Ny! di Milliyet Asrın umdesi «Milliyet» tir. 77 TEŞRİNİEVVEL 931 İDAREHANE — Ankara cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul, Telefon numaraları: 2311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G 3 6 2 Türkiye için Hariç için aylığı © 400 kuruş 800 kuruş 80 , 1400 " 20 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş tur, Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'aliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy askeri rasat mer kezinden verilen malümata nazaran buğün hava kıs- men bulutlu olacak, rüzgâr mutedil surette ekseriyetle gürpten esecektir, 31-10-26 da tazyikı nesimi 761 azami suhunet 24 , âsgari 10 dere- kaydedilmiştir. ce Arslan avı Şu arslan avcısı mu?.. Bir şeycik demem All, tan bulsun.. Akşam gazetesin- de yazdığı -doğruluğu Allaha emanet!- bir sürü arslan avı hi kâyesi üzerine İstanbulda her kese bir arslan avcılığı hevesi- dir geldi. Bir taraftfan: « Herkesin kalbinde bir ars- lan yatar - darbı meselini bilen ler kalp avlamağa çıktılar... Bundan gafil olan diğer bir kı- sım da hal rslan vurmak he vesine düştüler... Belki bu ze- yatta cesaret vardır, lâkin orta da avlanacak arslan yok!... İşte bu tayfadan bir dostum var, Kendisi avcı geçinir bi damdır, geçen sene yazmıştım. Ava giden boş gelmez.. Vura- masa da satın alır, heybesini doldurur Böylesine de can kur ban.Kan döküp günaha girecek yere para döküp borca girer... Eve de av eti getirir. Bu zat ta arslan avına merak etmiş Tanıdıkları arasında benim gi- bi arslanlar da yok değil, Fakat onun tuzağına düşmezler.. Ne yapsın? Düşünmüş, taşınmış... Şu kararı vermiş... — Arslan vurmağa âmade- yim,. Lâkin arslanlar benden korkup kaçmış olmalılar ki; ci varda görünmüyorlar.. Ben de ayaklarına gidemem... Şü hal- de? Şu halde... Arslanın men- sup olduğu fasileden diğer bir hayvan vurabilirim. Meselâ ke Ve bu kararı üzerine oturdu. ğu mahallede ; kedi kalmamış, r birer vurmuş. Şim den arslanlar korku titriyorlarmış.. Arslan yerine kedi dan tirtir dersiniz! vurmaya! Yalnızlık! Yalnızlık Allaha mahsus di- ye safuca bir darbı mesel vardır Milliyet'in Edebi Romanı: 61 İ İstanbul stadyümünnün - Yeni yok | Ne! Bir iki gündür. gazeteler, | bahçede yapılması bahsini u- fak ufak didiklemeye başladı. | .. Bunların içinde işe - ciddi ar veya aleyhtar olanı yök. Mevzuu cımbızla tu | tuyorlar., Gazetelerden biri de stadın nerede yapılması lâzım gelece ini karilerine soruyor ve biri- birine zıt cevaplar alıyor.. Berim tekrar bu mevzua dönmek isteyişimin sebebi şu- dur : (Stadyum) un Yenibahçede yapılmasını isteyenler, orada sını istemiyenlerin ne- Bilmeye de lüzum görmezler. Çünki bizde baştan aşağı her iş te görülen bir aykırılık vardır. Biz fikrimizin doğru olmadığı nı müşahede etmek istemeyiz. Bunun için de sonunda i zin yanlış olduğu meydana çı- kar korkusile kimseyi dinleme iz. b e Ge yanlışlı- ğmı görürsek onu değiştirecek yere inadına yanlışta ısrar ede Tiz. İşte (Stadyum) işi de aşa, yukarı bu safhadadır. Hiç ki se esaslı surette (bu meseleyi münakaşa (etmek istemiyor. Ben