eğme l i e © Siilliyet Asrın umdesi «Milliyet» tir. 17 K.EVVEL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde: si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Istanbul, Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı 400 harap 00 aa Eve » M0 İk” 1400 2100 » Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş bur. Gazete ve matbaaya nit işler müracaat edilir. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy âskeri rasat merke- İzinden aldığımız malümata na- saran bugün bava ekseriyetle bu- lutlu olacaktır. Rüzgâr mütehav- İvil olarak esecektir. Dün-tazyik İnesimi 762 milimetre azami ha- İraret 8, ezgari nakıs 3 derece idi. Acırım!. Hayvanlar aranda sevdi- ğim, korktuğum, nefret ettiğim ve acıdığım mahlüklar vardır: Kedi yavrusu, dana, öküz, tav- NE deve battâ arslanı seve- iskorpit balığı, ER çiyandan korkarım.. So- lucân, fok balığı, domuz, sıçan, hamam böceği, tırtıldan nefret ederim... Katıra da acır Neden acırım bilir misiniz?.. Hangi hayvan fasilesindensin?. Dedikleri zaman ne at olduğu- nu iddia edebilir, ne eşek?.. Ta biatin lüzum görmediği bir ha Tita olduğu içindir ki, acırım... Babası anası ayrı ayrı cins- ten, neviden, ve kandan olan yavrular hep böyledir.. Onlara acımalı, adetlerinin artmama- sına çalışmalıyız. Ne oluyoruz? 11 kânunuevvel tarihli (Mil- liyet) te mecmua naklen bir yazı çıkmış... Amerikalmın biri dünyada yedi büyük hatâ i ediyormuş... rasında biri de zaptına (Milliyet) iddi- aları bir Amerikalının ni kırı ve garip düşünceleri olabi leceğini göstermek için tercü- me etmiş! (Son Posta) gazetesi de bu- nu görünce hemen yapışmış: — Vay! Haniya nimresmi gazetede hamiyet?.. Allah rızası için! Neden mü- temadiyen karşımızdakinin ha- şüphe edip, ken dimizi dünyann en ha miyetli, en iyi düşünen adamı addederiz!.., Niçin karşımızdakinin hare ketini tabii ölçülerle ölçmeyiz? Son Postaya (Milliyet) in bu falso (1) sunu haber verip na- #arrdikkatini celbetmeyi ken- dine borç bilen zat, Amerikalı- nin yazdığı bu garip satırlara verectği cevabı, yazmın intişar ettiği (Milliyet) e gönder mek daha doğru olmaz mıydı? Yoksa bu zat iki gazeteyi bi- Iktisadi buhran ismiyle yeni bir dert çıktı, salğın şeklinde dolaşıyor, dünyanın her tarafını istilâ etmek istiyor. Muhtelif memleketlerin se- malarnda kara bulut gibi dolaşan miletnik: işin elele verdi, - çalışıyo. Bir taraftan ithalât tahdit ediliyor. Diğer taraftan israfı kaldırmak mak sadiyle çalışan cemiyetler, zürre- ler ve fertler çoğalıyor. Hükümet hastaları ve hastalıkla uğraşan dok torları o müşkülâtia o bırakmamak için ilâçların dühulünü tahdit etmi yor. Bu müsaade mesleldmize mu- habbet ve meslektaşlarımıza itimat j| manasını da ifade eder. Tababet sa hasındaki iktisadi tetbirler etibba- nın vicdanına ve ehliyetine tevdi olu mayor, Her tabip diploma alırken mille- te, memlekete ve insaniyete tababe- tin esas umdeleri dahilinde hizmet | etmeyi hiç bir suretle mutazarrır et | mesine ihtimal verilemez. Vazifesi. göre hastayı tedaviye başlar, Tedavi vası taları arasında bilhssa muvafık bir iklimin, meskenin, gıda ve devan intihabı pek te kolay değildir. Bu in tihapta hor şeyden evvel hastalığın biran evvel refi içinde en müsait şart lara en müessir davalara itibar edi lir. Fakat ayni zamnda bu işin en »z masrfl: yolu tercih olunur. Esasen memlekette iktisadi buh ran olsn da, olmasa da tedaviyi has- tanın mali İcudretina, haline tevfik etmek doktorun başlıca vazifelerin- den sayılır.Ayni tesiri haiz basit ve ucuz bir deva dururken hastaya bir kaç misli fazla ücreti oln karışık hali ribirine düşürüp seyretmek mi ister?! (Son Posta) nm (Milliyet)e karşı yazdığı yazıda münase- betsiz ve mütecaviz bir nokta vâr ki; süküt Son Posta der ki; “Amerikada Türk propagan dası yapacağımıza, Türkiyede Amerika propagandası mı yapı yoruz?.. Bu fahiş ve ayıp'bir tecavüz dür, Türk gazeteciliği hakkında en fena propagandayı böyle ma nasız ithamlarla kendisi yap- tığının bilmem Son Posta far- kında mıdır?. Eğer (Milliyet) te çalışan- lar da Son Postadaki arkadaş- larma garaz isnat etmek istese- lerdi, aynı yazının sekiz gün evvel İstanbulda başka bir sa- bah gazetesinde intişar ettiği halde buna ses çıkarmamış ol- duklarını ileri sürerdi.. Hiç biri miz Amerika ekmeği yemiyo- ruz. Ve bir Türk öteki Türke hamiyet eksikliği isnat etmek hakkma malik değildir. eçiştirilemez. Yerli malı kullanan konferanscı |, Dün akşam (radyo) da Zira- at bankası mi ismi- ni unuttuğum bir zat bir kon- ferans verdi. Bir az acele söy- bir tamakâr İskoçyalı hikâyesi anlattı. Sonunda de — Ben bu işim yalnız lâfını eden bir adam değilim! Haya- timda yerli malından başka bir sey kullanmam... dedi.. Fakat çabucak unutmuştu ki; konfe- Tansa bir İskoç bikâyesile baş- Tamıştır. FELEK MİLLİYET LL Sini Bahisler — | Hasta tedavisinde iktısat talar terkip etmek yahet süslü m tahzarat yazmak tibbi bir hata olu #abile meslek saygı ve bilgisinin n sanlığına delâlet edecek bir kusur te | lâkki olunur. Memlekette iktisadi buhran var denilen bugünlerde has talara iklim, ikametgâh, gıda ve de- va tayininde etibbanın her zaman- dan daha ziyade müteyakkız bulun- memleketi da hilinde teşhis ve tedavisi kabil olan bir hastanın, yahut teşhisi takarrür ve tedavisi gayri kabil olduğu tahak ması icabeder.Meselâ e lara gitmek istemi mek aileyi teselli için geniş zaman. larda mazur gürülebilecek (meslek Fakat bu- gün meslek dahilinde memleketin etıbbaya ni aldığından tıbbın bu kabil nezake ti memleketin menfaatlariyle daha samimi bir surette mezcetmeye gay nezaketi addedilebilirdi. vazifesi ginlere verilecek gıda İlistesi de kirlerinkinin ayas olmaz, bunu ber| ir. Fakat bugün şah- tabip müdril si vüs'ati düşünürken o memleketin iktisadiyatını da ayrıca nazarı dik kate almak icabedecektir. Meselâ memleket mahsulü taze süt durur. ken ecnebi diyardan gelme süt toz- larını, konservelerini kullandırmak mebrul o hububat varken cenebi memleketlerden gelme memleketimizde süslü paketler içindeki hububat un. larını tavsiye eterek olmaz. İlâç intihabında da hem şahsın menfaati göz önünde tutulmalıdır. İlaç meselesin- hem de memleketin de her tabibin alelâde zamanlarda ayete mecbur olduğu esasları tafni etmiyeceğim. İlaç hastaya mutlaka lüzumu varsa yazılır, ilâcı mümkün mertebe hastanm alabilececği basi bir şekilde vermek; lüzumu olmayan srvağ ve tali mevadı hâzfetmek lâ Meselâ midede fartı ifraz dan muztarip bir hastaya bikerbo- nat yazılacağı zaman ( 100 - 200 )| gramı bir paket ve yahut kutuya ko durmak yemeklerden sonra birer zımdır. kahve kaşığı mıktarında almayı tav. siye etmel? dahâ idareli, aynı ilâct bi gramlık paketlere tevzi olacağını rer, ettirmek daha masraflı bile düşünmek itabeder. Belladon verileceği zaman zıbg halinde alelâde bir birlikte bir de damlalık yazmak ilâci bir damlalıklı bir şişeile verdirmek ten daha ucuz çıkacağını nazarı itiba re — lâzımgelir. yerkana müptela bir ha: ucuz, ayni maksat içi mek biraz daha fiyatlı tabü kalaba yazmak çok pahalı olduğunu düşün mek zarureti vardır. Bilhassa hastalara cenebi mastah geli yemek — fazla düşünmek lâzungelir. Bir çoll avrupa mustah- zarları havi oldukları müessir mad- delerin en aşağı üç-dört misli fiyat- lariyle satılmaktadır. Bunlara veri len para ilâcın hakiki değerinde de- ği kısmen fabrikaların propaganda için yaptıkları reklâm kn senn da ilce süslemek için terletik leri yaldızlardır. Fenni hiç bir kıymetleri olmadığı belde ecmleketimizde tutunan, e. kuvvet şurubu diye satılan halitale- | rm nöden mürekkep olduğumu, ne miktar müessir maddeyi havi bulun daime bilmek ve bulmak bile ka- ildir. Mustahzaratın İnaletta- yin istimali daha büyük mahzurlar göstermektedir. Havi oldukları muhtelif ilâçlar dan bazis hasta için fnideli olsa bi- le diğer bazısı hastalığa tamamen! aksi tesir yapabilecek mahiyette lanuyor. Tabip vereceği ilâcı hastanın ve! hastalığın hususiyetine göre miktar | landırır, ve meze edersedaha basit | — Öyle. Canım, o da çok © pek alâ Süheylâyı boşayacak- .tım ya, o mani oldu. Ne ise, gider, görürüm kendisini. Be- nim kaza gelince, eğer bu para lar kurtulmazsa boşaya cağım. Gitsin, o başkalarının mes'uliyeti altında kendini ha. adama gülmekten kendini ala- mıyordu. — Şimdi evvelâ para mese lesini takip edin. Ötekileri dü şünmeğe vakit vardır. — Hakkınız var, üstat. He men midi Fuat Sami Beyi gö- Mukbil Nedim Bey, geldiği gibi telâş içinde Reşit Beyle Abime Nebil ellerin Milliyet'in Edebi Romanı: 110 BAŞI DÖNÜ sıktı, | gö KLER Jbrahim NECMİ Ahmet Nebil, odasına dön- düğü zaman, kapının önünde kısarak boylu, bol bir çarşafa bürünmüş, şekilsiz bir kadın heyulâsı kımıldadı. Koridorun boşluğu arasında yüzü fark ©- dilmiyordu. Bu karaltının için > kımıldar bir karaltı gibiy- ei Nebil dikat bie — ra Pb mer yavrusu. ikanlı bu çetrefil sade” ya Beli Yüreği oynadı. Bu ses, bu söyleyiş olsa olsa Şe- küfe bacının olabilirdi. Bu sa- dık zenci karısı buralara kadar kendisini e : mutlaka t ,önderilmiş olacı >i. — A! Ayol Beni tanıyama dm mı? Ben im yal — Gel bakalım. Hoş gel din, i muvafık gör 17 ve iyi terkipler vücude get | sılan her reçete yaratılmış bir meleke ve mümaresesi okunur. Bu gibi hakikatler düşünülürse mustah zarata fazla temayül etmeyi doktor luğun şanma yakıştıramayanlara hak vermek lâzmgeliyor. Terkibi iyice malüm ve tesiri ta- | hakkuk etmiş mustahzarat yazmak icabettiği zaman memleketimizde İ- İİ mal edilenleri tercih etmeyi de vazi fe edinmelidir. Burada göğsüm kahararak srzede rim ki yerli mustahzaratımızın mü- him bir kısmı itimada lâyıktır. Yerli seromlar, aşılar, ampuller, kompri meler, mahlüller, şuruplar; | sarap- lar, tozlar, hidrofil pamuk gibi halen Sıhhiye ve muavcneti içimaiye ve- kâletinden müsaadesi almmış ve sıh hiye mecmuasınm 1931 senesi teşri - | nievvel nushasında müfrodatı ilân edilen 226 mastahzaratımız vardır. Eczacı beylerin bir zümresi tarafın dan yerli nmstahzaratın fiatlerile bir likte ve ecnebi mustahzaratiyle mü- kayeseli tertip ettikleri cetvellerden dimize geçen birkaç nurhayı nümu ne olarak takdim ediyorum. Yerli tıbbi mustahzarat sahiplerinden bir çoğunun eserlerini tanıttırmak için ecnebilerni yaptıkları raklâm usulü- nü tatbikte ihmal gösterdiklerini de burada zikretmekten & geçemiyece- Kim. Yerli bir çok raustahzaratımız var ki kıymetli ve-ciddi bir sa'yın mahsulüdür. Fakat eseri yalnız sa- hibi tanıyor, temaşa ediyor, etibba- | nın eline tek bir nümune bile gönde | rilmemiştir. Eseri yaratmak değil | tanıtmak ta bir vazifedir. | üç tertip ederken nazarı dikka: te almacak mühim bir mesele daha vardır. Sıhhiye ve muaveneti içtima iye vekâleti tarafından tıbbi gazeti lerle de tamim edildiği veçhile went akik üiçler yazlrmn kükâ- metimiz tarafından da tasdik edilen beynelmilel muahedeler mucibince fabrika ismi zikredilmesi bile ecza- nelerce o fabrikanın mamülâts veril. mesi mecburiyeti vardır. Meselâ as- pirin yazılırsa mutlaka Bayer fabri- kası mamülâtı, ürotropine yazılırsa Schering fabriknsı mamülâtı verile cektir. Bu gibi ilâçlar ancak kimyevi ismiyle yazılırsa her fabrikanın yap kaç misli ucuz fintle sattı elde edilebilecektir. Bu maruzatınla maksadım çalıştığımı © zannediyo- rum, Asıl gaye tedavide muktasit ol! tavzihe tahzarata yahut ecnebi © mustahza-| rata karşı alâkasızlık tavsiye etmek değildir. Bir hastanın tedavisi için ayni derecede müessir maddelerden nisbeten pahalr ölan yazılırsa hasta- ya ve memlekete; karşı mes'ul olan zatın reçete İle itü emri veren etıbba le | olduğunu hatırlatmakla beraber bu işte yalnız doktorların gayreti kâfi gelmiyeceğine de kaniim, Memleke- * | tmizde mustahzarat yapan labora- tuvarlar ve reçeteleri ihzareden ocza nelerde ciddiyet ve kanaatle bu ikti KANUNUEVVEL maktır, lanlettayin tekmil tebbi mus | sat mücadelesine © yardımcı olmalı dırlar, Gülhane Dahiliye kliniği #izallimi Dr. Abdülkadir Yeni neşriyat Bir rapor, üç konferans Doktor Cevdet Nasuhi Beyin es. | pi ridir, Mevzular şunlardır: Türkiye. de ziraikooperatiğçilik, itiyat ve ta- sarraf, kooperatifin ilmühali, kez bankaları. Muallim Halit kitaphanesi mer. bu kitapla Türk kütüphanesine güzel bir eser hediye etmistir. parföm ve pudra o0ik DE PAkiŞ Zarafetinin idamesi için her kadınım kullandığı alamod Bourjois-Paris 1931 Kaçakçılar “ Aklınızın erdiği her yerde, sö- kakta, evde, mektepte ve her kö. şede; kaçakçılar le hilde mevc te.istiyla tasaih bulabileceği- sından tutup devlet kuvvetine teslim edeceksiniz, ya- hut yaşamak hakkından vazgeçecek siniz, — İshet Paşa”. 12-11-1931. Halep, Malatya ile; Diyarıbekir'- dı. Halep bunlardan koparıldı. Aç- lığı, sefalete mahküm edildi. Halepli, neyini, kime satacaklı? Hudut bir demiryolunun sırlı. idi, amma arada bir duvar vardı. Bu du-| var, Türk gümrüğü idi. Türk güm- rüğü müstemleke ile | müstakil ii memleket arasını ayırıyordu. o Her| Türkiye'ye Fransa'nın malını sok- mk b için Türk haznesine ödemek, Türk sanayini koruyan © kanuna baş eymek şarttı, mek için bindir şahit ister. Payas'- tan Cizre'ye kadar uzayan kirli şerit, Suriye'likten buraları çoktan | çıkardı, Suriye'ye hüküm edenler, | buraya ipten kazıktan — kurtulmuş Ermeni taşmaklarını, Çeçen ve Kürt eşkıyasını, asırlardan beri a- sıl ve nesillerini unutan adamları: Sen Asorisin, Sen Süryanisin, diye birer kalp takarak Türkiye'ye düş- man etmek için hudut boyuna top- ladıl Hudut boyu macera aramalarına göz yumulanların vatanı oldu. İane ile Ermeni yurtları yapıldı. Bunlar ne yeyip ne içeceklerdi? Bunları ne Suriye ve ne insani- edenler beslerdi. Halep ise, günden güne sönüyordu. Halep'in başedece- ği zanaatlar Türkiye'de de ilerliyor. du. Halep yaptığını içinde satabilen bir şehir de değildi. Halep e kaçak sehrin, baş kar çakçı şehri oldu. ... Halep; bağlandığı toprak nasıl soyuluyorsa, Türkiyeyi tıpkı öyle, tıpla bir müstemleke gibi soymaya kalktı. Ecnebi malı sorgusuz, sual siz Türkiyeye sokulacaktı, Zengin- leri iş başma geçti. Şubelerde çalı- şacak elemanlar hazırdı. Hududa geçmiyen bu güruh gümrük hudu- dunu ortadan silmeye çalışmaya baş ladılar. lane ile hudutboyuna doldurulan ermeniler. Himaya ile Türk hududunda te- cemmüe davet edilen ermeniler. Kendilerine parasız arazi verilen Birkaç yüz ellilik, Türkiye'de elini kana bulaştırıp bir hafta sonra Halep'ten mektubu gelen kara hahtlılar. Eşkıyalıktan başka san'atı olma- dığından yukarıda tutunamayanlar, Kürtle Ermeniyi kardeş yapaca- ğa, diye etrafı dolandıranlar, 'Vatansızlar ve her şekilde alça- lanlar; Kaçakçı bayrağının altında top laadılar, ... Suriye'ye bükmedenlerin bu ikte. luydı, görüyorlardı. Bundan faide u muyorlardı. Huduttan itibaren içeri | ye dağa eietlr, ölüler enfa. t zinciri ile kendilerine bağlayacak- İse, benetliyocükler; kaçaliılğı yal. nız iktisadi kazançlarına değil, siya- İ si emellerine'de âlet edeceklerdi. ses | kın hududunu tutmadan yukarıdal İ lerin küplerindeki altınları aşağı dirmek azmile tecavüze geçtiler. Menfaat; cahillerle, vatan sevgisi kıt olanlarla Erinenilerin arasını İko- layen buldu. Eski tonışıklıklardan İstifade edildi. Yukarıda hava bo zuldu. o Ucuzluk karşısında ka İ raran gözler kaçağı mübah görüyor İ du. Kaçakçılar iki taraftan hududu vurmak iğin elele verdiler. Naşit Hakkı Halep Suriye'ye kaldı. İ le, Mardim'le, Siirt'le beraber yaşar- | Bugün Halep civarına Suriye de- |” yet komiteleri, ne Suriye'ye hüküm | | Plünlr idiler. Türk demiryolu Şar Nara muazzam ve muhteşem filmde karanlık sergüzeştlere karış tablolarını göreceksini. HENRY GARAT | Bu hafta | ELHAMRA Sinemasında CLARA TAMBOUR ve ALİCE COCEA ile beraber temsil ettiği Gel Boşanalımlli (DELPHİNE) fransızça sözlü ve şarkılı fevka- ide vodvilde büyük muvaffaki- yet kazanıyor. 2 saatlik meş'e ve musiki Gülhane müsamereleri | Gülhahehin bu seneki tıbbi mü- samerelerinin ikincisi 13-12:931 ta- rihinde konferans salonunda yapıl. dı, Bakteriyoloji muavini | doktor Niyazi Bey tarafından Miyeloit lö - semi vak'ası takdim edildi. Gümüş suyu hastanesi dahiliye mütchassısı doktor Raşit Bey tarafından Kinop | lazminin tropika gametleri” üzerine | tesiri bakkında kiliniğe o müstenit | bir tetkik tebliğ edildi. Röntgen mütehassıs «muallim izm Bey tarafından | disit ve röntgenle teşhisin ehemmi yeti; muallim Abdül Kadir Lütfi B, tarafından hasta todavisinde iktisat mevzulu iki konferans verildi. Mü- müderris Tevfik Salim Paşa, öperatör Burhan, (O muallim Küm, Abdül Kadır Lütfi, Şükrü Murat İbrahim, Lütfi, Refik | Münir Beyler iştirak etmişlerdir... | Muallim Abdülkadir Bey tarafın. | dan hasta tedavisinde iktisat hak- | kındaki konferansı umumi alâkayı | eelbetmiş ve şiddetle alkışlanmış ter. | İLAN : Eyüplü mükriz Yusuf E- fendiye maaş cüzdanımı terbin - ve tevkil eyledim. e Vekâleten azlimi protesto ile Eminönü malmildiriye- tine bildirdim. Maaş cüzdanı çeke: | İ racağımdan diğerinin hükmü olma | dığımı ilân eylerim. Mütekait Ke- nan, | | | E1 Eserleri gayet güzel bir na, bacı, benim için ne söyle. | di? — Ah! Hep ağlıyor, hep ağ 3 lıyor.. “Beni Nebil Beyisi git- — A! Hoş buldu, ama, hoş | ti,, diyor, ağlıyor.” i. Ayo, sen neler yap- — Ağlıyor ha? Ah, bacı ben u? de ağlıyorum, Pasin de içim — Gel içeriye de konuşa- | yanıyor, Im, Şeküfe bacı. — Kuzum eylâdisi... Şindi Ahmet Nebil hademeye bi- raz kimseyi sokmamasını ten- bih ederek zenci bacıyı odasına aldı. — Hayır ola bacım, ne var bakalım? — Ayo, sen bizim Nebahati Sik niye gücendirdin öy- le? Ahmet Nebil, derin derin i- çini çekti: — Ben onu gücendirmek istemezdim. Fakat bizi çeke- mediler, bacı. Onlar da belâla rını buluyorlar ama neyleyim ben mahvolduktan sonra... — A! Ayo! Neye mafolak- — Sen Nebahat gördü mü? ere ekin Hanımı gl ne yapacak? lişi bir şahit, bir emare olmuş- tu, Ona seviniyordu. Şüküfe bacının karmakarı- şık Dik yeli arasından anlı e ii Kebir kül runu affettirmeğe © çalışacak — Ne yapacağımı; biliyor yerde meyüsen geri çekilmesi- muyum ya? — Al ben de bilmiyo. Ne ni yanlış bulmuştau, Ahmet Nebil, © birden bire bahat hanımsı da bilmiyo. An | zihnini içinde bir karar verdi: nesi de bilmiyo.. — Bacı, öyle ise ben bir mek m ye tup yazayım, Sana vereyim. Nebahat Hanıma götür onda gönderdi — Aa! O göndermedi, Ha- | ne cevap verirse onu da bana miyyet Hanrmısı gonderdi. — Hamiyet Hanım.. O ne | dar zahmete hacet yok. Şehza- diyor? getirirsin, Hem ta buralara ka debaşında oturduğum yere ka- — Diyo ku böyle çocukluk: | dar gelsen kâfi.. Beyisi lar olur amma, o Nabil üküfe bacı, kucağında bü- üküfe bacın ge ün varlığını anlatmağa ça: İışan perişan, fakat ruhlu bir eser olmuştu: Delikanlı bura- da yirmi dört senelik saf ve ma sum hayatının bütün temizliği ni Şişli âleminin bu erkek avı- na çıkmış bozuk ruhları nasıl ifsat ettiğini pişman Ola ola, yana yana itiraf ediyordu, Ne. bahate bütün günhlarını anlata rak, “bunlardan sonra senin gi bi tertemiz bir meleğe lâyık ol mdığımı biliyorum, Fakat bir günahkârdan bir töbekâr yap- mak İstersen, hayatımın bu kir li bir kaç haftasını mazinin ka- ranlıklarma gömmeğe razı 0- lursan, lâyık olmadığım saade- ti bana vermiş olursun.,, diyor du. Delikanlı, bütün ümitlerini öyle kaçmasın, Gene be yüttüğü iki gencin £ saadetini | ken, evini de Şüküfe bacıya ta! iyo... | temin için her şeyi yapmağa ha | rit etti: Ahmet Nebil, Şüküfe bacı- Dargınlık tuz, biber gibi di, zırdı, Ahmet Nebil, birden bi. | s1? Bunda maflık bir şey yok.. | nın çapraşık dilinden hakikati" | re içinde parlayan — Bacıcığım, cevap verirse kavramakta çok zahmet çeki: | canlandı. Masanın başma geç- | tir DE mı? yordu. Zaten dağmık olan ka- | ti. Kalemini eline aldı. Uzun fasının içinde adeta pe e e 1 Ne j “Ahmet Nebil ümit güneşi WARNER BAXTER ve MARGUE gibi dahi san'atkârlar tarafından temsil edilen ADALET KURŞUNU müthiş döğüşmeleri ve muannit kinleri tasvir edilmektedir, Bu filmi görenler mutlaka beğeneceklerdir. Zira perdeye inikâs ettiri- len bir çok yenilikler ve süfli mahallendeki hakiki hayat sahneleri ile Parisli bir dansözün muhteris aşk cten zengin varyete numeroları MAJIK ük #ransızça filim birden: Sinema yıldızı İstanbullu RADİFE, BEHAR HANIM BEKÂR filminde alkışlanıyor. İlâveten: HERKES KENDİ "BAHTİNA Fransızça büyük operet Yazan: Richand Vosü. Tercüme eden: | Cemal Rifat İ nü | İHSAN, Muallim Mubahat Bey tarafından Ss Tercüme edilen Ameli Hayat Alimi Es (HERBERT N. GASSON) 'un ES İDEAL BURO YENİ MÜSTERİ — BULMAK SAN'ATİ Bütün İş adamlarına tavsiye ederiz. Tevzi mahalli: Milliyet Matbaası. ET LİVİNGSTON batakhanelerde geçen hayatı ve fee a e irTiyatrosu KATİL ye TL LI 1 Altı yaşından aşağı olan ç0- Cumartesi gü- DOKTOR | cuklar tiyatroya kabul edile | mezler, mi Fransız Tiyatrosunda Raşit Riza ve Arkadaşları 17 - Vinci Künun perşembe AFACAN Komedi 4 perde Nakleden:; Mahmut Yesari Bey. 18 - 1 inci Kânen cuma matine AKTÖR KİN Piyes 4 perde 1 tablo 18 - 1 inci Kâmın cuma al NUR BABA Vodvil 4 perde Nakleden: Tenirrofik Ahmet Nuri Bey, pasa Üsküdar Hâle Sinemasında Cephede bir Casusluk Mümessili: Me Mariyet Perşembe gününden itibaren Kadıköy Süreyya Sinemasında Şefkat Hanri Botay'ın romanın- dan muktebes Marsel Şantal © Sözlü ve şarkılı film Gelecek program: Bedavac'lar Kıralı Milton şekilde intişar etmiştir. parlamıştı. Şüküfe bacının iş- ten yamrı yumru olmuş. kara, ni sevinçle öptü... ze Ne KARA HABERLER Ahmet Nebil, matbaadan yorgun yorgun çıkmış, ince in- ce yağan can sıkıntısı veren bir yağmurun sicimleri altında hım miyerek hemen odasına e yordu, Kapının iç tarafına (o girer girmez, alt kattaki tek odada oturan yaşlıca ev sahibi kadı- nın çatlak sesi: — Hah, işte geldi! Diye aksetti, bir ümitle | yarın sabah erkenden bana ge- ha oki a ile b kulanarak o taraf baktı, (Devamı var)”