Paris Üniversitesinde İnkılâp tarihi merkezi Paris Üniversitesinin Edebiyat Fa- kültesi geçen sene “Fransız inkılâbı tetkikat merkezi, , ismi ile bir enstitü yapıldığından malümatımız yoktur. Fakat önümüzdeki ders senesi için ye- ni enstitüde hangi derslerin yapılacağı şimdiden haber veriliyor. Yeni enatitü bir taraftan tarihi tet kikat vazifesini üzerine almakla ber: ber diger taraftan inkılâp fikri ile ha. zırlanmış talebe yetiştirmek için uzun imtihanlar ve nihayet bir (tez) kitabı imtihanından sonra inkılâp tarihi dip- loması da verecektir. Tetkikat merkezinin dersleri iki tür- lü olacaktır. Biri imtihana tâbi esas dersler, öteki muhtelif inkılâp mese- leleri hakkında mütehassısların yapa- cakları konferanslar. Esas dersler şunlardır; Fransız in- kılâbından evvel garbi Avrupanm ha- Hi; on sekizinci asırda Fransız edebi- yatında burjuva sınıfı; inkılâp ve im- paratorluk devrinde dil hegemonyası- nın kaybedilmesi; O Mebul'ün O hayatı ve eserleri; 1789 - 1815 Fransanm teş ilâ i ihi; şahsi hürriyetler; umumi nazariyeler; inkılâbı milliyet üzerine tesiri; Fran- siz hekimliği tarihi. Mütehassıslarm yapacakları konfa- ranslar da iki seriye ayrılıyor. Biri Fransız inkılâbmın o muhtelif memleketlerdeki tesirine dair konfe- ranslardır. Fransiz inkılâbınm İngilte- rede, Almanyada, İspanyada, Ameri- kanm Lâtin kısmında, İtalyada, Polon yada, Romanyada, Yunanistanda, Ma» caristanda ve Rusyada yaptığı taçizler bu konferanslarda tetkik Fransız inkılâkının beşli adla lerdeki tesirlerini tetkik edecek mü- tehassıslardan çoğu o memleketlerin tarihçileridir. Pariste Yunan (sefiri ile Peru sefiri Fransız inkilâbının ken di memleketlerindeki tesirlerini söyli- yeceklerdir. Gittikleri memleketin âlimleri arasmda ve o memleketin versitesinde böyle leler hakkında konferans kudrete sefir gönderdiklerin. layı doğrusu bu memleketler tebrike lâyıktır. Paristeki inkılâp tarihi merkezinin esas dersleri arasında hekimlik tari- hinin bulunması ilkin insana aykırı ze- lebilir, İlim tarihinin kendine mahsus ayrı bir seyri vardır, bunun siyasi kılâplarla ne mü: ii olur? Diye düşünmek mümkündür. Fakat tıp ilminin tekâmülü hatırla nınca Fransız hekimliği tarihinin de yan Bichat (Bişa) nın elinde hekimlik Fransada ve pek az sonra bütün dün- yada büyük bir tekâmül geçirmiştir. O derecede ki, tıp ilmini Bichat'dan evvel ve ondan sonre diye ikiye ayırmak kabildir. On sekizinci asırda gerek Fransada, gerek başka memleketlerde tıp ilmin- de hâdiseleri izah için meydana konu- lan bir çok nazariyelerden her biri hekimliği kendi tarafına çekmeğe ça- lştığından bunun neticesi olarak he- kimlik o asrın sonlarına doğru hemen metafizik bir hale gelmişti. Tıp âle- minin bu halini ilim tarihçileri “bulut. lu,, diye tavsif ederler. Fransiz inkılâbının ibtilâli koptuğu vakit on sekiz yaşında bulunan (bir genç, Bichat ancak bir kaç sene çalış- masının