Bayramımız hariçte de kutlulandı Bu hafta dünyanm nazarları An- kara üzerinde temerküz etti. Cüm- buriyetimizin yıldönümü münasebeti- le dünyanın her payitahtında mera- sim yapıldı. Gazetgler o gün mekale ler yazdılar. Radyolar gece cümhuri- yetin bu yıldönümünü kuttuladılar. E ğer 29 teşrinicvvel haftasma bir isim | verilmek icap ederse bu ismin muhak- kak “Türk haftası, olması lâzımdır. Milli bayramların ümlerinde | milli kudutlar içinde şenlikler yapmak ve merasim tertip etmek kolaydır. Fa- kat bu tezahüarta haricin iştirakini temin etmek mümkün değildir. Bu, kendiliğinden olur bir iştir. mun içindir ki hariçteki tezahürlerin kıy- met ve ehemmiyeti büyüktür. Bayra- #mumızın bütün dünya tarafndan kut lulanması, Türk Czmhuriyetinin on inde her devletin ve her mille tin bürmetini ve itimadını kazandığına delildir. .. âhsızlanma konferansı: lanma konferansı beklendi- ği i tekrar tatil edildi. Malümdur ki Almanya konferanstan O çekildik. ten sonra, murahhaslara «hükümetle rile temas etmek fırsatını vermek için konferans on gün tail edilmişti Bu on gün tatil geçen haftanın sonunda Si bitti. On gün içinde şu iki şık düşü- nülmüştüz 1 — Almanyanın çekilmesine rağ- men, müzakerelere devam (etmek. 2 — Konferansı ya müddetsiz, yahut ta uzun bir müddet tatil etmek. Anlaşılıyor ki nihayet bu iki yol da takip edilmemişti Ka cümi ki bir zaman için tatiline karar verili tir, Verilen karara göre o konferans tekrar 4 kânunuevvelde toplanacak- tır. Yani bir ay sonra demek. Bu bir ay zarfında Almanyanın konferan- sa tekar ak etmeğe imale edilmesi ümit edilmiyor. Binaenaleyh bir ay sonra Almanyasız bir konferans topla- nacak demektir. Silâhsızlanma meselesinin en nazik noktası Alm « 'adır. Almanya konfe- ransa iştirak etmiyeceğine ve kendisi- ni Versailles muahedesinin ayar bekliyor: anlaşılıyor. Her iki taraf Almanlar silâhlı devletlerin ne yapa- caklarmı görmek istiyorlar. — Silâhlı devletler de Almanyanm nasıl bir yol takip edeceğini bilmek istiyorlar. Alman slk? 12 teşrinisanide yapılacak olan Al- man intihabatırn neticesine ve 4 kâ- Dunuevvelde toplânacak olan silâhsız lanma konferansının sonuna İntizaren bu her iki tarafın bekleme siyaseti de- vam edeceği anlaşılıyor . Hitler'in bu intihabata büyük ehemmiyet verdiği anlaşılıyor. Bütün Nazi Fırkası teşki- lâtı intihabat için harekete geçmiştir. Hitler hafta arası söylediği intihabat mutkunda Almanyanın sulhperverli bir defa daha tekrar etti. Goebels ve diğer fırka erkânı da ayni ağızla konuşuyorlar, Ancak silâh müsavatm- da da ısrar ediyorlar. Bu, o Almanya için silâhlarda beraber olmak mesele- sinden ziyade siyasi beraberlik mese- »klini almıştır ki buhu temin et- zetinefis meselesi olmuştur. meşguldür. Her halde şu muhakkaktır ki intihabat beliki de itti- fakla Hitler Fırkasınm lehine tecelli edecektir. intihabat harici siya» sek etr. oluyor, Müntehiplere 30- Fulan sual şudur: “Hükümetin Cenev- rede takip ettiği siyaseti tasvip ediyor musunuz?,, Böyle bir sunle müsbet ce- vap vermiyecek tek Almanın mevcut ol- madığı iddia edilebilir. Silâhlanma yarışı başlıyor: Ancak: silâharslanma konferansının inkıtar demek olan bu vaziyetin gerek ker gemi imi hakimklün alilari görünmeğe başladı. Fransanın çimi