se Ba ZE çe VE SE A LONDRA, (Milliyet) — 28 Tem- muz tarihli bir Amerika gazetesi şöy ie bir fıkra neşrediyordu: kabiliyet ri doldurmıyan konferansın şimdiden: Komisyon, tâli komisyon, tâli komiryo namları altında: Londrada Buğday Konferansı te germi vermişler. Avrupada ve dün- ka İmla sne e e eğim ben olmasına mukabil ani ğinde akla rene tee memleketlerin harpten müte- ve bu suret il i ii li r ; £ ğ i 3 çil a e ii çekilmiş telgraf adresinde ha- EŞ übeleçisii) erimi: (Zoalerieni) denilmiş olması telgrafın hayvanat bahçesine sevkini mucip olmuştu. A- ineakre dillere derim okha. Hiöller koca Londra konferansı böyle başlayıp böyle bitmişti. * © “lloyd Georie” panayırcı başı adı- Bi taktığı Mac Donald ve bu kesat dev- resinde, binlerce yağlı müşteri fırsatı ri yoktu. Düçe bile artık bu konferansla, beynelmilel konferans fikrinin, Taba gömülü bee müsçelede kalacağı yazıyor ve "Finike la li diyordu. ... Aradan bir ay bile geçmedi. Lon- drada yeni beynelmilel bir konfarana var: Buğday satıcı ve alıcı memleket ler konferansı”. Tarihi mahut Lon- dra konferansından evvel başlamış. Üvey evlât olarak cihan konferans şeceresine girmiş, tam kırk beş gün çene çaldıktan sonra (Genâve) e hiç- imdi mahcup ve münzevi “Canda House” Londranın hemen göbeğinde, Amiral Nelson'un uzun bir minare irtifamda demir sütun üs- tünde heykelini taşıyan meşhur “Tra- danındadır. Âbi- İnce ve ru devam ediyor. Bir çok binanın etrafına sıralanmaktadır. İçi, kapısında düğmeleri pi e salıyor. — Gazeteci misiniz? “O halde bu salona. İçerde daha bir çok gazeteciler var, Mahut Londra bir nevi şeyhülmuharririn olarak, bütün gazetecilerin etrafında toplandığı bir muhabir vardı. Yine salonda, yine et- rafı dolu. Bu zat ilk Milletler Meclisi tesis edildiği zaman gazetesi namına me- mur edilmiş, başmdan geçeni anlatı yor: — Hiç bir murahhas müzakeratı benim kadar dikkat ve tamamiyetle de katen bir konferans konferans salo- mundan takip edilmez. Azalarm ye- mek yedikleri yerleri, devam ettikle- ri barları, tabiatlerini öğrenmek iâ- zım. Asıl haber oralardadır. “.. Meselenin esası şu: Bilhassa Umu- mi harbin devamı müddetince Şimali Amerika birleşik hükümetleri, Kana- da, Arjantin, Avustralya en başta ol- mak üzere, deniz aşırı memleketler Avrupa ordularını beslemek için ziras- © Milliyet'i in edebi romanı ihracat yapsın. 3) Rusya bugünkü zer” sahasını ve 1929, 1930, 1931, 1932 ihracatı vasatisi- aşmasın. Bunlardan bir ve ikinci kısımlar ü- mesi icap ediyormuş ki konferansın mev- zuü da budur: 1) Milk zerriyatı teşvikten feragat 2) Mili zerriyatı himayeden fera- gat 3) Bu rr mi mevzu idari ve ü tedbirlerden fı 0 Gümrü taife; teni 5) Buğday sarfiyatını teşvik. Konferansın ilk içtimamda, hemen bilâistisma, iştirak etmiş olan 27 hükü- met te reserve yapmış ve kısaca buün- rak İngilizler niçin buğdayın mevzuu unun mevzuu bahsedilmedi. dra sefiri Münir ve ticaret mümessilimiz Fai rtoğlu Beyler tarafından tem- sil ediliyor. Bizim cevabımız ise Tür. kiye ithalâtçı tesis edilmek İstenen o anlaşmanın ise, sarahaten projede zikredildiği üzere ithalâtçı memleketler arasında olduğu poktaj nazarmı müdafaa ve hiç bir ta- ahhüt ve kayda Ziremiyeceğini söyle miştir, Vücudu getirilmek istenen şey bir beynelmilel mekle değil, gentlemen agreement denen söz ve imza üzerine taahhüt şeklidir. İhracatçı memleketler YAYLA KIZI. — - YAZAN: Aka Gündüz. — — Ben küçüğüm ama senden çok £azanıyorum. Sen burada otur. Ben ae yi beraber burada otura- Yaylalı Mehmet'in kızıyım! Ba- bam giderken bana öyle dedi, ben Yayla kızıyım! Bar kızı ile Yayla kızı birbirleri- İ| me sarıldılar. Ateş gibi yanan ya makları birbirine yapıştı. İkisi bir- Hayat bir katakullidir. Dans hastalığı sağalıyordu. Tedansan, bar, suvare galâ düş- Künlüğü azalıyordu. sessiz, daha yavaş kabuğuna çeki- liyordu. Poker kavları elli liradan yirmi beşe düşmüştü. Ankaranın ünlü Anadolu lokan- tası dördüncü defa top altı. | Bar sahiplerinden önce bar kız- | ları düşünceye vardılar. Hakları memleket bulunmadığı ve | MİLLİYET PAZARTESİ 25 AGUSTOS, Genç kız tuzağı — Cemil, canım sıkılıyor. Muailâ kumlara uzanmış, sigara- sından gözlerine gelen dumanları eli ile iterek tekrar etti: — Cemil, canım sıkılıyor. Cemil de güneşe karşı kurulanıyor- du. Dedi ki: — Anlıyorum, burada canm sıkıfı- yor. Fakat söyle ne yapalım? Cemil otuz yaşlarında, atlet'yapılı ti. Kendisinden on allâ'ya baktı, Onu, daha küçükten tanımıştı ve birden onun hanım ha nımcağız bir kız olduğunu anlayıver- mişti. Hem de güzel.. — Bütün cevabın bu mu? — Ne yapayım, süâller mi sorayırı? — Evet. — Herhalde bana söyliyeceğin bir şeyler var. Hepsini de söylemeğe ce- saret edemiyorsun. — Hakikaten iyi anladın. — O hade başlıyorum. Niçin canin sıkılıyor? — Çünkü canım evlenmek istiyor. — Maşallah, bu yaşta ha? — Ne yapayım? — Fakat senden toptan bir izdivaç imi istiyorsun, yoksa perakende bir ko- ca mı? Muallâ elindeki sigarayı attı ve yas rı kapalı gözlerle delikanlıya'baktı: — Doğrusu dediğin gibi perakende bir koca daha iyi, Cemil baktı ki, kız meseleyi elddi- ye alıyor. Sordu: — Kim olacak bu mes'ut ada? — Bil bakalım kim? —Biliyorum. — Sezai: — Amma da yaptın. Adım Muailâ Sezai olsun, dünyada razı değilim. Genç kız bir kahkaha salıverdiz —Enkat Sezai fena adam değildir. — O değil, o değil.. Keşfet * baka» İm. —Haydar Faruk . — O Şehime işin yanıp tutuşuyor. Bilemedin. Gitti. Üçüncüde de bile- mezsen partiyi kaybedersin. —Dur, dur.. Üçüncüyü biraz düşü- neyim... Sedat Cezmi değil mi? — Hah, hah, hah, hanah. —Bildim mi? —Hayır, nafile, zeki değilmişsin? — Eh öyleyse kim? Düşmanların. dan biri mi? —Canım, senin de düşmanım olur mu hiç? — Amman da ax veya çok sevdiğim insanlar bulunabilir. — Bunu sen galiba o kadar sevmez- sin. i — Az severim hâl | | Biraz düşündüz “O:halde'nişin onu | seviyorsun? --“Eceh, ne yaparım > böyledir. — Kim bu Allah aşkına söyle — Mado kiisen bilemedin, söyl: | yeyim; Şermi Cemil birden bire doğruldu! — Şu turşucunun oğlu mu? — Hayır, Turşucunun oğlu'değil, tüccardan — turşucu (o zade.. Tashih ediniz efendim. — Işte bura aklım ermedi. Amma da zevkin varmış ha.. Bir defa herif gas yet çirkin, suratı çökmüş, sonra genç değil. Babası. — Genç değil diyorsun. Senin ya- #mda var. Cemil, genç kızın ta gözlerinin içine taz parırlarsa kâr sayacaklardır. Çünkü Şi- mali Amerika birleşik hükümetleri 25- raat nazırı 15 ağustosta sureti kat'iye- edeceğini bildirmiştir ki böyle bir mua- geleden mütecssir olacak olanlar, iha- lâtçi memleketler değil, bilhassn ihra- catçı memleketlerdir. ..'. Kulübün müşterileri o kadar a- zalmıştı ki ha kapanacak, ha ka- Şüle barı ancak cuma, pâzar ge- celeri biraz uyanıyordu. Ötekiler sapır sapır. Şehir hayatı bu bakımlardan normala doğru gidiyordu. Yayla kızı Petek'in bile numa raları ne kadar yepyeni olursa ol- | sun artık ateşini yitirmişti. İ Üstat Baha Bi Bey düşünüyordu: i — — Kulübe ağır geliyorum artık. Bunu iki ay önceden sezmeli idim. Neyse, erenler hoş görsün. Mektep şarkıları satabilirsem beşon para e lime geçer. Petek'i alır Bursaya giderim. Onu Hacer ablanın mek- tebine yazdırırım. Ben de Çekir- geye çekilirim. Görelim Tanri ney- ler; neylerse güzel eyler. Bar kızı Nihal düşünüyordu: — Gündelik peşinini kestiler. Kalan borçları ödemek için beda- vaya çalışıyorum. Yayla kızı olma- sane odanın kirasını verebilece- ğim, ne karnım doyacak. Sarı Ö- mer musallat olmasaydı gene ge- çim biraz kolaylaşırdı. Yüz vermi- yorum ki kerataya. Hastalıklı di- yorlar. Beni fitlemiş, dışarda iş bul kilde bir e geren, oda- ia “Çan l çocukları için yazıp bestelediğim | tü, Kılıçlara mı? Emüş nine elin- — Ben de sana ben gencim deme- dim ki.. Ama hiç olmazsa yapım iyi Sen de tuhafsm. Çoluk çocukla lendiğimi istiyorsun? — Vallahi, bilir misin ne istiyorum? Sen evlenmezsen, iyi edersin. —Allah. Allah. — Allah. allah yok. Hele o herifle evlendiğine hiç razı değilim. Cemil, kumun üstündeki paketin- den asabi parmaklarla bir sirara çı- kardı — Köndisiiö bündün bahsettim ii? Dedi. — Daha söylemedim. Cesaret ede- ir şey söyleyim mi? Valla- hi bu fikrinden ve vaz geçsen isabet olur. —Bu da tuhaf.. Beyfendinin hatırı için istikbalimi feda edeyim öyle mi? budala.. Asıl onunla ev- lenirsen, istikbalini feda etmiş olurman. Zaten ben gidip o herife bir çift söz söyliyeceiğim, — Ne söyliyeceksin? Kendisi daha bir şey bilmiyor ki. —A in nasıl konuşmak Tâzam- geldiğini bilirim. Cemil hiddetle yerinden kalktı ve uzaklaştı. Muailâ bir müddet delikanlının w- zaklaşmasını bekledi ve sonra arka- sından bağırdı: —Cemil?, Cemil!, Cemil yüzü madenileşmiş bir halde geri döndü: —Daha bir şey mi söyliyeceksin? — Sen yok musün? Sen tanıdığım adamların hakikaten en aptalı imiş- sin. Otur şuraya! Gözüme bak ve bir kelime söyleme. İyi bak gözüme diyo- rum sana,. Anlayor musun, ben senin- le beraber olmaktan çok mes'udum. Annem ve babam beni henüz pek genç bu'salar da, en sonunda razı o- Tarlar, Bir açlık grevine başlamayayım yoksa... Sen de benimle beraber olmak- tan mes'ut musun? Cemil genç kızın iki elini tuttu: pug < bana kalbimi sözletmedin ki. i Bugünkü proğram İSTANBUL £ 18 Gramofon 14,30 Fransızca ders, Müptedilere mansus. 19 Hikmet Riza H. 1948 Üzüüaye az heyet, 2030 Münir Neretlin Bay ve arkadaşları, 21,89 Gramofon 18 Arsalar fame. Mere baberlr, saab ANKARA, 1818 m, 12,30: Gramofon. 18: Salan orkestrası. 19: A- batar sax 20.15: Ağan haberleri, VARŞOYA, 1411 m. Zi: "Aşk etrafımda, Asker Sirama'un operet 73: Dans musikisi, 2345: Devamı, BUDAPEŞTE, 880 m. 21: Viyadan makil, 2255: Sigan musikisi, 24: Royal otelinden makleni Caz musikisi İYANA, 518 m. 20,15: Halk bandosu. Zi; Müsahabe, Zi;4ö: Ke wan konseri. “fantazi parçalar, 22,15: Tagan- | ni 2 Haberler. ik İd: Orkentre, 18: öğle musikisi. 19,20 Radyo orkestrası 20,20: Taganni. 21 Oda mu- sikisi. 2145: Harpa sole, 22,10: akşam konseri PA 328. m. 21: Taganni 2135: Munikü sür 2215: Plak Şarkılı büyük kon- ser. 23,25: Teknik meçriyat. 