16 Ekim 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Ekim 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 HİKÂYE KÜRK MANTO (Sacide hanim bir kaç gündür es- rarengiz bir hastalığa yakalanmış gi- bi.. Eskiden daima şen, daima şak- rak, daima güler yüzlü iken, şimdi ses siz, suratı asık, kaşları çatık.. Kocası Muzaffer Bey ne yapacağını şaşır- muş, beyhude yere bu tebeddülün se bebini anlamağa çalışıyor. ) BİRİNCİ PERDE Muzaffer Bey — Cicim, kederini ne diye bana olsun söylemezsin? Sı Hanım — (Mey le) söylesem, neye yarar Muzaffer Bey — (Müli rar ederek) Canım, sen yine söyle. Bir defa şu sebebi anlayalım. Dert o- Tur da devası da bulunur, Sacide Harşın — Mademki, o ka- dar ısrarla öğrenmek istiyotsun, ne- yim var, daha doğrusu neyim yek, söyliyeyim.. Üzerime giyecek bir şe- yim yek. Şimdi öğrendin mi? Tr Minanfter Bey — (Hayretle) Gi: | | ey yeci şeyin mi yok? Gard” Fakat işlere; tik imali. 1 “RADYO | değil mi canım? e “esasen bu h — Ni pa “ — (Omuzlarını sil- Bugünkü proğram m HR BB ÖĞÜTLER Deniz tutması, Tren dokunması Vapur veya trenle seyahat edenlerde: | pek çök kimselerde © deniz tutması ve tren dokunması gibi haller görülür ve bu biçareler pek acınacak © halde müte- €ssir ve muztarip olurlar, Seyahate çıkacak © “kimselerde ekseri telâş ve heyecanlar olur. — Dostlarından ve yakınlarından © ayrılmak endişe v. düşüncesi bazan bu © heyecanların pek | ziyade âdeta bir rahatsızlık şeklinde du- yulmasma sebep olur. — Bu itibarla yola çıkmadan bir kaç gün evvel gerek uyku ve gerek yemek içmek £ hususunda bir intizamsızlık hasıl olur, Kulaktaki müvazene kanalları deniz tutmasında pek mühim âmil olduğu naza riyesine ilâve olarak şimdi de bu rahat- sebep (asidoz) olduğu mazariyesi ülmektedir. Aaa San'atkâr seciyesi Sanatin, ancak bir Buhem haya- tınm hercümerci ve ahlâk kayıtsız- lığı içinde doğup neşvünüma bu- labileceği düşüncesi bir zamanlar epeyce moda olmuştu. O kadar ki intizam ve insicam yaradılışları i- cabı olan bir çok sahte sanatkâr- lar bile sırf sanatin bu esaslı şartı- na uygun görünmek için kendileri- ni hiç te sevmedikleri (o bu Bühem hayatına alıştırmaya çalışmış- lardır. Sanat, intizamsız ve serseri bir hayatın mahsulü olabilir mi? Bazı. larmın telâkki ettikleri Oomânâda bir sanat belki. Fakat edebiyat tarihlerini biraz karıştırır ve edip- lerin biyoğ leri üzerinde durur- sak görürüz ki O hayatlarında vis- ler içinde yuvarlanmış olan sanat- kârların eserleri, ancak muayyen bir çeşnili, hasta ve sahası çok dar | bir sanat çerçevesi içinde kalmış- | tır. Bir Baudelaire'in, (bir Edyon W.Poe'nin dar çerçeveli ve çok mah dut eserlerile, muntazam ve şuurlu bir surette çalışmış © olan meselâ bir Balzac'ın, bir Hugo'nun vücu- da getirdikleri muazzam eser âbicsla: di e E— ciden de aldım, tekaüt sandığından da aldım. Senin dediğin gibi iki yüz iki yüz kırk lira imiş.. Fakat ni bayet mantoyu aldık ya, Sen ona bak (kutuyu açar). Sacide — Bu da nece? , Muzaffer Bey — Canım, işte se- hin istediğin muflon manto, , Sacide Hanım — (İki elini başına götürerek). Canım, siz erkeklerin ha kikaten bir şeye aklınız ermiyor. Yav rum geçen hafta, i muflon man tonun modası geçtiğini bilmiyor mu. sun? Dün buraya Rana Hanım geldi. Üzerinde Kokarca tüyünden öyle bir manto vardı ki.. Şimdi onlar moda.. | Hem neden Rana Hanımın böyle mantosu olsunda, benim olmasın. Şimdi herkes böyle manto giyiyor. Ga liba dört yüz liraya çıkmış. O kadar. cık bir şey... Afrika ormanlarında... Korkunç pen yanların zehirli muhitinde filme çekil Başdöndürücü gizellikte. Fettan... rarengiz bir kı TALA BİRELL ( Yeni yıldız) tarafından. Başta ( Trader Horn olduğu halde hayvanafı şiyeli filmlerin hepsinden üstün hakiki bir şaheser. 18 Ti evvel Çürşamba akşamı GALA müsameresi olarak ELHAMR A'da vakşi büyük harika'ar Asidoz - esasen hamizi olmıyan kan ber vakit bulunduğu halden daha ziyade daşması demektir. Yani al- hali azalmış demek olur. , Bunun için araştırmalarla uğraşanlar idin ve ispat ediyorlar ki acele, telâş ü- züntü ve sıkmtılı heyecanlarla gemilerin yalpa edip sallanması nesiçlerden ziya de miktar şekerin kana © geçmesine « bep olur, haroluhur. o Muht r anlaşılır. — Renim, husu- İstanbul Birinci İflâs Müflüs ). Yalumü amdan, gb 'Alacaklınm ve hüviyeti 1 — Hazine 2 — Salamon Yuda Kohen ve şirketi: Sitanhamam Ba- kırcılar caddesi No. 92 Memurluğundan: gar Reddo- olunan mümtaz İunan olunmar kerek) Sana roptan kim bahsediyor? LAN MR AAA sea KLM şaş A ER ye RE aynen k- deleri kıyas edilsin. Delikiiği | Mak karışık len son: ğrud-merhumun küt eertihalinden bak düşünceni iel önce Mita belki ispirto, uyuştu- “Ru maddeler ve sinir yorgunlukla rı sanatkâra orijinal buluşlar, ve çok incelmiş bir his verebilir. Fa- kat bu takdirde sanat © beşeri ol | maktan çıkarak yalnız bir zümre | karie hitap eden bir & mahiyet al- maktan kurtulamamaktadır. Belki iki kadeh © arasında şiir söylenebilir,fakat bilhassa roman ve temaşa sahasında muvaffak e- serler vücuda getirilebilmek - için kurulmuş bir saat kadar muntazam bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Sanatkârı bir serseri, bir matuh, bir insandan dışarı sayan zih niyet artık içimizden kovulmalı- dır. Yalanı, içkiyi, kumarı ve her nevi ahlâksızlığı birer omeziyet sayan insanlar yalnız sanatkârlar arasından çıkmaz. Sanatkârları da bir insan zümresi olmak itiba- rile içlerinden her nevi insan çıka- bileceği pek tabiidir. Fakat ahlâk- sızlığın onlar için bir neyi müşte- rek vasıf addedilmesi (en haksız ve yanlış bir hükümdür. Hakiki yaratıcılar, hayatların: da en fazla fedakârlığa katlanmış, | hayattan en az kâm almışveen fazla meşakkate tahammül etmiş- lerdir. Bir arının kovanını inşa e- derken duyduğu ihtirasla ballarını başkalarının alacağı eserlerini vü- cuda getirmek için odasına kapa- narak kafasını bir amelenin bazu- sunu yormasından çok fazla yoran sanatkâr, herkese anlatmalıyız ki, bir çok insanlardan fazla hürmete lâyıktır... Yaşar NABİ İSTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi Temsilleri Yarınki Salı günü akşamı GÜL ve GÖNÜL Komedi Yazan: Müsahip Za de CeClâl Bey Muallim ve Talebe| sumepi Milliyet'in edebi iomanı: 13 (İnkılâp Romanı) Bizden evvel yemekhanede çay içmeğe inen küçük sınıf talebeleri baykırışıyorlardı. Huriye Hanım koştu. Merdiven başına hücum ettik, Etrafında dershanelerin bulun- duğu büyük salonda hiç görmedi- imiz kıyafette şapkalı zabüitlerle iki papas duruyordu. Huriye Hanım: — Yatakhaneye girin çocuklar. Çıkmayın! Dedi. Korkudan ları kapadık. Alt katta gürültüler, çığlıklar devam ediyordu. Ayşeye sokuludm: — Kardeşim ne oluyoruz? O da bana sarıldı. — Bilmem kardeşim. Korkuyo- rum, Müdür Bey, danda yoktu. Biraz sonrâ alt katta ayak ses- lerinden başka şey kalmadı. Bu sesler yavaş yavaş merdiven- muallimler mey- İme # sw Sürütle kanda * bir muddet için fazla şeker bulunur fakat bu şeker bitince kan ve ensice şekersiz kalır işte bu asidozu husule getirir ve asidoza sus olan bulantı ve kusmalar başlar. Bu mesele ile hususi surette uğraşan birisi bin kişi üzerinde birer çay kaşığı mik- tarı glikoz şekeri vermekle © tecrübeler yamış ve muvaffakıyetli neticeler de etmiştir. Seyahat edenler bol bol © meyva ve sebze yiyipte yağlı yemeklerden "sakım- salar ziyade rahatsız olmazlar. Hiç bir şey yemeden aç kalmağı tercih edenler nihayet kanın ihtiyat glikoz ve şekerinin tükenmesi yüzünden müteessir olurlar. Bunun için yola çıkacak olan kimsenin hatırında tutması lâzım olan bazı noki talar vardır. Bunlar da yemek içmek ve uyku hususlarında ziyadesile intizama riayet etmekle tabiate hizmeti olan ve defihacet hususunu kolaylaştıran mun- tazam egzersizler yapmıyor ise hiç ol mazsa bol bol yemek yemelidir. İşte seyahat etmek arzu © eden veya bir yola çıkmağa mecbur olan kimse bu cihetlere riayet etmesi lazımdır. Büyükada Dr. ŞUKRU VEFAT Şehrimizin maruf vapur acentaların - dan Charles Summa Efendi 64 yaşların- da oldukları halde dünkü Pazar günü vefat etmiştir. Cenaze merasimi bugün saat 9 buçukta Kadıköyünde Paroissinle Lâtine kilisesinde icra ve saat 11 buçuk- ta Feriköyde Lâtin kabristanına defnedi- leceğinden son vazifei teyyide bulunmak arzu eden zevat ve ehibbasının mezkür Saatte hazır bulunmaları ve işbu ilânm davetiye makamında telâkki edilmesi ca olunur. (8648) IRTIHAL Gülhane tatbikat mektep ve seriri tı rontken muallimi Miralay Şükrü E; Beyefendinin valdeleri salihatı nisvan - dan Hacı Hatice Hanım irtihali daribe- ka eylemiştir. Cenazesi bugün sabah saat 10 da Beylerbeyinden kaldırılarak Ana- doluhisarındaki aile makberine defnedi- lecektir. (8679) Şişlide satılık ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. Müracaat: ; Milliyet N. B. 698! İÇEĞİ BURHAN CAHİT. lere doğru geldi. Yukarı çıktı. Bu ayak sesleri mektepte alış- madığımız, yabancı ayaklardı. Huriye Hanım kül gibi olmuş: — Çocuklar ne var acaba? Diye bize soruyor. Koridorda kalınlaşan ayak ses- leri yatakhanenin kapısında dur- du. Hepimiz biribirimize sarıldık. Ve iki kanadı birden açıldı. Siyah ve bâki bir kalabalık gö- ründü. Ecnebi zabitleri ve iki papas. | Yanlarında bizim mektep kâtibi! Halil Efendi. Halil-Efendinin — yi sapsarı, Canı çekiliyormuş gibi. Elinde bi- zim sınıf defteri onların peşinden geliyordu. Ecnebi zabitlerin yanındaki bir | adam papaslarla ermenice konuşu- yor. Sonra Halil efendiye döndü. Benim mantom anlıyor musun? Müflon mantom yok. bütün ka- dınlar muflon manto gi nız ben bunlardan hariç. Muzaffer Bey — Ah, kaç para ba., Efütun manto? Sacide — Hanım — Efliten değil, muflon, Muzaffer Bey — Muflon çok pa- halı mıdır? Sacide Hanım — Pahalı mı? İşte ben de bunu anlamıyorum. Pahalı dersen, pahalı, ucuz dersen, ucuz 0 Tur, Karıcığını hakikaten seven bir ne demek anlamıyo rum, Eğer beni seversen şu küçücük i « Ne olur; yüz | elli, iki yüz liranm içinde bir şey. Muzaffer Bey — (Yutkunarak) Yüz elli, iki yüz liranm içinde. Fa- kat cicim, bilirsin ki... (Bir müddet durarak ve düşünerek). Dinle sana bir şey söyliyeceğim. Dün Beyoğlun- dan geçerken bir mağazanın camekâ 'nmda gördüm. Enfes lütrden manto- lar var, Üzerine fiatler de koymuş, Kırk lira falan, Sacide Hanım — (Tekebbürle)., Aman, lütr manto da neymiş? Sen lütr manto nedir bilir misin? Tavşan ü » Karıcığını tavşan tüyleri i- irmek istemezsin tabii. Hem iü kimse muflondan başka'l manto giymiyor. Muzaffer Bey — Doğru... Doğru amma yüz elli, iki yüziira.. Sacide Hanım — (Gözlerini tava. na kaldırarak ve içini çekerek) Sa, ki pahalımı buluyorsun? Öyle bir daha bahsetmiyelim. Önümüzde- ki yaz gelinceye kadar evden dışarı çıkmam, işte o olur. Ben sokakta eşe dosta karşı rezil olamam. İKİNCİ PERDE (Bir hafta sonra) Muzaffer Bey — (Kolunun altın. kocaman Oomukavva (bir kutu ile muzafferane içeriye girerek) Sacide, Sacide, sana bir sürpriz. Sacide — (Gözleri sevinçten bü- yüyerek). Sahi mi? Muzaffer Bey — Elbette! Fakat bu çok hoşuna gidecek bir sürpriz. (Kutuyu göstererek) Biliyor musun, bunun içinde ne var? Hani sen ben- den bir şey istemiştin.. Kürklü man- to. ği Sacide Hanım — (Mes'ut). Kük- lü manto mu? Nihayet demek Muzaffer Bey — Bilirsin ki, sen- den bir şey saklamam. Evvelâ doğru- su bana pek tuzlu görünmüştü. Fa- kat senin hoşuna gidecek bir şey yap- mak için, iki yüz lirayı gözden çıkar- dım. Arkadaşlaı borç aldım, faiz- Türkçe: İ — Oku bakalım isimlerini! Dedi. Ne oluyordu. Bu adamlar bizden ne istiyorlardı. Öksüzlük, yetimlik | acısı bize az mı g üştü. Ecnebi zabitle, de kır- | baçlar, taş gibi o dimdik duruyor. | lardı. Halil Efendi, smif defterini | a başladı. — Hacı Sudi kızı Emine. Erzu- | rumlu, Papaslar murıldandılar: — Hay. Onların yanmda ecnebilere ter- cümanlık eden Ermeni: — Evet, dedi, o ermeni kızıdır. | Hacı Sudi kızı Emine değil Ham- parsum kızı Nuriçedir. Gelsin bu- raya, Hayret içinde idik. Emine aramızda saklanmak is. | tedi. Ermeni tercüman ecnebilere | bir şeyler söyledi. Arkalarında du: ik tabancalı bir asker | yürüdü. Kümesten © kesilecek ta- yuk yakalar gibi hepimizi bir kö- | İ şeye sıkıştırıp ağlamaktan, haykır-' maktan baygınlık geçiren Emineyi yakaladı, saçlarından sürüye si ye papazların yanına götürdü. Son- ra tercüman sert bir (o sesle Halil Efendiye emretti: İ — Oku. İ — Molla zade Kâmil kızı Me- İSTANBUL 18 Gramofon. İlerlemiş olanlara). 