neticesinde bir araya geldik- i ma gözüne ancak bu- birleştirince hekimliğe m şk getiren hayat ilmi meydana çıkmıştı. Hekimlik bu hayat ilmi yolu nu tuttuktan sonradır ki, hakikaten il- mi bir hale gelmiş, gene bu sayededir ki Almanyada Virchow”'lar, Fransada Pasteur'ler yetişmiş ve on dokuzuncu asırda hekimliğin büyük muvaffakı- yetlerini elde etmişlerdir. Bichat hekimliği böyle, kendinde! evvel ve kendinden sonra di ayıran ilim inklâbını yalnız otuz iki senelik kısa ömründe yapmış ve 1802 de ölmüştür. Bizim kibar Türk şairi- miz Faik Ali: Uyur necmi seher ağuşa gülgünunda esharın, Bu bir timsali eflâkisidir efkârı bida- rın. Beytini sanki tıp ilminin on sekizin- —— bulutlu halini ve bunların yıldız. sözleri n çabuk kaybolan Bichat” svir için söylemiştir. ” Bichat öldüğü vakit © Napoldon'un hekimi Torvisart baş Consul'e verdiği raporunda “Hiç kimse bu kadar zaman içinde onun kadar çok ve iyi yapamamıştır., demişti. Hakikaten ilim tarihinde ondan evvel de, ondan sonra da başka dâhiler gelmiş fakat hiç biri onun yaptığı kadar kısa bir zaman içinde, onun yaptığı la bü- yük iş görememiştir. İlim bü- ci mütehammil,, diye anlat- işlerdir. Bichat'nın kısa ha- yatı bu tarifin her vakit doğru olama- a östermiştir. adamın kısa hayatı tam eği senelerinde geçtiği ve bu ka- dar hızla çalıştığı düşünülünce onun fikrinde inkılâp ülküsünün tesirini gör memek kabil değildir. Bichat hekim- likte büyük inkılâbı açan (umumi teş- rih) kitabını yazmadan evvel yalnız bir sene içinde tam manasile gece ve gündüz çalışarak alt yüz (O kadavra teşrih ve tetkik et İlim için bu derecede şiddetli aşk inkılâp devrin- den başka hiç bir zaman görülmemiş- tir. Onun için Fransiz inkılâbr | tarihi dersleri arasma Fransız hekimliği rihi dersini de ilâve etmek, filerimiz- ©, pek isabetlidir. ... Tarih yaratıldığı bir zamanda © za- manm tarihini yazmak çok zor oldu- ğu için, Bichat ile ayni zamanda ya- şayan ve tıp tarihçilerinin şüphesiz en dikkatlisi olan Alman Sprengel yanr- başında geçen bu ilim inkılâbını anlı- yamamış ve umumi teşrih kitabının e- sası olmadığını kendi kitabımda yaz- mıştı. Halbuki tarih az zaman sonra o büyük tarihçinin bu fikrinde haksız olduğunu ispat etmiştir. Bichat'nın hekimlikte meydana ge- tirdiği inklâ başka memleketlerde yapılmıştır. Biz“ de Şüni Zade Mehmet Ataullah Efen- dinin Mir'at - ul - Ebdan isimli ve za- manmdaki hekimliğin bütün bilgileri- wi toplıyan kitabı da Bichat'nın orta- ya koyduğu umumi teşrih prensiplerile başlar. Bu büyük kitabm muksddime- sine göre 1815 senesinde biterek ikin- ci Sultan Mahmuda verildiğine na: ran ve böyle büyük bir eseri yazm. için de bir kaç sene lâzım olduğu dür şünülünce 1801 de Pariste çıkan teş- rihismumi kitabının İstanbulda bil mesi için hiç te uzun zaman geçmedi anlaşılır. Halbuki o tarihte bizde he- kimlik resmen yenileşmemiş ve Avru- pa dersleri usulünde hekimik öğret- inek istiyen Tıphane henüz açılmamış * lak denimalcabla eçdmibinden çok evvel, Türk hekimlerinin Avrupa memleketlerinde hekimlik âleminde çıkan yeniliklere yabancı | kalmadıkla. rina başka misaller de vardır. Daha on sekizinci asırda Ömer Şifai'nin, Vesim Abbas'ın Avrupadan aldıkları tap ki- taplarını tercüme ettikleri malümdur. Hattâ on altıncı asırda (Kaysüni za- de Bedrettin) in ayni zamanda yı yan meşhur İtalyan hekimi Fracastor ile ayni mevzu üzerine ayni suretle yani manzum olarak hekim kitabı yaz mış olması da elbette bir tesadüf ©36- ri değildir. Bu Türk hekiminin padi- şah ile birlikte Viyanaya kadar gitti- ği vakit o vakit şöhreti bütün Avrupa- yı doldurmuş olan İtalyan hekimini duymuş ve belki kendisi de okadar kudreti olduğunu efendisine göster. mek için manzum tıp kitabı yazmak- Milliyet'in edebi romanı: 48 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Yakışıksız bir vaziyet ve bir kaç mektup İstanbula gelir gelmez matba- aya uğradım. Elime bir deste mektup tutuştardular. Bunla- rın çoğu okuyanlarım tarafın- dan gönderilmiş ve hepsi az çok acı mektuplardı. Hakika- ti seven ve suçunu saklayıp örtbas etmiyen birisi sıfatile bu mektuplardan birkaçını bu raya aynen alıyorum. Hem ya leri biraz yatışmış olar, hem ben biraz günah çıkarmış olu- Tum. - ... irinci mektup. (Aka Bey, bu mektubumu size yaz- mak mecburiyetinde kaldığım için mü teesir ve mütecesifim. Bana bu lü zumsuz ızlırabı verdiğinizden dolayı siz mes'ulsünüz. Ben sizi şahsen tanr- miyorum, Görmedim. Aramızdaki mü masebat sisin hi» ropmancı olmanız dan benim de romanlarınızı okumak düş- âp kısa bir zaman içinde | 23 AĞUSTOS EEE Vİ BEN li SA FR Güzel ve ağaç Bir münakaşa kapısı açıldı: — Güzel nedir, bana bunu anla- ter masin? Birisi omuzlarını silkti: — Kendimin anlamadığım şeyi nasıl anlatabilirim.. Güzelin tarifi yoktur, derler. — Güzelin tarifi vardır! — Söyle bakalım!.. — Bu esaslı bir tarif olmadı.. — Peki.. Dur, daha açık bir ta- rif yapayım. Güzel diye ona derim ki Bizi bir bakışta sarmaşık gibi sa- rar. Hayali, içimizde yeşerir, yap- ei ve si gülüştüler: İyi ama, sen bize güzeli değil Mi tarif ettin! “Budalalar....., Demek ister gibi istibfafla karşısmdakilere baktı: — Sanki ağaçla güzel arasında münasebet yok mudur? Bir cevap alamayınca devam et- tü: — Her güzel, gençliğinde bir fi- dandır. Serpildikçe ve yapraklan- dıkça ağaç olur... Altmış yaşına geldiği halde mun- tazam kesilmiş beyaz sakalı ve pem be yüzile bugün dahi güzel görü- nen bir ihtiyar, söze karıştı: — Haklıdır, dedi, bana gençli- ğimde filiz delikanlı derlerdi. Sonra anlaşılan yapraklandık, uza- dık. “servi gibi boyu var,, diye me- tetmeğe başladılar. Bir kaç sene ev- vele kadar, arasıra çapkınlığım tu- tar kadınların peşinde dolaşırdım; bütün toplıyabildiğim iltifat: —Hele şu kart meşeye bakın... Sözlerinden ibaret kaldı. Bugün