Asrın umdesi «MİLLİYET» tit. 23 K.EVVEL 193 Idarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: Tet, Mülliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 tuştur. Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete müracaat Gazetemiz ilânların me iğim bir filmde rolünü bir türlü sırtı. na geçirememiş bir aktör ba- na şu fıkrayı hatırlattı: Üç dört kişi bundan üç dört | kada sene evvel bir yerde oturup “tiyatrodan aktörlükten görüşü- yorduk, İçimizde bir aktör, bir de yaradılışında komik arkarlaş vardı... Öteden beriden komuş- tuktan sonra bu aktör olan zat bize karşı biraz malümat sat maya başladı. Yaradılışında ko mik dediğim arkadaşım böyle fırsatları kaçırır adam değildi. Hemen alaya başlad. Aktör şöyle diyordu: — Otkello'yu bilir misiniz?.. Arkadaş gayet ciddi tavm- la: — Bilmez miyim biç! Eski-| ,; den (İkbal) kıraathanesine çı- kardı... Aktör bozmadı — Hayir o değil! Şu meşhur dergâhta görmüştüm. — Hayır acanım! Meşhur İngiliz muharriri. . — Ha! Onu tanımam!, — Tabii tanımazsın! — E! sen tanır mısım?. — Evet! Yani hayır! Şahar- nı görmedim amma, ben onun eserlerini oynadım... — Ya!. Hangi eserini oyna- dm?, — işte demin söylediğim “Milliyet, im roma, Othello) trajedisini oynadım... - Othello'un traş edişi baş ka türlü müdür? | — Hâmile veznindel.. | — Sen alay et! Yalmız dim let, Orada bir sahne vardır. Othello ismindeki Arap cene ral, | Araptan maksat Ak Arap İmei Elimi ağası Arabi mi7. ea Ak Ne ise vere ye mezi ise onlarınki e giri elmas, yaver falan olur.. — Bırak ta şunu anlatayım Allah aşkma.. — Peki kardeşim! Kim mani oluyor?.. Anlat bakalım. — İşte bu piyeste bir siyah ceneral vardır. (Desdemone) isminde bir kadına tutkundur.. — Vaktile bizim şeyhislâm. lardan birisi Arap halayığına tu tulmuştu amma, harem ağ rmdan beyaza tutulanmı gi İ memiştim. İ — Canım, herifin harem e- ğası olduğunu sana kim söyl İdi. Basbayağı, senin benim gi- — çi gibiyse anlarım İ amma, beni misal getirme!. “e | ise anlat bakalım. — İşte ben bu siyah ceneral rolünü yaptım, . — Bu iş nerede oldu?. — Fransadal. — Yahu! şu herifler her ro- lün adamını nasıl seçerler bak! — Neden?, . — Siyah ceneral rolüne s€- madan bu rolü yapabilsin diyeli, — Anlamadım! . — Anlama, zararı yok!.. — Efendim, orada bir sahne vardır. Bu (Othello) (Desde- mone) yi öper, Ben rolünü o :avramişım, o kadar iyi hazmetmişim ki; asıl hüvi- yetimi unuttum ve kendimi | (Othello) sandım. Desdemone nin üstüne atıldım.. Rol icabı kadını öyle bir ısırdım ki... salon alkışla inledi... Baktım ki; çok iyi muvaffak oluyorum, halk ta alkışlayor... Bir daha ısırdım.. Bu sefer daha | fazla alkışlandım.. Büyük muvaffa. kıyet!.. Kalktım, reverans ya- pıp halkı selâmladım ve... Bir daha saldırdım (hart ) diye bir daha ısırdım... Salon yerinden oynadı. Alaycı arkadaş bize dedi r — Yahu! kalkm gidelim! Oğ lan hızını alamadı, şimdi bize salacak!, O hâlâ söylüyordu: — İşte biz böyle rol yapar- dirk! FELEK Mes'ut bir akit rimesi Ulviye Hanımla İstanbul Asliye mahkemesi dördüncü hu- kak relsi Şerafettin Beyin manbda- mu Doktor Feyzi Beyin nikâh me- rasimi, ig akşam Musa Ki- ım Büyükada sanatoryo- mundaki ki danalar güzide da- vetlilerin huzürile tew'it edilmiş- tir. Her iki tarafa devamlı bahti- yarlık dileriz. ni seçmişler ki. yüzünü boya-| Ri Doktor Musa Kâzım Beyin ke- | sizdir. Arzu ve ihtiyacın ne su- Reklâm Ekonomisi Reklâm Amerikada akla, ha- yale sığmıyan | inkişafını geçen makalemde tetkik etmiştik. Bu- gün kabul edilen bir hakikat var- #a o da reklâmı bir ticaret vasıtası olarak kullanmayı kendilerine ga ye edinmiş olan © mücessesel günden güne piyasadaki mevkile- rini tahkim etmekte olduklarıdır. Şu halde reklâm, reklâmemin, mühim bir kazanç membas olduğu muhakkaktır. Bu meyanda anla- şılması icap eden bir nokta kalıyor: acaba reklâmcının temin ettiği bu kazanç başkalarınm za- rarını mucip oluyor mu? Amerika ın senevi bir buçuk milyar dolar. bk reklâm masarifi halkınsrtır na yüklenen bir yük olarak mı ad- dedilmeli, yoksa umumun menfa- atini mucip olan — kısmen veya tamamen gene halktan alınan — bir vergi olarak mı kabul etmeli via? Birşek: hürielerin slminde be » meşköktür v bir mz çağı da şüphesizdir. Herhangi ik sadi bir meselede fikir tehalüfile karşılaşmamak imkânsızdır. Bu- nun sebebi yalnız umum menfaa- tinin meleri ihtiva edabileceğinde olan anlaşamamazlık değil, ayni zamanda muadeleyi teşkil eden muhtelif maddelere verilen ehem- miyet derecesinin görüşe göre de- ğişmesindedir. Reklâm ekonomisi son mazari- medeniyetin temel taşları olduğu gibi, terakkinin de ancak bu sa- yede kabil olduğu © muhakaktır. maarif ve nakliyatla o- lanabilecekleri eşya ve servisleri tanmağı öğretirken, diğer taraf- tan mezkür eşyanın cinsi, istimal tarzı gibi faydalı malümatın tev- zine hizmet eder. Reklâm yalnız kısa bir za- mandanberi bir fen olarak tetkike başlanması, mahiyetinin tamamile ci derecede iktısadi menfaatler 0- kadar çoktur ki. o kelimenin asıl mânası bu çokluk içinde ka: gidiyor. Bu meyanda istihi tahriki meselesini - gösterebiliriz. Meselâ dört beş sene evvel Ame rikada Kaliforniya üzüm zürrar. nın arz ve talep arasında muvaze- | ne temini için istihlâki arttırabil. melerinde reklâm büyük bir mil olduğu görülmüştü. Bazı rikatorların talebi kontrol zirmnm da bu vastadan ayni surette isti- fade ettikleri de bariz bir keyfi- yettir. Bunlardan manda harp 18 neleri esnasında reklâmm talebi azaltmak gayesle real ve gayri resmi mi rafından da ia tiakayill baltamldıği ili hede olunmuştur. Bütün bu delillere rağmen rek lâmın yegâne iktisadi vazifesinin istihlâki arttrmak veya kontrol etmek olduğu zihniyeti tamamile yanlıştır. İnsanların © nihayetsiz arzu ve ihtiyaçları olduğu şüphe- | dair biliyetine bağlı olan bir keyfiyet- tir. Şu halde reklimdan beklenen en makul netice arzu ve ihtiyacı temin eden yer ve vasıtalar hak- kında malümatın tevsi ve tevzil | bilir ki haller istemediği bir in- | Şopen'in bestelerinden £ konser. ilmek te ferdin iştira ka- | TİYAt- olup, insanlarda arzu ve iştira ka- | TABİAT Hava İ Tabakaları i Suha Zeki, M. B. 4. biliyetinin artması değildi Uzun bir müddet rel talebi arttırabilmek veya mazsa arzu uyandırmak gayeleri- ni gütmüşlerdir. Hususile bizde yapılan reklâmların — büyük bir kısmı bu esaslar üzerine müesses olduğunu teessüfle kaydetmek | Geçen defa havan hangi gazlardan mürekkep olduğunu ve sıkletini yazmıştık. Bir süsl akla varit oluyor. Küremizi sa- ran bu hava tabakasının kalın- lığı nedir? Yani arzın kışrından kadar yükseliyor?. Bunun için evvelâ havanın umumi sıkleti ve civayı 76 san- timetrede tutan tazyikı hesap etmişlerdir. Buna göre de, hava | tabakasının kalınlığı sekiz kilo metre kadar bir şey oluyor. Halbuki bu iptidai hesabın yanlışlığı derhal anlaşılmıştır. Meselâ Hindistandaki Everest tepesi bu irtifadan 800 metre daha fazladır ve bu tepe karla örtülüdür. Demek ki bu irtifa- larda da su buharı var. Kaldı ki tayyareler on iki, üç bin metre irtifaa kadar yükselmiş- lerdir. Demek, bu kadar metre irtifalarda da hava var ki, tay- yareler yükselebiliyorlar. Prof. Piccard malümdur ki, | hususi bir balonu ile 16.500 metre ir- tifaa kadar yükseldi, İlk yanlış- lık Havanın her irtirafa ay- ni kesafette olduğuna göre he- sap edilmesinden ileri gelmiş- tir, Halbuki öyle değil.. Yukarı- ya doğru çıkıldıkça hava daha hafifliyor, tazyikı azalıyor. Bi- naenaleyh üst tabakalardaki ha vanın sikleti, alt tabakalara na- zaran daha çok hefiftir. O halde hava hangi irtifada | tamamile tevakkuf ediyor? Gü- meş ufukta battığı zaman orta- | lığın aydınlığı birdenbire zail | olmuyor. Daha bir müddet de- | vam ediyor. Ancak güneş ufuk- tansonra 18 derecelik bir zaviye altına geçtiği zaman karanlık basıyor. Buna bakarak bir hen- dese hesabı yapılırsa, havanın 80 kilometre irtifalara (o kadar çıktığını kabul etmek lâzmmge- lir, Fakat öyle mi ya? Bazı şa- haplar görüyoruz. 200 kilomet- re irtifadan geçiyorlar, Bunlara bakarak bu irtifalarda da "da- ha bir miktar” hava mevcut ol- duğuna inanmak zarureti var- dır. Bundan sonra daha 600 ki- lometrede son derece az hava vardır. Daha sonrası tamamen havadan âridir. ... Kürenin kışrından başlıyan 80 kilometrelik irtifa: da biribi- ri üzerine mevzu tabakalara a- yırmak lâzemgelmektedir. İlik 3500 - 4000 metre fırtı- na, kasırga ve sairenin husule * İ geldiği mıntakadır. Bu irtifa- dan sonra ikinci bir tabaka var- seyi almağa teşvikte — reklâm sihirli bir kuvvet olmaktan çok uzaktır. Buna en kuvvetli bir delil olarak ta bazı ecnebi müesseselerinin rek lâm yapmağa © başlamadan ev- vel — halkın arzularmı | tetkik maksadile yaptıkları etütleri gös- terebiliriz. Çok defalar bu etütler neticesinde müstahsil paketlerinin | hacim ve şeklini — değiştirdikten manda halkın arzularına takayüt edebilmek için malın cinsinde “e ger ihtiyaçlarının birini tatmin e- dersiyen bir mal hiçbir suretle tılamaz. Saniyen bu ihtiyaç sedilemiyecek gibi ise, satış ihti- ri de o nisbette azalacağı ta- Bugünkü program ISTANBUL 1200 m. 18—18.45: Darüttalim. 18.45 —19.20: Orkestra. | 19.201948: Fr. ders (müpte | dilere). 1945—20: Orkestra. 20: Ertesi günün radyo rpogra- mn, ve saat ayarı. 20—21.30: Darüttalim. 21.30—22.30: Orkestra, ajans, ve saire, VARŞOVA 1411 m. 13.15: Gramofon. 16.30: Gras mofon. 17.20: Gramofon —rmüsa- habe, 22.05: Noel şarkıları. 23.10 24.05: Nosl şarkıları. 1: Krakıva kilisesinden: Gece âyini. YİYANAK 517 m. orkestrası. 19.35: Ruhi hilabe'ta müsamere. 20.45: Alplardaki halkın noel şarkıları ile çoban şarkıları, 23.05: Ruhi musiki, 24.0558:Andre Hummer ta kımı (Noel şarkıları). BUDAPEŞTE 550 m. 18.50: Meşhur musikişinaslarm iştirakile nosle mahsus musiki eş riyatı.Saat birde kiliseden; âyin. MÜNİH 532 m. 22.50: Nosle mahsus konser. 24.05: Münih'te kadın kilisesin. den (Frawenkirche) çan seslerini nakil, 24.15: Örg konseri. 24.48: May romulza naklen: Noel se- PRAĞ 487 m. 21.20: Müsahabe, 22.20: Sulha konferans, 24.20: Org konse- ri. 24: Kilise çanları. ROMA 441 m. 21.50: Nos konsari, ve sair meş BUKREŞ 394 m. 13.05: Gramofon. 14.08; itibaren hava tabakası nerelere | Yğ Önümüzdeki pazar akşamından itibaren MAJİK sinemasında ED Bütün dünyanın takdir ettiği büyük fil BUGÜN ŞIK SİNEMADA imin yeni filmlerinden İHTİRAS FIRTINALARI CHARLES BOYER FLORELLE ve sevimli komik ARMAND BERNARD tarafından temsil tekmili Fran- sızca sözlü aşk ve ihtiras filmi, Dikkat: Bu filmin EMİL JAN. NİNGS tarafından temsil edilen Almanca kopyesi hergün yal niz 6,30 matinesinde göste İş isteyenler * Beyoğlu Aynalı çeşme zeren 40- kağı No 21 piyanist Melek. Alafran- ga ve alaturka mütedil ücretle aile- lere piyano dersi veriyorum tahriren müracaat edilmesi rica olunur. Beyin kitap halinde çıkan son romanı: Göz yaşları!. Bütün kitapçılarda vardır 1517 Sergüzeşt roman- larının kralı değen Belediyesi İ hir Tiyatrosu || Darlibedayi Tersilri LİR ll Cemal Reşit Bey. Umuma 3 perde 27 tabla, Umumun arzusu üzerine bir haf dır ki burada hava az veya çok şiddetli amudi hareketlere tâbi- dir. Bu iki hava tabakasına bir. | Bu akşam sant den Troposphâre diyorlar. 21,30 da Bundan yukarıda, gaz kütle- lerinin tam bir sükünette bulun | “0G SAAT duğu ve kesafeti daha az başka | OPERETİ/ bir tabaka geliyor ki buna (o da| Yazan: e Stratosphöre (diyorlar .Prof. Piccard bu irtifalara kadar yük seldiği zaman bu tabakalardan bir haylı bahsedilmişti. Şimdi tayyarecilik bu taba- kada uçarak, hava mukaveme- tinin azlığından dolayı az za- | ta daha temdit edilmiştir manda çok mesafe katetmek *| relerini aramaktadır. Otuz sekizinci temsil 1336 İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat esine sigorta muamelesi Sigortaları halk içir için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 1444 SEN ve BEN ver! Bu yürüdüğüm yolun benim in çiçekli ve aydınlık bir oyl ol- lana kalbimi inandır Allahım! ... Akşam, altı vapurunda, tanıdık bir kimseye rastlamamak için ten- ha bir köşe buldum ve © vapurdan çıkmak için herkesin çekilmesini bekledim, Sonra, yavaş yavaş, son defa olarak kendi best olarak yürüdüğüm ye karanlık yolda. yorgun vücu: ve kararsız kafamı liye © ve geldim. Akşam yemekte sessiz ve dal- gındım. Teyzem benle alay etti: — Gelin hanım, işte bu olmadı, ri ser Adada bu son gecemiz; çamlıklara Surat etmisylim; gelecek yaza ka- dar bizden fena bir hatıra saklarlar dedi. Teyzemin bu sözü üzerine Ne- jat: — Sahi Lelâ.. bu akşam sesin çıkmıyor, bir. şeye mi (| sıkıldın? İsterdim Ki, bu gece Nejat bana Muazzez Tahsin bunu söylemesin, isterdim ki be- nim kalbimden geçen bu karma ka- yp hisleri anlasın... bende hasta- ve yorgunluktan başka bi: olduğunu görsün ve yes lah ye kın Kay Bu düşüncem il azılı lana . bayi Me e kit, Bedi Muammerin anlıyan bir şefkat ve merhametle hana baktı. ğını gördüm. | © Sömre; b uni semen görüle ceğim yerlere veda etmek, kimse- nin bulunmadığı bu saatte, bütün | ömrümü içinde geçirdiğim bu bah Di her köşesini, son defa olârak rünkü gözlerimle görmek içimde bir heves uyandı. > Yatağımdan fırladım. bir hırsız gibi sessizce evimden çıktım. ” Karanlık - gecelerde çamlıklara büsbütün vakur ve kibar bir güzel- lik çöküyor, Bu güzellikte ben, Allaha yakın bir büyüklük gördüm. Ve yüksekli ğini seçemediğim çam ağaçlarını, göklere kadar çıkıyor, Allahla bir leşiyor zannederek onla; ta deniz kenarındaki çamlığa ka- dar sürükledi, Göğün yıldızları, ka ranlık denizin yüzünden sıra sıra > giviler İM e Bu yal örebilmek Kulağımda boğuk, uğultulu bir e İY aşa plani al? Yenel soncu, şalani kabil | sesüs'beyila köçis yerle seçi il > Tiasin yönlerini aof: Bol senlik icbar yordum; babana 7) e Kİmler lie e elin çen ya A atin tabiatin karşısında böyle | © Yeşil gözleri karanlıkta daha Sevgili şirin ölüm... Her iye "| KU zerreden başka bip A ke sizle rin GE ee seni almalığime lmeikemi Sanil Yüzünde korkunç ve vah bir m olan odam... beni samimi kucağile karşıladı. Penceremden içeriye gi- ren dost çamdalları beni anlıyan gözlerle yüzüme baktı. — Ayrılıyoruz... beni.. bugünkü Leylâyı bir daha görmiyeceksiniz.. size bu gece veda ediyorum. Yatağımın üzerine uzandım ve bilmiyorum nekadar zaman, gözle- rim açık, rüzgârın çarıdallarını sal larken duvarda yaptığı gölgelere bakarak öylece kaldım, son yanlı ve karışık düşüncelerimi sildi; Onların yerine PA çak dinin karkelnda lacak sandım. içimi sakin, temiz, ağır bir tevek- kırılacak kül kapladı. — Sana ne oldu Bedi Muammer Çamkokusunu doya doya çiğer. | burada ne arıyorsun? lerime alırken hafifledim ve yanım Yüzümün sakin ve mütevelekil da başka birisi varmış ta ona hitap edioyrmuşum gibi: — Boş yere somurtup duru- yorsun.. hayat okadar zor bir şey değil, fazla düşünmeğe değmez. dedim. ifadesi onun yüzündeki vahşi ma- — Okadar mı? Hayretle yüzüne baktım. . Her zaman durgun gözlerinin karanlık bakışından korktum. — Hasta mısın Bedi Muammer? Sinirli bir dudak titremesile o- li kaldırdı, Cevap verme. den, gözlerimi bir ok gibi | delen kirpiklerini indirdi. Uzun dakikalar hareketsiz kal- dık; sonra hiç münasebeti yoldken, birdenbi, ire: 7 Zaralı gocuk; pişarlnı sevi yor musun? diye sordu. — Bana niçin za allı çocuk di- Bedi Musmmer? — Leylâ, yalvarırım sana. su- — Nejadı sevmez olur muyum, Bedi Muammer? Herşeyden evvel © benim teyzemin çocuğu. lie Gişe ekili lâ, o yarın senin kocan olacak, kolları arasma alacak, seni diye kadar kimsenin öpmediği gibi öpe- tü, akşamdanberi irpillerimdz it e yare ei Ten gibi Bedi Muammerin ellerini tut- tum: — Bana hiçin bunları söyledin? Neden bana bunları | hatırlattın? diyerek hıçkırdım. Bedi Muammerin yüzü: bir rüz- gör emiş gibi, karıştı. — Leylâciğım, eğer onu sevmi- yorsan, daha vakit varken, . Sözünü kestim, gözyaşlarımı ku ezme Sen deli misin? Teyzem ne arti Zamalıya böyle bir darbe vu- rulur mu? İkimizin de gözlerimizde, sev- gili Ayşe teyzemizin hayali canları dı; bir iki dakika, sessiz onu dü- sündük ve hatırladık. Sonra Bedi Muammer beni ko- lumdan tuttu: — Halkın var Leylâ.. Ayşe tey zemizi bedbaht etmeğe me senin, ne de behim hakkım'var, Kadere razı olmaktan başka çare yok. di yürü yavrum.. semi evine götü- reyim.. yaş gözlerini kurut, istire- hat et, uyu... Ve hiç bir zaman W- nutma ki hayatta yalnız değilsin. seni herkesten çok seven bir.... sğa beyin var, Başka bir dünyadan gelir gibi tatlı bir nağme ile candan | ge bu sözler, bir saniye içinde benli ğimdeki fırtınayı dindirdi. Mes'ut bir tehalükle omun © boynuna atıl dun: a likkmen mc Z İLİRİMMMiiüse — Shu —illlilememimilzlkizz con —ülNEülüüiülüünüki. iklimin