2 Avrupalılar, Rönesans'ın kuv- vetli cazibesiyle kendi milli mev- cudiyetlerine kavuşurlarken biz- ler, medreselerde İslâm İskolâti- ğini bilâ münakaşa dinlemeye ko- şuyorduk. Onlar, bu faaliyet s0- nunda serbest araştırmalarla müs bet ilimleri elde ettiler, bizde Cümhuriyet inkılâbma kadar te- olojik zihniyetin esiri kaldık. Edebiyatımız Acemin bedi' ve beyanından, bilgi sahamız da islâ- mi ilimlerden öteye geçemedi. 1839 dan 1908 ve son inkılâbımı- za kadar bu iki zihniyet birbiriyle rpi ve yekdiğerini yeneme- ir Sikapei inkılâbın çelik yum © ruğu altında o hortlak ta lâyik ol duğu mevkie gönderildi. Artık bundan böyle Garbin metot ve prensipleri üzerinde yürüyeceğiz. Son inkılâbımızdan sonra ye- ni hayat ve yeni maarif sistemine © mazaran, Türk Cümhuriyet ve in- kılâbının her şeyden evvel istih- daf ettiği gaye geleceğin hâkimi o- lacak Türk çocuğunun en asri ve © Gen mütekâmil bir şekilde yetişme- — sidir. Nitekim,* yeni hayat, temsil © kuvvetini kaybeden Darülfünunu © yıkarak Üniversiteyi tesise icbar etti; bu hayati hamle, şimdi bü- tün maarif omüesseselerimizde de | | ind ; fade etmek istemesi, memleketin © bu seri ilerlemesini mucip olmuş- tur. Garp milletleri, bu yolları biz- den asırlarca evvel geçtikleri için onların tecrübe ve çalışma usulle- © rinden azami derecede istifade e- derek matlüp hedef ve ülkümüze söretle vasıl olmak mecburiyetin- deyiz; zira, Türk milleti parlak ve çabuk bir terakkiye susamıştır. Bugün, musar milletlerin orta tahsillerindeki edebi tedrisatın başlıca gaye: Genç dimağlara, kendi milli kültür ve lisanı te- kâmülünü öğretmek, bedii zevkin inceliklerini duyurmak, edebi te- zahürler karşısında sağlam bir mu hakeme ve terkip kudretini vere © bilmekten ibarettir. İ Buna güzel bir misal olmak ve bizim proğramla bir mukayese yapmak üzere Fransız liselerinin © en son programlarmdan dil ve e edebiyat tedrisine ait kısma ba- kılmea görülür ki: Fransız hisele- ri Vl mer smıftan (bizim orta mekteplerin birinci sınfı) başlıya- rak matematik ve filezofi şubeleri de dahil olmak üzere on üç sene- © den ibarettir. © XVİİ inci asır edebiyatının orta © tedrisatta mevki işğal etmesine muarız olan Lançon ve diğer bazı âlimlere rağmen Fransız liseleri- ç min birinci sınıfında bile menşe- lerden itibaren XVII inci asır mu- harrirlerine kadar parçalar alım- maktadır. Desgrandes, Doumic ve Calvet gibi edebiyat tarihçileri orta tah- sil gençlerinin eline verdikleri ge- rek edebiyat tarihlerinde ve gerek antolojilerde tasavvur edilen bü- tün müşkülleri tamamen bertaraf etmişlerdir. Ğ şa NAZAN RAE ŞAŞMA ( anat bahisleri ' Edebi tedrisat meselesi Milliyet'in edebi romanı: 56 Fransız liselerinde talebe, ede- biyatla IV üncü sınıfta (bizde or- ta mekteplerin son sınıfı) temasa geliyor; bir taraftan nâzım hakkın da malümat edinirken diğer taraf- tan da isteare, mecazlar ve emsali sanatları, edebi nevileri tetkike başlıyor. Halbuki bizim mektep- lerde edebi tedrisat liselerin birin- ci sınıfında