1 e Ankara sergileri Ve ressamlarımız Onuncu yıl bayramı münasâbe- tle yapılan işlerin en mühimlerin - den bıri de Ankarada açılmış o - lan sergilerdir. Maarif sergisi, Mil Ni iktisat ser; neşriyat sergisi ve resim sergisi. Müzelerin ve - müzeleştirilmiş sergilerin halk terbiye: işindeki büyük ehemmiyetini takdir eden rejim bu, ilerdeki büyük ve daimi müzelerin ilk taslakları mesahe - sinde olan sergileri hazırlamakla cidden hayırlı ve ehemmiyetli bir iş başarmıştır. İlk defa olarak bizde, mütehas- 8ısa ihtiyaç görülmeden vücude ge tirilmiş, garp tekniğinin geniş bir vukultan kuvvet alan ve Garplile- re de yüzümüz kızarmadan eseri- miz diye gösterebileceğimiz ka - dar güzel ve âhenkli olan bu ser- giler artık memleketimizde her sa- hada kendi elemanlarımızla iş gö- rebilecek kadar yükselmiş olduğu- muzu bize anlattı ve göğüslerimizi iftiharla doldurdu. Gerek maarif sergisi, gerek ik- tısat sergisi her bakımdan övülme . ğe ve bu iş için alın teri dökmüş Olanları candan tebrike değer eser lerdendi. Yarınki inkılâp müze - miz dirilecek olan, bunun on mis- li; yüz misli emeğin, Türk inkılâbı- na lâyik, ve Türk inkılâbını anla - “abilecek kudrette bir eser vücu- de getirebileceğine artık kuvvetle inanıyoruz. yıt oianıydı. Her sahada en kuv - vetli ihtisaslar inkılâp işinde elle- rinden geldiği ve güçlerinin yetti- ği kadar çalışırken, güzel sanat - lar mensuplarınm ve bunlar içinde bilhassa kıymetli ressamlarımızın bu yükseliş seferberliğine tama - men lâyik bir tavur almaları ne ha zin bir vakıadır. İnkılâp namına imiş bu resim sergisi- müstesna - zayıf, de- Zersiz ve hattâ beceriksiz eserleri- ni seyrederken içimiz bu acile sizla dı, ve bunlardan çok yüksek kıy - mette eserler vücude getirebilecek sanatkârlafımızın bu işe ayit kalmasını âffedemedik. Sonra müşahede ettiğimiz bir nokta daha var ki, o da inkılâp na mına yalnız istiklal savaşına aitre simier boyamaklı masıdır. Cümhuriyetin beri geçen on yıl içinde yapılan mu azzam işleri, medreseyle Üniver - site, iskolâtik kafayla ilmi kafa - nın mücadelesi, memleketin sınai- leşme yolundaki eskisile kıyas ka- bul etmez yükselişi, ve yarın için dimağlarımızı süsleyen kocaman projeser, gözlerimizi kapayınca beynimizin içinde gördüğümüz ya rının büyük ve heybetli Türkiyesi, bütün bu mevzular nasıl oluyor da ressamlarımızı cezbetmiyor. lâp resminden biz elinde süngüyle takdir edilen bir asker resmini an- lamıyoruz, bu sembol, nihayet yüz lerce inkılâp . sembolü arasından bir tanedir. Hep ayni şeyi tekrar- lamak neden? Mademki bu saha- da mevzular nâmütenahidir. Yarınki rim müzemizi yalnız portrelerle, yalnız natormortlarla ve yalnız peyzajlarla süsleyeme - yiz, sanatkârlarımızın bir az da - ha güclüklere alışarak kompozis - yon vadisinde de Türk stilini teba —(ESTARIİZ 5 ÖĞÜTLER Kadınların sâçları kulağa zarar vereb Kadinların baş tuvaleti nın keâilip düzeltilmesi kendilerini gü zel göstermek içindir. Bunun için 46- kil ve simi iyle zevklerine en uy- ğun olanı yapmağa çalışırlar. Bunun hiç bir vakit sıhhat ile olan münasebe- tini hatıra getirmezler ve sıhhatça bir r mı diye düşünmezler. in bu cihetten de düşünme emmiyeti vardır. Saç tu- valetlerinin kulaklar için bazı zararlı şekilleri vardır. Kulakların saçlarla ör- tülmesi şeklinde yapılan her türlü tu- valetler daima zararlı kın zamanlara kadar kül bu moda çok şükür son zamanarda biraz azalmağa başlamıştır. Ve büs- bütün ortadan kalkması pek arzuo #unur, Kalın bir saç demeti ile hattâ pek kalın olmasa bile kulakarm ör- tümesi bir çok sebeplerle sıhhat için zararlıdır. Her şeyden evvel saçlar sık sık ve dikkatlice temizlenmediği halde kula ğm harici mecrasna pek kolaylıkla bunlardan intan sirayet edebilir. İşte bunun neticesi kulağın içinde pek zi- yade acıyan sivilce ve kabarcıklar peyda olmağa başlar. Her ne kadar bunlar pek küçük olurlarsa da çıktık ları yerde cilde pek ziyade yapışık şüphe edilmesin ki kulakların içinde peyda olan bu şeyler kulakları saç- larla örtülü olanlarda kulakları serbest ve açık olanlardan ziyade olur, Saçar başın yan tara lerle toplanıp bere veya kü, iğne- çük şap- ağrılarına da sebep olur. Böyle bir kalın saç tabakasının kulağın deliğini kapayıp £ serbest ha- va işlemesine ma işitmek hu- susunda da Zararı olabilir. Maamafih bugünkü modaların günden güne ku- lağım serbestisine faydalı şekilde yol almasına teşekkür olunur. Büyükada Dr. ŞÜKRÜ Beyoğlu Halkevinde türkçe dersleri Halkevi Beyoğlu şubesinde ikinci teşrinin yirminci gününden itibaren türkçe dersleri açılacaktır. Devam et- mek isteyenler isimlerini kaydettirme lidirler. Dersler çalışma saati haricin- de verilir, kadın ve erkek herkes de- vam edebilir, Amerika konsolashane- si yanında Beyoğlu Halhevi neşriyat Molliere'den A. Vefik Pş. külliyatı Ahmet Vefik Paşanın Molyerden tercüme etmiş olduğu muhallet eser. leri Kanaat kütüphanesi “Ahmet Ve- fik Paşa külliyatı” namı altında ve gerek basılması ve gerek şekli nok - tasından gayet zarif bir tarzda yeni- den bastırmıştır. Molyerin şaheserle- ri ve Ahmet Vefik Paşanm bunları tercümedeki muvaffakıyeti bütün mü nevverlerin malümudur. Ancak şim - diye kadar bunlar bu derece munta- zam bir şekilde meydana klan. maşti. Kanaat kütüphanesini bu kadir. şinaslığından dolayı tebrik eder ve ölü, okuyucularımıza hararetle ederiz, Fikir. hareketleri Hüseyin Cahit Bey tarafından mej- redilmekte olan "fikir (o hareketleri, adlı mecmuasının © üçüncü sayısı da dolgun münderecatla neşredilmiş! ettirmelerini ve inkılâpçı Tür- kiyeye lâyik eserler vücude getir - melerini bekliyoruz. Yaşar NABİ Milliyet'in edebi romanı: 35 KIR ÇİÇEĞİ BURHAN CAHİT: (inkılâp Romanı) O gün ağa kadar yazıhanede Mahir Beyin bu garip sözüne mâ- nâ vermeğe çalıştım. O sakin, tem- kinli, bilhassa çok nazik o adamın bu teklifteki maksadı ne idi anlaya- madım. O gün de Reşit Beyin işleri pek- çoktu. Yazıhanede pek az kalıyor- du. O olmayınca da ya: n ayrılamıyorum, Bugün bir akşam evvelden verdiği Fransızca mektup ları yazdım. Reşit Bey her gün öğ- le yemeğini yazıhanede yediği hal- de o gün telefon etti. Gelemiyece- | ğini söyledi. Hatırıma şu sarı saçlı şık hanım geldi. Şeytan dürttü. Telefonu ka- patmadan sordum: — Mühim bir şey olursa size ha- ber vermek mümkün olur mu beye- fendi. Zeki adam, gü''üğü sesinden bellidi: — Hay hay, dedi. Felemenk Va! pur acentasındayım. Lüzum olursa ararsın. Reşit Bey saat dörtte geldi. zü gülüyordu. — Bugün çok * yoruldum Çiçek | Hanım, dedi. Fakat iyi iş yaptım. Büyük bir şirketin umumi vekâleti, aldım. Şu müsveddeleri yarın ha- zırla da muameleyi bitirelim. Onu bu kadar neşeli görmemiş- tim. Saat beşte hanımefendi geldi. Reşit Bey ona çok hürmet ediyordu. — Bugün Çiçek'i i erken alacağım dedi. Biraz işimiz var. Müsaade e- dersiniz değil mi? Reşit Bey hanımefendi ile teklif. siz konuşuyor. Güldi — Yarım gündeliği tile gitsin. Dedi. Hanımefendi bana hazırlanma- i mı işaret ederken cevap verdi: kesmek şar bulundukları için acı acı ağrırlar. Hiç | ka altına sıkıştırılması çok kere baş | | ta israr etti, İ den üçüncü sigarayı yakmıştım ki, Macit | Ya. | şit Beyden bahsetti: l Son derece meteliksiz günlerimden bi- ri idi. Patronla kavga etmiştim. O da bir kulp bulup beni işimden etti, Yeni bir iş buluncuya kadar açıkta sürtüyorduk. Fakat meteliksiz insan nereye gider, ne yapar? İş vadedilen müspet bir netice çıkar mı diye bekliye bekliye imanım gev- reniyordu. Tabii boyuna evde" oturmak ta olmaz ye.. On parasız kahveye bile git meğe imkân olmad ğı için parklarda do- laşiyor, kamapelerde oturuyor, hava alı- yordum. Karım ne olur ne olmaz — diye, daha doğrusu beni süratle iş bulmağa teşvik etmek için, kendi parasından | zırnik bile vermiyordu. Gönül bu ya... Artık parklar- dan bıkmıştım. Haydi şöyle Beyoğluna çıkarak, kalabalığın aras.nda biraz dola- şayım dedim. Ceplerimdeki feci boşluğa rağmen, üstüm başım biraz temizce idi. Hattâ biraz eski “panlalonumu da karı. cığım o sabah güzeles ütülemişti, Yeni maaş almış bir memur azametile istiklâl caddesinde kalabalığa karışmış yürüyordum. Ara sıra mağazaların came- kânları önünde duruyor, insanm gözleri önüne serilen güzel şeyleri mütehassira. ne seyrediyordum, Mevsimin yazlık ku- maşları, kaşkoller, iskarpinlet, daha ns ler, neler canlı mahlüklar gibi müstehzi müstehzi yüzüme gülüyorlardı. Tam bir pastahanenin büyük esmekân- ları önünden geçiyordum ki gözüm bizim Macide ilişti, O da beni | görmüş, işaret ediyordu. Hayli zamandır görüşmediği. miz için bir kaç lâkordı atmak isted ğni anladım. Fakat malüm hastalığımı hatır. kıyarak, elimle: “Sonra gelirim,, der gibi bir işaret yaptım ve geçmek iştedim. Ma- cit camı hızlı hızlı vurdu, beni