Asrin umdesi “MİLLİYET "tr 23 NİSAN 1933 A ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LK. 3 aylığı 4— “ ” 7 . 4— »— Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti balar 10 kuruştur. Gazete ve Köln ai BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden alan ma- limata göre bugün hava bulutlu, hinde hava tazyiki 756 mili gok scaklık 22 em ax 12 derece Bir balık hikâyesi Bu balık gazetelerin düşkün ol. duxları Nisan balığı değildir. Bu balık başka balıktır. Hi. kâyesi öteden beri söylenen yunus balığı da değildir. Bu balık hikâ. . yesi herkesin dikkatle okuyacağı, hele vergi, oktruva ve memleket ekonomisile meşgul olanların me. | rakla okuyacağı bir hikâyedir, Boğaziçinde Anadoluhisarında. Ferhat Reis isminde bir balıkçı re- isi vardır. Babasından intikal eden san'atinde mahir bir adamdır. Al- tm para zamanında devlete 70 - 80 bin liralık balık satmış, para kazanmış, servet sahibi olmuştur. Bu adam bugün gözleri görmez © birhaldedir. Servetinden de sırtm- i daki parça parça olmuş elbisesi, ve Emniyet Sandığında rehin edilmiş iki evinden başka bir şey kalma- mıştır. Bu adamın başında elli ki- $i vardır ki, ekmeklerini onun ka- yıklarında balık tutarak çıkarır. İş te bu adam 21 Nisan 933 tarihinde bir parti 1480 kilo yani bir buçuk ton uskumru tutmuş ve balıkhane- ye gelirmiş ve kilosunu elli para- dan satmıştır. Bu uskumrunun ba- lıkhanede satışı ve içinden ne gi- bi paralar çıkarılarak Ferhat Re- ise kaç para kaldığını gösteren şu faturaya bakınız: LE K 18 50 1480 kilo uskumru bedeli 2 22 Miri resim ks 16 28 0 97 Komisyon iş 15 31 3 00 Nakliye 0“ 22 Sahibine kalan Yani bir buçuk ton balık tutan Ferhat reis 3 lira 22 kuruş almış- ter, Bunun yüzde kırkını talfesine dağıtacaktır. 5 Gene ayni adam, ayni günde ba | “khaneye 767 kilo uskumru daha Milliyet'in edebi romanı: 82 göndermiştir. Bu da elli paradan İ satılmıştır. İLK 767 kilo uskumru bedeli Miri resim Komisyon İnne ve cemiyet Yardımcılık Oktruva Nakliye 70 Sahibine kalan Hülâsa edelim: Ferhat Reis 1480 kilo bir 767 kilo da bir ki ce- man 2247 kilo (iki ton bir çeyrek) uskumru tutmuştur. Bu balıkları balıkhaneye getirmiş, satmış, res- 1 00 | mini, nakliyesini vermiş eline ce- man 392 kuruş geçmiştir. Dikkat edin! Ey iktisat üleması, ey ekono- minin dizginli, dizginsiz nevilerini mütalea edenler, ey kooperatifçi- ler ve ey balıkçılığı ıslah etmek is- tiyen hüsnü niyet sahipleri! Odu- Bun iki yüz elli kilosu 350 kuruş ederken bir balıkçı reisi iki ton bir çeyrek ağırlığında balık tutuyor. Bunun için 15 bin liralık âlet kul- | lanıyor ve eskitiyor.Voli kirası ve- riyor, eline 392 kuruş geçiyor. Bu- nun yüzde kırkı tayfasınındır. Bu tayfa da kırk elli kişidir... Bunun- la kendisi mi, tayfa mı geçinir... Eskiyen, sakatlanan, ağları, kayık ları mı tamir olur. Ve bununla Türkiyede balıkçılık . yaşar mı?. Ben