veriliyor ki, hiç te doğ ru değildir. Orta mekteplerimizin son sınıfında gösterilen edebi ma- lümat diğer ders müfredatı yanın- da çok ehemmiyetsiz ve sönük ka lıyor. / Bu sınıfa liselerin - birinci su fında okutulan edebi malümatın zammedilmesi icap eder. Fransız liselerindeki şekil de bundan baş- ka bir şey değildir. Onlardada lâfz ve manaya ait sanatlarla ede- bi neviler bu sınıfta tedris olun- maktadır, Orta mektepten mezun bir gencin bunları bilmesi pek za- ruridir. Edebiyat tarihi dersleri Ml ten (bizde lise: 1) başlıyarak üç sene devam ediyor. Filozofi şubesinde ise, artık bütün filozoflarm her türlü fikir cereyanları serbestçe münakaşa edilerek Üniversiteye hazırlık devresine girilmiş oluyor. Bu sistem, diğer milletlerde de aşa ğı yukarı böyledir. Garplı bir genç orta tahsil mü- esseselerinde kendi milli “ hars ve MİLLİYET Pi 5 e EE iŞ AFIR Tur yolunda Çapkın bir ahbaptan dinledimi — Geçen Cuma günü, Heyb eşekle tura çıkan neşeli bir kafile- nin arasma biz de karıştık. yirmi kadar kadın ve aralarında bir tek erkek.. Arkalarmdan süklüm püklü giderken, arkadaşım gülüms iz — Şu kadın kısmı mala benzer. Allah, kimine hesapsız verir, ki mini de bizim gibi nanpareye muhtaç eder! Bunca hanımdan iki tanesini de ne olur bize ihsan et- bu biricik erkeğe doğrusunu arar- san imrenerek bakıyorduk. Herif, keyfinden ne yapacağı: | nı bilmiyordu. Kâh birinin eşeği- ne, kâh ötekinin eşeğine yaslanı- yor, kimisine göz süzerek, kimisile şakalaşarak, kimine hafif tertip — yaparak - gönül eğlendiriyor- lu, Uzaktan içimizi çeke çeke hal olduk. Eşekçi bile bözim yapayalnız ti ra çıkışimızın — hikmetini anlıya- mamıştı: — Herkeşler buraya geliyor, hani bir ehbaplan beraber... Sizin yoktu bir hangi dost? Diye sordu. Hiç cevap vi il Ve hıncımızı eşeklerden çıkar- mak ister gibi elimizdeki ince dal Jarı hayvanların “kaba etlerine in- direrek yolumuza devam ettik, Yokuşun ta başına gelmiştik. Bayıltıcı bir çam kokusu ciğerleris dilini nasıl öğrenirse bir Türk ço: cuğu da kendi milli tarih ve lisanı nı öylece öğrenmeğe mecburdur. Bugünkü muasır i zıt düşünce ve kanaatlere tesadüf e- dilse bile, bir lise mezununun on- ları, tahlil ve münakaşa edebile- cek mütekâmil bir kafaya malik olması pek tabiidir. Her hangi bir mesele karşısında şaşkın ve karar- sız bir vaziyet alan gençten hiç bir hizmet beklenemez. Gençlerin kıymeti irade ve bilgilerindeki tahlil ve terkip kudretiyle ölçülür. Kendi milli edebiyatını öğrenen Türk çocuğu ayni zamanda cihan edebiyatından da malümat sahibi olması pek lâzımdır; şu kadar var ki, bunları “kül: İntegrale” halin- de değil; muallim, Garp lisanla rından hangisini bilirse, o dil ve edebiyat tekâmülünü anlatarak bizde noksan olan kısımlarmı ta“ mamlıyabilir; Yoksa, cihan edebi- yatını lisede değil, Üniversitede bile okutmak mümkün olamaz. Bütün milletlerin orta ve yüksek müesseselerinde böyle bir “Para- dox” a henüz tesadüf edilmemek- tedir! Mes'ut dil inkılâbından sonra liselerin edebiyat proğramlarında yapılması lâzım gelen tadilâtm muasır bir milletin programına na zaran şöyle olması kanaatindeyiz: 1 — İkinci devre birinci sınıfta tedris edilen edebi sanatlarla edebi nevilerin, esasen diğer derslerin | müfredatı yanımda pek hafif ka. lan birinci devre üçüncü sınıf Türkçe programma zammolunma- si, N — İkinci smnıfın yüklü olan programından İslâmiyetten evvel Osmanlılara kadar olan, ba- hislerin ikinci devre birinci smıfa alınması, IL — Osmanlılardan teceddü- de kadar olan kısmın ikinci dev. YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — komisyonculuk, imtiyaz peşinde li e mai Di e ağa şecek ecnebi in canlabaşla çalıştı. Fakat bir türlü iki ucunu bir araya getirip hayatı- nı sağlama bağlıyamadı. Memleket kurtulur kurtulmaz Edirneden Va- na kadar her yeri bir kolaçan etti. © zaman günde on beş, yirmi beş İngiliz lirası gündelikle Avrupaya tetkik seyahatine çıkmak moda Men Samuel Bensusan Efendi işi Türkiyeni içinde yaptı. Te- üç odalı apartımanı- > rain zaman yüreği ferahlıy- tu. Ve onları devirlere; çabuk ge- | şici kazanç, biraz süren kazanç, i- | lerde kime gibi bölükle- re üştü i altmış kız peyledi. | Karamürsel fabrikasının en ucuz | kumaşlarını kapattı. Adana, Deniz. li bezlerinin incelerinden astarlık getirdi. Kılişeci Alâeddin'e ayyıl- mize doldu. Ben arkadaşa, arka- daş bana ve ikimiz birden önden gidenlere baktık. Ben can sıkıntı- sr ile söylendim: gen (tur) a çıktık, değil mi Başımı salladı : — Azizim, bizde bu tali varken (tur) a değil, (Tür) a çıksak Alla- hı görmeden döneriz! M. SALÂHADDİN Müsaade verildi Türkiye Pratik Parmakologlar birli- inden : a Çemiyetimizin resmi müsadesi alm- mıştır. 7-9-933 perşembe © akşamı saat 2130 da İstanbul Halkevinde intihaba trmızı yapmak ve esaslarımızı hazırla mak için toplanacağız meslekdaşlarımı zn teşriflerini tica ederiz. Hızır aletleri Geçen gün mathaamızda çıkan bir yangın başlangıcı Hızit söndürme alet- İerile çabucak ve yargının genişlemesi” me mahal brrakılmıyarak — söndürük müştür, Bu aletlerin amili olan Halis Beye bu vesile ile teşekkürü bir veci- Je biliriz. Yazan: Dr. BESİM ÖMER Pş. Üzüm ve üzümle tedavi Dördüncü defa adeta yeniden yazılmış ve büyütülmüştür. Kanaat ve İkbal kütüpbanelerinde 50 ku TERM EMBE 3İ AĞUSTOS 1933 ESİARIg ÜS ÖĞÜTLER Mafsal, oynak yeri yapışmaları Sıhhatiumumiye ile münasebeti ci- hetile mühim olan iç azasının yapış- melarından başka bir takım iltisak ve yapışmalar var ki bunlar sıhhat üze- rine tesir cihetile o kadar zararlı de- ğillerse de yapışma vukubulan yerde hareket muattal olur veya hareket ©8- masında ağrılar duyulur. Bu çeşit ya- pışmaların mafsallarda olan pek çok ne- vilerine ve türlü türlü şekillerine rast- gelinir, Bunlarda ekseri mafsalların #por oyunları esnasında çarpışma 've vuruşma, düşmeler, zorlu ve şiddetli hareketler neticesi uğranılan kazalar- dan ileri gelirler. Futbol oyuncuları- nm — dizleriyle | tenisçilerinin dir sekleri buna dair iyi | misaller. dir, Bu ikiyerde de rahatsız. lığın