çağırmak. | — Oğlanda para var, ikram etmek is- | tiyor galiba, diye düşündüm, Çarnaçar içeriye girdim, masasma doğ- ru yürüdüm. Ayağa kalkmış, elini uzatar raks — Neredisin yahu? İnsan böyle çiğne- yip geçilir mi? Diye soruyordu. Oturduk. Çoktandır görüşmiyenler, a- ralarında konuşacak hayli mevzu bulu- yorlar. Bir taraftan caddeden geçenleri seyrediyor, bir taraftan da dereden te- peden ve eski hatıralardan * bahsediyor. | duk, Garsonun getirdiği sütlü kakaoyu iç- | tim, in masa üzerindeki paketin. | birden bire kolumu tuttum. we © — Aman Cevat, dedi, bizini dayı zade geçiyor. Keratayı ne. ararım, bu lamam, Ona söyliyecek mühim bir imess- le var. Sen sakın kalkma, ben şimdi ge- lirim. Cevap vermeme vakit bırakmadın şap- kasmı giydi, eh, bundan tabii ns olur? Gi der, dayı zadesine anlatacağını anlatır ve gelir diyordum. Aklıma başka hiç bir ih- timal gelmeden gelip geçenlerin seyrine daldım. On, on boş dakika geçip te Ma- Git gelmeyince, içimi bir | telâş aldı. Ya hiç gelmezse?.. İçilen şeylerin — hesabımı nasıl verirdim. Cebimde sadaka verecek on para dahi yoktu, Bir aralık kendimi | teselli ettim: l — Adam sende. Herhalde lâfı uzattı | lr. Macit nerdeyse gelir, dedim... | Fakat oldu. Nerdeyse bir saat olucak- | tı, Masa üstünde bıraktığı içinde bir kaç | iara kalmış paketten bir tane daha tel Fakat artık ümidim de kesil- miş gibiydi. Şimdi ben ne yapacaktım? Hayatımda en üzüntülü dakikaları ge- giriyordum. Çünkü biliyordum ki, işin s0- nu elâlemin için mahcubiyet ve rezaletti. Artık kanaat ettim ki Macit gelmiye- cek.. Gelmiyecek amma, ben ne olacağım. Belki mintarafillâh bir şeyler kalmıştır diye ceplerimi yavaşça aradım ama, me | gezer... | Temin ederim ki binlerce borcu olan adamlar bile benim orada çektiğim sıkın- | tayı çekmemişlerdir. Derken biri omuzuma dokundu. Acaba ye yerimden sıçradım. Bir Bi: daire arka- — Çok söylemeyin. Yarın da gön dermem. Daha israr ederseniz. — Evet, — Hiç göndermem. Reşit Bey ayağa kalktı. — Aman efendim. İsrar etmek haddim mi. Yalnız o değil. Hepi- | miz, bütün yazıhane emrinizde. Gülüştüler. Reşit Bey ertesi gün erken gelmemi söyledi. Çıktık. Oto mobilde giderken hanımefendi Re- — Bekâr, zengin ve' çapkın bir i adamdır, iyi bir huyu varsa şuna buna tutulup bağlanmaz. Mahir Bey gibi değildir. Zaten o kadın- ların peşinde değil, kadınlar onun peşinde koşarlar. © Oldukça genç, oldukça yakışıklı ve £ çok zengin. | Tabii bırakırlar mı? Hanımefendi biraz durup sordu: — Reşit Bey sana takılıyor mu? Yüzüme ateş çıktı. — Hayır efendim. — Belki yanında çalıştığın rim edemiyor, harhalde ciddi ol. Sesimi çıkarmadım. Beyoğlunda büyük bir otelin sa- lonuna girdik. Hasır koltuklarda kadın erkek bir çok şik | insanlar | zel kadınlar geçiyor. Hem İ rileceği teklif edilmekte olduğundan bu İ Müftüs Mehmet Emin beye ait Saksonya İ soba ve diğer bazı ev eşyssr açık attır. İ kip talebine istinaden adresinize gönderi“ daşlarından İhsan değil ni? Mübarek hı- Zır gibi imdadıma yetişmişti. Kendisine parasız olduğumu nasıl söy- liyeyim? O da oturmak niyetinde değil di, Birisini arayormuş. Orada bulamayın- ca, başka yere gidecek. Hiç bırakır mı- yam? — Canım otur beş dakika. Bak, ne gü- konuşuruz, hem bir çay içersin.. Kabul etti. Hemen garsona işaret ettim. | Az sonra İhsanın çayı geldi. Onunla da şundan bundan bahsederken, (bu sefer ben birden İhsanın kolunu tuttum! — Aman İhsan, bana iki saniye müra- ade.. Dedim, bizimi baldız geçti. Onunla biraz görüşeceğim. Sakın kalkma, Ben şimdi gelirim. Şapkamı kapınca, onun cevap vermesi- ni beklemeden, kendimi dşarıya attım, O anda o kadar ferahladım ki, sanki srr- tamdan dört ton yük kalktı, Arkama bile bakmadan yürüdüm. Devredilecek ihtira beratı “İçi Bo (müesi) masasi pervaneler hakkında ihtira için istihsal edilmiş olan | 19 Teşrinisani 1931 tarih ve 1349 nu- maral: ihtira bıratını ihtiva ettiği hukuk bağ bak başlğmnü deri vekil | ra ve hususta fazla malümat edinmek isteyen zevatın İstanbul'da, Bah, hanında 43-48 numsralarda kâ'n vekili H. W. Stok Efendiye müracaat eyleme» leri ilân olunur. (9657) İstanbul ikinci iflâs mmerluğundon : ma ile 17-11.933 cuma günü saat 13 te Boyacı köyünde çarşı başında meydan likta satılacağı ilin o'unur, (9651) Çevrilde mükim iken halen ikametgâ- hı meçhul bulunan eyraftan Mutarrem zade Sait Beye. Macar ziraat makinxları şirketi İstanbul merkez şubesi arafından | 471931 ve 127-1931 tarihli iki bonoya müsteniden 447 buçuk liranın 15.9.1931 ve 227 buçuk Kiran'nda 309-1931 tari- binden i ibaren yüzde oniki faiz ve icra pulisrafiisiiz Börülâe nci SERİB tahsili ta Tebini havi verdiği 20-1-1932 tarihli ta- | len ödeme emrine verilen meşruhata müs- teniden ilânen tebligat icrasına karar ve- İ rilmiş olduğundan tarihi ilândan itibaren kırkbeş gü zarfında ma'lup parayı daire- mizin 982-247 numaralı dosyasına öde- meniz ve borcun tamamına veya bir kıs- alacaklının takibat icrası irazınız veren bu müd- det içinde istida veya şifahen dairemize bildirmeniz lâzımdır. Beyanda bulunmaz» | sanız hspsen tazyik ve hilâfı hakikat be. | yanda bulunursanız hapisle tecziye olu. | racağınız ve borcu ödemez veya itiraz et messeniz cebri icraya devam olunacağı mezkür ödeme emrinin tebliği mekamına kaim olmak üzere ilin olunur. (9632) Edirne Vilâyeti Daimi Encümeninden: Edirne Mmtaka San'at ELHAMRA HENRİ GARAT, SİNEMASI MEG LEMONNİER tarafından TERSİNE DÜNYA Eğlenceli büyük operet WEE BN > Urümi dühuliye 30 kuruş. (9658) Bu akşam SARAY (Eski Glorya) da DON JOSE MOJİCA En san ve ŞEHVET en güzel ADASI > filminde : İlâveten; FOX JOURNAL (9652) | Bugünkü Program ISTANBUL « 18 Graemlon. 19 Üstüdyo orkestraat, 20 Kemali Niyazi Bey ve arkadaşları 7130 Gramofon. 22 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Saat, ANKA i A, 1338 m. i Alaturka saz, 1848: ip Bey tarafından. Şarkılar. 23,05: Spo: Si: | Bağ: Teyyare Bı Dana l Stüdyodan bir | va mailini, 28, | ree salon takımı (Bizet, Hrvatk, Har bay, Losonssi, Lahar, Murgacı'ın eserlerin- 18,33: Şarkılar ve hafif havalar. 1910: Muh» MİLANO - TORINO - FLORANSA i 18,10: Plâk ile soda musikisi, 1945: Haberler. Plâk. 20: Haberler. — e haberler. — Plâk. 71: Haberler h telif, 21,35; Plâk. 22: “Güzel Helena, isimli 'en opera temsili — Mütenkiben (Leh eserlerinden mürelkep parçalar) 21,80: Musahabe, 22; Karışık konser. 23,20: na nen eserlerinden propaganda konseri. 23,30! Erkek koro konseri. ZORİM EM. in a 10/08 Dünyanın öteki tarafıma ait musiki par- Yeni plâklar ile revük, A Erkek kurosu ta En güzel Napolitaine şarkıları ARTİSTİK sinemasında: Şarki kralı JOSEPH SCHMİDT tamamen Venedik'te çevrilen Dünyayı Dolaşan Şarkı Şayanı hayret filminde taganni ediyor. | Mükemmel mevzu, nefis musiki, bir çok şarkılar, İlâveten: FOX JOURNAL ASRI SİNEMADAJI Emsalsiz. bir program Sinemada: Her yerde muvaffakiyet İl kazanan Demir Pençe Edw. ROBİNSON ve ZİTA JOHANN) tarafından Fransrzca sözlü film. Sahnede: Zengin varyete namerolart Dünyanın en kuvvetli canbaz kumpanyası HARISSON TRUPU Meşhur dansör ve seksafonist JOE-BONELL ve söle canbazı MİSS BAY vesir numerolar, (9654) ISTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROSU BİR KAVUK DEVRİLDİ Perde PERGUNTI UÇSAAT ' natlar, Zİ. 05: “Pa ile SE ROMA, silim ür Haberler. Tapanmi ve © yuiki. 21-20: Pik haberler, 2150: Askeri musiki, BÜKREŞ 184m 13: Plak, 14,16; Plâk, 174 Çocuk mepriyat, 18: Karışık kanser. 20: Üniversite 20, Pik ile Vardinin “AİDA, operası. BRESLAUAZEM Cİ nuar İlam 21 öö: Beciheven'in 5 sia eenfen van Kahraman tarkları. 22,151 Mozar z Meli ya, ml e Alman halk ve Vatan parkları, 2345: © - Moli (Brahmş piyana könseri) 2428: Kus toor konseri, 2448: Fantazi — parğelari 1103 speralar. TAB Şarkılar. Ma İstanbul ikinci Dis memurluğundan: Müflis Macit Mis rl masasına müracaat la 124 sira numarasına kaydolunan Mek | ki Hikmet Beyin istediği 1675-65 İira- nan kabul ve 8 ıncı sıraya kaydına ve bu | | suretle sira defterinin düzeltilmesine if- li idare heyetince karat verilmiş oldu Zu ilân olunur. (9650) ve Yatı Mekteplerinin ihtiya cı olan 4500 kilo Sade yağların pazarlık münakasası 15-11- 933 çarşamba günü saat 15 şe bırakılmıştır. o Taliplerino güne kadar teminat mektuplarile Vilâyet Daimi Encümenine gelmeleri. (6124) Lai ümeşdiyoe) yanlı, yüksekte cazbant mütemadiyen çalıyor. Bir ki e eyi bulduk. ki çekik zeytin gözlü. zadelerden bir miras yedinin karı- sıdır. Şimdi kocası beş parasız, bu- nun bir çok âşıkı var. o Bir kısmı yaşlı ve zengin.. Onlarla her yer- de görünmez. Çünkü çoğu evlidir. Bir kısmı da genç, şık delikanlılar. dır, Bunlar parasız, fakat neşelidir- ler. Onlarla yaşama daha hoştur. Bak yanındaki gence.. Ressam mı, İ şair mi, ne olduğu belli