l Asrın umdesi «Milliyet» tir. 16 TEŞRİNİSANİ 1931 İDAREHANE — Ankare cadde MİLLİYEİ FAZAKTESİ MİLLİYET PAZARTESİ Metelik si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul, Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ 1400 27700 1400 Gelen evrak geri verilmez Türkiye için Hariç için | aylığı 400 kuruş 800 kuruş 750 Madam Rosnöre bünu tabi- | | atin kendisine bahşettiği birku | sur gibi addediyordu. Güzeldi, | çok güzeldi. Güzellik makul hududunu ince, tahammül edilmez bir | oluyor. Güzel bir kadmın hayatımda tesadüf ettiği sıkım- tıları tahayyül etmek sana giran gel Her an yüzüne ge bile in- | e vücudü- Müddeti geçen nushalar 10 kuruş | ne doğru tevcih edilmiş haris tur. Gazete ve matbaaya ait için müdiriyete müracaat edi Gazetemiz ilânların mes'uliy, kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy hava rasat merke- izinden alınan malümata gö- re bugün hava bulutlu vekis men yağmurlu olacaktır. Rüzgâr evvelâ lodostan son ra şimal ile garp arasından esecektir. Sıcaklık azalacak ir Dünkü hava tazyikı 759 milimetre azami suhu- et 16, asgari 8 (FELEK 2A Gümüşhanede 12 kuruşa imiş! Geçen gün köprü üstünde bir manav dükkünma yaklaş- trm, Köprü üstündeki manav- İara kolay kolay yaklaşılmaz.. Çünkü onlar her müşteriye iti | kalılda | bar etmezler. Fakirce birisi gelse de: Oğlum üzüm kaça? De- se, — Satıldı diy verir, Onlar kibar, pazarlık etmeyen müşteri isler İer. Zaten tam vapura yakın duruşları da vapura giren a- damların pazarlığa vakti olmr- yacağı hikmetine müstenitt Ben bütün bunlari bildi de gene yaklaştım ve ne elmasının fiatini sordum: — Kırk kuruş.. Dedi ve ba- na bir elma gösterdi. Tatlılığın dan şüphe ettim ve şüphemi edim. Halis Gümüşane isterseniz. İşte.. Lâkin seksene!, Dedi. Bu söz üzerine ben hemenkaçtım. Çünkü söz söylemek ihtiyacı hâsıl oldu. Halbuki bunlarla münakaşa etmek tehlikelidir. Alt tarafı ne olacağını hesap | etmeden adama — Bu suretle sen o elmayı yiyemezsin! Derler.. Bunların Böyle ters muamelelerini tec ziye edecek memur, müfettiş ve makam yoktur. Tahammül | edemeyip kavga edersiniz. O- na bir şey olmaz. in bakkı- Bızd. yıp şey! Manavla dö vüşmüş... Derler.. Gazetelerde “tesi gön. “Gazete o muharrirlerinden Cacip Bey ile köprüde manav- lik eden İbrahim arasında bir meseleden dolayı kavga çık- miş, manav İbrahim Cacip Be | yi dövdüğünden hakkında tah | “ Milliyet'in Edebi Romanı: 80 DÖNÜKLER BAŞI Mebruke Numan fim ; sarı bukleleri afis hayretle genç kadının bu başin | darbesine bakıyor, sonra dö- nüp Muhteşem Nihat Hanı mu renkten © renge gi i seyrediyordu. Süheylânm bile yanaklara koyu penbe bir bu | bu çıkmıştı. Nimet Hanım, “ gözlerinin içi gülerek, sözü he men kendi üstüne çevirmeğe çalıştı: — A! Kızım! Ben de yaşlı kadınım, ama hiç öyle boş şey İere inanmam. Nemika Sırrı Hanımın yü- zü daha fazla kararmıştı. Ye- rinde duramıyor, sinirleniyor- du. Erkekler darbeyi daha kayt çsızlıkla karşıladılar, Ferit Nec det, Yazıcı Zade Nazmi, Şey- da Kâmil, Mukbil Nedim Bey isler| erkek nazarları, hasut » Cevap” zengin ve | kadm «| bakaşları.. Yetişmiyormuş gibi nereye gitse daima kaba cüm- leler, bir takım imalı, telmihli İ sözler. Bu kadarla kalsa yine iyi ! Çok güzel bir kadın insani his lerile de muztariptir.. Meselâ i bir arkadaş ile görüşüyor değil İ mi? İçinden tabiatın bazı ka- dınlara bahşettiği çirkinlik kar şısında merhamet ve iztırap du yar.. Dahası var. Çok güzel bir kadın, bu güzelliğininin aya- rinda tuvaletine dikkat etmek mecburiyetindedir. Onun için | kikata başlanılır diye okur sunuz.. Onun için kaçtım ve| i kendi kendime düşündüm. İ Gü: ne elması, Haki- ki değilse kırk kuruşa halisi o lursa seksene. Geliniz de bu memlekette ihtikâr olmadığını, fiatlerin ta bulunduğunu bana anlatın! Dün gazetelerde Gümüşane de elmanın 12 kuruşa satıldığı nı okuyunca aklıma bu yazdı. İ ğım hâdise geldi. Bir okka el- ma Gümüşâneden (| İstanbula gelince kıymeti yedi defa ar- | İ tarsa İstanbula gelmek isteyen | lerin bu arzusunu meşru gör- melidir. Elma, armut kabilin- den şeylerin kıymeti artınca be nim, senin neden artmasın?. | Çok lüzumlu malümat!| Gazetelerimiz bu her şeyi bırakıp kendi İ rer ansiklepedi şekli Avrupada ancak haftalik gaze telerin karilerine verdikleri eve | verdiler. yemeğe, sıhhate ve ameli haya | | ta ait malâmatı bizimkiler her İ ! z : gün veriyorlar... Bunu bilgileri İ mizin taşmakta olduğuna ham letmeliyiz. İşte bir gazetenin son nüs- hasında pek faideli (o bir bahis İ va “Can çekişen adamın yanın- İ da ne yapmalı, ne yapmamalı,, | gazeteler vakit geçirmek, hava | dis öğrenmek, haber almak için | çıkar.. Karilerine bir can çe- kişen adamın yanında — bulun- manın zevkini o (!) hatırlatan İ gözetenin bu hizmeti unutulur şey midir?. Yalnız yemekte mi?. Birisi, Türk yemeklerini neden itibardan ve tattan di | : S tüğünü izah ediyor. (Bunun! için gösterdiği sebep şudur. | “Biz yemekleri hep el kara | rile ve göz tahmini ile yaparız, Başka şeyleri ne ile yaparız ki? FELEK Jbrahim NECMİ | ler hiç bir şey anlamamış gibi | kaytsızdılar. Nevzat Sür tecessüsle iki kadının bu gizli | düvellosunu takip ediyordu. | Kemal Reha Bey biraz evvel | Süheylâdan gördüğü ters mu- amelenin hıncını bekler gibi Muhteşem Hanıma bakıyordu. Reşit Bey, büyük bir endişe ile eğildi. Süheylâiya — doğru baktı. İki yanımda Muhteşem Nihat ve Nemika Sırrı Hanım ların hali genç adamı şiddetle meraklandırıyordu. Ahmet Ne bilin yüzünü © penbe bir kan tabakası kapladı. Hiç bir şey anlamadan hayretle etrafı sü- zen Nebahat bile bunun farkı- na vardı: — Ne oldunuz, Nebil Bey? Diye fısıldadı. | Nihat İlbami Bey ortalığa çöken sükütu izale için duman İ terbi | derdini madam © İk len kocasından, âşıkı varsa âşikın- dan, yahut her ikisinden tuva leti için mütemadiyen para İs- ter Bütün bunlar yine bir şey değil... Ç özel bir kâdın olmanın en büyük mahzuru, sokaklarda peşine takılan er keklerdir. Ah, bu « € neler söylemezler zen cür'tlerini ne kadar iler ye götürürler. Zavallı kadın s6-| kağa çıktı mı, daha adım | atmadan arkasına bi takı. lir. Bu adamlar nasıl ve nerden peyda olurlar, bilinmez. Fakat mutlaka ekilmedik yerde biter ler. Madam Rosnöre ne yapsın? | Uzun müddet ses çıkarmadan, güzelliğinin bu icaplarına tı hammül ediyordu. Maamafih bir gün artık dayanamadı ve bat'ya açtı, Mdam Sabat dedi ki: — Takip eden e gil mi? Bilirim, bilirim. bir günüm yoktur ki sok | sıkayım da, arkamdan iki | erkek takılmasın. Madam Rosnâre arkadaşı- nin bu adamlardan memnun ol duğunu zannetti. Fakat terbi- | yesi müsait olmadığı için sesi- ! İni çıkarmadı. Sonra madam | bat o kadar güzel de değil. | di. Acaba ondan mı? Sade- ce: — Ya!!1! Dedi. kat madam Sabat devam | at — Size bir şey söyliyeyim | | Bu adamlar canımı sıka- | cak yerde, bilâkis beni eğlend riyorlar — Yok canım! Evet, E mi ndiriyorlar, | Çünkü'takip kâfi miktarda de | vam edince, buna bir nihayet vermek için hiç şaşmaz bir usu | lüm vardır. — Nasıl usul bu? Allah aşkı Ban daima | Gayet basit! ufak | çantamda bol mikdarda para taşırım. o Arkamdan pek | taşkın bir erkeğin beni takip | ettiğini görürsem, birden bire dururum ve öteki daha kendi- | İne gelmeden derhalçantamdan | ve tıpkı bir dilenciye veriyormuşum gi | bi, bu zata para veririm. O za- man o erkek hicabından artık takip etmez. Madam Rosnöre bu usulü pek beğendiğinden o ilk fır. satta tatbika karar verdi. Erte si gün uzak bir mağazaya gide cekti. Hava da güzeldi. Yürü- yerek gitmeğe karar verdi. Bittabi evvelden de tedbiri- ni ittihaz ederek, çantasına hayli para aldı. Şimdi cadde- de yavaş yavaş yürüyor ve ta- kip edecek erkeğe cesaret ver- mek için de ara sıra mağaza ca mekânlarının önünde duruyor- du. Nibayet hissetti ki, dan birisi geliyor. zatı korkutmamak içi arka- Il: kafasında tek bir tedbir bu- labildi mlar, efendiler, bir- ven gençlerin şere- fine içelim! Hizmetçiler, kırılan kadeh- lerin yerlerini doldurmuşlardı. Erkekler ayağa kalktılar. Ka- dehlör dokuştu. Fakat © yine bir şangtrtı duyuldu. Hirsin- İ'dan kuduran Muhteşem Nihat Hanım ikinci gelen kadehi de — Şerefe! Şerefe! Diye bağırarak etrafı gürül tüye boğuyor, yeniden bir ka- deh kırılma mübahasesine mey dan vermemek istiyordu. Refik Cemal, bu gençler- | den çok zevk alıyot; gözü ö- nünde bir entrikanm büklüm- leri kıvrıldığını görerek gülüm süyordu. Yavaşça Muhteşem Nihat Hanımefendiye eğil, — Aman Hanımefendici. ğim, misafiriniz kocalan kadın lardan bahsetmekle sizi kastet olamaz. Çürkü siz kocal- mıyan güzellerdensiniz. . İ miüünakasaya gir io Askeri fabrika- lar ilânları Yetmiş yedi kalem elektrik malzemesi Yukarıdaki zarfla 21-12-9031 de saat te ihalesi yapılacaktır. şartname içir malzeme kapalı m dört iple her gün ve de o gün teminat (teklifat) ile mü. (3840) Kilosu 3300 2000 yağı 200 700 100 470 2115 2730 istübeci Kaba üstübeç Toz sülügen Neft yağı datı yazılı bo in pazarlığında teklif edilen fiatler pahalı gö- den pazarlığı 18 İkin- Yukarıda müfr malzemesi ci teşrin 931 saat 14 e tehir dilmiştir. Taliplerin şartname yi görmek için İstarbulda Top hane Askeri San'atler Mekte- bine, Merkezde satın alma ko- misyonuna müracaatları. (5538) (3889) « e — 173 kalem elektrik malze- mesi Yukarıdaki malzeme kapalı xerfla 14-12-931 de saat 14 te ihalesi yapılacaktır. Taliplerin şartname için her gün ve mü- nakasaya girmek için de o gün teminat (teklifat) ile müraca- atı, (3761) İLÂN 1911 tarihli tah 1931 hinde ira kılınacak amorti desinde “başa baş tediyesi tehlikesine"Karşı Osmarilı Ban Yüzde üç faizli, 1 ra Meler Egiptien,, , i kâr vel İ kası Galata Merkezi ile Yeni- cami ve Beyoğlu şubeleri tara- fmdan pek müsait şeraitle si. gorta edileteği mezkür tahvi lât hamillerininmalümu olmak üzere ilân olunur. —————- det takibine müsaade etti. Ni- hayet birden bire durdu, çan- | tasını açıp 1 metelik aldı, arka sından gelen zata vermek üze- re döndü. Bir dene görsün? bu arkadan gelen zat değil mi ? — Madam, madam! Ne o- lur küçük bir sadaka! Üç gün dür açım. Ağzıma bir lokma ekmek koyamadım. Küçük bir sadaka! Allah senden razı ol. sun, Madam Rosnöre bu dilenci- ye öyle kızdı, öyle kızdı ki, me teliği tekrar çantasına attı ve hiddetinden mağazaya yaya gi decek yerde geçen bir otomobi i içine atladı. dilenci Diye dil dökmeğe başladı. Ahmet Nebil, infilâka hazır bir bomba gibi duran Süheylâ ya içinden & derin bir minnet duyuyordu. Gözlerile teşekkür ederken — dudakları da yavaş- çacık: — Aman, Süheylâ Hanım, bir mesele çıkarmıyalım.. Sözlerini fısıldıyordu. Bu sırada salonun pencere- sinden şiddetli bir ışık akset- İ ti: Akşamdanberi bulutlarla do lu olan semada şimşekler belir mişti. Çatlıyan şimşeği şiddet li bir gök gürültüsü takip et- ti, — Al Fırtına var! Hizmetçiler perdeleri kapa- mağa, panjorları çekmeğe ko- ştular. Reşit Bey dudakları asndan mırıldandı: — Sema da bize nazire yapı yor.. Gramofondan akseden dans Bameleri, sofra halkını ayak- İandırdı Bu yeni bir Fökstrot havasiydi. Nihat İlhami Bey biribiri üzerine yuvarladığı ka a EİKINASA NI 16 TEŞRİNİSANI İ caatla alacak İ | | İzet İ yesi zımnında berayi İka Sırrı Hanıma; Refik Cemal asr” 1931 nadide tek taş 11 kr Pırlanta küpe ” iki ü San| si in Persembe gün Bedesteninde müzayede İle | nde 60 numaral 1 halen nerede Prexe olar ali ile gen ni keza ikametgihi ba Behice ve İstanbul İkinci İcr. Vasi- ki, Pandeli Efendilerle Manna Aleksandıra Hanımlara izafeten ve- avukat Aziz Beyin aleyhin bul mahkemei asliye dördün cü hukuk dairesi istihsal ve vetimize tevdi rayi infaz memur 931 tarih ve 927-637 m lediği 24 aralı ilâm fıkrai bükmiyesine na- | İ aaran Hasan Ağadan (1500) lira ve , de Ha (600) hir inn (30) aber maa faiz Yira ücreti vekâletle be ve masarifi muhakeme tahsili hak kında vaki rine mah iracaat ve talebi üze wbih meblâğ, tebliğ tarafı. mıza gönderilen ödeme emri ikamet gâhlarınızın meçhuliyeti mukteziyenin zn basebile lânen icra- hi m bir ay zarfinda ve 931-4211 dosya numarasile icranm durması- mı mübeyyin şifahi veya tabriri ola- vak bir itirazda bulunmadığınız ve müddeti mezkürenin hitamını müte. isabet eden mahki lâğı tesviye veya itfaya tek © eylemediğiniz bi talep mi nin gıyabınızda olarak infa- elâtı zina tevessü) kılını nmak ve olbap in tebliği makamma üzere ilânr keyfiyet ol ebesti sokağında 15 nurma- ede mutasarrıfen sakifi'iken | nde vefat eden Ner- | Efendinin esiyan varisi zimmetinde alaca- olanlarla mn cu be kanunu meden a desine tevfikan tarihi ilân dan itibaren bir ay zarfında müra ve borçlarını diyün defterine kaydettirmeleri ve mldde İ p ti mezküre zarfında müracaat etme yen alacaklıların mucibince vereseyi 569 uncu madde keye icabetle takip edemiyecekleri ve müteveffa nın varisi olup olmadığı anlaşılma- dığından kam cü maddesi mucibince tarihi medeninin 534 ün dan itibaren üç ay zarfında varisi olan. ların bilmüracaa sıfatlarını bildi leri ve müddeti mezküre sarfın- | da vuku bulmadığı takdirde mira- sm hazineye intikal edeceği ilân ©- tanür, ZAYİ — Galata İdhalât Gümrü. ğünden 3.9.931 tarih ve 6512 numa- ralı beyannameye alt makbuzu zayi ettiğimden ve yenisini çıkartaca- ğumdan eskisinin hükmü olmadığı Hân olunur. Samuel Benbaşat dehlerin tesirile ayakları şarak ev sahibeliği vazifesine atıldı. Süheylâ Hanıma oyun teklif etti. Ferit Necdetle Se- miha Nazmi dansa başlamışlar dı bile.. Nevzat Süreyya he- men Mebrüke Numan Hanımı kaldırdı. Mukbil Nedim, Nemi de Muhteşem Nihat Hanıma birlikte oynamak teklifinde bu | lundular. Kemal Reha Bey, | deminki haberden ürkmüş, ya | nındaki Nebahata dans teklifi- ne cesaret edemiyerek dudak- | larını ısırıyordu. Yazıcı Zade Nazmi Bey Neriman Cemşit Hanıma rica etti — Lütfeder mi efendi? Neriman Cemşit o Hanım, süzük gözlerile Reşit Beye bak tı: — Afedersiniz, Beyefendi, Reşit Beyefendiye söz vermiş- tim. Yazıcı Zade, kaba kaba gü- lümsiyerek, yaklaşan Reşit Be ye döndü: iz, Hanım — Buyurun, Beyefendi, a- Yaşasın Hakikat Filmi - 18 Teşrinisani Çar- samba akşamı MELEK Sinemasında RAİMU ve JANİE MARESE ANNY ONDRA ve GEORGE ALEXANDRE MAM' ZELLE filmile şimdiye k NİTOUCHE İdürücü bir komedi Talep ve arzuyu umumi üzerine ELHAMRA Cürg SİNEMASI nba akşamından itibaren bütün Meli kıran KÜÇÜK DAKTİLO filmini tekrar gösterecektir. Mümessilleri : MARY GLORY, ARMAND BERNADRD ve JEAN MURAT Ayrıca: Ormanlıkta cereyan eden fevi Sinema âleminin Otuz seneden beri kaydetmediği en büyük hâdise İstanbul sokaklarında Tamamen türkçe konuşan, türkçe şarkılı, Türk musikisi ile SİGORTA Kumpanyası İyi ceferanslar gösterebilen muktedir siogrta simsarlar: ârayor Hükümetçe tasdik edilen yeni harik siogrtaları tari- fesinin 15 Teşrinisani 931 tarihinde mevkii tatbika ko nulması hasebile muktedir eşhas için iyi bir fırsattır. Teklifatın “A.X.,, rumuzu ile İstanbul 176 No. lu pos ta kutu adresine gönderil- met SATILIK Cins Kısrak Anglo - Arap 1,60 irtifam- 'da doru renkli cins bir kıs- rak bu çarşamba günü Fa- tihte Atpazarında satıla Sineması 19 “Teş Perşembe gününden i Çılgın Macera Mümessilleri Mari Bel - Can Müra Fransızca sözlü ş f İstanbul Belediyesi Darülbedayi toms Yarın akşam Saat 21,30da Mukaddes Ale Facia 3 Perde Yazan: S, Moug ham, Tercüme E.: A, Gazanfer Talebe gecesi. İstanbul Ül yy cihetine tramvay tahsis edilmiştir. Bir dey | nin temini istifası için tahtı hacze | alınmış olan Şişlide Kahtane cadde | sinde 170 numaralı hane derununda | 19-11-931 tarihine mü- | İstanbul 8 inci Jersdan: ki ev eşyası sadif perşembe günü saat 15 - 18 e kadar paruya çevrileceğinden talip lerin mezkür günde mahallindeki | memuruna müracaatları ilân olunur, | humuz aslan ağzındaymış! Şimdi salon ayak darbeleri- le sarsılıyordu. Gök gü: - leri, şimşekler de içerdeki gü- rültüye tempo tutar gibi de- vam ediyordu. Ahmet Nebil, yavaşça davrandı: — Arzu eder misiniz, Neba bat Hanım? — Siz bi iz, Nebil Bey. Oynamağa başladılar. İkisi in de yürekleri çarpıyordu. Birbirlerine bir söz bile söyle- meğe cesaret edemiyorlar, ilk defa olarak birlikte dans et- menin heyecanile sessiz se: oynuyorlardı. Bu iki gen ahenkli oyunları gerçekten göz lere ferah veriyordu. Neriman Cemşit Hanım, kolları arasına kendini bıraktığı Reşit Beye gözlerini süze süze bu çifti işa — Bakın, Reşit Bey, bu çift ne güzel! — Sahi öyle! — Ben sizin yerinizde ol. sam bunları baş göz ederdim. — Kim bu genç hanım? Ta | Bımıyorum. YANARDAĞ? Tiyatro mektebi Darülbedayi den: İkinciteşrinin 16 ıncı pazar tesi gününden itibaren tedris? ta başlanacaktır. Müdiriyetin. — A! Nasıl olur? yeğeniniz getirdi. — Evet. Fakat ben tanımı. yorum. — İşte buda genç kızm na muskârlığına delâlet eder. —o: — Öyle ya: Sizin sandığı nız güzel bir kadınm — baştar çıkmaması mümkün mü? — Ama yaptınız! — İşte en son ben, Süheylâ Hanım, Nihat İlha mi Beyin kolları arasında dans ederken teşekkür etti: — Mersi, Nihat, benim sö zümü besledin. — Hangi sözünü? — Biribirlerini seven genç ler hakkındaki sözümü. — Tabii, değil mi? — Neden? — Biz de birbirimizi sevmi yormuyız ya ? * — O! Sen de mi gençlik da vasındasın? — Öyle ya: Daha yaşım ne, başım ne? Buraya misali de (Devamı var)