hakiki (sebebi yapışma ve ilti- #aktır. Bununla beraber asıl olan bu sebep bilinmez de rahatsızlığı ya bir gazruf veya — bağ'n rahatsızlığına hamlederler. Bu suretle münasip teda- vinin vaktini geçirirler. İşte bu nevi rahatsızlıklar çıkıkçıların zengin masma sebep olur. Bunlar bilir hut herhalde bilir gibi davranırlar ki bu yapışmalar çok kere ya bileğin, ya veya belkemik mafsalının bi- ve küçük kemikleri arasmda bu- Tumur işte çıkıkçı bir takım şiddetli el hareketlerile bu kemikler arasında- ki yapışmaları koparıp kırmağa mu- vaffak olur ve hastayı — doktorların hayretleri karsısında azap ve istırap- tan kurtarır. Bunun gibi ayak oynak yerinin kemikleri arasındaki yapış” malar dahi bu suretle hasta kısa bir duygusuzluk (hissiiptal) altnda i- ken ayağın şiddetli hareketlerile iyi edilebilir. Büyükada © Dr. ŞÜKRÜ 'eni neşriyat Askerliğin psikolojisi Kuleli ve Maltepe askeri liseleri fel. sefe muallimi Ahmet Faik Beyin ba nam altmda neşrettiği kitabın ikinci tahı çıkmıştır. kı a saulmaktadır. 1652) m 5724 mma vi, Saray sineması “neresidir Milton İstanbula geliyor Saray'm yenilikleri Yaklaşan İstanbul e Sinema mevsimi, bu sene, geçen senekilerden çok fazla balkın alâkası çekmektedir. Çünkü or tada bir çok dedikodular var, Bu dedi- | koduların en göze açıpanı da açılacak inemalar hakkındadır. akika Taksim meydanından ge- | genler, evvelce bütün sinemaların gös- terecekleri filimlerin ilânlarmı taşıyan büyük iâvhalarn hepsini “Saray” isim- Ji bir sinemanın göstereceği film ilân- ları ile işgal edilmiş görüyorlar ve bir- birlerine : — Bu “Saray” sineması merede öçı- uyor ? Diye soruyorlar, Pakat bu lâvhalara yaklaşan meraklılar “Saray” ösmi ale tında (eski Glorya) yazısını görünce anlamakta gecikmiyorlar. Çün bırakan filimleri, konserleri, İstanbula tanıttığı Milton'u ile ber kesin hoşuna givmiş olan Giorya sineması, kendisi- ne “Saray” sıfatını daha 'layık o gör- milş, zeten bir sinema sarayı olan bi- n dekorunu — sanki #ena imiş gi- bu sefer yeniden ve daha güzel o- larak yaptırarak ismini değiştirmiştir. “Saray” sineması bu yenil sadece ismine inhisar ettirmemiştir. “Saray” müdiriyeti bu sene içinde, hatta son baharda, bu gün fransız sincmasmın en kuvvetli komiği olan Milton'u bitzat Istanbula getirtmeğe karar vermiş, te- şebbüx etmiş, muvaffak olmuştur. Don Jose Mojika'dan sonra Miltonuda sahnesinde alkışlayacağımız “Saray'da”, başkaca da Peşte o Konservatuarından çıkmış 24 genç kızdan mürekkep “Lily Gynes” orkestrasını da dinliyeceğiz. Dünyanın en büyük kadın kemancısı olan Erika Moriniyi de gene bu sine- ma sahnesinde dinliyeceğimizi haber verirsek Saray'ın hakikaten çok zengin bir programla mevsime başladığına ka- ŞIK sinemada KARIM BENİ ALDATIRSA Türkçe sözlü operet Bu film yalniz bir hafta gösterile ceğinden görmiyenlerin ve tekrar görmek isteyenlerin istical etme leri rica “olumar. (6866) | Rapyo | Bugünkü proğram İSTANBUL ; 18 Gramofon 18,30 Fransızca ders, İlerlemiş — olanlara mahsus, 19 Kemal Niyasi Bey arkadaşları, 20 Nebil oğlu İsmali Hakkı Bey. 20,30 Kemani Reşat Bey ve fakatile Vedin Riza Hanım © ve dar Ber. 2130 Gramofon 22 Anadolu Ajanı, ları ve Mazaf Borsa haberleri, saat 720: Sahak konseri, 1020: öğle konseri, 11.20: gündüz konseri, VARŞOVA, i4li 20,10: Plâk. 20,25: Muhtelif 2105: senfonik, kı 22,154 devamı 23: Dana musikisi. 2348 m. 70,18: "Mecnumlar bahçasi,, isimli üç perdelik operet temsili. 22.20; Mahtelif 23,35: Plâk ile dans, MİLANO, TORİNO, FLORANSA çaları 20,30: Piyano sonatları. 21/05: Bir nakil, 21,254 Tanbur orkestrasının konseri. 21,05: Mİlli Fer İefonk neşriyatı. 23,20: Konser, ROM naat getirmiş oluruz...» - Bu dilmler, hakkımda“ mevsimin en güzel eseri ” taczında rel yap ek çaki Giseye'yi bikieliiii seskle. rini ineitmek olacağından yalnız “al tm seri” yi haber vermekle iktifa edi- yoruz. Yalnız şunu ilâve edelim ki her sene seve sevc gördüğünüz Fol havadislerimi bu sene de gene Sarayı da göreceğiz. Dr. İHSAN SAMİ Gonokok Aşısı Belsoğukluğu ve ihtilâtlarma karşı pek tesirli ve taze aşıdır.. Divanyolu Sultan Mahmut türbesi No, 188. 5808 5960 İstanbul Sıhhi Müesseseler Satınalma z Komisyonu Relaliğinden: Tıp talebe yurdu için lüzumu olan 1350 metre yerli kuma sı olbaptaki şartnamesi veçhile ve 12 Eylül 933 salı günü saat 14 deki Samsun - Sıvas hattı üze | civarında kilometre 95,660 da 4000 m' balastın kapalı zarfla samba zarf usulile ihale edilmek üzere münakasaya kon- muştür. İsteklilerin müracaatla rr. (4343) 5763 e 0 | Devi«* Demiryolları idaresi ilâniarı | rinde Hacı - Bayram istasyonu ki taş ocaklarından çıkarılacak münakasası 20 Eylül 1933 çar- günü saat 15 te Ankarada İdare Merkezinde yapılacak tır. — —— ———— | lan şartnamelerde yazılıdır. re ikinci sınıfa, IV — Son sınıflara da teced- dütten zamanımıza kadar olan devrin konulması. y Şimdiye kadar verdiğimiz yu- karıki izahattende anlaşılacağı veçhile bu tarzda yapılacak tadi- lât, en normal bir şekil olacak, ve hiç bir sarsıntıyı da icap ettirmiye- cektir. Orhan RIZA etiketler yaptırdı. Ve ilk önce mem- lekette (en ucuza, has yerli malın- dan kasket) leri bir hamlede sattı. Bu devir geçince Bursaya gitti, satılmayıp kalmış stok, ince ipek- liler buldu. Gelsin yazlık (o kadın şapkaları! Biraz tül, biraz telâ, bi- raz ipek.. O devri yaşayanlar (Ye- ni Türk) yerli kasketleri ile (yeşil Bursa) kadın şapkaları hatırlar. lar. Kadn şapkaları çoğalınca alttarafı da isterdi. Yani mantosu . Sekiz kâğıt liraya (o hazır kadın mantosunu çıkaran ve çarşafın ça- buk eksilmesine bu ucuzlukla e- peyce yardımı dokunan Samuel Bensusan Efendi idi. manto Londradan gelmeğe başla- yınca Samuel Efendi tezgâhı ka- payıp dağıttı. Şimdi ikinci devre başlamıştı uykuda laşmıştı. bir yarışa Samuel Bensusan Efendi yapa- cağını biliyordu. Her yerde dans için bir cazbant bulunamazdı. Uy- durma cazlar bulunsa bile yeni ha- vaları bilmezlerdi, Çünkü dünya- da her sabah ve her akşam yeni yeni dans havaları besteleniyordu. dızlı ve Yeni Türk markalı