Milliyet esi «MİLLİYET 13 K.EVVEL 1932 Iderehane: o Ankara caddesi, 100 Na. Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Mutban 24310 BUGUNKU HAVA Yeşilköy Askeri masat mer- hava tazyik 771 milimetre idi. En çok mcaklık 9, en az 5 idi. | Edebiyatta Kontenjan İlk önce bu fikri ortaya atan galiba Sadri Etem olmuş.. Ede biyatta da kontenjan usulü tat- bik etsek demiş... Bu ne demek tir? Bir çoklarımızın edebi ser- mayemizi teşkil eden yabancı eserleri kendimize mal etmek- ten vazgeçsek demektir. Ben her yabancı eserin türk- şeye nakline taraftarım. t verilip he- bir yabancı eseri, bir yabancı fikri kendi malımız gibi göster meyi beğenmem. Bu itibarladır ki; Sadri Ete- | min teklifine iştirak ederim. Vakıa Babrâli caddesinde bir | kanaat vardır. İ Adaaam sende! Kari yutar!. denir ve öyle sanılır.. Dün oku duğümuz oObir ftansızca & debi Oo mecmuada (herhan Ee İMMİE fen | tezisini bugün kendi - fikri- | miz gibi ortaya atarız, Ve bu- | na iki tane de yabancı isim ka | tarız. Okuyanlar bizi dehri zan nederler.. Mütefekkir geçinen- lerimizin yüzde doksanında bu fena metot vardır. Elimize yal mız bir şubeyi alıp onu daima okumadığımız için esaslı bilgi- lerimiz yoktur. Herşeyi biliriz zannını vermek için her şeyden behsederiz Ve tabii hiç bir şe- yi « Bu halimizle en “ll hareket ötekine beri- kine vurmamak ve ilişmemek- tir, Bunu da kendimize yedire- meyiz... Ha bre yazar. nasihat, tekdir. tevbih ve tenkit ederiz. | Ea; Banu Bari diğ miz kütlenin içinde yütanı da! | vardır, yutmayanı da.... Mese- | lâ: Dün birisi bana bir mek- tup yazıyor ve en işlek muhar- rirlerimizden birinin zasını atarak neşrett kâyeyi hangi muharririn han- gi kitabından aldığını haber ve İ riyor. Ben bu mektubu okur- İ ken o muharrir arkadaş hesabı- na utandım doğrusu... Hikâye yazmak bir san'attir. Roman | yazmak bir san'attir. Bunları | başkasından kopye etmek sa de kâtipliktir... Neden kabiliye | İ timiz verken muharrirlikten | kâtipliğe kadar inelim. Kolay: | ca birkaç lira almak için mi Bizim bu tarafımız zayıftır. | İntihal, kopye. adapte tarafla- | rrmız biraz çürüktür.. Bu çü- rüklüğü gözönünde tutsak ta fazlaca sarsmtı yapacak müna- ! kaşalara girmesek iyi olur. Selâmi İzzet Bey biraderimize Akşam gazetesinde (pedi goji) hakkında yazdığınız zıyı okudum. Ben de ufak bir muallim olduğum için alâka hissettim, Birkaç kere okudum. Doğrusu ne demek istediğinizi anlayamadım. Bilhassa bazı cümlelere zihnim takıldı: Meselâ şu: “Çocuklarımız artık babaları nım düşüncelerini, duygularını tenkit etmek kabiliyetini kendi lerinde bulmalıdırlar” Lâkin bu çocuklarımız babalarını, nere- den aldıkları bilgi ile tenkit © decekler?.. Sonra: Fikret, Ziya Paşa ve Namık Kemalin hususi hayatlarında küçüklükler olduğunu çocuğa söyleyip büyük tanınmış adam ları küçültmekteki faide nedir? Bunu da anlayamadım... Ve ni hayet dünyanın bütün genin ve gelecek büyüklerinin hususi hayatlarında böyle küçüklükler olabilir... Buna göre büyük a- dam, değerli adam mefhumunu kaldıracak mıyız?. Bunları an- layamadım., Lâtfeder, anlatır- sanız memnun olacağım... Bursada Muhittin Hamdi Beye Mektubunuzu aldım.. İştirak ettiğiniz mütalealarıma aldı- ran olmadı... Beyhude uğraştı- | ğmızı zannediyoruz. M ya Ziya Paşanın dediği gibi | Bir yerde ki yok nagmeni tak- dir edecek güş | Tazyii nefes eyleme tebdili makam et! Biz de makamı tebdil ede cek yere (tebdili makal) ede. riz, Daha iyi olur değil mi? FELEK IRTİHAL Sabık Ankara Valisi merhum Ziya Paşanm refikası | Hanmmefendi dün ani olarak vefat etmiştir. Bugün ce- mazesi Bostanemdeaki O köşklerinden kaldırılarak Beşiktaş tarikile getiri. lip öğle namazı Teşvikiye camiinde kalınacak ve Maçka'daki aile kabris- tanıma defnedilecektir. iken Her kalıba —Fransızcadan— Becassin ile samimi ahbap- lığım olduğunu söylemekten hicap duymuyorum. Kendisi | ile askerlikte, alayda tanışmış- tık, Çok şen ve neş'eli bir damdı. Fakat hayat bu! İniş leri, yokuşları çoktur. İnsan bazan yükselir, bazan düşer. Otuz sene evvel Becas: | borsacı idi. Bir ip cambazı mı haretile aslı faslı olmayan bir altın madeni şirketinin es- hamı üzerinde / spekülâsyon yapıyordu. Altı ay sonra cad. delerde halis saç suyu diye uy- durma bir nevi mablül satar- rmüştüm. Bir kış gecesi Akdeniz sa- | hillerinde mükellef bir gazino- da karşı çıktı.. Gayet iyi tanınmış, tavırlı bir adam dı, Bakara masasını iare edi- yordu. Burada da bir hokka- baz maharetile kâğıtları öyle kullanıyordu ki Bir bahar günü, gazete f0- toğrafçıları, evlenip nikâh dai- resinden çıkarken, yanındaki genç, güzel kızla resmini çek- tiler, Aradan bir kaç sene geçti. Bir gün başka bir şehirde yine kendisine rastgeldim. Bu se- fer dans profesörlüğü ediyor. muş , Her zaman sıhhatte her zamen yüzü gülen, öyle kolay kolay ölmeğe hiç te niyeti ol- mayan bir adam.. trenden indim. Karşıda duran şoförü ça Becassin değil mi? Yüzünde büyük bir nikbinlik vardı. Ha- yatın güzelliğinden bahsediyor ! du, Böyle otomobil seyahatleri nin sıbhati için daha faydalı olduğunu doktorlar temin et- miş imiş, Fakat şoförlük me rakı her halde çok devam et- medi ki, milli günlerden birin- de kendisine borsa meydanm- da rastgeldim, Elinde gite- ra vardı, Yanında da keman çalan birisi.. Her ikisi de hem çalıyorlar, hem alamot şarkı lardan birini söylüyorlardı. Bu defa hal istidadının gösterdiği yola düştüğünü zan netmiştim. Ne budalalık! Bu nu dün Becassin'e tekrar rast geldiğim zaman anladım. Öyle şık. öyle şık giyinmiş- ti ki.. Kolunda pardesü, elinde altın topuzlu baston, gözünde monokl vardı. Himayekâr bir tavırla: — Azizim, dedi, iyi ki bana tesadüf ettin. Sana para ka. | ismin zandıracağım. Gayrüihtiyari kolumla ce- bimdeki cüzdanın yerinde olup olmadığını * yokladım. ! Manş denizindeki (balıkların her nev'ini havuzlarda yetiştir- mek içi büyük “Germiayeli bir şirket tesis ettim. giren adam | Şaşırıp bakakalmışım. O de- | vam etti: —Evet, dedi, Manşta o ki dar balık var ki, tedariki ie tâ bilmem nerelere sipariş ver meli. Halbuki şirketin “e if şehirlerde yapacağı hususi ! bavuzlarla bu müşkülün önü- İ ne geçeceğim. ne zaman isteni- lirste, her nevi balığı, bu havuz lardan taze taze tedarik etmek kabil olacak. Biz işe giriştik yete başladık. Ser: şimdi İ bana üç biri frank ver. Sana | bir hisse senedi vereyim. Her halde önümüzdeki ayda yapı- lacak temettü tevziatında; bir İ hayli kazançm olacak. Bu defa cüzdanımı daha sı- kı muhafazaya çalışıyordum. arkadaşım: — Hiç korkma, dedi, bu öyle emin bir iş-ki., Sonra arkamda mühim adamlar var.. Becassin yalan söylemiyor- du. Filhakika arkasında adam lar vardı, Azrma kimler? Po- lis müdüriyetine mensup si- vil memurlar.. Kaşla göz ara smda Becassin'in bileklerine kelepçeyi geçirdiler. Bu suret- son defa olsun sikmak Diştabipleri kongre- si mukarreratı Birinci Diştabebeti Kongresi mi kâtipliğinden: Birinci Milk tahabeti kongresine — âzâ kaydedi rek mazeretlerine binaen kongrede hazır bulunamayan menlekdaşların, kongrede okunan raporları muhtevi kitabi almak üzere hergün öğleden sonra hüviyet cüzdanlarını hâmilen cemiyet merkezinde diştabibi Meh- met Riza Baye müracaat ilân lanır... | Balıkesirde bir temsil Balıkesir Himayei Etfal cemi- yetinin müsameresinde bir temsil vermek üze amatör gençlerden mürekkep olun Cümhuriyet genç- ler mahfili Balıkesire da mişti, Mehfilin temsil şube: Balıkesire hareket etmiştir. Bene Berith'in ismi İzmir Musevilerinin Bene Be- rith cemiyeti ismini türkçeleştir. miye karar verdikleri yazılmıştı. İzmir'deki Bene Berith cemiyeti müstakildir. Şehrimizde de gene müstakil olmak üzere bir Bene rimirsesini ett enaz böyle bir karar olmadığı cevabını aldı! Necmettin Sadık B. Cenevreye gitti Sıvas meb'usu Necmettin Sadık B. Cenevre'de tahdidi teslihat kon feransı müzakerelerine iştirak i- çin dün akşam Cenevre'ye gitmiş tir. | arkadaşları). etmeleri | | Rapro |J| 6 günlük Istanbul programı SALI, 13/X11/932 18-18,45 Saz (Makbule Hanım). 1845-19 Tasarruf hakkında Aliye Esat Hanım tarafından konferans. 19-19,20 orkestra. 19,20-19,45 Fransızca ders (müp- tedilere). 19,45-20 Orkestra. 20-20,45 Stüdyo saz heyeti. 2045-2130 Servet Hanım. 21,30-22 Taşanmi (Matmazel Ro- zonthal) 22-22,30 Gramofon, haberleri, sant ayarı, ÇARŞAMBA, 14-12-9832 ajans, borsa 15-18,45 Stüdyo saz heyeti, | 1845-19. Muhlis İbrahim Bey ta- | rafından tasarruf konferansı. 19.20 Orkestra. 20-20,30 İnci ve Nurun Hanımlar. 20-30-21,30 Orkestra, Ajans, bor- sn haberleri PERŞEMBE 15-12932 İ 11846 Saz (Nebil oğlu İsmail Halde Bey.) 19-19,20 Orkestra İ 1945-19 Mediha He tarafindan tasarruf konferansı. 19,20-19,45 İlerlemişlere Fransız. ce ders, 1945-20 Orkestra 20-20,30 Saz Seniye Hanım 20,30-21 Darülbedayi. 21:22 Tanburi Refik Bey ve ar- İ kadaşları, 222230 Gramofon, Ajans borsa haberleri CUMA 16-12-9327 17-17,45 Saz (Müşerref Hanım) 17,45-18 Gramofon. 18-19 Saz (Kemal Niyazi Bay ve ve 19-19,15 Riza Halis Bey tarafım- dan iktisadi konferans. 19.15-20 Orkestrn. 20-20,30 Saz (Belkis Hanım). 2030-2130 Hanımlar saz heyeti 21,30-22,30 Orkestra, ajans ve bor sa haberleri ve sant ayarı, CUMARTESİ, 17-12-9532 18-18,45 Darüttalim. 18,45.19 Meliha Avni Hanım ta- rafından konferans. 19-19,20 Orkestra, | 1920-1945 Franskzea ders (Müp- tedilere mahsus). 19,45-20 Orkestra . 2021,30 Darüttalim. 21,30:22,30 Orkestra, ajana, bor- sa haberleri, saat ayarı. PAZAR, 11-12-9832 18-18,45 (Nihal Hanım) saz. 1845-20 Orkestra. 20-21 30 Bedayii musikiye heyeti. 21,3022 Madam Riçi tarafından taganni. 22-2230 Gramofon, ajans ve bor. haberleri, Tevfik Salim Pş. bugün gidiyor Etıbba Odası reisi Dr. Tevfik Salim Paşa, doktorların kazanç vergilerile Kususi hastaneler ve di- ğer meseleler hakkında Sıhhiye | 'Vekâletile temas etmek üzere bur | Dişçi Mektebi müdürlüğü Münhal bulunan dişçi mektebi | Yarm akşam: OPERA Sinemasında Kahkava ve şenlik haftası başlıyor. Meşhur komik LESLİE FULLER; sözlü ve şarkilı 96 No.lu MAHKÜM yeni filmi takdim ederken bütün kederlerinizi ve fena düşüncelerini mâ dağıtmağı taahhüt ediyor. Spor Lik maçları | İstanbul Futbol Heyetinden: 16 Kânunsevvel 1932 cuma günü yapılacak resmi maçlar: Taksim Stadı Süleymaniye - Galatasaray (B)| Takımları saat 11,30 de hakem E- min B. Eyüp - Hilâl İkinci köme takım- ları saat 13,15.de hâkem Emin B. Süleymaniye - Galatasaray Birin- ci takımları ant 15 da hakem 5. Selahattin Bey. Fenerbahçe Stadı ayini oyiklaş > B. takamim | sant 11,30 de hâkem A. Giray B. Kasımpaşa - Altınordu İkinci kü me saat 13,15 da hâkem Basri B. Birinci takım Beykoz - Beşiktaş Birinci takım- ları saat 15 te hâkem A. Giray B. Gençler: Beşiktaş - Süleyi hâke m 5. Selâhattin İstanbulspor - Galatasaray saat | 11,15 hâkem Hamdi Emin B. | 1 — Muayyen vakitte sahaya çıka mayan ve 10 dakika geç kalan ta- kım mağlup addedilecektir. 2 — Futbol Federasyonundan a hamış lisanstan mada hiçbir vesika kabul edilmiyecektir. Tütün depolarında çalışma saatleri Akşam gazetesi, bir tütün taci- rine atfen şunları yazmıştır: ün depolarının iş saati 7 de, lar. İnhisar memuru gelmeden tü- tün deposunun açılması memnu- saat 10 da tütün depoları, Fazla olarak depolarda çifte a. a nahtar bulundurulmakta, anahtar | lardan biri inhisar idaresinde dur maktadır. Yeni hazırlanan Tütün | İnhisarı Kanununda bu husustaki | şikâyetler nazarı dikkate alınmış ve depolardaki tütünlerden tüc- liği şekilde mürakabeye salâhi- yettar olduğundan, artık depolar- da çifte anahtar ve inhisar mem ru bulundurulmaması için bir madde konulmuştur. . İli sevimli şımarık çocuk : ALBERT PREJEAN ve ANNABELLA büyük kaymette birinci sınıf bir komediyen SİMONE Sİ. MON neşe, çılgmlık ve genç Tik filmi GAİP ÇOCUK Bu Perşembe nkeşamından itibaren ARTİSTİK'te Perşembe günü son matinesine kadar GITTA ALPAR'n KADIN SEVERSE filmi devam edecektir. A mmm ŞIK SİNEMA Büyük muvaffakiyetler kazanıyor PARISLİ AŞIKLAR Ne sevimli filminin o sevimli artistleri HENRY GARAT MEG LEMONNİER tarafından Fransızca SÖZLÜ ve eğlenceli komedi. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri ; İğlel Cemal Reşit Bey, Umuma 3 perde 27 tablo. Operetin son haftasıdir. ,30 da TOE SAAT OPERETİ) mizi Ekrem Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta Ay Tel: Beyoğlu : 4887 130 hepimizin icat etmediğimiz w | Mrteniş bahçesine üç köşk yap- yun, vadetmediğimiz hediye kal | tırmış ve bu köşklerden her bi madı... Kabil değil susmuyor. Kendini yerden yere atıyordun.. Bereket versin, Bedi. Muammer mizi çekti. Seni kucağına aldı. Odasına götürdü. Sesin boğazın- da kalmış gibi hemen kesildi. Hattâ az sonra gevrek kahkaha- larin güldüğünü duyduğumuz va- kit hayretle yüz yüze 'baktık. O sana yemeği yedirdi. Kuca- ğında seni uyuttu. yatağıma ya- tırdı ve tâ. annen gelene kadar i seni bekledi... — Nejat bu vak'ayı sen de ha- tırlıyor musun? — Hayır Leylâ. Bunu hatırla mıyorum amma çocukken pek a- facan olduğunu ve birdefa ağ- lamağa başladın mu saatlerce or- talığı çınlattığını biliyorum. — Sen beni susturmağa çalış- maz mıydın? —Ben mi? Allah esirgesin... larla başım hoş değildir. ele yaygaracı olanlarını. hiç sev mem. Bunun için sen ağlamağa başladığın vakit ben köşe bucak kaçardımi. »s. Vefik Paşa. ölmeden evvel.. Büyükadadaki mubteşem köşkü” mün Vefik. Paşa korusu diye tam. ten sonra beni de anam. babam sizin himâyenize bırakıp uzaklara gittiler. Siz hepimize analık et- tiniz., zahmetimizi çektiniz., — Deli kız. Bu sözlerin şimdi sırası mı? Sen beni dinle... Evet, Bedi Muammer fran- sızcayı öğrendikten sonra bunun- la kanmadı, babasma yalvardı. her türlü mahrumiyete katlana- “Milliyet, in romanı: 5 SEN ve BEN Muazzez Tahsin okunduktan sorra bir söz söyle- meden kendi düşüncesine. gö- mülmüş olan üçünü de uyandırdı. — Teyze, Bedi Muammeri ben hayal meyal hatırlıyorum. Onu bana tanıtsanıza,.. gen; abe çocuğun bir resmi sana göstereyim. Eskiden kalma fotoğrafları var; hepsi de sandığın dibinde solmuş; kalmış.. Hem onlarla bugünkü Bedi o Muammeri tanıtmak mümkün! — Yüzünü tanıtamazsmız.. Ba- ri ondan bahsedin. Hayatımı ab- lâkmı olsun biraz öğreneyim, — Benim bildiğim zamanlarda Bedi Muammer çok “yakışıklı, ki- bar, mağrur, temiz ve asil ruhlu bir çocuktu. İstanbulda liseyi çok muvaffakıyetle ( bitirdikten sonra fransızca o öğrendi. Bilirsin ki enişten bir askerdi ve memleke- tin her bucağmı dolaşırdı. Bedi Muammer İstanbulda kalır ve | benim nezaretim altında kendi e- sinde “yapardı. — Zavallı teyzeci gim, o gi bir de hayatımın, hiç olmaz- sa bizim bildiğimiz kadarını ol sun bilmemesi, on beş gün sonra gelecek olan Bedi Muammere kar- “ a olur. — Teyzeci; sen Nejada bak- ma, beni ei Ben Bedi Mu- anrmeri hatırlıyorum galiba, Şim- di sen söylerken küçüklüğüm gö etmişti. Onun fikrinde, ne olursa olsun, üç kızı biribirinden uzak | kalmamalı idiler. Evlenip koca- larile dünyanın bir ucuna gitse- ler bile yine İstanbulda bir baba ocağı bulundukça önlar bir gün, her hangi bir vesile ile, biribir lerini bulur, buluşurlardı.. Akıllı paşanın bu fikri cidden mes'ut bir netice verdi. Üç hemşire, babalarının bu ar- zusunu ,en mukades bir vasi” yet diye kabul ettiler ve Adadaki köşlerini her zaman için muha- faza ettiler, Hemşirelerin en büyüğü olan Nazmiye - Hanım, erime. casile Anadolunun dört. bucağı nı dolaştığı halde Oğlu Bedi Muammeri, İstanbulda leyli mek” tebe bırakmış ve sonra çocuk büyüdüğü zaman da yine dadı; sile e birlite, teyzesinin neza: altında, kendi evinde kalabilmiş” ti. kızınm da isim babası ben olaca- ğıml Teyze, bunları (o düşündükçe kendimi yetmişlik bir ihtiyar sa- İstanbuldakiler... Gençliğimin bütün sevgili bağ- ları benden ne kadar uzakta kaldı- larf, Sana yaklaşmak üzere oldu- ğum bir sırada bunları sana niçin yazıyorum teyze bilir misin? Sa- na kendimi hatırlatmak ve bel- ki de bana soğuyan kalbinin ate- şini eşelemek için. Az zaman sonra senin kolların ak helecanile air lerini öperim teyzeciğim.. Benim ikinci anam. Nejadı ve Leylâyı benim için öp. emi? ve babasmdan para istemek şöy- le dursun, son senelerinde ona yardım bile ettiğini zavalir ahla- | cığım o mektuplarında (iftiharla yazardı. Teyzen öldükten sonra onun hakkında hiç bir haber alamadım. | Trasanım bir ucunda sigarasını içen Nejdın sesi, karanlıklar'a- rasından yükseldi. Şu küçük kızların müteces- sisliklerine de nihayet olmaz. On beş gün sonra (o göreceğin bir | teyze oğlu hakkında şimdiden ma- lümat istemekte ne mana var? — Yok oğlum.. İşte bunda hak- sızsm... Bedi Muammer gittiği za- man Leylâ yedi sekiz yaşında bir çocuktu. Bugün yirmi ikisini sürüyor. Bu kadar senedir oni uzaktaki teyzesinin oğlundan bal setmediğimizin kabahati hep biz- de... Onun, bir yabancı gibi, yü- muştu.. bende dizlerine tırman- mıştım.. - O, hem sallanıyor, hem de-bana peri masalları anlatarak saçlarımı okşuyordu. — Bak ben de hatırlıyorum Yeylâ, çocukken Bedi Muammeri herkesten çok severdin. Bir (defa hırçm hırçın » ağlamağa — başladı- ğın vakit ondan başka kimse 86- ni susturamazdı. Bir gün pekiyi hatırlıyorum. amcan büyük bir kaza geçirmiş ve hastaneye kal- dırılmıştı. Ameliyat yapmak icap etti. Yengen pek sinirli bir ka- dın olduğu içim onu teselli et- mek, ona kuvvet vermek üzere anneciğini hastaneye çağırdılar- dı. Sen, sonradan onun gittiği- De Leylânın annesi Rabia Hanım da, Adanada bir pamuk fabrika” sı müdürü olan kocasile birlikte Oğlun Bedi Muammer Elektriğin o parlak o ziyası bire titredi vebu tit reyiş, Bedi Muammerin mektubu İ nin farkına vardın ve ciyak ci- yak bağırarak ağlamağa başla- dım. Seni susturmak için evde