Yenibahçenin aleyhinde bulundukça bunu bir semt me selesi telâkki edi — Canım, yapılsın da, birak Yenibahçede yapılsın! Diyenlere rast geliyorum.. Hata buradadır. Ben (Stadyüm) un yalnız spor yapmak için değil halka spor terbiyesi, spor zevki ver- | mek için en kalabalık yerlerde | yapılmasını istiyorum. Yer me selesi münakaşa edilirken kar- şıma ikide bir çıkıp soranlar o luyor: — Avrupadaki (Stadyüm) lar şehrin içinde mi ya?.. Avrupayı görmek meziyet olmadığı gibi görmemek te ka bahat değildir. Fakat görme-| dende görmüş olanlara kafa tut | mak fodulluk olur. Avrupada şehirlerin ta göbeğinde stad- yümler vardır. Lâkin Olimpi- | yatlar gibi büyük hâdiseler için yapılan muazzam stadları ala “İlahi bir şey de olsa ben yalnız | lığı sevmem. Lâkin herkes be | halk meri nim gibi düşünmüyor. Yabut aksi ben herkes gibi düşünmü. | yorum... Meclisteki müstakil meb'us- lardan birisine: ! — Müstakiller mecliste bir | grup yapacakmışsınız?. : Diye sormuşlar. Bu zat şöyle cevap | vermiş: — Ben samimiyeti yalnızlık ta bulurum.. Ben kendi hesabıma yalnızlık ta hiç bir şey bulanlardan deği- lim... Samimiyete gelince; © yi ikta hiç bulunmaz... De- gilmi ya! FELE BAŞI DÖNÜKLER Süheylâ yaptığı tesirin farkı- na varan ve bununla iftihar e- den bir güzel kadın tatlılı kuranlık locanın içinde elini u- kın şaşkın duran Ah- met Nebilin elini tuttu, Yavaş- ça fısıldadı: Otursanâ! Delikanlı, genç kadının ya- i sandalyaya uzandı. Sü heylânm eli kendi eli içinde u nutulmuş, kalmıştı. Ahmet Ne bil bu yumuk, beyaz eli ne ya- | Gözleri | pacağını bilemiyordu. genç kadınla sinema perdesi a rasında gidip geliyordu. Birden bire eli içindeki yu- muk, beyaz cl oynadı. Okşar gibi delikanlının eline sarıldı. Ahmet Nebil, hemen hemen ihtiyarsız olarak mukabele et- *. O da o yumuk, beyaz eli ha yaretle sıktı, Bir taraftan o si- İbrahim NECMİ nema üzerinde dünyanın bin bir tarafında geçmiş vak'alar- dan birer parça bi, ini kova ıyarak görünürken, öte taraf- tan bu locanın içinde de iki| genç ve ateşli vücudün el ele | titreşmeleri, heyecanla sarsı- | lışları yüreklerini vurduruyor- | du. Bir başka manzara bitince ışıklar açıldı. O zaman Sühey- lâ ihtiyatla elini o çekti. Biraz geriledi — Nasılım? — Emsalsiz! Güzel olmuş muyum? — Fefkalâde! — Bütün tuvaleti senin için yaptım. — Mersi! — Sahiden memnun oldun mu? — Sünhesiz... j İ kan bir kadın tavrile MILLIYET Spor bahisleri |: Gene stadyum hakkında Yenibahçede stadyumdan eysdi | misafirhaneler yapmalı. bilecek kadar büyük yer; oralar | © da şehrin içinde“ bulunmaz da onun için şehrin haricine yapr- ır. Yoksa (Stadyum) şehrin haricinde yâpılır diye bir kaide yoktur, Buna rağmen bu şehir haricindeki stadlarda (ancak beynelmilel veya (o milli final maçları gibi mühim müsabaka lar yapılır, üst tarafı gene şeh rin içindeki stadlarda geçer. Bizde topu tüfeği bir tane stad yapılacak, onu da şehrin en ıssız ve en yolsuz, vasıtasız yerine yapmakta faide ve mana yoktur. Benim sinirime doku- nan şeylerden biride şu... İki lâkırdıda bir : Efendim, stadyumun spor noktasından nerede yapı» lacağını bilmem amma, (Urba nism) noktasmdan Yenibahçe- de olması lâzımdır. diyorlar. Bu söz şu bir kaç senedir çıktı.. İçinde bir adım atacak yolu olmayan bir şehrin hey'e- ti fenniyesinin stad yaparken (Urbanism) zaruretlerini spor zaruretine tercih eden edalar alması çok garip oluyor. Yemiş, Balıkpazarı, Mah- mutpaşanm arkaları, © yangın yerleri ve harabeleri, rıhtımsız sahiller, karanlık sokaklar, ya- | zın toz, kışın çamurdan kurtu lamıyan binlerce yollar, urba- nismin hangi bahsine girer a- caba?, Şimdi fikrime geliyorum. Türkiyede ve onun en kesif olan İstanbulda sporun ileri gitmesi büyük ve muntazam bir (Stadyum) un inşasile ancak mümkün olabile cektir , Ancak böyle yerlere bi takımlar, koşucular cılar getirebiliriz. Faket â fi değildir. Bizde tam bir spor heyecanı ve alâkası © yoktur, Bunu tevlit için halkı stadyu- ma çekmeye kalkmak abes o- lur. (Stadyüm) tu halkın geçti ği yerlere yapmalıyız.! Misali meydanda: Veliefendi koşu ye rine bütün teşvike, bahsi müs- cazibesine, şıklığa, gü- ine rağmen kaç kişi diyor? Oranin da vasıtası var, yeri var, halkı var. Lâkin kala balık yok. Bize, spora, spor cuya kalabalık lâzım, Yenibahçede stad yaparsak oraya 10000 kişiyi bir kere gö ül bakalım... Ne ile gide <cek!.. Siz onları götüre duru- nuz. Ben bir de avdetlerini ân latayım.. Kânunüevvelin onun da saat beşte Yenibahçe stadın dan 10000 kişiyi sokaklara dö- künüz.. o Bunların en aşağı 6500 tanesi civarda veyayakın larda oturmıyan (o adamlardır. Yerlerine nasıl dönecekler! Ben size beylik bir cevap ve- reyimi, — Tramvaylar, var.. Binsinler!, Efendi! İki araba 50 kişi lr, Beş dakikada bir hareket edebilirse saatte 12 araba ecne- atla; otobüsler an. - Öyledir de neden hiç gel miyordun bana? Delikanlı, tabii heveslerinin | sevkile devam ettiği sözlerin birden bire boğazına tıkandı. ğını hissetti, meşguliyet... — Vallahi örtık bu gazete- den de bıktım amma.. İstersen Reşit Beye söyliyeyim de seni bu kadar yormasın. Yok, hayır! rica ederim... — Nedir, acanım? Bu kadar da olur mu artık ? — Yok, yok, artık gelirim, — Nasıl gelebilirsin? — Artık işlere alışiyorum. Evvelki kadar çok meşgul ol- mam . Başka türlü iltifatlı alış- Hanım, Ahmet Nebilin kulağı na eğildi. Delikanlının kulağı- le yanağını gıdıklıyan nefesle- rile fısıldadı : — Yoksa beni böyle görün- ce, uğruma her şeyi feda ede- cek hale mi geldin? Ahmet Nebil, - müstait bir * talebe gibi, aldığı dersi h Süheylâ | SALI Ağacın Hatice kadın eğilerek yata gından çıktı. Her sabah bu 12- trap, bu ağrılar.. Kendini to- yabilmek için © saatlerce İ bacaklarını 'oğmak lâzım geli- İ yordu. Fakat“ konu komşu, eş dost, hattâ tabiat bile onun | bu hastalığına lâkayttı. Son günlerde ağrılari o ka dar arttı ki, nihayet bir doktor çağırtmağa karar verdi, gelen doktor da: Elektrik dedi. Her elektrik beş lira! Ha- tice kadın:bu'parayı nasıl ver- sin? Bu iki odalı küçük evin akan damımı bile © aktartama- mıştı. Nerede kaldı böyle mas raflar.. Hastalık bile zengin işidir. Öyle iken'fukara'ne yapsın? Bastona dayanarak topalla- ya topallaya sofaya — çıktı