süslü | Fakat hemen her yerde gramofon Tafsilât Ankara ve Kayseri veznelerinde beşer liraya satı (4498) ii Kocaeli Vilâyeti Daimi Encümeninden: Vilâyet Sıhhat dairesi için 7 kilo kinin ile memleket hasta- hanesi için 146 kalem âlâtı cerrahiye ve eczayi kimyeviye ale- ni münakasa suretiyle satm almacağından talip olanların iha le tarihi olan 6 Eylül 933 çarşamba günü yüzde yedi buçuk teminatla Kocaeli vilâyetine ve şartnamesini görmek istiyen lerin Kocaeli Sıhat Müdüriyetine müracaatleri. (4119) 5518 i tun elden gitmesi vardı. Sonra Pe- | mez (manevi) tarafı vardı Kız ay. bulunuyordu; tetkik seyahatinde bunu da not etmişti. #lemen Avru: ' paya gitti, Plâk fabrikaları ile an- laştı. Ve ne yaplığını söylemeğe var mı? Amerikalılarla uyuştu. Film ko- misyonculuğuna girişti. Sinema gir, şelerinde sinema yıldızlarının re- ! damdır. simlerini satmağı bizde ilk önce Samuel Efendi icat etti, Amerika- | Ilar sonradan Türk sinemacıları nı kazıkladıkları gibi Samuel Ben- susan Efendiyi de kündeden atıp kazıklamasalardı, Samuel Efendi ! begün milyoner olacaktz. Ankarada yeni filmler için mu- kavele yapmağa geldiği zaman Yayla kızını gördü. Gitti geldi. Gel di gitti. Petek'i bir dakika gözden kaçırmadı. Nihayet yepyeni bir şe karar verdi: Petek bir cevherdir ki değerini kimse anlamıyor. Sadece | yeni bir şey olarak alkışlayıp ge- | derin bir hendek. Petek müslü- | mandı, Samuel Efendi Yahudi. Kafalarının bu sefer iç tarafı sa- | rıklı olanlara anlatamazdı ki bu gi- bi işlerin dinle minle © bir ilişiği yoktur, Anlatıncaya kadar da pos , tek Türktü, Samuel Efendi Yahu- di. Samuel Efendi kimi inandıra- bilirdi ki ecdattanberi bu toprakta | ii kah etmen. BUGÜNKÜ HAVA ra konseri. 2220: İktisat: Yazan : İBRAHİM FAZIL, Üniversite profesörlerinden İbra. him Fazıl Beyin iktisat eserinin i- kinci cildi çıkmıştır. Birinci cildi tamamlıyan bu eser gerek talebe ve gerek memleket mütefekkirlerine tavsiye olunur. KADIKÖY “ SAİNT - JOSEPH,, Fransız Lisesi Müdürlüğünden: 1 — Bu sene eylülün İlnci pazar- tesi günü tedrisata başlanacaktır. 2 — Kayıt muamelesi pazartesi gününden maada her gün sabah sa- at dokuzdan 11 buçuğa ve akşam 14 ten 18 e kadar icra edilecektir. 3 — İlk tahsili bitirip şahadet name alan talebe orta sınıfına gir- mek için evvelâ ihzari sınıfına ka- bul edilecektir. 16519) mmm 5687 Cİ *X *? Jilliyet gililli Asrm umdesi “MİLLİYE T” tir. ABONE ÜCRETLERİ : 3 Kn Li Galen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gazete müdiriyete tbaaya ait işler için sat edilir. Gazetemiz ilânların mas'a- Yeşliköy askeri rasat merkezinden ve- rilen habere göre bugün hava bulutlu ve #imalden kafif rüzgürli olacaktır. Yağ- mur ihtimali azdır. 30-6-053 tarihinde hava tazyiki 789 mi“ limetre, en fazla sıcaklık 29, en ax 19 de pece idi. rılmadıktan sonra... ke gire şöle eli Fön, ellisini de kendi alacaktı. Dokuz çıkmazsa da ortada gene ziyan yoktu. Hattâ biraz da kâr vardı. Ö zaman da bâğka işe baş vurmak zor li, E # g3 ri Be İşeri