i © i Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 1 MART 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, İst. Milliyet efon Numaraları: ve Müdür 24318 Müdürlüğü 24319 Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç için LK LK — .— ıs 4 — u— 8 — Telgraf adresi: Tr ir 3 aylığı 5 iz k geri verilmez — geçen nüshalar 10 ku Gazete ve matbaaya ali müracaat ştur ler için mildiriyete dilir. Gazetemiz ilânların mes'u. yetini kabul etmek. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy asekri rasat sinden verilen malimata merke. göre ekseriyetle Bulutlu poyrazdan müte dil kuvvette esecektir. 29-202 tarihinde tazyiki nesi mi 766 milimetre en fazla sıcak kirk sifir santi bugün hava olacak rüzgâr Ten az srcal vat kaydedilmi Şekerim Daver Olimpiyatlar hakkında iki gün evvel yazdığın edebi parça yı - bilmezsin - ne zevkle oku- dum. Bu yazm gösteriyor ki; içimizde olimpiyatları kadar iyi hisseden ve se dar özleyen kimse yoktur. Va- kın dediğin gibi oraya gitm hepimizin ağzımızın suyu akm yor değil, Yalnız bunlarm için de bir ben bu arzumu saklamı- yorum, bir de sen, yorsun! Senin bu olimpiyat tasvirin, | bana: Bak Stanbülan yn Sod'abâde nevbünya hatırlattı. Sen yalnız mizah ve umuru bahriye muharriri değil, | adam akıllı şairmişsin de! O ka dar iyi tasvir etmişsin ki; yazı- nı okudukça, kendimi olimpiya da gidiyor zannettim. Hele o hürriyet heykeline Good Morming diyiş yok mu enfes bir şey!.. Yalnız bir nokia gözüme il ti, Sen bu tahakkuku mayan hayalin mest iken şarkını mışsm: Yazında: “Nevyork'ta birkaç güm... Sonra bütün Amerikayı garı ten şarka doğru trenle geçiş” diye yazıyorsun. Cancağızım Nevyorktan (Los Anceles) e| giderken Şarktan garbe doğru gidilir... Garpten şarka doğru değil. (Ah kâfir mürettipler de Zil mi!) Haklısm; şunun haya, fi bile adamın sağını solunu şa. şırtıyor... Artık bunu görünce tabi benim bu işi özlememi hak It bulursun: Bu fırsatla. bükey tunlarda yi Nd gibi ıl mta Ezim seyahatler senin Milliyet'in Edebi Romanı saklayamı- | kabil ol. | sarhoşluğu ile garbini şaşır. | verseler kabul etmem... Yahut; | İden bahseden arkadaşlara te- şekkür etmek isterim. Olimpi- yatlardan ve o münasebetle ben İden o kadar çok bahsettiler ki; artık deniz diyince sen hâtıra geliyorsan, olimpiyat deyince de ben hâtıra geliyorum. Hattâ benim bu iş için kırkından son- ra ingilizce öğrendiğimi de âle İme gene siz haber verdiniz. Bu kadar reklâma ne kadar teşek-| kür etsem azdır. Hemen Allah bu seferki ne hayırlısile sin!... Ben bu teşekkürü ifa eder- ken emsali hâdiselerde sana hiz met edememiş olmaktan müte- vellit teessürlerimi de açmak isterim, Vaktile Galatasarayın başında Viyananın Prater bar- larında, ora matbuatının bile takdirini celbedecek tarzdaki i- pekli seyahatinizden evvel elim düşüp te bu yolda sizi teşci ede memiştim. Eğer Allah nasip ©- der de sen debu teşkilâtın bi- zim gibi nimetlerinden harıl ha rıl çimlenen bahtiyarlar arasma olimpiyat seyahı müyesser tatmana çalışmak boynumun borcu olsun... Canım Daverciğim! Şu o- limpiyat seyahatleri için göğsü nü vurarak, şah damarını çıka. rarak: — Millet! Milletin parası! Hazinenin müzayakası.. Hezi- met,. Diye barbar bir fotograf makinesi önünde poz alanlara, yahut Tartuff pi. İyesinde başrolü yapanlara ben- İzetmez misin?.. Günün birinde | hangimize; Seni olimpiyat nin idaresine tayin ettik!., Der. lerse, yüreği hop diye oynamaz ve içimizden hangi ahmak: - Böyle bir seyahat prensi- pime muçayırdır. Ben gitmem! | der. Sana bu münasebetle bir ke İre daha çoban ve hâkim hikâ- | yesini nakledeyim: Bir çoban bir hâkime müraca / at ederek: Hâkim Efendi! Davarlar dere üstündeki köprüden geçer ken biribirini süstüler.. Bir sı- gır suya düştü boğuldu. der. İ Hâkim hiç düşünmeden: — Essakarü velbakar, köprü yü geçerken biribirini kakar, Birşey lüzümgelmez.. Cevabını verir., İ Çoban: | — Lâkin Hâkim Efendi, dü- $en öküz sizinki idi... Deyince hâkim hemen: — Tilke meseletün uhrâ Cevabını verir. Çoban da da- İ yanamaz: — E artık tilki meselesini| karıştırma!. der. Çoğumuz sırasına göre: — Bana Maliye nazırlığını | | — Bin lira verseler faltında İstanbul mam: İ Ve saire gibi kabadayrlıklar ederiz... Kimse bize bu yerleri teklif etmediği i için bu kabadayı lığımız tekzip edilme tehlikesi. | İne maruz deği Paşanın bilmem hangi Kraliçe iye dediği gibi: — Ya bir milyon lira verse- İller razı olmaz mısınız? desem: , Milvonu görelim! Deme- şerait valiliğini al. İĞ | ecek ödül aranızda güremiye | sizi İ ram... Tahassürü, . gıptayı anl : 25 GOZYASLARI! «Gece yarısından sonra- Ağzıma ne bir lokma ekmek, se bir lokma yemek koyma. dem, Masanın üzerinde gece- den kalma yarım şişe konyak vardı. Hepsini birden O başıma diktim ve sokağa çıktım. Aç mideye yarım şişe kon. © yak. Galiba başıma vurdu. Kal dırımlara ayaklarımı çarpa çar pa yürüyordum ve kendi kendi me söyleniyordum: »— Mutlaka bulacağım.. Kollarımın arasında can ve — rinceye kadar sıkacağım!, Alıp getireceğim!. Ben onsuz olamam!. Bana hiyanet bile etse onu © dalma karşımda görmek istiyo rum!, İri oluyor. Dünya onsuz gözlerime sin | Etem İZZET Ben ona âşikim.. Ben onunu .. Apartımanda karşrma metçi kız çıktı. Deli ordum: — Naran nerede?. Kadın, yumuk gözlerile bir defa uzun uzun gözlerimin içi ne baktı: — Uyuyor.. Hasta efendim. Dedi. Elimle onu göğsün. den itmek, doğruca Naran'ın yatak odasma gitmek istedim. O da beni göğüsledi. lüsaade ederseniz büyük hanıma haber vereyim!. Dedi ve.. ilâve etti; — Lütfen bir saniye bekleyi İniz. hiz- İçim © içime © sığmıyordu. ni le | eyle. | bağıranları | kafilesi. | Iran mektupla Ahunt'lar Sırasına göre ha eden bu hakkında şayanı TAHRAN, Şubat 932 (Mil- liyet) — İranda hocalara A. hunt derler, Vaktile Abuntla- rın mevkii pek büyüktü. A- hundun karışmadığı dünya işi yoktur, denilebilirdi. Bugün de | Ahuntlar, pek çoktur. o Fakat! vicdanlar üzerinde tahakküm e rinde bulamıyorlar. Piş namazlar. Ahuntların vazifesi, bizim es benzer: Nihâk ve talâk işlerini görürler, mesçitlerde namaz kı lanlara piş namazlık ederler, okuma yazma bilmeyenlerin is- tidalarını karalarlar sırasına gö re hastalara nefes ederler, dün okurlar, muska mizi ve Dn İba buna ben: i görüp hallerince “ dinirler, Ahuntlar kimlerdir? Ahuntlar içinde, yüksek tah İsil görenler de vardır. Bunlar, Bağdat, Kerbelâ ve Necif'teki İ medreselerde fıkıh, "dilnyalık" olumu Arap İisanını bütün gavamızile öğrenmiş, din ve mezhep mese İlelerine ait etraflı tetkikat yap. mış kimselerdir. Müçtehitlere gelin Böyle yüksek dini ma! | edinmiş Ahuntlar, Müçtehit is | İsmini alır. Müçtehitler, daha zi- İyade zengin tabakanın işlerine | bakarlar. Tahran, Meşhet, İs. fahan, Kum, Reşt gibi şehirlerde Müçtehit yetiştiren medreseler vardır. o Maamafih buradan çıkanlar, hemen Müç- tehit olamazlar, o Bir Ahunda Müçtehit denebilmek © için o- Dun, sorulan dini her hangi bir meseleyi derhal kökünden hal- İ edecek irfan ve kal İsı lâzımdır. Bağdat ve Kerbelâ, | Müğtehitleri en fazla olan şe- hirlerdir. Burada Müçtehit pa- yesini ihraz eden Ahuntlar, 1. | ğılarak dini işlerde zuhur ede- cek bazı müşkülleri halle uğra. sırlar, Bizde, eski müftülerin, daha vasi ve şümullü bir surette vazifelerini İmiyet verir. Tereddüdü mucip | olan ahret işlerinde onun rey ve içtihadnı alır, Müçtehitler, bundan maada veraset davalarını hal ve fasle. derler, Küçük alım ve satımlar- İda temellük senetlerini tevsika İ uğraşırlar. Halk tarafından mu İkaddes makamata (o vakfedilen emlâki idare ederler. Ölenlerin rım... Hattâ - senin için söyle| miyorum - garazı da anlarım| amma hamiyet makamından | İmaval okumağa tahammül ede Hatti | değiliz bile!. FELEK cak koynunda ve her vakit beni sıkışmaya alıştıran kolları ara. sına kendimi atmek istiyor. dum. Hizmetçi yürüdü. yürüdüm. İ ra Ben de ik hanım... Acuzenin odası Oönünden İ geçmek lâzemdi ki, Naran'ın © İdasma gidebileyim. o Her şeyi göze aldırdım, her © korkuyu topuklarımın dibine attım ve ! beklemeksizin gittim. Hizmetçi büyükhanımın o- İdasına girmişti, ben yürüyor. dum. Ve.. bir an sonra Na.! ran'ın kapısı önündeydim. Elimi hızla kapının tokma- İ ğa götürdüm, Çevirdim, Fa. İ kat açmadım. Boşa döndü. Ki Mitli idi! Ve., arkamdan hizmetçi kız | yetişti Korkak bir sesle: — Ruhi Bey. Naran Hanı. kz hasta olduğunu söylemiş - tim. Hanımefendi de kendileri ni üzmemenizi cira ediyorlar! Dedi, Kızdım, Bilmediğim için kızdım. Vaziyeti tayin ede pa ey 1 debilecek kudreti artık kendile. | ki köy ve şehir hocalarınınkine | ümat büyük | tte olma | ranın muhtelif şehirlerine da. | ören Müçtehitlere | ngin ve kibar sınıf, çok ehem | rı: 6 kimlerdir, neler yaparlar? stalara nefes bile | adamlar dikkat malümat! gin tavassutta bulunurlar.. Tahsisat almozlur Ahuntlar, ne Müçtehit. ler hükümetten maaş veya tah- sisat namile bir şey almazlar | Esasen buna ihtiyaç ta yoktur. | Çünkü kazançları, - mühim bir | yekân tutar. Bir (o müçtehit, ne Jar kolaylık © gösterirse, nüfuzları da o nisbette ar- İtar. Nüfusu arttıkça «işleri ge- nişler. İçlerinden > on binlerce tümen geliri olan büyük Müç- tehitler yok değildir. Keyfi hareket yok Maamafih, son zamanlarda, | Pehlevi hükümeti, bu Müçte- İhitlerin kendi başlarına hare. ket etmelerine pek te meydan vermemektedi; Son zama gerek ta- pu ve geri e işle rinin tensik ve tanzimi hükü- kararlaşmıştır mana kadar, mevcut Müçtehitlerin halledebilecekle- ri meseleleri tayin eden bir ta- limatname hazırlanmıştır. Tali matname, iki üç aydan beri tat bik sahasına girmiş bulunu- yor. Ayni talimatname ile Müç- tehitlerin adetleri de azaltıldığı söylenmektedir. Tahranda, ni. kâh ve tapu işlerile meşgul o. lan Müçtehitleri hükümet ta. İ yin eder. Bunlar, vazifeleri es- masında yapacakları her hangi | bir hatadan mes'uldürler. Hü- kümetin tayin ettiği Müçtehir. lerden maadast tarafından ya. pılacak akıt Ve o mukavelelerin hükümsüz: olduğu ilân edilmiş. tir, halka da metçe Ravzahânlar... Iranda bit kısım hocalar da ravzahânık ederek geçinirer. Ravzahânlık, cami ve mesçi İlerde, yahut muteber ve zen. İgin İranlıların evi i İ edilen hususi ravza | Kerbelâ vak'asına &i ideler söyleyenlere verilen bir isimdir. Muharrem ve sefer ay- İlları, ravzahanların. bilhassa İ aliyette bulundukları aylardır. “Ravza” âyinlerinde okunan kasideler, kısmen manzum ola- İrak tertip edilir. Ravza âyini şöyle başlar; Âyin nasıl yapılır? Büyük bir meydana, etrafı Irak şallarile örtülü | bir çadır) kurulur, Çadırda, bazan adedi bir kaç yüzü bulan davetliler toplanırlar, Ravzahân, ken için hazırlanan membere çıkar İ ve pek müessir bir surette mer siyelerini okumağa başlar. Rav za okunurken, mutekit , İrinir. | lar, derin bir cezbe “halinde bu. | anlar, Gi İerini yumruk- Yanlara, durmadan göz yaşı | dökenlere tesadüf edilir. Bir a- | İralık, rav: susar. Bu esi İ yordum: İ — Naran sahiden mi hasta? | Benimle artık bütün bütün mü darıldı?. | © Beni baştan atmak me is j yorlar?. Ve.. korkuyordum: — Artık onu miyim?. Benimle konuşmuıyacak mı? Kendini bana ( göstermiye- ka mi?, bu sırada hizmetçinin biz ğe kulağıma bir ta. İkem cümleler getiriyordu: — Naran Hanımı uyandır. masanız çok iyi edeceksiniz. Uyandığı azman ben kendi İsine geldiğinizi, aradığınızı ha- İber vereceğim. | o Çon sevinecek! ! — Biraz da açılıyordu — Siz onu Zahmet vermek İ değil mi?. Bırakın uyusun... İ O da sizi seviyor! Ve.. bir saniye sonr: dorda ayak ses) yorsunuz. istemezsiniz götemiyecek | YARIN MELEK Si , Kadınl ar ilmindeki ş ri e bü ve mdan t K e her halde görülmesi mümkün en güzel temaşadır YARIN Elhamra sinemasında un parlak komedisi 355ü8 GLORYA SİNEMASINDA perşembe akşamı 21,50 da ınemasında aşlanacak inema ve Münir Muretin KONSERİ İğ tün İstanbul halkı dans ve ta- üzellik kra i olan LOUİS E LAGRANGE emsil edilen Avukatı Yerlerin evvelden temin edi! mesi rica olunur. 75, 100, 150, 200, 800 ve 1000 kuruştur. Fiatlar; AKŞAM ARIN AKŞAMDAN ARTİSTİK göreceğiniz BRİGİTTE HELM ve temsili WİLLY FRİTSCH'i muhteşemleri Gizli Vazife filmi mevsimin er R nda bir TE Soğuk geceler MOSKOVA Çocukları” n | sadyo orkestrası kalplerinde teskin etmiyordu uyuyan öht Bu m müessir filmi YARIN AKŞAMDAN OPERA SİNEMASINDA göreceksiniz. itibaren da, İdemlendirilmiş çaylar ikram e- dilir. Ravzahânın sesi, ne ka. dar yanık ve tesirli ise umumi cüşu huruş, o kadar fazla olur. İ Ayinde bulunmak istiyen ka dınlarm yerleri bir (o perde ile | tefrik edilmiştir. Ravzahân, | İ mersiyelerin firaklı' gelince, bazan perde arkasm- dan acıklı hüngürtüler akse der, Ravzahânlık, O eskiden çok kârlı işlerden sayılırmiş. İçle- rinde sesleri fevkalde güzel o- İlan kimseler bulunurmuş. davetlilere nefis surette akmak ve » kendimi Naran'ım 31. , mediğim için kızdım, Düşünü- Jhenin sesi kulaklarıma geld — Ruhi Bey gelir misiniz?. Bu asabi, küskün ve emre den bir sesti. Cevap vermeksi. İzin ona doğru yürüdüm. Zaten | İdimağım kendimde değildi. A- İyaklarım tabii bir alışganlıkla İbeni sürüyüp götürüyor ve ba- kışlarım buğulu, sisli bir de- kor içinde küçüle küçüle ilerile re doğru süzülüp gidiyordu! Yine ilk sözü o söyledi: — Naran hasta.. Onu uyandırmayınız!, Dişlerimi sıka sika | verdim: — Onu ben hasta ettim. önlünü almağa geldim!. | İ Şimdi iyi olur. Bırakın göreyim!, Ve., söyliyemeden ağzımda İ tkalıp kalıyordu: - Allah seni kahretsin. Za- ten senin mendeburluğunun yü zünden o benden (ayrı. Yoksa | ne kavga ederdik, ne aramıza İbir soğukluk girerdi, ne de böy | le şeyler olurdu. Aradan sen çe | sen her ie birden bire | cevap ıdır ALİLE evl n büyük dra US GEN Gloria Swanson'u ÇILGIN DUL Bugünkü program İstanb Halı, a — ede çöl beye ahi nükteler istimal ylemişti No VT JOUMANS' üç su taganni ediyor. Serlevhaları unlardır LOVE İS LİKE SONG” SAY OUİ CHERİE” TO THE ONLY ONE serde .No.. NA VİN- Budapeşte (s5 sik; 19,10 Si 1935 mu 20 tefrika, opecadan 22,0 ik, 19,45 radyo jurnal, 20,15 halk konseri, 2210 arkı, 22,40 radyo gazetesi mun tasavvur edilebilen en, dilber ve en sevimli artistidir. Il sinden 2025 Bar iikaci ticaret mahkeme Memaliki şarkiye Eransiz bankasından istikraz ört yüz dört Fransız frsagrın | vadesinde tes edilmediğinden İ bahsile merhun bulunan tahvilât his asr talebine stida medyun İstanbulda Vakıf hanında birinci 5 No da mükim Mişel G. İ diyades efendinin mahalli mezkür | dan çıkarak bir semti meçhule git den tebliğat ifa edilemediği ndan yazılan şerbten anlaşılmış olduğundan ticaret K.N Yarın saat sekiz buçukta &ı maddesi fiken tarihi i Selim Sırrı Beyin radyoda vere | lândan itibaren gün zarfında ceği konferansın mevzuu S. | medyunu mümaileyhin bu bapta bir Lagerlöfün gözle görülmeyen | | göna « varsa bildirmesi iüzu- rabıtaları” di ilân olunur —— m e eylediği on lar, ravzadan ravzaya koşarak bir hayli para kazanırlarmış. Eski şaşaalı ravza âyinleri, git | gide azalmaktadır. Ravzahi lar, şimdiki halde büyük şehir lere münhasır kalmış gibidir. V.N. Selim Sırrı Beyin konferansı | se sene dei sat Dördü katta 33 itir Fakat bunu söylemeğe talanmasam!, kân mı vardı? Onu, bütün bü. Bütün bunlar tün gücendizmekten sinirlendi- | yok ki teker teker: rip her şeye: — Haydi artık!, — Hayır.. Fazla geldin.. Olmaz! Daha duruyor musun?. Dedirtmekten ke kuyordum. Demekti. Dağmık zihnimi Şimdi, biç olmazsa içeriye al-| bir araya toplayıp bir karar ver mış benimle konuşuyordu. Ta- | meğe çalıştı mamile gücendiği zaman: — Gitsem — Evime ayak basma!. Hiç bir tarafa kımıldamayıp Diyebilir ve.. kızının da yü. | ta burada kalsam mı?. jzünü bana göstermezdi. Her-| Kapıya bir tekme vurup i- İkes Ruhi değil ki, bir gönül ma | çeriye girsem mi? cerası için karısını, o çoluğunu Naran neredesin... çocuğunu bıraktıran deliliğe ka | gırsam mı? pılsın da annesini, evini bırak- Omu almadan hiç sım da çıksın! gitmemezlik etsem mi? Kocakarı beni dinledi dinle. Bilmiyorum. Bir iye ma- di, kestirip attı: sıl oldu. Kendi kendime korku aran'ı uyandırmayın!. | ile karışık bir muhakeme sil. silesine daldım: — Ya onu bütün bütün kay- bedersem?, hiç şüphe diye ba. bir yere Güseniz çok iyi olacak, kendi kendisine söyle. silmiş Ya çit ben senin gibi adam — Soğuk değil mi? İistemem., derse! Geceleri de ayaz oluyor. || © Ya bu srnaşıklığımdan hoş Yataktan çıkmıştım!. lanmazsa!, Galiba üşüdüm!, Ya beni