Milliyet 15 MART 1933 ldarahane ; Ankara seddesi, 100 No, Telgraf süresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: Yam işleri Müdürlüğü : İdare ve Matbaa © ABONE ÜCRETLERİ : liyetini kabul etmen. e ei BUGÜNKÜ HAVA #çilköy askeri rasat merkexinden ve- yala yle ye RAE LE gürli geçecektir. 14-3-1833. tarihinde tazyikli 768 mili. mire, on fazla gısaklık 4, en ar weaklık da ayağı 2 derece olarak kayde ELEK : Amerıkal!... Mahv mi oldu?!.. Çabuk inanan ve çabuk karar veren insanlarız. Amerikada son günlerde Halk kâğıt dolar verip bankalardan altın çekmeye başla- dı. Bunun için de herkes parasını bankalardan almağa koştu. Bu hü- cum o kadar kesif oldu ki; bir çok a ar kapılarını kapadılar ve nihayet hükümet te bankalara bir ç günlük bir moratorium verdi... Vaziyet böyle olunca Londra bor- sasi ve ona bakarak ta Paris ve diğer Avrupa borsaları dolar üze- rine muameleyi kestiler. Tabii biz de... Bunun üzerine söz gazetele- re, oradan da ayağa düştü: — Dolar para etmiyormuş.. de- miye başladık.. Cemal Nadir bile 150 bin doları olan bir biçareye acıdı. Arkadan Kaliforniya taraflarında birde şiddetli zelzele oldu.. Bu sefer hep birden hükmettik... — Amerika... Mahvoldu.. Geçende bir arkadaşımla bunu münakaşa ederken dev gibi trans- Jantiklerle İstanbula gelen Ame- rikalı seyyahları gösterdim: - Bak ayol! Biz mahvoldu di- yoruz amma, herifler seyahate çık mış geziyorlar... O hâli filerinde musir idi: > Bunlar seyyah olmasalar ge- YA müdie7, — Muhakak mühacirdirler.. Ve biz bu kanaatte iken dün Amerikada borsalar açıldı, dolar üzerine muamele başladı. * Bugün eski Ofiatın O gene bulmuş. Ne çabuk mahvediyoruz değil mi? Tehammülsüz Adamlarız!,. Medeniyet ve ilmin insanlara verdiği bir haslet vardır: Müsama hakârlık. Bütün ilim ve medeni. yet iddialarımıza rağmen z samahakârliktan bizde eee pi seçinenlerimizle münakaşaya gireriz. Derhal işi küfre döker. Mütefekkir geçinen lerimizin en küçük bir reyine iti, raz edersek muğber olur. Ve en geniş düşünceli zannettiğimiz kim selerle lâtife ederiz, kırarlar... Hep: — Evetl Sözünü işitmek ieti. yoruz. Amma bu söz o kadar tu. haf ve kıymetli midir bilmem ki?. Birisi muttasıl, benim her yaptı. inme, her söylediğime “evet!” de. iu 49 Sadakat Şaziye, bu umulmaz haberi aldı- ğı zaman, ruhunun üzerine çelik bir tokmak yemiş gibi oldu. Evet, on sekiz sene ayrılıktan sonra Cev det Nami geliyordu. Senelerce evvel, ne kuvvetli bir aşkla sevişmişlerdi. Şazi & yirmi sekizinde, Cevdet Nami otuz iki- sindeydiler. Çocuk değillerdi. wmenin ne demek olduğunu bi liyorlardı. Harp, aşklarının sı caklığıma bir mart ayazı gibi ka- rıştı. Cevdet Nami cepheye | git- mişti, Şaziye, ilk zamanlar Cevdetin muntazaman gelen mektuplarını defalarca okumakla ( hasretinin acısını dindirmeğe © çabalamıştı. Fakat yavaş yavaş mektupların a- rasmda fâsıla arttı. Ve (nihayet e li yaralanmış mıydı; yoksa şehit mi düşmüştü? Zihne sapla” nan bu cevapları verilemiyen sual- ler uzun sükütu facialaştırıyorlar. dı. Bir gün kaybolduğunu haber al- dılar; başka bir gün esir düştüğü- nü duydular, bir diğer haber bir hatasından dolayı hapsedildiğini bildiriyordu. Acının parlak ve mes'ut bir âti ile unutulacağı ümit edilerek uzun bir beklemç; başlamıştı. Seneler geçiyordu: Harp bitti, hâlâ Cev- det Namiden haber yoktu. Ümit ediyorlardı. Ümit azaldı, daha azaldı, nihayet (o bekliyen kalpler deliksiz bir (o ümitsizliğin yeisi sardı: Artık öldüğüne hük- metmişlerdi. Yalnız Şaziye, sevdasma bağlı, cılız ümidini söndürmemek için çabalıyor, bekliyordu. Hâlâ esaretten tek tük dönenle- ri duydukça, gördükçe: — Elbet onun da bir gün sırası gelecek. diyordu. Onun yaşadığın dan bir lâhza şüphe © etmiyordu. Onun kalbindeki yerini bir başka sına verebilmeyi aklından (bile geçiremiyordu. Mazisine ve aşkı- na daima sadıktı. Fakat! Bir sabah; bir haber, 0- nu, azgın bir yangın alevi gibi sar dı: Cevdet Nami ölmüştü!.. Şaziye, bu haberle bütün varlı- gınm manasmı kaybettiğini his. setti. Haftadan kıt bir zamanda bütün saçları ıstırapla ağardı. Gün cükler içinde uzun dertli seneler geçirmiş gibi yüzü kırıştı, buruş tu, ihtiyarladı. Aynaya baktığı zaman, o yirmi sekiz yaşındaki halile o vaziyeti a- rasında tanınamıyacak kadar de- rin farkla buluyordu: Şaziye öl müştü: — Artık Madem ki Cevdet Na- mi yok, güzel olmak için tuvalete itina etmekte ne mana var ki! Di. yordu. Aşkı iptizale uğratan kadmlara şaşıyordu. Bir kadınm kadmı, ask bezirgüânlarma yahuthane e- dinebilmesine bir türlü akıl erdire- miyordu. Onun için aşk, bir tek tallığına hükmederdim. Avukattan muharrir Şimdi imzası altında yazı yaz- mıyan bir muharrir geçen sene bir spor münakaşası münasebetile ba- na verdiği bir cevapta, avukatla- rm edebiyatla meşgul olmalarını ger yazıp, tercüme etmelerini a- bes ve edebiyat için sakat gö; tü. Son günlerde (Haydar Rifat) Beyin (Versay? isminde Emil Lud- wig'ten tercüme ettiği eseri görün- <e ku iddiş aklıma geldi. O zatın 2 ln bir sene zarfında beş Ser tercüme edip ortaya atan avukat (Haydar Rifat) Beyin şah sı kadar i cevap olur mu?. FELEK MAKEDONYA Aşk, Yerde, yanı başında tahtadan yapıl- mış, kapı mandalına benzeyen bir cismi okşayarak gelişi güzel açtığı sahifeler. den birine gözlerini daldırdı. Ne tül perdeli pencereler, yumuşak yastıklarla dolu divan, ne plâk yığmları veya bir keman.. Nede içi krizantem dolu bir saksı. Odada lâmba bile yoktu... Yalnız bir yığın pırnar, kötü bir ma. sa ve duvarda karanlığa mıhlanmış gi- bi duran bir gıra tüfeği.. İşte dekor. Kara bakraçta lâhana çorbası kaynı- yor ve Bulgar kızı şür ckuyordu. Hem de Veliçkof'un şiirlerini. | Sisli Balkanlar oğulduyordu.. Dışarı- da rüzgâr esiyordu. i | Kin, Politlka ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazi Veliçkof memleket ve insan sevgisi nin hasretini ve tadmı tatmış bir şairdi. Hayatı ihtilâiler, kıyamlar, gizli çalış malar arasında geçmişti. iü bütün azabını duymuş, kâb kanlı baskın- lara uğrayan, kâh kanlı baskınlar ya pan çetelerin içinde yıllarca uğraşmış- tu. Buna rağmen Veliçkof içli bir adam kalmış; kalemi, en ince duygularla cilt- ler doldurmuştu. Tapkı bu kız gibi. Lü- binska nasıl burada oturmuş onu oku. yordıyso, o da buralara benzer yerlerde dolaşmış ve bunu yazmıştı. Dinamit gibi bir gayz ve alık bir mel- “işte Makedonyanin kedonyalırın içi.. tem gibi insanı gevşeterek saran bir sev. İ şizmeli aş erkek demekti. Bir tek Cevdet Na- mi, Aşk hakkındaki bu © telâkisi değişmedi. Aradan üç (uzun yıl daha sürüdü gitti. Bu seneler, Şa- ziyenin gençliğini, güzelliğini, ca- zibesini de sürükleyip götürdüler, Yüzüne feci bir dert maskesi in- mişti ki bir türlü kalkmıyordu. O artık eski genç ve güzel Şa- ziye olmaktan çok uzaktı, cazibe- den ve güzellikten mahrum bir za vali: dul, ihtiyar, aksaçlı bir dul olmuştu. Tam bu sırada, bu inanılmaz ha beri almıştı. Cevdet Nami geliyor du. Geliyordu o. Hayatta idi sey- gili, Kavuşmalarına çok az zaman kalmıştı. Onu bir daha görecekti. Kadınlığınn bütün o cahlanan zevklerini bir araya topladı. Hiç değiştirmediği apartımaninın «e peydir ihmal ettiği süsüne, düşe, nişine itina etti. Aradan geçen on sekiz sen&den dudaklarında yalnız — sevgilisini hatırladığı zamanlarda canlahan bedbin bir tebessüm kalmıştı. Her yıl bu. Hem de sefaletle, hasta. kıkla, ıstırap ve hasretle sürükle. nip geçirilen on sekiz yıl! Şimdi canlanıyor, şimdi Yğiele- niyor, ummadığı saadete 'kâyuş- muş bir insan gibi keyfiti sarhoş luğuyla çıldırıyosdu. Güzelleşmek için şehre inecek. ti bugün Cevdetinin kendisini bu halde görmesini istemiyordu. Ta- biatin ışıklarını üzerine 'n bir elbise yaptıracak, bu hirpani kıyafetten sıyrılacaktı. Güzel bir şapka, şık bir pabuç alacaktı. A. caba uzamış saçlarını da yeni çı- kan modaya uyup ta kestirse daha iyi mi yapardı? Aynaya baktı, uzun uzun düşün. dü. Saçları da ne kadar ağarmış. tı yarabbim. Fakat biraz maki. yaj, her halde senelerin aldığı gü. zelliğinin bir nebzesini olsun mut. laka inde edecekti. Bu düşünceyle apartımanm ka. pısını çekti çıktı, Gitmeden evvel kapıcı kadını bulup yukarı gönde. rerek apartımanm her köşesinde temizlik yaptıracaktı. Kapıcı kadın yerinde yoktu. O. na seslendi, aradı. Tam o sırada sokaktan gelen birisile karşılaştı ki, İnanamıyordu. * Ah, yakın güzel munis tebessümü, gözlerindeki;* gözlerindeki değişmemiş bakışıye Cevdet Nami. Gırtlağını tıkayan feryadı çıka- ramadı, kucaklamak istediği sev- gilisine atılamadı; Sevinç onu tı- kamış, bağlamıştı. Cevdet Nami durdu. Sakin ve kibar bir selâm verdi. O, zaten da- ima kibardı: — Affedersini, dedi, Şaziye Ha- nrmefendi burada oturmuyorlar mı? Ah, Cevdet onu kapıcı kadın di- ye almıştı. Tanryamamıştı. Şaziye, yıkılmamak için sırtını duvara da- yadı, boğulur gibi: — Hayır beyefendi, kendileri artık burada oturmuyorlar| dedi. — Yeni adresini bilmiyor mu- sunuz? —Ben,... ben artık kendileri ni tanımıyorum beyefendi! Cevdet Nami onu selâmladı, te- şekkür etti, ve sarhoş gibi sallana- uzaklaştı. rak Şaziye bitmişti. ” Merdiyehler- den bir cenaze gibi çıktı: Apartı- manma girdi. İlk önüne geçen ay- nanm Önünde uzun uzun ne baktı, yaşlı gözleri bu hain camda- ki akiste on sekiz sene — evvelki genç ve güzel kadını beyhude arı- yordu. Kendisini tanıyamadı, ne Netekim az sonra, taştan karl ve tan taşa atlayan İstanbul Belediye Reisi parmağı tetikte bekledi. Bir kaç Muhiddin Beyefendiye Saygılarımla İki gün evvelki Akşam gazete- sinde ileride olacak bir Ankara seyahatinizin sebeplerini anlatır. | ken sözü şehir stadyomuna nakle. | derek bütün mümaneatlere rağ. men şehir stadyornunun Yenibah- çede yapılacağını ve bu işin ileri» | lemekte olduğunu ve zaten herke- | si memnun etmenin de mümkün o- lamıyacağını söylemektesiniz.. İstanbul stadyomunun (Yeni. bahçede yapılmasını istemiyenle- rin hemen hemen başında oldu. ğum için zetrâlinizin bu sözlerini üzerime alındım ve bu cevabı ver- | miye lüzum gördüm. — Hatırlıyorum ki; geçen sene gene zatıâliniz Şehir Meclisi hu. | zurunda Yenibahçede 40.000 lira. ya yapılacak ostadyomun şehir stadyomu değil bir semt spor sa- hası olacağını söylemiştiniz. . Bu- gün de Yenibahçedeki stadyomun şehir stadyomu olduğunu — ifade buyuruyorsunuz? Bunun hangisi doğru? — Vaktile gene emriâlinizle ve İstanbuldaki bazı "tanınmış spor işleri mütehassısları (İş Bankası Müdürü Yusuf Ziya, Güreş Fede- rasyonu Reisi Ahmet, Futbol Fe- derasyonu Umumi Kâtibi Şeref, Şehir Meclisi âzasından Beşiktaş- lı Abdülkadir Beyler) ile birlikte İstanbulu gezip stadyom yeri ola- rak birlikte seçtiğimiz Harbiyede- ki Yorgancıbahçesini 55 bin lira- ya alabileceğimiz anlaşıldığı za- man pahalı bulmuştunuz. Şimdi Yenibahçede 140.000 liralık is. timlâk yapıldığını görüyoruz. 55 bin lira mı, 140.000 lira mı o çok- tur? — İstanbul stadyomunun Yeni- bahçede yapılmasına hiç bir spor- | cu ve bu işi anlıyanlardan hiçkim- | se muvafık rey vermemiştir. Fakat | Heyeti fenniye müdürünüz Ziya Bey zatıklinizi de reyinizden dön- dürerek bu işi gene Yenibahçeye çevirmiştir. e ren memnun olanlar ve olmıyan! mem- | he yeğin ri eğime lürü Ziya Bey ve andan sonra zatıâliniz gelirsiniz. Memnun ol. mıyanlarn başında da geçen se ne kendisine Yenibahçede şehir | stadyomu yapılmıyacağı söylenen Şehir Meclisi âzaları gelmelidir. | Bendeniz sadece şehrin yüz bin- lerce lirasmın heder edileceğine | acırım ve elimden geldiği kadar | olmamasına uğraşırım.. Ama zatı. | âliniz Belediye Reisi olduğunuz ve şehir bütçesinin ita Amiri bu- lumduğunuz için orayı istimlâk e- decek ve belki stadyormu da yap- tıracaksınız. Stadyom işi, bazı belediye me- murlarınm gayretile zatıâlinizle, sporculuğu sef bir inat meselesi olduğu için onda artık fenni bir kıymet ara- mak ne mümkün nede lüzumlu- > Hilâlilahmer MÜNİR MURETTİN 15 Mart 933 Çarşamba günü saat 21,30 da Milyonlar sarfile NER Koşacaktır. ve 20.000 figüran tarafından teri GLORYA Bu akşım: Herkes OUO VADİS.....? Sesli ve şarkılı muazzam eseri görmek üzre Opera sinemasına EMİL JANNİNGS an * Konser Bey ve arkadaşları tarafından sinemasında verilecektir. 806, —— vücuda getirilen ON Baş rolde : Eğlenceli varyete numeroları — Zevi Bugün saat 2, Marlene Dietrich ; istifade © etmeleri Harik © Hayat YARIN AKŞAM ARTİSTİK'”'te Talebi umumi üzerine Sehhar yıldız FRANZISKA GAAL tarafından temsil edilen Macar musi- kisi ve şarkılarile PAPRİKA (ATEŞİN GENÇLİK) Pek şen ve eğlenceli komedisinin teke rar İraesine başlanıyor. İlâveten: FOX JURNAL Japonlar Cemiyeti Akvamdan çekili- yorlar. Italya Kral ve Kraliçesi Mı- sr'da. Reichstag sarayındaki büyük yangın, ———————— İSTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi temsilleri Bu akşam ELHAMRA sinemasımda dolu güzel bir operet göreceksiniz. Telefoncu Kız Mümessilleri: MAGDA SCHNEİDER - TRUDE BERLİNER - 4,30 - 6,30 seanslarında son defa olarak 4. SARIŞIN VENÜS Film yarın İZMİR'e gideceğinden görmeyenlerin son seanılardan Sigortalarınızı Galstada Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA | yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpauyasna bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. eli — Neşeli sahnelerle, nefis şarkılarla tavsiye olunur. Kaza ve Otomobil 479 İPEKFİLM Studyosunun Mühim bir muvaffakiyeti 15 Mart Çarşamba Atina'da 1400 kişilik Pantheon ve 1200 kişilik Atikon sinemalarında : birden : Türkçe: KARIM BENİ ALDATIRSA İstanbul'da MELEK sinemasında Rumca sözlü - Şarkılı ilk film ; FENA YOL Dikkat : Bu film pek yakında Atine- Bösterilecektir. “Yeni neşriyat dur. Böyle olmasaydı bütün bele. li dye vükünleri içinde hiç“ kimeç | © J5t22PUİ Me Nasri: Kanaat Yenibahçede şehir stadyomu ya. At 2130 ir Bale eo re Bü Ba Şa eledi be e dafan odemezlerdi. 4 . Akşam'da işaret buyurduğunuz amiye gibi Yenibahçede stadyom yapı, . Ölüm İ. Yüz binlerce lira da sarfolu. Öpereti İsveç cimnastik * muallimi M. e ae burası İstanbulun ve Umuma ilden Alexandersen ve vefat et- ni sporcul ji işi iştir, Ç 'enazesi bugü sadyom olmaz. Zatlinizin Fl —| ba günü saat ikide Feriköyde Pro. Müdürü Ziya Beyin tesiri altında | lendirdiğimden dolayı özürler di- | testan mezarlığı klisesinden kal inadma yaptırdığınız bir lüzum. | lerim efendim. - | dirılarak mezkür mezarlığa defne suz müessese olur, Atletizm Federasyonu Reisi | dil N Tekrar bu hususta sizi BURHANEDDİN AYA m ENZA EA ka daha geçti, Şimdi bir takım lele rın kayalıklarda tukları adam akıl. | ir duyuluyordu. Si > üzgür oğulduyor ve görülü yak- laşıyordu. Kapının üstünde bir şişe e e gi duran, yerinden oynamış bir parçasını çekti, gn ' di Açılan deliğe Kami Ve bir saniye geçti &, seki gn çk birden Kapıyı ğe Lübinska evvelâ gerizeri çekildi, dali sonra bir sekişte yandaki Can yok amına duman tütüyor. dı. Yatakta yatan adam ayağa kalk- mış, mavzeri kavramıştı. “Göğsüyle ona yaslanarak sokuldu: — Sarıldık.. — diye fısıldadı — kaçalım. — Sarıldıysak nasıl kaçarız? — Sen bilmezsin. Karışma, çabuk ol, sus! — Adamın sırtında beyaz bir göm- lek vardı; üstüne üstlük yalmayaktı da.. Kapı, vurulan dipçiklere artık zorlukla o dayanabiliyordu. Hemen kunduralarını ayaklarma geçirdi. Kız acele acele elbiselerini topluyordu: .. böylemi (o çıkacağım dağ başına?. — Susss.. Gideceğimiz yeri bil. miyorsun. . Gel. Meryemana taşvirinin önünde ya- nan mumu söndürdü. Delikanlıyı ko- lundan çekerek tekrar ocakir odaya irdi, “Kimbilir burada ne yapacaktı? Fa- kat henüz ya iki adım atmışlar, ya atmamışlardı ki yarı parçalanan kapı, müthiş bir çatırtı ile, rezelerini kopa- rarak yere düştü, paldır küldür içeri- ye dalan beş kişi silâhlarını çevirdi- leri — Davranmayın? iriz. , Ve gene o anda oda birdenbide ay- dımlandı. Kocaman iki ener taşıyan bir a kapıda belirmişti. İlki taraf biribirini gördü. Gelenlerin üstünde jandarma üni- formaları yardı. Palabıyıklı bir vaziyetin ciddiyetine ten kendini alamadı. £ Elbiseleri bir kadın tarafından taşman entarili bir erkeğin elinde mavzer (bulunmasi galiba tuhafma © gitmişti. Mamafih derhal kendini topladı ve homurdan” di: — Ellerinizdekileri bırakm. i arkadaşının silâhını çek” #i ve kendi tüfengi ile beraber gö” türdü, masanın üstüne koydu. Bu w rada mahmuzlarını şınigırdatarak içe” ii zabit girmişti. Nâra atar gibit — Bunlar mı onlar? — diye haf” kırdı — Ben şimdi gösteririm 4iz6“ Fakat gene o anda; hayretle dura” kaldı: — Anal Bir başka bayreti ifade eden bu “> ses enlarili adamm gırtlağı” an çıkmıştı. Şaşkem şaşkın; vw Ağabeyim.. — diye ( mırılda”” Jandürüğüler Be oldüğumü AAyE mamışlardı. Zabit çavuşa emir verdi (Devamı var)