk çıkınca.. Safranbolulu Hüsnü Ef.; kendini te- lâşla kuyumcu dükkânına attır. ,, Kestirme olsun diye Çarşı için- den geçerek matbaaya geliyor- dum. Kuyumcular istikametinde genç bir adamın her tarafı zangır sürüklemeğe kâfi gelmişti. Bu adam, neye böyle koşuyor. du ve koşarken neden bu kadar te 1 idi? Acaba arkasından ken- i takip edenlermi vardı? Yoksa bir cinayet işlemişti de tu- tulmamak için mi böyle tabana kuvvet kaçıyordu? Bir çokları gibi ben de merak &derek ilerledim. Genç adam, bir müddet daha kanter içinde koştuktan sonra bir kuyumcu dükkânma girdi. Ben de arkasından... m girer girmez kendini ne attı. Betibenzi kül işti. Elinde sım sıkı tultu- ğu kâğıdı açarak içinden bir kü- pe teki çıkardı : — Şuna bakıversene efendi!... - Kuyumcu, ihtiyar bir adamdı. Bu davetsiz misafirin pek heye- canlı olduğunu görünce gözlüğü altından, bir mücevher muayene eder gibi onu tepeden tırnağa ka- dar süzdü. Sonra, utattığı küpe tekini eline almağa bile lüzum gör meden; en kestirme cevabını ver- di: — Nesine bakacağım.. Üstü te- neke, içi boncuk! Bu dakikada, zavallı gencin ne hale girdiğini, bir fotoğraf ob- jektifinin bile noktası noktasma tesbit edebileceğinden şüpheli yim. , Delikanlı, ilk önce yemyeşil, kıpkırmızı ve nihayet İdi; manasız şeyler ke ... Şeyde efendi.. Sultanhamamında oldu!.. Kuyumcu sordu: — Olan ne ki? Alnından nohut tanesi gibi (5 dökerek, elinde boncuktan küpe, yarım yamalak anlatmağa başla- dı: — Safranboludan, dün akşam geldim. Azim Anbarı nerede dıye şuna buna sorarak Balıkpazarın- da dolaşıyordum. Birine daha sordum: — Gel efendi, ben seni götüre- yim.. Dedi. Beraber yürürken arkamızdan biri yavaşçacık seslendi: — Efendi... Bak şuna... İki yüz liralık elmas küpeyi yirmi liraya verdim de kimse yüzüne bakmı- yor... o Bunalmasam satmazdım amma, ne yaparsın... Başım pek sıkıştı da... Yanımdaki adam durdu. Başı- ni ona çevirerek, küpeyi elinden aldı. Cebinden dürbin gibi bir şey çıkararak sokak ortasında küpeyi evire çevire bir güzelce muayene ettikten sonra: — Allah hayırlı müşteri versin arkadaş.. Bu küpe halis Fele- menk... Hem de iyi cinsten. İki yüz değil, üç yüzlira bile eder. Dedi, yürüdü. Ben, bunu duyunca ayaklarım geri geri gitmeğe başladı; düşün- düm: Milliyet'in romanı: 65 Ben bittim Efendi!,, dedi — İki yüz liralık küpe, yirmi İşte kelepür buna derler. yağımıza geldi. Boş çevir mek günah olur... Herif, ben du- runca sordu: — Küpe hoşuna gitti galiba?.. “Paran varsa hiç dur- Böylesi her vakit ele Deyince ben hemen cüzdana davrandım. 3 Kuyumcu elini dizlerine vur- uz — Sakın, paraları saydı — Sayacaktım amma, içime kurt düştü. Ya, bu küpe kalpsa?.. Cüzdanı tekrar cebime koy- dum: — Bir kere baktırayım da öy- le... dedim. Herif razı oldu: — Sen emniyetli bir adama benziyorsun. Zarar yok.. Al, iste- diğin yere götür, göster... Elli lira kıymet biçmezlerse ben burada- yım... Küpeyi, kâğıda sarıp koynuma koyarken herif önüme geçti: — İnsan hali bu efendi.. Hatı- rma bir şey gelmesin. Şu saatini bıraksan da öyle gitsen... Yeleğimde, kaplama altın kor- donlu eski bir Sergisof saati var- dı. Eh., Yirmi liralık küpeyi bana adımı sanımı bilmeden emniyet eden bir adamdan eski bir saati mi esirgiyeceğim! Kösteği ile be- raber çıkarıp verdik. Fakat buna kanmadı: — Üç lira bozukluğun varmı efendi?.. Sabahleyin şu bakkala borç ettim. Götürüp vereyim. de- di, Ona da peki dedi tek küpe, işimizi gü. kıp Çarşıya doğru yi , sıra giden adam, birdenbire kala- balığa karışarak gözümden kay- bolunca şüphelendim. o Yolda bir adama küpeyi gösterdim: — Vah, zavallı!.. Seni aldat- mışlar... Hemen polise koş!.. dedi amma, doğrusu inanmadım. Sa de böyle deyince ben artık bittim!.. Hikiyeini bitirinceye kadar bir hayli ter daha dökmüştü. Kuyumcu başını sallıyarak mı- rıldandı: — Seni düpedüz tavlamışlar hey oğul! — Peki, şimdi ne yapayım? Kuyumcunun başına toplanan- lar arasında bir münakaşa başla- dı: g — Ayı Mehmedin işidir! — Yok be.. Ayi Mehmet, bura- da değil! — Boyalı saçlı bir karı var. İki erkek tavcı ile dolaşır.. O olma- sm? Kuyumcu kısa kesti: — Oğlum, beni dinlersen vakit geçirme.. Doğru polis müdüriyeti- ne koş!.. Ayı Mehmet mi, Öküz Hasan mı, kim başına bu çorabı örmüşse onlar bilirler. Sendeliyerek ayağa kalktı. E- linde, boncuk küpe: 5 — Tüh Allah müstehakkını yer Diye mırıldanarak yürü- "Bu vakayı uydurma bir şey san mayın. Zafranboludan, üç gün evvel İstanbula mal almağa ge- Balkan babörleri k Yunan hükümeti affetti 6 Mart hadisesinin maznunları takip edilmeyecek. Maarif nazırı istifa etti ATİNA, 17 (Milliyet) — Yugoslav yalan avdet ulan Harbiye anma M. Çak. darise izahat verdikten sonra, 6 Mart iştirak edenlerin affı hakkın da görüşülmüştür. Neticede hükümet af kararnamesini neşretmeğe karar ver. miştir. Kararname resmi gazetenin Pa- Zar nüshasında neşredilecektir. ATINA, 17 (Milliyet) — M. Mict- sas af kararnamesinin neşrine karar ve- rilmesi üzerine, kendi firkasmın ikinci bulunan Maarif nazırı M. Turko- vasili'in istifasını bildirmiştir. Ayrıca fırkasnın af meselesinden ayrı diğer meselelerde hükümete müza hir olacağını da ilâve etmiştir. ATINA, 17 (A.A) — olan bu meyanda ve bilhasta M. Venizelo- sun affine dair olan urette iltizam olunan 1 arasında ihtilâf çık olmuştur. raat, hava işleri nazmları ile başvekület müsteşarının istifa etmek niyetinde oldukları zannedilmektedir. Türk - Bulgar ticaret müzakereleri SOFYA, 17 (Milliyet) — Arkara- da cereyan eden Türk - Bulgar ticaret müzakereleri hakkında Bulgar başveki- i M. Muşanov gazetecilere şunu söyle - Türkiye ile Clearing ve Dar mu- kaveleler de imzalanacaktır.» Yunanistanda beyaz zehirle mücadele ATİNA, 17 (A.A.) — Hükümet, ka nuna mugayir surette uyuşturucu mad- deler ticareti hakkında 2.000 den 75 bin drahmiye kadar para ve iki aydan üç seneye kadar hapis cezası ter tip edilmesine dair olan kanun lâyihası- nı Mebusan Meclisine vermiştir. Mükerrirler hakkımda (verilecek ha- Pis cezasının azami haddi beş sene ola- caktır. So'ya elçiliğimizde SOFYA, 17 (Milliyet) — Dün bura daki elçimiz Tevfik Kâmil Bey, Bulgar Başvekili M. Muş 'u ziyaret ederek yeni gelen sefaret milan Saip Be- yi takdim etmiştir, Türkiyeye Musevi göndermek isteyor!ar SOFYA, 17 (Milliyet) — Zarya bil diriyor: yüz n Türkiye hükümetiyle müzakerelere e rişmiştir. Türkiye bunu çok görürse cemiyet, bine indirecektir. e eee Tasmı âlim, mebus Histler bulunmaktadır. Dnaği Yugoslav-İtalyan münasabatı ATİNA, 17 (Milliyet) — Londra- dan bir Atina gazetesine bildiriliyor; rp talebesinin Yugoslavyada İtal- ya aşma vukubulan tezahüzatı üze- rine, M. Mussolinim iki memleket ara- sındaki ticaret münasebetleri kesmesi ih timali mevcut buludnuğunu yazmakta dır. İtalyadaki Yugoslav ticaret heyeti ne de yol verilecektir. Yunanistan hamillerle mukaveleyi imzaladı ATINA, 17 (Milliyet) — Yunan hü kümeti ile Hamiller arasmdaki borçlar mukavelesi Londrada imza edildiğinden len Hüsnü Efendiyi, Balıkpazarın da işte böyle tavladılar. Anadoludan, İstanbula gelen- ler.. Ayağımızı denk alın!... M. SALÂHTTİN Başvekil M. Çaldariş Meclise bu akşam bu hususta beyanatta bulunacaktır. Feci bir düğün ATINA, 17 (Milliyet) — Kavala- dan gelen bir telgrafa göre, dün Kipya | öyünde bir düğün yapılırken, odanın çökmüş ve yetmişten fazla da- Bunlardan onu ağır yaralıdır. İki mek üzeredir. Romen Hariciye nazırlığı , BÜKREŞ, air — Burada- ve memnuniyet göstermektedirler. Bulgar memurları maaş alamıyor SOFYA, 17 (Milliyet) — Bulgar Maliye Vekâletindeki maaşları ödeme komisyonu bugün toplanacaktır. Bu toplantıda Sofynda Eylâl ve mem Ieket dahilinde de Ağustos maaşlarmın. tediyesi hakkında karar verilecektir. Romanya valileri BÜKREŞ, 17 (Milliyet) — Roman yada mevkii iktidara geçen yeni kabine memleket dahilindeki velilerden bir ço Zunu değiştirmiştir. Asılsız bir haber ATINA, 16 (Milliyet) — Bazı yerli ve ecnebi gazeteler İsmet Paşa — Çal. Titulescu arasında ya- mülâkat olacağını yazmışlar» dı. Salâhiyettar makamlar bu haberi tekzip etmektedir. Sınıftan dönen Bulgaristanlı Türkler SOFYA, 15 (Milliyet) — İstanbul üniversitesinin diş tababeti şubesinde tahsil eden 150 Bulgar talebesinin ara- smda mülteci, kimsesiz ve gelirsiz Bul- garistanlı Türklerin de sınıfta dönme- sinden dolayı meccanen ibate edilmekte olan Kadirga Maarif Cemiyeti Talebe yurduna ücret vermedikleri takdirde çi- karılacakları haberi , buradaki Türk gençleri ve muallimleri tarafından tees- sürle karşılanmıştır. Bulgaristanda işsizler yet) — Bulgaris- 31 inde bütün iş- sizler adedinin tesbit edileceği, tah nüfus müdüriyeti tarafından bilirilei- yy tahtire, yülnız sanayi, emret müesseselerinden açıkta kalanlarla. iş- siz esnaf işürak edecektir. İşsizler tesbit edildikten sonra, bun- lara yardım edilmek üzere bir de kanun lâyihası hazırlanacaktır. Bulgaristanda, umumi tahriri nüfus ta gelecek sene nihayetinde yapılacak» tir. Romanyayı terke mocbur edilen türkler e 15 (Milliyet) — Zora bil- laik en Derik 160 Tatar, Dobrucada Romen — Bul. gar hududunu geçerek Varnaya iltica etmişlerdir. Bunlar, mülklerini gey sl bir psraya mukabil Kutsovlah R. i bağışlamağa mecbur edilmişler ve hu- dutta da Romen memurları tarafından mi başma 1000 ner leyleri alınmış- © Müslüman Tatarlar, Varnadan der- hal Türkiyeye hareket "edeceklerdir. Murahhaslarımıza ziyafet ATINA, 16 (Milliyet) — Balkan sma iştirak eden Türk murah- baslar; şerefine Yunan hükümeti bir zi- yafet verecektir. M. Çaldaris'in müşkül vaziyeti ATINA, 16 (Milliyet) — Siyasi va- ziyet hâlâ tavazzuh etmemiştir. Başve- kil uzlaşma aleyhtarlarının kuvvetli 15- Tarı ve hükümetin ikiye ayrılması teh- İikesi karşısında bir karar verememek- tedir. Dün fikirlerini istihraç etmek ü- zere taraftarlarını davet etmiştir. Affa aleyhtar olanlar Mösyö OVenizelosun 6 mart hareketinin manevi faili olarak ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının romanı Yazan: VİCKİ BAUM bildi, Fakat içinde uçtukları sandık ka- palı; sandığı kilitlemişler. Dz çı muyorlar, ne kendisini, ne de efend. Tobias duvarları tırmalıyor, efend si: ellerini yalayor. Haykarıyor, havlıyor, ağ hıyor, Aldıran yok. Mahpus kaldılar. Pilot gene bakıyor; fakat artık gülümsemiyor. Yolcuda tu haf bir bal var. Caketini çıkarıyor, yır- tarcasma gömleğinin yakasını açıyor, tok boğulayor gibi... yüzü ter içimde, rengi sapsarı. Ter çenesinde toplanıyor ve uzun zincirler halinde çenesinde asılı kalıyor. Pilot ona acror. Artik maki-eiyle muziplik yapmaktan çekiniyor. şimdi doğru dürüst uçmal gare adamcağız da biraz. #in, Fakat tam e sırada bir rüzgâr çıkın yor, kumlu hir rüzgâr. Küzük lum ka- | Terceme: KAMRAN ŞERİF sırgaları havada dönüp duruyor; pilot yolunu hangi irtifada ararsa arasın, tay Yare bir şağı bir yukarı yalpalıyor. İkinci, üçüncü buhranı geçirdiği za- man sanki olduğu yerde ölüp gidecek- miş gibi oldu. Vücudunun ortasında yakıcı bir ağrı, gizli, fakat yakıcı bir ağrı vardı. O ağrıdan doyalı ayni hal. mütemadiyen tekrarlıyordu. — Aman Yarabbi, Tobias, £ artık yardım et. saat, buhran ve, boğulma, ter, acılar, diş çarpması devam e diyordu. Artık tahammül kabi nin tükenmek üzere old diyordu. Kendini salfvermişti. Artık bir insan olmaktan çıkmış, azap ve kence edilen, kendini müdafand. ciz bir cisim haline gelmişti. Artık tu» tar yeri kalmamıştı. Kalbi yorulmuş- m ir yorulmuş gibi idi. muştu; mendili tayyarenin zemini üze- rine fırlattı. Elleri o kadar siddetle titriyordu ki bu titreyiş, i gelmek bilmiyen du. Tobias efendisinin dizl ücudunu efendisi; ğru yasladı. Belki bu suretle biraz zeimlaşabilekti Efendisi boğuk bir sesle: — Aferin, Tobias, dedi. Tayyare sessiz sadasız usulca yere doğru indi. Yere inilip kapı açıldığı zaman kü- gük bir çöl şehri olan Winslow'un ya- kıcı havası kamaraya dalga halinde girdi. Pilot içeri kafasını uzattı. Oli- ver o zaman yeniden gülümsedi. Ye- rinden kalktı. İp merdivenlerden &- sağı inerken biraz sendeledi. Dizleri sanki kauçuktan gibi | kıvrılıyordu. Tayyare kampının ortasında ayakta durup güneşe gözlerini baktı. bir pot kırmamağa çalışarak ihtiyatla sordu; — Galiba biraz tahatsız oldunuz? Mideniz mi bulandı? —Kat'iyyen anlamadım. Fakat zan petmem... Her halde pis bir şey içmiş olacağım. Tayyarelerin hareket ett'zi asfaltlı ler. Öğle vakti olmmuş- Lokanta şurada... Pilot bu sözleri söyliyerek uzaklaş- tu. — On dakika sonra hareket edece- ğiz. Köpek efendisini yemek salonuna kadar gö özlerile garsona yal- vardı, Tobin efendisinin imdadına garsonun yetişebileceğine dair müp- hem bir kanaat var. çanak i- çinde köpeğe yemek getirdi, efen. ne de bir bardak domates suyu. Oliver beyaz ve soğuk mayii içti. Ellerini sar. kıttı ve şaşkın bir halde kaldı. Pilet, re/ rde, sarı - kırmızı İspanyol perde- leri vardı. Malinistler zar oyunu oy- Yeni saç Kısa saç modası geçip saçlar u- zamağa başladıktan hayli sonra, bu uzayan saça göre yeni tuvalet- ler bulmak icap ediyordu. Hiç boş durmayan tuvalet — üstatları saçın uzunluğuna göre de yenilikler icat ettiler. Şimdi artık saçlar ensenin üzerine doğru veyahut yana sarka- rak öyle perişan manzara arzetmi- yorlar. Çünkü saçlar başın yukarı- sına toplanacak kadar uzamışlar- dır. Diğer taraftan mevsimin mo- da şapkaları da saçım bu ( suretle tanzimine yol açmış. bulunuyor. Artık bundan sonra, bilhassa suva- relerde ve balolarda başın üzerinde toplu ve hilâlvari kıvrılmış saçla - ra daha sık tesadüf edeceğiz. Fa- kat saçlar başın üzerinde siyon ha- linde değil, bozuk va ahenktar bir karma karışıklık arzedecektir. Bu suretle esasen tamamen saç- lardan tecerrüt etmekte ve kadı- hiç olmazsa tevkif edildikten sonra affma gidilmesini istemişlerdir. Af kararmamesi meclise gelirse bun- ların şiddetli muhalefetine uğrayacak» ter, Kararname meclise verilmeden neş- redilirse, hava nazırı Mösyö Ralli, Zil raat nazırı M. Teotski ve başvekâlet müsteşarı Mösyö Saya hükümetten çe- bileceklerdir. Vaziyet Yugoslavyadan avdeti bek- lenen harbiye nazırı ceneral Kondi ile tetkik edilecek ve ona göre bir ka- rar verilecektir. Yunan muhaliflerinin meclise devamı meselesi ATINA, 16 (Milliyet) — Muhalif fırkalar rüesasının dünkü müzakerele- rinde, muhalefetin meclise devamı hu- susunda hükümet tarafından gösteri” len arzu üzerine Mösyö Papanastasyo murahhas olarak meclis reisi Mös- miştir. Bu görüşmede ceye sürü ribaği Eilalaki bir karar v0 receklerdir. M. Gondlis Belgratta neler görüşmüş? ATINA, 16 (Milliyet) — Belgrat- tan swdet eden Harbiye nazırı Mösyö Kondilis, Yugoslav ricali ile yaptığı gö- rüşmeler hakkında Başvekil Mösyö ig daris ve Hariciye nazırı Mös; simosa izahat vermiştir. Bazı al ler, Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında dört taraflı bir misak akti etrafında konuşmalar oldu- ğu, fnkat bir netice çıkmadığı da kay- dedilmektedir. Hasan Bey Yunan Hariciye nazırını ziyaret etti ATINA , 16 (Milliyet) — Balkan konferansında Türk heyeti murahhasa- sı reisi Hasan Bey, refakatinde Türki ye sefiri Eniz Bey olduğu halde Hari- Mak: İ KADIN | tuvaleti sn başı yeni ve cazip nisbetler gös- termektedir. Belki bir çok hanımlar bunu otuz. sene evvele rücu telâkki edeceklerdir. Halbuki kuvafür üs- tatlarının elinde yeni O form hiçte öyle değildir. Gerçi moda ekseriya geçen uzun senelerden ilham alm yor değildir. Ne yeni tuvaletler gör- dük ki, yaşlılar o bunları görünce, gençlik zamanlarını hatırlamış'ar- ile kıyas edilirse, bu ir cazbant tarafından çalı nan bir valsi hatırlatacaktır. Yani yeni ile eskinin imtizacından husu- İe gelen bambaşka bir yenilik. Mantolar şapkalar Kış mevsiminin eşiğinde çok- larımız kürk veya kürk garnitürlü mantoları düşünmeğe ık. Maamafih büsbütün kürksüz, fakat hatları vücuda tamamen intibak et- miş mantolarda tazeliğini muhafa- za etmektedirler. Yalnız bu mahto- larda en ziyade ehemmiyeti olan nokta yaka ve kollardır. Bu sene kollar omuzla dirsek ara“ sında daha geniştir, Bu suretle vü- cudun yukarı kısmı daha ziyade tebarüz ettirilmiş oluyo: küz ettiriyorlar. sabahları veya sporda giyinmek için bere, azlı be- re.. Yalnız bu defa bereler sol gö- zün üzerinden biraz daha kalkık- tırlar. Ve bir nevi siperişems şeklin dedirler. Fötr, triko, kadife bu nevi berelere pek uygun gitmektedir. Bu sıralarda en ziyade göze çarpan şey de toktur. Bazıları vualtte kullanıyorlar. Bilhassa kadife tok ların üzerinde gayet seyrek tel peçe halinde çehreye başka bir teravet Çocukta sürmenaj Çok anneler vardır ki, çocukla» rımızda sürmenaj dediğimiz zihin yorgunluğuna dikkat etmezler. Sürmenaj bir nevi sinir ve zihin yorgunluğudur ki vücudun umumi sıhhati üzerinde (tesirler bırakır, fazla çalışmaktan veyahut vücudu kâfi miktarda dinlendirmemekten ileri gelir. Büyümekte ve fizik teşekkülünü almakta olan mektepli O çocuğun sıhhatile alâkadar olan ana baba, çocuğun zihni yorgunluğu ile bik bassa alâkadar olmalıdır. Çocuk hıfzıhsıhhası ile meşgul doktorlara göre, mektepli rında istirahat müddetleri ol mak üzere günde altı saat çalışma” lıdır. Daha büyük yaştakilerin ça « lışma müddetleri dokuz saati kat'i” yen geçmemeli, bilhassa geceleri herhalde ihtiyacı olan uykusunu ak malıdır. Nişanlınız acaba sizi seviyor mu? Bu haber | İngiltereden geliyor. Doktor Aleksandr Cannon isminde eli bir İngiliz âlimi yeni bir makine i- | insanların. | cat etmiş. Bu makine haletiruhiyelerini ölçüyor, mese lâ iki nişanlınm, yahut karı koca" nın biribirlerini sevip sevmedikle rini sahih bir tarzda gösteriyormuf Poychograyshe denilen bu merak İalet, insan denilen mahlükun n€ kadar hafif bile olsa en seyyal re aksiyonlarını kaydediyormuş. Muhteriin verdiği teminata gör€, Yaptığı alet fenni esaslara istinat etmektedir. Makine, haletiruhiyesi öğrenilmek istenen insanların sual- ler sorulduğu zaman, teneffüsünü ölçmekte ve neticeyi ona göre kay” detmektedir. 4 ia eşle bir yi haykırdı. Pilot sordu: — Eceee?.. Nasılun:? (Birazdan gidebilecek miyiz? Yolcu kızardı. Mücadeleden yoru- lan, soluk çehresi kıpkırmızı oldu. U- tanıyordu. — Hayır, dedi. Beni burada bırakıp siz Pasadena'ya dönseniz iyi edecek- siniz. Ben trene Yanan Siz bilirsiniz.. Fakat hani acele işim var, diyordunuz? — Evet, öyle... Salı günkü vapura yetişmek istiyordum. — Tayyareye binmezseniz - salıya kadar New - York'a varamazsınız. — Biliyorum. Pilot, başı önüne eğik, elleri sarkık bir halde duran yolcuya baktı. Köpe- ği yanıbaşında bir iskemlede oturuyor- du. Hayvanın, bir saray muhafızı gibi muhteriz, kıskanç, endişeli bir bakışı vardı. 7 Siz bilieimiz.. Öyleyse bavulu. Ve pilot giderken ilâve etti: e Öyle mide bulantısı filân değil. Pek müthiş bir $ey... Bu hale bir kere daha tahammül edemem. Mide bular” hs ama, tayyareden değil... Kusmak ihtiyacı korkutç bir şey... Pilot: — Evet, dedi. Hepimizin buşınd geçti. Herkes sırasmı savar. Merak e! meyin... Bunlar olazan şeyler... Yalnı# şey... Bana bir lütüfte bulunmak ister misiniz? Bana elyazınızla bir kaç #8“ tır lütfeder misiniz ,Mister Dent? Si", zi tayyareme bindirdiğimin hatırası © Benim ismim Crosse... Karıma götürürsem hoşuna gider... TayyareYi yarıyolda bırakmağa mecbur oldunu?" Yazık doğrusu... Bunun üzerine yolcu bir an ağsı #“ çık kaldı ve düşündü. Sonra gülmeğ? Beni ekseriyaz Oliver Dent'e benzetir” ler. Hayır, ben o değilim. Hem Ol ver Dent yarıyolda tayyareden inef idi? (Devamı var) daacenase öriersres r.z — sasassa