İlrpari Donanmaya fener! Bir kaç gündenberi İstanbul s0- kakları yeni bir ticaretin revacına şahit oluyor. Eski kandiller, şişeler, cam re- el Karniları; seninle e göcb kandilleri boyanmış. Altına üstü- ne birer tel ve teneke uydurulmuş. Ağa kalabalık bezirgânların elin- rinde: - — Donanmaya fenert MHRS Yaygarasile satılıyor, satılıyor ve kapışılıyor. Zafer, şenlik, donanma bir mil- letin kanile, ile hak etti i tün bu şeref bayramlarının gurur, iftihar gibi manevi kısımları bize, kâr, kazanç, istifade gibi maddi kısımları da Musevi vatandaşları- mıza kismet oluyor. y Biz daha yirmi yıl evvel: — Girit bizim canımız, # Feda olsun kanımız! Teranesile bağrı yanık âşıklar sokaklarda nümayiş yaparken onlar habre bayrak yapıp satıyor- du. Biz Bosna Hersek davasında i fesleri atıp rahmetli Avusturyaya boykotaj (o yaparken onlar, keçeden, abadan yaptıkla - rı külâhları başımıza geçirip cep - lerimizi boşaltıyorlardı. i Ve biz büyük harbin dört elim yılında yediden yetmişine | kada cephelere akarken onlar kapadığı- mız dükkânları açiyor, bıraktığı - mız işlere geçiyor, hiç alışmadıkla- rı halde bakkallıktan, muhallebi - <iliğe kadar öğrenip para kaza - mıyorlardı. Her inkılâp maddi tortusunu onların cebine bıraktı. i o Her hâdise onlara bir gül bay - Yamı kadar uğurlu geldi. H mi ediyoruz? Asla. Tür- gözü ve gönlü o kadar toktur ki dostlarınm değil, düşmanlarının ile gözü yoktur. Yalnız bir şey var. , Bugün bile bizim eski kandille- rimizi boyayıp bayramımız için bize satan bu çalışkan vatandaşlar mi olur, paramızı tatlı tatlı toplar- yi, evlerin 'de de konuşsalar ve 'enicamide türkçe kandil satarken Tünelde İfârsnızca çalım satmasalar. Burhan CÂHİF MR. eee Hasan Fehmi Bey Kastamoni Mebusu Hasan Fehmi Bey bir aydanberi şiddetli bir safra ke »esi iltihabından müztaripti. Hasan Feh- mi Beye evvelki gün Cerrahpaşa has: Dr. Nielsen — tarafından afiyet temenni ederiz. İki Amerikalı mütehassıs petrol arayacak Petrol arama ve işletme idaresi tarafından iki Amerikalı jeolojist celbedilmiştir. Harold F. Moses ve William Woodson namındaki bu yi mütehassıs petrol arıyacaklar- ie, (iş Bankasmdan alraan cetveldir) 19 Teşrinievvel 1933 Akşam Fiatlarr İstikraz dahili 9725 1903 İatikeası 610 Jark D. Prağ Viyana Madrit Berlin Belgrat Zeü ; Peşin Mü T (Satış) MİLLİYET OMMADTE EN ma mma Yunanistanla Ticaretimiz Daha geniş bir sahadâ inkişaf gösteriyor Yunanistandan girecek bir kıstm €ş- ın kontenjan harici memlekete itma in İktısat Vekâletinde bir kararna- me projesi hazırlanmıştır. Yakında neş- vedilecek olan bu kararname ayni za manda Yunanistan ithal edilen Türk eşyasına mukabil alınan bonoların vazi- yetini de kurtaracaktır. Bu bonolardan tüccarın elinde fazlasiyle mevcuttur. Yeni kararname Yunanistada ithal edilecek bir kısım eşyaya mukabil bu bo noları karşılık göstermektedir. Verilen malümata göre, Yunan hükümeti bu bonoları alınacak eşyaya mukabil daha geniş mikyasta kabul edecektir. İzmirde satılan üzüm Bu seen, istihsal mevsimi başlangı" cından 14 Teşrinievvel akşamına kadar İzmir borsasmda 19,450,000 kilo üzüm satılmış, bu üzümlerin 12,216,417 kilo- su ecnebi memleketlere ibraç edilmiştir. Fiatler 7 ile 26 kuruş arasındadır. Geçen sene, ayni müddet zarfında bor- sada 29,417,144 kilo üzü msatılmış, bu- nun 22 milyon 444,122 kilosu ihraç edil mişti. Fiatler 10 - 34 kuruş arasında idi. ba gün sırf Hamburg olmek üzere yüz kilo üzümün Avrupa fiatleri şudur: 7 numara üzüm 15 filorin, $ numara 16, 9 numara 17, 10 Bumara 22, 11,25 filerindir. a Tütün piyasası durgun Memleketin her tarafından gelen ma lümata nazaran tütün piyasası her ta- rafta görülmemiş bir şekilde durğun- dur. Teşrinicvveli nilk on beş gününde yalnız Samsun mntakasında 932 mahsu İlinden 900,000 kilo tütün satılmış ve bir de Muğlada 7000 kilo tütün müba- yantı olmuştur. Bundan başka bütün mıntakalar durgundur. Ecnebi kumpanyalar muhtelif baba- nelerle henüz mübayaata başlamamışlar dır, Kumpanyaların müştereken yaptı- ği bu höreketin fiatleri düşürmeğe ma- tuf olduğu anlaşılmaktadır. Mamafih zürrada sebebi izah edilemiyen bir ümit vardır. Belsdiyads Esnaf muayenesi Belediye kanunu mucibince esnafın altı ayda bir mua) inin icrası mecburi olduğundan yakında bu mu- ayene tekrar yapılacaktır. Bu seferki muayenede bilhassa halkın hayatı i- le'alâkadar olan şoför, arabacı, ber- sinir muayenesine tabi Bayramdan evvel umumi temizlik Cümburiyetin onuncu yılından ev- vel bütün şehrin başlanbaşa. temiz- ği tık. Bu umumi te- Jeneceğini yazmıştık. Ba mami a ın belediye yeni- ak ve temizliğe ayın yirmi al- İcad başlanarak üç gün devam ede- cektir. Mer 3 Hâlin temel atma merasimi amında yapılacak ve bi i vel içinde ikmal edilmiş olacaktır. Şu hesaba göre mayıs 46- nun hâl Bitecektir. Belediye bu süretle gelecek sene meyva ve sebze satışının daha maz. but ve sıhhi bir halde yapılabi leceği i ridatın da artacağını ümit e- üm hâl ni diyor, 2 Rüstempaşa camii > Yemişteki Rüstempaşa camii Mi- mar Sinanın et tli eserlerinden biridir. Bu camiin bilhassa çinileri Türk san'atinin en ince bediaların. ie kısmında dır. mağazaların üst mün avlusunda parmaklıklı hava pencereleri vardır. Son zamanlarda bu dükkânlar demircil. ellerine geçmiş, bu pencerelere birer soba bo- SSU geçirmişlerdir. Şimdi dumanlar, ve kıvılermlar doğrudan doğruya me- zayiklere çıkıyor. “Sonra mağazaların pa - rapılmışlır. Ayrıca, e e my İŞ LA edilmiştir. Eski eterleri muhafazi heyeti azaşından müzeler mimarı Ke- mal Bey camide fetkikat yapmış, bu”Şerait altinda öamiin her zaman bir tehlikeye maruz a etmiştir. Kâğıt'depolarında bir gin çıkarsa camideki güzel eseri mahvolması tehlikesi vardır. Müzâ- Jer idaresi belediyenin nazarı dikka tini celbetmiştir. —. - TERİ EŞİT ŞEY | Mektep kası, , : YT Yeni kasketler bira. evvel hazırlanacak Maarif vekâletinin verdi üzerine mektep talebeleri edilen yeni kasketlerin bir an evvel bütün talebeye giydirilmesine çalışt!- maktadır. Ötedenberi mektep talebesi olma- dıkları halde başlarma talebe kaske. ti giyen bir çok kimseler gö ül den bunların menedilmesine k. rilmişti, Son zamanlarda gene hiç mek- tople alâkası olmıyan bazı kimselerin talebe kasketi giydikleri görülmekte. dir. Bunlarm menedilmesi içi bat alınmıştır. Bu şekilde talebe kas- keti giyenler cezalandırılacaklardır. Sınıfta kalan hukuk talebesi Bugün Hukuk talebesi Halkevinde bir içtima yapacaktır. Saat 10 da ya- pılacak olan bu içtimada eylül dev. resi içtimama giren fakat sınıfta Jan Hukuk talebesinin vaziyeti görü. şölecektir. Dişçilik ve eczacılık öğrenan Bulgar talebesi Üniversite Teşrinievvel imtihanları neticesinde Tıp fakültesi Diş tababeti şubesinin birinci sınıfında 7, ikinci sını. fında 9, son sınıfında da 4 Bulgar tale. besi muvaffak olamamışlardır. Bu sene Eczacı ve Diş tababeti şir belerinde tahsil için yeniden 50 - 60 Bul gar talebesi gelmiştir. Yeni gelenlerin bir kısım ile sınıfta dönen 20 Bulgar talebesi Atina ve Bor. do, Nansi Üniversitelerine gideceklerini söylemektedi, Geçen sene Diş tababeti şubesinde 137, Eczacıda da 7 Bulgar talebesi var- dı. ©- Sabıkalı kadın Pantuflacı Muzaffer tekrâr adliyeye verildi İstanbulun sabıkalı yankesicilerinden Puntuflacı Muzaffer isminde bir kadın yeni bir yankesicilik suçunlan Ceza mahkemesinde muhakeme edilmiştir. Bu kadının şimdiye kadar yankesici, lik ve hırsızlık cürümlerinden altmıştan fazla maznuniyet ve sabıkaır. vardır. Bir çok cürümlerinden fazla da mah. küm edilmiştir. Pantuflacı Muzafferin bu defa üçün cü ceza' mahkemesinde yapılan muha: kemesinde gene cürmü sabit olmuş ve kendisi yedi ay müddetle | hapse mah- küm edilmiştir. Yankesici kadın bu ka dar müddet te eminyeti umumiye neza- reti altinda bulundurulacaktır. Kimya talabesinden bir kız merdivenden düiştü Üniversite kimya şubesi talebesin- den Arşaloz hanım Zeynep hanım seka- Eında merdivenden inerken ayağı kayıp düşmüştür. Arşaloz hanın sağ bacağın dan ve belinden tehlikeli surette yara- lsndığindön hastahaneye kaldırılmıştır. Gizli evler, Polis ikinci şube zabitai ablâkiyesi tarafından evvelki akşam muhtelif semt lerde araştırmalar yapılmıştır. Bu araş- trmalarda Yenişehir ve Tarlabaşı civa- yında Nimet, Gülüzar, Hatice, Kadriye m beş kadının evle- rinde gizli fuhuş yapıldığı anlaşılmıştır. Evler kapatılmış, buralarda keli men muayeneye gönderilmişler ir, Bir eczane hakkında ihbar pin, kanımi takibat yapılması istenilmiş ir, Müracaat üzerine zabıta derhal tah- kikata başlamıştır. İlk tahkikatta hâdi- se etrafında bazı kir in ve bu me- yanda İsmail ve Leon isimlerinde iki ki şinin ifadelerine müracast olunmuştur. Tahkikat devam ediyor, Bir keçi pazarlığı İki müşteri keçiyi muayene ettikten sonra beğendiklerini söylemişler ve pa- zarlığa girişmişlerdir. de Bedi k ir bunların arkasından koşmuşsa Rİ ale — —— ir dün 68 vazon üzüm. i ln Şe Sa imleri yalm, BM8 eee iş ra — i Eski devrin hekimliği ——— m —— | “Derdini veren de Allah, dermânını veren de.. Sanki ekim olmuş ta Allahtan fazla mı bilecek?,, derlerdi “aktiyle köylünün birine: mi8 kendinizi hekime göstermez Kğiye sormuşlar. ze ölürüzÜ iş, biz kendi kendimi- Bunla 20 vi ve tp bu kadar ilemış sene evvel, ne torlar bu kadar çoğuği, me de dok- inaen. insir, ibi, sahiden ke. köylünün “endileri- inden sık sık p. ize, buzünkü yat €- yine bir hekimin ağzından: o da — Acaba bundan elli altmış seri evvelki hastaların hekimliğini yapmış ol sanız haliniz neye varırdı? Diye sormak istiyorum. Evet.. Haliniz neye varırdı? Şük- rediniz ki, en cahil insanların bile fenme inandığı bir asırda yaşıyorsu- muz. Hastalıkları teşhis için eliniz al- tındaki bin bir vasıtadan kolaylıkla istifade edebili Kimsenin size “Gözünün üstünde ta evvelinden randevü isteyenler, ka- pmızm önünde nöbet bekliyenler var. Muhterem meslektaşmız Besim Ö- eski devrin hekimliği ha hekimler, ancak vengine bakarak, tortasanu şöyle bir muaye ne ederek idrar hakkımda hüküm ve- rirlerdi. İdrarm üstünde toplanan ta lâimisemanın bütün renkleri 3 olması lâzımdı. Bu renkler bulunmadı mı, idrar, hastalıklı bir a- damn idrarı idi. Bazı hekimler, gebeliği bile idrar- dan teşhise çalışırlardı. Böyle vesait- sizlik içinde yapılan tıbbi muayene lerden tabiatiyle iyi neticeler alına mazdı. Nabız gülünç şeki tan nabizlaira Wabzı yehesi de - vaktiyle çok yapılır, az veya çok a- mümteli, zenbil- basta. ğuna, susuzluğu, cil dinin sıcaklığı, dilinin kuruluğu ve E e nl ık . k üsün > Taşmasından, burun deliklerinin. içe Up kapanmasından istidlâl olunurdu. Hastanın göğsünü ve arkasını din- lemek ödet olmadığı için kendisine öksürüp öksürmediği sorularak vere- ceği cevaba göre teşhis konurdu. Bu dediğim şekilde tababet yapıl- dığı devre ben bile yetişmedim. Ki- nida okuduğumu söyli; .; Bizim gençiiğimizde, tababet, ta- bü | bu kadar iptidai bir balde değildi. Fakat yine oldukça sıkıntı çekerdik. Termometre olduğu için hastanın hararetini tesbit eder, ciğerlerini, kal binin atışlarını dinler, idrarmı tahil gtiirir ve teşhisini koyardık. Fakat, bu günün yüksek teşhis vasıtaların. yine çoğundan mahrumduk, Ne şim. ge amarlann gerilebilme derecesi- âletimi; iç hastalık- darı görebilecei ” Ren him bir yardımcımız yoktu. Bu vesaitsizliği bir tarafa bıraka hm; ber seyden evvel halkta hekime ve ekim iğine karşı itimat teessüs et- Bir çokl, ime, düşman gözi, z fer agda hekime, göziy ıyamıyacağı üz at etmiş Şer ve Nal lr det sonra yalınlanmaşlardır. Bir kadın çocuğunu düşürdü ve öldü Daküdarda Solaksinan mahalesinde Kösedayı sokağında oturan arabacı Ya şarm ailesi Zeliha Hanım dört gün ev- vel sancıya tutulmuş ve bu sancıyı mü- teakip altık aylık çocuğunu düşürmüş. Tedavi için Zeynepkümil hastaha. mesine gönderilmişti, Zeliha Hanım ev- mez gün mezkür hastahanede ölmüş- mahallesinde Saraçhane 80 kağında 37 mumaralı evde oturan Meh- e al e e le lı bulunan bir kaç parça çamaşır ile zemin kattaki odanın ini yak odada bulunan bir manto ile bir o Beyoğlu caddelerinde âşilr bir su- yette sarhoş olarak dolaşarak rezalet çı karırken görülen Küçükpazarlı motorcu Şefik yakalanmıştır. Ki 2 Şimdiki gibi hekim, evlerde aile dostu ve sağlık bekçisi değildi. “Hafazanallah,, evlere şeni bi lâflar edilmeden hekimin adı mazda. Hekim, derman arayanların çal- dıkları en son kapı — Ah, sormayın. Tekke tekke dolaştık.. Yedi evliyaya mumlar ada- dık.. Şeyh Efendi geldi, çiğnedi, B: gbüyük Hazretleri ağzına tükürdü... Hiç biri fayda vermeyince size gel- dik... Malüm ya, Bey oğlum. Denize düşen yılana sarılır... Derler. Bu batıl itikatlı insanları, inandık- ırı mevhum şeylerden ayırmak ko- x değildi, mügkat biz uğraşmaktan bıkıp usan devğı, Bazı hastalar, hekimlerin vi- Maralecekmişim. ğ I pu defa çenemi okşadı, ME MDESM Kız dedi ki dr Dilini çi 4 öğrensin, bizi çok uğraştırmai, 3 bir) benzer; diyor. Zeki bir kıza Beni iki piyano ile zitesini tıpkı yemin kefanı mm tanın başmdan besmeleyle da öyle verirlerdi... İştir Koyduğumuz teşhisi hastalara ,, bul ettirinceye kadar akin karayı 47. gerdik. — Derdini veren de Allah, derma- nini veren de... Sanki hekim olmuş ta Allahtan fazla mı bilecek! Diye omuz silkip geçenler çoktu. Cümburiyetimizin shhi varlığımı. za yaptığı en büyük hizmet, tekkele re, üfü karşı girişip muvaf. fakiyetle başardığı mücadeledir. Bi zim gençliğimizde doğuramıyan ka- dınlara, erkek ebe getirmek için “de- rin!” ülemadan fetva çıkartmak lâ- zımdı. Hiç unutmam, bir gün, beni kaba saba bir herifin evine çağırdılar. Ka- rası, bir türlü syordu. Tam müdahale edeceğim sırada kocası ku Jağıma eğil Efendi.. Avrata kulağ asma! O ölürse bir avrat daha bulurum. Sen, çocuğu Kama z mi? Hemen kan başıma çık ts, elimdeki âleti az kaldı kafasına ar tacaktım, , Bir gün de büyük bir konağa git tim. Doğuracak hanımın odasına gi. rince ne göreyim, bir sürü başı örtü- Hü kadın... Yatağın etrafına sıra sıra dizilmi; im bunlar? Diye sordum. — Kalfa hanımlar! iğıt yolumu kesti: — Efendim. Şu mumu, şu kâğrtla parlatıp yakaramız.. Büznillâh ço- cuk anide zuhur eder! Demesiyle kendimi kaybetmişi dirseğimle kadının eline midağüm gi: bi mum yere düştü. Meğerse, bilmem nereden gelmiş mukaddes bir mum- in benim vazifem mi? iz zihniyete bakın ki, d i Je hurafelere inanır ee yorlardı. Vaktiyle bir çok hastalıkların adı değildi. Malüm olanların da tedavisi uzun sürer, çok defn da nes tice vermezdi. Veremin adı ince has talık, şarbonun adı karaçıban, fren. ginin adı “Çiçek, ti. Lohusa humma, na albastı, havaleye adibatası denir. li. Uzun hastalık çeken kt, celeyin mezarlığa yötürür, İki gm arasına koyarak; Allahım... İki rahmetin biri. Ya iyi et! Ya canını ai! diye dün © — erdi. İşte biz bu devirlere yetiş. M. SELAHETTİN Tahran sefaretimizde z bir ziyafet « Tahrandan bildirildiğine göre, Sefi. Tim ll kl Se KE, . yı h, Feline Sefnrethanede' bir öğle sirali vermiştir. Ziyafelte' Karahan, İran Baş- vekili, Hariciye, Harbiye ve Ticaret me, #ırları ve diğer zevat ile Afganistan ve Rusyanın Tahran Dezaretler ve gfaretler erkânı aliyesi hazır bulunmuş lr. Mektum emlâk ,, Son zamanlarda yeniden bazı em- lâkin firari eşhasa ait oldukları ve bunların evel tesbit edilmemiş ol. duğu hakkında bir çok müra Sd : çok caatlar Bu müracaatlar ait old , kamlar tarafından nazarı dikkat lınmış ve emlâkin tesbiti işinin yeni- yaza e yen Bu hususta verilen bir verilen bi - ya Ae yerl e me kası dahilinde yeniden sıkı tahkikat yapacak ve bu gibi emlâk iv ğu takdirde ilkel Bildirisi suretle gizli kalmış â maydana çıkarılacaktır. > “olâk te ği M. Cortot geliyor ransız musik Cortak bei e Akıla suikast! — Haftanın yazısı — Doğru dürüst çalışan, saf ve sakin, aklı başında bir adamdı. Zavallıyı günün birinde karakola götürdüler. Muayene (ettirdiler, Delidir diye evvelâ berberlikten menettiler. Adamcağız tabii buna içerledi. Büsbütün sinirlendi. A- zıtıyor diye timarhaneye gönder» diler.. Üç ay kaldı ve çıktı.. Çıktı amma çileden de çıktı... Kendisile görüştüm. Biliyor musunuz? Hep akıllılarla görüşmekten bıktım. Ar tık iğrenç geldi. Akıl, akıllı ve akılliık sözlerini, nağmelerini, hünerlerini dinliye dinliye adeta akıllığıa kin beslemeye başladım.. İşte bu ruhi haletin tesirile bu bi- çare berberle görüştüm. Bana an- İattığını size de anlatayım: Onu eskiden berberlik ettiği ve şimdi tütün, çikolata ve Ame- rikan sakızı sattığı dükkânda es ki bir salanmenin yapraklarını çe. virirken buldum.. Derdini sorma- ya hacet kalmadan herkese anlat- tığı gibi bana da anlattı. — Allah o sabık kayınpeder o lacak keratanın gözünü kör etsin! Hep başıma gelen belâlar “onun yüzünden şeldi. Efendim herif in tikam alar. Çünkü kızile geçine- medik, ayrıldık. Eh evlenme na- sıl hak ise ayrılma da öyle değil idir? — Kaympederin bunda suçu ne” “Mayır! Suçu orada döğil, ayrıldıkta, sonra başıma bu belâ, larm gelmösmde... Anlatayım da dinleyin | Eskiden bizim mahallede otu- rurdu bir muallim“Aziz Bey var- z dı. Hatırladınız mı? — Hani şu avcılık filân eder- di.. Kıranta!, , — Hah! — Hatırladım. — İşte o herif benim müşterim ş idi. Ben karıyı boşadıktan üç gür sonra bir gün tıraş olmaya geldi. | Malüm ya! Berberlik demek müş” teriyi avutmak demektir.. Ben de öleden beriden lâf ederken ge sinmenin ucuzluğundan falan gö- mayi dil) , “— Her ne ise amma şu şeke- rin pahalılığına aklım ermiyor. dedi.. Bunu kemali su ile kirpi de | Ç risi..,, Ben anlayamadım ve sordum: “— Nasıl kirpi derisi?. ii Öyle ya!. Sen şekerin na: | di 7) t sıl yapıldığını bilmiyor musun? E biz okumuş yazmış adam değiliz. Ben şekerin nasıl yapıldı. ğını ne bileyim.. ; “— Hayır! Dedim. O de pi sunun derisini bir fıçı suya mâğa, diye atarlar... İki haftada 2 yalanır.. Oradan aldıkları maya- İarı yoğurt yapar gibi ılık su sıkar. lar, bir fıçıya bir okka da şeker a tarlar.. Yerine ve havasına göre “— Yeni doğmuş kirpi yavru. ; ahli bir haftadan on güne kadar geç. | tikten sonra fıçının üstü'bir karış şeker tutar. Sonra eritir, kalıpla ra dökerler.. Ne bileyim ben!. Mektep hoca: sız bir adam.. Sözlerine inandım... Aradan bir iki gün bizim karakoldaki muavin Sü. leyman Efendi geldi.. Hani Erzin. canlı kara bıyıklı mua Traş ederken İâkırdı pahalılığa getirdi., Şekeri elli ikiye aldığın. dan şikâyet etti. Ben de: '— Yahu! Bunun kemali kirpi derisile sudan ibaret! Neden bunu bu kadar pahah satarlar. Dedim.. Daha tıraşı bitmeden: “— Aman dur! Karakölda mü. him bir kâğıt unuttum. Dedi. Yü- zünü yıkamadan havlu ile sildi, çıktı gitti... Aradan bir iki gün geçmeden beni karakola çağırdı- gün geçti.. Bir lar ve berberlik vesikamı aldılar. Ben de bağırıp çağırmaya başla. dım. Bir gün muavini. di. zeka elemi söyledim. GA 4 “— Canım aldırma! Düzelir. | Gel bir kahve içelim! dedi. Kah. veye gittik. Herkes dik dik bana bakıyordu... tüm... Hepsinde bir yumuşa Zahir! Dedim bana ak İ ondan.. Lâf ederken iş gene şeke- re dayandı.. Muavin sordu: “— Yahu! Bu şeker neden pılır ki bu kadar pahalıdır?. Ben de cevap verdim: j K “— Suya kirpi derisini atar £Lütfen sayıfayı çeviriniz) yani İşte o!