2030 Münir Nurettin Bey ve kaşları, 2130 Gramofon, 22'den itibaren Anadolu Ajansı, erleri, San ; ANKARA: 12,10 - 13,0: Gramefon, 18: Orkestra 18,45: 20: Ajama haberleri. İsli m, Borsa har Alaturka “Pepinay, 2105: plâkla, 8, m, #anile haberler. 71: Haberler — Tazanni — Karışık musiki. BÜKREŞ, 394 m. 9ı Kem 2i: Halk Kongreye davet Eyüp İdman Yuvasından: Görülen lüzum üzerine fevkalâ olarak kongremiz 20 - 10 - 933 &; ne müsadif cuma günü öğleden evvel saat 10 da Fıkaraperver sinemasında aktedileceğinden bilümum mukayyet azanın teşrifleri rica olunur. RUZNAME: Memlekete daha müfit olmak için muhitte vahdeti temin gayesile bir şe- kil almak ve İdare Heyeti intihabı. Eyüp İleri Spor - Bozkurt Klübü yasetinden: İdare Heyeti 20.10.5933 cuma günü bir kongre aktine lüzum görmüştü Eyüp Fıkaraperver sinema binasında yapılacak bu fevkalâde £ toplantıya bütün arkadaşların teşrifleri rica olu- «nur, RUZNAME: Muhit gençliğinin memlekete en zi- yade nafi olabilecek şekilde toplulu- ğunu temin yolunda klübün alacağı yeni şeklin tayin ve tesbiti, ihi- nekşe. Vanlı. Papaslar mırıldandılar. Ermeni tercüman işaret etti: — Gelsin. Ermenidir. Molla za- de Kâmil kızı Menekşe değil, On- nik Manoleyan kızı Viyolettir. Zavallı Menekşe, ne mini mini kızdı. Kıvır kıvır saçları, sahiden Menekşe gibi gözleri vardı. Halil Efendi bir kaç defa çağır- dığı halde meydana çıkmadı. Nerede göremiyorduk. Ermeni tercüman kızdı zabitleri kırpaçlarını Tabancalı asker üzeri- Halil Efendi. — Huriye Hanım, bul şu kızı, iş çıkarma başımıza! Diye yalvarıyordu. Biz de aramağa başladık. Niha- yet meydana çıktı. Zavallı Menek- şe gece dolabının içine girmiş, dört kat olup çamaşırların arasına sak: Tani. Tercüman Menekşeyi ince ba- caklarından kuş gibi tutup çekti. — Haydi, papas efendilerin ya- na. Defter okundukça bir feryat kopuyor. Gözyaşı, çırpınma ve ni- hayet askerin tabancası, zabitlerin 3 — İsak Ergasi ve birader- leri Sultanhamam No. 125 4 — Handili E£, veki kat Forit Davut Boy 332 00 su 1632 4 miştir. nur, A: tı iğler Fatih askerlik şubesi riyasetinden: 933 1 inci ti ideki doğum- lu efrattan sev pılacağından İ 20 - 10 - 933 cuma günü saat (9) da | şubede toplanacaklardır. Bir buçuk senelik efrattan 316:325 bakayaları ve 326 doğumlular iki sene- lik efradım bilcümle smmıfları 316:326 bakayaları ve 327 dahil olanlar. Denir ve jandarma 316:327 baka- yaları ve 328 dahil olanlar, ru. Usküdar askerlik şabesinden: 1 — 933 birinci teşrin ayı zarfın. da aşağıdaki şekilde askere celp ve sevk başlıyacaktır. A — Piyadelerden: 316 ilâ 325 ba- kayasile şimdiye kadar her hangi bir se- beple sevkedilmiyen 326 doğumlular. B — İki senelik efrattan yani, top. çu, süvari, nakliye , muhabere, ölçme muzika, ve demiryol: sınıflarile hava sınıfına mensup olanlardan 316 , 325 bakayasile 326 doğumlular ve 327 de- | ğumlular. İ C — Deniz ve jandarma smıfından. 