Asrin umdesi “MİLLİYET” tir 8 MAYIS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst Milliyet Telefon Numaraları Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için LK “im 1s0 u4— | 3 aylığı $ iz Gelen evrak geri. verilmez — İN! Müddeti geçen nüshalar 10 ku suştur. * Gazete ve matbzya ai şler için müdiriyete o müracaat dilir. Gazetemiz ilânların mes'u iyerimi kabul etmez. BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat mer- kezinden verilen malümata göre bugün hava bulutlu ola- caktır. Yağmur yağması muh temeldir. Rüzgâr cenuptan e- secektir. 7-8 - 932 tarihinde hava tazyiki 762 milimetre en faz- la sıcaklık 26 en az mcaklık 10 santigrat kaydedilmiştir. | Sürpagop mezarlığı! Bu mezaristan bir hayli Er- | 1 sinesine aldık- tan sonra bizim Şehir stadyu-/ mu ümidimizi de kara” toprak-! ları arasma çekti. O titrek ve zayıf ümit te nihayet bu mezar liğın satılarak parasile yerine başka bir yerde asri (1) bir me zarlık yapılacağı hakkındaki beyanatla öldürüldü ve gömül- dü... Allah gani gani rahmet eyleye! : Vaktile ben, safdil ben... Bu » mezarlığın stadyum olacağına! dair olan rivayetlere inanmış- © trm... Gitmiş, © orayı ölçmüş, cephesinin, £ tribünlerinin pis tinin ne şekilde yapılacağına da- © ir hayaller kurmuştum... Zaman geçti... Bu. rivayet-| ler değişti... “Sürp “Agop me- zarlığı çok kıymetli bir yerdi © Orasını satıp — parasile birçok | imar teşebbüsleri arasında bir © de stadyum yapılacak... Hemen © 6 mezarlığın ardında...,, © Ehbunada sevindik. Alâ İ işledi ve hakikati meydana koydu. i Ne o, ne öteki o olacak.. Bu mezarlık satılacak ve parasile bir asri mezarlık yapılacak... Bu da bir fikirdir. Bir mem leketin asri (!) ihtiyaçları için de mezarlık, stadyumdan ev- vel veya sonrâ gelir diye “ka- nunda, müdevvenatta bir satır | yoktur... Bu > telâkkinin tayin edeceği bir şeydir... Ne diyebiliriz?. İstanbulun ölüleri |y — dirilerinden daha bahtiyar ise - İer!... . Macar milli takımı mâğlüp Eğer bizimkiler gibi düşü. ©. istasyonda Ahmet Şükrü Efen- | du. ©. diyi kucaklarken bile ağladılar. | Muazzez kendilerine uzunu. ! yakar. İKaldırım terbiyesi, sokak çocuğu. (Mütaleasının beyanı zumnmda Felek'e) Şoför dikkat! — Şöför mektep var! — Vatman dur! Ceneviz zamanındari küliış İdar, iğri yollarda İngilterenin i demir şoseli caddelerinde fink atan otomobil ve kamyonları | koşturuyorüz. Unutuyoruz ki bizde (sokak) şehrin can dama | İ re değil halkın gezip eğlenme, İ çocukların koşup oynama yeri-! dir. Esnaf mostrasını sokağa s€- ver, Dükkünci mangalın: sokakta Yemişçi küfesini sokağa bi: | rakır. Elbiseci mankenini : sokağa gr esnaf işportasını $0- | kağa yerleştirir. Taşkasaplı Huriye Hanım ço cuğuna sokakta abdest ettirir. | Ve bizde sokak çocukların köş- maca, atlamaca, dırak oynamalarına mahsus bir erdir, (Sokak) çök çocuklu ailele- nüyorlarsa muhakkak (Macar ipleri, gazetecileri, mütefek- kirleri, muharrirleri şimdi mah er yere geçmişler. dir.. Çünkü son günlerde. Ma- car Milli takımı Avusturya Mil li takımına ikiye karşı sekiz gol ile mağlâp oldu.. Bizim, Ma- carlara mağlüp olduğumuz nis- betin katmerlisi... bu hal maazallah bizde olsa idi, belki futbol federasyonunu linç etme ğe teşebbüs ederdik... Maca- ristanda bu mesele (şüphesiz bir sürü neşriyatı mucip - ola. caktır, lâkin bu atada yerin di- bine geçenler | bulunmıyacağı- na sizi temin ederim... 928“senesinde o Macaristan Amsterdam olimpiyadına Bado isminde sülün gibi ağır cüse' İbir pehlivan gönderdi. Bu adam | 927 de Avrupa şampiyonu ol. | muştu... Bado Aimterdamda | © muvaffak olamadı, dört yaptı. İkisini kazandi. “İlkisimi | kaybetti.. Hemde sayı hesabi! le değil sırtı yele © gelerek. Bizim Çoban Mehmet te ayni müsabakada tıpkı böyle netice | Yalnız Bado yendik-| 1 ile yenmeyip sırtını yere getirerek yendiği için Meh mede sırada tefevvuk etmişti. Bu Bado Oo Amsterdam'dan Peşteye döndi zaman istas- yonda kendisine buketler ver. diler, hediyeler verdiler. Çün- kü bu çocuk memleketinin şe refini ihmal etmemiş fakat faik hasımlar karşısında mağlüp ol- Mehmet İmuştu. Bizim Çoban te, İstanbula geldi ve'bir hacir gibi Balıkesire gitti. İri bir adam olmasa ismini bi İle unutacaktık., Görülüyor ki spor telâkki- lerimiz, o memleketlerinkine uymuyor. Aldığımız neticeler uymadığı gibi... << ai FELEK İ sokaklarında adam İlmek için mühendislik eden $0- birdirbir, kay» | i İ dır. 112 ime eli Bunlar mankafalıktir. Bir sokak terbiyesi vardır ki | bumu öğrenmedikçe ezilmeğe| mahkümuz. | İsviçrenin çok şehirlerinde | yollar bizimkilerden geniş de. | ğildir. Ve otomobiller pek ya-| vaş gitmezler. Fakat sinek gibi ezilen insan enderdir. Çünki halk yürümesini bilir. Dar bir| yerden geçerken sağını, solunu | bilir. Karambol olmaz. Pariste otomobiller | büyük! İ caddelerde adeta asker gibi| manga halinde akarlar. Şanze- İlize gibi geniş yerlerde ok gibi .İ uçarlar, Fakat buralarda mede. | İni bir insan gibi yürümesini bi- | İlen hiç bir insan ateşe yapışan pervane gibi gidip kendini bu durması, firen yapması imkâ- nr olmayan otomobilin önüne at maz. rin bahçesidir. Evde yaramazlık eden çocuk annesinden şu azarı işitir: — Kâfir yumurcak, git s0- kakta gezin! Bugünkü şehir hayatı de sokağa bırakılan çocuk sağ kalırsa bu, tesadüfün bir Yeti dür. Ve eğer bu çocuk günü rinde ezilir, parçalânirsa gü hı sadece annesine ve babalı aittir. Çünkü ona sokak tehlike | İ sini haber vermeyen ve evdeki İ oyun ve eğlenece arzusunu tes- kin için onu sokağa #alıveren anası ve babasıdır. Altlarındaki son sistem ve en sür'atli ötomeobillerle şehir çiğneme. Geçen sene orijinal. fikirler bulmakta mahir. bir dostum | otomobil kazaları için öyle bir | mütalea savurmuştu: | — Ne yapmalı biliyor. mu- | © sun: Gazeteye ilân vermeli. De! meli ki “Bugün bir otomobil Fatil İten Şişliye kadar bütün sürati le gidecektir. Saati belli değik dir. Cadde ortasından gidip te| bu otomobil altında kalan dava | açamıyacaktır” förlere yalnız acımalıdır.. Çün- kü bu dört karışlık yolarda,soka | ğa bırakılan çocuklar, sağını, solunu bilmeyen sersemler, yan kaldırımın — piyadelere, tanın — arabalara ayrıldığını bilmeyen mankafalar, karşıdan | karşıya geçmek için yukarı; a-| şağı bakmadan kendisini ulu orta kapıp koyveren hebenka- | İlar arasında bir kaza yapmadan sıyrılıp geçmek pek kolay de. Ve bunu haftada bir iki de-| ld fa yapmalı, Bak o zaman halk ye yan'kaldırımdan yürümeye na- Bizde insanlar otomobilden | sıl alışir. değil, otomobil insanlardan ka- |” 12 e çar, Ve kaçayım derken çok | © Lâtife bertaraf: Dansetmesi İni öğrendik. Poker oynamasını defa bir yan kaldırıma. Bir tel- graf direğine. Bir köşe duvarı. | öğrendik. Şapkamıza tüy tak- masını öğrendik, falan filân. na çarpar. İntihar eder. Bizde şoför dünyanın belki! Fakat yürümesini öğreneme- en sabırlı, <2 e Şe dik. Çocuklarımıza sokak terbi baht msanı, rünkü i iğ " e eke il e 5 tarlası sanıp alık alık caddeyi | | Yan sokaktan koşa koşa cad| kulaçlayan bir sersemi çiğneme | deye çıkan bir çocuğu otomobil mek için dört beş bin liralık a- | ciğrerse kabahat şoförde mi? rabasını götürür ya bir ağaca,| Bir yandan karşıya sağına, ya bir direğe çarpar. Canına ve | soluna bakmadan Heci bi gibi geçmeğe çalışan sermesle. ri otomobil çiğnerse , kabahat | malına kiyar. Bu kadar feragat ve feda- kürlik etmesine rağmen. suçlu | şoförde mi? yine eder Cadde ortasında Kovalamaca oynayan çocuğu otomobil çiğ- İ merse kabahat. şolörde mi? — Edepsiz herif! Az kalsın İ Meydanlarda, gertiş taddeler" beni çiğneyecekti! derler. Ne ne lâzım gelir- de bisiklet talimi yapanları oto | İmobil çiğnerse kabahat şoförde | Mala dünyada bazı bilgi- | mi? ler, görgüler vardır ki bunları Bana öyle geliyor ki sökak öğrenmemiz lâzımdır. Caddenin ortası arabaların. | çocuğu babasından Ve hotasın- İ dan iyi nasihatler alınca ve hal | kumızın kaldırım terbiyesi kema ! lini buluncaya kadar çok kur. ba: TECeğİZ. eze. “Byk CAHİT — —— Pertevniyal Vakfında: Şişli'de İzzet Paşa sokağın. da Valde apartmanının 5 No lı dairesi 1 sene müddet ve 45-47| lira ecri misille; ve Kadırga'da | 53 No. lr arsa 2 sene müddet ve 10 lira ecri misille ve yirmi gün müddetle müzayedeye vazedil- ! miştir. Taliplerin yevmi müza- | yede olan Mayısm 12 nci “pet; şembe günü saat 16 ya kadarİs | tanbul Evkaf Pertevniyal vakfı idaresine ve- ya idare encümenine müracaat etmeleri, (1568) Geçit yeri olmayan cadde- lerde karşıdan karşiya geçmek isteyenler yukarı ve aşağı bak- mak mecburiyetindedirler. Giden adam yolun daima sağımı takip eder, Yol ortası çocukların oyun İ yeri değildir. | © Bunlar medeni bir insanın bileceği şeylerdir. Biz yürümesi ni bilmiyoruz. Yan kaldırımda giderken bi le biribirimize çarpıyoruz. Meydanlarda ve geniş cad- delerde kazık gibi otomobilin önüne dikiliyoruz. Makine kuv- 6 İ mobil önünden tavus gibi sa- lina salma geçmeğe | çalışıyo- ruz. Sokak ortasında durup ahba i cebine koydu. İ diye düşündü, ne | duğunu biliyordu. Müdüriyetinde f 13.013 numaralı bilet Pablo Martinez boynunu uzat tı ve içinde bulunduğu odayı tet kik etti küçük ve keskin gözlerin İ den hiç bir şey kaçmıyordu . Kalın perdeler her tarafı s- kı sıkıya örtmüştü ve elekt vizesinden dağılan bol ışıktan en küçük bir hüzme bile dışarıya suzmıyordu. Lâstik eldiven geçirilmiş elle rile kırdığı çekmeceyi Ç kapattı. Devrilen iki sandalyayı yerlerine koydu. Sonra yatağın yorganını ve çarşafın: düzeltti Her şey yolund. bir bakış odada hiç b göremezdi. Yalnız lenler ancak o zaman kanape- nin altında bir çift çıplak ayak İ görebilirlerdi. Pablo geceni, de bu adamı yatağında. bastır- mış, boğarak öldürmüş ve sonra dn kazapenin altına sürüklemiş Sathi ritabi az © bi Katil son defa olarak bir kere | daha odanın her tarafına bakın | dı. Yerde bir düğme gördü. Mü- cadele osasında ceketinden kop | Derhal aldı ve | muş bir düğme. İçinden: — Polislere ip ucu bırakma malıl diye düşünüyordu. Lâmbaları söndürdü, çıktı ka | pıyı kapadı ve — gecenin içinde kayboldu. Pablo Martinez hepsi biner- lik bir deste banknota el sürme- | den, ne olur ne olmaz diye, bir | ay bekledi. Maamafih bu kadar İ ihtiyata lüzum yoktu. Zira hiç bir ip ucu bulamayan polis, hâ- lâ beyhude bir iz arayıp duru. | yordu. Gazeteler de pek maba retle ika edilen bu cinayetten ar- tık bahsetmez olmuşlardı . Bir ay sonra Pablo Martinez. banlmot destesini çözdü ve bir de baktı ki, bir piyango bi Hemen ateşe atıp yakacak! kere nümarasına bakmaktan ken dini alamadır 13.013 Pablo düşündü * — Şu bileti saklayalım, dedi, 13 numara bana daima yaramız tar, Artık o gi ter, Pablo di. Nazarı için fazla para sarfetmiyor, kat rahat yaşıyordu. Mükemmel yiyordu, mükebimel' içiyordu. Bu tatlı günler böyle devam edip gi, derken, bir. gün gazetede 13018 numaralı biletin iki yüzbin ka- zandığını. gördü. Derhal odasına gitti ve pa ları sakladığı gizli yerden bil çıkararak bir kere dahâ numara- sma baktı. Aldanmıyordu. Kaza- nan bilet, elindeki biletti. Alnı ü takip eden gün in en mes'ut günler- | mın terlerini sildi ve kendisini sandalyaya bırakıverdi. Gözl biletin numarasına dikilmiş ol ğu halde düşündü, düşündü. Son ra sallanarak yerinden kalktı ve dolaj kadeh yuvarladı. O za man yüzüne kan geldi ve kendi- ni buldu » Vay canıma! Öyle bir iş ki. yapmalı bil. mem! Piyango dairesinin merede ol Kim kazanım sa, bileti At şu menhus bileti bir kenara ve çık şöyle biraz hava al! karıya galeriye! Fakat sahnede bir şey “görmüyordu. lamak beyi tamama çalışı sişe konyak çıkardı. | — Fransızcadan — — Ne de olsa iki yüz bin! Bı- rakılır şey mi bu? diye düşünü. yordu. Beş zün böyle mücadele etti. İ Gazetelerin istihbarat kısmında daha 13,013 suma- yüz bin kazandığı.) | n tahamülü hududa dayandı. Gidip bu parayı isterse sanki ne tehlike var! Bazı mem- leketlerde olduğu gibi, “bilet ala nm ismi ve adresi yazılmıyor ki.. Hangi bilet kimin elinde belli de gil. Kim kazanan bileti gösterir e parayı alıyor. Bir kaç kadeh konyak yuvarladıktan sonra ka - | rarını verdi ve bileti cebime koya rak yola çıktı. Yolda ihtiyat ted birlerini ihmal edip etmediğini bir kere daha düşündü. numaralı biletin kimde olduğunu İ kimsenin bilmesine imkân yoktu. Daha sonra öldürdüğü adam tek başına yaşayan bir adamdı. Ne dostları, ne akrabası yardı. Pab b buna çok emindi. Tahkil değildi : — Adam sen de!'dedi; * beş | gündür beyhude kafanı yoruyor. | sun be Pablo! Haydi yürü 1 Piyango dairesine girdi. Bile tini gişedeki memura uzattı. Me || göster- | İ mur hiç bir hayret eseri medi. Sadece bilet sahibinden saniye intizar etmesini rica eti laşırken, beş günlük beyhude te- lâşmı daha manasız buluyordu. Birden demir gibi bir el bile. gine yapıştı. Katil kendisini kur: larmağa ve elini cebindeki tas bancaya götürmeğe çalıştı. Fax kat demir gibi el bileğini kuvvet le büktü ve Pablo kelepçenin 80 ğuk temasını, hissetti, Âmirane bir ses : — Doğru dur, işte bitti dedi. Ve hakikaten kelepçe geçmiş, iş bitmişti, İki adam Pablo'yu dışarıya it otomobile İ iler ve bekleyen bir bindirdiler. Otomobilde yanına oturan po memuru müstehziyane dedi — Görüyorsun ya ,biz ne ka- insanlarız. Otomobili. dayanamadım İ mi7 Sana anlatayım talihin yokmus, İ düğün adamım arasıra evine ihti- | yar bir kadm geldiğini biliyer muydun? Adame. 13.013 muma yarısını kendisine vereceği | detmüş. o Kadin da bumu ciddi zan İ mederek biletin numarasını al- | mış. Acaba sen bu i mı yakmadın me diye düşünü” yordum. o Eğer o yaksaydın. on kıymetli ip ucu elden gidiyordu. İyi ki yakmamışsın.. Pablo polis müfettişine * kinli arla baktı; Eğer bu menhus mus nmasaydı, beni zor yakı | | Harik (Hayat i Bahisi isi abad bir şinkesi bi) Kaza SAHTE PRENS Saat 16 1-2 matinesinde ve her aksam Varyeteler Bugünkü program ISTANBUL— (200 m. Sk.) |18 gramofon, 19,30 Bedayii mu sikiye-heyeti, 20,30 Opera 21 Kemal Niyazi , Bey heyeti, 32 Tango. SATILIK ve KİRALIK HANE Beşiktaşta Kılıç Alide Alem Kadın sokağmda 12 No. hane (6 | 13.013 | bekçiden anahtarı alabilirler. G3- rüşmek işin de Milliyet matbnası na Nihat ve Nuri Beylere mürn- Tahikiltetimi İN cani edebilirler. bir. ize giriş- | Zührevi ve idrar yolu hastalıkları mütehassısı: Sirkeci Muradiye caddesi No, 35. Her gün saat 14-18. 3 üncü Kolordu Hânları Tıbbiye Mp de mevcut 41 ka- lem köhne eşya aleni müzayede ye konmuştur. İhalesi 21-5.932 cumartesi günü saat İS te ko- misyonumuzda yapılacaktır . Eşyayı ogörmek istiyenlerin mezkür Mp: müdürlüğüne ve şartnameyi alacakların komis- yonumuza her gün ve ihaleye iştirak edeceklerin de vakti mu ayyeninde komisyonumuza mü- racaatları. (238) (1718) Beykoz ZİNDELER YURDUNDAN: 9 Mayıs 1932. Pazartesi akşamı saat dokuzda kongrn akt ve idare heyeti intihap — edileceğinden bilü- mum azanın icabeti rica olunur. dımız, Müfetüş gülümsedi: — Ben seni daha çok zeki Zari nederdim, dedi. Budala, sen o bi letin kazandığını mı zetelere | sun. Ga: nı yazdıra: imdi. çıktı. Şöyl yet keskin bir kiyotin ğe. Haydi in bakalım aşağı!. Tevkif haneye geldik. Otomobil ve Sirgortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır- mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. gi ve yaklaşmışlardı. Ah | met Şükrü Efendi kompartıma- nın penceresinden eğildi, yanın 'da duran Muszzezi © göstere rek: — İşte yeni | kardeşiniz, benim küçük kızım! dedi. Namıkla Sait, kızım karşı- de- |sında şaşırmış ve şaşırdıkları- da başını pencerenin kenarma Vee dışarıları seyrediyor- Gece başını amcasının omu zuna koyarak uykuya daldı. Kımıldanıp çocuğu rahatsız. etmekten korkarak, Ahmet Şük iri | rü Efendi hiç uyu; ıyamadı. Çok çocuk A Ahmet İni E- li bu kompartımanı mahsus seçmişti. Fakat yine trenin bü- tün genç erkekleri birer ikişer geçerek kıza dikkatli dikkatli, saygısız say- gısız baktılar. Onun gençliği ve güzelli , ve mükedder göl © rümsün kendisini küstah ve is- | | tekli mazarlarla seyretmek için | | erkeklerın demek ki bir hak bir! istediği halde bir kızı dünyaya | ğını hakikaten tahmin edeme- | kalesile gittikçe gelmemiş olan yaşlı adam, ba- | $ı omuzuna uykusunda mahzun mahzun içi ni çekerek ara sira ye ve sevgi bislerini, hiç bir za man bu kadar kuvvetle hisset- | - İmemişti. Ankara istasyonuna vardık- ları vakit, başını dışarı çıkar. İdi, kalabalığın içinde oğull le gelinini aravın buldu. nın farkında olmadan b l a Şayeste'in Zayıf esmer yüzünden de hafif bir kızıllık | bulutu geçti. Şükrü (o Efendi.| nin telgrafı © Cebecideki eve vardı varalı, yola çıkan bu mi- | safiri genç © kadın pek büyük | bir merakla bekliyordu. Fakat onun bu derecede güzel olaca- mişti. Genç kız trenden indiği | dayalı uyuyan ve | vakit ona sarılıp yüzünü öp. (içinde yayılan Ankaraya bak- rin kârgir binala; buna karar | İ mekten, evvelce titreyen | vermiş olduğu halde kendisini | yakın ve güzel ince kıza karşı duyduğu hima. | bir şey menetti. Adeta soğuk'/di. | bir sesle: | in geldiniz! dedi; Kocası ile kaynı > da siki: | İmiş görünüyorlardı. Sessiz ses il yeniler ve Sini geli b bile; diyümüdilüri: | inlerinde iki Bi bavulla şiyan bir ihtiyar hamal, kale: bulunduğu halde hemen bütün balık arasında istasyondan dışa | evlerin gerisinde, mavi boya- rı çıktıl Ahmet Şükrü Efen ' kı bir evdi. Haylı geniş bir bah di müşteri bekliyen otomobil. | çesi de vardı. Ankara — Ka: lerden birine © yaklaştı ve ilk! seri hattının ilk istasyonu olan önce Muazzezi bindirdi. Saide | Cebeciye tren yahut . otobüsle şoförün yanında oturmak dü-| varılınca, insan kendisini biraz şüyordu. Fakat Namık içeri. | İstanbulun Bakırköy tarafların İ ye, öne alınmış ve yanında Sai |da sanıyordu. Sonra, — hemen din © oturtulabileceği yere ba-| hiç bir nizama riayet etmeden vullar konmuştu . Şayestenin | yapılmış ö gözleri hep kocasının üzerinde | sırt, eğri bi kaldı. İs bir yol takip dilerek çıkılı- İstasyondan Taşhan meyda- | yor, ancak bir iki ü nına giden yolda her iki kardeş | unduğu bir düzlüğe varılıyor te sessizce şehre, üzerinde tü. du. Uzaklarda bütün (dağlar nemiş kocaman bir kuş gibi | vardı, ve sağ tarafta Çankıya. yaklaşan ve | nn yeşillikler ortasındaki köşk. güneşinin şeffaf ışığı; leri, onun aşağısında Yenişehi- ve üzerinde tılar. Onu hiç bu kadar cana | kalesile karşıda Eskişehir, görmemişler. kişehirin © harap ve üst üste evleri görümüyordu. Geceleri Çankaya yollarının elektrikleri muazzam bir camiin mahyaları gibi parlıyor, Yenişehirle Ap- karada bin ışık yanıyordu. E- vin her gün yeni çiçekler. açan bir bahçesi, ferüh, © aydınlık odaları vardı. Ve öğle saatle. mayıs Hayatinm kimbilir ne ka- İdar zamatını Muazzezin geçir | | meğe mecbur olacağı o Cebeci | İ sırtlarında , Ankarada uzun müddet kalarak iyi bir hatıra bırakmış olan saltanat valile- rinden birinin yaptırmış oldu. relerinden mütemadiyen rüzgâr | şamları Sait babasile ağabeyin. lar giriyor, yüksek tepenin üze | den biraz erken eve dönüyor, rinde temiz kokular getirerek | ve hemen her akşam (Ahmet esen ve pencerelerin sakız gi- bi beyaz perdelerini püfürde- ten rüzgârlar giriyordu. Muazzezin görür sevdiği bu evde — saatler çok muntazam, o sakin, üzüntüsüz evvel Ahmet (| Şükrü Efendi ile Namık evden çıkıyor; Cebe ci istasyonuna iniyorlardı. Biri in dairesi Ankara istasyonu nun meydanında, döerininki de nihayetinde (memlekette yüz civarında idi. Cebeciden sekize on kala hareket eden trenle iş- lerine gidiyorlardı. Pek az son ra da, elinde defterleri ve İ tapları, Sait liseye gitmek üze- İre evden ayrılıyordu. Yine her sabah tam yediye doğru karşı- daki kalenin eteklerine düşen Erzurum mahallesinde otu Emine isminde ( orta yaşlı kadın geliyor, iki ü rak bütün ağır hizmetleri yapı. yor, bahçeyi sulayıp temizli. yor, yemeklerin pişmesinde de bir görmez | zım. saat çalışa | Şükrü Efendi elinde bir hediye ile eve gelerek; — Şuna bak © bakalım, kı Ben beğendim amma bil- mem ki sen beğenecek misin? diye bunu Muazzeze : uzatıyor. Muazzez kendisine hakika. ten bir baba muamelesi (eden bu amcayı çok “seviyor, ona karşı oğulları ile gelininin gös- terdikleri ibtirazlı, o çekingen muameleye şaşıyordu. Pek tek Mifsiz bir baba kız gibi, gecele- ri uzun uzun sohbetler ediyor. lardı. Her dört beş (o ayda bir değişen in © ilk muazzam bülyaları içinde halin — sefalet- lerini fark © etmiyerek, hattâ İ etrafına fark ettirmemeğe (de I muvaffak olarak yaşamış olan ü Efendi, milli romanlar- da görülen garip bir şahsiyet- ti. Bazan en âlicenap adamla. rın yapamıyacakları kadar ne- cip hareketlerde bulunurken be zan da insanı hemen (o hemen geçiyordu. Her sabah sekizden | du.