Rülliyet Asr umdesi “MİLLİYET” tir. 22K. SANİ 1932 İdarehane: Ankarı caddesi, 100 No. Telgraf söresi: İst. Milliyet Telefon: 24310,9,8. ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için 3 aylıği 6 Z Müddeti geçen nüshalar 10 ku ruştur. Önzete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat idilir Gumebemiz illerin mos'u- lyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- sinden verilen malümeta göre Bir iki Feriha, artık saklayamayaca. üstünde tadmı Beli se Hal | buki dün akşam balodan çıktık- İtan sonra, seni eve götürürken Ea söyleseydim, zevki arta- âkin semi sevdiğimi ben de bilmiyordum. Geç vakit, evini- İzin kapısı önünde beni terket- tiğin zaman anladım. Bak anlatayım. Sen her za- İmanki gibi elimi siktm: — Güle güle, Irfan! Dedin. | tabit hiç bir şey yok, kapı beyaz hayale tini içeriye alarak kapandı. İ OO zaman nasıl oldu, bilmiyo- mektup İrfandan ki - nnettiğim bazı lerini - hatırladım onların hâlâ neki taze ve canlı olduk- larmı birden bire anlayıver- mısralar, yeler aramağa (başladım. Bilmiyor musun Feriha ki şair miş. Sadece sevmek, yalnız se- i sevmek kâfi geliyormuş. Şimdi sabah saat üç... P de açık olsa, penceremden gö: nürdü, Sen şu mer ) İe rüyanda İbir başkasmı görüyorsun ve ©- bugün hava kapal ve karlı ola Tekinler | ram. Her zamanki gibi yarım sağa çarkederek vebir sigara İ yakarak yoluma, evime gitmek İlâzım gelirken... A, a, a, orada İ duruyorum. Arkasında kaybol. se, em fazla sıcaklık 2, en ax 5 nunla meşgulsün, fakat Feriha, ben seni ne kadar seviyorum. Ne kadar seviyorum... Ne kadar seviyorum. samtlgrat kaydedilmiştir. Ramazan 14 Vakitleri DS Güneş 7,20 Öğle 12,25 İkindi 14,58 Akşam 1712 Yatsı 18,48 İmsak 5,36 Çiy çiy yerim! Dün Meydancıkta bir elma tı ile bir Anadolu Ermenisi pa zarlıkla meşgul idiler: — Kaça verdin elmayı! — Alacagsan otuza olur. | — Yook devenin başı! Otuz kuruşa elma me olur. Yörmiye ver de alalım... — Onun yirmi beş kuruş sermayesi var.. — Eğer sen bu olmayı yirmi beşe aldisen ben bunları çiy çiy | P yerimi, Ne fedakârlık değil mi?,. Sıhhiye müdürü Bey hasta imiş! Allah cümleye âfiyet versin! Istanbulda grip aldı yürüdü. Sütçüler, yoğurtçular hastalara süt, yoğurt yetiştiremiyorlar, doktorlar, evden eve koşmadan kendi evlerine gidemiyorlar. mış... Tehlikeli bir şey değil amma... Müz'iç ve müstevli..| Başka tarafları bilmem, lâkin Beyoğlu, Şişli, Pangaltı, Nişan taşı taraflarında her evde bir gripli mutlaka var. Geçenlerde Srl müdürü- ne grip çok mu diye sormuşlar dı: — Grip ihbarı mecburi olan hastalıklardan olmadığı için az mı çok mu bilmiyorum.. de- mişti, Bugün kendilerinin de grip- ten muztarip olduklarını işit- Bm, İnşaallah yalandır. Gazete | duğun kapıyı seyre daldım. Bu | vaziyet sana gülünç görünüyor: Düne kadar bana da öyle görü- İ nüyordu, O zaman anladım. İki âzaplı dakikada geçir-| dim. Bu azap bana her seyi öğ retti amma, Feriha, senin de bu sırrı hemen öğrenmen icap Jetti, Çünkü iki kişi arasında paylaşılmamış saadet yoktur. Ah Feriha! O iki dakika için de neler aklıma geldi bilsen. Meselâ bir merdiven alsam de, pencerene tırmansam ve oradan havadisi müjdelesem.. Feriha, narin ve şirin Feriha! Seni sevi yorum,, desem, belki de geir, başını omuzuma koyardm ve dudaklarımız... di. Bir mucize kabilinden şair de olmuştum. Ne ilhamlar gel- di. Ben eskimiş ve artık kıyme- masını temenni etmez amma, | > müdürü Bey içinbu Lies Zannediyorum grip için tedbir almak sırası tığım zaman, aksırır, öksürür ve başımda ağırlık hissedersem dışarı çıkmiyorum.. Fakat ne ler var ki; — Ben hastalığı ayakta geçi ririm... Diye seyyar esnaf gibi dolaşır ve filvaki hastalığı ayak ta başkalarına geçirir. Hiç bir şey yapılmasa, bazı umumi ted birler halka tavsiye edilemez mi?.. Yarın ne yapalım? Bir gazete idarehanesinde: | — Ey! Söyle bakalım Hacı Bey! Yarın ne yazacağız., Şöy- le üç sütunluk bir manşet! He- yecanlı bir haber! — Moskova üzerinde Romen tayyareleri — Berlinden Fran- sız vE müfarakat ediyor... — Iki lm! İnanmazlar.. Ötekini de yarına bırakalım. Ve ertesi gü ciler yazdıkları şeyin yalan çık Milliyet'in Edebi Romanı:19 Güzellik Kraliçesi Bir saniye sonra başının altından (OVedadın omuzu Nezihe Muhiddin | bitirmeğe muvaffak olan Ne-| dim Münir, sekiz trenile Kızıl öy, alllürikm; Deliye bu | İkadar saadet aklımdan geçmez gelmiştir. Ben, sabahleyin kalk | imi birden yazmıya-| kaydı, yüzünün cildine pek| toprağa koşmuştu. Evine girdi | yaklaşan sıcak | hava kaybol | ği zaman sessizlikten biraz hay du. Belkis karanlık bir uçuru- | rete düşen genç adam ken ma yuvarlanır gibi ağacın dibi | annesinin kollarının arasına me yığıldı. Vedat & Naci genç| teren: kızın hıçkıran sarışın başmı ok! o — Belkis nerede? diye sor- şayarak ellerini derin bir tees- sürle öpüyor: — Kendinize geliniz.. Rica e derim ağlamaynız.. Nişanlı ol- duğunuzu unutmayınız! diyor- du, Arkalarndaki gölge bir ba dığı O İçinde kendisine hâkim olara! — Belkis le » Misafirleri varmış!., Belkis, imdi Belkis a nk mi li a eendekiye aksi cihe j4 Make enayi tankla bie te doğru yollandı.. Belkisin hıç | iş yapan Gülter ona: kırıkları sahilin şıpırtılarma ka | — Belkis Hanıma m gidi- Tışıyordu.. İ yorsunuz küçük Bey? Onlar ev Bn İsieeklri Süne Kir yinzlele Ferihadan İrfana İrfan, ben tenise koşuyorum. Sana alelâcele kurşun kalemile şu bir kaç satırı yazıyorum. Mektubunla beni bir ha: ay- rette bıraktın. Sana ne oluyor | anlamıyorum. Sen iyi bir arka- | daçsın ve seni severim. Fakat hiç bir zaman bir merdiven alı; ta pencerene tırmanmak ve sa- na dostluğumdan bahsetmek aklıma gelmez. Zaten böyle bir şey yapsaydı nız, beni korkuturdunuz veo korku ile babamı (o çağırırdım. Belki de babam gelir ve yüzü: nüze birkaç kurşun gönderirdi ki, çok yazık olurdu. Çünkü siz güzel bir delikanlısınız. Demek, şimdi şiirler yazıyor sunuz. Çok âlâ! Aileniz de bu- İnunla iftihar eder. Yarm öbür gün bir büyük şair olup çıkarsa İ nuz, hepimiz iftihar edi günkü teniste de bizi iyice mağ Vüp ederler. İelâl ile Hamdi bi- zi mağlâp ederlerse çok mütees | sir olurum, İrfan, rica ederim, büyük bir | şair olmak niyetini cumartesi ye terket de, cuma sünü mu! laka galip gelelim. İrfandan Ferihaya Hakkın var Feriha! En gi hayat, serbest hayattır. bir şair yaratmak tehlikesini gösteren ahvalden (kaçınalım. Zaten şiir dediğin de ' nedir? Beyin uyuşturan kelime afyon. | ları değil mi? Emre itaat ediyo | rum. Eski ve bayat şiirleri de- fettim, Herkesin iftihar edece- | ği büyük şarliği de başkalarına | barakıyorum. | Yaşasın adale! Yaşasın sür. | at! Yaşasın sadelik! İ - Cuma günü mutlaka galip ge leceğiz. Dabl'de kendimizi kim seye yendirmeyeceğiz. Akşam da yorgun argın eve dönünce, gecenin içinde ışıklı pencere a- râyacağımıza, geniş ve rahat uy kumuza dalacağız. İ Ferihadan Irfan, olur şey deği İrfana Si Elile istasyon cihetini işa- ret ediyordu.. Nedim Münir, öldürücü bir ümitle seyrettiği o feci sahne- den-sonra düşe © kalka, bitkin İve perişan evine döndü. Anne. isi ezici bir kablelvuku hisle sofa larda çırpına o çırpına sevgili çocuğunu bekliyordu. Yarım saat sonra Nedimin bir cenaze cansızlığile merdivenleri tuta tuta yukarı çıkışı, zavallı anne ye oğlunun ne müthiş bir felâ ketin ağırlığı altında ezildiğini anlatmıştı. Boş ve korkunç bakışlarla odasına giren genç J adamı takip etti. Nedim Mü- nir vücudünü bir koltuğa attık İtan sonra, başını ellerinin ara- sında saklayarak hareketsiz kal dı. Armesi baş ucunda, bağır. mamak, sesli li ağlamamak için elini ağzına kapamış du. | ruyordu. Ne kadar zaman geç ti?.. Bu korkunç vaziyet değiş- UBITSCH PRODUCTLON Sinemaları senenin en büyük filmini gösteriyorlar Tamamen Fransızca sözlü ve şarkılı ve büyük temaşalı en güzel operetini gidip görünüz. Bugün Elhamrada 10,3/4 ve Melekte 11 de tenzilâtlı fiatlarla eler; N um» GRETA GARBO Dün akşam ASRİ Sinemada Gösterilen ve meşhur vazihi sahne JACOUES FEYDER tarafından vücude getirilen PU SE filminde mükemmel oyunu ile temaşakiranı testir, tehyiç ve memnun eimiştir.Greta Garbo'nun bu filmceki rolü, başka hiç bir adın tarafından temsil edilemezdi. Buglin saat 16,1/2 matinesile suvaresinde Zengin Varyete Numaraları saat üç! Hâlâ uyuyamiyorum. | Pencerem aydınlık.. Fakat si- zin pencereniz karanlık, Dün hasimlarımızı | yere ser- | diğimiz zaman ne muhteşem © yuncu idiniz İrfan Bey! Sen ol. ' masan, kazanmak imkânı da ol- | mazdı, Gururumdan kabarıyo- ! rum. Tuhaf şey! İkimiz bera- ber oynarsak galebe bana pek tabii gibi görünüyor. Siz geldi. niz, Oyunu kazandık, işte o-ka dar... Bana öyle geliyor ki, ba- zı geceler eski şiirlerden söylese niz bile, yene kazanacağız. Fakat bu eski şiirleri yalnız yleyeceğinize, bu akşam pen- cereme gelip söyleyiniz. Baba- mın tabancası yoktur, uykusu nin dibinde bir merdiven var. du. Fakat karşısında ıztırapla- rın en mühlikile ezilen aziz ihtiyar kadınm mecalsiz hali bom boş bakan gözlerin bakış- larmı değiştirdi. Yüzünü dön- müş ellerini uzatarak o annesi- nin ellerimi tuttu. o Onları du- daklarına götürerek öptü: — Nen var anneciğim? diye mırıldandı. — Benim hiç bir şeyim yok yavrucuğum!... Fakat sen... — Ben yorgunum anne — diye ayağa kalkmağa davran- dı yorgunluktan başka be- nim de hiç bir şeyim yek!. — Gülmeğe cebri nefsediyor- du — İhtiyar kadın, icbarla len, zorla söz söyleyen, feci hakikati saklamak için acı bir metanet gösteren oğlunun söz lerine asla inanmıyordu. İçin- de dehşetli bir şüphe bütün vü cudünü ispazmoze tutulmuş gi bi titretiyordu. Nedim Mü. | Bahçekapı Taş da ağırdır ve aşağıda, pencere- | miyordu. Nedim Münirin an. | ni nesi yürek paralayıcı bir ıztı:| o — Müsaade ederseniz anne rapla inledi İ— dedi — ben : hemen yata- Ni yım,. Yarın erken, uzun. w- Kadıköy Süreyya sinemasında Paris Damları altında A LBERT PREJAN tarafından Fransırça sözlü ve şarkılı | filim DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI | Balya ve emsalinin bağlamağa | mahsus vesaitin islâhatı” Sinai Umum müdiriyetinden istih- | sal edilmiş olan 89-95 numaralı ve © Kânünevvel 1923 tarihli ihtira be. | ratı bu kere ferağ veyahut icara ve sileceğinden mezkür ihtirayi satın almak veyahut isticar etmek ar2u- sunda bülunan o zevatm (İstanbul Han No 43-48 de mü kim vekili H. W. İSTOK Efendiye onu kollarının arasına aldı, yü zünü, ellerini öperek a doğru götürdü. Kadıncağız is ter istemez dışarı çıkarken, âni birdüşünce ile kapının anah- tarmı sür'atle çekip aldı. Ne- dim Münir arkasını dönmüş, soyunmağa başlamıştı. Anne- sinin çıktığını hisseder etmez kapıya koştu, onu, sıkı sıkı kapadı ve kendisini koltuğa at tı., Yalnız. kalmağa muhtaç- ti. Şimdi başı elleri içinde, vü cudü iki büklüm bir aciz : ve meskenet timsali gibi için için inlerken, birden bire silkinerek kalktı, Biraz-evvel hisli bir 12- tırapla uyuşan damarlarından, şimdi bütün vücudünü alevlere saran bir tehevvür siyalesi akı yordu; asli benliğinde, beş: yetin erkeklere verdiği o haşin imtiyaz, asırların erkek cinsi- yetine bahşettiği o biaman gu- ALEMDAR Sinemasında « Bugün ve bu akşam: Son defa olarak ISTANBUL Sokaklarında İlk Türkçe sözlü ve sesli filmini görünüz. Gündüz: 12,2,4, 6 gece 8,1/4 ve 10 da Yarından itibaren Harold Lloyd'ın Belâlar Mübareki Gamı > Kahkaha filmi başlıyor GE - | edememişti! İrar ve haşmet bütün iptidai İ vahşiyetile şahlanmıştı. Genç adamın demin bir ölü solgunluğile sararmış .s Çayrimükadiller Gemiyetinden: Künunusani ayının 26 ıncı Salr günü saat 14'de Halkevi (Eski Türk ocağı) salonunda mutat kongremizin âledi mukarrer bulunduğundan ce- miyete mukayyet azariın teşrifleri ehemmiyetle rica olunur. Istanbul Mıntakası Ticaret Müdürlüğünden: Knuni nisabı temin edilmemesi dolayınile hiasedarlar içtimsmen ak dine imkân hasıl olmayan hali tasfiyede Mihi iktisat bankası hissedar hakkında | Jar Heyeti umumiyesinin 22:2932 tarihine wüsedif pazartesi günü sat | 14 de İstanbul mıntakası Ticaret Müdüriyetinde toplanacağı cihetle yev mü mezkündan on gün mukaddem hissedarının Kanaf Bankasma müra- caatla hisse senetlerini bırakmaları ve mukabilinde dubuliye varakasi al- maları Sözümü ilân okunur. Ruznamei müzakerat: i — Tasfiye memurunun raporu, 2 — Murakp raporu 3 — Bilânço ve kâru zarar hesabının tetkiki, 4 — Murakıp ve tasfiye memurların #barası, 5 — Tesfiye memuru ve murakıp imtihsbi ve Gcretlerinin tayini ranlık odanın FE aşılı | muhakemesi, ipti duran ve sanki zehirli bir istih | nm tefekkür sml yar za ile bakan Belkisin (o büyük | lecek gibi değildi. Altı a; bir resmini bir:hamlede' yerin. | ra tabip diplomasını aj aa den koparıp yere attı. Onu ca | liyakatine” yükselmiş bir di- ye ge ernlerii herke eyes nde sevki otabiilerin basit larının altında lime lime par- | bir külçe hamuru olamazdı. çaladı. Hem de tababetin en ince, en Küğt ve cam parçaları, dar rilen. tababeti hişmile Pİ ezin ibi yüksek bir fen şube Belkisin ince i yormuş gili durulmaz bi miş titriy, için, niçin onu iğ bırakacak kadar affolun- maz bir zaafa düşmüştü? Ay mığile esrarlaşan sahillerde 0- nu, beltâ yanındakini de tepe- liyerek günahkâr İcelerini kar. şuni denizin dalgalarına fırla- tamaz mı idi? Tam ve kahra. man bir eerkek asaletile hareket larını, fen meş'alesinden boşa- nan büyük ışık altında müşahe zi hâlâ tahtoşşuurunda esen Resim parçalarını çiğmeye | İlm fırtınanın bakiyesine siğneye tekrar yerine oturdu. .— izam etmiş olmıyor mıy- akika evvel, ee ?. Düşünüyordu: Belkisla, go şi İbir sademe ile tanliyetten dur duran o insiyaki feveran birden | sükün bulmuştu. Artık mantı. le sevdiği Belkisla nışanlandı- ğınım haftasında Parise gitmiş