316 ve 326 ve 327 bakayasile 328 do- | ğumlular çağrılarak askere gönderile | cektir. 2 — Bu neferler 20 birinci teşrin cuma günü saat 10 da şubede isbati vü- cut etmeğe mecburdurlar, İ 3 — Nekdi bedel vermek istiyenler 19 birinci teşrin akşamına kadar ve rebilirler. 4 — İçtima günü olan 20 birinciteş- rin 833 cuma günü şubeye gelmiyenler bakaya muamelesine tabi kalacakl; lânen tebliğ olunur. kamçısı ve trcümanın tekmesi ile içimizden biri eksiliyordu. Halil Efendi devam ediyordu. — Şakir kızı Ayşe, Erzurum. Boynuma sarılan Ayşenin nefes- leri tükenir gibi göğsü kabarıp ini- yordu. İsmi okununca olanca kuvvetile bana sarıldı. Tercüman haykırdı: — Nerede? Kurtulmak kaçmak imkânı yok- tu, Ayşe: — Hakkmı bhelâlet kardeşim, ne olacağımızı allah bilir. Ayşe filiz gibi boyu, dalga dal- ga sarı saçları, sırtında siyah mek tep önlüğü ile tabancalı askerin ö- nünde toz kanatlı bir kelebek gibi uçtu. İki papazın arasından bir ok gi- bi atladı. Kapıdan çıkıp kaçmak istediğini derhal © anladım. Ayşe akıllılık etmişti. Ne kadar olsa biz- den büyüktü. Ayşenin dalgalı sarı (o saçlarını kapının aralığında ;- bir sarı alev gibi gördüm. Kurtulmuştu. Ecnebi zabitler | kapıya doğru koştular. Sert kumandalar verdi- ler. Papaslar yanlarında sıkı sıkı 332.00 ©; 4» 6 1551 19 Matbuat kongre İstanbul Matbuat Cemiyeti İstanbul Matbuat Cemiyeti * heyeti 17 Bi olunur, Beşinci mili deritmiştir. Bu gün hav. getirdiler. elbise alır Gözlerine baktı. na aldılar. landığı belli idi, döndü dı. — Hay: — Ermeni muhafaza ettikleri kızları saçla” rından yakaladılar, Ne yazık. Ayşeyi Bir dakika sonra 81 » Müflis manifatura tüccarı J. Yakomis masasına müracaat eden dört talep eylediği 1632 lira 44 kuruş olup bundan 1551 lira 19 kuruşu kayıt edilmiş ve bir alacaklınm alacağından kısmen olmak üzere 81 lira 25 kuruş” sin defterlerine nazaran teslimat vukuuna binaen reddedilmiştir, Kabul caktan 30 lira 65 kuruşu mümtaz olup 1520 Jira 54 kuruşu altıncı sırayı Tasfiyenin basit şekilde icrası hakkında evvelce verilen ve ilân edilef karşı alacaklılar itiraz etmiş olduklarından başka merasime hacet kalmadan! sin mevcut maalları tasfiye olunacağı beyan ve işbu sıra defteri tebliğ ve yi ; rin 1933 #5 nü saat 14 te Cemiyet meri tima edeceğinden azanın Kongreye iştirak edecek perşembe günü hareket e Delilliy: Asrın umdesi “MİLL LY ET, ABONE ÜCRETLE" di ç Ecnebi zabitlerin başı veren uzun boylu, mavi $' zabit kamçısile askerler€ derek bir şeyler söyledi. Askerler Ayşeyi Zabit baştan aşağı i yanımı, virdi, çenesinden tuttu, Papasların yüzleri ki cümanın sesi yavaşladı, ir Halil Papaslar mırıldandılar? Tercüman bağırdı. Haçil Milli Tıp kongre! ili Türk Tıp ko basebetile Ankarada açılacak istahzarat sergisine Ti bütün tıbbi müstahzarat fi iştirak etmektedir. Sergiye esyalar dünkü trenle Ankarı BUGÜNKÜ HA! bulutlu ve Sonra birşeyler kala Ayşeyi iki asker zabiti” di e — Oku! ğ Hacı Ahmet kizı Çiçek rum. Dizlerim titredi, gö: !

Bu sayıdan diğer sayfalar: