Ronald Colman 1922 de New - Yorkta Empire tiyat- Yosunda Ruth Chatterton “Şefkat,, is- minde bir piyes oynıyordu. Zayıf, çe- limsiz, fakat başında saçı bol bir artist te ona eşlik vazifesini yapıyordu. Bu adam Ronald Colman'dır. Tesadüfler böyledir. Bir o akşam meşhur reğisörlerden Henry Kisg W- yatroya geldi, yeni bir filmi için yeni artistler arıyordu. Colman'ı görünce «erhal kendisine rol verdi. Böyle bir karşısında herkes canatar değil ? Fakat Colman: “Hayır efendim, dedi, bendeniz sinemada çalışmak is- temiyorum.,, Fa'man sinema artisti değil, hiç ol- mazsa figüranı olmak üzere hafi ca Höllyvod'a gitmiş, fakat kimse kendisini angaje etmemiştir. Nihayet bir stüdyo muvafakat göstermiş, ilk tecrübe filmleri hep nafile çıkmıştır. O zaman Colman bu sahada yapacak bir işi olmadığını anlamıştır. o İnsan bir defa fotojenik olmadıktan sonra. Fakat o rada bir Henry King var. dı ki, Colman'ın meziyetlerini anla- mıştı. Onu teşvik etti, tecrübe de muvaffakıyetli Bu defa şöyle bir ne- : Colman (zekidir, sen kabiliyet vardır, fakat f9 tojenik değildir. Henry King ne olursa olsun, işi ka- Fasına koymuştu, Bu genç aktörün her çeşil kabi i vardı. Fakat yalnız fo- Bu da bir kusur mu?. i hangi en gayrifoto- 5*nik olanları en istenilen şekle s0k- maz ki. Henry King bununla beraber genç artistin çehresini tetkik etti ve kendi kaasına göre ona bir makiyaj yapmı- ya karar verdi. Fakat Colman: —- Dostum, vaktinizi kaybediyorsu- nuz, diyordu. Fakat buna rağmen kendisine bir rol verdiler ve hattâ bu filmi o Lilisn Gish ile beraber oynadı, o gündenberi on bir sene geçi. Şimdi bütün dünya kadınları, bir zamanlar fotojenik de- ğil diye reddedilen bu adama tapınır- lar, Ronald Colman bugün dünya etra- fında uzun bir seyahate çıkmış bulun maktadır. O artık sinemacılıktan isti- fa edeceğini de söyliyor. Lâkin - Amerikan gazetelerinde bi- ribiri arkasma takip eden tenkitler- den sonra, Colman'ın yıldızı sönmedi de değil. Kendisinin soğuk ve cali tavırlı olduğu söylendi. Milâs-Aydın yolunda MİLAS, (Milliyet) — Saat I12,gü neş gök yüzünde “Ben şark güne- şiyim!,, diye bar bar (bağırıyor! Milâstan, Boğa yokuşu denen dağ virajlarını tutuncuya kadar süren 4 kilometrelik yolu, otomobilimi- zin yeniliğine rağmen ancak yirmi dakikada alabiliyoruz. Şehire gi- rerken tamamile bozuk olan bu şosa için vilâyet bütçesine ancak bu sene tahsisat konabildi. Gene araya bir şey karışmazsa, tamir e- nı dönüyor ve taşla, hatti kaya parçalarile dolu olan yolu atlıya- ak,yükseliyoruz.Asırdide çam ağça larmı gölgelerine yavrular sığım- mış ve bunlar gittikçe sıklaşıyorlar Milâs ovası ayağımızm altında; tıpki-güzel terkedilmiş bir bahçe gibi. Yamaçlarda gür zeytin ağaç- ları ovada muazzam “dikmelikler. Hasada ermiş sarı buğday ve arpa tarlalarmın yanı başında yemyeşil > kadarı ve tütün tarlaları. Tek tük bir iki bağ ovanın geniş bir kısmı- nı gene tütün kaplamakta. Yolu- muz serin gölgeli çamlar altına gir- di ve artık Milâs görünmez oldu. 400 metre yüksekliğinde olan Fuz ovasına geldiğimizde hem yolun düzelmekte olduğunu görüyoruz. Hem ciğerlerimize, temiz dağ pr narlarından boşalan sular kadar se rin'bir hava doluyor. Etrafımızda zümrüt gibi bağlar bizi kovalıyor. Küçük köy kahveciklerinde müte- vekkil köylüler bağdaş kurmuşlar Bey pinarına