Ve san'atkâr San'atkâr, yaradılmışın o değil, Yaradılmasını beklediğimiz. âlemin hâliladır. San'atkâr tılsımlı bir fırça ile yap rakları kurumayan, çiçekleri solma- Yan dünyanın yaradıcısıdır. Tüpü- nün parlak renkleri ile | filizlenmiş çayırları sulayan san'atldır. tsbinte, karşı gerinmiş tavalinin üstüne ma- veranın kokularını serperek halilgn &serile boy ölçüşen bir âlem yaratı- yor. Allah ve san'atkcir, biri tabiatı, öteki tabiatin üstündeki dünyayı ya- ratmak isteyen iki rakiptir. Hayalden kanaatleri ile | yerden ayaklarımı kesebilen san'atkâr hilka- tin fevkine çıkmak için tabinti mer- diven yapmaz. Bez üstüne £ heyecanlarını, ihti- raslarını, ihtilâçlerımi işlemek iste Yen san'atiköir,tabinti taklit etmez. Ona meydan okur. Halilan eseri mahvolur, san'at kârınls Iüyemuttur. Yeşil ile pembe- sine dil veren, paletinin bütün renk: lerini konuşturan o hali i — ki ona an'atkâir., diyoruz — göklerin, çi- menlerin, denizlerin renginden daha güzel bir lem © yaratsın. O, gözle görünmeyen © varlığa bir vücut, bir renk versin. Öyle bir vücut, öyle bir İ renkki.. Allah onu krskansın, Eli€ NACİ Not i Ali Sami Beye İ Ali Sami Bey ressamlar aleyhinde | bir makale neşretti. Bu makalesinde rossamlarınıze uyumakla ittiham et- mektedir. Ali Sami Beyin iddiasma karşı biz, yalnız Galatasaray mekte» bindeki resim sergisi ile, geçenlerde &ski Türkocağı binasında “Müstakil ressam ve heykeltraşlar birliği tara- fmdan açılan sergiyi ve beynelmilel karikatür sergisine hazırlanan res- | etmekle | iktifa ederiz. Ali Sami Bey bu yazı | m haşi sanlarımızın mesaisini dan verilen cevaptan bir dostu van- tasile haberdar olduğunu, takat ban ti gözetenin hangi tarihli nüshasm- da olduğunu bilmediği için cevap ve remediğini yazıyor. Biz haber vere- lim ki: Namık İsmail Beyin kendisi- ne verdiği cevap gazetemizin 20 teş- rinisani 931 ve 2075 numaralı nüsha sında dercedilmişti. —.aeeeeeieesinemen Ni açadnda her sene kışın bir ser-| | “Bürlü, ğ stan Hause,, da açılan bu “rai yi in. | N an sail, Holanda ve İtsl-| ya gelm ite) Rün ben yu ansada komite | | edebiyatı o zamanin bil, aarieeearesesassaaz. Londra'da Folies-Bergere barı (Manet) Tiyatro ak Müsahip zade Celâl Bey Bundan bir kaç hafta evvel bu sütunlarda Hüseyin Rahmi Beyin on beş sene evvel yazmış olduğu bir ma kaleden bazı parçalar almış ve telif &serlerin azlığından, sabnemizin a- dapte ve tercüme piyeslerin istilâsr. na uğradığından şikâyet eden bir ya- zıda Süsahip zadenin piy: de bahsediliyordu. Bu yazıya sinirle- nen Selâmi İzzet Bey “Akşam, da Müsahip zade aleyhinde bir yazı yaz dı. Kendisne lüzum gelen cevaplar ve rildi. Şimdi bugün Müsahip | zde halkında Vasfi Rıza B. in fikrimi 0- ran muharririmizin aldığı cevabı ay- nen dercediyoruz:, : Mektubunuzu aldım. ağam Müsahip 2 hakkın A SE im kacan beni 86 vindirdi. San'atini harımız lehinde- ki gayretini çok beğendiğim bu kay. metli adam hakkında yeniden düşü- nebilmek fırsatını bana verdiği; sina teşekür ederim. Fikir ve düşün celerimde çok samimi olduğum için belki ulu orta şeyler yazarım. Eğer *en bunu sütunlarına geçirmek ister son meth ve zemleri sağdan, soldan kırpabilirsin. . Avamın âdetlerini