ş İ b b © rum... Bütün bu ie gülümsedi... nın hiç a niyeti olmadan ba. zan gözleri güler. Ben de öy- le oldum.. Efendim uzatmıya- | yam. Benim bu bakışım nihayet kadınların yanımdaki erkekle rin nazarı celbetti. Bana dik dik bakmaya başladı lar. Ben aldırmadım... Meyha İmelerde, birahanelerde kafalar İbiraz tütsülendikten sonra bu kabil nazarlar teati edilir.. Pek aldırmaya gelmez... Lâkin ka- dm benim fikrimde değil gali. ba,. Çünkü o muttasıl bana ba- kıp gülümsüyordu. Bu sırada Asrin umdesi “MİLLİYET” tir. 20ŞUBAT 1932 İdarehane: Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 (ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye içn Hariç İŞ) yeke aralarında ufak bir kav ir a Sİ ga oldu. Bunun üzerine kadın Lr 44 Zİ yerinden kalkıp, benim masa. ri 24 Sİ ma gelmez mi?... Ben daha e olduğunun farkına varmadan masanm üzerine bir boş su $i- sesi indi. Mezeleri, kadehleri bardakları darma dağın ett. İnce tafsilâta hacet yok, herif. lerle bir mükemmel döğüştük.. Senin anlayacağın bir kepazelik ki emsali yok! Polis geldi.. Bi Geler evrak geri verilmez — (üddeti göçen nüshalar 10 ku Fuğtar. Gazete ve matbaaya ai BUGÜNKÜ HAVA İl zi aldı götürdü. Sabaha kadar Yeşilköy rasat merkezinden karakolda kaldık. o Sabahleyin bizi bıraktılar. Ben karakolda ifade verdi- im gibi benimle döğüşene de: | — Sonra öğrendim bir ka İdaki kadın şöyle böyle bir ka. dın imiş, berikini ateşlemek i- igin bu işi yapmış. Sabahleyin ayılmca adamcağız itizar et- ti, lâkin bir geceyi karakolde Haftanın Yazısı pe Er bah eldim. Adam nasıl Bizimki yer sordu Kılıbık olur? 25 Hiç Kakmdaşlarlan bir) nin düğünü vardı da... m eme zem Ba rolden neden ha dığımdan şikâyet eder. Ne ya. | per vermedin? — ET yükle BA palım? Muntazam yazı yaz-| ii imi Lâki i hakiki söyliyemezdim. Daha yeni evlenmiştik. Bir kadın yüzünden kara. kollarda gecelediğimi anlatsay- dım, benim kadına neden bak. tığımın hakikatini imkânı yok kabul etmiyecek ve aramıza 80 ğukluk girecekti... kinden işittiğini hikâye.. Ben yerli malı taraftarı en için bu ikincisini tercih ediyo- bu yazdıklarımızı başka türlü nasıl uydurabilir. e yi Tabii söylemedim. Kayın valde de: Benim bir arkadaşım var. | — — Oğlum, dün akşam me rak ettik.. Nerede idiniz? — Efendim, bir düğünde idim... gelemedim. — Karşıkı eczacile bize bir telefon etseydiniz... iyi olurdu. — Ha!, evet.. hatırlıyama- dım... İlâve edeyim ki, kayınvalde kızile benim (© izdivacıma pek taraftar değildi. Lâkin bir biri birimizi sevmiştik. o Onun için aramız biraz İimoni idi. O ak. şam yemekte ayni mesele üze- rine tekrar avdet etti: — Bu düğün nerede idi. kâye sırasında bir isim söyle. mek lâzım geldiği için Halim diyorum... Halim son günlerde başından geçen bir vak'ayı ba- ma anlattı. Dinleyin: — Bundan yirmi beş gün kadar oluyor. Bir akşam Bey- oğluna çıktım. Ben iyibir a- dolaşmam. Orası evli a e gezeceği bir yer de. ildir. nu öğrenemez my. — Neden öğrenemiyeceksi- niz... Ali Bey, — Ne iş yapar?.. Doktor.. — Kabinesi var mı?. — Yoo! Amma siz çok ileri gidiyorsunuz? İstintak mı edi- yorsunuz beni.. İstediğim yere giderim... “Yar Demek mediğin — isi ye re gidersin. Öyle i ise ben de is “Milliyet'in Edebi Roman 15 GÖZYASLARI! Etem İZZET sap imiş — İş" anlattım. Yanım! | e | Tiyatro hayatı | . İ Ankara Halkevinde Çoban | Akın'ın açtığı yol bir Behçet Kemai'in yeni piyesi bu yolda mühim bir adım olmuştur.. Ankara Halkevi, daba resmen açılmazdan evvel, Faruk © Nafiz'in (Alen) 'piyesini sahnesinde temsil etmiş, bununla yarinki faaliyetinin temaşa cephesine evvelden | parlak bir misal vermişti. Bu misalin kazan deği büyük zafere açılma gününde Fakat gerek çoban, gerek piyesin di ğer şahısları hep sembolik hüviyet- lerdir. Her şahıs kendi şahsiyeti per. desi arasmda bir tümesl suklar ve bunları.fecrik bir şahsiyet, tarih, bi. rer birer ortaya koyar. (Alan) dan #ralanrna, biril (Çoban) Bu kovalıyan iki Faruk Nafiz, derin duy gulariyle ortaya atarak, üstatlara sit olan rehberlik vazifesini — yapmıştı. Behçet Kemal de, gençliğe mahsus olan hamle ve ateşle bu rehberim izi üzerinde yürüyerek, yarmın bugün- den daha parlak olacağın gösteren enarelerie gözleri ileriye, hep ileriye doğru Apiyer si. Ça Ozin Asya'dan akıp ge Ten akın kollarının macerasını kova- Biyor, çoban) m içinde yaşadığı türk sitesi, orta Asyadan Anadoluya akmış türk boylarından birine men- suptur. Bu türk boyu aç'k bir ova üzerinde, bir dağ eteğinde inşa edil- miş bir şehrin sahibidir. Yeni topra- ie rem getiren, oraların hal İ bem erkeğim... — Ben de kadımım.. Müsa. vi değil miyiz.. Hâlâ mı odalık ben | devrindeyiz?.. le karıştı.. — baksana (o Halim İBeyt.. m senin dün akşam Derede olduğunu meydana çı- karırım... Eğer doğru söyledi. ğini isbat etmek istiyorsan dü ğün olan yerin adresini ver ba ım... — Mecbur değilim. Hele şimdi hiç vermiyeceğim.. O andan itibaren vaziyet ge. | &. rildikçe gerildi, gerildikçe ge- rildi. Kayınvalide bundan isti. fade ederek kızım da ikna et- miş. Tuttular mahkemeye mü racaat ettiler... Talâk talebin. de bulundular ve nihayet mah- kemeye düştük.. Kaymvali , avuketlerla bir leşip bir tertibat yapmış., Eve tarihini | le ediğim gecenin yazarak benim Feridiyede bil. mem hangi evde bulunduğumu iddia etmişler. muşlar... Baktım.. İş sarpa sarıyor.. Vak'ayı bülbül gibi anlattım.. Karım inandı. Lâkin kaymvali denin adamı olan avukat isbat etmemi teklif etti, Ben de ka- rakoldan ifademi getirttim de.. | vaziyet düzeldi. O günden be- İri birahanede, kahvede, meyha nede, sinemada hiç bir kadına dikkatli bakmıyorum. Lâkin işin fenasr ben bun. ları anlattığım gün Mİİ — çıkarken kaymvalidenin ba | nerede olduğunu ben söyleti- rim dememişmiydim. İşte sözü | mü tuttum... diyişi oldu.,, FELEK -İ toplanarak Beye direktif verirler. “İ yök bir tehlükeye dü Bu yeni piyesin adı (Çoban) dır. | şahrah haline geliyor. kına her şeyi öğreten bu törklerdir. Türk tamamile halkçı | bir idareye bı Bir Hey var. Fakat bu Bey tek başma kalkın ümiri de- ğildir. İhtiyarlar, akılları ve tecrübe- leriyle onun müşaviridir.. ve halkım bütün ileri gelirleri Kurultay halinde Piyes, bu küçük türk sitesinin bü- önünde geri çekilmeğe meebar ali yor. Beyden başlıyarak eli silâh tu. tar ne kadar türk varsa hepsi harbe, girmiş, kimi ölmüş, | kimi yaralan- miştr. Merk çi ila son tekliflerini siteye yor, Bey, üyeden, halkın ileri ge- İenleri hem bu elçiyi dinlemek, hem de kendi aralarında meseleyi müza- kere etmek için toplanacaklar. Top- haluk yeri de Kotlu Kaya'dır. Burast bir tepedir ki şehrin ilk mücesisi 0- lan türk kahramanı buraya çıkmış, etrafı gözden geçirmiş ve şehrin ye rini intihap etmiştir. Piyesin böyük olan | çohan, Şahar içirin söraındaki dağlık yerlerde »ö dank : aldi için olap bitenden haberi le yoktur. Altı ay mo bu taraflar. da gördüğü genç bir çoban kızının hayalini kovalıyarak geldiği wi| Şahit te bul. Ni — Nasil Halim Bey- Sama | — Haydi Chat noir'a.. Mame o gene tekrar ediyor- — Ama erken döneceğiz de- ğil mi? — Evet. Yemeği yer yemez hemen kalkarız!, Dedim. Saadetin harabelerinde Neredeyse sabah olacaktı. Horozlar ötüyor.. Gün ağa- nyordu. Hemen yemek yiyip çıkmak acaba bu muydu? Kapıdan içeriye bir diva- ne gibi girdim. Ağzımda ca. zin son nağmesi, kulaklarım. da onun son sözleri, gözlerim. de yalnız onun tatlı, alevli, bü yülü bakışları verdı!. Saat belki de beşi geçiyor gün bu saatte eve gelmemiş- tim. Hem, o kadar ki, ne yapıyorum, kiminle ko. Muşuyorum, kime ne söyliyo- rYüum.. bilmiyordum! e e çocuğumu da hiç AMA. Kapıyı çalar çal maz hemen açtılar. Ve, beni- çeriye: — Rira rira ram trayram.. diye bir tangoyu mırıldana mı- karımla TTereddütle gir dim. Düşmemek için (o kendimi güç tutarak girdim. Bu eve, bu halde ilk girişim. Derken ben yine ağzımda son tangonun nağmesini mırıl danıyor ve: — Naran., Naranl. Diye iki tarafıma yalpalıya yalpalıya dolaşıyor, sanki Chat Noir'm O salonlarında imişim gibi odanın içinde dört dönü- yordum. in, bu halime şa- Tire, kaldı. Bir müddet beni seyretti etti, sonra İs Evlöndim. evleneli hiç bir Diye yanıma — Neredeydin bu saate ka- 7 Oldu. Kafamın içinde ve geldi. Ve ilk di. Karım çıldıracak gibi ol. | gözlerimin önünde Naran'dan du ve.. sordu: başka kr bir şey, yoktu. — Bu ne hal Ruhi. Ne yapacaksm?.. gene bu kıza rasgeliyor. Çoban ruhunu biç yabancı pi | muyan kızda bir ser var gibidir. Fa-| bat bu'ssmi bir türlü söyliyemez. İh| ş tiyarların porni. sinen geri şekilir. Çoban ihtiyarlardan macara- yi öğrenince damarlarındaki kan birdenbire vurmağn başlar: — Nasıl? Yurt ve boy bu kadar ağır bir tehlüke önünde bulunsun da onun haberi olmasın , ha? , ball, düşman elçisi toplanır. lar, Elçi bir ve getiriyor: Tıpkı bur Horaçıms ve Kur- yaçııs hikâyesi gibi, iki orda yerine 'danı hazırlanıyor. Düşmanın mubari bi de dev gibi bir pehlivandır. Eserin ikinci perdesi, bu mübareze ei Er tiny bekliyen i halecanlı tereddütlerle baş- Me Ba tereddütler arasında kızın m karşı duyduğu kuvvetli bir izlerini seziyoruz, ye yek le bir çıktık! . ..,, in senei devriyesi var|. Yemek yedik, bara gittik.. © Ve.. onu teselli edeyim: — Aman karıcığım, benim gözüm senden başka kimi gö- rür. Bir sen, bir ben, bir dün. ya.... bir de çocuğumuz!. şüphe ( yok ki, bir şey bilmiyordu. Naran... ismini be min ağzımdan kaptı. Sarhoş ol Tia da görünce hükmünü ER eki gittiler... Ve.. ben cevap yi | bülün merasimin tespitinde sahne Ttdhadı Milli TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti bavidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası Hulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. bütün eserde, aşk ve memleket davasmın önünde türk gençliğinin, kadın olsun, erkek olsun Aşk duygularına esir kalma i tez halinde ileriye sürmektedir. İkinci perdenin sonu, yeni bir mu- ammanın başlangıcı oluyor: Muzaf- fer olan, memleketi kurtaran çoba- na Boy, kendi kiz elini uzatıyor, Acaba çoban kendi çoban kızını u- Butarak bu parlak izdivaca meylede. cek mi? Etmezse bu kadar derin bir heye-! canla çobana bağlanan Boy kızı ne olacak. | Eserin bu musmmasını, sonunda zırhların ve miğferlerin altından çı- kan coban kızının yüzü hallediyor. | ve kahraman türke genci, iki muhtelif gehrede gördüğü timsalin birliğini &nleyarak mesut oluyor. | Çoban piyesine, mevzuundan da- ha büyük bir ehemmiyet verdiren #ay, eserin yalnız mevzu ve yalnız üslüp düşünmekle kalrıyarak, sah. me ihtiyaçları da düşünüle düşünüle hazırlanmış olmasıdır. Çoban, tamamiyle sahne düşünce. leriyle inşa edilmiş bir piyestir. O-| yun başlamazdan & evvel, bir'proloğ | Bibi, bir roektepli kız tarih dersine çalışırken uyukladığı, rüyasmda ta- rihi canl bir şekilde gördüğü ve ta- rihin bir misal olarak piyesi mektep önüme serdiği N Piyesin sonunda da gene mektepli, bir epiloğ halinde piyesin temsil etmek istediği yüksek manayı konuşuyorlar, Fekat, iş bununla da kalmıyor. Oyunun bütün cere'aar eenasmda, tarih ile çocuk bir kenar- da seyircidirler ve sözsüz sahneler esnasında tarihin irşatları kulakları ve fikirleri murlandırıyor. Eserin yazılışında, vezuin değişiş- lerinde, iki perdenin dekorlarında, sanatma hakkiyle vâlef bir drnağın düşünüşleri ve buluşları kendini gös termektedir: Bunları İsmet Paşa kiz. Enstitüsü müdürü Münir Hayri Bey arkadaşımıza borçluyuz. Çoban, böyle sahneye uygun bir piyes olmakla du kalınıyor. Genç ve ateşli şair Behçet Kemal ân üslübu da ona ayrıca büyük bir kuvvet vermektedir. Behçet Faruz Nafiz'in hekıyki bir halefi ol- duğunu yösteren sübuletli ve düz- gün lisaniyle bu esere pürüzsüz bir üslüp ve yüreklere söyliyen bir şiir koymuştur. Baştan başa manzum olan (Ço- ban) da — hepal de milli olmak ü- iri dört mahtelif Se vardır: parçalar ve ağırbaşlı konuş. melar 7-7, lirik yerler ve gençlik hı bir şiir halinde sürüp götürüyor. | (Akm) bir başlangıçtı. (Çoban) © paye manzum oyunların da | yazanların, yanlı ve sğeGRANKlE amli temin ediyor. Tiyatromuzun ve şiirimizin bu ye ni vadideki in büyük bir sevgi ve sevinçle alkışlarız. İbeabim NECMİ Bu Akşam MUSTAFA (Hayat Yolu) Birinci Rusça sözlü filmini takdim ediyor. Tamamen Mos- kova'da çevrilmiş olan bu filimde şimdiki Rusyanın en hakiki tasviri - mahalli Rus âdetleri - Büyük Amerikalı vazii sahnc Cecil B.'de Mille bu filmi kopyada görmüş ve “Mustafa” filminin sinemanın en güzel eserlerinden biri olduğumu beyan etmiştir. Davetler 321-324 kısa hizmetlilere Eminönü askerlik şubesinden; 1 — Mülğa Süleymaniye, Sültenah met: Akiaray şubesinde mukayyet kısa hizmetlilerden elinde tam ekli yetname bulunanlardan : Piyade, Je vazım, sanayii harbiye, sınıflarına ayrılmış 321 ilâ 324 dahil ve bu do- ğumlularla mvameleye tabi bulunan dar, 2 — Süvari, topçu, istihküm, ölç ime, muhabere, hava, nakliye, demir yolu sınıflarına tefrik edilmiş 322, 523, dahil tevellütler ve benlerin muzmeleye tabi olanlar. 1 Mart 932 de sevkedileceklerinden ellerindeki <hliyetnamelerle 25 yahut 932 akga- muna kadar şubeye müracaatları, Dr. ALBERT ŞAUL ; | Dahili hastalıklar mütchassısı, Balat, Rifat Ef. sokak No, 9 Pazardan maada her gün 1-4 Tel. 2. 2174 İDEAL BÜRO E Muallim Mubahat Bey Merhumun Tercime ettiği Ameli Hayat Alimi (HERBERT N. GASSON) 'un BULMAK SANATİ Eserleri gayet güzel bir şekilde intişar etmiştir. Bütün İş adamlarma tavsiye ederiz. Tevzi mahalli: Milliyet Matbaası. Rus şarkıları vardır. Asri Sinemada Fevkalâde bir eser Aşk Uğrunda Casus Bugün ve yarm |) Saat 16 buçuk matinelerin- İğde programa i GİN VARYETE NUMA- Bugün EY EA yz Tercüme eden: Bodia M. Vasfi 20 Kuruş Komik Dünbülü İsmail ENİNDE SONUNDA Komedi 4 perde Yazan: L Vemevil Riza Tenzilâtlr halk gecesi —— Şehzadebaşı o Ferah Sinemasmd: Bu gece; Halk gecesi. Dubuliye Komik Ahmet Beyler 2 kumpanya birden, ilk defa olarak Feridiye Bülbülleri 4 Perde Ayrıca, M, Anastas balesi ve zengin Bİ. ve BİR DONANMA GECESİ Vodvil 3 Perde Yazan: Reşat Nuri Bey Yarın Akşam; İlk defa olarak SERSERİ YENİ MÜŞTERİ karşı mahcubum. Yüzüne bakamıyorum. Fakat, hakikat bt. Seviyorum. Deli gi bi seviyorum. Ölesiye seviyo- rum. onsuz yaşayamam. hiei yine sıkılmadan iâve iz — Pek ülâ. Sen Naran Ha nrmefendiye, o da sana yakı- geri, di Dedi.. Beni olduğum gibi bıraktı, odasma çekildi. Yine bir cümlesini hatırlı. yorum; — Hain erkekleri. Galiba: Alçaklar. Siz kim koca- hık keyi kim?.. ledi! Fakat, bütün bun. Jar benim bir kulağımdan giri. yor, öbüründen çıkıyor: — kim ne derse desim.. Her | ez Naramm dediği gibi olacak “1 iipankami Nipeli ime beni bırakıp ta odasma çekilin ce bir fikir birden ok gibi xih nime saplandı; — Deha se'iarayorsan be adam?.. Ve, emiiikiz £ Vaz sali e... iz Zaten bumu istemiyor mıydın?, Ve. ben yine: Yira ram trayram.. Diye diye yerimden kalk- tam, sarhoş sarhoş, ( dıvarlara çarpa sokak kapısının yo tuttum.. Tam kapıyı açmış, dışarıya Nesrin arkamdar yetişti: — Nereye Ruhi?. Kaşlarımı çattım: — Nereye mi?,, Narana.. Dedim. Omuzumdan tuttu, gekti, — Bu saatten sonra hiç bir yere gidilmez. Haydi otur e. vinde,. (Devami ve