Temaşa tarihi 25 mayıs perşembe günü — a Halkevi bize Tepebaşı tiyatrosuna bir müsameteye davet etmişti: benii talebesi, maşa sanatinin muhtelif tezahürlerini gösteren tabloları temsil etti. Bu tab- oların hepsine birden “Türk temaşa yağı edebiyat kokusu var: kuş bakışı... Tasavvur da bence kolay İN ka bul edilemiyecek bir iddiaya istinat ediyor: Türk temaşası basitten mü- rekkebe doğru gitmiş, evvelâ meddah, sonra hayal, sonra orta - oyunu, sonra tuluatı veya man piyesleri ile ti- şa göz'ü meddah hikâyelerinin şekiller- le anlatılması, orta - oyununun da Ka- ragöz eşhası yerine insanlar konulması suretinde izahı bana pek basit geliyor ve her basit izahta oldu- ğu gibi iy © Sagi yanlışlık hissedi- alm ık karagözcülükten, e - oyunculuğundan daha * kolay değildir. belki daha zor- dur; hele bunlarm bi sev- kalmak sonuncusundan mi hiç şüphesiz çok daha mm ta- hayyül kuvvetine muhtaçtır. okumanın tiyatro ki li daha fazla bir düşünme, irem gayreti- ne muhtaç olduğu gibi. Tiyatroyu orta - oyununun tekâmü- lü diye kabul edebiliriz; fakat orta « oyununu karagözün, bunu da medda- Sun tökâemâli veya istihelesi oaymak mümkün değildir. — Bir kere üçüde bir cinsten değildir ve biri | ötekileri ortadan kaldırmamıştır. Bugün tiyat- hattâ süratle ortadan kaldırıy: onların yerini tutabildiği için değildir. Daha doğrusu onların ortadan kalk- ması, bilhassa karagözle tiyatro ile sinema yüzünden değildir. Meddahı kaldıran belki romandır; ka- ragöz ise realist sanat “conception,, la- rına uymuyor; sonra o deve derisi re- simler terbiyesizlikleri ile meşhurdur, haylı zamandan beri de Türk cemiye- ti açık saçık, kaba cinaslardan hoş! mıyor, Perşembe günü Tepebaşı tiyatrosun da karagözü ve orta - oyununu seyre- derken duyduğumuz sözlerin yeğ i ha- kikaten insanm yüzünü ( kızarta« şeylerdendi. Hem bunlar son pim lüzumsuz sözlerdi; çünkü hepsi de sırf ayıp söz söylemek zevki için uydurul. muş cinaslardı. Bir tane, iki tane de ğil, bir teviye açık #öz. Bu nevi şaka- larla insanın “seexuel” hayatını tahlile çalışan roman sayıfalarmı veya tiyat- ro sahnelerini bir tutmak cidden im- kânsızdır. Karagözün, hiç olmazsa bir zamanlar, bilhassa çocuklar arasında müşteri arıyan bir temaşa olduğu dü- şünülünce, rağbetten düşmüş olması hiç de esef veya hayret edilecek bir şey değildir. Çok isterim ki bu sözleri bir mahçupluk göstermek için im zannedilmesin. Fakat tenasül mletle- ri ile insanın cinsi üzerine yapılan cinaslar pek kolay ve miha, ki bir surette çoğaltmıya müsait oldu- ğundan insanı pek çabuk ima eabilir. İşin asıl fenalığı da hünerinde mahir b nm çok kolay, hiç bir zihni gayret İstemiyen bir 5 lık membaı Karagözün ortadan — kalkmasına esef edenler çok var. Hem bunların hepsi kaba cinaslardan hoşlanan a damlar olmak şöyle durum, işlerinde © gibi şeylerden kaçınan, bilâkis ince bir sanat istiyenler az değildir. Fakat dikkat edilirse bunlar karagözün dün- zamanımızın tabiatten kaçan zihniye- ine daha mülâyim geliyor. Mamafi Karagözün bugünkü şekli ile ihyasma, başka bir mani daha var. Halâ kullanılan resimler, küçük kahvehanelerde gös- terilmek üzere ; alelâde i vazgeçip zamanın düşün- celerini kabul ederse yine canlanma- sna; büyük kütleyi değilse de | yine oldukça kalabalık bir seyirci tabaka- sını alâkadar edebilir. Karagözü de, orta da mahrum dur. Sanat hislerin fikir hâline geç- mesinden, yani faal bir hal almasın- dan çıkar. Faal olan her şey de za- manın zaruretlerini, muhitin ruhi hâ- dır. Robert College talebesi, meddah; karagöz ve orta - oyunundan sonra Vatan yahut Silistre'den bir sahneyi oynadılar. N Namık Kemal'in romantik piyesinin seyirciler üzerinde bıraktığı tesir, onlara verdiği heyecan sirf bir tarihi “reconstruction,, un yereceği heyecandan çok başka af ede- yim ki romantismden nefretim, Namık Kemal'in manzum mensur bütün ecer- lerine de şamildir; fakat Vatan'ın, Za- vallı çocuk'un, Akif Bey'in bugün tek- rar oynanması belki halkı gene celbe- debilir. Niçin tecrübe edilmiyor bil mem? Onlar acemice eserlerdir, — VER piyenler değildir. nanması seyircileri, yaratıcı bir müş- külpesentliğe sevkedebilir; bugünkü- daima daha aşağıyı aramağa leri de bu nevi temaşayı | ep e ye Tuhuat bittiği zaman saat hayla iler. ir ? â “Amateur, temsiller e ma- | arızıyım; zaten herhangi işte “a- m ni ii temsilleri de ancak mektepliler ara- skin, Manmafih onların da Elie veya bedii bir faydası oldu- ğuna bir türlü kanaat orum. Çocukları kolay bir alkış © aramağa sevkediyor. MİLLİ Anahtar Yaya kaldırımın kenarında bir şeyler İrfan mütevazi bir işte çalışır, kazan | cı az, fakat hülyası geniş bir adam idi, k Eki Tam bir hülya ortasındaydı.. Anah- | tar onun gözünde aşkı ve canlar darıyordu.. di. — Belki bir gün tesadüf beni kilidin önüne karar hk Tela 5 gözü itibaren, haya he ie dlinyanın en zengin ve en mes'ut adamı İdi. S.s — Vay İrfan neredesin yahu? Mas. allah seni iyi gördüm. Yahu kaç sene odu? Haydi seni bizim eve götüreyim. Akşam yemeğine kal.. li ni bir ev, gündelik hayat hammandaki müş müş külüt karşısında büsbütün huysuz ol- muş, suratı asık bir kadın Şimdi böyle fakir sofraya ortak giden adama kim bi- lir ne içlenir! Eski dosta eşekkür ederim dedi, akşama çok Play iöiyelni var, — Ne meşğuliyeti? metresin filân mr var? İrfan cebindeki sihirli anahtarı oleşa- adama benziyorsun... Bir gün mutlaka in olacaksın. İten gayri Btiyazi gülümeyerek: ta bir canlılık vardı; İsmini bilmiyo- rum, Fırıldak rolünü © oynıyan genç YET CUMARTESİ 27 MAYIS 1933 güzel bir kabiliyet gösterdi ve seyir- ileri çok güldürdü. Kaba cinasları | da azdı. Narallah ATA | x ». ». - İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat Üzerine sigorta munmelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası o bulünmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel; Beyoğlu : 4687 2362 'allahi iyi tahmin ediyorsun, de- ” — Fakat ne olur bu bize gel canım. Bir akşamı feda et. zocukluk Tahmin ettiği gibi eski dostun ken- disini külüstür ve karanlık bir apartı. manın kapısından soktu Beş kat merdi- ven çıktılar. Belliydi ki, eski dostu çok fakirane geçiniyordu. Ta üst kata gelince eski dost: — Şimdi bizim karı şaşıracak, dedi. Ve elini cebine sokunca durakladı: — Eyvaaah, dedi, bizim anahtar ge- ne kaybolmuş. Artık bizim larının çe- nesini dinle,, Efendim, bu anahtar özle alelâde bir anahtar da değil ki. Emni- yet kilidi olduğu için pahalı bir şey. İrfan titredi: — Acaba nerde kaybettin? diye sor- du. — Vallahi ne bileyim? Her gün ay- ni yoldan gider gelirim. Acaba tramvay da mı, yoksa Saksi sokağından gelirken mi düşürdüm? — Saksı sokağında mi? İrfanın gözü önünde, yaya kaldırı. min kenarında parlıyan anahtar manza- rası canlandı. Eski dostu mütemadiyen anlatıyordu: — Şimdi bizim karıya bunu söyle Senün üzerinde bir sünhtür yok ma? Bel ki uyar da yakayı kurtarımız. İrfan eski dostunun yesini görünce: — Dur bakalım bende bir anahtar varı uyar mı? dedi. Anahtar kilidi kolayca açıverdi o zaman anahları eski dostuna uzat — Sende kalsın, dedi, Madem ki ki- lde uyur, Ben bü analtarı yolda bul dum. Kim bilir, belki de senin düşürdü Hün anahtardır, Al, al.. Zaten bu anah- tar artık ne işime yarar ki. Koyu açılmca içerden yağ kokusu ile karışık bir hava geldi. Mutfağın kapı sından da başını bağlamı; eteğini beli- ne kaldırmış, kırmızı, ablak yüzlü, kart karı çıktı. NİŞAN MERASİMİ Milli Sigorta şirketi müdiri merhum Muhittin Şevket Beyin kerimesi Nilü- fer Hanımla Denizli Mahkemesi aza - sından Nedim Beyin nişan merasimi dün bir çok dostları huzucile Tokatli- yan otelinde icra edilmiştir. Tarafey- ne saadet dileriz, irfan KADIKÖY HAVAGAZI ŞİRKETİ 29 Mayı Pazartesi günü saat İS te Kadıköyünde Süreyya Paşa sineme- sr salonunda verilecek olan Ameli yemek ve pasta pişirme dersine bü- tün hanım efendileri davet eder. (3796) sm 73 üncü liste ANKARA, 26, A.A. — T. D. T. Ce miyetinden verilmiştir £ Karşılıkları aranacak arapça ve (araça kelimelerin 73 numaralı listesi şudur İCAP 6 —İHTİMAM 2—ICAR 3—İCAT 4— İHANET 5— İHMAL 10—İZAH Gelen karşılıklar Liste : (72) Taamül: Alışılmış yapıltı. Taarruz? Saldırmak, takılmak, sataşmak. Taciz! sıkmak, güçsüz bırakmak. Tadif: yollu değiştiriş, yoluna getiriş, ileri gitmek- ten kurtarış. Tasarruf: yarartılı kulla- nış, elde çevirmek. Tasavvur: Düşünüş, düşünceden geçiş. Tasdik: gerçekliği- ni söylemek, doğrulatmak, doğruluğu- nu yazmak, Tasinln: önceden düşüne mek içten kuruş. Tasnif: toplamak, st ralamak, sıralara ayırmak, yazı toplan- tıları, Tasvir: Benzerini yapmak, gö- rünüşünü çekmek, kılığını çıkartarcası- Da söylemek, dört yanlı anlatış, kılık- landırmak. Tatbik: uydurmak, uygun- laştırmak, tıpkılatmak, yaşa buyurultu sunu yapmak. Tatmin: yatkınlatmak, i- nandırmak, kandırmak, sevindirmek. Tazanmun: kaplamak, içinde bülun- mak, Üzerine almak. - Taziye: Acıyra- yutmak, avutucu söyleyiş, avutkanlık, yaş dağıtma yazışı, (siz eağ olun) deyi şi Filorinalı Nâzım ... Liste: (70) İlga: bozmak, kaldınmak. İlham; iç duygusu içten doğan, İtibas: o benze mek, bir şeye karışmak. İltifat: güler yüz göstermek, bildiklik göstermek,gö nül almak, hoşmut etmek, sevindirmek. İltihak: katılmak. times: arkalamak, asırmak, ismarlemak, dutundurmak, is tönmek. İltizâm: dutmak, yapmak, seç. | mek, beğünmek, bazı rusumun toplama İ sanı hükümetten almak. İmkân: olabil. ve mümkün | mek, yapılabilmek, imkân türkleşti. İmtihan: denemek, sinamak, deneyiş, yokleyiş, türkleşti. İmtiyaz ayrılık, imtiyaz türkleşti, İmza: adi ya #19, imza koydu, imza atmak, imzala- mak, imza türkleşti. Ztina: bakım özen- mek, bezenmek. İtiraz; karşı | komak, niçurçülük, itirar türkleşti. fiyat: alışganlık, alışmak adet edinek. Göztepe Hazinedar oğlu Baha ist. Mr. Kumandanlığı Satınalma kom. ilânları Harbiye ve merbutu mek- teplerin ihtiyacı için 7000 ki- lo zeytin tanesi ve 7000 kilo beyaz peynirin 20-6-933 salı günü saat 14,30 dan on yedi- ye kadar ayrı ayrı açık müna- kasaları yapılacaktır. - mesini görmek için ve ii kasaya girişeceklerin belli tinde komisyonda hazır sağ lunmaları. (655) (2347) Ere çykan ind “KONAK MÜZAYEDESİ ir karakolu arkasında No. 48,24 konak ve hâne Sultanahmet üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğince 30 mayıs salı saat 15 te bilmüzayede satıla caktır. 80 lira getiriyor, Şehzade cad- desine hazırdır. Açılmakta olan Gazi- paşa caddesi üzerinde 786 arşm arsası vardır. (3488) Hacı Fidan merhumun halefi Sünnetçi Emin Sabahtan akşama kadar Beşiktaşta 4 No. da Tel. 40621. (2914) Busünkü program ISTANBUL, : Gramofon. 18,30 Fransızça ders (müptedilere mahsus) ere H, 2) Tanburacı Osman pehlivan 2010 Siğdye vaz heyeti refakatile Zeki B gramol: 21,0 m. 2 Ajans, borsa haberleri ve saat ayarı. Riyaseticumhur filarmonik orlast (Mendelsohn Sym. A. Ma Jeure). 1840 alaturka saz 1940 dana musikisi, 20,10 sğans haberleri, hava râporu. VARŞOVA: Jai m 1315: Pisk inal 17) lak e May kale 208 rast! konseri Hafi musiki. 23,10: Chopinin eserlerinden komset| 245 Dans müsikisi, BUDAPEŞTE, 850 m. 15,35: Amele cemiyetinin koro konseri. 20,54 Plâk. 7135: neşeli musahabe, 22: sikisi 23,20: Hafif ve siçan munil Brend caz takim. Kaloanın (Zirkusprinzemin) — operet) 23,50: gece konseri, VİYANA, 818 m. Zi: Askeri konser. 2320: Budapeşte'den mal) len Sigan musikisi. MİLANO - TORİNO - FLORANSA 21/08: Haberler. « Pik, © 2205: ei. operası, RAG, 488 m. arar balik e a“ la heyeti tarafından müsa eni neşriyat. 23,20; keman a ari BÜKREŞ, 394 m. 15: Plâk. 14,15: Plâk. 18: karışık konser, 21 bere keereri. 38: Bir emomi mahalden kesi BRESLAU, 325 m. 21: Viyanadan var 23,20: Dans musikisi PARİS, POSTASI 328 m. ille Sana dans orkestrası. 2410: Dene gli) Jilete Bıçağa Ne lüzüm PEŞİ TEMA HASIR İLİĞİ Nasırı bıçak gibi Kesiyor... Jilet gibi Tıraş ediyor... 2717 TOR Se DOK HORHORUNİ İİ Her gün akşama kadar hastalarını Eminönü Valide kıraathanesi yanım- daki muayenehanesinde tedavi eder. Tel. 2,4131 (3707). — Dr. A. KUTİEL Karaköy Börekçi fırmı sırasında 34. (2648) Jililliyef Asrın umdesi “MİLLİYET” Gr. ABONE ÜCRETLERİ : Gelem evrak geri verilmen.— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya sit işler için mödiriyete m racaat edilir. Gazetemiz ilânlerım mes'u” İiyetini kabul etmez. | amman BUGUNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden eldir? alman sararan bugün hava aşık ge- “28 a tarihinde bara zy TET mk iimebreı arcaklık em fazla 22 em az 16 de Milliyetin edebi Romanı: 115 ——————— MAKEDONYA Aşk, Yemekhanenin bir köşesindeki sek bir kri ner e | b eği cınasında z Sai Pike ele ei gö sonra suratı asıldı. Tatlıyı yerken huyordu. Salâbiyettar mayi den sayılan kambur bir talebe İhsan İpekçinin kulağına fısıldadı: — Azizim » Eğer mubas- sr Nizameddinle seni müdüre götür mezse beni insan yerine sayma! Çocuğun kerameti mi, kehaneti mi vardı ne? Hakikaten de öyle oldu. Y. mek biter bitmez sır kürsüsün- den pürazamet bağırdı: Nizameddin! İhsan İpekçi. . Siz kalınız! ?ki arlındaş bir kaç dakika sonra ömü- dürün dairesi önündeki kta cile çi karmağa başlamışlardı, Sol twaf hasta- Kin, Polillha, ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif bassır, ikisini de bir kaç defa bu berbat yere tıktığı için o tarafa korku ile bakı- rorlardı. Bir dakika. Bir dakika daha bekle mekle geçti. Nihayet Eee Beyin dai- yı km gene taliiniz varmış..- Dedi - Müdür Beyin misafiri olmasaydı, göreceğiniz vardı, Haydi gidin müzakere salonuna. Iki arkadaş bu Köklenilmeyen nimete şaşıp kalmışlardı. Koşarak uzaklaştılar. Aceba bu misafirler kimlerdi? Hay- Miki al e eğ çalışmalıyız. Doğru” sa bana söylediği sizlerden çek müle esir oldum. Talât Bey gibi bir arka- daş bile böyle düşünürse ben bu işte nasıl devam edebilirim. Dedi. Bari Maitre Saleme bir haber yollamış ol- s — İsterse yollasın, — Böyle deme.. Bu hareket bir ma- son hareketidir. Ve mason İocasının arzu ettiği şartlar içinde cereyan etme- Hidir. — Ben Türkiyede masonluğun kök salmasına taraftarım, Fakat memleke- ti masonlara teslim etmek (fikrinde değilim. Bunu iyice anlama Hernehal ise asıl kon «izemder Keme rma e Emin ne düşünü — Ne gibi? — Bugün bizimle el birliği etmiş tar. Faraza lesi bunların en Mektep Müdrrü hiç düşünmeden cevap verdi: . > Toprak meselesinde biz, mevcut lerinden dağ Prensliği kadar geniş inikleci tarla pahasına satup elden çıkarmağa mecbur kalıyorlar. Makedonya komi- tası sistematik çalışıyor. Komitacılar- dan yalnız Avrupayı velveleye ver» mek için değil, ayni zamanda Rumeli topraklarmı Türk sahiplerinden gasp unuyorlar; Fakat yarın bu el bir- liğinde devam bir takım şartlara mu. allik ri iç dü vasıta yapıyor. Buna & lim ağsile| iyen — 'ani maldan tecerrüt ameliyesi.. Bi naenaleyh biz iki elti birini tercihe mecburuz. Ya Makedonya komitasile dost olup bu hale göz yumacağız. Ya- hut kendi adamlarımızm menfcatini gözeteceğiz, Makedonyalılar: düşman tutacağız. — Bence hangisi doğru? Make donay gailesini iktidarı ele aldıktan sonra da devam ettirmek bizi pek kö- tü bir vaziyete sokar. Bence Sandas kinin teklifini müzakere edip bir ne- tceye bağlamalı... — Ben bu işi kökünden halledebi- lirim. Fakat siz al gidişle beni en mü- him vasıtamdan mahrum edeceksiniz... Bu işi başarabilecek tek adam var dır. Karasu. bir de Metirsal — İşte bu tuhaf.. Bütün halledemediği Makedonya işini adam nasıl halledebilir? nk et- me Cavit. — Anlatayım. Sofyadan idare ©- dilen komitacıları Doyçebank maaşla kullanmaktadır. — Yalan., Vallah yalan.. Bu adam- lar öyle satılmış adamlar değillerdir. — Ayol parayı onlara veren kim? Pa- İİ hangi sahalarında iş yapmak Derhal onları istedikleri meni teririz. — Herifler o bundan ra da çetecilere beyhude yere para cek değillerdir ya... — Ey.. Nasıl yapacaksın bu işi? söyliyeceğim, O #İ yedi garlıkta kolayla uyuşabiliriz. (Devamı “asması (1) Haate Vente mândsuna