gülünç bir şe. kilde gösteren Karagöz oyunile baş- layan temaşamız, uzun müddet bir 'atkâir elinden öteki san'atkâr eli ne geçe geçe senelerce hükmünü sür müştü.. Muradı rabi zamammda © en) güzel devrini yaşadıktan snrao yeri- i canlı oyunculara bırakmaya baş- e ve (orta oyunu) dediğimiz şe u kim olmuştu, Öyle zannediyorum ki e tara ozülar takdkiiiie Biziekdi Çünkü Karagöz oyunu gibi şuradan alınmış, buradan getirilmiş diye esas lı bir dedikodusına tesadüf etmedik. Türkler musikide olduğu royu da ihmal etmemi alttan alta cereyanlar o başlamıştır.. Sefarethanelerde ve hususi ecnebi evlerinde yapılan © temsiller tanzimatı hayriyenin ilânından son ibi tiyat- ğu yerde tiyatro binalarınm yapılma sına olmuştu... Avrupanın en mühim opera, operet ve dram heye't lerini İstanbullular bu © sahnelerde görmüşlerdi... Bunların tesirle olacak ki Türk edip ve şairleri de Avrupakâri eser- ler yazmağa başlamışlardı. Şinasiden sonra başlayan tiyatro İgisine göre pek parlak bir surette © ilerlemişti. Şinasi (Reşadın evlenmesi) ni Na mik Kemal (Vatan ve Silistre, Akif Bey, Zavallı çocuk, © Gülnihal) ini Mithat Efendi (Çerkes özdinleri) ni yazmışlardı. cereyana © Vefik paşanın Moliâre tercümeleri de daha ziyade bir rovnak vermişti. ni Bilmiyorum, Abdülhamidin san- sörü mü, yoksa bizim maymun işta- hamız mi nedir, Gedikpaşa tiyatro su tan sonra edipler arasın. da da bu tiyatro fikri kül oldu gitti. Meşrutiyetten sonra yazılan ve çok cavalacos eserler bir tarafa atı. İarsa Örer Seyfettinin (Mahcubluk imtihanı) komedisi tiyatro edebiya- lerini meşguldü. Müze - lerden, hususi koleksiyonlardan 50- m bulup seçmek epeyce güç bir iş olmuştur, Louyre'dan kırk. beş eser ini bu sene sira Pransa- | alınmış, Nevyorktan, Chikago'dan, | ! wvetli bir tarzda temaraya ha- | nbulda | surette | Berlinden hatta İngiliz karalımın bu. | tında yeşgine yer tutandır.. (Aleyhte söyleyenler de oldu.. Aşağıda Mü hip zade hakkında yazacağım düşün celerim bunun aleyhtarlarına da bir | cevap teşkil eder.) Umumi harpten sonra çıkan Reşat Nuri, Vedat Ne- dim, Cevdet Kudret gibileri tem — sillerden hariç oldukları için yal - nız Müsahip zade Celâl Beyi ala -| cağım, v i Hâmit te dahil olduğu halde bü- ti san'atkörlarını garp itında görürsünüz. inde gene en cesuru Ab. dülhak Hârsit'tir. O kitabının başın da “filânca eserden,, iktibas ettiğini yazar... Ben bu gibi yerli (o eserleri yerli lâvantalara benzetirim. Şişesi Avrupanin, İspirtosu, esansı Avrupa mın.. Yerli olarak bize yalnız bir çal kalaması kalıyor... Piyeslerde de mev | zu., ecnebi, fikirler, düşünceler, ya- #ayış ecnebi, bize yalnız bir yazma sa kalıyor demektir. Bunları takdir etmeyecek kadar küstah değilim. Hiç şüpheyok ki ti- yatro müelliflerimiz bir kudret, bir varlıktır.. Edibiz diye hesapsız bir kütle arasında parlayan bir iki yıl dızdır.. Yukarıda da yazdığım gibi mevzuumuz. ip zade olduğu için ötekilerden bahsedecek değilim. Ben yazdıklarımla Celâl Beyin eser- lerinden bahsedebilmek için zemini hazırlamak istedim. v Ayfaroz kadısında, Kavuk dev - rildide muhakkak ki bildiğimiz Av rupai tiyatro san'atı yolktm Belki mütehassısları ona, tiyatro değil re- vü diyecekler. Amma revü de de- gil. Orta oyunu deseler, o değil. Ne o, ne de öteki böyle olmaz.. Ya ne? Bilmem!.. Her halde ondan bahse - derken (Müsahip zadenin eseri) de mekten başka çaremiz yoktur. Görü. lüyor ki bu adam tiyatro sahnesi üze rnide kendi başına bir çığır açınış- tar. Bu ne Yunanlının, me Fransızım, ne de Almanın eseridir. Bu doğru- dan doğruya Osmanlıların payitaht olan lstanbul şehrinde doğmuş ora- da okumuş ve orada yetişmiş codbe | cet Türk olan bir adamın eseridir... Bu ne şeyh Keşri gibi Arabistandan gelmiş, ne de Kıssn han, Şehna - me han gibi Acemden bize intikal etmiştir. vi Yirmi seneye yakındır ki ben Ce Il Beyin eserlerinin oynandığını bi | lirim, Onun şöhretinin bu kadar yük selmesine şüphe yok ki Darülbedayi de sebep olmuştur. İtina ile çıkardığı piyesleri san'atkârlar da büyük bir zevkle oynamışlardır. nız muharriri diye de; oyunu oynamış bir meslekdaş diye hürmet ederir.. Orta oyununu ve or ta oyuncularını pek iyi bilen Celâl Bey eserlerindeki eski zenne ve ka. i »tmiştir.. Fakat © mahirane kulandığı kalemile bu muhavereler © #serlerde bir yama olarak kalma Fiş, onu kendi malı gibi göstermesi- nü bilmiştir, Karagözde gördüğümüz tipler nasıl ki hars müzemizin en kıymetli eserlerinden ise Müsahip zadenin pi- yeslerindeki eşhas ta öyledir. Size bir kadı nümunesi, bir şeyhislâm a ilesi, bir kemhacı ustası, bir vuk tipi gösterir.. Size bir çengi şeh RR bir sergi Serenat (Daumier) | Jer alırtmıştar. Resimlerimiz la 1400 senesinden 1900 senesine kadar o - lan fransız pentürünü ihtiva eden 2 sergiden bazılarını göstermekte ir, Bu sergide (550) table (400) ri Franstz san'nt eser | suzi koleksiyonundan da bazı eser-| desen teşhir edilmektedir. maz, size tulumbacıları daha bilmem neleri gösterir. Bunlar dediğim gibi | yama şeklinde kalmaz, vek'n ile halt sdilir.. Bütün bunları roman, hikâye | tarzında yek eler. Fakat se yirciyi sılema, aktörü komuştura- | bilmek işte ancak on dört | milyon | süfasta böyle bir kişiye nasip olu yor... Benim Müsahip zadede beğenme diğim şeyler ciddi olan taraflarıdır. Eserlerinde bir iddia olmaması lâ. zım gelirken bir kemhacı ustatma, bir tezhip san'atkârına nutuk söyle tir.. Ben bunları lüzumsuz görüyo- rum. Fakat ber san'atkârın bir zaaf tarafı vardır. Hüseyin Rahmi Beye- fendinin romanlarındaki felsefe kı- sumları eğ , Bir çok büyük müellifler kendile rniden evel'gelen ve halk arasında | tanınmış oyunları dahamütekâmil bir gk sokma şlardar. Bus beraber wrupalı tiyatro âlimleri iddin eder- ler ki Moliğre yazdığı komedilerin mevzuunu Fransız milletinin avam oyunlarından almış ve kendi mille tinin edebiyatına klâsik eserler namı altında birakmıştır... Nitekim İtal- yanların (Komediyadel Arte) dedik. İeri oyunlar da İtalyan avamının ko- Buşuşu, onun yaşayışıdır.. Bugün vaziyetlerinin baktığı Müsahip zade, diyebilim ki Türk temaşasının temel taşmı yont- makla meşguldür. Şurası muhakkak ki aziz dostum; yüz sene sonra za- manımızın tiyatrosundan e eserle. rinden bahsederlerken (Müsahip za- denin muasırı) diyecekler. Gözlerinden öperim... mk Vasfi RIZA eme —— Erzrumda Picasso Kardeşim Kemal Askeriye di Şaştinız mı? Gözlerinize süphe, itimaterzlik gölgesi mi di Yanlış mahal kalmamak için is- ir defa daha tekrar ve te- yit edeyim. Evet © Erzurumda Pi- casso!.. Bu yani 1900 küsür metre irtifaında Picasso derikür, Ufak te- | fek ve küçücük adamın boyu gerçi | bu irtifadan şok fazladır, (fakat o | şöhretine devri âlem seyahati yaptı- rirken buraya, © mütevepı uzak öz Türk şehrine şöyle bir uğramış. İs- panyanın cin fikirli Piçasso'su İçi İcü- biz, fotürizm mimarları sürcalizm bilmeceleri Volume (açmaz) İerile meşguldür. Resmin © tölnik devile cebelleşmektedir bir taraftan da u mizde yaşamaktadır. Erzuruma ayak bastığımın haftsında idi, Yükseldi ğe, yi alışık olmaynlara ne fe: na oluyor!.. Göğsümde © bir darlık, teneffüsümde usret hiköcdi Erkek munlâm mektebi talebesinden in genç sesinin ihtizaz eden a sabi telleri üzerinde bu cihanşümul artistin ismini duydum ve dinledim. Kulakla, ven bir cevap aldım. Amma diyecek. siniz ki bundan ne çıkar!.. Bence bu nun manası çok derin ve şümullü dür. İntibahın kuvvetli bir silinme sidir. Yaylâ rüzgârları kadar sert ve amansız bu yaylâ çocuğunun sesile büyülenmiştim der m bul. muştum. Bu bana Zigana veya Kop hanlarında Bethofenin bir kvarettini dinlemek © kadar inşirah kin imkünsz geldi. İ viyolanın vakur, recilime naşmak isteyen yiyolomun çekişi, yipanonun ince sular gibi aki Hil. Sarp yamaçlarında — çobanların kavalından çıkan iptidai sesle, inat- Şı keçilerin çıngırak | sadalarından başka bir şey duyulmamış olan o ta bint içinde insan masıl hereüi merç ol maz, nasıl afallamaz?. Müstakbelin genç muallimi bir parça sonra yine önüme dikildi. şaşkınlığıma acıyan yumuşak, kadifeli bakışile yaklaştı “Efendim sizden evvel burada resim muallimimiz Saim Cemil Beydi!.. De di ve elinde Portigue meşriyatımdan bir Picasso vardı, O aziz, kiymetli im ki benden çok evvel bura mulmadık zaman ve mekânlarda içi-| “27 numaralı Casus ” Elhamra'da 27 numaralı Casus Marlene Dictrich ile Victor Mac Laşlen tarafından çevrilen bu yeni film bu hafta Elhamra'da gösterili yor. Filmin mevzuu şudur: Maruz kaldığı sulutu — hayaller yüzünden bezgin bir hale gelen dil- ber ce akıllı genç kız, Avrupnan mü him hülcümetlerinden biri hesabına casusluğu kabul ediyor. Bol para ve müsbet bir idare tahtında işe başlı yan bu genç casus, meur edildiği ilk vazifede meleketine hiyanet etmek! te olan Von Hindav nam miralayın maskesini kemali muvaffakıyetle dü sürdüğünden son talihin garip bir lâkki edilen genç mülâzem Kranav'n tecessüsüne memur ediliyor. Artık genç kadın hizmet © ettiği teşkilâttn âmirleri tarafından X. mamile tanınmaktadır. Bundan sonra mülâzem Kranav'la x. 27 arasında her anı tarafeyn için ölüm hesabına mal olacak amansız ll aldığı tev kadın teşkilâttan emre flan Eeee mensup bulunduğu bulun; bir zabiti sarhoş ettikten sonra icabe Bl okla ali Köme Gi Her casusun uğradığı akıbete nam zet olan genç kadın bu sefer bütün zokksmdan istifade ederen Kranav'ı di elde etmek gayesile ona karşı ade ta bir sevdalı vaziyeti alıyor. Ancak bu hareketi pek te kendi lehine bir netice vermiyor zira bu sefer hakika ten genç zabiti sevmeğe başlıyor ve hareketin vazifesine engel olacağını hissedince de bir fırsatını o bularak kendi tarafına iltihak edi; xw 77! nin firarı müteakip getirdiği malü-| mat büyük bir muvaffakıyete sebep oluyor ve alınan üsera o meyanda mülâzun Kranav da bulunuyor ve tam diğer üsera misillu (o ganizona sevkedilirken hüviyetini tanıyan bir zabitin yüzünden başıma gelecek a- kıbete intizaren hapse atılıyor. Hapi dan kendisini Got arkadaşım k m larda san'at havariliği etmişti talebe İ lerine klâsik ve yollardan yürümeği belletmişti buha ben olan- <a aczimle neler ilâve gibi Da- ha neler yapakilirdim. İşte içimizde ice isimsiz feragat , kahramanları var ki kalbimizde sıcak (bir köşeyi ber türlü mevkilere tercih etmişler. dir. Şarlatan şöhretten tlsiniyorlar. Büyük işleri başarırken © vazifelerini lâyıkile yapamamanın: sıkıntısını çe. kiyorlar, üzülüyorlar. Erzurum: EŞREF Piyango talihlisinin teberrüü gameyeielal Cemiyeti tanbul yi rl Yılbaşı piyangosundan birinci ik- ramiyenin bir kısmını kazanan Mes Tup Gülezyan Efendi tarafından bu kere cemiyetimize 100 lira teberrij ç- dilmiştir. Memaileyhin Cemiyetimiz hakkında göstermiş olduğu alâka ve | uluvvu himmete karşi aleren istek) kürü bir vazife biliriz, Giorya'da Siyahlı kadının mazel Stangerson ile evlenmek üze” vedirler, Büyük “Kontinantal,, gazetesinin başmuharriri Senkler düğüne gidece ği zaman, Roultabil kendi ine, meş. bur katilFrederik ön ğini, hayatta olup iki gencin birleş- melerine mani olmak istediğini ha. ber veriyor. Binaenaleyh, iki gazeteci düğüne cilvesi olarak miralayın sağ kolu te-' 1 gayi m i filminden bir sahne gidecekler ve nişanlıları muhafaza © deceklerdir. Küçük grup For d'Erkül şatosu- na giderler. Burası bir pansiyondur. ve bir çok yolcular da oraya inmiş- tir. Bunların arasında bir de meşhur ngiliz âlimi vardar. Yemek yenildiği esnada, meçhul bir el elektrikleri söndürür ve aynı meçhul el, lambaları yakmaya gider hizmetçinin kafasına bir kemik par st vurur. Herkes, meşhur Larbaj “Siyahli kadının kokusu” filminde Roultsbille (Roland Toutaint) dan başkası olmayan bu meçhul elin sahibinin peşine koşar, fakat boşuna. Ziza, o, kaçmıştır. Aynı akşam, Larsan, Madam Der sak'ın penöerelerinin altında, onu ka şırmak üzere dolaşır. Fakat Rultabil €radadır, ve tam genç gelinin odası pa gireceği sırada Madam © Darzak bir kurşunla onu yere serer, Majik'te Büyük varyete Richard Tavber'i bir kere daha Majik'te dinleyoruz. Filmin mevzuu na göre, sadece büyük bir tenoru din lemekle kalmıyoruz, aynı zamanda bir cambaz kumpanyasının hünerleri | ni de seyrediyoruz. Rikardo bu fil min kutbudur. Bir gün angaje ettiği bir keremi seviyor ve men. sup olduğu kümpanyayı bırakarak, cambazhaneye girmek suretile sevgi lisinin yanında kalmak istiyor. Kız | ismi Kity.. Muvaffak ta olduğu için donun yanında kalıyor. Fakat ikodu ve kukanç | Bütüm zevahir ibtidada bu cinayeti rıldığı ilk karısını sevmektedir. Nihe yet erki karısı ile buluştuğu zaman onun kendisine çok yabancı olduğu. nu hissediyor ve bu defa tekrar Ki tv'ye dönüyor. Artistik'te Aşk ve cinayet ane Hi güzel bir eseri. Bu hafta Artistik'te gösterilmekte olan bu filmin hulüsası şudur; Busch canbaznanesi, eski prog ramıtın son gecesi olduğu halde le- balep dolu. Çanbazhanenin sahip ve müdire- si Elvira Starke eaki programda oy- nayanArtonüs canbaz kumpanyasının programın: tecdit etmiştir. Arılan mürebbisi Haupt, müdürenini âşık ve nişanlısıdır. Artoniv'ler ile yeni bir kunturat yapılmasını Elvira'nın Henry Artonis ile sevişmesine atfo den istihzası arslan mürebbösini çıl. gma döndürüyor Aynı kumpanya (Fred ve Kitty isminde iki kardeş te at üzerinde canbazlık numaraları yapmaktadır. Oyun esnasında Kitts'ye bir fenalık geliyor, Celbeliden doktor genç kı zan gebe olduğunu söylüyor, Fred bemşiresini çocuğu kimden olduğu- mu söylemesi için tazyik ediyor, fa- kat bir şey öğrenemiyor. Nişan atıcı Morini ile Kitty haki- ki bir aşkla sevişmektedirler. Genç kız sevgilisine feliketi itiraf ediyor. Pariv'te kışlık canbazhanede çalıştık ları esnada Henry Artonis bir baloya davetle iğfal etmiş ve genç kız on- dan gebe kalmıştır. Morini genç ke bu perişan vaziyette bırakmıyor v onu himayesi alta alıyor ve gen kızı bu felâkete sürükleyen Henry den intikam alacağını açıkça söylü. yer, Aynı gece Eden otelinde. Henry Artoniz ile müdire birleşmişler, eğ- lenmektedirler. Haup bunu haber a- yor ve Henry'den hesap soracağım açıkça söylüyor. Diğer taraftan Kitty oyuna çık amayacak derecede rahatsızdır. Elvi va genç kızın felâketinin sebebini öğ renince onları tekrar canbazhamede ayni ücrele alıkoyuyor. Bunu bir se daka ve hakaret telâkki eden Freğ bir çılgın gibi odasmdan çıkarak gi diyor » Tam bu esnada Artonis kumpan- yası hava canbazlıkları yapmaktadır lar... Arena'da altlarında başı boş ars lanlar berakılmıştır. Asrın lâmba- lar sönüyor, iki silâh sesi işitiliyor ve karanlıklar içinde Henry'nin are anların arasına düştüğü görülüyor... Henyy ağır yaralıdır, hastaneye nak olunuyor. Polis tahkikata başlıyor. Haup'ın yaptığı kanaatini veriyor. Onun masumiyeti anlaşılıyor. Sonre Morini zan altına almıyor ve itham edilmek üzeredir. Nihayet Fred orta tecavüze uğrayan mamusunun ini; kaman: almak üzere öldürmek kastile kurşunu kendisinin attığını söylüyor Hakikat anlaşılıyor ve Morini'de sey gilisine yani saadete kavuşuyor. Opera'da Harem esrarı rada “Harem Esrarı,, ismindeki yeni filmlerinden birinde görüyoruz. Bu film şöyledir: Arap aşiretleri prensi olan El Ha di in gurur ve azametini tem sil etmekte ve an'anelerini sevmekle beraber bilhassa & kadınlar üzerine kat'i bir tehakkümden hoşlanmakta dır. Tesadüf, onu, Paris kibar âlemi- ne mensup, asri ve erkek imtitihabın da hürriyetini kıskanan genç ve gü- sel Röne Düval ile karşılaştırır. Bütün kadmlara karşı İakayt 0- lan El Hadi, Röenye delicesine & olup musırrane bir mülüzemeti âşıka neye başlar. Evlenirler. Ve bir müddet Pariste mes'ut ve bahtiyar vaşarlar. Fakat, balayları, Avrupalı kadınların mehuf oldukları ve şark © kadmlarınkinden pek farklı olan serbesiyetten mütevel İit ihtilâf dolayısile çabuk biter, P- rens,bir Arap zevcesinin erkek dostu olamayacağını anlatarak bu hürriye te mümanaat eder ve tekrar sandet. lerine kavuşurlar. kumpanyada da dedikodu lık başlıyor. Fakat Kity nihayet ga yesine muvaffak olarak Rikardo ile evleniyor. Lâkin Rikardo senelerden beri beraber bulunup ta nihayet ay * Büyük Variyete ” . o ter. filminden bir sahne