değil. Fa- kat iyi dans bilir bir delikanlı. Hanımefendi biraz sonra bir baş- ka hanımı gösterdi: Şu şişman, yuvarlak, şiş gözlü | adamın yanındaki güzel kadını gö- rüyor musun.. Bir kaç yıl evvel İs- tanbulun en güzel kadını Ev. lendi. Doğurdu ve birdenbire öyle serpildi, azdı ki âdeta kadınlıktan çıktı. O güzel vücut © harap oldu. Fakat yüz gene güzel., çay içiyor. Ortadaki parkede bir Hakikat. Kaşı, gözü ne güzel bir kadındı. — Yanındaki kocasının dostla- rmdan.. Fakat hanımla ahbaplıkla- rı daha fazladır. Her yerde beraber görünürler. Zengin bir adam.. Oto- mobilleri, apartımanları var. Hanımefendi, ileride benim de gözüme çarpan şık bir esmer güze- | lini gösterdi. böylu hanım dikkat et. Eski paşa | — Güzelliğine kendisi de hayran bir kadın. Bir sinema artisti bu ka- dar poz yapamaz. Çok çalışan, ol- dukça para kazanan bir ko- cası var. Tam mânâsile bir iş ada- mı. Zamanına göre metres tutar, | sırasına göre en güzel piyasa kadın-! larile yaşar. Daldan (dala gezer, Fakat hanımı öyle değildir. O, sa- nat meraklısıdır. e Herkes onu be- ğensin ister, Fakat herkesle düşüp kalkmaz. Eskidenberi tanıdığı bir ecnebi âşıkı vardır. Şark meraklı. sı bu ecnebiyi deli divane etmek i- | çin neler icat etmez. (Dairesinde şark usulü salon, halı döşeli sedir- leri, üzerlerinde ince belli nargile- ler duran sedef sehpaları, tavandan zincirlerle sarkmış renk renk kan- dilleri vardır. Misafirini kabul edeceği günler nar çiçeği renginde bir şalvar, çi- reflendirecek olan muhterem rus misâ firlerimizin şerefine fevkalâde olarak, Ergani hattında çalışacak Bir Operatöre ACELE İHTİYAÇ VARDIR Postahane arkasında Baker Hanmda İsveç - Danimarka grubuna müracast | (9645) narın md “MİLUTYET" tr “ABONE ÜCRETLERİ : yn 3 aylığı ii 780 DA ai 4— Gelen evrak geri verilmez.— iahalar 10 kuruştur.— Gazete ve sit İşler için müdüriyete mü edilir. Gazetemiz ilânlarım mes'a- İiyetini kabal etmez, MZ men yeşili çepken giyer, ayakların? sırmalı terliklerini geçirir, bin bir oyalı hotozunu, boynuna bileklerine şıkır şıkır altınlarını ta kar, bekler. Hanımefendi bu malümatı verir” ken tetkik ediyordum. Enteresa bir kadındı. Siyah gözlerinde sön miyen bir alev vardı. Hanımefendi ilâve etti: — Maamafih şimdi onun da ya” vaş yavaş gençlere meylettiği söyle niyor. Ben sol köşede saçları tam alâ" garson kesilmiş bir kadını merak & diyordum. Hanımefendiye sordum: — O İstanbulun belki en yarı” maz bi kadını, dedi. Eski paşalar” dan birinin kızı. Elde durur şey d& il. Hayatıma karışan yerli, ecnebi âşıkların hesabını — belki kendide bilmez. Yalnız resmi koca olarak yarım düzüne insan değiştirmiştir- Şimdi kendinden küçük bir gençle nişanlı hayatı sürüyor. Kadına dikkatli bakıyordum. Bu kadar uzun ve karışık mace" ralı hayatma rağmen kadının göz“ leri, hareketleri hâlâ caalı. Uzun ağızlığı beyaz dişlerine rip öy“ le bir sigara içişi var ki! N (Bitmedi