23,55: Parazitler ile mücadele çareleri. Matbuat tenezzühü Istanbul Matbust Cemiyetinden: Adreslerinin malüm olmaması dola- yasile 30 ağustor 1933 Matbuat tenez- zühüne ait davetiyelerini henüz alma- miş olan azanın cemiyet merkezine mü- racaatla davetiyelerini almaları rica olu- nur. Komiser muavini sarının arkadası. Yaparmı yapar? Ne yapmalı? Çıl- dırmak işten değil. Diyarbekir tek- lifini kabul etsem mi? Orada yeni bir bar açılıyormuş. Herkes bekle- şiyormuş. Akrepten geçilmez diyor lar. Ferhunde Adanada iken duy- muş. İnsanların ısırmışı yetmezmiş gibi bir de akrepler dalasın. Hınzır hayat! Olmaz ol! Yayla kızı Petek düşünüyordu: — Herkese göre göre bir alış- kınlık geldi. İtibar azaldı, günde- lik eksildi. Yemek içmek, yatmak giymek hepsi içinde gecede iki kâ- ğıt vermeğe başladılar. Bana mı, Nihal ablaya mı yeter? Onu da bu ay sonu büsbütün kesecekler. De- mek kapı dışarı ediliyorum. Baha Bey ağam Bursaya götürmek isti- yor. Ne yaparım orada? Zavallı- Sü ı kendi derdi kendine, birde ben yük olursam ne Yapar? Mek- tep diyorlar, bundan iyi mektep mi olur. Neler öğrendim neler, Kö. ye dönsem mi ki? Birdenbire irkildi. Kafasının i- çinden gözbebeklerine doğru ateş- ai köye? Yaylaya mı? Yaylada kim kal dı? Tek gözlü damı bile çökmüş- İstanbul belediyesinden: Matbaamız için lüzumu olan 37 Top zamklı e 25 kilo renkli mürekkep açık münakasaya konulmuştur, İsteyenler şartnameyi almak i için her gün Leva- zım müdürlüğüne münakasaya girmek için de 34 liralık temi- nat makbuz veya mektubu ile ihale günü olan 31 Ağustos per şembe günü saat on beşe kadar Daimi Encümene müracaat etmelidirler. (3983) TİCARET İŞLERİ UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN: Sigorta şirketlerinin teftiş ve mürakabesi hakkındaki 25 Haziran 927 tarihli kanun hükümlerine göre Yangın sigorta muamclitile iştigal eylemek üzere tes cil edilmiş olan ecnebi sigorta şirketlerinden (Kompani Dassürens Jeneral - .Companie D'Assırances Generales) sigo rta şirketinin Türkiye umumi vekili haiz olduğu salâhiyete binden bu kere müra caatla kendisinin gaybubeti esnasında ha- iz olduğu salâhiyetlerin kâffesini istima Je mezun olmak ve şirket namma yapaca- Bı işlerden doğacak davalarda bütün ma hkemelerde dava eden, edilen ve üçüncü İ gabim sıfatlarile hazır bulunmak üzere şirket memurlarmdan Osman Fikri Beyi yerine vekil tayin eylediğini bildirmiş ve lâğımgelen vesikayı vermiştir. Keyfiyet kanuni hükümlere muaf ik görülmüş olmakla ilân olunur. (6749) Ekmek ilânı İstanbul Ziraat Mektebi Müdürlüğünddn: İstanbul Ziraat mektebini n dokuz aylık ihtiyacı olan ek: mek kapalı zarf usulile müna kasaya konulmuş ve 26-9-933 tarihine müsadif salı günü saat 15 te ihalesinin icrası takar: rür etmiştir. Talipler şeraiti görmek için her gün ve iştirak için de teminat parasile birlikte yevmi mezkürda İstanbul Ma arif Müdiriyeti binasındaki Liseler muhasebeciliği nezdinde müteşekkil Ziraat Mektebi mübayaat komisyonuna müracaat. ları. seli| (4455) İstanbul Gümrüğü Başmüdürlüğünden: Fasıl No Eşyanın cinsi © Kap adedi Kıymeti Lira — Kuruş 13 Yazıhaneler, masalar ve 851 4975 8 sair tahta eşya 14 Kâğıtlar, zarflar, mukav 993 8350 19 yalar, sicimler, ve saire Yukarıda yazılı eşya gümrük resmi aranılmaksızn 26-8- 933 tarihinde 1 inci kalem açık arttırma, 2 inci kalem kapalı zarf usulile müzayedeye konul muştu. 1 inci kaleme verilen be del haddi lâyik görülmediğinden ve ikinci kalem için talip zu- hur etmediğinden her ikisi 2 E ylül 933 cumartesi günü saat 16 da eski ilânlarımız şeraiti dairesinde birincisi açık arttır- ma ve ikincisi kapalı zarf usulile tekrar müzayedeye gk mıştır. İstekliler sözü geçen gün ve saatte kıymetlerinin yüzde yedi buçuğu nisbetinde teminat akçelerini hâmilen Başmüdür- Tükte müteşekkil satış komisyonuna müracaatları lâzımdır. Bu eşyaya ait şartname Başmüdürlüğümüzden almabileceği gibi eşyaları d amüzayede gününe kadar gümrüklerde göre- bilirler, (4453) DAKTİLO Davet Mini Türk Talebe Birliğinden: “| mayii Harbiye ve Madeniye fabrikasına ARANIYOR Türkçeden almancaya ve almancadan türkçeye tahrir ve tercümeye muktedir. ve almanca mükâlemeye bihakkin vâkıf bir daktiloya ihtiyaç vardır. Fransızca bilmek sebebi tercibtir. Talip olanların İ Karaağaç Zümrezade A. Şakir Türk Sa- müracaatları. Telefon: 43214. “SATILIK FABRİKA Eskişehirde gayet iyi muhafaza edil | miş ve tesisatı ile birlikte bir atölye ve fabrika veyahut yalnız fabrika binası satılıktır. Talip olanların sarih malü- mat almak için (R.V. 46) numara ile İs- | tanbul 176 No. Ju posta kutusu adresine i mercudur. — (6748) (6721) Tayyare Cemiyetine yardım vatan borcudur dekini avucundal “Anana gül gibi Şimdiye kadar gönderdiği parala rm çoğunu İç etmişlerdi. Halbuki annesi öleli çok olmuşmuş ta ona neden sönra haber verdiler. Artık hizmetçiliğe de gidemezdi. Hangi kapı, barda göbek atan küçük kıza açılır. Eskiden kapısında çalışıp dayak yediği müdürün hanımı Rü- küş hanım bile bir cuma gecesi bara gelmiş te e dememiş mi idi: 'Tam yerini bulmuş kaltak! Şu köse herifin dediğini yapsa i? Yaparsa iyi mola?Zengin gö rünüyor. Dili de (bakışı da tatlı. Ben seni İstanbula götüreyim, 0- rada hem daha çok kazanırsın hem büyük artist olursun, demişti. Hele düşündüklerini yapmak için sokağa çıktı. Maarif Vekili Mustafa Necati Beyin odası tıka basa dolu idi. Necati Bey fır- ladı, Elinden tuttu. Yanına oturt- iyorum. — Bizim kız Ceki Koğan ne ya- pıyor? Hele şu sigarayı yak. Bak ne çok işim var. Ama şimdi hepsi- ni bitiririm. Vay canma! Şu hayat bir katakulli be! Şey, Salih ağa! eki ar been kiri ek, 30 Ağustos bayramı münasebetile ya pılacak olan merasime iştirak etmek üze re arkadaşlarım Üniversite bahçesinde #aat 10 da Birlik bayrağı altında toplan- #malarr ilân olunur. gtilliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir, ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işim Hariç için mii gi ma istikametlerinden hafif rüzgürl de vam edecektir. 218.933 tarihinde have tazyiki 761 mi- <a Serda venler iki ay sonunda beş dersbaneli mek tep binanız hazır: Sen de Kâmil E- fendi! O çocukları eylülde bana gönder. Parasız yatı o mektebine koyacağım. Osman dayı! Nasıl? Muallimlerinizden o hoşnut musu- nuz? Elbette hoşnutsunuz. Tabii. Onlar inkılâp nesli be! Tuttukları- nr koparırlar, İrfan Bey al şu pa- rayı, dün gelen dul kadın bugün gelecek. Ona ver. Temmuza kadar sabretsin. Kızını istediği muallim- ai eps arel nı umuyorum.. E....y! demek üsta- dım, sen yayla okızmı alıp... Ver elini Yeşil Bursaf Ya- bilirsin vesselâm. Yoo.. çize Şe * | mek demek döne i mamur yaşamak i