26 Temmuz 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Temmuz 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Düz, çel: geniş topraklı, gemiler iş- liyen bir çok ırmaklarla sulanmı; w rma alımda osilikten sölra çizi di de iki yıldaberi Janpon orduları ta- rafından çil muhacirlik akın: başlamış, o o vakit beş milyondan ibaret olan nüfus yir- mi yıl içinde yirmi sekiz O milyona çıkmıştır. Bu nüfusun 2 milyonu Man- çu, B00 bini Koralı, 280 J ve kalan büyük kitle de çinlidir. Çin muhacirlerinin Mançuriye akımı, A- merikanın sarı ırka kapılarımı kapa- masından ileri gelmiştir. Japonya, Uzak Şarkta upkı İngil- tereyo benzer, bir farkla, ki o Japon Adaları fakir ve verirasizdir. Halk kalabalıktır. Japonya, İngiltere ile yaptığı ittifak yü: yeryüzünde ücü ve kudreti artmıştır. Japonya, cenubi Mançuride kömür ve demir çı- kurmak için imtiyazlar koparmış, de- miryolları ve limanlar yapmış, sonra da bunları korumak bahanesile bütün demiryollarının boyuna kendi candar- 1931 yılının ikinci teşrin ayının on yedi taksim on sekiz gecesi Cenubi pm ay, arma, ya yp da bir köprü havaya uçuruldu. Bunun üzerine Japon askerlik koşunları (1) kendiliklerinden harekete geçtiler ve ertesi günü (Mukten)i bürüdüler (2): Mançurideki bütün demiryolu düğüm yerlerini, değimli sevkulceyş urunları- rı (3) aldılar, Ceneral (Çang - Suliyang) kuman- dası altındaki Çin koşunları, döğüşe- meksizin büyük Çin duvarının gerisi- ne çekilirken Japonyadan gönderilen güçlerle © berkitilmiş (4) Japon askerleri de dağınık Çin kuv- vetlerinden Mançuriyi temizlediler. Burada Çinlilerin ufak karşı koy- malarından hiddetlenen Japonlar,dün yanm dikkat bakışını da başka yere çekmek işin Ganehar) a da saldır: mışlardır. Burada ilk defa © olarak genç Çin arkerlerinin; kendilerinden teçhizatça yüksek bir orduya - karşı müdafaa kabiliyetleri görülmüştür. Japonlar, Mançuride yalnız askeri bir saldırım yapmakla kalmayıp siya- si saldırıma dahi geçmişler, müstakil bir Mançuri Hükümeti kurmuşlar. ki Mançu hanedanından Prens biğiyi buraya ece Bu hâdiseler üzerine bir taraftan (Cenevre) de Çin hakkında . büyük devletler © müzakerelere tayken diger taraftan 1933 yılım şubatının sonuna ve martının başına tesadüf eden on günlük bir müddet içinde (Japon - Mançu) — askerleri, baskin tarzında bir ileri © hareketle bütün (Çehol) eyaletini de işgal ey- lediler, Bu işgalde, cadde zırhlı ara- balarile, tanklarla ve bindirilmiş töp- ge ile tiye edilmiş yengil motorlu le hâsıl olduğunu anlatabilecek bir kaç batlangı; özünden sen şimdi bugünkü bulunuma geçebiliriz: Krokide görüleceği üzere bugün Çin duvarına dayanmış olan bu ordu- nan mevcudu 50 bin kişidir. Fakat bu 50 bin kişinin arkasında yani Japon- yada 800 bin kişilik asri, birinci sınıf bir Japon ordusu da hazır bulunmak- | tadır. Lüzum olunca bu büyük ordu basnmak basamak ve © parça parça harekât sahnesine göçürülebilir. Je. | Yayla kızı Petek birinci kânu- nun soğuk, ıslak karanlıklarma daldı kaçtı. Yayla kızı nereye gitti? Yayla kızı nereye gidiyordu? Ve nereye gidecekti? Bilinmez! Petek sadece ağız dolusu küfür ede ede dar, karanlık sokaklara dahivermişti — Diyosun avradı! Kahpenin gidisi! Cadının kızı! Anasını! Kı- zın > Romanın dışında bir not: Roman münekkitleri belki bu şukarıdaki satırları hoş görmez. ler. Sanate uygun bulmazlar. Eğer öyle bir kuruntuları varsa ben ses çıkarmam. O satırları çıkarsınlar ; Sökeli, toplasınlar, ceplerine doldursunlar. Benden yana hepsi onlara helâli hoş olsun. Yeter ki #erçek hayat bana kalsın, beğen- medikleri o satırlar da onlara. İ Askeri bahisler İ Çin'de m bulunumu Milliyet'in edübi Tömük: 40 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — 1933 pon filosu gerideki Sarıdenizden ve | Japondenizinden geçen geri yollar yetiştirilmekte 0- lan işbu Mançu koşunlarıhın kuvveti ve miktarı ve dövüşme kabiliyetleri son zamanlarda artmıştır. İkincisi; 180 bin kişilik Maraşal (Çang - Suliyang) otdusu Çin duvarı- nın gerisinde müdafaa halindedir. O- kağ (5) Pekindedir. bunların ne vaziyet alacakları şüphe- lidir, Dördüncüsü, Ceneral (Çan - Kay - Şek) orduları: Bunlar Nankin Hükü- metinin kurduğu ordulardır. Diger koşunlara bakılınca giyim, ve yozainn mükemmeldir. Fakat bunlar daha Beşincisi; 180 bin kişilik bir Rus | ordusu, Çinin şimal ve şark Kişi an bele e T Bunlar Kızıl Rusyanın nüfuzu altım- dadır. » #5 ne olacak? Çin, bir türlü Mançuri'yi vermeğe razı iğ iki yıldanberi bütçesi umum ellisini dır. İltımatça sıkıntı içindedir. Çinli lerin yı boykot, Amerikanm ye İnglerenin al aldıkları tavır, Japon- yayı Bir / taraftan ponyada emperyalist ve yüksek bir siyaset an kuvvetli bir fırka yar, Ba halde, Japonyanın ilerdeki kararının ne olacağı kı zak Şarkta bir saldırım savaşı yap- mak düşüncesinde değildir. nin kendisinden ayrılmasına razı ol puyor. Fakat düşmana karşı biricik posatı boykottur. © Milletler Miskin medet ummaktadır. Amerika; Japonyanın tarzı hareketi- ni Kellogg misakının kırılması olarak | Petek bu evden ve ne olduğunu bilmeden korkutulduğu polisten kurtulsun da isterse karanlık, a- yazlı sokaklarda donakalsın. nin köşesinde bir nefes aldı. Ve o- e nereye gideceğini düşüne- arkasından, Ticaret © Vekâletinin köşesine geldi. İleriye baktı. Dahi- liye Vekiâletinin ve Polis Müdürlü- ğünün önünde bir kaç tane. elek- MARE AŞ ER Erkeğin güzeli aranmaz! Aramızda evlenmek istiyen bir delikanlının lâfı geçti. Mecliste bu lunan kızlar, hemen yüzlerini bu- > i O mu evlenecek? Aman eN adam... Yaşlı bir hanım, dudaklarını sırdı: — Neden öyle söylüyorsunuz... Günah değil mi? Pekâlâ, şanlı şb. rekli çocule. Gülüştüler: — Allah aşkına sus anne, Müt- kurbağa gözü gibi.. Büyük Hanım, bilgiç bir tavırla sözüne devam etti: — Erkeğin güzeli aranmaz! — Pekâlâ aranır. İstanbul'da ne güzel erkekler var! — O güzel erkekler, kocalık e- demezler. Münakaşa büyüdü: — Amma yaptınız ha.. Şimdi herkes kocasını çirkin erkekler a- rasından mı li? — Akıllı olan öyle yapar kızım. — Niçin? Çirkin erkekler kadın kıyme- ti bilir de ondan!.. Hepsi somurttular: — Ben kocamın güzel olmasını isterim! — Ben de öyle!.. Büyük Hanım, başını salladı: — Bugün de söylerim, yarın da erkeğin güzeli aranmaz!... Sordular: — Peki, ya iie güzeli. da mr aranmaz? Büyük Hanım, etrafındakilere bakarak mânâlr mânâlı gülümse- Kadının güzeli, bizim gençli- ğimizde aranmadan . bulunurdu. Şimdi aranıyor ama bulunmıyor kızım.. M. SALAHADDİN Asrın umdesi “MİLLİYE T" tir, ABONE ÜCRETLERİ a i ŞE m RE BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden verileni malüiata göre bügün hava açık olacaktır. 25-7:1933 tarihide hava tazyi» ki 788 milimetre en Gasla ascaklık 21, m ——ş—ş—şğşğğ——ş————ş—ğ— ilân ediyor, Mançuryanm istiklâlini Bunu (açık kapı) politika sına mügayir buluyor. Fakat asker. likçe Amerika dahi Japonyaya bar işliyemez. Bütün yaptığı iş kuvvetlerini geride Ürn) va da toplu bulundurmak ve 2 ile iyi ruünasebetler briğa dikkat eylemekten ibarettir. CİNOĞLU “X1) Koşun — Ankeri kıta, (2) Bürümek -— İstilâ etmek, iş- etmek. mezar kya bağladı. EL) « lerini kaldırdı. Arapça bilmediği için türkçe söyledi: — Bizim Yatır! Sen beni kurtar, Sen beni koru! Ben kazanınca sa- na mum yakarım Yatır! Bir hımış evden bir öksürük se. | si geldi. Bunu, polisler kovalıyor sandı. Nahtaban kaçtı. Bir ışıklı meydan daha. Çankırı caddesinin son dönemecindeki meydan. Kö- şedeki ekmekçi fırmından cane- vini okşıyan bir korku geliyor. Fi rıncı taze ekmek çıkarıyor. Hay- fırıncı! Bir dilim taze O ekmek te Yayla kızma ver! Herkes kendi işinde. Herkes kendi havasında. Yayla kızı ileriye gidemedi. Çok | karanlıktı. Sola döndü O iğri büğ- | rü sokakta ışıklar ve sesler vardı. Yürümeğe başladı. Sol yanında hep kerpiçten du- varlar yardı. Sağ yanında lâmbalı, dar, dar sokaklar. Bu sokakların beyaz badanalı, yer katlı evlerinin kapıları açıktı. Kapılarının önünde «kırmızı, sarı yeşil iç gömlekli, yüzleri dudakla- rı boyalı kadınlar vardı. Başları kasketli, bacakları getirli adamlar. Üni bie yaka- gesi Hes Yapi la dil, el şakası ediyorlardı. Ne şen, ne mutlu,'ne dayaksız avratlar diye Mermi | Durakladı. Çok acıkmıştı. Daye. İL SIHHİ hiş çirkin. Hele bir gözleri var, | | fakat yüzü kulaklarına kadar bem : 1x7 ÜZLÖĞÜTLER Beden sıhhat terbiyesi Kadın erkek bir çok kimseler fazla sişman ve ziyade semen peyda ettik- lerinden müteessir bulunurlar. Ve m nun sıhhatlerine zarar ve tenasüp v. erdamlarına halel getirdiğinden mü- teeltim olurlar. Hakikaten vücudun sıhhati ve sıhhat terbiyesile pek ya- k.udan alâkadar olan bu meselenin pek büyük ehemmiyeti vardır. Bu hususta menfaati olanlarm bil- mek istedikleri şeylerin tıp noktaina- zarından tatbiki şeklini temin etmek için easehı malümat sahibi olmalıdır. yabut tavsiye edilen şevler> har- çen viayet etmelidir. Mesolâ bir çok kimseler çok su içmek imanı fazla semirtir ve şişman yapar diye zanne- derler. Bu, tamamile yanlış bir zehaptır. Şu kasar var ki su “yemek © esnasında ve yemekle beraber içilirse fazla mek yediri ve bu itibarla fazla v len yemek şişmanlığa sebebiyet vere- bilir, İşte bunun için yemekle berm ber su içilmeyip ayrıca içilmesi tavsi- yesi en doğrusudur. Bunun gibi bazı kimseler boylu ve zayıf oldukları halde pek çok yerler ve semirmezler. Bundan, çok yemek yemelerine rağmen semirmediklerine hayret ederler ve fazla yemekle £ semi- rilmiyeceğini iddia ederler. Halbuki bunlar bilmezler ki zayıf ve uzun kimseler şişman ve kısa boy- lulardan daha ziyade yemeğe ve gr- dayı muhtaçtırlar. Bunm için yedikleri halde semirmezler. Bunun asl cebebi şudur ki zayıf ve bazi daha geniştir. Bu itibarla daha ziya- da hararet kaybeder. Tabiriaharla Bârabazmın GER daha geniştir, daha çok gaz yakar. Şişmanlar ihtiyaçla rmi termin için nispeten daha az gıda: ya muhtaç bulunurlar ve açlığa da- | ha ziyade tahammül ederler. Zayıflı rm açlığa tahammülleri daha azdır. Şişmanlar vücutlarmdaki fızla yağı sarfetmekle de beslenebilirler Sişmanların yağlarını eritmek için türlü türlü susüller vardır Bunların bir takımları şiddetli kımları doktorun nezareti ve tedavi | tarikderi suretinde tatbik edilir ki biz onlardan bahsetmeyiz. Büyükada Dr. ŞOKRU mz gm IRTİHAL — Muharrirlerimizden M. Salâhattin Beyin büyük teyze za- desi Çorlu askeri baytar kaymakam- larından Sadettin Bey kanser hasta- lığından kurtulamıyarak vefat etmiş- nın sevgisini kazanmış bir zattı. Al lah rahmet eylesin., Yeni neşriyat Müzeler neşriyatı Sigortalarınızı Galstada Türkiyede bilâfasıla icrayı samir. Eğe iyi, dınların yanına giderse belki ona iş, ekmek, döşek verirler... bir 80- kağa saptı. Her yanı meşinden daha esmer, beyaz, yi dudakları alal, tombul malak gibi bir kadın ya- nındaki erkeğin karnını gıdıklıya- rak Petek'e sordu: — Burada ne arıyon bebe?! Petek bu tatlı sorguya karşı yu- erim korkusu biraz geçti. Dedi — Burada eleşmeğe geldim. — Sen mi? “Bir kahkaha,, — Ben ya, — Burada eleşüp nidecin? — Para kazanacağım. Bir kaç kahkaha daha. Petek aldırmadı. Madem ki gülüyorlardı, gülen adamdan fenahik gelmezdi. — Burada bana ea Boyalı kadın, güzel çocuğun çe- nesini okşadı: Bürde çek iş Var e in gel — Beş altı, belki de sekiz on yıl sonra gel! Bir alay kahkaha. Boyalı kadın birdenbire durdu, Petek'i bir daha okşadı, sonra bo- ğuk, yavaş bir sesle: ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4.4888 Nasıl evlendim? — Aman, dedim, şu gelen kadınla Bir gece sinemadan çıktım. Asiri kan barın önünden geçiyordum. İyi bir cazın oynak, kıvrak havaları beni de baştan çıkardı. Herkes orada içer, güler, eğlenirken eve gidip yatmayı miskince bir hareket buldum. — Haydi şuraya gireyim de biraz eğleneyim, dedim, Gardroba şapkamı, paltomu, boyun atkımı bıraktım. Numaramı aldım, yeleğimin cebine koydum. Tam mer- divenierdeydim. Bir de baktım, bir feryat, bir çığlık... Bir adam merdi- venlere doğru koşuyor, peşini kovalı. yorlar, bağırıyorlar: — Tutun! Hırsız! Vurun! Kenara yaslandım. Kaçak önümden geçiyordu. Gerildim ve çenekemiği budur diye herifin suratma (bütün kuvvetimle indim, O yıkıldı, arkasın- dan koşanlar yetiştiler, yakaladılar. Me kanlandırdığı & gözlerinin ün kini ile gözlerimin içine bakan W adamı hırpalıyarak, tokatlıyarak polise teslim ettiler. Ben meselenin ne olduğunu anlamak istiyordum. O sıra- da yanımda âsâbının ğu yü zünden belli bir kadın, bir dansöz, bir adama almanca bir şeyler anlatıyordu. Adam dinliyor ve arada bir mütema- diyen: — Das Öyle bir vaziyet hâsl oldu ki, ka- den bana da hitap etmeğe © başladı. Ben almanca bir kelinie bilmem. Ku- dın anlatıyor, ötekinin mütemadiyen başını esip sğip te tastik edişinden is- tidİsi ediyordum ki, kadm söylediği şeylerde haklıdır. Ben de o zaman ka- famı önüne doğru sallanıya © başla dim. Öteki koyuna: — Das ist ein sehveinersi, diyordu. Her halde bu, a sırada söylenilmesi bi ezherk> vermiştim. Ken de arada sırada bu ayni cümleyi tekrar ediyor- röle: Kal giti Beki ıla çömlei e ruşturup wcscleyi anladım. o Benim yumruk * «duğum adara bu kadınla dansederken, boynundan kıymetli — o varmış Beriki bucu Hileleri derhal kadınm yüzüne müthiş bir 10- kat vurmuş. Gerdanlığı da kapmış ve kaçinıya başlmış. Bunları öğrendiz- ten sonra şâbit yazılıp karakoi kara- kol, mahkeme mahkeme dolaşmamak içın oradan sıvştım. kiye yel Daha doğrusu ben bn şey söylemiyor, öteki o mütemadiyen almanca anlatıyordu. Yüzünün çizgilerine, hareketleri. nin ifadelerine göre ben de evet veya hayır gibi lisa kelimelerle mukabele sülyordum, ayrıldık. Bir hafta sonra gene bu (kadına rastladım. Gene selâmlaştık. Ve ya- sökün etmez mi? Akrabı genç gayet iyi almanca bilirdi: Kaza ve Otomobil Ünyon Hanında Kâin muamele etmekte olan 4030 — Hadi git! Dedi. Buraya hiç gelme. Bizi buraya getiren Allah, seni olsun buraya getirmesin. Ve boyalı kadın bunu söyler söy lemez hemen evin — içine kaçtı. Karnını gıcıkladığı kasketli adam haykırdı: — Ölen neye kaçtın? Ben şimdi bu bebeye mi dert anlatacağım. Petek bu sarhoştan korktu. Bir düdük sesi. Düdü; islerle bekçilerin çal- dıklarmı biliyordu. Kendini yaka- lamak, hanım gile götürmek için düdük çaldıklarını sandı. Hemen kaçtı. Gene caddeye çıkmıştı. Ah, şu düdük çalmmasaydı. O karnı gıdıklanan adam olmasaydı. Şimdi gözlerini sile sile evin içine kaçan avrat onu alacak, doyuracak, uyu- tacak, belki de anasına göndermek için aylık ta verecekti. Umumi harpteki İspanyol nezle- si ve tifüs. Bitmez tükenmez Hint | Bu, üç çeşitli bir salgındı: Fales: “rot, tango, çarlston. Anltara da bu salgına paça kap- tardı. Habre çalıyor, habre © siçri- şimdi konuşacağız. Sana © hikâyeyi tonra anlatırım. O beni almanca bili- yor zanendiyor. Boyuna anlatıyor. Şimdi de söyliyeceklerini iyice dinle de sonra bana anlat. Bakalım, neler yumurtluyor. 7 Akrabamdan, genç kadın ayrılın. ca, bir kahkahadır koptu.» — Aptal, dedi, kadın sana rande- vu veriyor. İki defadır söz vermişsin, pitmemişsin. Artık bu son seferdir, diyer, bir daha gelmezsen, artık 55- züne itimat etmiyecekmiş. Bu işe ben de güldüm. Kadını o se- fer de bekletmek doğru değildi. De- dim kiz — Yahu, ben sana bir kaç cümle yazayım da, sen onları | almancaya tercüme et. Ben de gideyim, ona oku- yayım. — Öyleyse şurada bir yerde ctura- mi. Oturduk, şöyle bir şey yazdık “Son tesadüfümüzde yanımdaki ar. kadaşım olmasaydı, bugün gene bura- ya gelemiyeceltim. Çünkü ben büyük bir hatâ işledim, Kendimi size alman- &a biliyor gibi gösterdim. — Halbuki evet ve hayırdan başka almanca bir kelime bilmem. Siz e güzel, çok şi- rin, bir erkeği eksiksiz saadete erişti. rebilecek bir kadınsınız. Ne yazık ki, ben bundan mahrum kalmıya mahkü- mum. Aramızda dostluk kurmıya im- kân yok. Bugün buraya sizi beklet- memek ve kusurumun affını rica oet- mek üzere geldim.,, Söz verilen günde kadınla buluş- tuk. Ben mektubu okumağa başladım. O dinledi. Katıla katıla gülüyordu. Sonra fransızca konuşmıya başladı: — Siz fransizca bilir misiniz? de- di. — Bilirim. — ingilizce?. mi ie — Bu iki lisan anlaşmamıza kâfi değil mi?. Ve hakikaten kâfi geldi. saükemmelen anl , Artık benim altı senelik karımdır. Arasıra Bis İstersiniz, böyle gerip hile be00- düften sonra evlenişimi & domuzluk addedebilirsiniz. MİLANO - TORİNO - FLORANSA: 21,05 haberler, sözler, 21,45 operet tem isimli şarkılı temsil, 2225 Satılmış sevce 0- porasnın ikinci perdesi (Plâk). BÜKREŞ 2) m. plâk, 1345, plâk 18, car, 20:20, lak BU pyar Beetle 20E5 «2240 vole boynuz aleti, yol kara'da yalnız bir tek Yenibar var- ken şimdi saymakla tükenmezdi. Alhamra, Türkuvaz, Şoförbar, K: rakedi, Beyaz maymun, kırmızı ö- rümcek, yeşil peri, mavi bilmem ne. Mahalle kahveleri bir £ günün kırk sekiz saat olmayıp yirmi dört ; saat oluşuna kızıyorlardı. Kırk se- kiz saat kesmemecesine sonya plâ- kımı çalamadıkları için. Gramofon- lar zabıtayı bile altettilerdi. Kafes arkasında ut çalan kız sonyayı ça- lar ve komşu kızlar kilimleri sec- cadeleri bir yana kaldırıp . döner- lerdi. İncesazın kanunu, tefi çarls- ton çalardı. Sağda dans mektebi, solda dans dershanesi; ev ev, mahalle mahal- le an gezginci dans muallim- Malz çocukları sokak sokak, takım takım dolaşırlardı. Hangi evden gramofon, ut sesi geliyorsa © evin önünde dururlar ve hemen çift çift olup Fokstrota başlarlardı. İzmir'li Nalbantoğlu Hıfzı Bey bile bu salgına tutulmuştu. Yüz el- li kiloluk gövdesini çaristona kal- dıramıyordu ama bütün dans ha- valarının adını ezberden öğren miti Devami var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: