İ çare buldu: Asrın umdesi «Milliyet» tir. 27 TEŞRİNİSANİ 1931 IDAREHANE — Ankara cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul, Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için “3 aylığı o 400 kuruş 800 kuruş! Mi YE 7 ız 1400 ,, 20 , Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen mushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya ler için müdiriyete müracaat edi Gazetemiz ilânların mes'uliyetini | kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy askeri rasat merkezinden aldığımız ma- İlimata nazaran bugün hava kapalı olacak ve rüzgâr şi- malden ve mütedil kuvvet- te esecektir.Dün tazyıkı ne- simi 769, azami sıcaklık 4 ve asgari sıcaklık da 2 dere- ce di. Bugünlerde kar yağ mak ihtimali yoktur. Kara- Tenizdeki fırtına devam et- mektedir. İFECEK Zal Kardan korkumuz olmasın Arkadaşlarda bir telâş: W” — Kar yağacak... Yağsın efendim. Aldırma- yın: Yeni idhalât listesini gör- mediniz mi?.. Teşrinisani ve kâ nunuevvel aylarında bütün Tür kiyeye girecek kar ve buzun mecmuu 855 kilodur... Bu ka- dar kar da göğsüme yağsm!.. Yalnız fazla yağarsa kime iade edeceğiz?, Henüz burasını güm rük idaresinden sormadım. Sinemacıların hali Her şey tahdide uğrayınca | tabii sinemacıların ir olan filmler de tah dı. Ve doğrusu bunl az da mücssir oldu. İstanbul sinemaları hükü- mete senede bir buçuk milyon Hralık vergi veriyorlarmış. Az para değil. Buna mukabil memlekete dört yüz bin liralık film giriyormuş.. Yeni liste ile tabii ihtiyaç arasındaki nisbet birin beşe nisbeti gibi imi © o halde ne yaparız diyorlar.. Ga- zeteci arkadaşlardan birisi bir aki bir — Yerli film aşili — Stüdyolarımız ve vasıtala rrmız yoktur.. — Pek sıkışırsanız Karagöz oynatın!... Hem onun nükteleri ve tuhaflıkları da yerlidir. Bekârlar vergisi Söyleye söyleye bilmem ba- şımıza geti mi?.. Güya bekârlardan başka ver; Adam kâlmamış gibi şu bub- ran günlerinde bekâr lâfıni etmeğe başladılar.. Ben bekâ rım ve evlenmek niyetinde de değilim. o Şimdi vergi çıkarsa evlenmeliyim?.. Bence bu be- kârlık vergisi öyle bir nisbette ve şekilde olmalı ki; bekârı yıl Milliyet'in Edebi Romanı: 90 BAŞI DÖNÜ Ahmet Nebil indi. Kapıyı açtı. Nebahat eteklerini toplı- yarak suların üzerinden seke seke kapı yanına atladı. Elleri soğuktan ve helecandan titri- yordu. Anahtarı bir türlü kanı- ya sokamıyordu. Delikanlı: — Dur, ben açayım. Dedi. Anahtarı (eline aldı. dikkatle, yavaşça çevirdi. Kapı açılmıştı. Kapmın arkasında karanlık evaltı Ahmet Nebilin elinden alıp yutacak bir dev görünüyordu. Kilit sesi yukarıdan duyul- © muştu. Merdivenlerde ağır bir gıcırtı duyuldu. — Sen misin, Nebahat — Benim, annel MİLLİYET O CUMA SliMiyet Tras malz Gazinin Büyük Eseri Bir Alman âlimi, Gazi ve Balkan Birliği fikri hakkında ne diyor? Geçenlerde Balkan konfe- ransı münasebetile İstanbula gelmiş ve bilâhara diğer mu- rahhaslarla birlikte Ankaraya gitmiş olan Alman içtimaiyyu nundan Her Helmut fon Ger. lah; Gazi Hazretleri, M. Ve- nizelos ve akalliyetler mesele- si Da yazdığı bir maka- lede hülâsatan diyor ki: Gazi, Türkiyeni kısmının ve bilha: kadınların ve müti timsalidir. Nerede görünse hal- kın yaşasın sadaları ve heye- canlı meserreti onu ihata edi- yor. İnsan apaçık görüyor ki Türk halkının bu tezahürleri tamamile kendiliğinden geli- | yor. Türklerin hakkı da vardır. Çünkü Mustafa Kemalin eseri muazzamdır. o Türk - İtalyan harbinde erkânı harp iken be- in iktidarında olan her şeyi dırıp evlendirmeğe mecbur et- mesin.. Evlenirse bekârın raha | tr ile beraber hükümetin aldığı | £ ta elden gider. Hem dikkat edilecek bir nok ta vardır. Elli yaşında bir a-| damdan vergi alarak onu evlen | meye cebredörsek mes'ut mu o lur?, Elli beş yaşında iken bir çocuğu olur ve belki o çocuk | tam bakılmaya, himaye edil. meye muhtaç çağda iken beri: ki gözlerini kapar. e Çocuk ta kayta olur geçer gider, Arkadaşlardan bir bekâr var, | bu vergi sözünü işitmiş, bana | geldi. — Vergi alacaklarmış.. — Olabi — İyi amma oğlanı, bekârlı- ğın Tehine bundan daha büyük | delil olur mu?, — Anlamadım. — Sersemsin de ondan.. Ver servetten, refahtan, kazanç- tan almır... Bekârliktan o vergi almak demek, bekârlık bir ser- vettir demek değil mi İyi kuruntu!.. İnananlar için rahat şeyl.. Bana sorarlarsa | ben evlilik aleyhinde değilim. Lâkin evlenmek çağı geçmiş o- lanların evlenmelerinin aleyhin deyim... Şu halde vergiyi yaşa, karaktere göre almak lâzrm- | dır. Bir mesele daha var.. Bekâr kadınlardan vergi alınmaya- cak mı?.. Neden? Kadın, erkek müsavi değil miyiz?.. Amma de necek ki; erkek istemezse ka- dın ne yapsın!.. Ne yapacak: Erkek nasıl ka- dın ararsa o da erkek arasm.. Yoksa bekârlık vergisini yal- nız erkeklerden almak haksız- lik olur, Düşünüyorum: Bekârlık ver gisi tesirile evlenirsem tabii hü kümet benden vergi alamaya- cak. Binaenaleyh ona yardımım olmayacak. Kendim ipin ucu- nu kaçırıp buhrana takat getiremeyece; lım ki; bekârlik ver, ti gene bir azizlikten ibarettir. FELEK KLER İbrahim NECMİ ruyordu: Durmalı mı, gitmeli | mi? Nebahatin kendinden emin; tatlı, masum bakişı delikanlı- ya teminat veriyordu. Hayır, bu sevgi ötekilerin | muhitindeki bi hurdalı, bin bir parlaklı sevda oyunların» dan bambaşka bir şeydi. Hamiyet Hanım, elinde gaz kandilile merdivenleri in- mişti: — Hani arkadaşm? — Nemika biraz rahatsız- dı, anne, Dayısı onu evine gö- türdü. Beni de Ahmet Nebil Bey getirdi. — Ahmet Nebil Bey mi? Hani nerede? — İştel., Nebahat bu: — İşte! yapmıştı, Çanakkale seferinde İngiliz muvaffakıyetsizliğinin başlıca âmili o olmuştu. Küçük Asyanın Yunanlıla kavemetini tanzim etti ve bu- günkü Türk merkezi hüküme- tinin ancak elli kilometre ileri- sinde kazandığı zafer inhidam eden eski Türkiyenin yerine Yeni Türkiyeyi ikame eyledi. Tarihen üç Türkiye (o mevcut- tur, Birinci Türkiye, Türk or- dularmı Viyanaya kadar götü- res muhacım Türkiyedir. İki cisi müdafi veyahut hasta kiyedir. Vücudünden muttasıl birer kısım koparılıyordu. Bu- nunla beraber bu da birincisi gibi imperyalist siyasetinde ısrar ediyordu. Tarihen ve mil- iyeten kendisine ait olmıyan unsurları esir gibi o muhafaza etmek istemesi li imperyalizmin © borç sahifesi dolmuştu. o Üçüncü Türkiye, Mustafa Kemalin Türkiyesi, milli ve mütecanis Türk devle- tidir ki yabancılar üzerine ic- rayı hükmetmek © arzusundan feragat etmiş ve başkalrı ta- rafından da icrayı bhükmedil- mekten kurtulmuştur. Siya seti modern milli ve makul bir siyasettir. Başkasına tecavüz ez. Gazi Hazretleri, Balkan mu rahhaslarmı kabul ettiği za- man Balkan birliği hakkındaki noktai nazarlarını izahı zımnın da hülâsatan demişlerdir ki:, — Balkanların zahiri iç mai ve siya iâflarına rağ- men orları teşkil eden milletle- rin müşterek cedadı vardır. | Binlerce sene evvel, Balkanla- ra inerek orada sakin olan in- san kütleleri kardeş milletler- dir, yani cezirden müştaktır ve aynı kanı haizdirler. Ecnebiler bir çok seneden- | beri muhtelif bahanelerle bu milletleri biribiri aleyhine sev- ketmişlerdir. Balkanlı olma- yanların bu teşebbüsü ins yetsizce ve nalâyıktır. lerin mes'ut olmaları ve maddi manevi ihtiyaçlarının tazammunu için bir gaye takip eden mefkürecilerin adedine bağlıdır. Mesainizin cihan sul- huna hizmet edeceğine kani- m.,, Görülüyor ki erbabı seyften olan Gazi, cihanın: en büyük sulhperveri gibi idari | kelâm etmiştir. Bu sözler, hi i decek sözler değildi, kanların diğer büyüksiyasisi M Venizelosun da yardımile isbat | etmiştir. Gazi Kemal ve Veni- zelos Balkan birliğinin başlıca mücahitleridir. Çünkü her iki- $i imkânsız görünen şeye yani Türklerle Yunanlıların - uzlaş- masına muvaffak olmuşlardır. Memleketlerinin milli akalli- yetler meselesini halletmeleri, gayelerini © kolaylaştırmıştır. limenin içinde genç kızı kendi sine bütün hayat için dayan- mış, yaslanmış gil Bir iki adım attı. le ihtiyar kadının eli: ü — Teşekkür ederim il dım. Zahmet olmuş sana.. A, islanmışsın da... — Estâfurullah, efendim. — Hemen — soyunmalısın. Yukarıda ateş yaniyor. İster- sen gel, bir çay iç. eşekkür ederim, efen- dim. Vakit geç. Sizi de rahat- sız etmiyeyim. İhtiyar kadın kapıda otomo bili görmüştü — Sen bilirsin, evlâdım. Yine buyur. Her vakit bekle- İ rim. — Başüstüne efendim. Nebahat birden bire müda- hale etti: — Zaten yarm © gelecek, birlikte sinemaya gideceğiz, an ne, İhtiyar kadın ta? — Öyle mi? Pek âli, tereddütle 27 TEŞRİNİSANI Otelde Şehrin en güzel sayfiyelerin- den birinde “Le nid chaud,, o- telinin 4 numaralı odasında ko- ca karnılı, çıplak kafalı bir a- İ dam kurulmuş, gazete okuyor. ari da) Üç numaralı odada da bir baş- ka müşteri, ellerini ceplerine sokmuş, bir aşağı, bir yukarı dolaşıp duruyor. Akşam olmuş, müşteriler birer ikişer salonları ve taraçaları dolduruyorlar. Bu sırada koca karınlı zatm gazete sini bıraktığını gören 3 numa- ralı odanın misafiri yaklaştı: — Azizim, li, yemek vak- ti geliyor. Bari bir az taraçaya çıkıp ta hava alsak.. — Hiç te fena olmaz. Ben gazeteye dalıp gitmişim. Ak- şamları taraça İyi oluyor. — Tabii.. Siz pek münzevi duruyorsunuz. Halbuki biz o- da komşuyuz. Taraçaya çıkıp yemekten evvel birkaç kadeh çakıştıralım. Koca karınlı zat gazeteyi ce bine koydu ve ayağa kalktı: — İçki ile aram pek iyi değil dir de. Asyayı suğranm yon Rumu Yuh kaç yüz bin Türk'ü tebdili mes ken etmişlerdir. Bu hâdise iki | milletin vücudünde yapılan pek müşkül ve şiddetli bi liyei o cerrahiye de idi, fakat neticeleri mükem- mel olmuştur. Bu muvaffakıy- yetli hâdise Türk - Yunan dost Tuğunun ve belki de Balkan bir liğinin esasını teşkil etmiştir. Maalesef başka Balkan mililet- leri vardır ki henüz akalliyet- ler meselesini bi: masının busul iktihamı müşkül bir mani gibi addeder- ler, Fakat bu devletler unutma malıdırlar ki bugünkü günde bir kısım halkın'milliyeti ar- tık wki o mazariyeler ve tarihi iddialarla tayin, ,edilemez. Bir irk bugünkü «günde | safiyeti milliyesini muhâfâza etmiş mi- dir? Tarih daitia hakperest olmuş mudur? Akalliyetler me- selesi Gazi Hazretleri tarafın- dan mevzuu bahsolduğu gibi ortaya atılmalıdır. Milli i- kalliyete kim tabidir. bilir mi- z? Ona ait olmak arzüsunu izhar eden kim se, Akalliyetler meselesinin i lay bir iş değildir. in hassni mümeyyi- ze eğildi. Hasssi mümeyyize, his ve arzudur. o Cenubi Slâv' fikrinin en büyük mü- revviçlerinden biri tmamile Al man bir isim taşiyan o Hırvat piskoposu Stosmayer'dir . Balkan konferansında mu- zika Balkan havasını çalıyor ve murahhaslarm başları üstün de Balkan bayrağı dalgalanır yordu. Hepsinin kalbinde" yer. leşmiş Balkanlar fikri kemale eriyordu. Bu fikir zemin kaza. nıyor. Yalnız bir mani va o'da akaâlliyetlerdir. Bu mania- nın da nasıl atlatılması lâzım geldiğini Gazi ile Venizelos göstermişlerdir. . Halil Mithat tın emniyetle aycuna düşen e- | lini hararetle sıktı. Sonra oto- mobile atladı. Bozuk kaldırımların üzerin de sarsıla sarsıla giden otomo- bilin çıkardığı sesler, delikan lıya gökten dökülen ilâhi bir tebrik meşidesi gibi geliyordu. , ei a GECENİN SABAHI Geceki yağmur, sabahleyin açılan bulutlarm alltından do- ğan güneşin ilk ışıklarile bera | Yerden tatlı bir öğe doğru yük seliyor, mavi gök üzerinde par lıyan güneşten yer yüzüne par lak ışıklar akıyordu. Bu sabah kâinat Ahmet Ne bile güler gibi : görünüyordu. Matbaaya doğru erken erken giderken, sokaklarda yer yer biriken çamurlara, göl halini alan $u birikintilerine bakamı- yor bile, Gazeteci güğünün her zaman, bilhassa belediyelerde aradığı kusurların en kötüleri bu sabah delikanlıya hazine gibi görünebilecekti. Kendini Balkan anlaş- | — Fransızcadan — — Fakat sayfiyenin de tadı | böyle çıkar. Taraçaya oturdular. Otele o gün gelip beş numaraya yerleş miş genç bir müşteri de o sira- da taraçada bulunuyordu. 3 numara seslendi —Garson, bize iki vermut... 4 numara tereddüt ediyordu: | — Rica ederim, bana müsaa de edin.. 3 numara ısrar etti: — Ne çıkar efendim, şurada yemeğe kadar birkaç kadehcik. | Garsonlar içkileri getirdi. — Hiç' te âdetim değil am- ma, hatırınız için.. — Afiyet olsun efendim, şe- refinize! 3 numara gayet bekri davra- nıyor, komşusunun itirazlarına rağmen kadehlerin adedi artı yordu. 4 numara da neş'elen- miş, arkadaşile tatlı bir muhab | bete koyulmuştu. Yemek vaktine kadar beşin- | MELEK Sinemasında İY Jeanette Mac Donald ve Reginald Denny AŞKA SUSAMIŞ | Umumun beyendiği SÖZLÜ ve İĞ ŞARKILI muazzam filminde. | Tenzilâtlk matineler, Melek'te saat 10 da, Kihamra'da sat 10,45 ie. | Bugün görülecek filmler: | İ Elhamra sinemasında Lüpe Velez John Boles ile birlikte — Tolstoi'nin “ BADELMEVT” NM mük tebes VOLGA Sahillerinde sözlü ve şarkılı filminde oyna- dığı MASLOWA rolünde her- kesi ağlatıyor. İâveten: PARAMOUNT JURNAL ve SESLİ VARYETELER. MARCEL PAGNOL'un şaheseri DENİZ ve KADIN (MARİUS) | Dünyanın her tarafında oynanan DENiZ ve KADIN (MARİUS) Pariste 4000 defa temsil edilen DENİZ ve KADIN MARİUS) ( fransizça sözlü sinemaya tatbik edilmiş, Tiyatroda oynayan ayar ar. tistler tarafından temsil edilmiş ve Pariste Paramount Sinemasında ci kadehleri bitirdiler, Sonra | kalkıp otelin diğer müşterileri- le sofraya oturdular. 3 numara dedi ki: — Gördünüz deh içtik te ne iyi ettik. yalnız içilince bu kâfirin tadı çıkmaz ki... Şimdi bakın, ne iş- | tihalı yemek yiyeceğiz. Garson baksan a, buraya şarap getir. 4 numara yarı sarhoş bir hal | de: — Kerem buyurun efendim. Biraz fazla gelecek. — Neden fazla gelsin efen- dim? Yemeği yediler. 4 numara iyi den iyiye sarhoş olmuştu. Ke- | keleyerek yatmak için müsaade istedi. — Allah rahatlik. versin e-| fendim, 4 numara gittikten sonra, 3 numara 5 numaraya dedi ki: — Aman efendim, bıktım bu heriften.. Geceleri ne uyur, ne de komşularını uyutur. Oda sında ne yapar bilmem ki.. Kal kar, dolaşır, dolapları açar ka- patır, dışarıya çıkar, içeriye gi- rer, Üç gündür uyuyamıyorum. Bu gün kararımı verdim. Şu he rifi bir sarhoş edeyim de zıbar sın, benim de kafam dinç olsun. Biraz masraflı oldu amma, ne yapalım. 5 numara güldü: — Çok iyi etmişsiniz, dedi, geceleri uykusuz kalmak fena şeydir. Hâtırımıza iyi gelmiş. uyuyabilecek misiniz? 3 nümara merak etti: — Neden? — Ben de biti dadayım da.. — Bundan ne çıkar? — Yok yani... İçki içmedi- ğim akşamlar hiç uyüyamam da.. Maamafih iyi bir hu- yum vardır. Birisi bana içki 1s- marlarsa, yemek üstüne de ol- sa gene reddetmem. zdeki o Ahmet “Nebil, bütün g: karanlık semadaki inal dökülen yağmurun şıkırtıları a rasmda, düşünmüştü: — Asıl büyük adım, güç a- dım. atıldı « diyordu - . Şimdi Nebahat benim kendisini sev- diğimi biliyor. Ben de onun ba na karşı kaytsız olmadığını bili yorum. Sadece bu, daima istenilen, fakat hiç ümit etmeğe cesaret yı sevincinden çıldırtmğaa ki- fayet ediyordu. Nebahatı yeni den bulduğu gündenberi uzun in, derinden ba- sakladığı ince, temiz, düzgün genç “kız ruhunda nüfuz edilemez bir ör tülülük buluyor, kestane renk- saçlarım altında gizlenen bu dimağın daima ve doğrulukla düşündüğünü, beyecanlanmaktan uzak kaldı- ğını zannediyordu. Demek Nemika Sırrı pım onlara düşmanlık edeyim Ha- | P -v na koymağa sevketmişti. Bel- ki de bunu anladığı için o hır. yolda otomobil içinde bayılmış tı, Ahmet Nebil, bütün vak'ala rı zihninde topliyarak, o gün- Fakat gecenin De “heyecanı o kuvvetli idi ki bir türl kafâsını oradan ayırmağa, da- ha ilerilere, diğer şahıslara, baş ak'alara bakmağa, onları ünmeğe mukadder olamı- yordu, Gözünün önünden Muh teşem Nihatlar, Semiha Naz. miler, Neriman Cemşitler, beylâlar, silik birer gölge halin lerin hiç biri önünde duramr yor, mütemadiyen geceki oto İ mobil” seyahati üzerinde tevak kuf ediyordu. Bu gecenin sabahr için ve- İ rebildiği karar şu idi: çın yüzlü, kıskanç yürekli kız, | de geçiyor, fakat içi bu gölge- | 4 hafta zarfında 5.000.000 frank hâsılât vermiştir. Sinemanın bu şaheseri pek yakında MELE K'tz irae edilecektir. Bu ismi iyi hatırmızda tutunuz: DUL NİŞANLI mükerreren göreceğiniz flim olacaktır. IMajik sinemasında MUVAFFAKİYET GRETA GARBO' nun e filmi Bugün saat 11 de matine. Dühuliye 25 kuruştur Muhterem vatandaşlara Pertev Müstahzaratı Fabrikası: Gerek tıbbi ve gerekse ıtriyata müteallik müstahizatatmı- dan hiç birine en ufak bir zammı fiat yapmadığını ve esasen ö ir zamıhı icap ettirecek mantıki bir sebep olmadığını lüzum ve bazı esbaba binaen birkere daha'nazarı Bromural «Knoli» tabletleri dünyada en ziyade mütcammim âsap müsekkini ve münevvimdir. larca vakada tecrübe edilmiştir ve hergün binlerce doktor- lar tarafından tavsiye olunmaktadır. Alındıktan 20 dakika geçer geçmez, şayanihayret olan müsekkin tesirini gösterir Uzun zaman alınsada hiç bir zararı yoktur. - 10 veya 20 tabletlik cam tüplerde satılır. yada Rhein üzerinde Ludwigshafen, de KNOLL A-G. dır Bu müstahzar milyon- Eczanelerde Fabrikası Alman: anlaşmaya, sevgilerini meyda- fe açıkça ika teklif ederim. İ Az zaman sonra evleniriz. Hep birlikte Sultanselimde, o sıcak o sevimli aile yuvasında oturu TUZ... Ahmet Nebilin fikri bir ke re bu hayale düşünce başka bir şey zihninden siliniyordu. Mü temadiyen kendini o orada, o dar, kaldırımı bozuk sokağın i çinde, cumbasında ihtiyar anne nin ak saçları bir yemeni için- de toplanmış bağı bekdiyen o mütevazı, fakat sevimli yuvada görüyordu. Orada, Nebahatın peri kızı gibi birkaç dakikada bütün işlerini görü verdiği o küçük evin'bir köşeciğinde Ah met Nebil de yer yüzündeki in sanlara mukadder olabilen saa- W düşüncelerle oyişürak Bizi uyuyabilen * delikanlı, geceki yağmurla yıkanmış sokakların yüzlerine güle güle matbaaya gidiyordu. Zihrinde. hazmine