ve kendi kendine kararını ver: — Aadam sen de! Bu acı- ya da alışırız. Mangalı yaktı. Soğuk mart İ havasında oda ısınınca kanı İ'cak 600 kişinin ayağını keser... Elimizde 6500 kişi oldu ğunu düşünün, Bari oralarda a | cuzca kalınabilecek misafir ha neler yapınız! | İ Otobüs behsine gelince; be lediye yakında imtiyazı ala- cak.. Ona biner gideriz. Dikkat ediyorum. — (Stad- yam) ün Yenibahçede olması- nı isteyenler iki smıfa ayrıl yor: Bir kısmı İstanbul tarafında oturan sporcular.. Siz bunlar- dan bir hastane, bir tiyatro, bir | isan dersanesi, bir ucaz lokan ta; bir eğlenceli bar, velhâsıl a: lâkayı celbedecek her ne pılması için fikir alsanız, ken- al izm bu işel tabii de bir şey olmaz.. Yâkin bu bahse fikir verecekler, ken- di mubhitinin ye hislerinin tesi- n üstüne çıkıp düşünebilen Diğer bir Kasım da; — EfendisiY'Bizim Beyoğ- lunda işimiz ne? Türk mahalle lerine bakalım! Derler. Bu bir gaflettir. Bile bile (o şehrin en kıymetli yerini boş yere, esas- sız, ve manasızca © ©cnebi un- surlara sit gibi gösteren şkara bir vahimedir. Bunlara #ormaz © mıyız?. | Türklerin en büyük mekteple- rinden biri olün “Galatasaray mektebi neden oradadir? Or. dumuzun kıymetli | fidanlığı Harbiye niçin: oradadır.? Vali konağı neden oradadır? Şehrin resmi tiyatrosu neden (orada oynar?... Şehrin resmi ziya- fetleri neden orada | verilir Resmi süvareler neden — o tertip olunur? Bu sözleri söy- leyenler şüphesiz devirdikleri çamın büyüklüğünden gafildir | ler. Bilmezler ki; Beyoğlunda ki emlâkin yüzde doksan beşi Türk malıdır...Ve gene gafil- dirler ki; sindeki oemlâk baskasmın olsa da O topraklar bizim öz mallarımızdır. | Atletirm Federasyonu Reisi Bürhaneddi | sattı: | Işıklar tektar sönmüş, asıl film başlamıştı; Süheylânın eli tekrar Ahmet Nebilin eline do | kundu. İki genç | tekrar el ele geldiler . Beyaz perdenin © üzerinde şarıltılarla akan bir su kena-| rında, ağaçlar arasında biribi si seven iki genç sım sıkı b leşmiş sörünüyordu. Süheylâ | gene fısıldadı: Bak bunlar ne güzel biri birine yaklaşmişlar. Sen de gü rültüsüzce sandalyamı yaklaş- ilinle de böy le sinemalara gidiyor musun? Bu fısıltı Ahmet Nebilin ka fası de sanki bir top patla- mış gibi gürledi. Deminden be # salonun ılık havası, | yalnız İ perde üzerinde ışıklarla tadil edilen karanlığı, © yanmdaki genç kadından 27 TEŞRINIEVVEİ 1931 altında can geldi. O vakit tavukların aç olduğunu düşündü. Çaresiz bahçeye çıkacaktı. Tavuklar, serptiği darılara vahşi kurtlar gibi saldırdılar, hele horoz solucan bulacağım diye, ağacın dibini öyle eşmiş ti ki., Hatice kadın, bu ie yerde parlak bir şey gördü. A ğacın i, O da zayıf parmaklarile biraz eşeledi. A- man bir define olmasın! Kalbi heyecandan çarpıyordu. Toprak açıldıkça, küçük bir küpün sırtı meydana çıktı, Ar tık Hatice kadın hastalığını fi lân unutmuş, sırtlan gibi mü temadiyen toprağı eşiyordu. Küpün ağzında artık büsbü tün meydana çıl bir itti, Yuvarlak, den! Taşı çekince bir de ne gör sün! Yüzlerce yuvarlak, çil çil altınlar.! Rüya gördüğünü zannedi- yordu. Fakat rüya mı bu? İşte ap aşikâr hakikat! Altınları ellerile tuttu. Par maklarmın arasından. şırıl şı- rı akıttı, Define olduğuna şüp İ he yok! Ne zamanın parası? Oku- ması da yok ki anlasın. Fakat re olursa olsun, artık zengin di. Sefalete yoksulluğa veda! Evi tamir ettirecek, dokto- | ra gidip her defasma beşlira elektrik parası verecek ve iyi | olacaktı. O zaman, gençliğinde ihti- İ yarlardan dinlediği define hikâ | Şelerini hatırladı. Raha; böyle buldağu perslş | Yarın a PRENSES muağzam LİLİAN HARVEY ve HENRY GARAT tarafından temsil edile: (Princesse 4 vos ordres) Fracsızça kopyesi MELEK Sinemasında görüp dinleme n İlâveten ve PARAMOUNT' Jurnal hali> hazır havadisleri Bu film pek yakında Ankarada gösterilecektir. Bir «UFA» Zamanımızın en muazzam o biri olup genç artist WİLLİAM COLLİER 'EMRINIZ ve muhteşem operetinin KATE von NAGY ve WİLLY FRİTCH tarafından temsil edile (İbre Hoheit Befiehlt) Almanca kopyesi ELHAMRA Sinemasmda erlerinizi temin ediniz. İlâveten çeklerin o zekâveti» OF ilmi film ile Parai | Jurnal, «Klüp» - sinemasında operetidir. süperprodüksiyonlarından ve MARİON gibi müstesna iki yıldız tarafından temsil edilmiş göz kamaştırıcı bir şaheser KIZIL KILIC Önümüzdeki Perşembe akşamı SRI“Sİ Perde aralarmda: Meşhur İspanyol 'd PAÇUİTA P Peşinde Dr. Süleyman Sırrı| Alemdar Sıhhat Yurdu, Dahili | ve narkoz tabibi. Wer türlü dahili hastalıkları 2 den 6 ya kadar Yurtta muayene ve teda- vi eder. İstanbul Defterdarlığın- lan: İ KİRALIK DÜKKÂN: rı serbestçe satamaz. Gidip bü | kümete haber vermek lâzım! Lâkin hangi daireye, hangi kapıya baş vuracak? © Evvelâ muhtara mı haber versin? On: dan sonra kimbilir, daha nere- lere gidecek? Haydi. dolaştı, dolaştı. Hükümete haber ver. |* Ya gelirler, hepsini elinden alırlarsa me olacak? Sönra zenginlikten de kork tu, Kırk senedir yaşadığı evi ni bırakacak, başka mahallelere taşinacak kimbilir o bu zengin mahallelerde kadınlar çim şeylerdir? Ya sevgili vuklarını ne yapacak? Hatice kadında deminki se | vinçten ve neş'eden artık eser kalmamıştı. Bilâkis derin di şüncelere varmıştı. Evet, zen - gin olursa, daha bedbaht ola- cağına hüküm verdi. O zaman, bir çılgın gibi kü pün ağzını kapadı, üstüne top rakları bastı, Kendisini fıkara- lıktan ve hastalıktan kurtara- cak altınları tekrar gömdü. Eve girerken, ayaklarında ki derinden derine ağrılar ge- ne belirdi. Fakat Hatice kadın hiç ehemmiyet vermedi: — Adam sen de! Buna da e büna da alışınız MAJİK örttü ve le lem b le nun içinden bir elektrik cere yanı geçirmiş gibi oldu. Şimdi Ahmet Nebil salonun her tara | fında ışık ve sıcaklık saçan yüz lerce o Nebahat hayali görü- yordu. Süheylinm geniş, be- yaz dekoltesi ona uzunca, be- yaz bir yüz gibi göründü. Genç kadının saçlarından, vücudün- dan dağılan bayıltıcı kokular kayboldu. Bu kokuların için- den sanki kestane renkli saç | telleri döküldü. perde üzerinde | derinden bakan gözlerin saçtı- | ğı ışıklar aksediyor gibiydi . Bu hayallerin içinde dalıp giden Ahmet Nebil hiç cevap vermemişti. Süheylâ - sabırsız- landı, başını daha geriye attı. Dudakları yavaşça Ahmet Ne- bilin yanakları üzerinden kaya rak kulağına dokundu Söylesene, Nebil... Deilkanlı, uykudan uyanı- | yor gibi silkindi: — Ne söyliyeyim? — İsitmedin mi? Fasikiz -- ne bi- | ta- | No. 24/22, Kemeraltı Süleymaniye mahallesi, sokağı, (Şeh- | zadebaşmda Bozdağan ikemeri mında kalaycı dükkânıdır) aylık kirası 5 buçuk liradır.Ki alamak temdiden açık arttır- ma4/11/931 Çarşamba günü |saat “15 te Defterdarlıkta. (M-1) (3441). Kii Pramvay mev jik Apartıman € yakm Büyük edidiye sokağında No. 43 t apartıman kiralıktır. Elektri , suyu, havagazı vardır. Altı odalı kısmı 40 Jira, üç odalı kısmı 25 lira- dır. Halâskâr Gazi caddesinde “U- ğurlu” apartımanı Dr. İsmail Kenan Beye müracaat. NEMADA özü AGA ve gitaristleri atro, Sinema İstanbul Belediyesi Darülbedayi temsilleri Bugün akşam saat 21,30 da Namussuzlar fi VT TA Piyes 3 Perde in AYI — m Komedi 1 Perde (0 Yazan: Gerolombo Rovetta Tercüme E. : Bedrettin Talebe gecesi Yakında ; Kalbin Sesi Kadıköy Süreyya Sineması iüreyya Opereti EF E:E.ER 3 Perde Operet Meşhur Tanburacı zma İâveten Çifte Sa, komedi ADEMİ İKTİDAR VE BEL GEVŞEKLİĞİNE karşı cn mücssir deva SER VOİN haplarıdır. Deposu İstan bulda Sirkecide Ali Riza © merke: eczanesidir. kuruş post İrçat pazarındaki, Tr: Ferah eczanelerinde bulümur. Ittihadı Milli TURK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için Merkezi idaresi: Gala müsait şeraiti havidir atada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta “aranmaktadır Teli Beyoğlu — lu — 2003 JOHN BARRYMOR | sinemasında Tac Deviren Ceneral > şaheserinde. tüm | gilinle de böyle sinemalara gi: diyor musun, dedim. — Öyle bir şey yok. — Nasıl bir şey yok? — İşte Fatihli sevgili İnkâr etme: Var, var. Ha — Ciddi söylüyorum: Yok. — Canım, Seyda Kâmil Bey görmüş. — Yanlış. . - Süheylâ birden bire sandal- yasmı geriye çekti. Filmi sey- retmekten vaz geçmiş gibi de- likanlıya büsbütün sokuldu. — Dinle, Nebil: Ben kıs- kanç değilim. Sen delikanlısın. Eğlenmek hakkın. Beni ihmal rım, Yalnız bana emniyetsizlik gösterme, Doğrusunu söyle. — Vallahi... — Dur, yemin istemem. E- ğer bana işin doğrusunu söy- lersen sana yardımım da doku nur. Çünkü... Süheylâ, bütün ın delikanlının üzerine dâ- yandı, Daha gizli bir frsıltı ile linle sevişmene ben göz yuma- | nkü, biliyor o musun, Ba Fakih sevgili sözü Şişlide koca bir fırtına uyandırdı. Ahmet Nebilde birden bire duygu canlandı: Şim di bu sinema birleşmesinin ası gayesini hatırlıyordu. Öyle ya: Ahmet Nebil buraya ne bir lo cada oturmak ve bir genç hanı ma refakat etmek iftiharı, ne de sinema matinesine © suvare dekoltesile gelen genç bir ha- nımı okşamak zevki için gel- mişti. Bu daveti kabulden asıl maksat, Fatihli sevgili denilen Nebahat meselesinin Şişli lonlarında uyandırdığı fırtına- yı öğrenmekti. Şimdi. sinemanın karanlık salonu, perdenin © üzerindeki uçucu ışıklar, locanın ilık ha vası, yanındaki kadının güzel geniş dekoltesi,saçtığı bayıltıc kokular, hayalinin içinde ya nan kestane renkli saçlar, & zunca beyaz yüz, derindei kan elâ gözler, hep silindi. likanlı adeta silkinerek davran dı: