sat etmekte ve en anlamadıkları ba- hislerde çü'retkâr kalemlerin pala çaldıkları körülmektedir. Son sergi-| İse münesebetile yazılan yazılar da zümredendir, Bu, hususi bir sesi olmadığı için her © telden çalmağa mecbur ve mahküm olanların resim den de anlıyormuş gibi görünmek hayranlık u- gelen bir| karilerinde k gayretinden Şimdiye kadar umumiyetle beğe- ailen eserlerle beğenilmeyen eser- er hakkında söylenmiş olan sözler vukufsuzluğun ifşasmda o kadar ile ti gitmişlerdir ki bu işten anlayan» İr için bu yazıları o okumak adeta #ölenceli olmağa başlamıştır. Haki- ki bir tenkidin dile | geleceği güne kadar mizah muharrirlerinin lâtife- erine zaruri tebessüm etmeğe çalı- sacağız. Resimlerde şimal havasının es- mekte olduğunu söyleyenler, yağ- murlu karlı ve donuk bir manzara boyarken hattı üstüva sıcaklığında tunmak isteyen ve iklimin renkler üzerindeki tesirlerini işi iş olduğu bir şeyler geveleyenler, ber san'at kârm şahsi bir görüşü ve hususiye- ti haiz renkleri olduğundan bihaber, bir eseri mütalea ederken hangi zar | Yiyei rüvyetten tetkik etmek icap et tiğinden gafil resim tenkidi yapmak | tadırlar, Bunlar arasında eserin u-| Mumi âhengini temin edebilmek için ilzamen ihmali zaruri olan bazı te- İcrrüatın ademi mevcudiyetini ku. tur şeklinde gösterenlere bile tesa- düf edilmektedir. Bir resme baktığımız zaman ve: amm eserinde ne Yi meyi ifa de etmek istediğini anlamağa bele ir gayret edeli Şimal havası, cenup havası 80- #ukluğundan © vaz geçerek evvelâ Tesme bakmasın: öğrenelim, Bir ves ime bakmak, resimden anlamak mü- him şeydir. Bir terbiye meselesidir. ir resim, me tabiatle, ne de müze- dekilerle mukayese öderek mütalea olunmaz. Meselâ ressam yalnız hat- İarin ve tekillerin âhengini arayarak bir eser vücude getiriyor. Bu san'at €serindeki serra ne tal yollarını, he Louvre'ın koridorlarını geçerek | “ös olamayız. Başka bir yol lâzım-| der, Bu yol inde © etmek istedi kutupta san'atkârın vicdanına den yoldur. Bu alaca karanlıkta bir İsner ve bir rehber olmadıkça yürü- kere ikide Balm iz iki üvey kardeş gibidir.” Fakat bizdeki tenkit eli i den farksızdır. baltalı bir şaki Elif Naci Slemmleş ZA Tenkitler Karşısında Etrafta bir tenkit | salgını var.| Son zamanlarda dairei sirayetini | gittikçe artıran bu / hastalık, tenkit hastalığı matbuat havasını if- Turner Ve Pissaro.. Biri (Turner) in öteki de (Pissaro) hundur. Turner'i aşağı yukarı berkes ta nir, Onun gençliğinde bile vücude zetirdiği eserler — şayanı dikkattir. Turner, yağlı boyanın ne ifade eyli i ve gairlerin resim lisanın ifade — edilebileceğini her. kesten iyi biliyordu. Nasıl büyük bir $air lisanındaki nihayetsiz kudreti, dinin alunda — bulundurabiliyorsa (Turner) de resimdeki tekniki böy-| İcce elinde tutuyordu. Gençliğinde | yağı yukarı amatör yaşayan Tur. her'in fırçası kendiliğinden çalışmış gibidir. Turner, renklerin tatlı imti- Zacını bir çok beyhude tecrübe ve İnharriyatına © rağmen Reynol'lün #wpta edeceği bir sühuletle temin et | miştir. Eserlerinde çabuk ve zahmet *iz yapılmış hissini veren bir hava vardır. Onun eserleri, . hayretbahş *feleri ile tanınır. Meselâ herkes bi- lir ki tabloda dökülen bir suyun; da değişen efesini, / bilhassa arka plânda olursa ifade edebilmek ga- Yet güçtür. | Turner, mesafatı tersimde hari-| kalar yapmıştır. Değişiklikleri gözel tesbit ederek atmosferi bozmaksızın kabartma zenginliğine kadar varan bir kudretle işlenmiş eserler, Tur. Ber'in eserlerindeki karakterdir. San'at hayatının daha ilk zaman değildir. o Turner,| kabiliyetlerle | ök üstatlarından biri ola | Fakat bugün onu bu istidat | İsr arasında saymak mümkün olmu. Yor. Turner, çok büyük olabilirdi. Fakat o san'attaki istidadınr inkişa. İn müsait bir karaktere sahip değil. | ©. Turner'in en büyük kusuru san Atı ticari endişelerinden ay:ramamış | Şlmasıdır ki bu bir artist izin fena) bir kusurdur. Turner, hattâ bir çok imlerini de sırf satılem diye kas- Bir ölüm iftirası Uzaktan uzağa kulağıma öyle çalındı ki resim, heykeltraşi can çe- kişiyor , ölüyormuş. Sebebi de nc olsa beğenirsiniz! Şiir ve musiki gibi risale, mecmua, plâk, radyo, konserler vasıtasile neşre, yayılma» ğa pek elverişli olmamaları imiş. Alabildi demokrasiye | giden asrımızda İse Aristokrat kalmanın seyyiesini cemiyete canlarını ver- mekle çekiyorlarmış ve ilh. Yirminci âsır cemiyetinin biç zannetmem ki resim, heykeltraşi gibi asil ild mefis san'atin ruhunu İzabzeden hacil bir Azrail olmak aklından geçmiş bulunsun. Avrupa'dan gelen bu ye vmsüz haberi yazık ki bize o Avru- pal: büyük bir kalem üstadı (*) işea ediyor. San'at âlemini her halde dilgir eden makaleyi veya mersi- yeyi okuyamadık. Yalnız havadisin meş'um mevceleri genç ve ihtiyar dağları aşa, aşa buralara kadar ye- tişerek havayi nesimimizi zehirledi ve birden bire, beşeriyetin hamul omuzları üzerinde tabutları taşın makta olan bu lâyemutların! cona- ze merasimine bizden de tehalükle iştirak eden ıskatçılar ve nebbaşlar tem havası yayıldı. müzeleri, sayısız. galeriler, sergilerden tutunuz da caddelere kadar taşan, dökülen Plener meş- herler, san'at mecmuaları Ropro- düksiyonlar, kartlar neşriyat değil hicabını duymaktadır. devrin zifiri | karanlıkları üzerine bir nur gibi inen Rönesans da bile bu ili san'ati âmmenin anlayış ve sezişile değil, kilise ve sarayi himaye ve sehabetlerine sığınıyor. du. Bu kuruluşta bedil endişeler- den çok başka bir mana mündemiç- ti. Vitrail'lerden loş kiliselerin gü lük kokulu dehlizlerine süzülen nas- (9) Şair Valery ten menfaatini düşünerek halkı cez- biçin yapmıştır. O büyük istidadın bu şekilde kendi kendine ihaneti san | atının aleyhine olmuştur. Sergilerde renklerinin göz alıcılı in, tablolarının yanındaki diğer bü- tün resimleri husufa uğratır ve bu hoşuna giderdi. > Bundan haz aldığına — bir misal im. Kartacayı inşa eden Didon ismindeki tablosunun ya- İ mına (Claude) un kralice Saba is- mindeki tablosunun konmasına ısrar etmiş ve hattâ bu iki resmin yan ya na asılmasını vaniyetnamesinde da hi zikretmiştir. Turner'in eserlerin- çok kuvvetile kendini göstermiştir. Se- dom ve Gamarrhe ismindeki tablosu | da bunun canlı bir misalidir. Geçdim: Pissaroya.. Halbuki Turner'in © yanında bir in onda biri bile yoktur.. issada buluş ve teknik san- ranâi ışıklarla yarı aydınlanan “Ma domna,, lara Meryem ve mesi kalma bir bergüzardır diye | bakılı- yordu. Şimdi insaf edelim öyle mi onversazioni | mevzula makamlarından kal karak müzelerin lâyik köşelerini işgal ediyor ve oradan eski dindar- ların mürayi sevgilerine değil i çından öldürdüğü nankör zamanlar dan ne kadar uzaklardayız. San'at sam'atkdirı artık zayi akalliyeti tutmu vetli bir cemiy yor. Geniş kenarları eki şapkası altmda çi i bir sefalet be yağlı saçlı romantik Rapin yalimizde bir müstehase yabancılık İn sessiz, sndasız Mon Marterde ellerini yırtık cep- lerinde ısıtmağa savaşanlar şimdi Villölar'da oturuyor. Mon Parnas'ta ki lüks atölyelerde çalışıyorlar. İşte, Pikasso, Dersin Vlamink, O Utrille, bahtiyarlardandır. Paris'te | çıkan ir san'at © mecmumsini © ali- yorum U art vivant! o bakıyorum kadar hayatla, kudretle dolu ki sahifeler parmaklarımın altında a- dota bir kalp sicaklığile çarpıyor. Karıştırıyorum. Galeri ilânları mü- zayede satışları göz & kamaştırıyor. Oradan birkaç rakam kaydediyo- rum ve daha yüzlerce satış var. Matisses 27,000 - bir Degas 106,000 ve 75,000 - bir Forain 9000 franga satılmış! bü. Vakıâ bedbin ve bedhahlar ine hamlediyorlar ama, bu fazla bir vesvesenin yerinde olmi- yan bir vaveylâsıdır. . Bunlar hep gök yüzüne yükselemiyen âciz ve masut desiseler halinde boşlukta beyhude erimekte, dağılıp gitmek Hadekalarımızı o büyülterek dört açalım san'at feza ii şehap yağmurların sey- sin redelim, Erzurum: EŞREF Rembrandt'ın eau- fortları di ve “Ellerini hağlayıp dus eden adam Rembrandt atina mukabil görüş tarzı ve bu tar) B© za sadakati eserlerinin en büyük has letlerinden birini teşkil eder. Pissaro da Turner gibi renk nümayişine te- sadüf edilmez. Meselâ Pissaro'nun, (bircik oda- Sını temizleyen hizmetçi) tablosuna baktığımız zaman ressamın gözü” nün hiç yorulmadığı, daima mevzu: una karşı aynı hassas bir dikkati mu hafaza ettiği vazıhan anlaşılır. Vel hâsıl Pissaro'nun resimleri temaşa- geri rahatsız etmeden seyredilen ©- serlerdendir. Onun resimleri o gözü yormaz. Onlarda her şey yerli yerin dedir. Tefrişe verdiği © ehemmiyet, gösterdiği dikkat ve itina tablonun umumi havasını, o atmosferini aslâ ihlâl etmez, Bu itibarla resimlerinde ki teferrünta olan inhimaki resimle. rindeki umumi âhengi bozmamakta- dır. Pissaro'nun resimleri hayatiye. tini muhafaza eden bir âlemin make sidir, Pissaro'nun resimlerinde mev zuları yaşar. Tabiat ve tipler canlı dır, Pissaro'nun resimleri karşısında ilk nazar, belki, büyük bir şeyi keş. fetmez, fakt bir az dikkat edilince hiç umulmadık — muvaffakıyetlerle karşılaşılır. Ve ne kadar bakılırsa o > büyük bir servet meynada çı- Turner'in ilk nazardaki cazibesi ne epey İsra ilk nazarda eserleri o cazip olmasma rağ- men her dikkatin hayranlığını. git, tikçe arttıran birer derin ifade mah- sulleridir. Pissaro'nun her tablosu kendine mahsus yeni ve muayyen | renklerdir, şahsiyetinin o damgasını taşımakla beraber her tablonun ayr vı hususi bir simosferi vardır. Pissa To kadar İngiltere atmosferini kesif, “ Artist ” Rembrandt Geçen haftaki “San'at sahifemiz- de,, enu-Fort'un tarihi hakkında bir yazı vardı. Bu yazıya ait resimleri bu hafta meşrediyoruz. Resimleri teşrinisaninin dördüncü günü Leipzig'de açılmış olan sergide teş- hir edilmektedir. & Bunlar, O Rem- brandt'in teşhir edilen bir çok eau. Fortları arasında “ellerini bağlayıp dün eden adamı, ile “artist, namın- da bir eseridir. Eau-Fort'lar Dr. Car melis Hofstede de Groot'un kollek. siyonundandır. Halk şairleri Bugün Sıvasta “Halk şairleri ko- di in,, bayramı var. Der meğin faaliyetine dair evvelce ma İümat vermiştik. Sıvas ve civarın. dan sazını koltağımun altina ala rak Sivasın bu şiir ve musiki b ramına koşan ve bugüne kadar isini özlü ve muvafiakıyotli gösteren baş- ka bir İngiliz rossamı daha yoktur. R. İ eoçhul kalnı; Türk santkârlarnn huzurunda üç gün huşu ile hazır bulunacak olanlara ne mutlu, Ray. MİLLİYET dolaşmaktadır. | Fujita ve daba bir çokları hep bu | CUMA | SANAY İ | | Yanan petrol | kuyuları | | Ajans haberleri, Romanyada Mo- renide iki buçuk seneden beri yam makta olan bir petrol kuyusunun! söndüğünü haber verdiler, Bu kuyu-' ları işleten Romano - Americana Şir keti ateşi söndürecek olanlara al milyon frank mükâfat vadet Budapeşte itfaiyesine mensup Üç za işti. bit © yangn © mahalline © gele- rek ( tetkikat © yaptıktan © son-| ra, tedbirlerini aldılar ve ate si söndürdüler. Binaenaleyh altı mil İ yon frank mükâfatı da alacaklardır at böyle mü İ dürmek acaba na: İ Romanya gazetelerinden n İ ruz Petrol mmtakalarında çoktur ve bunlar bir Her kuyunun bulun. adedi yakındır. motörle müteharrik teskip maki rini tutmak için yapılmıştır. i İ Bir kuyuda yangın çıktı mı, ateş; iğer kuyulara sirayet etmekte ge- cikmez. Petrol bazan o kadar kuvvet | le fışkarır ki, 60 ilâ 90 metre irtifaa | kadar çıkar, Ve saatte de bir kaç yüz ton petrol bu suretle harice dökü. | lür, Ateşin teli hararet o ka dar azimdir umyant,, tan yan- maz elbiselerle bila yaklaşmak müm kün olmaz. Yangın vukuunda ilk iş diğer ku- yuları muhafaza etmektir, Onun için yanan kuyuların etrafıma “amyant, | tan yüksek perdeler gerilir. Ayrıca bir divar da örülür. Ancak ondan sonra ateşin itfasma bakılır. Ameri- kada Kaliforniyadaki Santa - Fe ku- yuları 1929 da ateş almış ve tam 59 gün yanmıştı. Ateşi evevlâ çamur ve buharla söndürmek istediler. Muvaf fak olamadılar. Bunun üzerine ateşi kuvvetli vantilâtörlerle “üfleyerek, söndürmek istediler. Fakat yanarak | fışlaran petrol buna mâni oldu. Bu- nun üzerine ateşi yukarıdan değil, alttan söndürmeği düşündüler ve on İ altı metre derinliğe kadar inen bir tünel kazdılar. Bu derinlikte petrol ateş almiş olmadığı için, amele hara | sete mukavemet edebiliyordu. Om dan sonra kuyuya açılan bir delikle petrolün kısmı âzamı başka bir mec raya okıtıldı. O vakit kuyumun sat- hındaki üteş, yanmak için kuyunun dibinden unsur bulamayınca dörtte üç kuvvetini kaybetti ve bu söretle de ateşi söndürmek kabil oldu. Fa- kat nasıl, ateşin üzerine çelikten ça- | mak şeklinde munzam bip kapak ka- pattılar ve bu kapağın altından gaz- İerin çıkmasına müsait delikler vücu de getirdiler. Gaz çıktı,., fakat ateş | havasızlıktan söndü. Romanyada ise Macâk zabitleri | yüksek kudrette tazyik edilmiş hava ! istimal ettiler. Ancak be kadar yük- sek küdrette bir hava tazyikı elde etmek için kullandıkları hususi mah- ittabi kimseye söylemediler. bir petrol kuyusu daha İ yanarsa, kazanılacak altı milyonlar daha var. Yeni zeppelinler ikalıların yeni inşa ettikle. ri “Akten, ismindeki kabili sevk balon geçenlerde tecrübe uçuşları için iki yüzden fazla Yolcu almıştı. Almanların Graf | Zeppelin'i kutba , dünyayı devreder, Bahri mu ili mütemadiyen gelip geçerken, Amerikalıların boş durmasına bitta- bi imkân yoktu. Sonra * Amerikalı. ların elinde bu balonları doldurmak için Helyom denilen bir de yanmaz İ saz bulunuyor. Bu yanmaz gaz bu 4 | gün dünyada hiç bir millette yok. tur, Hattâ Almanlar Amerikalılar. | dan istediler de, Amerikalılar yine | vermediler. İ Bu münasebetle Yukarıda üç ba | lon profilinin resmini koyduk. Birin isi Graf © Zeppelindir. Tulü 234,! İ kutru 30,50 metredir. Hacmi 103, | 000 metre mülâbıdır. İkinci şekil Arnerikalıların yeni | inşa ettikleri Akron'dur. Tulü 239, j fakat kutru 40,30 metredir. Hacmi İ 182,000 metre müküâbıdıri İ Sir kuvvetinde sekiz motörl, l mesafe kateder, Bittabi o Müvellidülma ile deği, Helyom ile doldurulmuştur. çüncüsü inşa etmek | te oldukları yeni zeplindir. Bu yeni İ balon 248 metre tulünde ve di,20 metre kutrunda, hacmi 200,000 met re mükâbmda olacaktır. Bu yeni balonda elli | yolcu ka: marası bulunacak ve Almanya'ya | 200 milyon franga mal olacaktır. m m m İ Fam haklanda karileri malümat vereceğiz. i Pariste sonbahar sergisi Paris'te her sene açılması mutat olan Sonhabar sergisi açılmıştır. Ser | eg 2634 tablo teshir edilmekte. 6 TEŞRINISANİ ! bir hikâye anlatayım: John Considi- 1931 Aşkı nasıl anlayorlar?.. Maruf sarışın yıldız Dorothy Mackaili'e sorun. Size Hollyvood'dakilerin sevd Dorothy Mackaill'e soruyorlar: — Doğrusu biz anlamıyoruz. Bu se omur silkip ge , daha ilk defa tesadüf et- | ir adamın sizi kaçırmasına Evlendiği. liyor. Fakat balayı seyaha- tinden avdet eder etmez ayrılıyorsu- | nuz, İtiraf ediniz ki, şaşmağa haklı niz var, kat ediyorsunuz. Dorothy cevap veriyor: — Hiç te hakkınız yok. Bi ki aşksız yaşamk güçtür. Bir Fran- sız şairi mi söylemiş? “Aşksız hayat! güneşsiz bahara benzer.,, demiş. Ben bu Fransız şöirine hak veriyorum. Asıl fenalık bizim kendi kendimizi aldatışımızdadır. İnsan kalbi mütema diyen değişip dururken, hislerimizin ebedi olacağını zannediyoruz. Onun için de hakiki aşk ile bazı kapıldığımız maddi oc biribirne karıştırıyoruz. Halbuki bu cazibede umduğumuz esası bulama- yınca ayrılıyoruz. Ben de bu cazibe- lerden birine kapıldığım zaman: “Ar tik bu sefer sondur, onu bütün ha- yatımca sevebileceğim,, diyorum. Fa kat aradan bir iki hafta veya bir kaç ay geçti mi, ilk hissime'mağlüp olu- şuma utanıyorum. Lâkin yeni bir maceraya da hazır bulunuyorum. Çünkü kadınlar aşktan değil, fakat âşıktan bıkarlar. — Dorothy, ben sizin herhangi bir erkeği hakiki bir aşk ile sevebi- leceğinize kani değilim. — Olabilir. Fakat bu vadide ben bir istisna mı teşkil ediyorum? Size ne ile şu güzel Carmen Pantaze' bilmem tanır mısmız? Her ikisini de| herkes biribirlerini candan seven iki nişanlı biliyordu. Derken Joann Be- nett sahneye girdi. Carmen esmer bir kadındı. Joann ise sarışındır. Es- merden sonra, sarışm! Artik bu se fer Joann ile Considine ayrılmaz ol- dular, Hattâ bütün Hollywood ne üğünleri olacak diye bekli- Zaman dü yordu. Çünkü Joann “bir kaç defa dostlarına demiş ki: “Davet ediyor. sunuz amma gelemem. Çünkü Con. sidine razı olmuyor.,, Bu ne demek? Sonra işidiyöruz ki Considine günün birinde Carmen'le barışmış. Lew Ayres te sarışın Joann'ı koluna tak- mış. Ne dersiniz bu hikâyeye? Biliyo rum ki Lew Ayres daha düne kadar Constance Benette'e daha sonra da Lola Lame'e korte ediyordu. Margi de Falaise evvelce karısı olan Gloria Swanson'u bıraktı. Şimdi Constance Benett ile evlenecek. Gloria Swan- son bundan mütcesir mi? Ne gezer? Gloria şimdi meşhur müclliflerden Gene Markey ile düşüp kalkıyor, Bu adam Gloria'dan evvel İna Claire'in dostu idi, Fakat İna Claire maruf jon prömiye John Gilbert ile evlenin ce, açıkta mı kalsın? Gloriaya yapış tu, Bunlar zahiren pek karışık görü- müyor amma, hakikatte pek basit ve tabiidir. Şu var ki Hollyvood'da ka- dın olsun, erkek olsun, kimse âşık siz kalmıyor. Betty Compson'a ba- kın! Daha kocasından ayrilir ayrıl. maz, Hugh Trevor'un kapısmı çal- dı. Betty'yi kaçırdı, Meksikaya gö- türdü ve orada evlendiler, Dönüşte ayrıldılar. Neden? mizaçları biribir- lerine uymayormuş! Bunun gibi da- ha misaller isterseniz, şöyle etrafını za bakrverin, kâfidr. Loretta Young çok sevdiği Arthur Lake'den hiç ay» rılmayordu, bir de baktık, Grant Withers ile evlenmiş. Ondan da da- ha geçnlerde boşandı. Loretta aile yuvasını bu kısa izdiyaç için mi ter. 'ketmişti. Şimdi de Mary Brian'ı bı. rakan Philipe Holmes ile düşüp kal. kıyor. Bu çetin muammayı Joan Crawford şöyle izah ediyor: — Efendim, bu işlerde en büyük rolü oynayan aşk değildir, kaderdir. Bu sinema yıldızları umduklarını bulmadıkları ve inkisarı hayle uğra- dıkları zaman, meyus oluyorlar, O sırada birisi çıkıyor, kendilerini te- selli ediyor. Bu teselli den adam, öteki vefasızdan daha kalbe yalın ve samimi görünüyor. Çünkü bu a- dam çok şeyler söylüyor: “Sizin gi- bi bir cevherin kiymetini bilemedi. zaten sizi anlayamayacağı, şimdi lân kızla konuşmasından. kiz! Nedir o kız! O adam nerede, sizin ulviyetiniz nerede?,, boyuna söylüyor. Lâf katlığına kıran girme- SİM san Ben. ennnlelmmezne üni Mei Hollyvood kraliçalarından evli olanlarından bir £ *Serr odanın esrarr” #ilminde Huguette Duflos “Sarr odanın esrar?” filminin rejisörü “Marcel L*Herbier nde bulacağını ona birakiyor. Bu, göründüğü kadar alarını bir bir anlatsın!.. hem de uzun zamandan beri anesi: Joan Crawford Bulutlarda Sinema Dr. Mannhelmer isminde Fran. tir. Gayet basit olan elektrik ma- kinesi 110 volt ve 70 amperlik ve 2 milyar mum kuvvetindedir. Fa- kat bulutları o aksettirilen sessizdir, sesli değil! Benzerle seyirciler arasından bir kadın, lo cada oturan — diğer bir kızı Grete salonu mi Elisabetha Siro'der. — Diğer taraftan Rudolph Valen- tine'nun da bir benzeri bulunmuş- tur. Bu genç Teodor Tuga isminde bir Finlândiyalıdır. Teodor angaje edilmek üzere şimdi tecrübe filmle İ ri çeviriyer. | Sinema Haberleri Teşrinisanide Doğanlar Teşrinisanide güneş kavsi bür. ündedir. Gü iken, ya Erkekler — Kuvvetli, sağlam bür yeli, çevik, gayretli ve zeki olurlar. Avı, biniciliği, yolculuğu, * harbi, e ve syakla yapılan bütün hare çok severler. Gerek dostlarına, ge rek cemiyete karşı hakşinas, hür ve kanaatlerinde sabittirler. Kadınlar — Bu ayda doğan er. keklere benzerler, Fakat daha zeki bine girecek bir delik buluyor ve me! lâkin bünyece daha zayıftırlar. Bur yus kadın da, öteki vefasızda bula- madığını bu ye zannediyor ve müdafaasız. kendini. dan dolayı hayatları ekseriyetle ız trap içinde geçer, İyiliği çok sever ler. Saf ve müstesna bir > ma | liktirler. Bekâr iken