Tarihi Tefrika: 2 Sabatay Zevi! Nakleden : R.N. Yer yüzünde hiç bir yer ve yurdu olmayan millet ! Sabatay Zevi'yi meydana atan fikirlerin menşe ve menbaları neydi? Otuz sene muharebesi esna- sında Yahudiler Almanyada bu sayede hususi bir himayeye mazhar olmuşlardır. Fakat ta- li ve mukadderatın türlü türlü cilvelerine, kâh iyi, kâh fena tecellisine karşı Yahudilerin kalbinde şu kanaat hâsıl oldu: Servet hem bir şeydir, hem de hiç bir şeydir. Mal, mülk, ser- vet hayat için lâzım olan şey- lerdir. Fakat bunlar hayatı te- min etmeğe kâfi değildir. Her şey muvakkattir. Bundan şu ne tice çıktı: Yahudilerin mal ve mülkü de bir merkeze, bir “mes lerin konuşulduğunu, ken ilinden olmayan şarkıların söylendiğini, kendisine yaban- cı olan hikâyeleri duyardı. Ken disinin olmayan şenlikler gö- rürdü. Bunlarm hiç biri kendi- Bin değildi. Cereyan eden kanli mubarebeler Yahudinin ideali için değildi. Hulâsa onu dinle- yen bir kulak yoktu. Onun ız- tırabını duyan bir kalp yoktu. Yahudi kendi hayatının elem ve sevincini kendi meskeninin dört duvarı arasında saklama- ğa mecburdu. Yahüdinin ruhu bu suretle bir melce ve meskenden mah- rum demektil, Yahudiye dost olabilmek için bütün dünya on dan şunu istiyordu: Dünyanın itiket ve imanından daha eski olan iman ve itikadından vaz- geçmesi... Onun için Yahudi lık. Kendi ruhlarının derinlilde. rinden çıkararak bir din vücude getirmiş olanlar dinlerini de- ğiştirmek şeklindeki her türlü harekete mukavemet edebilir- ler. Lâkin Yahudi için böyle bir mukavemet kuvvetinin kök salmasına imkân verecek saha mevcut değildi. Din, muayyen bir sahada inkişaf eden en yük sek bir hayat şeklinin çiçeği de mektir. Ve muayyen bir cema- at arasmda inkişaf eden bir çi çek... Bu şeraitten mahrum ka- İmca kökünden ayrılmış bir an aneden ibaret kalır!, Onun için Yahudinin din ve itikadı da bir merkez ve mes- kenden mahrum demekti!. Bir dünya tasavvur ediniz ki münakale ve muhabere vasıta- larından mahrum olsun; böyle bir âlemde, mesafeyi kısaltan vessitten biri yok demektir. Tabii böyle bir âlemde bir yer den başka bir yere kalkıp git- mek, dalma yabancı bir yer ile karşılaşmaktan başka bir şey değildir. Şarktan gelen bir Arap ile dünyanın her köşesinden gelen bir Yahudi herkesin hayret ve taaccüple baktığı insanlar de- mekti, İrk ve âdetlerin başkalı bu taaccübü büsbütün arttıran âmillerdi. Bu ayrılık başkalarına nasıl bir his ilham ediyordu?.. Husumet!.... Fakat gizli bir korku'ile karı- şık bir husumet!... Onun için Yahudi, tapkı cüzam illetine tu tulmuş bir betbabtın etrafına verdiği ihtiraz ve nefret hissi- ni vermiş oluyordu!, Yabudi iie de bir meli “mesken” i yok- cer bir yurdu olmayan bir millet! Lâkin her insanın bir yurdu olmak lâzım gelir. Hiç birin- san yoktur ki bir yurdu olmak. sızın, yahut barmacak bir,mes kenden mahrum olarak yaşaya bilsin!. Başkaları ondan bunu mahrum ediyor farzediniz, onu yurtsuz, meskensiz kalmağa mecbur bırakıyor diye tasav- vur ediniz. “O halde bu adem yerde, yani kendi kalbinin için de kendine bir yurt yaratmak ihtiyacındadır. Hakikat ondan almabilir; fakat onu hayal ile yaşamaktan kimse menedemez. İşte Yahudi bunda emsaline na dir tesadüf olunur bir derecede muvaffak olmuştur. Yahudi ta rihte yegâne olarak böyle bir mevki sahibi bulunuyor. Yahudi, zamanının kendisini mahrum ettiği her şeyi mevcu diyetinin derinliklerine topla- dı, biriktirdi: Ecdadının mefa- hiri, gayeleri, mazi ve tarihi, uzun asırlardan beri gelen ü- mit ve itikatları, Onun kalbin- de bu mazinin bütün an'anatı hâtıratı yaşıyordu. Yahudi bu suretle hal ve mazisi ile yaşa- Bunun iki mühim neticesi oldu ki anlı mız” şu MACE rayı lâyikile anlayabilmek için unutmamak lâzım geliyor. Bun lar Tevratta, ahdi atikte, embi yâ faslında mukaddes veunutul maz bir surette tasvir edilmiş tir. Telmut, daima değişen (bal) in ahdi atik ile, âhenktar bir vaziyete konması için vücu de getirilmiş bir eserdir. Tel- mut'ta mazinin bü hatıratı tev zenginleştirilmiştir. ni ve adli müessesesi, cazip hi kâyeleri, efsaneleri, aşk şarkıla rı, tarihi sicilleri budur. Yahu- di çocukları binlerce sene evvel cereyan eden yekâyiin havası içinde büyük demektir. Binaenaleyh Yahudi şarkta yaşamaktan vazgeçmemiştir!.... Fakat Yahudi tarihi, yalnız vekayiin, muharebelerin, mülü kün sukutu ve saltanatı, muha ceretlerin hikâyesi olmaktan i- baret değildir. O aynı zamanda ruhani ve maddi âlemlerin de biribirine girift olmuş bir mec- muası demektir. Yani bir kav- min ve bir dinin tekâmülüdür. Yahudiler yalnız iklim ve içti- maiyat şeraiti dahilinde inkişaf etmiş olmakla kalmadılar, Dini bir fikri taşıyan bir cemaat ol- muşlardır. Bu itibarla tarihte yegânedirler. (Devamı var) v Söke Plânsız Inşaat Muhiddin B. neşriyata cevap veriyor Bir gazetede yazılan “Plân- sız İnşaat mı,, isimli başmaka- le, belediye riyasetince alâka i- le karşılanmıştır. Dün bu hu- susta Vali ve Belediye reisi Mu hiddin R bir muharririmize demiştir ki: — “Plânsiz İnşaat mı,, ser lavbası altındaki makale, gaze: | telerde intişar eden havadizle- re istinat ediyor. Halbuki bu havadisler vaziyete tam bir te. tabuk göstermemektedir. Yapılan şey, keresteciler yan gın yeri dolayısile harap olan ve mürüru uburu işkâl eden mmtakanın mevzii bir tanzi.| de minden ibarettir Bu yapılmadı- ğı takdirde halkın günlük haya w pek ziyade tazyik edilmiş o- ur. Ve işin ehemmiyeti plâna in tizar lünün fevkinde- dir. Tanzim edilmek istenilen bu yolun Eyüp tramvay güzer gâhı olması mevzuu bahis de- ğildir. Selim Sırrı Beyin konferansı Radyoda yarın akşam saat sekiz buçukta Selim Sırı Bey “Feragat,, mevzulu bir verecektir. Fransa bankası ne ziyan etti? PARİS, 15 (ALA.) — Mali- ye nazırı M. Flandin, parlamen toda irat ettiği bir nutukta İn- giliz lirasının sukutunun Fran- sa bankasma da iki buçuk mil. yar kaydettiğniş söy demiştir. Buhran, evlenme Dairelerine Giremiyor (Başı 1 inci sahifede) dar üstada muavinlik eden Ga Tip Bey seslendi: — Oh, gazeteci Bey, buyu run.. Burada buhran yok.. — Evlenme işleri mi? Ee, ondan çok (one? Buh- ran ne kadar artarsa © artsın, hayret etmeyin evlenenlerin ye künu o nispette kabarıyor.. — Ya bekâr vergisi teklifi- nin tesirleri? — Ne diyorsunuz? o Bunu duyanlar kanuni müddete bile riayet etmek istemiyor, nikâh- larmın bir an evvel (o akti için uğraşıyorlar. Kanuni müdde- te riayete mecbur oldukları, 15 gün beklemek zaruri oldu- ğunu kendilerine anlatıncaya kadar ne müşkülât çekiyoruz, bilseniz,. — Demek bir taraftan buh ran, diğer taraftan bekâr vergi si teklifi evlenenlerin adedini arttırdı. — Hiç şüphe etmeyin. Yal nız 1931 senesi içinde bize mü racaat edenlerin adedi (1550) yi bulmuştur. — Bunların hepsi evlendi mi? — Hayır, bu da bir muam- ma.. Bunlardan bazıları müra- caatlarını meticelendirmediler. Galip Bez bu sualime iki &- lini açmak ve yüzüme istifham köri bir surette bakmakla cevap — İzdivaçlar en çok sene nin hangi aymda oluyor? — Bu sene temmuz birinci- — Sacaklar, ia sıcak. lar... Teskini atış... 50 yaşında geç mi? sık, inkitaa EN Bir aralık odaya bir İngiliz girdi. Memur Bey kâğıtlarını gözden geçir- v tebessümle başmı kaldır- — 50 yaşında, pek geç de- gil mi? Dedi. İngiliz soğuk kanla: cak evlenme zamanı geldiğine kaniim. Ve.. Hâlâ da size bu ei vermeğe düşünüyorum.,, Yaşlı güveyi odadan çıkar çıkmaz Galip Bey dudaklarm- da eksik etmediği tebessümle bana hitap ederek: — BRE etmeyin, sinleri ileride olan ihtiyarlarım genç- lerle evlendiklerine ekseriya şa hit oluyoruz, dedi. — İzdivaçlar, en çok, han- gi tabakada oluyor? — Ekseriyeti fakir tabaka- 81 teşkil ediyor; şoförler, işçi- seç çiftçiler ve nihayet müs- ve memurlar. — Beyoğlunda o muhtelif jmilletler bulunduğuna göre? — Birinciliği Türkler alr- yor. Sonra sırasile Museviler, Rumlar, Ermeniler ve ecnebi- ler gelmektedir. — Son günlerde büyük izdi vaçlar oldu mu? — Evet, bazı maruf kimse- imei SE ğlunda bir a eee için adedini öğren- mek kabil mi? — Elbet. 1931 senesi Kânu musanisinde 140, Şubatta 127, Martta 121, Nisanda 105, Ma- yısta 119, o Haziranda 142, Temmuzda 157, © Ağustosta 124, Eylülde 128, Teşrinievvel de 125, Teşrinisanide 146 kişi evlenmiştir. ayında?. Bekâr vergisi — Şimdiye kadar yapılan müracaatlar nazarı dikkate alı- nacak olursa bu aym dadol- gun olacağı e me ei rm şı epeyce ka- bartacak demek.. — Öyle... Kıyafet Nikâh memurları kıyafet husu sunda çok titiz. Zaten kanun dada hat var ya. Galip Beye sordum: — Merasime riayet ediliyor mi?» — kek çoklerr ediyorlar, “| Büyükada KANUN UEVVEL 1931 Gazi Hz. Belediyenin telgrafına cevap gönderdiler Adaların elektrik tesisatının resmi küşadı münasebetile Bü- yük Reisicümhur Mustafa Ke- mal Hazretlerine İstanbul Va- li ve Belediye reisi Muhiddin Bey tarafından şu telgraf çekil miştiz “Muasır medeniyetin en fe yizli nimetlerinden olan elek- trik kuvvetinin senelerden beri mühtaç ve müştak bulunan gü zel İstanbulun güzel Büyüka- adası bu akşam hakikaten lâyik olduğu bir ümran ve refah va- sıtasına kavuşurken merasime iştirak eden bini mütecaviz gü zide ve münevver halkm müt- tefikan'arzu ve kararile feyzini borçlu oldukları cümhuriyet i- deresine ve onun banisine, bü- yük Reise izhar ettikleri min- | net ve şükranları tazimat ve tekrimatı mahsusamla huzuru âlinize refetmekle , bahtiyarım efendim hazretleri. Reisicümhur hazretleri şu cevabı göndermişlerdir: “Hakkımda gösterilen sami- mi hislere teşekkür ederim efen düm.,, Recep Beyin cevrbi Cümhuriyet Halk Fırkası kâ ! tibi umumisi Recep Beye de şu telgraf çekilmişti: “Recep Beyfendi, mutat merasimi bu akşam ifadan sonra elektrik cereyanı vermek müyesser oldü. Bugün kü salim ve en doğru vaziyeti ihdas ve ibda hususunda sebke den kıymetli | rehberliği ve müzabareti devletlerini İisanr şükranla yadettik. Arzı keyfi- yet eder, saadetinizi temenni e derim efendim.,, Recep Bey şu cevabı gönder miştir; “Ben de İstanbul hemşörisi sıfatile bu neticeyi temin hükümet hakkında ayn: şükran hissi ile mütehassisim, Muhab betinize teşekkür eder, Adalı hemşerilerimin ” “her gün daha mes'ut olmalarını temenni ede rim efendim.,, ————— —— Güzel tuvaletlerle hattâ beyaz gelin elbiselerile gelenler var. Yalnız, Galip Bey biraz durakladı. Ağzından baklayı çıkarsm mı, ira mı? Ben tekrar sor — Yalnız, ne oluyor, de- — Evet, yalnız, bazt muse viler merasime merasime etmi yorlar; meselâ: arkasındanküfe sini, başından balık tablasını kapıda bırakarak evlenmeye ge lenler var, — Böylelerine karşı ne ya- parsmız? — Biz bunları kanuna riaye te davet eder, temiz kıyafetle gelmeleri için geri göndeririz. Ve bunun tesirini kısa bir za- manda görürüz. Biraz sonra sırtından küfe- sini, başından balık tablasını a tan vatandaş adeta tanınmıya- çak bir kıyafette ; karışımızda “arzı endam,, eder. Mişon Ef.nin kurnazlığı değil, ki... — Şöyle bir, ikisi, — Meselâ bir Mişon Efen- di var, Diz kapaklarından bi- raz aşağı uzanan panto- lonu ile her gün bir iki defa ge lir. En müdavim iş takip eden lerden biri., Her verdiği beyan namede evlenecek adam tüc- car da olsa, onu (o çırak veya müstehdim yazdırmağa yelte- nir, — Maksadı?. * — Gayet basit. Tayyare cemiyetinin evlenme cüzdanla- rından ucuzca alabilmek için. — Son bir sual daha.. Ev- lenmek için Beyoğlu dairesine bu kadar rağbetin sebebi? — Buna bilmem ne diye- lim?, Üstadım Abdullah Efen dinin Beyoğlu muhitine kendi- sini fazla sevdirmesi mi? Her gelen üstadr arıyor. Nazım NAFİZ | Nasıl Para Kazandınız? Kuy umcu Herantbaba yan efendi anlatıyor Sultan Azizin sipariş ettiği sıra gerdanlık bir gecede nasıl yapılır? Geniş masasının bir kenayı- | den gerdanlıklarmın bir benze- na kolunu (o dayıyan kır saçlı zat, beni karşısında (© görünce yerinde hafifçe doğruldu. De- dim ki : — Babayan Efendi ile gö- rüşmek istiyorum.. Kır saçlı zat, nezaketle yer gösterdi: — Babayan efendinin ken- disini arayorsunuz? Evet.. — Eyi ama, aradığınzı bu- lamıyacaksınız. Babayan Efen di sizlere ömür.. Ben onun üçüncü oğluyum: Herant Babayan... Hemen atıldım: — Mutlaka kendisi lâzım İ değil. Siz de bana soracağım şeylere dair malümat verebilir İ siniz... — Ne gibi? İzah ettim: — Bir anketimiz var:-Bir. çok kimselere, nasıl para kazan dınız? diye soruyoruz. Herant Babayan Efendinin keyfi pek yerinde değildi: — Yani gazeteye sermaye arıyorsun! dedi, yalnız za- manını eyi intihap etmemişsi- niz. Bu seneler, kuyumcuların ra yaktım. rm Elli kibriti uzatmak lütfünde bu- lundu. Söze tekrar ben başla- pederinizin ha- yatından bahsedebilirsiniz? Heranet Babayan Efendi, “ellerini oğuşturdu: — İnan olsun, hiç bilmiyo- rum. Zati merhum peder, bizi işlerine | karıştırmazdı. - Biz, eski terbiye usulile (| yetiştik. Kendisinin yanmda cigara bi- le içmezdim. Otur, demedik- ten sonra oturmazdım. — Peki, dedim, az çok na- sıl işe başladığı sizce malâm olması lâzım gelir . — Efendim, dedim ya.. Pek acemi idim. Pederime, büyük biraderlerim yardım ederlerdi. Ağabeylerimin biri vefat etti, öteki Parize gitti. Mağazayı ki alalı dört sene oldu. Size dört senelik hayatımdan e hiç enteresan'ol- — Hele söyleyin bakalım. — Yek, yok.. Ben şunun şurasında babadan kalan ser. maye ile iş görmeğe uğraşan bir adamım. Kendimden bah- | sedemem size... — O halde Babayan Efen- dinin hayatını anlatım. Herant Babayan (o Efendi, birkaç dakika düşündükten son ra kısaca anlattı: — Çocuktum ama yine ha- tırlıyorum, peder, ara dıra hi- ederdi. diği zaman çarşı içinde bir ku yumcunun yanına boğazı tok- luğuna çırak olarak girmiş, Fakat, işine çok (o mukayyet. miş. Az zamanda © ustasının gözüne girmiş. Şudur, budur derken çarşıda parmakla gös- terilir kuyumcu ustası olmuş. Asıl ismi, (Karabet) ti. O- kuması yazması yoktu. Yalnız sonraları imzasını atmağı öğ- renmişti. Babayan, adını son- radan koymuşlar. Bütün çarşılılar, kendisini severlermiş: — Baba adam.. Baba adam. derlermiş. Baba, baba derken nihayet “Babayan,, olup meydana çık- maş. Kendisi, (Beyoğlunda ilk bizi | miş. Usta Bodos yola çıkmışlar. İstanbula gel- | ri yoktu. Devir, Sultan Aziz devri. Saray, durmadan & mücevhere para döküyor. Pederin (o şöhreti, git gide Sultan Azizin de kulağına gi- diyor. Bir iki sipariş veriyor. Yaptığı gerdanlıklar, yü- zükler, küpeler, fevkalâde be- ğeniliyor. Nihayet günün bi- rinde kendisine kuyumcubaşı lık payesi veriliyor. Pederim, bu payeyi Sultan Hamidin zamanında da muha- faza etmişti. Sultan (Reşat, tahta çıkmea kuyumcubaşılık Kostantara (o Biraderlere geç- ti, Pederin bazı neş'eli zaman Tarı olurdu. Yine böyle bir neş işi İyesiştirilmek e ken di iş eti Kimbilir hangi iz edecekti. eder, iradeyi alır gözdesine limiz yamandır! Usta Bedros, yaman bir ku- yumcu imiş. Demiş ki — Emrin başım üstü Sabeha kaler çeker, gerdeği: lığı yetiştiririm.. Çalıştığım masanın üstüne yüz tane altm dizmelisin!, Belki o vakit, uykum kaçar da, gerdanlığı bitiririm.. Peder, gülmüş. Hemen ka- sadan yüz altm çıkarıp getir- Manukyan da, o gece iş başımda ( sabahı bulmuş. Erkenden, gerdanlı. | ğin bittiği haberini alınca, pe- | derin sevincini sormayın... Gayet fıkaraperver- adam mış kendisi. Bir gün çarşı için de bir fakir kuyumcuya tamam iki yüz altın borç vermiş. Ku- yumcu: — Aman, Babayan Efen- di, ben bu parayı sana nasıl öderim?.. diyince: — Canım, demiş, onu dü- şünmek lâzımsa ben düşünü. rüm , Sen parayı almağa bak.. * Birine ikram ettiği zaman, kırmızı bir at çekerlermiş. Çarşıya varınca, atm yula- rma yapışan yapışana.. Ee... Kolay mı ya... önüşte Babayan Efendi: — Hani benim atım? Der demez, hayvanı tutup getirene en aşağı bir altın İira bahşiş verirmiş. İşte, bizim (peder, böyle bir Babayan Efendi imiş. Şim- di, siz kalkımışsınız, bize sual sormağa... Merhum sağ olmalı idi de, paranın nasıl kazanıldığını si - ze anlatmalı idi. M. Salâhaddin Nahiye kongreleri bitti İspanya” EN kabine buhranı MADRİT, 15 (A.A.)— Ken dilerine nezaretler teklif edil- rab olasi Sosyallet rk erk erk nın almış oldukları hasebile kabinenin Sike teşek- külü temin edilmiştir. M. Azana, M. Prietoile M. Largo Cabellere'yi nezdine da vet eylemiş ve kendilerine Nafi ., Mesai ve Maarif nezaretleri ni teklif eylemiştir. Mumailey- Davetler Kısa hizmetli ve orta ehliyetnameliler Beyoğlu Askerlik Şubesi Riyase' töndemi 1 İlkinci kâmun 832 tarihinde sevkedilecek Kısa Hizmetli ve Orta Ehliyetnameyi Haiz Ef. lerin do ğum ve sımfları aşada gösterilmiş tr, Bu Efierin 29 Birime kâmum 831 Gaimieetimm gelmeleri ilân olu- iz, Piyade, levazım, (o Sanayi'i iye, sınıflarına mensup (Orta siliyarlkmmıli SEZ LEZ "24 doğumlu > bunlarla muameleye tabi olan- pe — Süvari, topçu, ölçme, istih- öm, muhabere, hava, nakliye (canli Bir tavzih Sarachane başında Ariz ye ile gazetemizde bir kari mektubu tar etmişti. Bu karimi ehe ahilik malâthanelerde yapılan kiloluk rakı- lardan zi anatel karıştırıldı- ğını ve bu madde muzir olduğu için, isar nazarı dikkatımı celbediyordu. Dün de Saraçhane başında lokan- taci Aziz beyden bir mektup aldık. Mumaileyh sattığı alâmeti farikalı Kalker elli ime ilem 2 söyley: isim m üralekai noktasindan yanlış bir zühule meydan vermemek için, mumaileyhin arzusu veçhile mesele. yi tavzih ederiz. Mevzun bahis mek tubu yazan Aziz B. lokantacı Aziz Et, değildir. ASİPİN- KENAN ilâcıdır. Üsküdar birinci sulh hukuk hi- inden: Müdafaayi | Milliye Vekâleti Vekili tarafından Çengel köyünde Komsermuavini Selâhattin Tahsin Bey aleyhinde ikame edilen alacak davasımım icra kılman #suha- kemesinde müuameleli giyap kara rn tebliğine karar verilmiş ve Vekili Mümaileyh canibinden ân- del muhakeme üç kıt'a vesayik ve müddeialeybin ikrarmi o mütazam- müm ayrıca istiçvapname ibraz €y- lemiş olduğundan bu Bapta müd. delaleyhin ikametgâhi”meçbul kal- dığından ilimen tebliğat icrası ka- rarğir olmuş ve muhakemede 23-1932 cumartesi günü saat ilde mahkemeye müracaatla bu baptabir gönm itirazatta bulunmadığı takdir. de vakıaları kabul etmiş adedilece- ği ilân olunur. Dr. HORHORUNİ Zöhreviye ve bevliye tedaviha— mesi: Sabahdan akşama kadar. Bey- oğlu Tarlabaşı, Taksim Zambak Sok ALLEGRO hima parlamento kase si ik Pu ile istişare cevap verebileceklerini birler mişlerdir. Bundan başka kendi sine Hariciye nezareti teklif €- dilen M, Lerrowx da bu gün ra dikal ile görüştükten son ra bu ita bir cevap verebi. leceğini beyan eylemiştir. OKSİMANTOL EİT Mİİ TATAR