p | Sıhhat işle | Kan vericiler — ye Malümdur ki, son zamanlarda, ge- “rek bir yara sebebile, gerekse bir has- talıktan mütevellit olarak fazla kan kaybetmiş olanlara, sağlam insanların kan: şiringa edilmektedir. Bu tedavi tarzı ilk defa olarak 1667 | senesinde ( (Denis) isminde bir Fransız © doktoru tarafından tatbik edilmiş ve Denis tecrübesinde bir hayvan kanmı hasta bir insanım damarma nokletmiş- ti. O zaman bu hâdise ep bastalı- sef şiringayı müteakip < bir iki ölü vak'ası zuhur edince, Fransız Hi — meti bu kan naklini menetti, ve bir da- ba, ta on dokuzuncu asır ortalarına kadar da kan şırıngası kimsenin ak- mdân geçmedi. Geçen asırda tecrübeler başladı ve bu defa insandan kan geşirmeğe teşebbüs ettiler. Gerçi bir kaç vak'a parlak muvaffakıyetler gösterdi ise de gene ekserisi kaza ile, © ölümle neticelendi. Nihayet 1923 te Pariste toplanan bir kongrede, kan şırıngasının temin edeceği menafi kuvvetle müdafa, © Olundu ve bunun adi bir morfin ii ti kadar basit olduğu iddia edildi. Filhakika, bu şırınganm mahzurla- rındaki sebepleri tetkik edenler, bun- İarın bertaraf edilmeleri çaresini de buldular. Kan şırıngasındaki tehlike başlıca üç sebepten il geliyordu: Mikrop bulaşması, kanın pıhtılaşması ve kan verici ile kan alıcının kanları arasın. da bir imtizaçsızlık bulunması. Mikroplardan tahaffuz etmenin yo- lu malümdur: Asepsi dediğimiz temiz- lik sayesinde bunlardan sakınabiliyo- ruz. Eskiler aletlerini lâyıkile takim Ö etmedikleri için bu ameliye esnasında © hastaları mikroba © bulaştırıyorlardı. Halbuki bu arıza bugün varit değildir, “ kan nakli ameliyesine gelinciye kadar daha ve mühim ameliyatlar, aletlerin takim edilerek temizlenmesi sx bilâmahzur yapılmaktadır. İkinci tehlike kanın Güm yapması, laşması idi. Bir insanım damarına bir kanpıhtısı kaçması onun ölü- intac etmeğe kâfidir. Ekseri âni ölümler bile, vücudun herhangi bir tara- fından kopan bir aleka parçasının kalp veya dimağdaki mühim şiryanlardan bi- cini tkamasından ileri gelmiyor mu? Kanım böyle aleka haline gelmesine karşı evvelâ aradaki aletleri azaltmayı, hattâ iki insanın geni birbirine e İrem yeniden insana Ver el parafinlemekten epeyce istifade olundu. | Parafin kanın tahassürünü tehir ediyor- âkin, buna mâni olan asıl cismin (sitrat de sut) olduğ. anlaşıl- dx. Alelâde müshil bir ilâç olarak kulla- nılan bu madde, kana karıştırılınca, ka- nın tahassür kabiliyetini izale ediyordu. Mesele artık kolaylaştı. Kan verici. nin damarına bir iğne batırıp, buradan akan kanı izine evvelce biraz sitrat de sut konulmuş bir şişeye doldurmak ve sonra bunu, kana ihtiyacı olan hastanın Mikrop ve tahassi edilince, kanlar arasındaki imtizacı te. mün etmek sırası veldi. Malümdur ki, - kan hir Cserom) denilen mayi kısımla, birde önün derununda yüzen kırmızı kü- den i sin kanları arasında bir sa, o zaman bu kanlardan birinin sero- mu diğerinin kırmızı küreyvelerini ha- rap eder ve bu küreyvelerin terkibindeki albümin enkazı hastanın uzviyyetime ya- yılarak onu zehirler. Kanları, biribirlerine karşı gösterdik- Teri muameleye göre dört sınıfa ayrıyor- lar. Bu dört sınıfa sit kan nümüneleri Miboratuyarlarda hazır bulunduruluyor. Bugün hir adamdan diğerine kan verile- ceği zaman, her ikisinin de kanı bu nü- #munelerle karşılaştırılıp sevileri tayin edilmekte ve arada imtizaçsızlık olup ol- madığı tetkik edilmektedir. Zamanımızda tedavi maksadiyle kan nakline sık sık müracaat olunuyor. Fa- © kat, ekseriya âcil, tehlikeli zamanlarda © bu lüzum hasıl olduğu için; bu serada der ala verici bulmakta müşkil bir me. lir, Milliyet'in edebi romanı: 13 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Bu iki kelime » kulağın- : iki Petek'i ga nr em eld Li 2 seğii ğe uğraşırk eltme; en i Kara yağızın işine gelmez di. Çünkü Petek'i kendilerinden bir tanesi gibi göstermek gerekti. Önce Sarı kız, Kara kız, Bur- malı kız ve Dilo başka türlü alkış landılar. Başka türlü kazandı. lar. Amma Petek daha ka türlü kazandı. E! süren olmadı. © Sadece sesine ve oyununa kayma — serptiler. Belki on, on bir kayma aldı. Neye yarar ki sabaha karşı çadıra dönünce Kara yağız karşı- sına dikildi: — Yal Dedi. Sen onları yiti- Herkes kanını vermediği gibi, verme- ğe razı olanın da her tamüssihha olma- nının hangi neve ait an muay- yen bulunması Klara lame lm ie lip olanları Avrupanın bazı yerlerinde evvelâ sıkı bir muayeneden geçirip kan- ların nevini de tayin ettiktem sonra, İ- €np ettiği zaman hemen bu adamlardan birini çağırmaktadırlar. Londrada 1100 kan verici mevcut olup 1931 senesinde de 2000 kan nakli ameliyesi yapılmış. Berlinde de bazı hastahanelerin her za- man emre amâde kan vericileri olduğu- nu işidiyoruz. Bunlara, kendilerinden a. nacak kan miktarma göre ücret yeril- mektedir. doktor ancak kan verici- nin müsaadesi nisbetinde ondan kan &- labilir ve bir defada bir adamdan 800 gramdan fazla kan alınamaz. Hastanın fazla kana ihtiyacı varsa iki kişiden kan almak İözemgelir, Bazı yerlerde de gönüllü işe talip olanlar, meccanen rerek hayat kurtaranlar var. Pariste hir hasta hakıcı 23 defa kanr- nı vererek hakiki bir seref madalyası al- mıştır. Zamanm. tuhaf tuhaf sanatları arasında, kan vererek can kurtarmak..... ne asil meslek! olarak bu mr ve Doktor Muhip Nurettin Bir çöp iskelesinden şikâyet Dün mathaamıza kadar gelen bir ma halle hallkı bize çok haklı bir şikâyette bulundular, Bu hakk: O teslim etmekle beraber hiç bir mutalea ilâvesine lüzum görmiyor, sadece (bize söylenenleri kaydediyoruz. Bu mahalle halkı diyor ki : & Çatladı kapıda bir. çop vardır. Bu iskeleye günün ve gecenin her saatinde çöp o taşmır. Nakilbent caddesinde oturanlara çöp arabalarının tankırtılarından uyku haramdir. Bu arabalar yalnız gürültü ilç kalsa- lar gene iyi. Fakat mahallede tozdan, topraktan, kokudan oturmak imkân: yoktur. Maballe bir mikrop yuvası ha- lindedir ve adeta bütün mahalleli ve- remdir, Kanir benizli bir tek kişi görü lemez. Belediye bu mahalle halkının sıh hatını korumak için ya bir çöp iskelesi- ni buradan kaldırmalı, yahut mahalle- yi sık srk sulamalıdır. iskelesi ist, Mr. Kumandanlığı Satınalma kom. ilânları Merkez Kumandanlığına bağlı kıt'at ve müessesat ih- tiyacı için yedi bin kilo tere | yağı 8-7-933 cumartesi günü | saat 15 te kapalı zarfla mü nakasası yapılacaktır. İstekli lerin şartnamesini görmek i- çin her gün ovemünakasaya girişeceklerin belli saatinden evvel | teklif mektuplarının Merkez K. Satmalma Komis- yonuna gelmeleri. (23) | (2722) 3689 ... Harbiye mektebi ihtiyacı i çin (5500) kilo yoğurtun pa | zarlığı 25-6-933 pazar günü saat on altı buçuktan on yedi ye kadar yapılacağından is teklilerin şartnameyi görmek için her gün ve pazarlığa giri şeceklerin belli o vaktinde ko- misyonda hazır bulunmaları. (31). (2874) 3836 | toptan alırsın. Halbuki Petek o paraların hep sini hemen oradan, Yozğat odası- nm kapı eşiğinden anasına yolla. mak istiyordu. Daha ilk günün ge. cesinde kazandığı böyle lie; sonraları kim bilir ne olur diye düşünmüştü. Elinden paralar gidince sabaha kadar uyumadı ve Oba halkı he- nüz gözlerini açmadan çadırından sıyıştı. Buraya kadar bir geldi ya, ve kadar da gitme yolunu bu- ur. Gün iyiden iyiye doğunca Oba harman çorman oldu. Bire şurası bire burası. Nafile. Petek buluna madı. Petek yerini iyi bulmuştu. Beş dershaneli mektebin çocukları iki buçuk darodanın içine sıkışıp kükierleiiz Menide soğunu Açık sözlü adam Muallâ barda arka masalardan birinde oturmuş, bekliyordu. Yün başından ge çen garsona sordu: Garson müşterilerle meşgul (olduğu için ösvap vermeden yürüdü. Genç ka. dın topu topu iki robundan en iyisini gi- yip gelmişti, Evvelce bu barda çalışıyor. du. Fakat müşteri azlığı bahanesile işin- den çıkarmışlardı. O da başka bir bar sahibinden vadalmış, bekliyordu. Sa- londa, eski dam dö konsomasyonlardan beş, altısı kalmıştı. Hepsini de tanıyordu. Belki pek mahzun göründüğünden mi, nedendir, kimse yanına gelmiyordu. O i. Falıat şirince idi. bilir ne içkisi vardı. Genç kadın elini bi- le sürmiyordu. Ancak her kapu açıldıkça heyecanla giren adama bakıyordu. Ya- rım saat sonra nihayet beklediği adam geldi. Muallâ sapsarı kesildi. Keske gel- meseydi, daha iyi değil mi idi? diye dü- şünüyordur Bu gelen adam da senşti, e- linde kasket, kolunda bir pardösü vardı. Bunları yestiyere bırakmağa bile lüzum | görmemişti. Sert bir sesle: — Braz genç kaldım, dedi, çok olda | mu sen geleli? — Yok, hayır.. Nasıl iyisin ya Sabri? Aman iyi olda.. Ben bir aydır. haslay- dım, fakat gene çalıştım. Çalışmazsam, kendime, kızımıza nasıl bekarım? Dalma seni düşünüyordum. Acaba pardösü ile kışı masıl yeçirdin diye.. Melihat babam nerede diye hep seni soruyor. Ne cevap senin canımı sıkmak icin söyliyorum zan- netme.. Ah, gene öksürüyorsun Sabri... Neden biraz kendine bakmıyorsun? Sabri bir sigara ye Bir bira ısmar- ladı, Muallâ dedi ki: — Keşki hir pastacıda buluğsaydıkta, orada sıcak bir şey içseydin daha iyi 0. lurdu. Sabri, hen sana iyi bakardım. Sen kadrimi bilmedin. Biraz bekledi. Sabri hiç bir şey lemiyetdu. O zaman #enç kadının gözle- rinden yaşlar geldi.Salonda kimse onlar. la meşeul değildi.Kızlar kendi dertlerine müşteriler kendi eğlencelerine — dalmış- lardı. Halbuki geçen yazdan beri karısı nı bırakıp bir baska kadınla Y başlıyan hir kocanın söyliyeceği sözle dinlemek kimbilir daha ne kadar entere- san olmak lâzımdı. Sabri karısının göz. yaşlarına haktı, Bir elini tutsa, “Munllâ, art bemen teselli bulacaktı. Hattâ rülümse- ğe bile kendinde kuvvet bulacaktı. Fa- | kat hiç, hiç bir şey.. o kadar bissizdi bu adam ki.. Put gibi . O zaman kadmlık yururu Muallânın 'başmı doğrulttu. Gözyaşlerin: sildi. ve masanm üzerine içmediği içkinin parası nı attı. Kocasının yüzüne atmamak için.. Ancak o zaman Sabri dedi ki; » — Dur gitme. Ben seni burada çalı #ıyorsun diye hurada söz verdim, senin- İe konuşacak şeyimiz var. Bir başkası belki durmaz, giderdi. Fa- kat Muallâ gidemedi, Kim bilir belki de herşey gene eskisi gibi düzelebilirdi. Altı sene evvel tanışınışlardı! Sabri 0 na yaklaşmış, tatlr konuşmuştu. Müteva- zi bir nişan yaptılı çoc oldu. Daha sonra İk tü, veçimsizlik başladı. Halbuki Mal daima mutr, Sabri, çekingen, her akşam acaba kocası saat kacta gelecek (diye bekliyen bir kadındı. Kimseyi tanımıyor- du. Anası, babası, akrabası, kardesi yok- tu. Kocasız, ve hir de bakılmağa muhtaç bir çocuk yanında olursa ne yapabilirdi? Nihayet, bara düşmüştü, o Beyoğlunda kiraladığı ucuz bir odada yatıp kalkıyor, çalıştığı geceler çocuğu kendisine acıyan | ev sahibi ihtiyar kadına bırakıyordu. Bu- na mukabil para da vermiyor değildi. Ancak o zamanlar bir kac defa kocasını bu kadınla beraber uzaktan görmüştü. Anlayamıyordu. Haklanı arayamıyordu. Zaten eskidenberi kocasma karsı yüksek kullanamamış, dik baslılık edeme- mişti, Şimdi mi edecekti? — Sabri, beni neden bıraktığını hâlâ anlayamıyorum. Beni buraya çağırdın. Bir sey mi söyliyecektin? — Evet, şunu söyliyeceğim, Biz artık | Genç kadın sarsıldı. Yaşlar tekrar göz di. Akşama kadar mektebin avlu- sundan dışarıya çıkmadı. Kara ya ğızm her şey aklınageldi amma mektep gelmedi. Oba, bu sıvışıştan kuşkullandı. İkindi üzeri çadırları yıkmca yola çıktı. Kuşkullanmakta haklı idiler. İrem Nahiyesinin © müdü- Süleyman | sin. Buna mani olacak ben değilim. Biz büyükler yerlerine çekilmişti. Bu Beydi. On Va yıldanberi (oObu © taraf- larda müdürlük ediyordu. P: değil ya, uçan sineği tanırdı. Hem çok iyi adamdı. Neye yarar'ki elin de İstanbuldan şahadetnamesi ol- li için kaymakam olâmıyor- du. Elinde, derme çatma, mühür- Tü, taralı bir kâğıt olsaydı, belki şimdiye kadar vali paşa bile olur- du, Kara yağız, Süleyman Beyin ne acar olduğunu bildiği na bir iş gelmesin diye yolunu kır- mıştı. Şehir yolunu tutacağma sa- ğa saptı. Yenişıhlar yolu ile Dere- şıb yolunu tuttu. İdris dağı köyle- rinde kış çoksa Tatlar'a veya Kara bürçek'e gidecekti. Petek geniş bir soluk aldı. Amma bir iki dakikalık bir so- luk. Öyle ya. Ole iie VEBA “Dünyanın en m uhteşem sergisi İstanbuldan gidecek seyyahlara nezaret ve icap eden | tedbirleri almak için M. B. Madeleine buraya geldi | Bükreşte Realitatca İllustrata gaze- tesi tarafından tertip — edilen Türk - Romen Şikago seyahatine memleketi- | | İ İ Madam MADELEİNE mizden iştirak edecek olan seyyahla- rm buradan hareketlerinden evvel i- cap eden tertibata nezaret etmek üze- re gazete sekreterlerinden Madam B. Madam Madeleine bu seyahat hak- bez $u izahat ve tafsilâtı vermekte- ir: — Tertip edilen seyahat © hiç bir menfcat nazardtibara alınmadan ve münhasıran bütün dünyada fevkalâde bir mahiyet alan ve yirminci asrın bâ- | rikası olan Şikago sergisini Türk ve Ro men entellektüel zümrelerinin ziyaret ve istifadeleri düşünülerek tertip edil- miştir, Seyahat İstanbuldan hareket ve malâm olan program mucibince 54 gün gezildikten sonra İstanbula avdet edilmek şartile 660 liraya sığıştırıla- bilmiştir. Bu paranın içinde yemek iç- mek, yatmak, gezmek ve lüks bir va- purla seyahat etmek masrafları da da: hildir ki, beher gün için 12 buçuk lira yirmi beş kuruş isabet eder. “Seyahatin Romanyadan itibaren | er gün bir neş'e ve eğlence | günü olarak kaydedilebilir. Rükreşin ileleri, Romanyanm yüksek lim ve mülefekkirleri kafileyi can- Avrupa Hükümetlerinden de bir çok iştirak edenler vardır. Binaenaleyh, lerinden dökülmeğe başladı. Böyle bir şey beklemiyor değildi, fakat bunun na- sıl mümkün olabileceğini bir türlü akli kesmiyordu. İki hıçkırık arasında: İ dın için, dej i nesi var? mesi var bu şıllığın Allah aşkı. na söyle... — O kadın için bir şey söyleme. son- ra beni söyletirsin. Geçen gece bizi ne diye takip ediyordun? Ben senin yaptı- ğin şeylere karışıyor muyum? — Sabri, ben bara düştüm ama, Alla- ha şükür namusum tertemizdir. — O mavalı haskasına oku! Ben açık sözlü adamım, Yalanı hiç sevmem, Zavallı Muallâ bu kadar ağır itaba ve- recek cevap bulamadı. Sabri sesini tathlaştırarak dedi ki: — Sen vene hayatımı tanzim edebilir. geçinemeyiz Bu, anlaşıldı. Ben ne istedin de yapmadın. — Çocuğa geliner, bu işi de düzeltiriz. Benden baska nafaka istemezsen, kazan. dığım yarısını ona göderirim. — Ya be? — Söyledim ya, sen de elbette birisini bulursun, O kadar güzel & meziyetleri var, Maallâ şöyle bir düşündü. Bu adam belki de hakir söyliyordu. Bir erhen: bayatı yaşamaktan, ayrılmak dah idi, O zaman içi biraz sükünet buldu. fası dinlendi. Sabri kibar davranarak ma- #anın üzerindeki parayı kadına geri ver- di. Ayrıldılar. Munllâ bu kadar açık lü bir adamla yaşı kederini beraber alıp N ayazlı gecede nerede yatacaktı. Müdüre gitse yatıracak, doyura- cak, iyi bakacaktı amma, ertesi gün köyüne gönderecekti. Hanın karşısındaki kahvenin yanından geçerken birdenbire ir- kildi. Duvarm dibinde Kaşıkçı Çi- lingir Koca'yı görmüştü. Kaşıkçı çilingir İsmail Çavuşu dün gece ta nımıştı. Kaşıkcı Çilingir Koca tam dök- san beş yaşında bir adamdı. 1290 da tam otuz beş yaşında imiş! On bir yıl, adam öldürme yüzünden iftiralanmış, damda yatmış, Bütün gücü topal Mevlüt ağa gibi bağ lama çelammk değil de çakamibeğı lama havalarma kaşık tutmak- mış. İki, dört, on iki, yirmi kaşıkla &n zor havaları çalarmış. Çalar- mış değil, Petek dün gece bunu gö- zü ile görmüştü. Hiç bir ümidi kal- mıyan Petek bir anda Çilingir Ko- canın önünde durdu. — Nidiyon burda Çilingir Koca? — Nidicem? Yoruldum oturu- İ müracaat etmekte olduklarını haber seyyahin kafilesi cazip ve mütenasip bir heyet olarak Amerikada alâka u- yandıracaktır. ralarda srcak ve soğuk su, yatak ve her türlü dilmiştir. Vapurun cimnastik, dana, 0- yun, sigara salonları kâmilen seyyah. ların emirlerine hazrıdır. Ayrıca bir | de bar vardır ki burada da her seyyah istediği gibi eğlenebilir. Amerikada geçecek günler için tanzim ettiğimiz program uzun uzadıya düşünülerek | ve tetkik edilerek hazırlanmıştır. Bu | itibarla 660 lira g bir para ile (İİ görülecek şeylerin bir kaç bin liraya yapılamıyacağını Amerikaya seyahat edenler pekâlâ takdir ederler. “Aziz komşumuz Türklerin bu şa yanidikkat seyahate ii zere Beyoğlunda Pasrapit Şirketine büyük zevk duyacağımız bu seyahate gösterdikleri alâka Ro- men kafilesi tarafndan — büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Ben bu- rada İstanbuldan iştirak edecek olan- ların her türlü istirahatlerinin temini ve tertibatın muntazam surette istik- mali için çalışacağım. Kendi hesabıma İ şunu söyliyeyim ki, bu seyahat hör | noktadan ve herkes için hayırlı ye fay- dalı olacaktır. Ve biz de ancak bu ga- ye için çalışmaktayız.,, ISTANBUL HAVAGAZI Şirketi 24 Haziran Cumartesi günü saat 1430 da Beyazıt'ta Elektrik Evinde verilecek'olan ameli yemek ve pasta pişirme dersine bütün Hanrmefendi- leri davet eder. (4829) KADIKÖY HAVAGAZI Şirketi 26 Hazisan Pazartesi günü saat 15 t£ Kadıköy'ünde Süreyya Paşa si- neması salonunda verilecek olan â- seli yemek ve pasta pişirme dersi- we bütün Hanmefendileri davet Elektrikle işliyen bulaşık yıkama makinasının tecrü- beleri yapılacaktır. (4828) Dr. İHSAN SAMI BAKTERİYOLOJİ LABORATUVARI Umumi kan tahlilâtı, frengi noktai nazarından (Wasserman ve Kahn teamülleri) kan küreyvatı sayılması. Tifo ve ısıtma hastalıkları teşhi: idrar, balgam, cerahat, kazurat ve su tahlilâtı, Ültra mikroskopi, hususi a şılar istihzarı. Kanda üre şeker. Klorür. Kollesterin miktarlarının ta- yini. Divanyolu No. 189 Tel: 20981 (3999) 2589 3431 Yeni model Allegro e vey b ya açaklar crela taya sörimeki ve bade kayıp öneride eremek sarti bi Eyi rap olabilmek Heryerde Sır, Urüüml cen tale içi hek amir, üm teala, Buetkarü Gantanbel ve Şe Gaal Sima — Değilim ya.. — Onlara nasıl katıldın kız? — Bilmem. Korkuttular da gel- dim. — Sen nerelisin? — Ne bileyim?.. İşte.. bütün dün yalıyım... Ben Türkmenim. — Hangi koldan kız? — Bilmem ki. Benim kimim kim sem yok ki.. Anama Türkmen kı- zı derle yatacağım yiyece- ği ta. ci Çilingir Koca doğruldü. — Kız! dedi. Yatacağın. bulu- nur emme, yiyeceğe karışmam. He le bir eve varalım, koca nine (ka- rını) bir şey bulur verirse doyar yataram. Çilingir koca Petek'i alıp bir göz lü damına götürdü. Karısına ses- lendi: * — Kıskanma ülen! daha nikâh- lanacak çağda değil. Kimi kimse si yok, — Hadi, hadi get işine! ben se- nin nikâhlandığını da, ne oldu- | ğunu da bilirim. yorum. Birazdan eve gideceğim, Sen kimsin kız? — Dün gece aznıyan mi — Bunun SR doyurab misin ki? Dil anketi Liste 96 ANKARA,22. A AT. D. T. cemi 2— Binaenaleyh — binaberin 1— Mamafi — mahasa — 4— Vennelim 7— İlinihaye 8— Vesaire, 5.— Bilitikar — #zbaren — ii. 12. Bilâvasıta 13.— Şayet» 14. — Meğer 15 — Meğer ki, Askeri tebilgat Ücküdar Askerlik şubesinden : Bekaya 325 doğumlu ve bunlarla mua meleye yı ka hizmetli Ef, lerle ayni ehiliyetna- meli 325 ve 527 doğumlu muallimler ve yine orta ehliyetnameli ve 326 döğüm- Jularla daha © evvelki *doğumlulardan kalmış olan Tabip, Diş tabibi, Baytar ve Eczâcılar W Temmuz. 933 tarihinde hazırlık okıt'alarında bulunmak üzere sevk edileceklerinden bu kabil Ef. Je zin ehliyetmamelerile beraber 20 Hazi- ran 933 perşembe günü Üsküdar As. $. sine müracratları İâzrmdır. RADYO Bugünkü proğram İSTANBUL : 1830 kadar Gramofon 2 Saz Müşerref Hanım). 2050 Osman Pehlivan 2120 Hanımlar hey'eti. 2 m Gramofon, itibaren Ajanı, Borsa haberleri ve Sant ayarı, VARŞOVA, 14811 m. duba sima 28 pl. > Sam pia eserlerinden mürekkep konser. 23; Dans mu- sikisi, BUDAPEŞTE, 550 m. 20,50: Harici siyaset (Konferans). 21,151 Si- gn nie (Önmmde kahreirden). TES: Opera orkestrasının konseri. 2420: Bellerue İ Olelindem maklen dama musikisi. VİYANA, 518 m. dek MİLANO - TORİNO - FLORANSA 21,05: Haberler. — Mesikili o dinleyicilerin arzularına tabi konser. İl,33: Senfonik kon” ser. 23; Karışık konser, PRAG, 488 m. 2030: Nubtelif plâkler. 20,56: sözler, 2230: iie Ke hab EN er iyat, 23151 Zamana ait komser. “ BÖKREŞ, 304 m. be Plâk. 1415: Hafif pâlk kon cestra 19,15 radye orkestrası 20/48: (Teou badur) isimli plâk ile Verdinin pereti Asr umdesi “MİLLİYE T”tir. ABONE ÜCRETLERİ : Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nünhalar 10 karuştur.— Gazete matbaaya sit işler için müdüriyete edilir. Gazetemiz ilönlere iyetini kabul etmez, BUGÜNKU HAVA Yeşilköy hava rasat merkezinden aldı- öm malümata nazaran begün hava açık ünde beş kuruştan... dur bakayım nider? İki kişilik pi- şir üç kişilik ye demişler, Kız sen Direlisin? — Ne bilen, Bana Türkmen kı. zının bebesi Yaylalı kız derler. Ki mim kimsem yok ki hepsini bildi- rem. — Hay Türkmen kızlarına, yay- la kızlarına can kurban! Al şu ka- şıkları getir. Tanri boğazını ver- miş Yayla kızı. Bu gece bulgur aşı da var. İçine bir dene de soğan koydum. Çal kaşığı! Şu hasıra yat ta tok, tok uyu! Petek bir gün, bir gece yorgun- luktan sonra koca ninenin tek 80- ğanlr bulgur aşma çaldı — kaşığı, çaldı kaşığı.. Üstüne de bir tas su dikince karnı şişti, göz kapakları ağırlaştı, yalınkat hasırın üstünde ve yalmkat keçenin altında serile kodu. Şehirde tek soğanlı bulgur aşma tek kaşık çalanlar korkulu rüya gö“ rürler. Petek korkusuz tek rüya bi» le görmeden uyuya kaldı. Ta, do- ğuyazak (Devamı var)