arkamdan ihtimal ki: “Odun gibi adam!,, Diyorlar. Ar- kadaşınızın güzeli (o ağaç cinsine benzetmekte hakkı var! M. SALAHADDIN Dr. A. KUTİEL Haça» Topçular caddesi No. 33 5936 4917 25 ağustos Cuma günü Kartal Himeyeietfal cemiyeti menfaatine Güreş Müsabakalar: Kartal rıhtımında yapılacak 'ölaşt Türkiye başpehlivanlığı“ Güreş müsabakalarına gitmeği unutmayınız. Bu güreşe Âmeri- kada Türk kuvvetini gösteren Mülâyim Pehlivan iştirak ede- cektir. Her taraftan vesaiti nak- liye temin edilmiştir. Hava man- zara, heyecan ve eğlenceli bi” gün geçireceksiniz. (6590 | atasniştiğ, 2 ..» Fı inkılâbı içinde hatam hekimlikte yaptığı inka in bu ee çabuk bilinmiş ol- Fransız isikli, b başka memleketlerde olduğu , Türkiyede dahi içtimai tesir yapmış mıdır? Bizim Tanzimat devrinin başlangıcı Fransa ink; mış olan bu inkılâbın meydana #nda Fransadan gelen fikirl adamların tesiri bulunabileceği hatıra gelir, Her halde bu, bizim şahsan ka- rışamıyacağımız, fakat içtimai tarih ile uğraşanların düşünmelerine belki değer bir meseledir. G.A nıza insanm hükmedeceği geliyor. Ne olursa olsun yaptığınız doğru bir şey değildir Aka Bey. Yayla Krzmi ta- hammül edilmez bir tefrika haline sok pınnız size ait bir keyfiyettir. Fakat ben ve bizim gibiler birer kari sıfati- le bir takım haklara malikiz. Bu hak» ları söylemeği âyıp telâkki ettiğim i- gin mesküt geçiyorum. Anlarsınız. Esasen bu fasıla ve tekâsül sizin bir nevi tabiati saniyeniz hükmüne geç- Bunu da biz anladık. Tefrika- nıza devam edip etmiyeceğinizi açık- £Oİ ça bildirirseniz fena etniş olmazsınız. ilç kanızda da şu son (Yayla Kızı) ında lkeğyi gök Sneaker elde Pekb ba fa bal ye lerine uğra- a Bu bii en ei bela emen Sizi seven, okuyan karileri kendinizden bizzat ve bililtizam uzak'aştırmağa çalıştığı” Sizce şiddetli telâkki olunacak sözle- rimin karilerinizce çok mülâyim oldu- ğunu arz ile cevabınıza intizar eyle- rim azizim.) Bekir Bey oğlu Ali Fuat ... Üçüncü mektup: (Sizin badema (hiç bir tefrikanızı m için bütün gazete sa- hiplerine şil rica YAYA Ka dali yap lal Be e bir keyif veriyorsa sizi okumak saf- dilliğine düşen bizim: gibileri mütees- sir ediyor. Maamafih benim ve zannı- ma kalırsa benim gibileri kariiniz ol- maktan kurtardığmız için gene mü- teşekkiriz muhterem Beyefendi.) : Saliha Ahmet i.: Dördüncü mektup: (Sizi yakından tanrmamış olenydımı 1933 SIHHİ gg İÜ ÖĞÜTLER Teptilhava gezintileri Teptilhava © ve tatil © gezintileri- re sıhhat o üzerine me kadar bü- her her türlü tahminin fevkindedir. Mane- viyat yükselir, sinirler o kuvvetlenir. Harplerde maneviyatın tesiri hakkm- da Napolyonun söyledikleri, hastalık- Jar ve rahatsızlık hakkında da tama- mile doğrudur. İapolyonun söylediklerini tamamen bilmiyorsam da her halde manevi kuv- vetin maddi kuvvete nispetle bire on nispetinde harbin neticesine tesiri oldu- ğu suretindedir. Düşman karşısma çıkan kumandan