bu adamla görüştüm, Beni, kapı kanadından ancak sesimle farkedecek kadar gözlerine zaaf gelmiş olan bu adam hiç bir şey- den müşteki değil, Yalnız vaziye- ti bize gösterdi. Ve yalnız üç ay dan beri kendilerinden alınmaya başlıyan oktruvadan şikâyet etti. Şehre ne mikdar varidat temin et- nu bilirdim, Şimdi de tarhında tah silinde yanlışlıklar olduğuna kail oldum. Neden?. Çünkü oktruva balığın kıymetinden değil kilosun- dan alınıyor... Kilo başma yirmi para... Evet! Uskumru yirmi kuru şa satıldığı zaman âlâ! Yirmi para verilebilir, Lâkin böyle kilosu elli paraya düşünce görüyoruz ki; oktruva idaresi mal sahibinden üç misli fazla para alıyor... Eğer İs- tanbul bu para ile tanzim, imar e- dilecekse doğrusu bunun bize lü- zumu yok!. Ayni adam diyor ki: — Ben şimdi yarım milyon kilo uskumru tutabilirim, lâkin tutmak istemiyorum. Çünkü balıklarımızı ihraç edemiyoruz. Memlekette de sarfedilmiyor. Yarım milyon kilo balığı balıkhaneye götürünce us- kumrunun kilosu on paraya düşe- cek, halbuki nakliyeler, miri res- mi ve diğer masrafları bertaraf yal nız oktruvası kilo başına yirmi pa- ra.. O halde para kazanmak şöyle dursun üste para vereceğim... E, bu vaziyette neden balık tutayım? Bu mantıki ve haklı söze cevap vermeğe kalkışmak tuhaflık olur... Bir vakitler Türkiyede balıkçılığı ıslah, balık tutma tarzlarını tebdil ve daha bilmem neler için mütehas sıslar getirildi, gemiler alındı idi.. Bütün bunlar yapılarak tutulacak balıklar bugünkü âkıbete uğraya- cak olduktan sonra bu külfete ne hacet!.. Her şeyden evvel malı para et- tirmeye çalışmalı ve balıkçıları hi- MAKEDONYA Aşk, de ben senin göbeşime sen © benim gö- © beğime birer kurşun sıkar ve" ikimiz. i gümbürdeyip gideriz. Fakat Asla. . Lâbinska bir defa tatlıdır; arzuvericidir. Lâkin unutulmamalıdır. ki bir Makedonya kızı aşkı ya duyar ya duymaz. Biz sağlam karakterli © bir neslin kızlarıyız.. Biz kayalardan iyizdir. Bir kaya deli- nebilir ama bir defa delinebilir. Bir ikinci külünge tahammülümüz yok: tur. Parçalanıveririzi ve Makedon- yada parçalanan her şey öldürücüdür. Çünkü Makedonyada Yalnız bir şey , Bomba. Onun için benim iyi erkeğim, bak ne tatlı söylüyorum. Üzme beni. — Öyleyse bir an ie bu bözden zi ev, şü kapkara ova, ea Off,bu evde turanlar biri Kin, Politika ve Kan, Müellifi : Nizamettin Nazif aemerereeeae eryaman “2... birinden yabancı, — Onlar senin kardeşlerindir. On- ları sevmeyi öğreneceksin. — Ya sen niçin benim kardeş de- diklerimi sevmiye çalışmıyorsun? — Siz, opresörsünüz. Kuvvet sizin elinizde ve siz bizi eziyorsunuz. — İşte bu tuhaf, İşi ne çabuk bize döndürdün? Hani Makedonyada Türk Bulgar, Rum Arnavut yoktu. Madem ki burada yaşıyanlar siz ve biz diye sınıflara ayrılabiliyorlar, O halde senin bahsettiğin o Makedonyalılar Birliği mevhum bir şey... — Dışardan bakarsan öyle. . Fa kat içerden görmeğe | çalışırsan; anlı- yacaksın ki bir kısım Makedonyalılar Arapların dinini almanlar br kam 10. zasılsa buralara uğrıyarak yerleşen yeya buradan çıkıp başka yerleri do- laştıktan sonra Hıristiyan olarak dö- zar Dost kimmiş? Ali Beyin genç ve güzel bir ka- rısı vardır. Ali Bey yaşlıdır. Fa- kat müreffeh geçmiş seneler onun bünyesinde o kadar yıpratıcı izler bırakmamıştır. Pinponlaşına- mıştır. ve hâlâda çok zengindir. Evlerinin, apartımanlarının ge- liri onu bolluk içinde yaşatmağa kâfi geliyor. O, çalışmaz (o hattâ çok sevdiği karısın kısa bir za- mancık da olsa ayrılığına dayana- madığı için, evinden dışari bile mecbur olmadıkça çıkmaz. Müm- kün olsa da ikisinin kalplerini gö- güslerinden çıkarıp, ölçsek biçsek görürüz ki birinin sevgisi nin aşkından hafif değildir. Bir gün Ali Bey şöyle bir mek- tup aldı: “Beyefendi, «Vefakâr zannetiğiniz karını- zın ne kadar zamandır size oyna- dığı oyunlara ses çıkarmamaklığı- ma size karşı beslediğim hürmet ve muhabbet manidir. Önümüzde- ki çarşamba günü Taksim bahçe- sinde bulunursanız, bizzat görür- sünüz efendim, baki hürmetler.” İmza yerinde “bir dost” yazılidi. Bu mektup Ali Beyi çileden çıkar- madı, Fakat onu rahat yüzüne de hasret bıraktı. Çileden çıkmadı. çünkü karısının kendisini aldattı- ğina hiçmi, hiç inanmıyordu. Ra- hatı bozuldu. Çünkü akside yüz- de yüz emin olamıyordu. Şüphe yüreğine dal budak sarmağa baş- ladı. Ali Beyin geceleri uyumıyarak, yemeden içmeden kesilerek kalbi heycanla atarak beklediği çarşan- ba günü geldi. O gün bir hastalık icat etti. Yatağa serildi. Karısı et- rafında dolaşıyordu. Saat on, on bir, on iki oldu. Bire geldi. İki o- luyordu. Karısında gitmeğe dair hiç bir hareket yoktu. Ali Bey iki dakikada bir habire saatine bakı- yordu. Saat ikiye tam on altı da- kika, otuz saniye vardı. Ve Ali B. tam karısı hakkındaki şüphelerin- de yanıldığına iman etmek üzere idi. Karısı odaya girdi. Dudakları boyanmış, yanakları pudralanmış, giyinmiş kuşanmıştı: » —— Anneme söz vermiştim; dedi, merak eder. Seni böyle : bırakıp gitmek te hiç içimden gelmiyor amma,. Ben çabuk döneriği.Alla- ha ısmarladık cicim. . Ve gitti. Ali Bey işte o zaman çileden çıktı. Artık bu işin lamı ci- mi kalmamıştı. Karısı omutlaka kendisini aldatıyordu. Demek o- böyle anneme, teyzeme diye hep avutıyor, âşıkma gidiyordu. Soğuk kanlılıkla düşündü ve karar verdi. Şimdi gidecek, gözi- le görüp tamamen kani “olduktan sonra, hazırladığı ağır sözleri söy- liyecek ve boşıyacaktı. Bu kararla giyindi Taksim bahçesinin yolunu tuttu. Artık işin su götürür tarafı kal- mamıştı. Karısı orada kanapeye oturmuş, gözleri yolda bekliyor- du. Yaklaştı. Kendisini görünce şaşkınlıktan afallamış olan karı sının tam önünde bir heykel gibi durdu. Elleri ceplerinde, bırakmak, bem bizde çok vergili olan bu sanati öldürmek, hemde bunun ölmesile büyük bir varidat membamızı kurutmak demektir. Görülüyor ki kilo başına alman sabit oktruva maalesef menfi ne- tice vermektedir.. Bilmem bunda ısrar doğru olur mu?, FELEK nen bazı hemşehriler | İsanın dinine sokmuşlar. Kiliseler, camiler kâh o tarafa kâh bu tarafa fitili vermişler, manasız efsanelere inanan ahmaklar da birbirine saldırı © saldıra bugünkü ayrılık olmuş. Bugün Makedonya ç0- telerinde çarpışanlar hep Hıristiyan Makedonyalı. . Aman kabahat kimde? — Kimdeymiş bakalım.. Söyle. — Sizde... Gelmiyorsunuz. Bize katılmıyorsunuz. — Çocukla konuşuyorsun galiba. Ayol ben altı kuşak ötede (dedemin nerden gel orum. Ben buz gibi Konyalıyım. Bize “Fatihlerin ev- İı, diyorlar. Nüfus © teskeremde “Konyar,, aşiretine mensup olduğum açıkça yazılı. Demek ki buz gibi bir Anadolulu Türküyüm ben. Ve çapkın bir gülümseme ile devam etti: — Şimdi işe bir de benim gözümle bakmalı. Madem ki bütün ayrılık ev- velâ din ayrılığından geliyor, diyor- sun. Sen kendine Hıristiyan Makedon. yalı diyeceğine Hıristiyan Türk diyi- ver.. Ne çıkar? Sonra opresör dedi- ğin de ne oluyor? Memleket üzerinde ağır bir hürriyetsizlik var. Eh, elele verip bunu da ortadan kaldırabiliriz. kindi. Fakat bu sakin yüzün al tında kıyametleri andıracak fır- tınalar gizlidi. - Yılan! diye başladı ve hazır- ladıklarımı söyledi. Karısı: - Yanılıyorsun Ali,dedi, ben buraya bir âşıkı beklemeğe gelme- dim. Beni buraya bir mektup ge- tirdi. Bak, al, oku!. . Ali Bey döndü, durdu. düşün: birden aklı başına gelir gibi oldu. Bu, sandetlerini çekemiyen | bir dostumun alçakça bir tuzağı Oda ola bilirdi. Karısının uzattığı mek. tubu aldı, okudu: İ “Hanım efendi, “Bir zavallı adam varki, hayatı ancak sizin yapabilece bir iylikle kurtulabilir. Ze bir şefkat hazinesi olan yü niz, sizi bir hayatın sönmesine s6- yirci bırakmıyacaktır. Bu adam sizi çarşamba günü saat üçte Tak sim bahçesinde son bir ümit ile bekliyecektir.” Bu imzasız mektupla Ali Beye gelen (bir dost) imzalı mektubun yazıları aynı idi. Hiç şüphe yokki, bu bir tuzaktı. Ali Bey karısından af istedi: — Sen burada otur ben senin yamnda olmayayım. Şurada gizle- nirim. Şu herif gelsinde (onunla bir hesaplaşalım, dedi. Karısı bah- çe kanapesinde, kocası bir ağaç arkasında bir saatten fazla bekle- diler. Ali Beyin ayaklarına kara- sular inecekti; Dayanamadı. karı- smın yanına geldi: -— Aldattılar amma, (alacak- ları) olsun. haydi dönelim, dedi. ve döndüler. Eve vardıkları zaman salonlar, yatak odaları, her tarafı o karma karışık buldular. Yemek odasının kapısma da bir mektup asmışlar- dı: “Moruk, «Sen evden çıkmazam, o karın ayrılmaz. Buradaki paralara, mü- cevherlere ne kadar zaman ağızla” rımızın suları aka aka imanımız gevredi. Baktık, böyle giderse hâ- İlimiz harap. . size bir gezinti ter- tip etik: o esnada biz de evi temi- ze havale eyledik. kusura bakma, bu, sana yıkım olmaz. Hürmetler gene. . “Bir dost” Yeni naşriyat Kahraman Kıymetli ve güzide şairimiz Fa- ruk Nafiz Beyin “Kahraman” isim li manzum piyesi kitap halinde in- tişar etmiştir. Faruk Nafiz Bey bu eserinde Türkün Gazide tecelli e- den yüksek mefküresini gayet kuv. vetli ve talâkatli mısralarla canlar dırmış, kendine hâs üslübile Türk edebiyat kütüphanemize çok de- ğerli bir eser hediye etmiş bulunu- yor. “Kahraman” her Türk vatan- daşının zevkle okuyacağı ve oku- ması mutlaka lâzım gelen bir mev zua sahiptir. Hiç tereddüt etmek- sizin Akın şairinin diğer eserlerin den daha kuvvetli olduğunu söyle- mek bu eser için kâfi bir takdim- dir. Hararetle tavsiye ederiz. 26 Nisan Ç. akşamı saat 21,30 te FRANSIZ TİYATROSUNDA 120 kişiden mürekkep Romanyalı HEYETİ MUGANNİYESİ tarafından bir konser verilecektir. Proğram tiyatro gişesine talik edilmiş ve gişeler bilat satışma devam etmekle ü — Bu, çoktan yapılacak siz bu millet birl apamadığınız. içindir ki biz şimdi bir başka millet brliği yapmağa kalkışmış bulunuyo- re lere gelince © bunların hepsi sizden. Onun için biz sizinle birleşemeyiz. Ancak içinizden iyi o- lanları seçip alabiliriz. Fakat bu bey- lerin hepsini ortadan © kaldıracağız. Feodal toprak sistemi Hıristiyan Ma. kedonyalıyı topraksız bırakıyor. Bu sistemi yıkacağız. — Bulgar komitecilerinin zenginleş mesi için değil mi? Tabii Ferdinand? m keyfi gelecek o zaman? , — Hay Ferdinand'ın boynu devril- sin. Neden anlamak istemiyorsun be- ni? .. Biz Bulgar değiliz, diyorum sa- na. — Ya Bulgaristandan gelen propa- gandacılara ne buyurursun? Bu Ma- kedonya işi ile Bulgarların (sıkı sıkı uğraştıklarını ben bilenlerdenim. — Evet ama onlar “Verhovist,, On- lar istiyorlar ki Makedonya Bulgaris- tana yapışsm. Bir başka O komitede istiyor ki Makedonya Sırbistanın olsun, Ama biz na onları ne de bunları isti- yoruz. Biz istiklâl istiyoruz. Ben Fer- dinandın sakalı ele geçirsem, senin ek kalbi. | m ARTİSTİK Sİ NEMASINDA & Gayet şen ve neşeli, ispanyolca sözlü ve şarkılı DÜNYANIN SON ERKEĞİ kemali muvaffakıyetle de RAOUL ROULİEN v Harik Hayat Sigortalarınızı Galotada Türkiyede bilâfamla icrayı EEE Kiralık ya verilmektedir. Bir kere gör: Milli hakimiyetin| ilk tecellisi (Başı 1 inci sahifede) ebesi dün Darülfünun konferans salo- nunda bugün yapılacak merasimde 3ö7- lenecek İstiklâl marşımızın son provası nı yapmışlardır. Evvelâ şehir bandosu İstiklâl marşı çalmış ve bütün talebe © ayakta dinle- miştir. Bundan sonra hep beraber marş söyleemiştir. Bundan sonra i marşı söylenmeğe başlamıştır. Bazı tale be bunun Akdeniz istemişler. dir. Bando şefi H marş olduğunu, değişemiyeceğini söyle miştir. Bu sırada müderris Etem Akif B.söz alarak Akdeniz de adeniz de Türk denizdir, hepsi bizimdi iştir tem Akif B. alkışlanmıştır. Bugün öğleden sonra 2500 darül Bun ve yüksek mektepler talebesi İstik İâl marşımızı söyliyerek Taksime kadar üş yapacaklar ve Cümhuriyet âbindesine çelenk koyacaklardır. Çocuk haftasınm birinci ünü Bugün ayni zamanda çocuk bayramı- dır. Çocuk bayramı bir hafta devam ede cek, hergün ayrı programla çocuklar i- çin muhtelif eğlenceler, mü- #amereler. tertip edilecektir. & Bayram münasebetile ilk mektepler yarın da ta- tl yapacaklardır. Lise ve ortamektep- ler yalnız bugün t Bugün çocuklar Fatih parkında topla narak Himayejetfal bayraklarile süslen miş otomobillerle sıra ile Belediye,Fır- | ka, Himayeietfal, Halkevi, Vilâyet, Ko lordu merkezlerini ziyaret edecekler ve bu suretle Taksim abidesi önüne gidecek lerdir. Abide önüne çe- cukların bayramı © Halkevi tarafından tebrik edilecek ve merasimle Türk bay- rağı çekilerek selâmlandıktan sonra A- bideye çelenkler konulacak, ve merasi - me nihayet verilecektir ocuk alayı ,eçerken va- ii Çocuk alayı köprüden & —. lirmlanacaktır. Himayejetfal Cemiyeti tarafından şeh rin muhtelif mahallerine vecizeler ya- zılı lâvbalar asılmıştır. Bugün tayyare ile şehrin © muhtelif semtlerine Himayeiştfalin — hazırladığı vecizeli kâğıtlar atılacaktır. Her kaza mıntakasının, Himayeietfal ve Fırka reislerinin yardimile bugün öğleden sonra muhtelif istikametlere ha reket edecek tramvaylar! zeceklerdir. yeriz geceler. ge Himayeietfal © Cemiyeti tarafından Gülhane parkında çocuklara ve umuma müsamereler tertip edilecektir. Beşiktaştaki merasim 23 nisan münasebetile bugün Beşik- taş C.H.Fırkası önünde büyük merasim yapılacak bütün civar o mektepler bu rada toplanacaktır. Şehir meclisi azasın dan Avni B. ve Vecihe H. birer nutuk : Sant 9,5 da Beşiktaşa İ katırın için ondan bir arpa torbası do- kurum, Anladın mı şimdi? | İ Makedonyalı sevgilim. lendi — Milletinin sesine kulak ver, Gel komiteye gir. . Bak orada ne er- kekler var; benim yaptığım propagan- daya artık karışacaksın değil mi? Ha- kikate aklın erdi şüphesiz. Senin gi- bir bir Aslan durabilir mi? Ali cevap vermedi. Yüzünde inaanı korkutan bir sükün yerleşmişti. Yavaş yavaş yerinden kalktı. O kadar beyni altüst olmuştu ki büyük bir sakarlık yaptı, tepsiye bastı. Bulaşık çorba kâ- e bir iki sahan gürültü ile yuvar- Ve o anda bir yaylım ateş sesi işitildi. Yerinden süratle fırlıyan Lâ- binska, bir püfleyişte lâmbayı söndür. dü, Alinin koluna sarıldı: — Ne var? Ne oluyor? — Telâş etme. . Bir baskın var ga- liba. Az sonra dipçik darbelerile kırılan kapıdan dört silâhlı adamın © odaya daldığını gördüler. Bunlardan biri; — Davranmayın! — diye o bağır- vam ediyor. Baş rollerde: e ROSİTA MORENO İlâveten: FOX JURNAL pEHMEN (2354) Kaza ve Otomobil Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. n muamele etmekte olan ÜNYON Kumpauyasına bir kere uğramadan sigorta yap Telefox Beyoğlu 4885 neler Yazıha Avukat, Kumusyoncu, Tüccar ve Terzi Beylere : Tramvaya çok yakın Galata'nın en işlek Gümrük cadde- | sinde ve köşe başında Ada han namile maruf han dahilinde yeni tamir edilmiş ve her işe elverişli odalar ehven fiatla kira mek kâfidir. (2224) Suriye itilâfı Hariciye Vekâletinde bir komisyon teşkil edildi , Türkiye ile Fransa arasında Su- riye ve Lübnanda bulunan Türk mallarının ve Türkiye'de bulunan Suriye ve Lübnan tebaasına ait malların tasfiyesi için, imza edilen Rifat B. in riyaseti misyon teşkil İ misyonda Hariciye, Dahiliye, Ma- | liye, Adliye Vekâletlerinin birer murahhası bulunmaktadır. Devredilecek ihtira beratı “ Tereyağ imalinde veya imaline ait islâhat” hakkındaki ihtira için istihsal edilmiş olan 15 Teşrinisvvel 1930 tarih ve 1031 numaralı ihtira beratı üzerinde ki hukuk bu kere başkasına devir veya İ icarn verileceğinden bu bapta farla ma lümat edinmek isteyenlerin Istanbul'da, Bahçekapuda Taş Hanında 43-48 numa- ralarda kâin vekili H. W. Stock Efen- diye müracaat etmeleri ilân olunur. (2228) 2050 Devredilecek ihtira beratı “ Tereyağı çıkarmağa mahsus usul ve cihazda ıslahat” hakkındaki iştira için istihsal edilmiş olan 15 Teşrinievel 1930 tarih ve 994 numaralı ihtira beratı üze- rindeki hukuk başkasına devir veya ica ra verileceğinden bu bapta fazla malü- mat edinmek isteyenlerin (İstanbul'da Bahçekapu'da Taş Hanında 43-48 mu- maralarda kâin vekili H. W. Stock E- fendiya müracaat etmeleri ilân olumur. (2229) 2051 ——— şehir bandosu gelecek ve öğleye kadar icrayi ahenk edecektir. Bugün resmi davair merasiri bayrak ları ile beraber Himayeietfal cemiyeti” nin yeni yaptırdığı bayrakları oda asa- caklardır. Himayetetfalin tebriki ANKARA, 22.A.A.— Yarım Çocuk haf tası başlıyor. Bugün sayısi 7-8 bin ki- siyi bulan ilk ve orta mektepler talebe- si İstiklâl caddesi yanındaki meydan- lıkta toplanarak muzik ile hep bir ağız dan İstiklâl marşın; ve — çocuk marşını söylemişlerdir. Himayeietfal Cemiyeti şu tebliğin A- jansmızdan neşrini rica etmiştir: Himaysietfal cemiyeti 23 Nisan bay- ramını bütün yurt çocuklarma candan sevgilerle kutlular ve kendilerine iyi bayramlar ve sağlıklar diler silâhınm ucuyla Al dandı; — Düş önüme! Kolların üstündeki küçük cepler” den anlaşılıyordu ki bunlar bir ave! taburunun askerleriydi. Çaresiz, emr? boyun iğdiler, avluya indiler. Yirmi otuz asker halka olmuş, iki fenerden çıkan ışık altnda elleri kok ları bağlı üç köylü palabıyıklı tıkna? bir adamın suratına bakıyorlar, fakat sorduklarına cevap vermiyorlardı. Bu adam gençti. Bakışlarında tat ik bir korkunçluk vardı. İlk bakışt? insanı samimi bir içine © alıyor; fakat bir kaç saniye sonra bakanı bif korkudur sarıyordu. Bu adam bir 48 bitti, büyüyen siyah çember sakalı * çinde Niyaziyi bu karanlıkta tanımak doğrusu epey müşküldü. — Adın ne? ene ulan? İe kadere rıza göster» ze buraya komiteci Hıristo o Dontef dı — Biri bir elfeneri yaktı. Bir diğeri de Resneli “Dangul,, u yalamıya geldi (Devamı vat)