vardığımızda yükselmiş bulunuyoruz. Milâsm su yu bu pınardan fışkırıyor; buz gi- bi ve tertemiz. Fakat gayri sıhhi vasıtalarla nakledildiğinden şehre yarıncıya kadar kim “bilir nasıl? Dağ başlarında başı boş, kayalar- dan atlaya atlaya koşan keçiler gi- bi, ağzımızı pmara koyarak kana su içtik. Motor tekrar işliyor ve gene tehlikeli virajlardan bir dağa tırmanıyoruz. Badırga'dayız. © Burada da bir dağ çeşmesi üzerin- deki mermere şu mısralar kazıl- | mış: “Nuş eyle bu abı; Oo unutma Maruf Amerikalı ar tist Ronald Colman İngilizce çevrilmiş filmlerde meşhur artistlerin sesi ile fransızca söyleyen, ler: Bankroft'a ses veren Balpethö Marlöne Dietrich'e Lionel Barrymore'e ses veren Renö Fleur, ses veren Marion Joan Grawford'a ses veren Klouco wsky MİLLİYET CUMA 4 AĞUSTOS 1933 * Hollywood'da halk operet filmle- rine şimdi daha fazlı rağbet gösteriyor. «Bu gece benim miredeki bir film ylardanberi gösterilmektedir. * Mürna Loy rahatsız olduğu için «Paris Kadınları» filmindeki rolünden vazgeçmiştir. Yerine Ann Dvorak alın- muştur, * Gene Raymond ve Carole Lom- içikada «Altı günlük aşk» ismin çevrilmiştir. Bu film Belçika sinemacılığının şaheseri addediliyor. * Bundan İZ sene evvel 25 bin do- lar kıymet takdir edilen merhum Ru- dolf Veüsmtinonum arabasma bugün 500 dolar veren yoktur. Zamanla her şey kiymetini kaybediyor. Hattâ yadi- gârlar bile. * Almanyadan Amerikaya gitmiş Lilian Harvey A- A horse İ| her yemekte iki çerez yediği halde bi- le şişmanlamamakla ve 47 kilogram olan sıkleti artmamaktadır. * Maruf artist Harry Baur (Reoçild) isminde bir film çevirecektir. Pola Negri ilk fransızca filmini yakında çevirmeğe başlıyacaktır. Fil- min ismi (İkinci İmparatorluk devri) dir, * Erie Pommer Hollywood'dan av. det edecektir. Meşhur Fransız artisti Andrö Nox (Tünel) filminde oynamak üze- re Kurt Bernhardt tarafından angaje edilmiştir. * Klod Farer'in (Harp) ismindeki filmini Tourjanski idare edecektir. * 1932 temmuzundan 1933 hazira- nına kadar Almanyada 205 yeni film gösterilmiştir. Geçen sene 237 filmdi. * Martin Luther'in hayatı üzerine bir film çevrilecektir. * Amerikada turnede olan o Mady Christians Berline avdet etmek üzere- dir. * Maruf Alman komiği Max Adal- bert (Enerjik nasıl olmalı?) isminde bir film çevirmektedir. * Amerikada pek boş durmuyorlar, üzdeki mevsim için Metro Gold- vin 45 büyük ve 105 kısa; Paramount 65 büyük, 128 kısa; Radio 52 büyük 106 kısa; Üniversal 34 o büyük, 111 kısa film yapmayı tasavvur etmekte» dirler, » Brigitte Helm oldukça ağır hasta- dır. “Elveda, güzel günler,, ismindeki filmin almanca ve fransızca versiyon larmda başrol kendisindeydi. Hasta- Holyvood'un en sevilen artisti Garry Cooper hık dolayısile film çevrilemed Beri bulunan Fransız #istin iyileşmesini bekle tedirler * 1932 senesinde — İspanyaya 502 film ithal edilmiştir. Bunun o 159 w Amerika ve yalnız 39 u Fransız ma- mulâtıdır. * 1932 senesinde Japonyaya 244 Amerika filmine mukabil 9 Fransiz filmi ithal edilmiştir. * Lehistanda Filmcilik teknik kü- surlarına rağmen, hayli terakki etmiş tir. Manmafih en son sesli filmler si- tayiş edilecek derecede güzeldir. * 1934 ağustosunda Venedikte ikin ci sinema sergisi açılacaktır. “ Alman artistlerinden Alfred Abel rejisör olarak ilk defa film çeviriyor. Bu filmin ismi “Ana ve oğul, (dur. Başalrtist Henny Porten. * Charlie Chaplin geçenlerde RKO firması ile bir mukavele © yapmıştır. Mukaveleye nazaran, artistin s6ssiz, fakat muvaffakıyet kazanmış fil nin eltısı tekrar çevrilecektir. Bu film ler sımlardır: Serseri, Muhacir, Hikâ- ye, İtfaiyeci, Sabahın saat biri ve Pa- Havalar ve sinemalar Bu yaz mevsiminde havaların serin, hattâ çok defa yağmurlu gitmesi şeh- rimizdeki sinemacıların © yüzünü bir az güldürmüştü. Sıcakların bir türlü başlamamış olmasını gören bir çok şe- hirliler bu sene sayfiyelere gitmedik. lerinden geceleri, hattâ akşam üzer- leri vakit geçirmek için sinemaya git- mektedirler. Havaların bu suretle si nem rm İehine serin gitmesi, ve yazino sahiplerini nevmit etmiştir. kür olunur ki şu bir kaç gündür havaiar yaz denilecek derecede 15m- mış ve tabii bu da sinemacıların pek hoşuna gitmemiştir. Fakat ne çare sinemacılarla kömürcüler ©U havanın | bozmasını, plâjerlarla gazinosular aç- masını beklerler. o Tabiat kâh onun, ötekinin ekmeğine yağ sürmekle dare etmektedir. Her halde bu sene yaz mevsimi si- nemacılar için bir “Ölü mevsim,, ol. maktan çok uzak geçmiştir. işi ».. şhur Fransız aktrisi Gaby Morlay ravana arkasında, lütfü Müştakı?” Mükemmel bir e- debiyat nümunesi! Fakat bu dağ- ların başında her şey insana güzel görünüyor! Badırga tepesi bu ha- valinin en yüksek yeridir, galiba i da bin küsür metre. Tekrar döne döne şimdi aşağıya iniyoruz. Eskihisar köyünün önünde güzel bir şose uzanıyor. Bembeyaz. bir mektep binası ve eşraf evleri, bağ- lar ve gene tütün. Çine çayının a- yaklarından birisi olan Ahiköy ça- yının üzerindeki büyük asma köp- rüyü geçtikten sonra yol ikiye ay- rıliyor; sağ taraf Muğlaya, sol Ay- dma. Şimdi yol fevkalâde muaz- zam. Vilâyet Aydın o hududu ile merkez yolu haline getirmiş. Oto- mobilin kilometre ibresi saatte 60- 70-90 göstererek ilerliyoruz. Ka- yırlı hudut karakolunu geçtikten sonra yol üzerinde hümmalı bir inşaat faaliyeti göze çarpıyor. Muğ la vilâyeti, hududa kadar yolus tanzim etmeğe azmetmiş. Kayırlı kahvesinin ihtiyar bir & nöbetçisi var ki, Kayırlı denince, buraları bilenler muhakkak onu tanır. 70 Tik ihtiyar 50 senelik arkadaşı o- lan rakı şişesile gene! Muğla hududunun bitkininde gene yol bozuluyor. Gök Bel dağ virajları başlıyor ki, kâh iniyor, kâh çıkıyoruz. Bozuk bir yol üze- rinde bu Gök Bel tam bir. buçuk saat sürüyor, Ve bunun bitkimini bir taş kemer müjdeler ki, oraya geçince Çine ovasına çıkılır. Çine kazasında hiç durmadık, karanlık basmadan Aydına girmek istiyor- duk. Yeni ve eski Çine ovasındaki on dakikalık yolu Aydın yaptırmış. Şose bundan sonra gene bozulu- yor. Şimdi Çine ovasında, dağ & teklerinden geçen bir çok virajlar dönüyoruz. Artık yorgunluk omuz- larımızda ağır birer taş gibi, ve bir an evvel Aydın ovasını gözlerimiz- le arıyoruz. Döndük. döndük, dön- dük ve işte nihayet son viraj saz evleri ve işte Aydın ovası, işte u- zakta Aydın o minareleri. Bu son burundan itibaren vilâyet, ovasın- daki şoseyi yeni yaptırmış. Uzun EŞ Aydında esperanto AYDIN, (Milliyet) — Aydında sabık muallimlerden Hulüsi Bey, Espereanto lisanı mütehassısların- dandır. Hülüsi Bey, evinin önüne yaplırdığı bir bahçenin kapısma “Esperanto Parkı” yazdırmış ve Espereanto işaretleri koydurmuşsa da hükümet işe el atarak bu yazı ve işaretleri sildirmiş ve izinsiz dershane açan Hülüsi Bey hakkın: da takibata başlanılmıştır. Aydında bayram hazırlığı AYDIN, (Milliyet) — Cümhü: riyetin onuncu yıl dönümünü kut- lulama komitesi valimiz beyefendi nin reisliği altında mer teş keze bağlı köylerin komiteleri kil olundu. ei Vilâyetimizin kaza ve nahiye ko- mitelerile merkez nahiye ve Söke kime deği De komiteleri ku- İmuş diğer köylerin teşkilâtı da bitirilmek üzeredir. Cümhuriyet bayramında yapıla- cak küşat resimleri ve işe başla- ma merasimleri arasında inşaatı devam eden Halkevi salonunun açılma resminin de yapılabilmesi için valimiz azami yardım ve mu- zaharette bulunacaklarını vadetti- ler. Komite dünkü toplantısında proğramı yapmak üzere mütehas- sıslardan mürekkep bir tali komi- yonu teşkiline de karar vermiştir. ——- Menderes köprüsünden geçtik. Dö- şeme denilen, bataklık üzerindeki uzun bir köprüyü, bir kağnı gibi a- gır ağır atladık. Tanıdıklardan bi- ri bu geçide (Sırat köprüsü) der- di. Hakkı varmış; burası kıldan in- ce kılıçtan keskin! Şimdi Aydınm ilk evleri önündeyiz. Şehre giriyo- ruz, Otomobilinin kilometre saa- tine bakıyoruz; 133. saat 5,30. Beş buçuk saatte Aydma varmışız. Bu- na da şükür. Eskiden bu yolu 10 saatte katetmek zordu. Aydındayız, burayı fazla anla- tamıyacağım, Milliyet'in o Aydın muhabiri zaten buradan bol bol bahsediyor; hududu tecavüz etmi- yelim, A.N. Üç kardeşten birini öldürdü Malatyada Reşadiye mahallesin de çok feci bir cinayet olmuştur. Bu mahalle halkından o Mehmet, Ahmet, Mustafa adlı üç kardeş ay ni mahalleden Ali adlı bir azgınm tabanca atışma maruz kalmışlar- dır. Bunlardan Mehmet, hemen öl- müş, Ahmet, Mustafa ağır yara lanmışlardır. Cinayetten evvel ka til Ali ile vurulanlardan Ahmet arasında şehirden köye dönüşte yolda Adafi civarında ağız kavga sı olmuş ve sonra dövüşe, vuruşa dönmüştür. Araya girenler bunla- rı biribirinden. ayırt etmişlerdir. Eskidenberi üç kardeşle arası bozuk olan ve yaldaki kavgaların dan da çok içerliyen katil karan- lık bastıktan sonra kardeşlerin ev lerinin önüne gitmiş mülâyim bir sesle bunları dışarıya çağırmıştır. Üçü birden dışarı çıkmca Ali he- men onlu tabancasile ateş ederek üçünü birden yere sermiş ve he- men evine dönerek hayvanma bin miş ve savuşmuştur. Firari katilin yakalanması için müfreze çıkarılmıştır. Sürüye dadanan pars Kırkağacın Çamlık mevkiinde bir keçi sürüsüne bir pars saldırmış ve üç keçi boğmuştur. Pars büyük olduğundan çoban ve köylüler kor karak saklanmışlardır. Canavar boğduğu keçileri ormana nakle- derken köylüler tarafndan arka- sından atöş edilmiş, fakat kaçma- ğa muvaffak olmuştur. Geçen sene ayni mevkide köy- lüler bir dişi panter öldürmüşler- di. Bunun, öldürülen panterin eşi olduğu sanılmaktadır. Söke park isteyor SOKE (Milliyet) — Sökenin bugün €n mühim ihtiyacı parktır. Söke gibi içti- mai hayat her gün biraz daha yüksel. diği mühim bir kaza merkezinde bu ih- tiyaç ber gün biraz daha fazla bissedili- yor. Bunun forbes bahçaşi istimlâk edi- lerek park yapılmak düşünülüyor. Çalışkan Belediye reisi Eyüp Beyin Bu işi tiz elden başaracağına şüphe et- meyiz. ai nsliiki ii Halkevlerini teftiş | GİRESON, (Milliyet) — Halkev | leri müfettişi Şerafettin Bey bugün şehrimize gelmiştir. Kendisiyle gö- rüşerek teftiş ve seyahatlerine ait intibalarını sordum, dedi ki: — Bundan evvel Rize; Gümüşa- ne, Kars, Erzincan, Trabzon Hal- kevlerini teftiş ettim. Şimdi de Gireson Halkevini görmeğe gel- dim. Buradan Şebin Karahisara gideceğim ve daha sonra Karade- niz sahilindeki Halkevini teftiş e- de ede Ankara'ya döneceğim. Gördüğüm, tetkik ve teftiş etti- ğim Halkevleri aralarında ufak tefek çalışma farkları olmakla be- raber, büyük gayeye doğru emin adımlarla ilerliyorlar. Bu farklar da, maddi vasıtaların heryerde ay- ni derecede mevcut dan ileri gelmektedir. Yoksa iyman ve çalışma havesi her yerde yüksek derecede mevcuttur ve Halkevleri ni gayeye götürecek hakiki vasıta- larda bunlardır. Bilhassa gençleri- mizin Halkevleriylâ “alâkası, ük ümitler verecek kadar kuvvet- yük id rimiz, Halkevlerini, (Bişi 1 inci eahifede) €ski Sovyet harbiye komiseri ve şimdi memleketinden matrut M. Trotsky, üçü ında bulunuyorlar. i Amergne rahatlığından istifadeye gelmiş bulunu- yorlar. Royat dağların eteğine abanmış, mem- baları bol bir şehirdir, Gerçi burada içki ve bar âlemlerine tesadüf etmezsiniz. Fa- kat buna mukabil kulaktan kulağa fasıl. daşmalar çoktur, Troski burada, Staline burada, Suriç burada... Hattâ çok kimseler Suriçi Sta- line zannediyorlar. Halbuki ikisi arasın- da hiç benzeyiş te yoktur. M. Suriç Sitvi civarmda M. Litvinof'a pek yakın bir yerde oturuyor. M. Litvinof'a gelince, 6 kendisini te- davi ile meşgüldür. On beş sene yorgun- luk sıhhatınr sarstı, Kendisine Trotsky'den bahsedilse | şu cevabı veriyor: — Görmedim, burada olduğunu dahi M. Trotsky kayıp mı oldu? Çankayalılar Giresonda GİRESON (Milliyet) — Çan- kaya sporcuları Gireson spor klü- bile iki maç yapmak üzere Trab- zondan motörle şehrimize geldiler, İskelede sporcularımız ve gençle- rimiz tarafından (karşılandılar. “Temmuzun yirmi üçüncü pazar gü- nü tayyare meydanında hakem Sa- it Beyin idaresinde Gireson spor- la yapılan maç ikiye iki beraber- likle neticelendi. Salı günü akşamı Belediye ta- rafından küçük yalı parkında mi- safir sporcular şerefine mükellef bir ziyafet verildi, mütekabil nu- tuklar söylendi salı günü Çanka; Gireson spor takımlarının ikinci ması yapıldı, neticede Çan kayalılar ikiye karşı altı sayı ile seli geldiler. Oyun çok samimi oi N Misafir sporcular: Orduda bir maç yapmak üzere bugün hareket * ettiler iskelede samimi surette u- ğurlandılar. m olduğu ( uriyet bekçiliği) va- zilesi için birer kışla yapmışlardır. dir sıhhati hayli sarsılmış bulunuyor. Bilhassa 3 kader" lll den yaklaştığını hi diyor, Onun şimdi bir emeli var. Rus- yaya dönmek ve dostları arasmda öl Büyükada havası sıhhatine biç te yir- dem etmedi, İşittik ki, Litvinof Royak ci- çin Litvinof'tan mülâkat talebinde bulun Fakat M. Lütvinof şu cevabı — Hayır, mümkün değil. Onunla gö- Ma ortada hiç bir sebep semi i bu tesadüf üzerine İngiliz zl a hü raya göni . Fakat hiç biri üçler den bir tapesi iş görüyenmeli Ondan sonra Trotaky görünmez oldu. Polis te nerde olduğunu bilmiyor. Felemenge gidemiyecek MSTERDAM, 3 A.A. — Felemenk akil sosyalist fırkası Troçki Fran- sa'da ikamet ederken kendisini Felemen- bilmeyorum. Hiç beni alâkadar etmiyen bir şey soruyorsunuz. Fakat Troteky çok hasta... ki sene ke davet etmiş idi. , Buna Adliye nazırı müsande etmemiş. tir,