hududu müstahkemdir. Beleletller da kuvvetli bir istihkâm silsilesi yap- mağa karar verdiler, İsviçreliler bile istihkâm yapmayı düşünüyorlar. İngi- liz donanmasmın takviyesi için İngil m ep özüme ilk çar yanındaki koltuğa gömülmüş, şık, süslü, yük bir kadın oldu. Korkak ve is- teksiz bir kaç adım attım. Reşit Bey bu şık ve güzel ha- nımla lâkırdıya dalmıştı. İçeri gir diğimi ilk defa kadın gördü. Beni laki örtümden, ayağımdaki tozlu, eski iskarpinlere kadar süz dü. hakaret vardı ki, zehir gibi içime işledi. Gözünün ucuyla beni Reşit Be- ye gösterdi. Mavi gözlü, temiz giyinmiş, o- tuz beş kırk yaşlarında bir adam.. Basını çevirince beni karşısında Bu bakışlarda öyle istihza ve | | ördü. Biraz evvel kâtip Ruhi Beyin Milliyet'in edebi romanı: 29 KIR ÇİÇEĞİ İ Haftalık Siyasi İcmal | gaeztelerinde neşriyat yapılmıya baş- ladı. Amerikalılar da deniz silâhları- nı tahdit eden Waşington ve Londra mukavelelerinin çerçeveleri içinde kalmak şartile haklarından istifade Japonyanın Japonların müstakil karar bir kısım donanmalarını Mançurya Devletine satmağa il «ım yerine yeni gemiler ya; Waşington ile Londra muahedelerinin hududunu geçmiyeceklerdir. . Fakat Mançurya'ya sattıkları gemiler de do- layısile kendilerine olacağından muahedelerin hük i arkasından bir çevirme hareketi yapmak istiyor- lar demektir. Böyle bir bareketin bu- kuki ve siyasi bir takım karışıkdıldara meydan vereceği aşikârdır. “ie Amerika ve Rusya: Japonyanm bu siyaseti Amerika Rusya mukarenetini tacil edebilir. Ha- riciye Komiseri M. Litvinof ta Ameri- kaya hareekt etmek üzere Parite ka- dar gelmiş bulunuyor. Artık Rusya- nm Amerika tarafından tanıması bir emrivaki halini aldı. Filhakika siyasi noktadan bunun her iki memleket için de ehemmiyeti aşikârdır. - Bilhassa Japonyanm Uzak Şark'ta takip ettiği siyaset karşısında. .. Ancak Amerika- lıları Rusyaya el uzatmağa sevkeden daha ziyade ticaridir. Bu nok- memleketin anlaşm, nedildiği kadar kolay olmasa gerektir. Çünkü buyünkü vaziyette memleket- ler ancak eşya mübadelesi es rinde ticaret münasebetlerine giri bilirler. Para ile eşya almak bahis değildir. Rusya o Amer makine alabilir. Fakat buna mukabil Amerikanın Rusyadan eşya alabilece- ği şüphelidir. Amerikalılar belki ke- reste alırlar, Kürk alırlar ve köndile- rinde bulunmayan bazı madenleri alır- Fakat bu kadar. Başka bir şey a- lamazlar, Bu Amerikalıların ümit et- tikleri hacimde (o bir ticaret (o değildir. Ancak bu ticaretin istenilen o hacimde olmaması Rusyadan ziyade Ameri nın geniş bir mübadeleye razı ol ması, daha doğrusu iktısadi vaziyı nin böyle bir mübadeleye müsait ol- mamasıdır. Eğer Rusyanın alacağı €3- ya kısmen para tediyesi suertile nırsa belki mübadele hacmi daha bü: yük olur. Bakalım bu müşkülât nasıl bertaraf edilecek. .. Yeni Fransız kabinesi: Yeni Fransız kabinesi teşekkül etti, Beklendiği gibi, Sarraut kabinesi ge- çen mayıs intihabatından beri gelip geçen Radika! Sosyalist Hükümetleri- ne benzer, Esasen Herriot tarafından teşkil edilen ilk kabineye girmiş bulu- nan nazırlar bu kabinelerin hepsinde de vazife almışlardır. Hariciye Na; rı değişmiyor. M, Paul Boncour kal nedeki yerini muhafaza ediyor. Bu, Fransız harici siyâsetinin değişmiye ceğine delâlet eder bancı efkârı alakadar eden mesele de bundan iba- rettir. Daha dikkate değer bir nokta Mali Başvekil Daladier de Harbiye Nazır- lığını deruhte etti. > Filhakika Sarraut kabinesi Dala- mez. Fakat Daladier kabinesini Dai ren buhrandan sonra Fransada vaziyet çok değişti. Bir defa Sosyalist Fırkası kat'i ve nihai olarak tesanü- dünü kaybetmiştir. Hükümete itimat beyan eden Revaudel Grupunun artık Blum ile beraber yürümiyeceği anla- şıldı. Binaenaleyh Sösyalist o Fırkası arasındaki tefrika çok o ehemmiyetli “buhranın ehemmiyetli bir neticesidir. İkinci bir netice de artık sol cenah fırkalarının itilâfı olan — Cartels des Gauches'un dağılmasıdır. Bu kombi- nezon bir defa daha meydana gelemez gibi görünüyor. Bu da buhranın ikin- ci ehemmiyetli neticesidir. Bu vaziyeite yeni Sarraut kabinesi hangi kuvvetlere dayanacak? Belki Blem'den ayrılan Renaudel'e tâbi ye- ni sosyalistlerden başlıyarak sağa doğ- ru sağ vasat fırkalara kadar dayana- cak. Bakalım böyle bir kombinezon Sarraut'yu bütçe açığını kapamak gi- bi büyük bir imtihandan O muvaffakı- yetle geçirebilecek mi? Sağ cenah fır- BURHAN.CAHİT: bahsetmiş olmasina rağmen yeni hatirlamaş gibi — Ha, dedi. Kızım seni Mahir yolladı değil mi? — Evet efendim. Reşit Bey de tıpkı yanımdaki kadın gibi bei gözden geçirdi. Hanımefendi onun bu muaye- Besini merak etmiş gi Fransızça: — Hoşuna gitti değil mi? De- di. Fena değil! Reşit Bey kıpkırmızı oldu. Ce- vap vermedi. ki Kaşları biraz daha çatılmış ol- duğu halde: — Peki kızım, dedi. Dışarıda biraz bekle, sana vazifeni anlatı- rım. — İsmin ne idi kızım: — Çiçek! Lisan biliyorsun değil mi 5 Fransızca, biraz da İngiliz- ce! Sırmalı kaftan.. Onuncu yıl bayramının gecele- | ri için gündüzden farksızdı diyen- ler oldu. Farksız değil, belki çok farklı idi. Bu kadar parlak, bu ka- dar bol ışıklı gün nerede, ne vakit görülmüştü ki?.. İstanbulun bazı semtleri, adeta “nur,, dan örülmüş di. Kafa- mızın içinde şimdi izleri biribirine karışan bu üç gecelik millet düğü- nü bir rüya gibi geldi, geçti. Rüya.. Fakat hatıralarını, uzun O zaman saklıyacağımız bir rüya|. Konuşuyorduk: — Sen ençok neresini beğen. din? Birisi cevap verdi: Süleymaniyeyi. . O ne esrar- hı loşluk, o ne ilâhi ziya tufanı idi.. Bır başkası Yavuzun donanışmı hepsinden parlak buldu: — Denizin ortasında pırıl ' pırıl | ynan bir kale! İçimizden birisi: — Şirketihayriye binasını unut- mayın. . dedi, renklerdeki ahenkle ay yıldızın parlaklığı ile Karaköy- de en çok göze çarpan ışık bu idi! — Ya Evkaf? Halkı nasıl kendi- ne çekiyordu. — Sanki Üniversitenin çümleka- pısı daha mı az cazibeli idi? — Ben bir gece Kadıköyünden İstanbula bakayım dedim. Otrü: de böyle fecrik manzara gördüğü- mü hatırlamıyorum. Bınwır gece masailarından birinin sahicısi kar- şımda idi. — Ben de Voyvoda caddesinin ihtişamına bayıldım. — Taksimdeki su fıskiyesinin renkli ziyaları hepsinden guzetai. — Fatın Beyin Kandili tepesine | deki kuyruktu yıldızı benim — Çok | hoşuma gitti. ive ince bir buluş, ne canlı bir görünüşlü ©. Herkes, böyle kendince beğen.- diği tenviralı sayıp dökerken ben de söze karıştım; — Şu bayram vesilesile, yıllan- mış bir bakireyi de hele şükür; ge“ | lin edebildik! | Sordular: İ — Hangi bakire o? | Güldüm: — Kızkulesini görmediniz! gan- ba... Tepeden tırna sırmalı kaftan giydirmişlerdi! M. SALAHADDİN olan sinirlerin mu bahtiyarlığına olurlar. rk, be elan ar ei Ma ya mazhar ya ye e e e va kaları Cartel'in bozulmasını uzaktan | sevinçle seyrediyorlar ve tekrar iş ba- | şıma geçecekleri günü bekliyorlar. Bu buhranın ve bütün bu değişikliklerin arkasında Tardicu'nün yüzü belirmek- tedir. Ahmet ŞUKRU Başımdaki den, üstümdeki soluk yeldirmeden ve ayağımdaki tozlu, çamurlu iskarpinlerden be- ni hizmetçiliğe gelmiş bir ahret- lik zanneden Hanrmefendi yor ri oldu. Bana Fransızca: — Sahimi, dedi. Fransizça bili- yor musunuz? rimde dolaşan gözlerinde“ bir se- vinç parladı. Gülerek; — Ona şüphe yok, ona şüphe yok, dedi. Zaten Mahir Bey kâfi izahatı verdi. Haydi kızım, yan- daki odaya geç. İstirahat et. Hanımefendiye bir daha bak- mağa lüzum görmeden odadan çıktım. ... On dakika sonra Reşit Bey ya- nıma geldi. Bana iki yazı makinesinden hangisini istersem onunla çalışa- cağımı, söyledi. yazacağım şeyler hakkında izahat verdi. Yaşlı bir kâtibi vardı. — Ali Efendi, diye onu çağır- dı. Fransızca yazılması lâzım ge- len şeyleri hep bana göstermesini Anlaşılmaz Mahluklar Ekrem Beyle karısı Şefika Hanım sön tramvaydan indiler, O gece nemaya gitmişlerdi. Ekrem Beyin keyfi yerinde değildi. Kısalmış uykusunu, sabahleyin uyku- sunu alamadan uyanmağı düşündü » En masum eğlencelerin bile sonu | pişmanlık oluyor. Daha sonra brava ym birini kaçırmışlardı. Yirmi dakika fazla beklemeğe mecbur kaldıl ü kü karısı Şefika Hanım dirseği ile ka- labalığı dürte dürte kendisine yal açıp, tramvaya atlamağı becerememişti, Oturdukları ev, tenha ve karanlık bir sokaktaydı. Etrafta boş arsalar çok- tu, Bu sokaktan ilerilerken, rahatını bo- durup © gece kendisini sinemaya sü- rüklüyen karıma acı acı serzenişte bulunurken, birdenbire, yilek bir du- varın , arkasından iki gölge belirdi. i de birden zavali:ların karşısı. Böyle zamalarda vemetin hiç faydası baskın basanındır. Ekrem Bey arkaya götürüp tabancasmı çekince. | ye kadar, çokta alnınn ortasma bir | kurşun , yahul bir bıçak yiyebilirdi. | Bir saniye içinde bu âkilâne düşün uyarak, . haydutların emirlerine mutat bir vaziyet ald. Eli pıçaklıı bıçağı dişlerinin arasına aldı. Ekrem Beyin bütün cepli aradı. Bir cüzdan, bir saat, bir sigara paketi, bir kaç mete Hk, hattâ mendiline ve evin anahtarı na kadar ne buldu ise aldı. Son bir defn daha yoklarken, arkın | cebindeki tabancayı buldu: i Vay, dedi, silâh taşmak yasak olduğunu * bilmiyor musun? Ver onu hor türlü müka- yoktur, - Çünkü bize. «Dün kahvede otururken, polis geldi, bizim tabancayı aldı, götürdü. alayı sordu: — Hepsi bu kadar mı? — Galiba bu kadar. Tam gitmeğe bazırlanıyorlardı.. Şe- fika Hanımın çantasını unuttuğunu hatırladılar, Fakat bu unutkanlığı tamir için di- şi bıçaklı elini uzatmak üzereydi ki, Şefika Hanım çantasına &ki siki ya pışmış, bağırıyordu: sz? Ölüm alla: — Siz utanmaz vss hin emri çantamı kimseciklere ver. inem Bir dişi kaplan bile Şefika Hanımın çantasını müdafaa edişi kadar cesur davranamazaı, ünetini kap- içinde birbirlerine bak- her halde oradan wzaklaşmağı mu görünmeleri gibi tlar, vafık buldular ki, tagayrüpleri de ani oldu , Ekrem Bey, karısının gösterdiği bu cesaret karşısında mahcup olmuş. tu. Kerdisinden zayıf bir kadının müte hiş tehi'keye böyle göğüs germiş ol. m n izzeti nefsime yvediremiyordu. Yi geldikteri zaman Ekrem Bey dedi ki: enden ler. Evlerinin kapısı önüne gz anahtarı da aldılar, Se- nin anahtar çantandadır. Şefika « Hanım çantasını açiz, anah- çıkardı, kapıyı açarek ilk önce | kendisi eve girdi. Fakat lam odaya girerken birden yanan elektrik lâmba- sım ışığı içinde şaşırıp kalan bir fa- e kadının o bacaklarıma doğru atık r, Şefika Hanım; — Amanın, farel bir sayha kopardı. Öyle dehşet içinde kalmıştı ki, bayılicek «bir halde arkadan çe kocasının kolları arasma düştü. Eke rem Bey tirtir titriyen karısını aldı, odaya götürdü. Haydatlardan. kork- mayan, fakat bir farenin karşınnda bu hale gelen karısına “kordiyal içir diken sonra; — Ah, bu ik dedi. Hak'katen anlaşılmaz mahlüklar, Yeni neşriyat payi, Bugünün gençlerine Büyük Cümhuiyet bayramımız şere fine Osman Senayi Bey. tarafından yazılmış — pek kıymetli Bir eserdir. İ- çindeki yazılar şunlardır: 1 — Büyük Gazi ve büyük serdarlar, 2 — Bugünün gençlerine, 3 — Kol - suz kâlan nefer. Bölü emrini kendi kanile yazan şehit yüz- başı Muzaffer Bey. 5 — Mahvolan saadet. 6 — Bursa nasıl kurtarıldı söyledi. Sonra kendisinin muhte- lit mahkemelerde iş takip ettiği için ecnebilerle çok işi olduğunu söyledi. Şen, rahat rahat konuşan, zeki bakışlı bir adamdı, Bana bir kaç tecrübe yaptırdıktan sonra: — Mükemmel, dedi. Şimdi öğ- le oldu. Sana yemek göndereyim. Ben öğleden sonra mahkemeye gi derim. Sen yavaş yavaş yazıhane işlerine alışır, telefona bakarsın... Olmaz mı kızım. — Hay hay efendim. ... O gün akşamı Mahir Bey beni Reşit Beyin yazıhanesinden aldı. Kendi otomobili vardı. Sepetlerimi de otomobile koymuştu. Reşit Bey: — Küçükten çok memnunum, dedi. Çalışacak. Evine gidiyorduk. Otomobil ka labalık yokuşlardan, caddelerden geçti. Etrafa bakıyordum. Birden- bire haykırdım: — A... Harbiye! Mahir Bey de şaşırmıştı: — Bravo. Fakat nereden bili- yorsun! $ Teşrinisani TURK Sinemasında Bizarlalaemı MUHABBET TELLALLARI RAİMU - ALBERT PREJEAN - ALİCE FİELD 9455 mi IVAN MO5JOUKİNE “dun öâkşam SARAY (Es«i GLORYA)da TAN!A FEDOR va GASTON MODOT ile beraber temsil ettiği BİN İKİNCİ GECE (Yıkılan Saltanat) muazzam aşk, ihtiras ve şehvet filminde parlak muvaffakiyetler * Bu ün saat İlde tenzilâtlı metine 18447) İlsan xuyvet ve sabiliyetinin fevkine çıkan ve sinemanın keşfindenberi yapılan en muazzam, en müthiş ve en insani film ROMA ATEŞLER İÇİNDE vw ERER EE EM Z BUGÜN » sinemasında Muazzam - Zengin - ve muhte- şem sahnelerle dolu ve Paris'te yapılan büyük bir müsabaka neticesinde seçilen 500 en güzel kadınm. iştirakile yapılmış SAHTE FAHİŞE Fransızca sözlü ve şarkılı; oynı- yanlar HENRİ GARAT - MEG LEMONNİER, ilâve olarak: ANKARA ve İSTANBUL'da Cümhuriyet Bayramı. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine bugunku proşram İSTANBUL | 1250 Alaturka plak 49 Alafrangu öikesir 20 Hanımlar heyeti, 21,40 Gramofon. 25 Ansdolu Ajamat, Borsa haberleri sat ayar, ANKARA, Isiğm. 1230; Gramofon, dı VARŞOVA, Lili m. Tiş Şarkı ve meyeli havalar, 1725: Orkestra pwasikisi Çplâk ile). 17, evü 18: Piyano » 18,38: inni (Piyano refa ) 1A35: Konlerann, 1408: Konfersna, naklen orkesira konseri. 20,251 Pazar. günü 21,051 Musahabe. 21.20; Senfonik k: 45: Spor haberleri, 23,85: “Fe, dan dana musikisi. 24051 240 Dans musikisi, | BUDAPEŞT 2 Budapeşte büyük ope- rözmda verilecek temsili nakil. müteakiben Siyam susikisi, VİYANA,SIS m. Hoş bir kaç dakika geçirmek isterseniz? Asri Sinemada fevkalâde varyete ve eğlen: celi numerolarım gidip görünüz. (9446) tirâkile konser, 1,35: Napoleomun Trilogi ler. — Rusça neşriyat. İl BÜKREŞ,304m. ler. — Plâk. Jülliyet asrın umdesi “MLLLTYE T” tir, ABONE YE en : ELHAMRA Sinemasında SİLVİA S.DNEY ve GARY GRANT'ın temsilleri MADAM BUTERFLAY muvaffakiyetle devam ediyor. Fiyatlar tenzil edilmiştir. Ma 50 — Balkon 40 birinci umumi dühuliye 30) Bugün matineler 13 te başlar. Hanımefendiler ! Hayatımızda unutamıyacağınız ye; film MARİE BELL ve matbaaya i mü rataat edilir. Gazetemiz ilânlerın mes'u- Hiyetini kabul etmez, “BUGUNKU HAVA JEAN MURAT — sel > nie temsil edilip bugün te saksi bra odakli DE Eyi ELEK sinemasında etki olan DELİ GÖNÜL filmidir. Bu şaheserin seyir zevkine doyum olmuyor. Ayrıca: Ankara ve İstanbul'da Cümhuriyet Bayramı ve Paramount dünya havadisleri. Bugün saat 11 de tenzi matine. (9442) küldü. Herkesin ve bilhassa gençlerin pek büyük bir zevk ile okuyacakları pek mühim bir eserdir. Satış yerleri: An- kara caddesinde Milliyet Matbaası, İkbal kitaphanesi, Hilmi kitaphanesi. Mudanyada düşman denize hasıl dö- | İ | Bu yolda kaç kere (Siranuş) is miyle eytamhane talebesi diye gi- dip gelmiştim. (Sör Satenik) kaç | a kere bu yolda beni azarlamıştı. — Burada yatacaksın kızım. de Bunları Mahir Beye anlattım. | di. İyi kalpli bir adamdı. Çok mü- Sonra karşıki kapıyı açtı. Banyo teessir oldu. dairesi idi: , Otomobil büyük bir evin önün. | | — Üzak yoldan gelmişsin kızım, de durdu. ekeni temizlen, rahat et, sana ça- Ben yi metlerime serıdd, maşır da vereyim. , İ Mahir Bey: “İS Benim berbinlde kalbimde İyiiz 0 — Acele etme, dedi. Aziz onla | ginden olacak kaderim beni çok hır rı getirir, palıyor. Fakat hayatımda öyle iyi Aziz şoförün ismi idi. İmge — easy ie iy in hanımı bir melâike.. O ka - Şanal KREMLE çit ri dar ki bakışlarında bile insanı da- yaşamak, eziyet, sefalet ima okşayan bir renk ve sıcaklık bana çok ağır gelmişti. Fakat Si. | VA” . yasta mektepten alındıktan sonra Hanımefendi bana kendi çama- İ bir buçuk iki yıl siren © (Crema) şırlarından iki takım getirdi: hayatı beni o kadar bezdirmişti | o — Bunları şimdilik kullan kı - ki, artık kendi dilimi konuşan, be- | zım, sonra sana yenilerini alırız. | nim duyğularıma âşina çıkan her | dedi. insanıti yanında gururum incinme Ne zamandan beri su yüzü gör- den yaşayabiliyordum. miyen vücudüm sıcak banyoda ye- Mahir Beyin hanımı çok na- | Biden hayata doğmuş gibi ferah - | zik. Orta yaşlı bir hanımdı. e ME - Galiba Reşit Beye yaptığı gibi a a ye evvelce benim hakkımda telefonla | Ya baktığım zaman yüzümün âde- malümat vermiş olacak ki Hanıme | ta Paskalaştığını gördüm. o | fendi beni yabancı gibi tutmadı.. Hela Hanımefendinin verdiği Elimden tuttu. Yukarı çıkardı. Ba- | elbiselerle büsbütün başka bir kır na temiz, beyaz karyolalı bir oda | Yafete sirmiştim. Bilmem neder gösterdi (Arkası var.) p