16 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

illiyet Başmubarrir ve Müdür £ üdürlüğü * iatbum Gelen evrak geri verilmes— Müddeti geçen mönhalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya alt işler için müdiriyete mü- racnat edilir. Gazetemiz ilânların mes'a- liyetimi kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy Askeri Rasat merkezinden al- dığımız malümata göre bugün hava açık ve sakin olarak devam edecektir. 153-4053 tarihinde hava tazyiki 708 milimetre, en fazla sıcaklık, B, en az derecede ili. Çok dikkat edilecek Bir mesele! Gazeteler, askeri haberleri yaza mazlar; memleketin yüksek men- faatlerile alâkadardır diye. Siyasi bahisleri uluorta didikleyemezler, memleket menfaatinin hilâfına bir şey olur diye... Zabıta vukuatı- ni izinsiz yazamazlar, halk mâna- sız tethiş edilmesin diye.. Hattâ intihar vak'alarını — yazamazlar, | nevmit kimseler kendilerini öldür mesinler diye... Bütün bu mülâhazalarla yaza- madığımız şeylerden başka bir şey var ki; gözümüze pek ilişti, tur: Biz, hiç önünü ardını düşün- meden talebe vak'alarını gözüka- yazarız... Dün de bunlardan ir sabah arkadaşımızda o- kudum. Bir mektepte talebe ile muallim arasında bir hâdise ol. muş, hoca istifa etmiş falan filân.. Mekteplerde arasıra talebe küme lerinde görülen hareket ve hâdi- selerin haklı veya haksız ol- duğunu bile tetkik etmeden kapalı olarak gazeteye geçirmek, büt ii in tahsil hayatında sekteler yapacak kadar müessir o- labilir. Bu gibi haberler neşredil- diği, vak'alar şayi olduğu zaman muallimlik otoritesinin zorluklar. la temin edilebildiğini yakmdan bilmek fırsatına malik olduğum için hatırlatmak istiyorum. Tale- be işlerini, muallim ve talebe mü- masebetlerini de tıpkı askeri bir ha ber neşrinde gösterdiğimiz titizlik le ölçerek yazmamız lâzımdır. Ak si halde tesiri düşünülmeden ya- zılan iki satır bir küme gencin tah sil çağında tatsızlık çıkmasına ve terbiye mesaisinin verimini eksilt- meye bir sebep olabilir, Nedir o, bill, Birisi ötekine soruyor: — Sana bir bilmece soracağım, — Mimarlıktan, resimden, tarih iğ en ticaretten, sergi- en, seyahatten, tiyatrodan, musi- kiden, çakar. Nedir o bil!.. Sİ Peel mi, yenmez mi?. — Ne yenir, ne a İZ ll t alt tarafını. işi Karilerden bunun e ne ol- duğunu bulan ve bildiren olursa memnun olurum. palı FELEK Hikâye Arkadaşlar Leylâ tüccardan Mehmet Zarifi Be yin kızıdır. Babası zengin olduğu için ona iyi bir terbiye vermişti. Birgün , Şişlide tanıdıklarından bir ailenin ça- yından dönüyorlardı. Otomobilde Ley itirafta bulundu, beni istiyor. O kadar şevkli ve derinden söylüyordu ki ben | de muvafakat ettim. Mehmet Zarifi Beyi — Kızım, dedi, ben de bu işe ha- yır demem. Sen iyi terbiye görmüş bir kızım. Ailenin serveti var. Onun için | bir koca intihabında ne kadar iddiali | olsan, hakkındır. İ o — Babacığım, Ferit Remzi de ter- | biyesi yerinde bir çocuktur. Bir defa | maden mühendisidir. İyi istikbali var, — Fakat çok genç değil mi?, beni seviyor, bunu açıkça söyledi — Sen de onu seviyor musun ?. — Madem ki muvafakat ettim. — Evet, Ferit Remz/in vaziyeti fena değil. Ailesinin namusuna da di- yecek yok. Fakat kendisi.. — Oh, babacığım, kendisinde ne var ki... Hırsız değil, katil değil... — Kızım ben onu söylemek isteme» dim. Yalnız biraz çapkınca imiş diyor lar. — Öyle amma babacığım, şimdi; kadar serbest ve bekâr bir adamdı, onun için çapkınlık ettiğini söyledi. Fakat şimdiden sonra öyle mi ya? Leylânm annesi içini çekti: — Ah, zamane gençleri, dedi, al- mak istediği kıza çapkınlıklarını an- latıyor, Bu nasıl iş? — Anneciğim, bana çapkınlıklarını anlatmadı. “Bekârlık hayatımı göme ceğim, olup biten bir şey duyarsan, senden saklamak ii liğim için söy İüyorumi” dedi. Bu kadar açık sözlü. lük ve samimiyet fona bir şey mi? Mürsililk mi etsin? “Ben şimdiye ka- dar melek gibi oturdum” dese, ne sen inanırsın, ne ben. kaldı. Fakat ertesi gün tekrar başladı. Nihayet karı koca Ley lâyi Ferit Remziye vermeğe muvafa- kat ettiler. Nışan, düğün, ayrı bir ev.. İzdivaç hayatının ilk tatlı günleri. Bu tatlı günler böyle üç sene geçti. Fakat üç sene sonra sandet ufkunda ilk seyrek bulutlar belirdi. Bu bulut. lar yavaş yavaş büyüdüler, karardı lar, dm bütün şüphelerine rağmen, kendisini aldattığı. na İnanamıyordu. Kavga ve kürültü- yü sevmediği için bidayette, her şeyi #easiz bir ıztrap çukuruna gömdü. Yavaş yavaş daha fazlasına taham- mül edemiyeceğini anlayınca, sahne- ler başladı. Fakat öyle gürültülü, pa- tırtılı sahneler değil.. Leylâ zahiri bir hiddet göstermiyerek, kocasma sada- katsizliğinden bahsederek serzenişler de bulunuyordu. Ferit Remzi bidayet te beceriksizce inkârlarda bulundu. etmek affetti. Bu sahneden sonra birkaç haf ta Ferit Remzi gene model denilebile. cek bir koca olmuştu. Fakat ilk fır. satta kendisine kulak veren güzel bir kadınla karşılaşınca, hemen gene yol dan çıkrvermişti. Leylâ nihayet kat'i kararını verdi ve bu kararımı o gece kocasına söyledir — Ferit, dedi, bugün altı sene var ki, evli bulunuyoruz. Üç seneden faz- la zamandır, tanıdığım, tanımadığım kadınlarla beni aldatıyorsun. OArtık daha fazlasma tahammül — Karıcığım, sana yemin ederim ki... — Ben yemin istemiyorum. Sen ka rına sadık bir koca olamazsın. Senin- le evlenmekle hatâ etmişim. Sen de üç sene sadık kaldın. Bu kadarı sana fazla geldi. Eskiden çok ıztırap çeki- yordum, fakat şimdi hiç. Evet, sana karşı içimde büyük bir muhabbet var. Fakat izdivaç hayatımızda oynanan bu komedi ne sana yakışır, ne bana... MAKE! e olgu — Boşanacak mısrn? Ne diyorsun DONYA | Aşk, Kin, Politika ve Kan. — Bizi yalnız bırakm! Neferler derhal gözden siliniverdi. ler. O zaman zabit entarili adamı kol- larından tuttu, yüzünü ışığa ki. — Ali.. Nasıl oluyor da Si rada rastgeliyorum? Entarili adam, Lepiska'nın © âşığı, Hacı Saffet Beyle Nuri Ağanm orta” ğr kaçakçı Alinin ta kendisiydi. Kur- şunu yiyip yardan aşağı yuvarlanın- ca orada bayılıp kalmış, gözünü açtı- ğı zaman kendini bu evde bulmuştu. Hummalar içinde sayıklıyarak gün- lerce bu yatakta kalmış ve ona kej bu güzel Bulgar kızı bakmıştı. tanımadığı bu kız ilkin onu müştü, Kimdi? Neydi? Bu dağ başın da yapyalnız ne yapıyordu? & Bütün bu sunllere bir cevap bulabilmek için Misli: Neamettn. Nazif lâ açıldı: «kavga edenleri barışlarmaz gibi, çek — Bey baba, dedi, biliyorümusun | Şükür “ee çek manen yollar &- bugün ne oldu? Remzi açıkça | yandığı, fakat bir türlü çıkar yol bu- — Böyle bir maksadı varsa, evvelâ gelip bize danışmalı değil miydi? | |2.ğ7ğ7ğ.” — Oh, anneciğim, sen de ne kadar | Leylâ? 20 eski kafayla düşünüyorsun. Artık o | | — Evet, öyle! Ve hiç itiraz etme. eski usuller kaldı mı ya? Ferit Remzi | Bu senin olduğu kadar ei MILLIYET PERŞEMBE 16 MART 1933 Asker gözüile Avrupaya bir bakış “Cenevre” de «Silâhları azaltma» kaynaklarını kaldırma”, lunamadığı şu sırada, bir yandaki bu tatlı ve avutucu düşünce veya 0z- lerle, öte yandaki acı ve uyandıncı çarpışmaları önümüze koyup düşün- mek, bizim için de faydamız olmıya- caktır... — (Uzak doğu) da (Çin) ve (Mançu- ri) ellerinde bir yıldan beri kopmakta olan kıyametin iniltilerini; rakalım da, şu burnumuzun ki Avrupanm (Büyük kavga #onu) in de zaruri bir hale gil n di sevkine göre, sstarapsız, sakin bir hayat yaşamak istiyorum. Evliyim, fa kat kocam beni aldatıyor, diye düşün- mek, beni öldürüyor. Sen de serbest kalır, istediğini yaparsm. Şunu söyl yeyim ki, boşanırsak, büsbütün ayrıl. mış olmayız. Dost kalalım, ne zaman canım İsterse beni görmeğe gelirsin. Hiç olmazsa bu suretle izzeti nefsine | dokunacak dedikodular olmaz. Artık | sana karşı De aşkım var, ne kıskançlı ümn.. Bundan sonra karın değilim, ar- Nihayet Fe. üküt fasılası oldu. — Belki de sen haklısın. Arkadaş kalırsak, ihtimal “aha iyi olur. Ara w- ra seni ziyarete *İmek benim işin ne zevkli şey. Bu program tatbik edildi sonra, apartımanı tasfiye lâ babasına ait bir « te bir apartmanın alt katını Haftada iki defa eski karısı Leyl ziyarete gidiyordu.. Saatlerce konuşu yorlar, arasıra birlikte lokantaya, bara, tiyratroya gidiyorlardı. Böyle ar kadaş halinde evlilikten daha iyi am laşıyorlardı. Ferit huvardalık mace- ralarmı artık saklamağa lüzum gör. meden anlatıyordu. Vakın bidayette bu, güç olmuştu, fakat sonradan alış- mışlardı. Hattâ Ferit arasıra akıl da danışıyordu. Dört sene böyle geçti. Birgün Ferit geldiği zaman dedi kit z — Leylâ, bugün senden sa İl , Biliyorsun a akıl danışacağım. yüze abe rum,. Ben artık bu derbeder bekâr- lık hayatından bıktım. Şöyle bir yu- va, başını koyacak, dinleyecek Bir ku rum. Açıkçası tekfar övlen- orum. Bir kadın tâhiyorum. Acaba bu kadın i, Talâktan Le; Leylânın yüzü birden bire'değişti.. Çehresinin bütün hatları geri, — Ferit, dedi, sana bir şey söyliye ceğim, ama dikkat et. Eğer tekrar ev- lenirsen, vallahi karını öldürürüm. , Ferit yerinden sıçradı: miş miydin? ; mem. Sen benimle bile yaşayamadın. Evet, arkadaşız. Ben bu arkadaşlıkla iktifa ediyorum. Evlenirsen, bu arka“ daşlığımız kaybolur. İmkânı yok ev- lenemezsin Ferit.. Ferit Remzi Leylânın kati kararımı vermiş olduğunu anlamıştı. Tehdidi- ni ika edeceğine şüphe yoktu, Fakat hakikaten evlenip artık sakin bir ha- yatı arzu ettiği için, şöyle bir teklifte bulundu: — O halde tekrar evlenelim Leylâ? Leylâ zahiri bir sevinç ve zafer alâ- imi göstermeden: — Eğer istersen, peki! dedi. MAJİK'te özlerinin bakışından, arasıra ateşini anlamak bahanesile elini alnına değ- dirmesinden, hissetmişti ki kız da ken disine karşı pek lâkayt değildi. Faka t bir or, sevgisini söyle- mekten çekiniyordu. Lübinska onu ölümden kurtarmış” ti. Bu muhakkaktı. Böyle olmasaydı ve bulama» | bir kıza karş Mertçe bare- azg sym alp sitmek — istemişti. | ket etmek gerekti. Eğerbir şehirde, ar gar kızı omu tatlı söz- e a ye Dalay a ei 5 sal is, göği gere gere; süre yila aç yolda giderken ölür — Seni seviyorum. . Seni çok, ama Xa bir sün başucuna dolu bir mavaar | 4.9 eriyorum. — diyebilecelr ——. i N Fakat bura, bir buçu al sama erp İtimat #tmiyorsan, | içinde di le Senai güllük yepmda, AM izi fakat canı bir türlü Bulgar açık setmeğe utanıyordu. Geceleri, bir ân evvel sabah olsun da onu süreyim di ayrılmak istememişti. Arık öm | Aüaleyrin goğyenmu beki bir başka bahane buluyor çel si lam b romen yi | ,, 55 Nasılem?"' dedikçe kâh hasta | “Loplukatı dom yem landığından, kâh dermansız kaldığın. | ölen ea ci belini e dan demvuruyorda. Açıkçası kıza a | dört gözle Vie Pebey hekiye nden İmla larmı de, her şeyi, dünyayı bile umut. Onun dalgın dalgın dolaşmasından | muşta, ve Bu akşamdan itibaren gidişine bakalımı ' Ne “yenen”, ne «yenilen» kümele- rin hemen hiç birinin rahat yüzü gör- Eşsiz bir “ yenme” nin verdiği sar. boşluk ve taşkınlık içinde “yenen” küme diplomatlarının yanlış bir se- | ziş, şaşı bir görüşle Avrupa haritası üzerinde yaptıkları sakat değişiklikler. den, yenilenlere yükletilen taşmmaz ağırlıklardan... Bunu iyice kavrayabilmemiz için Avrupanın kavga sonu ( haritasın göyle bir bakrvermek yetişi İlk bakışta “yenen” kümenin, ken disi, biribirine yumruk sıkan iki (uç)a ayrıldığı göze çarpar: Bir uçta Fransa... Ötekinde İtalya... Acaba bu niçin böyle oldu? — Fransa, kavga sonu (munhede) leri ile yapılan değişikliklere el do- kundurmamak ve Avrupada elde et- üstünlüğü elden kaçırmamak için elden geleni yaparken, İtalya da, kavgasonu talinmdan kendine düşe- ni azınsıyarak hem daha istediği, hem (de Fransann © Ayrupa- da ve Akdenizde İtalyadan üstün yer almasını çekemediği için. , “Yenen” kümenin en büyüklerin den ikisi, böyle biribirine karşı çalım satan, böbürlenen birer kurum aln- ca, bunlar arasmda, kendilerinden ya, daha küçük, kara ve hava ordu- ları daha az olan veya (muahede) lerle eli kolu bağlanmış bulunan öte- ki (devlet) leri de kendilerine çevir- mek ve böylece üstünlüğü kazanmak yarışı başlıyor.. Bir yandan, Fransa; (Almanya) mın yer yüzü için, (ba- rış) için, korkunç birer ülke olduğu- nu; öteyanda, İtalya dabi, Fransa- nm tutumunun insanlığı günün birin- de ateşe sokacak kadar kötü bir tu- tum bulunduğunu herkese © inandır. mak yolunu tutuyorlar., Bu çarpışma karşısında kalan di- Zer küçük devletlerden, Oo yenen meden olupta öteden beri Fransa- nın tutumunu güdenler, daha çok Fransaya sokuluyorlar.. Yenilen kür meden olanlar da, İtalyan tuttuğu yol kendile de kurtulmasma yar- dım edeceğini umarak İtalyaya ya- Başıyorlar. Ve Fransa ile arkadaşla rının karşısna dikiliyorlar.. Böylece, her iki uçta | birer grup be- liriyor: a — Politika © ibreleri, öteden beri (Fransa) ya dönük olanları (Belçika), (Yuşoslavya), (Ro manya), ( akya) ve (Lehis- tan) gibi büyük kavgasonunun büyü. tüp yarattıkları... b -— Politika ibreleri, son iki üç yıldan beri, İtalyaya dönük olanlar da: (Almanya), (Avusturya), (Ma- caristan), (Bulgarist- «1 gibi büyük kavgasonunun — küçi'tip, kıskıvrak kları... Şu kadar ki, bunlar, Büyük kavgadan önce | olduğu gibi belli başlı yasalarla biribirine bağ- e bir (ittifakı müselles) ya- leri eaiklieleriz ve Avrupa politika- 4mda ara sira patlak veren anlaşa- mamazlıklarda, her devlet politika- sınm hemen — bunalıverdiği yanlara bakmca, bugünkü Avrupa ülkeleri- nin böyle iki grupa ayrıldığını sez- memek elden gelmez... ; a Şimdi bu gruplarm da her birine görünenlerin, duruş ve gidiş irer birer gözden geçirelim ve A z Yugoslavya (Avusturya), (Macaristan) dan koparılıp (Eski Sırbistan) & eklenmiş olan birer parça ile alacalı bir bohça» ya çevrilip genişletilmiş. Başka tür. İli bir sözle, çeşitli içkilerle tıka ba (taya) ile | YORK İlâveten: Radyo halihazır dünya havadisleri. Telefon 40690 GİZLİ (CASUS ŞEBEKE dıkları rolleri ifşa eden muhteşem Londra'nın havadan bombardımanı rak deniz muharebesi mücadele. vesaire... sa doldurulmuş, için için. kaynayan büyük bir kazana milyonluk uydurma melez bir Dıştan gelecekten daha çok, içi patlak verebilecek bir karışıklıkla parçalanmaktan korkup titreyen bir monarşi. Romanya: (Macaristan) ım eski Romanya ül- kesi kadar büyük bir parçası ile, (Bulgaristan) m (Dobrucası) ile, (Rusya) nın Besarabyası ile şişiril miş; (Göde) leştirilmiş, (2) Oda Yugoslavya gibi bir kazanda kayna- yamıyacak, ülküleri, kültürleri, dille- ti, dilekleri başka başka kümelerden bir araya getirilmiş, 18 milyonluk bir monarşi... Sonra dışından, (Doğu) dan, (Batı) dan ve (Kıble) den gelebilecek fırtmalara karşı koyamı- yacak kadar hasta... Sıtma nöbetleri içinde kıvranmakta.... Çekoslovakya: , Buda, eski (Avusturya ve Maca- ristan) m, eski (Almanya) ve (Rus- ya) nın birer parçasının bir araya ge- tirilmesi ile zorla yaratılmak isten- miş, 14 milyonluk yeni doğmuş bir ül - ke. Fakat henüz çocukluk çağını biti. rip delikanlılık çağına basamamış.. Sonra dışında da, her yanı, birer parçasına diş bileyen korkunç istek- | lerle çevrilmiş olduğu için çok sıkın- tı içinde... İşte önceleri, (Macaristan) ile (Avusturya) nın ve (Ayusturya) ile de Almanyanın birleşmesini, önle mek için, Fransanın öğüdü ile anlı şarak bir kaç yıl önce( Küçük iti kuran üç (devlet) in duruşu, ve gi- dişi böyledir. Polonya'ya gelince: Bu da, eski (Almanya), (Avustur. | tan), ve en çok (Rus (Lehis- lan) İn yerine kurulmuş, 32 milyon. luk yepyeni bir ülke,. Bu Çekoslo- | vakyadan elbet daha gürbüz, daha olgun... epeyce gelişmiş bir delikan. | lı... Fakat, (Batı) dan da, (Doğu) dan da rahatı yok.. Korku içinde... “> İtalya kümesine girmiş görünenle- re gelince: Başta Almanya olduğu halde, Â- vusturyalılar, Macarlar, büyük kavgasonu, kendilerine zorla imzalatılan hakuz (muahede) lerle ellerini, kollarmı bağlıyan zincirleri koparıp atmak, kendi varlıklarından koparılan parçalara bir dakika önce kavuşmak hasretile yanıp tutuşmak tadırlar.. Ve güçlerinin yettiği kadar bu uğurda çalışmaktadırlar... Hattâ bunlar arasında Almanya, yıllardan beri uğraşa ilik adım olarak öteki ma” yel lunda, devletlerle atbaşı beraberliği elde et- miş bulunmakta. Bu, “Versailles” yasasının sakat. ğını, onu zorla | İmzalatınlarm bile L ş kabul ettiklerini gösteren ilk iz- Peki, Avrupadaki bu gidişin sonu nereye varacak! Gelecek yazımızda bu sorguya ce- vap vermeğe çalışacağız. Yeşilköy: A. R. ———— (1) Kıble bu kelime Anadoluda (cenup) yerine çok kullanılır. Cenup rüzgâra (kıble esiyor) derler. Ben de onu (Cenup) yerinde kullandım. (2) Göde — Garbi Anadoluda halk dilinde, karnı vücudünün diğer yerle- rine nisbetle fazla şiş olan insana de- nir. Göde Ahmet gibi.. (Bir millet aratan alli filmi. Baş rolde: MAM Bü akşım : GLORYA SİNEMASINDA << gi KUVVETLER Muganniye MABEL ve E3 casuslarmın oyna- — Tahtelbahirlere karşı İFOX Jurnal'de : İtalya kralı Mısır'da, Roose- velt'e karşı suikast, Atlantik'de Sabih ada döndürülmüş i4 Bulgarler, | Werner Kraus sı) film. Senge- Dahii sehneleri | İstanbul'c8 İpekfilm stüdyosunda, harici sahneleri Yunanistan'da yapılan ilk Rumca sözlü, şarkılı Fena Yol Rejisör: ERTUGRUL MUHSİN Filmi, Bugün MELEK Sinemasında Bığin ELHAMRA sinemasında Eğlenceli, varyeteli numeroları zevkli şarkıları ile nefis bir operet olan Telefoncu KIZ Herkesi neşe ile saracaktır. Mümessilleri Magda Schneider Trude Berliner -— Müddet 7 temd d Müracaat eden binlerce halkın arzusunu yerine getirdik | Karım Beni | Aldatırsa Bir kaç gün daha temdit olundu. ALEMDAR'da devam a2diyor. Matineler: 2-4-6 gece 8,15.1 Gülhane müsamereleri o |! Gülhane 933 senesi trbbi mü- samerelerinin birincisine 19 Mart pazar günü saat beşte başlanacak tır. — Ali. Hişt. Sana söylü canım! Nasıl oluyor da sen © burada bulunuyorsun? j Aliden <evap çıkmıyordu. Gözleri. ni ateşi küllenen ocağa daldırmış du. ruyordu. Zabit onu tartaklıyarak; — Canım söylesene. . — dedi — Sen Manastır hapishanesinde değil miydin? — Kaçtm mı yoksa? Zahir bk beda Bili it bir kenarda duran iskemleyi altma çekerek © oturdu © zaman İkinci fenerin ışığı birden mü- lâzim Fehim'in çatık kaşlı, gergin ve zayıf yanaklı yüzüne vurdu. Hayret! Kaçakçı Ali mülâzim Fe- himin kardeşiydi ha. , İki kardeş bir müddet dik dik ba- , sonra Fehim; — Sen kendini benim yerime kı da bu işi hallet bakayım: —- diye homurdandı — Bir kardeş ki, Obem tütün kaçakçımdır, hem kaçiımadar. kardeş idadi mektebini bitirmiş ve Selânik hukukunun ikinci smıfına kadar okuyabilmiştir. — Cevap versene?. Ne susuyor. sun? Ali büyük bir sükünet — Hiç bir şey yapmam.. — dedi — ıkü düşünebilirim ki böyle bir kar- ie biraz hayatı anlamış sayılır. E- ğer kaçakçılık yapıyorsa, inanırım ki bu Krea sie — .. Demek Oo kaçakçılık namuslu adamlar ini gere m üslerini gi gere uğraşabilecekleri işlerdendir. — Elbette. Rejinin iliğimizi kemi- ğimizi sümürmesine göz yumacak de- Filiz ya... Ecnebiler aç kurt gibi ü- zerimize kolcularını saldırtıyorlar, Niçin Halkım elindeki tütünü yok pa- hasma almak için değil mi? Onler meşru bir hırsızlık yapıyorlar; Bizse gayri meşru bir kahramanlık. — Reji hükümete para veriyor. fenalığı dokunmuş bir sefil olanydımı, boynumu büker, cezamı bitirincey€ kat Abdülhamidin. yedirerek halkı soyan reji mak bir şereftir. Bu çerefi bilenleri Sesi gittikçe yükselmişti. O derecede Ki dışa; bu muhavereye kulak mis#* firi olan çavuş bir an endişeye dü” müş ve kapıdan kafasını uzataraX diliz etmişti, Ali bekir daha meler söyley”” rek, dörde bi bir kâğıt çıka” dı. Arasında küçük bir fotoğraf v#”” (Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: