İktibaslar Büyük şâir Ovide'in | mezarı bulundu! Romanyalı bir ilmi cefir mütehas- sısının ortaya koyduğu hakikat « Peştede çıkan UJSAG'dan « Marcus Aurebius Cotta Ek be'de dostu ile beraber oturur ken, Virgile ile kadim Roma Dın daima iltifatlarına mazhar olan Publuis (o Ovidius Naso menfaya gönderileceğini haber aldı, İmparator Auguste bü- yük Lâtin şairini imparatorlu- un şark hududunda vahşi kü çük bir şehir olan Tomes'e ne fi ediyordu. Şair daha dostlarma veda edemeden gemiye bindirildi ve Tomes'e gönderildi. Bu küçük şehir şimdiki Köstencenin bu- İunduğu © yerdeydi. Uzun ve tehlikeli seyahatten sonra Ovide dın dokuzuncu se nesinde sahile çıktı. Tahminler İmparator büyük şairi ni- çin nefi etmişti?. Ovide bile bundan bahsetmiş değildir. Sa dece bir şiirinde “İnşa edilmiş bir set,, ten bahseder. Bugüne kadar müverrihler & meseleyi halledememişlerdir. o Boissier, Korn Ehwald, Schanz, Guvil- ler Fleury, Bayeux gibi müver rihler imparatorun bu kararı- nı, hafidesi Julia ile Junius Silanus arasmdaki / münasebe- tin ifşa edilmiş olmasına ham lederler. Bu antrikada Ovide'in büyük bir rol oynadığını söy- lerler. Büyük şair genç âşıkla rı himaye etmiş., Villeneuve, Pleesis, Rupert ve Nageotte gibi diğer müver- ribler de Ovide'in menfay: derilmesindeki sebebi dostu Fabius'un muhassama- sında buluyorlar. Halbuki bu muhasama nefiden 5 sene son ra başladığı için, varit sayıla- maz. Başka müverrihler de “fah runlar,, şairinin din aleyhinde ki mücadelesinden dolayı nefi edildiği fikrindedirler. Ana vatandan uzak Tomes halkı şairi derin bir hürmetle kabul ettiler. Kendi sinden vergi almadılar. Hattâ kendisine bir tac hediye etti- ler, Fakat aziz (o Romasından ayrılan Ovide bu hediyeyi ka- bul etmedi. Şair her mektu- bunda dostlarma © yalvarıyor, imparator nezdinde teşebbüste bulunarak nefi emrinin geri a- Immasma çalışmalarını istiyor du. Fakat bütün bunlar bey- bude oldu. Ovide (imparator Auguste'ün şerefine bir man- zume yazdı: Nafile! İmparator verdiği emri geri almıyordu. Milâdm on altmcı senesi kâ- nunuevvelinin on odokuzunda “Tenasühler,, müellif Tomes de öldü. Nereye gömüldü ? Şair ölümünün yaklaştığı. nı hissedince, karısına yazdığı bir mektupta cesedinin yakıl- masını ve küllerinin Roma: gönderilmesini istedi. Zira öl- dükten sonra olsun, tekrar Ro- maya kavuşmak istiyordu. Fa- kat kocasmın arzularına aldırış etmiyen krısı Fabia, bu şairin son emelini yerine ge #irmedi. Bunun içindir ki Ovi- de bulunduğu şehir haricinde bir yere defnedildi. Köstencedeki lâhit Artik ondan sonra kimde Ovide'in mezarmı . aramadı. Şimdi Romanya'da Köstence dediğimiz Tomes şehri son a- isırlarda birçok milletlerin elin iden geldi, geçti. Türkler zap- "tettiler, Bulgarlar zaptettiler, Romenler zaptettiler. Kadim Roma şehrinin bakiyeyi asarı tâmamen ortadan silindi. An- “cak yeni evler yapılırken, te- meller açılı zaman, bu ka. dim şehre ait eserler meydana çakıyor. Geçen yaz yine şehir civarında bir binanm (temeli açılırken 2,70 metre bayunda, 2,40 metre irtifaında ve 8500 kilo sikletinde temiz mermer- den bir lâhit meydana çıktı. Bu lâhitte hiç (o bir kitabe yoktu. Maamafih bir tarafın- da şayanı dikkat kabartma re- simler vardı. İki kefeli bir te- razi, bir yay, bir camus kafa- balta, bir çan, yılan şek linde bir kırbaç ve bir kıskaç. Lâhdin üst kısmımda' defne dalı ve asma yaprağından bir eklil vardı. İçinde yalnız bir kafatası görüldü. Bu kuru ka- fanın çene ve alın kısmı asa- let. ifade eden hatlar gösteri- t bu (kadarcık hüviyetini anla- | Ovide mi, ağnam tüccarı mi?| Bu keşif memleketin ilim âleminde büyük bir alâka w- | ynadırdı, Faraziyeler o ve tah- minler başladı. Bir çök kimse- ler bu lâhtin Ovide'e ait oldu- ğunu söylediler. Fakat çok| geçmeden Çernoviç Darülfünu | munum âlim müderrislerinden C. Bratescu lâhtin büyük şaire sit olamıyacağını ve kabartma resimlere nazaran, ölünün ya | zengin bir ağnam tüccarı veya | kasap olabileceğini ileri sürdü. | Maamafih bu müderris hiç bir kitabe olmadığı için bu mütale asmm kat'i ve isabetli olma. ! ması ihtimalini de tasdik ve iti raf ediyordu. “Fakat ne kadar zengin olsa, yalnız nakledilme- si bugünkü para ile o zaman- lar iki milyon franga mal olan bir lâhtin bir kasap veya ağnam tüccarı tarafmdan yap- tırılmasına ihtimal verilmiyor. Yenibir nazariye Müderris Bratescu'nun neş- riyatmdan sonra mesele bu şe- kilde kalmış olacaktı. Fakat| Romanyalı maruf remz müte- hassısı M. Grigoras bambaşka bir nazariye serdedince, iş de- ğişti. Bu âlim evvelce keşfedi- len asari atikalara istinat edi- yordu. Kaşfedilen pitiyago ri- siyenlere ait bir mabedin du- varlarında Ovide'in “tenasüh- ler;, ismindeki eserine ait bazı sahneler kabartma olarak can- landırılmıştı. Demek ki Ovide zamanında bu gizli dine inti- sap etmişti. İmparator Aw- guste ise bu din mensuplarını kıyasıya kahrediyordu. Bu din imparatorluğun şark hududun da daha münteşirdi. Bunun için dir ki Tomes şehri, aynı dinin telmizleri delâletile büyük şa- ire azami bir hüsnü kabul gös terdiler . Bugün herkes e biliyor ki, Pitagorun telmizleri mezarla- ıma Romada olduğu gibi kita be değil, fakat kabartma resim ler yaparlardı. Grigoras bu nok talardan da bulunan lâhtin O- vide'e ait olduğunu söylömek- tedir. Bu iddiasmı isbat için de diyor ki: — Lâtincede terazi Oscillare camus başı Venari, yay İacula- ri, balta Defindere* çan İnson- nare; yılan şeklinde kırbaç Un- dare, kıskaç Serrere demektir. Şimdi bu fiilleri alt alta ge tirelim; Oscillare Venari | kik (Yerli mallar pazarında Bahçe İ taşarak yanıçın çıkmış, laculari Definare Iosonnere Undare Serrere harfleri bir- DİUS ismiçi- Grigoras'ın serdettiği bu na zariyenin isabetli olduğunu ka- bul etmek lâzım geliyor. Lâhit. te defne dalı ve asma yapra- Zından bir eklil bulunması da, bu nazariyeye (o kuvvet veren roktalardan biridir. Zira böyle bir eklil bir kasaptan © ziyade; bir şaire yakışır. MILLIYET SALI 15 Birinci sahifeden geçen yazılar 7 EIA Mekteplerde Tasarruf (Başı 1 inci sahiftde) bakasına iştirak eden mağazalar şun | arar: Menekşe şekerleme mağazası (E-| minönü), Gün doğdu mağazası Ne- sim Hayım Abovay (İstanbul), İs- mail Fuat ve şürekâsı — (Sultan Ha- mam), Bursa pazarı Haian Hüsnü| Bey (Sultan hamam - Bahçekapı Ha- seki hamam: Mahmut paşa Beyoğ lu). Hasan Pertev Bey (Sultan ha- | mam), Ahmet Faruki rtrıyat maza- | zası (Sultan hamam), Süreyya paşa mensucat fabrikası (Eminönü şabe- si), Yerli mallar pazarı (Bahçe ka- pr), Orozdıhak (Bahçe kapı), Müs- tafa Şamlı mağuzası (Bahçe kapı), Şişman Yanko Ananyadi mahdurula- hane civarı), Necip mağazası (Bahçe kapı), Şeref paşa), Ruvayal “(Galat Psalti mobilye fabri altıncı daire), Beyker mağazası (Be- yoğlu), Liyen mağazası (Bovoğlu), Galeri dömöbl (Beyoğlu İstiklâl cad desi), Asador mağazası (Kadıköy), Müstecabi birâderler (Kadıköy), Al tın fener kundura mağazası (Kadı- köy), Rasim efendi — şekerleme ve pasta (Kadiköy); İsmali Kemal Gü. zel hisar (İstiklal eaddesi 131 numa. ra), Radyum iimbası (Galata Şişba- De yokuşu), Kasım Gabani Altın me- Hapı). Üsküdarda mitirg Dün Üsküdarda halkı yerli malı kullanmağa ve tasarrufa teşvik için parlak bir miting ya pılmış ve şehrin başlıca cadde leri dolaşılmıştır. Heyet Tıp fa kültesine kadar gitmiş ve ora- da kendilerine Dr, Behçet Sa- bit Bey tarafından beyanı hoşa medi edilmiştir. Dr. Fahreddin im Bey de hararetli bir nu- tuk irat ederek yerli malı kul | lanılması çetrafmda söylenen sözlerin fiil sahasına çıkarılma sı lüzumur aret etmiş ve al kışlanmıştır. Bundan sonra Tıp | talebe cemiyeti reisi Hüseyin Hulüsi Bey de bir nutuk irat ederek iktısadi buhran karşısın da herkesi vazifesini yapmağa davet etmi Poliste Mangaldaki kıvı!- cmlardan Beyoğlunda Çakmak sokağında | 23 numaralı evde oturan — Ale efendinin mutfağındaki man uçrayan kavılcımdan döşemeler tu- döşemeler yandığı halde sirayetine meydan ve- rilmeden söndürülmüştür. Bir çocuk eziliyordu Lüleliden Akıaraya inen şoför cuğu yüzünden hafifçe yaralamıştır. Kadına dayak Dün gece Mustafa Kemal © paşa caddesinden evlerine dönen hazır ek- biseci Dikran ile zevcesi Sultananın önlerine Aksarayda Şekerci sokağın- da oturan İhsan ile arkadaşı Şakir çıkarak Sultanayı dövmüşler ve Dikran efendinin cebinden 30 lirası- m almışlardır. Sultana bağırmış, feryadı duyan belediye memurları İhsan ile Şakiri yakalamışlar, karakola getirmişler. dir. Sultana korkmuş olduğundan muayene haneye götürülmüşlür. Kamyon çarptı Müskirat idaresinin şoför Meh- wet idaresindeki 125 pırmaralı kam- yonu evvelki gün Galatada Necati bey caddesinde Bekir isminde birisi- Be çarparak sol bacağımı yaralamış” tar. Bekir tedavi altına almış, şo- för yakalanmıştır. Adliyede hırsız Evvelki Şün ağır ceza mahkeme- sinde ressam Ali Şevket beyin muha kemesi icra edilirken, mahkemenin müzakere odasına hirsiz girmiş ve orada asılı bulunan mahkeme müba- siri Kadri Beyin 60 lira kıymetinde- ki paltosu ile eldivenlerini boyun atlosmı aşırmıstır. —— me — Türk - Yunan ve Bulgar birleşmesi ATİNA, 14 (Hususi) — Belgraddan telgrafla bildirildi | ine göre, Politika gazetesi kü ik if zümresine karşı! bir Türk - Yunan - Bulgar man zumesi teşkilinin bir çok esbap tan dolayı mümkün olmadığı- nı yazmaktadır Niçin b.r milii Marşımız yok? (Başı 1 inci sahifede) yor da hâlâ bir marşı yok? Dün, bu hususta, konserva- tuvar müdürü Yusuf Ziya Bey- le görüştük. Yusuf Ziya Bey, milli bir marştan mahrum oluşumuzdan en büyük teessürü hisseden bir zat olduğu için, bu bahis etra- fında bize umumi alâkay vet edebilecek şeyler söyledi. Yusuf Ziya Bey ezcümle diyor is — Milli bir marşı, milletin öz heyecanından doğmuş ve hele mutlaka onun kendi dilile | söylenmiş olmalı. Sorarım size, İstiklâl marşı- Bı içimizde ezbere bilen kaç ki- şi vardır? Her halde, bilenlerin mikda- rı emer cak kadar azdır. Gayet basit: ri, ne de melodisi halka uygun gelmiyor. Yapılacak milli bir marşta benim fikrimce, ne faz- la edebiyat, ne de fazla musiki aramah. Hattâ, bilâkis bu mar $1 yapacak zatm musikiden pek az anlayan bir zat olması mü- raccahtır, Yeter ki yapılacak marş, bi- zim olsun, Üç beş kişi bir araya geldiği zaman, bunu bir halk şarkısı gibi bir ağızdan teren- müm edebilsinler. Maarif vekâleti, bir zaman- lar milli marş için bir güfte mü sabakası açmıştı. Fakat müsa- baka, bir netice vermedi. Çün- kü böyle teşebbüsler halkın i- çinden doğmadıkça semere ver memeğe mahkümdur. İstiklâl harbi üzerinden on sene geçti. Nasıl oluyor da bu büyük ve mukâddes cidal, hiç bir şairimi zı, hiç bir bestekârrmızı hareke | te getirmedi? Bugün bile halk arasmda a gızdan ağıza dolaşan eski şar- kılarımız var Ki, bâlâ eskime miştir. İşte “ “Sivastopol,, işte “Ey Gazileri Bence milli marş ta bunlar gibi: populaire ol malı, Herkes, köylüsünden Re- isicümkura kadar Türk milleti nin ber ferdi, bunun melodisin den hoşlanmalı, sözleri ağız- dan ağıza; en hücra köylere ya yılmalıdır. Milli marş böyle olur. Bu- gün, memleket hudutlarından dışarı çıkan bir Türk, her han gi bir mecliste, “sizin de milli marşınızı dinlemek isterizl,, teklifi karşısında kaldığı za- man ne söyleyeceğini şaşırıyor. İstiklâl marşını ezbere bilmedi in aklıma gelen şarkıyı mese 1 “hamsi koydum tavaya” yı, yahut ta Aydın zeybek havası- nı söylüyor. Daha mi, gürül gürül tekbir getiriyor.Bu acıklı hal, memleket irfanı na- mana devem etmemelidir. Ta- lim ve terbiye dairemiz, türki- yat enstitülerimiz, milli bir marş için lâzm gelen teşvik- kâr teşebbüslerde bulunsunlar. Darülfünumumuz da bu işte pekâlâ önayak olabilir. Hülâsa milli bir marş yapma | gı, milli bir vazife telâkki eder sek, mesele kalmaz, Havsalaya sığmaz harikalar yapan Türk milleti, bir milli marş vücude getirmekten elbette âciz kala. cak değildir.,, Diğer taraftan konservatu- var muallimlerinden (o Suphiye Hanım, milli msrş ihtiyacı hak kmda şu mütaleada bulumu- yor: bir marş yapılama ması mut ile uğraşanlarm yüreklerinde bir ukdedir. Ara- mızda her vesile ile bu mevzua temas ederiz. Yusuf Ziya Be- yin söylediklerine ben de işti- rak ederim. Marşın güftesi ga Yeni Oda Meclisi (Başı i inci sahifede) sandığını açmış ve yapılan tasnif ne- Heesinde şu zevatın yeni Oda mes isine seçildikleri anlaşılmıştır tçılardan: Nemli zude Mitat, mi, Hüseyin Sabri, o Habip fat Kâmil, Alemdar zade Şi zai Ömer Beyler. o İdhalâtçili Hasan Necip, Hasan Vafi, za, Kara Osman zade Suat, Abdül kerim, Sait Özmer, Mustafa — Raflar Beyle Mücssesatı maliyeden: İş Banka- sı müdürü Muammer, Ziraat Ban kası müdürü Absen Beyler. Sigortadan: Hamdi Deniz ticaretinden: umum mödürü Sadullah, Liman şir- keti müdürü Hamdi, Sadık zade Rı- kan Sevinci Çarjamba günü akşamı vakit me e çoluk, çocuk ada halkı belediye dak Bende id A Çam çen saf deniz havası hastalara da| sağlamlara da nafidir. nazaran mutedil, tebeddülâtı havaiye si o kadar seri değildir. Dünyanın | tarafını gezmiş Avrupalı bir sey yah, Adaları Marmaranm koyu mi- üzerine oturtulmuş incilere | teşbih etmektedir. Karşıdaki Yaka. ck tepelerinden Adalara bir sazar, nenna bu hissi verir. Biz Adaların, ın zamandan beri ili mühim d Su ve Işık! leri vardı: Asır! | beri metrük dımı olan vali ve Belediye hiddin Beyfendinin himmetile #ekakları geceleri karanlık kalması çok yazık idi. Vakıa geceleri zulm. ten istifade edecek hırsızlar Adalar. da yektur.Fakat gönül hırımrları çok tor. Karanlık dsi? Hakikat Adanın yabis ve çam ko- kusu İle muattar havası aşle ve gö- nül maceralarını teşvik eder diyen ebli vukuf çoktur. Varsın âşıklar da- de sever, Şimdi de ciddi mi İstibdat, nasıl yarasa kuşu ziyayı sevmezse, nuru eleketriği sevmez idi. dye refakat etmek şerefine mail ol- muştum, İnşallah Adaya da bol tatlı “ii muvaffak olduklarını İ nihayet ışığa kavuştu! Adarım güzel | hissediyorduk. Hüküme- file budama bu hüzünden | Milli iktısat ve tasarruf cemiye Yerli malı kullananlar! günden güne artıyor Rahmi Beyin nutku ANKARA, M4 A tısat ve tasarruf cemi misi Rahmi Bey, dün akşam radyo- da vatandaşlara hitaben âtideki kom- feransı vermiştir: Muhterem Vatandaşlar; Milli İktesat ve Tasarruf Cemi- yetinin her sene Birinci Kânunda tertip ettiği tasarruf ve yerli ma- lı haftasmın bu sene ikincisini kut lulayoruz. Aradan geçen bir sene i- ginde gerek maddi, gerekse manı hayatımızdaki inkılâp artık gözle gö-| cak. rülebilecek ve elle tutulabilecek bir li ban Seyrisefain | inkılâbı | dünya: kapanırken rkiyemizde bütün fabrikalar işliyor ve hattâ | yenileri kurulayor ve daha bir çokları kuru- lacak da, Manevi hayatımızdaki in- kılâbı da yerli mahı kullanmak, ta- sarruf etmek israftan kaçınmak, bo- saplı yaşamak gibi mefhumların bi- rer mefhum halinden çıkıp, milletçe konuşulan, Maile olunan mesele- ler haline girmesile ifadı ie edebiliriz. bi idi. Bundan ili seme evvel tasar ruf etmek, hesaplı yaşamak, israftan kaçınmak gibi şeylerle meşgul ole- mazdık. Halbuki bugün bütün bu meseleler artık günün en carlı mese ela slmeşlr. Yerli malı davası E- dirneden Karsa kadar bütün milleti çalkalayan bir fırtma gibi esmekte- dir, Tasarruf etmek davasını ise duy- mayan kalmadı. Fakat, vatandaşla rım, daha işin başlangıcındayız. Fi- kirler yerli malı kullanmayı artık iman © inmiştir. ve böyle düşünen, bözle İktsadiyatımızı korumak için tica ret muvazenemizdekri senelerden k-, ri devam edeşelen açığı kapatmak mecburiyetindeyiz. Hükümetimiz son defa tatbik et- tiği memleket iktradiyatım koruma Hükümet ve millet azminin leşmesinden doğan kuvvete iktis: seferberlik diyoruz. Nasıl ki sakeri seferberlikte bülümet ve millet birli- i bozanlara hain ve bozguncu der sak, iktisadi seferberlikte de milli he- defimize aykırı hareket | edenlerin İ yüzüne milletin şuuru bozgancu di- ye haykırmalıdır. İstediğimiz şey, birşey alırken yer isini almaktır. Memleketimizde pi- rincin en iyiyisi yetişirken hariçten senede 2 milyon biralık pirinç geli. onların işine yarayor.| YO" Memleket pirinçleri dururken ya- bancı pirinelerine 10 para bile ver- mehin bozgunculuk olduğunu tak- dir etmemiz lâzımdır. Pirinç gibi bü- tün yiyecek diğer ihtiyaçlarımızı 4 mahsullerimizle temin etmek min kim inkâr edebilir. Yeri getmkin bezlerimiz, yerli yünlülerimiz ve yef | li ipeklilerimiz dururken yabancılar || rına parasını kaptıranların milli şu? rundaki za'fı aşikâr değil midir? O halde bütün müstehlik vatandaşlar, yiyecekleri ve giyecekleri © eşyanıM daima yerlisini almakla hiçbir foda- kârlik yapmış ve hiç bir feragat | termiş olmıyacaklardır. Sadece kem- di menfaatlerine hizmet etmiş bus Tanacaklardır. Çünkü Türk © parası düşerse bundan ilk mutazarrır ola | millettir. Bizleriz. vatandaşlar, Türkiye dünya buhranı içinde en mes'ut ola” bilecek memlekettir. Biraz evvel bü tün dünyada fabrikalar (o birer birer kapanırken memleketimizde bötün femme işlediklerini vi fabrikalarımız. ih! ala değildir. Daha birçok yesili ea rini yapmak buhran içinde mevcut fabrikaların kâfi gelmiyor, daha yenilerini yap- mak metheriyeindeyim, öiyebilei kaç millet vardır. Demek ki Türkiyede istihsal ha- yatı diğer memleketlerde olduğu gi- bi daha işba haline gelmemiştir. Türkiye gerek ziraat gerek sanayi ve müsait bir menlekettir. Eğer bugün dünya piyasalarını | maruz kaldıkları fiat düşkünlüğüm- den müteessir olan pamuk, yün, tif- tik gibi sanayi ham | maddelerimizi kendi milli senayilmizde kullanabil. sek, o vakit bugünkü | istihsalimiz kendi ihtiyaçlarımıza bile kâfi gel Görülüyor ki dünya buhranı için de bizim vaziyetimiz bambaşkadır. Ayni şeyi gıda maddelerimiz için de #öyliyebiliriz. Türkiye kendi maddelerini yemeğe Ek rumıza, İncilerimizi yalar Mracat E çin değil de ayni zamanda milki gıda ihtiyaçlarımız için istihsal etsek © ünkü istihsal miktarları da salâtımızı da kolaylıkla bir iç artırmak mümkündür. Kı sen, dahili paramızı hakkile is sirsat ve ne sanayi eg » memleketlerde oldağu iz : m en büyük kuyveki- dir. İşte bu b ibarla Türkiye dünya buh- menfi bir surette mütecssi , müspet bir tarzd bar. Onun için vatandaşlar, buz fırsat tan istifade edel Vatandaşlar; Birkaç öz de Se sar vel bir itiyat işidir. Birçoklarımız ta- sarruf odebilyaek için çok para kazan mak icap ettiğini . Hayır vatandaşlar, bu yanlış bir kanmattı Avrupada para biriktirenler, zen lerden ziyade küçük kazanç erb: Ce Tasarruf edebilmk icin berşey- den evvel hesaph yaşamak, israftan kaçmmak ve herrün muntazam ve devamlı bir surette bir kumbara bir tarafa ayırmak İzsmdır”. İktisat ve Tasarruf cemiyetinin mesaisi ANKARA, 14 (AA) tinin teşekkülü tarihi olan 1929 EMAN senesi birinci kânunun 12 sin. kıtılması merasiminde cemiyeti bele-| den bugüne kadar geçen müd- diye azası sıfatile Muhiddin Beyfen-| det zarfındaki faaliyeti hakkım da şu malümatı aldık: 1 — Cemiyetin vilâyet ve ka $Öİ za merkezli olmak üzere 231 şu başlayan “sivri şi. | besi vardır. Zamanlarında oki saha tam semere ver- mek için sokak! 2 — Cemiyet memleketimiz larda kanalizasyon da| de mevcut sanayi müesteseleri lazımdır. Adalarda mecralar yapmak | nin adreslerini bildirir bir kata ve bunları temiz tutmak nisbeten ko laydır. Eğer buna da himmet buyu- yet açık Anadolu türkçesi, ya- | * ni halkın kendi dili olmalıdır. Sonra, “melodileri, o biribirine çok yakm olarak intihap etmek lâzımdır. Meselâ bugün Almanların Dere Doyçland, uber al- les,, - “Almanya, Almanya her şeyin fevkinde... marşını bil- meyen bir tek Alman yoktur. Diyebilirim ki bizim aramız- da bile bu marş çok tanmmış- tır, Milli marşımızı yapan zat, mutlaka şöhret sahibi bi: i ması icap etmez. Hattâ, hiç ta nmmamış yalnız halk arasm- loğ bastırmış ve on beş bin nüs ha olarak tüccarlara dağıtmış» nım 1929 senesinde 67 milyona çıkmasında bu kataloğun çok yardımı olmuştur. 3 — Cemiyet Ankarada sırf meti cümburiyemize ve vali Beyfendi yerli malma mahsr:s olmak üze la la balkan | re iki sergi tertip etmiştir. Bi- rinci milli sanayi sergisine 40, "lerimi bitirmeden evel bu hayır. | ikincisine 70 firma iştirak eyle kı vesileden istifade ile Adaların s0- | miştir. Cemiyet aynı zamanda kaklarını tamire, tanzime imkân de vecesinde çalışmakta olan kaymakam ve belediye reirimizin mesai memdu. halarından bahsetmezsem kadirnaşi. İ masbik olur. Hilemet Silkhor yerli mallarımızın hariçte reva çını temin etmek için geçen se ne hükümet hesabına beynelmi lel ve Peşte sergisine iştirak © lunduğu gibi bu sene de Leip- mmm | ziğ sergisine iştirak edecektir. dan yetişmiş olan musikişinas, melodi itibarile daha İ eser vücude Mr 4 — Cemiyet biri sanayi, di- canlı bir | ğeri zireat olmak üzere iki kon gre aketettirmiş ve ziraat kon- ) gresi münasebetile o Ankarada beynelmilel bir ziraat teknik sergisi tertip eylemiştir. Bu ser giye 42 Macar, 8 Alman, | İs veç, 1 İtalyan, 1 Polonya, fir ması ve Sovyet Şuralar hükü- meti ve ziraat âletleri yapan yirmi yerli imalâthane iştirak etmiştir. $ — Cemiyet 20 kadar bü- yük ve küçük willi bankaları- muz arasında bir anket yapmış, aldığı cevaplara göre tasarruf hesaplarının şu suretle inkişaf ettiğini tesbit eylemiştir, 1927 senesinde 12 milyon, 1928 sene sinde 17 milyon, 1929 senesin- de 22 milyon, 1930 senesinde 31 milyon lira, 6 — Cemiyet muhtelif kitap ve risaleler neşretmiştir. Bu me yanda hesabmı bilenin defteri 50 bin, tasarruf nedir 30 bin, niçin yerli mahı kullanmalı 20 bin, sanayi kataloğu 15 bin, İs met ve Kâzım Paşalar Hazera trnm nutukları 10 bin, sanayi kongresi kitabı 3 bin, "cihan ik- bsadiyatında Türkiye 3 bin, tergi ve kongre münasebetile gazeteler 45 bin, Peşte sergisi için ihracat mahsullerimize ize ait üç lisanda broşürler 400 bin ce miyet mecmuası 20 bin, nüsha olarak basılmış ve dağıtılmış- tır.