ve nefer harbi mutlak kazanmak su- retinde maneviyatı yükselmiş ve sinir- leri o türlü hamle almış ve gerilmiş ise harp her halde yarı yarıya kazanılmış mamız da hemen elimizde Hiç bir hastalık veya keyifsizlik yok- tur ki maneviyatın onun derecesine göre az veya çok tesiri olmasm. Ma- neviyat daima methaldardır. Sıhhat ve zindegimiz üzerinde daima itimat- kâr bir his ile neşeyap olmalıdır. Ma- neviyatı yükselmiş ve tatmin edilmiş kimselerin bir çok vücut hastalıkların- dan kendilerini muhafazaya sebep ©- lur ve bir takım ufak tefek rahatsız- lıklara böyle hazırlanmış maneviyat gözü ile bakılırsa onların hiç ehemmi yetleri kalmaz. Zira neşe, keyif, ümi itimat onların derecesini haddi: ye indirir. İşte teptilhavaların ahvali ruhiye- mizde hasıl ettiği böyle hoş tesirler u- yandırdığı lâtif duygular sayesindedir ki kıymeti pek büyüktür. Daima bi- zimle beraber bulunan bir takım en- dişe ve düşünceler teptilhava yerlerin- deki yeni intibalar yeni hisler ve yeni duygular sayesinde bertaraf edilmiş olur. Hâsşlı bu gibi yerlerde bulunan kimselerin etrafmdaki tabiatin bin bir şekilde gösterdiği renklerden, deniz- den, kırdan zevkalarak eğlenir, neşe- lenir. Bu yenilik ve zevk, şâdi içinde ge- çen hayat şehirlerin ve yevmi vazife ve işlerin verdiği kaygu ve sıkıntılar ve tatmin edilmiyen emel ve ihtiras larla ruhumuzun paslanmış köşeleri ve tozlanmış höcreleri temizlenir. Bu itibarla fikir ve tasavvurlarımıza ser- best bir cereyan vermeğe kadir oluruz ki asıl istifadeyi bu suretle temin et- miş oluruz. Zira arzu ve kararlardan ziyade yükselmiş bir maneviyat haki- ki selâmetifikri temin eder. Ve bu sa- kendi- | yede hastalıklarm savletinden mizi masun bulundurmıya muvaffak oluruz. Hattâ savleti — halinde bile marazı yenmiye muvaffak oluruz. Alelâde hayatta kadın erkek olsun ruhları ya gıdadan mahrumiyete mah- küm halde yaşar veyahut onları bo- zuk ve kusurlu bir takım edebiyat i- | le gıdalandırmağa mecbur kalır. Sa- billerde, kırlarda sakin yıldızlar altında mavi sema tahtında lâtif ve serin esinti- lerle yelpazelenen sahillerde uzanıp yat- mak, tabiatin bütün güzelliklerile be- zenmiş böyle bir yerde ruhumuz yeni- den hayat bulur ona bu yeniden doğ- mak ve canlanmak kudretini tepdi- lihava verir. Büyükada en KADIKÖY “ SAINT - JOSEPH,, Fransız Lisesi Müdürlüğünden: 1 — Bu sene eylâlün Iinci pazar. tesi günü tedrisata başlanacaktır. 2 — Kayıt muamelesi pazartesi gününden maada her gün sabah sa- at dokuzdan 11 buçuğa ve akşam 14 ten 18 e kadar icra edilecektir. 3 — lik tahsili bitirip şahadet- name alan talebe orla sınıfına gir- mek için evvelâ ibzari sınıfına ka- bul edilecektir. (6519) mam 5687 sama alâkadar etmez. Yalnız okuyucularını za karşı dikkat ve riayete mecbur ol- duğunuz bir takım vazifeleriniz oldu- ğunu da unutmamanız lâzımdır. Bu buyupuzda devam ettikçe çek şerler zayedeceğinizi siz düşünmeseniz bil. il sean siken oleylkr: Elie lerinizi bu çirkin tarzda neşretmek- tense hiç etmeseniz daha iyi edersi" Biz.) Okuyucularınızdan birisi .“.. Beşinci mektup: (Milliyet | gazetesi müdürlüğüne. Muhterem efendim. Yayla Kızı gene ve bu sefer daha medit bir süküt ve fasılaya uğradı.. Elinizde olan veya ol mıyan sebepler bizim için mevzuu his değildir. Biz gazeteleri bilâ vi takip eden karilerden değiliz. Tama- mını almadığınız bu gibi eserleri bir daha tefrika etmemekliğiniz menfa- atiniz iktizasından olduğunu söyleme- ğe bilmeyiz küzum var mı? Tecssörle- Melâhat, Nafi, Eken ... Öteki mektupları neşretmiyo - rum. Bu kadarı bile bir muharrir için acı bir ders olmağa yeter, Ne töylesem hak kazanamıyacağımı yk ir ye Yeke lari e emmeli çi Anketimize Gelen cevaplar Gelen karşılıkları pey- derpey neşrediyoruz.. 1 inci liste MAHİYET; (Özlük) mânâsma ge- lir. Bir işin Çiçyüzü) mü ifade eden ık; 1. — (Meselenin mahiyetini bir türlü © anlıyamadım) yerine (içyüzünü bir türlü anlıyama» Örnek: 2 — (Bu hareket, ma- tibarile haysiyetşikendir). ye- rine (Bu gidiş, veya bu yapış, ö den çirkin ve onor | kırıcıdır). 3 — mun eden (yet lâhikasından müteşekkildir.Ve (0"luk) diye tercüme edilebilir. Fakat (Hüvi- yet timal şekli, dalma şahsm öz- lüğünü gösteren bir mana ifade etmek te olmasına binsen bunu, | (kimlik, benlik) suretinde kabul edebiliriz. Örnek: 1 — (Hüviyet varakası ib- raz edememektedir.) yerine (benlik lanılabilir. mu, esasen yoktan var olmak; sonra- dan vücuda gelmek manasını tazam- mun ettiğine göre (doğuk) bu kelime- ye karşılık olabilir. VAK'A: (Olağan) kelimesile ifade edilebilir. Örnek: 1 — (Mazinin sinesinde bir çok hâdiseler metfundur) yerine (geç- miş çağların bağrında bir çok doğuk- lar gömüktür.) 2 — CEn muzlim vak'a lar muvacehesinde Türk: polisi, daima | muvaffak olmuştur.) yerine (en ka- | ranlık yüzleşen Türk po- | Dini, Mer çağ üst gelmiştir) denebilir. | Mahiyet Özlük; içyüz. atana! Polis mektebi Dahiliye | 1 inci k. Derviş EMİN ... ise: Vuku bulmak - (Beli- lik - Vuku buluş. : (Olazan) cereyan e- den macera, mes'ele, 3 — Vâkıa; Hakikaten - doğruluk- kusursuz. (düzlük) (savaşla) böyle oldu. 4 — Hüdisat: Hâdise - kaza - fe- Tüket - hal (hallik) (*) 5 — Vukutat: Geçen eşyler (gerçek lik). 6 — Vakiat: iş » amel - mevcut ©- lan şey « sahi - (sahilik) gibi, Nişantaş: Cevat Salk. Hüdise, Hâdisat: Oluşma. Ay tutulması semavi bir oluşmadır. Hâdisatı hikemiye - Fizik oluşma- ları, Vak'a : Doğanak. Bu tarihi bir hâdise vak'a deriz) dir. Bu tarihi bir doğanaktır. Vakıa, vakıat: Olağan. (*) Fena ve iyi bir hâdise ve şan da olabilr, (ekseriyetle Harik Hayat “Sigortalarının Galstada | Rapyo | Bugünkü proğram ISTANBUL : 18 Gramefon 19 Cennet Hanım 19,15 Harem bey tarafından Karagö, 20730 Udi Sabahattin bey Komani Nober et | yefakatile Hamiyyet Hanım İ 1130 Gramafon 2200) Anadolu Ajansı, Borsa haberi saat ayarı | ANKARA, 1538 m 1330 £ Grmefon 18, © e Salon örkestramı. | 19, * Dane müsikler 2015: Ajanı haberleri, ANL li İnfif havalar ve şarkılar. 21 lr. 22104 Haf manik banu Mani A devamı. BUDAPEŞTE, 850 m. 21/05: Konner. 22,30: Haberler, 22.88: Piyano, konseri, 23,30; Haberler, 23/40: Şerknlr Sigan musikisi. aa YIYANA, BB Muhtelif. 22,45: Haberler. 2285: Dans pll MİLAN O - TORİNO - FLORANSA #05: Elli, — Tiyatro. öö: Bakarlar, 20151 eklemini marlarladan konser 2028: Mürhabe. 2: Piyano konseri, 2125: Konsan, MA, 441 m. 214 e Plâk. 21,36: Selieri'nin eserlerinden “La Erotta di Trolenio,, operas. i BÜKREŞ, 304 m. 18: Hafif musiki. 19 Haberler. 19.30: Akşam konseri. 20,25: Milk musiki. 21: Keman 2250: nunda toplanacaktı. Fakat ekseriyet bâsıl olmadığı için kongre 5 eylül sa- li gününe bırakılmıştır. lir geçen müshalar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete temiz ilinların mes'ü- ça eek Askeri Masat Mönseasen ve- meta göre buğün hava açık ve rürgârle olarak devam edecek- 12.8.033 tarihinde hava tazyili 755 mi- lümetre, en fazla atcaklk 29 em ax 17 de. rece ken —————— Vukuat: (Zabıta işlerinde) OOlan- biten. 1 Nadi Enis ağam” Mukabiller türkçe olmalı Biz anketimize gelen cevapları sra ile neşrediyoruz. Fakat bir okuyucu- muz bize gönderdiği mektubunda bir noktaya temas ediyor: Diyor ki: (A çılan anketten maksat, yazılan kelime veya farsça kelimeler gösteriliyor. Me selâ Şart mukabili olarak (lâzmm, ka yıt, yemin) gibi üç kelime gösterilmiş tir. Maksat gazetede isim yazılması dı nketis sl, çel NE, Baya Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede gbilkfanla icrayı muamele etmekte olan Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta ilme Telefon: Beyoğlu 4.4888 ğe okuyanlarımı, şu dünyadan gider ayak, daha çok incitmiş ol- mam, Aka Gündüz ... (Yayla Kızı) nın tefrikasının fa sılasız ve teahhürsüz bitirilmesine gayret olunacaktır. MİLLİYET 47 No.lu tefrikanın devamı Ber içindi ki kendini bir ben- ile Petek'in benliğine Mazi istiyordu. Bir gün Petek sanat denilen ve- fasızlar, kahpeler ve hainler ka- ene emin ei buluna- İ vede izl eki VE 4908 mağa başladı. Bazı hanımlar o bunun bir sinir aksesi olduğunu sandılar, . Bir ta- kım beyler şımarıklığına verdiler. Ve yalıtız üstat, yalnız bar oros- pusu Nihal, yalnız Petek, yalnız şair deli Muallâ, yalnız şişman Ma- car karısı bunun ne ve neden oldu- ğunu biliyorlardı. Üstat bir beyaz balmumu külçe- si halinde olduğu yerden kımıldı- Hayatta,göze görünen bir tenasüh oluyordu. Yaylanın genç kızında Uludağm ihtiyar çocuğu yeniden Bir derunilik yapmakta idi: O bende azalıyor, ben onda yorum. Ebedilik sırrı bu ise ben sonsuzluğun sırrma © eremiyorum demektir. Bundan o kadar keyiflendi ki arka cebindeki yassı şişesini eme- eme öptü. Hayattan masallar Yayla kızı epeyce sert bir bron- şit geçirmişti, Bar kızlarını ucuza ÇAY s2ej